24 Eylül 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

24 Eylül 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mahkemelerde Karışık Yağ Bir Yağcı Bu Suçtan Satıyormuş! Muhakeme Ediliyor Sultanahmet Birinci Sulh Ceza mahkemesi, dün, mahlüt yağ satan Osman adında birisini muhakeme etmiştir. Osman, susam yağmı, kuyruk yağile karıştırıp içine bir sürü nebati yağlar kat- tıktan sonra bu halitayı “Buz gibi Trabzon yağıdır,, diyerek satmaktan suçludur. e Karı, Koca Bekçiyi Dövdüler — —. İkisi de Cürmü Meşhut Mahkemesine Verildi Dün Fatihte hiç yiizünden bir kav- ga çıkmış, Yahya ve Halime İsminde bir karıkoca mahatle bekçisini döv - mek suçuyia ciirmii meşhut mahke- mesine verilmiştir. Mesele şüdür! Yahya ve Halime evde otururlar. ken Hatlee isminde bir kadın misa- firliğe gelmiş ve bir müddet otur. muştur. Yemek zamanı gelince, Yah- ya, sokakta oynıyan çocuğuna 8e8- lenmiş ve eve çağırmıştır. Çocuk © yundan başlamadığı için de eve dön| mek istememiştir. Yahya, b çocuğuna birkaç domates sâvurmuş ve oradan geçmekte olan mahalle bek çisi Mürtegi çocuğunu yakalaması için seslenmişti Mürteza, çocuğun peşine düşmüş, bir müddet kovalamış, fakat yaka- — iyamamıştır. Bekçi, eli boş dönünce Yahyaya: — Hırsız mı ki, bana kovalatıp tut turmak istiyorsunüuz.,, demiştir. Yahya bunu yanlış anlamış, “Vay, sen benim çocuğuma hırsız diyorsun, öyle mi?,, diyerek Mürtezanm üzeri- ne çullanmış ve dövmeye başlamış - tır. Bu sırada hâdise yerine bekçi yit yetişmiş ve bunları ayırmak iste- miştir. Fakat, Yahyanın karısı Hali- me de gürültüye karışmış, her iki bekçiyi kocası ile beraber bir hayli hırpalamıştır, Vaka yerine yetişen polisler karı kocayı cürmü meşhut mahkemesine vermişlerdir. Dün muhakeme bitmiş, Yahya, bir bekçiyi dövmekten 29 li- © ra, Halime iki bekçiyi dövmekten 58 © lira para cezasma mahküm edilmiş- tir. kızarak © pencereden | Yağcı Osman, mahkemede bu İddi- Jayı reddetmiş: İ — Nasıl olur, Bay hâkim, ben şu kadar senelik yağciyım. Bilenler Al- lah için söylesin, eğer sattığım halis Trabzon yağı değilse gözlerim yağ gibi aksın, demiştir, Bundan sonra doktor Zeki ile ka- rişık yağları yakalıyan memurlar gâ- hit olarak dinlenmişlerdir. Onlarm İ- fadeleri şöyledir: Biz Osmanın — Süleymaniyede Deveyokuşundaki evinde arama yap tık ve bol mikdarda karışık yağ bul- duk, Burada karıştırma ameliyesi ya. pacak birçok aletler de çıktı. Bu yağ ları evinde karıştırıp Balıkpazarın - daki dükkânda (sattığını ve ayrıca Tahtakalede bir deposu olduğunu tes pit ettik. Suçlu, bu şehadet karşısında bazı | itirazlar İleriye sürmüş, duruşma di. ğer şahitlerin çağırılması için başka güne bırakılmıştır. Suçunu itirafa Mecbur Kaidı Geçenlerde Şehremininde leblebici Mehmedin dükkânmda uyuduğunu gören İbrahim isminde biri, elini pencereden #ökârak kapıyı açmış, ve çekmecede bulunan 80 lira ile bir kiymetli saat çalarak kaçmıştır. İb- rahim, bu suçu 13 yaşında Muzaffer adında bir çocukla beraber işlemiş, fakat Muzaffer henüz tutulamamış- r. Bunun için Muzaffer hakkımdaki dava ayrılarak İbrahimin muhakeme - İ sine dün asliye 2 nci ceza mahkeme- sinde başlanmıştır. Tbrahim, mahkemede suçunu in- kâr etmiştir. Fakat, dinlenen polis - ler: — Tbrahim, saati çarsıda satarken yakalandı ve bunu leblebicinin dük - kânmdan çaldığını itiraf etti, şeklin» de ifade verince, o da İtirafa mecbur kalmış: — Evet, polislerin hakkı var, döğ- ru söylüyorlar, demiştir. Muhakeme, karar için kalmıştır. Kızını Fuhşa Teşvik Etmiş Melek isminde bir kadın, kızını fuhşe teşvik etmek suçu ile yakalanmış ve dün tevkif edilmiştir. e Hâdise şudur: Beyoğlunda oturan Melâ- hat Dürnev, isminde 16 yaş- larında bir genç kız, Müd. deiumumiliğe müracaat ede- rek annesi Meleğin kendisi ni fuhşe teşvik ettiğini ve menfaat mukabilinde birçok erkeklerle düşüp kalkması için tazyik gördüğünü 8öy- lemiştir. Melek, dün yaka- lanarak Adliyeye verilmiş, Dördüncü Sorgu hâkimi Ce- lâl, hakkında tevkif kararı vermiştir. Bir Yaralama Davası lrgieşizii i Suçlu, Vakadan Haberi Olmadığını Söylüyor Arkadaşı Avniyi Galatada bıçakla ağır surette yaralıy kemesine dün Ağırce de başlanmıştır. İddiay: Salimin esrer kaçak, polise ihbar etmiş, Salim de buna muğ ber olarak kendisini yaralamıştır. Salim, dün mahkemede suçunu ta- mamiyle inkâr etmiş, hâdizeden ha- berdar bile olmadığını söylemiştir. Şahit olarak dinlenan Yakup — Ben şeker slmak üzere bakkald çıkmıştım. Avniyi elleri le karımı bastırırken gördüm. Salime rast gel- medim.,, demiştir. Bundan sonra, hastanede tedavi altında bulunan yaralı Avninin ilk 'adesi okunmuştur. Avni, bunda Şur ları söylemiştir. — Salim, ihbar meselesinden bana gücenmişti, O gece üzerime hücum et ti. Karnıma iki bıçak sapladı. Bu 8i- rada bir adam peydahlandı. “Salim, 16 yapıyorsun ”,, diye bağırdı. Salim, üçüncü bıçağı da saplayıp öldürecek» ti, fakat görenler oldu, diye korkup kaçtı... Mahkeme, diğer şahitlerin dinlen- mesi için tâlik edilmiştir, göre, Avni yaptığını | BU AKŞAM İPEK Sinemasında Ayrıca: 1 - Del ve İngiliz Altını Ankara, 23 (Tan muhabirinden) e Vekâleti, 1 tesrinlevvel 937 ta onuna kadar müteber ol mak Üzere Borsada kote olan ve ol. vasat! fiyatlarını tesbit etmişti İsviçre frangı 3,44, florin 1,4 1,96, Delga 4,69, drahmi 86,66, leva 63,43, Çekoslovak kuronu 22,65, gi- , dinar 34,36, yen Isveç kuronu 3,07, n beş dö rinlevvel ayma 5 vasati fiyatları da şudur: Danimarka kuronu 3,52, Norveç kuronu 3,15, Finlandiya markt 35.8, Estonya markt 2,9, Rutl 2,09. e A Ankarada Bir Resim Sergisi Ankara, Halkevi salonlarmda “Te- kirdağ ortaokulu resim muallimi E - sat Subaşının yalnız kendi eserlerin- den mürekkep bir resim sergisi açıl- miştir. Sergi, büyük rağbet görmüş tür, Genç ressam Est Subaşmn Bursa manzaraları ile (Cephane te- $iyan kadmların ati) isimi ” |tabloları bilhasaa ç n eareasarerereearrreea TAN'ın Manevra Albümü Trakya büyük manevralarma karşı halkımızın gösterdiği alâ- kaya cevap vermek Ihtiyaciyle, TAN bu manevraya alt Iki renkli #engin bir albüm hazırlamıştır. Bu albüm manevranın muhtelif safhalarını gösteren fotoğrafiler. le doludur. Ayrıca manevraları izah eden bir yazı dn vardır. Manevra hatıralarını zengin bir albüm halinde saklamak isti. yen askerlerimize ve okuyucula- rımıza bundan birer tane edinme- lerini tavsiye ederiz. Fiyatı Türkiyenin her yerinde 17V, kuruştur, ; mıyan dövizlere göre Ingiliz altenmin | ni göre Ingiliz lirası 8305, Fransızlz frangı 21,06, dolar 0,78, İiret 15.01, ling 4,18, pezeta 12,85, siloti 4,17, pen|x 24.9 - 987 Meşhur Rus Muharriri PUŞ Ki N 'in ölmez eseri MACA KIZI Eski Rus saraylarının ihtiş; amları, debdebe, lüks ve sefahatleri arasında geçen aşk ve ihtiras filmi. Fransızca sözlü PİERRE BLANCHARD - . Baş rollerde : MADELEİNE OZERAY - MARGUERİTE MORENO - ANDRE LUGUET *Yerlerinizi i evvelden aldırın TOPLANTILAR e DAVETLER 6 Kızılayın Eyüpte Hazırladığı Eğlenti e seçilmiş ve hazırlıklara Eğlenti, saat 20 de başlıy ak, sabaha kadar devam edecektir. . BEŞİKTAŞ'HALKEVİNDE KONSER Beşiktaş Halkevinden: Beşiktaş Halkevi bölgesinde bulu- nan Şehir Bandosu sanatkâr! Ra dan Klarnet Hüseyin Aktul, Tevfi Çelen, Fuğot Hasan Ergün, Rıza Çe. tin, Korno Muzaffer Erberik, Cafer Oz taraflarından 25 eylül 997 cumar- tesi günü akşamı saat 20,30 da Evi- mizde bir k lerimizin tiyelerin ser verilecektir. Üye- istekli halkımızın dave- sonra İde . SANDIKBURNUNDA MÜSAMERE Halk Partisi . Kocamustafapaşa semtocağı tarafından 2 teşrinievvel cumartesi günü seat 20 de Sandıkbur nunda Mim gazinosunda bir müsa - mere verilecektir, | İ “Bu Akşamki Konferans Eminönü Halkevinden: İkinel Türk Tarih Ka sebetile şehrimizde bulu Üniversitesi profesörlerinden B Pittard'm eşi Bayan Pittard (No Röğer) tarafından 24-9-937 Cuma gü nü #ant (18) de evimizin Cağaloğlun daki merkez salonunda (Beynelmil Yardım Birliği) hi mda bir konfe- rans verilecektir. Bu konferans için davetiye yok - tur, Herkes gelebilir. resi mfina- Ertuğrul Sadi TE Bu gece (Heybeli) de (Aman hanım sus) ve (Kılıbık) .K Eyüp Kızılay Cemiyeti tarafından, nh Cenev | Fox dünya haberleri 2 « Çelik - Türkçe sözlü. z.* Günün proxramı — OĞLE NEŞRİYATI 12,30: Plâkla Türk ousikisii 1250 * Havadis. 13.05: Muhtelif plik neşriya$ 14.00: SON. AKŞAM NEŞRİYATI: 00.00: İkinci Türk h kurultayın neşriyat. 18,30: Pltkla dans musikisi. 9 30; Feriha Tevfik tarafından türkçe (8 golar piyâno refakstile, 2000; İbrabif ve arkadaşları tarafından Türk müsik$ti ve halit şarkıları. 20,39: Ömer Rıra tap” fından arapça söylev. 20,45 Semiha ve kadaşları tarafından Türk musikisi 9 halk şarkıları saat âyarı 21,15: Orkesciri | 22.15 Ajans ve borsa haberleri ve erte günün programı. 22.30 Armonik İle tâP gelar. 23.00: SON. . Günün Prograwm Ozü SENFONİLER 23 Varşova: Fitelbergin idaresinde, HAFIF KONSERLER 7,10 Bertin kısa dalgası: Şen musiki (8,15: Devami), 9.30 Paris kısa dalgasi” Plâk musikisi, 9,30 Berlin ka dalgi Hafif musiki, 10,30 Paris kısa dalga” Plâk musikisi. 10,30 Berlin kısa dalga” Ufak musiki tabldotu. 11,30 Paris kesi dalgası: Plâk. 13: Plâk. 13 Berlin kusa df gas: Rğlenceli meslii, (14,15 : 13,10 Bükreş: Karışık plâk musikisi, 18 15: Arkeri bando. 14,15 Paris kısa dali” s5 Liyondân konser akli 15 Paris kes9 dalgas: ra$sburgdan kos 15,35 Rer ma kısa dalgası: Bando muzika. 18,15 K9 ma kısa dalgası: Orkestra, piyano. 18.49 Berlin ka dalgası: * Köylü dansları v€ alar 19,45: Devamı 19,03 Bükreş! K# rışık musiki konseri. 20 Varşova : Or” kestra konseri. 21,30 Berlin kına dalgası? Bizet ve Çaykovski'den orkestra siiti. 21,40 Prag ksa dalgası! Orkestra ile ba fif musiki, 21,40 Peştar Çiyan fantazileri: 3209 Pena, pm, delege, Were, kameri 22.25: Prax kıa dalgası: Konser (Mo zart « $criabine). 22.45 Milâne, Floran& Cetra orkestrası. 23,05 Prag kısa dalgasi Şen musiki. 23.30 Lâypzig: £ asi ki. İOPERALAR OPERETLER 1630 Paris kısa dalgasi: Lecocp'W” “Le Petit duc” operet. 20,15 Berlin kıs$ dalgası: Zaubergeiger Paganini” isimli radyo opereti. 20,35 Bükreş: Vagneri “Tristan und Tsolde” operası (PlâklS) 21.10 Lâypzig: Mehtelif piyeslere ait paf çalar. 22 Romu kısa dalgası: Pranr L& | harın bir operet, RESITALLER 12 Berlin kasa dalgası: Braçe ve piyanö ile sonatlar. 18,35 Roma kısa dalgası * Şarkılar (Sopran). 19,15 Varşova: Plâk- la şarkılar. 20,50 Peşte: Piyano resitalk ODA MUSIKISI 21.10 Kolonya: Rv müsikini. 22 Mill no, Floranat Kuartet konseri. Devamı): , — Elektriği yaksana! Takımları da götür! diye s- zâarlamıya benziyen bir eda ile emir verdi. Üzeri fincan ve tabakla dolu ve hakikaten büyük tepsileri getirişindeki tereddüt ve endişelerle hizmet Gi daha yeni götürmüştü ki, Seniha hirden bire aya” ğa kalkarak: — Mükerrem Hanım, gidelim artık. Pek geç oldu, dedi, Mükerrem belki istemiye istemiyo yerinde doğru- Tüyor, kalkmıya hazırlanıyordu. Nuriye Mildahele etti: — Vâllahi erken. Hava fena da ondan böyle ka- Bi plâklarımız geldi. Ve kalın ve kanlı bileğinin etleri arasına gömülen etrafı elmaslarla süslü saâtine bakaruk ilâ — Saat yedi bile değil! * Mükerrem teklif kabul edip tekrar oturmıya razi i lâkları dinlemekten ziyade Nüzhetin kollarında dönmiye hevesi verdı ve yeni plâkların buna imkfin temin edeceğini düşünerek kal Yaya rağbet ediyordu. Fakat hep ayakta, Seniha gü- Mmsiyerek mırıldandı: | — Hakikaten geç efendim. Nuriye zeten kalkık olan fazla geniş omuzlarmı biraz daha kaldırmıştı: — Bir de geç olmuş, bu da telâş edilecek gey mi? — Sokaklarda kadınlara sataşma #deti hamdolsun ar- © * tık kalmadı! Ve bu sözleri Seniha derhal şu şekilde tefsir etti: © “Biçare mahlük, insan senin kadar sakil olduktan son ra hangi saatte olursa olsun, hem de şehirde değil, dağ başlrında bile dolaşsa kılma hatâ gelmez. Bey- huğe, pek beyhude korkuyorsun, güzelim!” Nuriye- DİN böyle demek istediğinden katiyen emin bulun- makla beraber, geçkin kızm yüzü vine ayni sükünet KIŞ KAN GILIK ENİ ES Zİ ve lâkaytlığı muhafaza ediyordu. En tatlı tebessümü ile covap verdi: — Hakkınız var, Hanımefendi, Ancak ben güneş battıktan sonra dışarıda bulunmiya, sokakta gezmi- ye bir türlü alışamıyorum. Kadınların evlerine ikin- di ezanı bile okunmadan dönmiye mecbur oldukları zamana yetiştim de zahir bundan. O devirleri hiç ha- tırlıyamıyacak kadar genç olanlar bu hissi anlamaz- lar! Halbuki Nuriye kendisi bile otuz dokuzu kabul €- diyor, iki kere Avrupaya 'giderek ameliyatlar saye- sinde yüzile boynunun derilerini gerdiğini de id- dia olunuyordu. Ve bütün bu gayret ve itinalarına rüâğmen ferah ferah kırk beşinde göstermekte ldi. O Sıkı kaçgöç zamanlarmı hiç hatırlıyamaması için ise yirmi beşinde filân olması icap edecekti, Fakat, Se- nihanın sözlerindeki açık alayı hiç te farketmiş gö- rünmedi, Lâkin acaba farketmiş miydi? Anlamamış bulunması mümkün olduğu gibi dikkat bile etmemiş olması da kabildi. Seniha bir başkasmm evinde, ve lev ki bu ev kardeşinin evi olsun, mürüvveten otur. tulan bir kimse değil miydi? Böyle bir kimsenin her gözlinü madenci Hayrettin Beyefendinin haremleri Nuriye Hanımefendi elbette ki dikkatle dinliyemez- di, Belki o Mükerrem gibi © istemiye (istemiye, bütün misafirler artık kulkmışlardı. Hep gidiyorlar- dı. Taşlıkta Nüzhet Mükerreme yaklaştı, ve onun u- zattığı el elinde, eğilmeden, gözlerile genç kadınm —i— gözlerin tâ içlerine bakarak sordu — Ne zaman buluşacağız? Bu Sözlerinin muhatabını ötekiler yanında müş- kül bir vaziyete düşüreceğini diişünmiye lüzum gör- müyordu. Ve sonra, âdeta bir müjde veriyormuş gibi, o kadar küstah ilâve etti: — Yarın akşam Şirketin sineması var. Ben ber- mutat oradayım. Teşvif buyurun da gevezelik ede- lim, mi Bu şirket, Zonguldak etrafındaki kömür ocakları- nm €i büyük kısmına sahip bulunan Fransız şirke- tiydi. Fransız mühendislerine ve biri mesul mildi ve ötekisi baştercümen olan iki Türk müstesna, bütün ecnebi memurlarma mahsus evlerle dolu dağ üzerin- de, tek katlı bir de büyük bina vardı. Bu binanın bir kısmı bekâr memurlar için lokanta vazifesini gör yor, bir kısmında Fransadan muvakkaten gelen ve- ya henilz evi hazırlanmıyan mühendislere mahsus bir iki yatak odasile memur ve mühendislere kitap dağıtan, fakat içinde tek türkçe kitap olmıya kütüphane bulunuyordu. İşte burada bir low da sinemaya ayrılmıştı. Haftada, bazan da beş günde bir, perşembe akşamları, şirketi Sınıf mühendis ve memurlarile hatırlı davetlileri, er- tesi akşam, yani cuma akşi da öteki memurleria onların tanıdıklarma bu büyük salonda sinema gös- terilirdi. İskelenin yanındaki kahveden bozma $#ine- ma pek berbat birşeydi. Gösterdiği filmler side ön kötli neviden kovboy ve polis filmleri olduğu gibi en pahalı birkaç sırası elli kuruştu, ve yirmi beşi gözden çıkaran amele ve hamallarla her gece hmcahmç do- rdr. Bu sebeple, şirketin sinemasına perşembe âk- amı davetli sfatle gitmek pek istenen birşeyi herkes tarafından fetendiği için de, gidebilmek içti» mai br mevkii olmanın delili sayılmakta idi. Davetlilerin davetlisi arfatile gidenler bile konu #omşularına: “— Dün akşam pek geç yattık. Şirke- tin sinemasına davetli idik te!” diye övünürler, bir çok kendileri ise: “— Bu sinema için hâlâ sana da- e göndermiyorlar, bey! Ele güne karşı küçük düşüyoruz.” diye söy ; sitem ve hattâ kavga © derlerdi. Nuriyenin kocası Hayrettin vaktile tagra - larda dolaşan ehemmiyetsiz bir gümrük memuru iken sonra her nasılsa dünya harbinin dalavereli ti- caret işlerine karışarak epey para kazanmış, dahâ #onra da bir kolayma getirip Zonguldağın tâ göbe- ğinde bulunan küçük, lâkin pek zengin ve kömürü- nün çıkarılması gayetle eahmetsiz bir ocağı ele g& girmiş, hiç yoktan çok mühim bir şahsiyet olmuştu. Bundan dolayı, kendisine davetiye gelenlerin en bâş#- da idi. Halide gelince, yarıdan fazla sermayesi relilere sit olup ocakları Zonguldax civarın: Kilimlide bulunan küçük bir kömür şirğetinin baş mühendisi idi, ilk oyuna mahsus davetiyelerden # lacak kimseler arasında onun da İleri bir mevkii var» dı. Her yeni film gösterilişinde iki aile hemen daima hazır bulunurlardı. i O gün gökyüzü mavi kalmış, hava âdeta sıcak ok muştu. Şirket evlerine giden dolambaçlı tepe yolunu Halit solunda karısı ve onun yanında kiz kardeşi bu lunduğu halde çıkarken, bir iki kere mırıldandı: — Bari uykusuzluğumuza değse! Son filmler o ka” dar berbat şeylerdi ki! (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: