26 Eylül 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

26 Eylül 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 20.Y-Y31 (Başı 1 İnelde) Ve, son umum! dün saat 14.5 ta Kongre Art Kongrenin altmeı toplantısı Başkanı Kültür Bakanı Saf. kan açt fet li Şükrü Sara susi locaları Profesör Hartmanın okuduğu tez Başkan ilk sözü Berlin Üniversi. tesi Profesörlerinden Hartmanna ver di. Alkışlar içinde kürsüye gulen pr fesör (Umumi 'Türk tarihi çerçevesi içinde yeni Türkiye) mevzulu mihim tebliğini yaptı. Profesör, birçok yer- lerinde alkışlanan tebliğinde bilhassa dedi ki; *— Yeni Türki a da bura. da, bu büyük devrimi bizzat yaşa mış ve her gün yaşamakta olan #izle-| rin karşısında söz söylediğim için bu-ntdiseleredeir-yenivakınter giks redeceği zannetmeyiniz. Siz bunli rı, bizzat memlekette bulunup şahit olmamış, sadece “uzaktan takip ede- bilmiş ve ancak bilâhare ve ara sıra bunların neticelerini memlekette ta- kip etmek fırsatma nail olmuş bir ee mebiden çok daha iyi ve yakından| bilirsiniz. Ben yalnız hâdiseleri Türk milletinin mukadderatiyle yakından alâkadar olarak takip eden ve bu de. rin inkrlâbı Türk milletinin tarihine bakarak anlamıya çalışan yabancı bir müşahit sıfatiyle edindiğim İntibala- rı, ve bu hâdiselerin benim noktai nazarımca Türk milletinin tekâmülü- nün umumi çerçevesi içinde ne gibi bir ehemmiyet alacağımı işaret et- mekle iktifa edeceğim, Türkiyede 1916 danberi cereyan eden büyük hâdiselere karşı baştan itibaren ne gibi bir vaziyet aldığımı evvelâ zikredeceğim. Türkiyede olan işlere dair ilk hsberler biz garpta- kilerin kulağma gelince ben de bu memleketin ve milletin tekâmülü ü zerinde düşündüm. Ve nakıs gazete haberlerinden ilk olarak duyduğum bazı şeyler kendi kendime teşkil et- miş olduğum levhaya pek intibak et- medi, Bilâhare uzunca müddet ve iki defa Türkiyede kaldığım zaman da bana evvelâ acaip, yabancı ve mev-| simsiz gelen hâdiseler oldu. Faka! dis olan vakaları tenkit etmeyi ve be- him e olmasi icap eden şeyle- ri tespit etmeyi kendi vazifem'addet medim. Çünkü burada yapilan ve ü- zerinde bir fikir edinmiye çalıştığım r kendime veya kendi mulleti. il, Türk milletine ait işlerdi. in nasıl yoluna konulacağını 1, Türk halkı, Türk halkının ben de kendi başına geçirdiği rehberler bile ceklerdi. Benim vazifem sidece Türk | hallınm mukadderatını naşı) tayin| ettiğini ka ak, bunun sebep ve gayelerini anlamaktı. Bugün de ayni vüziyetteyim; ve zannediyorum ki bir halihazır omüverrihinin elması mümkün ola et de bu- dür. ö yegüne va Türk nasyonalizmi nazıl uyandı? Yeni Türki i anlamıya medar 0- İacak olan, onun esasını teşkil eden bokta Türk nasyonalizmidir: Türk-| Kongrenin mesaisini yakından takip eden Büyük Şef, D l Ç i Kongrenin yüksek koruyu- | b bütün bunlara rağmen Türkiyede hâ| yn, | sıtasile kahramanca olur. celse i Ocınanlı dev ile olan fark ta te- barliz ettirilmiş olur. Müli bir devlet ise, ancak bir millet milli şuuruna sahip olunca kabili tasayvurdur. Ta- ribte bir Osmanlı milleti aslâ mevcut olmamıştır. Şu halde bir Osmenir mil Iİ sunru da, bir müddet böyle bir şey tevehhüm edilmiş olsa dahi, olamazdı, Türk nasyonatizmini: uyanışından ne zaman bahsedilebilir? İkinci Mahmut ile cnun Nizamı Ce nde her halde bu mevcut değildi, çünkü ası) bu safha Osmanlıcılığm yeni ve şuurlu şekilde teşekkül edişi- dir. Fakat bu da her halde Türkçü. lügün zuhüru için lâzım olan bir şart idi. Bir Namık Kemal kendini Türk rü, Osmanlı mı hissediyordu? O ih. timal ki, aradaki farkı hissetmiş değildi. Fakat Mehmet Eminin “Ben kir Türküm,, eserinde Türk na, lizmi arık bariz şekilde hissedi başlanmıştır. Bittâbi bu zat henliz si- yasi şekilde fikirlerini izhar edemez» dı, Halide Edip, Ziya Gökalp ve daha başka kimselerle hakiki Türk nas. izınl meydana gelmiştir. Belki ve Terakkinin esas itibarile em büyük zâfı, o zaman Türkçü hizi siyatmın duyulmıya başlariış olması na rağmen zâhiren Osmanlılıktan kurtulamamasıdır; böylece, farkına varılmadan, aldatıcı ve içi boş bir ze-| min üzerinde kalmmıştır, İntikal saf- nı nazari olarak Ziya Gökalp it- mam etmiştir. Ziya Gökalpın malik olduğu ve Türk fikir tarihinde daima afaza edeceği büyük ehemmiyet sınıf muhtinde meydana gelmiştir. Büyük Türk mucizesi nasıl meydana geldi? Hepimiz biliriz ki, bi medeniyetten diğer medeniyete geçişin gayri kabili içtinap mütemmim arazından biri, milletin milnevver sınıfı ile kütlesi rasındaki uçurumun, muvakkaten, korkutacak kadar büyümesidir. Fa- kat Türkiyenin mucizesi şuradadır: Halkın heyeti niyesi, bütün küt le, kendi hususiyetinin şuurunu idrak etmiştir. Yoksa bu birkaç sene içinde edipler ve mütefekkirler tarafından başarı! k iş değildir. Bu ancak kan ramonca iş ile mümkün &ılmabilir. Ve her şeyin başında bulunan bu bü- yük iş, kendisini doğuran ihtiyaç va Bunların her ikisi, hem Türk halkının umumi harpten sonra içine düştüğü müthiş sıkmıtı ve onu bu sıkıntıdan kurtaran ker milli bir devlettirler. Bu şekilde çelik iradeli adamın yaptığı iş, Türk m arasında Vekillerle göri İkinci Tarih kongresinden krokiler (Ressam Togo'nun kaleminden) mucizesini yaratmak için lüzumlu ol- muştu. Gayrimilli bir Halife devleti Osmanlı tarihinin eski ve büyük safhası, bana, toplu bir sahada bir devlet kuma gayesine giden bir te- kâmül hattı gösteriyor, bu saha, A- nadolu ve Rumeli, öyle bir yer ki, o- rada tek ve mü t bir millet, he- nüz olmıya başlamış Türk milleti o- turscak; bü gayenin talıakkuku müm kün olmamıştır, çünkü Osmanlı im paratorluğunun tekâmül çizgisi Ya- vuz Selim zamanından birdenbire kırılarak başka bir istikamete dön - müştür Bu dönüş Türkleri deha o zaman hakikaten toplu bir Türk milleti ola- rek yerieşmekten menetmiştir. Bu dönüş Türk ismini adamakıllı meş - hur ve korku saçıcı yapmıştır. Fa- kat etin mahiyetinı de esasından değiştirmiştir. Devlet böylece gayri mi bir Halife devleti olmuştur ve bizim, Osmanlı devletinden bahsetti- ğimız zaman, umumiyetle kasdettiği- z budur. Dini ve medeni bakımdan buns yalnız temas edip geçece gim — bu dönüşle nihayet kati ola- TAN Tarih Kongresi malarını Bitirdi. rak Bağdatta, Kahirede inkişaf etmiş olan Sünni İslâm medesiy: giril. miştir. Türklerin hudut muharebeleri esnasında İslâmiyetin âlmış olduğu hususi renk geri atılmıştır. Anadolu ve Rumeli Türkleri ise, Osmanlıların dünya imparatorluğunun kendilerine getirdiği şerefi, kendi milletlerinin teşekkülünden. vazgeçmek süretile alı ödemişlerdir. Çünkü &anlarmı bir Türk devle ratmak için değil, göyri milli Itanatı kurm r du; zfesi için di 400 senelik bir fasıladan sonra Mil5 Türk hedefir & ii dir, Anadolu ve "illet olması Rumeli Türklerinin işinin tahakkuku yani tehit, ker dini miilet olarak idrak eden Türk milletinin kendi içinde kapalı, Türk- lerle meskün bir mıntakada y $ı gayesinin tahakkuku, bu hı kım masinin korkunç fclâketlerine ve bu felâketlördeh bügürükü “rehberin demir iradesi ve kahramanca işi sa- yesinde kurtuluncıya kadar, asirlar- ca geri kalmış, aksamıştır. Bu öyle| hedeftir ki, Fatih Mehmede kadar Osmanir devletinin tekâmülünde Sa» rahaten görülmüş ve bugün daha der bir sahada, fakat dört asır evvel mümkün olabileceğinden daha yük -| sek bir seviyede hekikat olmuştur Dahâ yüksek bir seviyede, ki bu Jar süren iztıraplar için bir te , ve öyle bir şekilde ki, bu sayede Türk kanı, eğer Balkan yarımadası hakla- rını temsil etmi, tinap olacak bir ece, Türk milletinin bana 400 senelik bir fas Osmanlı tarihinin Profesör Bayan Âfetin alkışlanan tezi Profesör Hartmann alkışlar içinde kürsilden indikten sonr seyi beş dakika tatil etti. İkinci söz Profesör Bayan Afetindi. İki celse arasında Bayan Afetin tebliğle alâ- kadar haritalar kara tahtaya asıldı. Başkan Saffet o Arıkan 15,15 te ikinci celseyi açtı ve sözü profesör Bayan Afete verdi, Umu - mun coşkun alkışları içinde kürsüye gelen profesör (Türk — Osmanlı ta rihinin karakteristik noktale bakış) adlı tezini aktcı bir liğ etti. Hatip, tezini anlatırken tah- tadaki haritadan İstifade etti. Bayan Afetin tebliği birçok yerlerinde alkış- İla kesilmişti. (Bu çok mühim tebliği beşinci sayfamızda okuyacaksınız.) Bayan Afet, tebliğini bitirdikten sonra başkan: — Umumun tasvibini ve alkışlarnı topliyan Bayan Afetin tebliğlerile rüznümemiz bitiyor. Şimdi A ve B encümenlerinin mazbatalarını okuya- cağız, dedi, Bu mazbata okundu ve aynen ka- bul edildi. Bundan sonra başkan: yım misafir profesörlerden bir kısmı son zamanda kongreye mü- İracaat ederek söz istediler. Şimdi on- ları hece sirasile dinliyeceğiz. Deği, & (Arkası 10 uncuda) İNEN ar m 1İma yolunda, epeyce geniş adımlar a- leri, başkan cel- | y sant | Kongrenin dünkü toplantısında Profesör Bayan Âfet kürsüde Dil Te sene evvel bugün, ilk defa olarak bir ku- rultaym toplanmasma lüzum görül O tarihe kadar, öz dilimize yaklaş- bu yaklaşma hareket- İma sokulmuş di 8 kelimelerinin is tılmıştı. Fakat r düzen kçe azalıyordu. Ancak bu yabancı sözlerin bıraklığı limenin ge ır, hi kolayma gibi ilediği g gibi y Türk dilinde, bu anarşi belki de da- y i, İşte ada, yani her zaman olduğu gi- bi tam vaktinde, Atatürkün yol gös teririliği imdada yetişti. ar devam edec Dilim ebilmek için, ilkönce unun ana köklerini arayıp bulmak âzımdı. 'Tâ ki, onu her ça; tıkla ve bü- abilmek için si.| rekli çalışmalara aç vardı. Bu ihtiya an Atatürk, o zamana kadar kimsenin merak edip adımı anmadığı birkaç dil adammı et- rafına toplamış ve onları kendi yiik- k nezareti sltnda çalıştırarak bü ik dil irikdâbı anıtınm temel taşını fek olmuştu. Dil kurultayı açıldığı gün, bunun hangi maksatla toplandığını, hasıl | büyük bir üiküy haz landığmı, orada neler görüşüleceğini ve ne kararlar alınacağını bilenler pek azdı. Türk tarihinde, böyle bir kurultay ilk defa olarak toplanıyordu. Şimdiye kadar gelip geçenler, Tür- kün kendisine mahsus, bir dili oldu- İ ğunu hesaba katmamışlardı. Dil üze- rinde bir çalışmıya kim, neden İl - zum görecekti ? Esasen biz, Osmanlı dilile konuşu Huk. Fakat, bu osmanlıcanm na, çinden çıkılmaz bir lâbirent ok Bunu mümkün kık ihti sıl duğu da meydanda idi. Öyle iken Türkün konuşma ve yaz ni kimse W bu dil olamıyaca inmek İstemi; ma dil Osmanlıcanın batak nde ben- izl kaybederek boğulup gidiyor- DİL BAYRAMIMIZ Inkılâbımızın meli Nasıl Kuruldu Üçüncü Dil Kurultayının toplandığı günlerde, Şef Atatürk Kurultaya gelen yabancı dü âlimleri ile görüşüyorlar İmıştık ki, Türk dili saraymda bir kurultay top haberini lâyık olduğu alâka ile kar- şılayamadık. Hattâ, niçin gizlemeli, bu toplantıdan dilimi yük bir şey ummıyanlar pek çoktu. tikten so» Osmanlıcanın körü körüne esip olan kimseler bile divan h mürekkebine bulanan lerini kırarak, yeniaçılan di da, yer almıya başladılar Öyle k kiyedg Gil işleri gi ıldu. Her. &es, ve bu arada bilhassa gençler, kendilerini yeni dil n& UYĞUrMe yn iyorlardı. E| yazması bir kis geçen tür bir kelimeni dan çikarılımış bir define kas uyordu Yapılan sraştırmalar, ilerledikçe z bir m her Türk dilinin nasıl eş parçası olduğu bütün parlak azık k meydana çıktı cevheri, şimdiye mişte, Dil Kurultayı, bu işlenmemiş müs cevher parçası karşısında yalnız hayf ğa vurmakla kalmıyarak, Bz dil üzerinde, mümkün olabilen ins celemeleri yapmıya koyuldu. Atatürkün deha ışığından ka ölme doğan,” Güneş — Dil teorisi, yalnız bizi değil bütün yabancı memleketlerdeki dil il âlimlerini de alâkalandırıyordu. 1 Son bir sene içinde bu çalışma büsü bütün yeni bir hız kazandı. Araş b maların yalnız Türk dili let l değil, bütün kültür dillerini ve umüs mi dil bilgisini alâkalandıran yüksel bir buluşa, yani “Güneş - Dİl Teorisi n si” adını alan Türk tezine varmığğ,. plması dünya dilcileri arsı slâkâa'n ile karşılardı. Bir çok dil cemiyetleği, rinde tetkik ve münakaşa mevzuu olsn. du. n Eylülün birinde Büki topla nan beynelmilel antropoloji -kongresgi sinde ve Türk tarih kuru sının bie Üe kaç gün evvelki toplantısında da teb liğ edilen yeni teori, her ikisinde dei.” çok iyi karşılandı ve bir kat dahgie” duk ve boğulup gitmiye o kadar alış- kuvvetlendi. K K.

Bu sayıdan diğer sayfalar: