5 Ocak 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

5 Ocak 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mahkermelerde “Söz Din lemez,, le “Yola Sığmaz,, ın Başına Gelenler Sultanahmet Sulh Uçüncü Ceza Mahkemesi, dün, Cavit ve Sa- | lim adlı iki sarhoşluk ve kavga suçlusu gencin muhakemesini ne- ticelendirmiştir. Caivdin soyadı dinlemez,, dir. Hâdisenin tafsilâtı da şöyledr: Sultanahenet sulh birinci ceza mah kemesi dün, bir hırsızlık suçlusunu 5 ay 25 gün hepse mahküm etmiş- tr, Ütücü Mehmedin yanımda çalı - şan 18 yaşlarında Tbrahim oğlu Hs nü, evvelki gün ustasınm dükkânda bulunmadığı bir sirada duvar san tini çalmış ve satmıştır. Davdet şi- kâyetini anlattıktan sonra suçlu ken disini müdafaa etmiş ve: — Bay hâkim, demiştir, sen açli ğin ne demek olduğunu bilir misin? Zaruret ve açlık saikasile bunu yap tım ve 70 kurusa sattım. İşte suçu mu itiraf ediyorum ve ödsletinize sığınıyorum. Şahitler dinlenmiş, hâkim Reşit suçunu sabit gördüğü için mahküm! yet kararmı vermiştir. Bir başka mahkümiyet Sultanahmet sulh birinci ceza hâ- kimi, dün Kadir isminde hırsızlık suçlusu bir hamalın muhakemesini bitirmiştir. İddinya göre, hamal Kadir, Şirket) Hayriyenin mavnalarından 20 kilo toz kömür çalmıştır. Suçlu kendisini müdafa ederken kı saca: — Evet bay hâkim,ben işsiz kaldrm aç kaldım, çaldım, Ekmek parası yap tım, demiştir. Hâkim itirafla ve gahadetle sabit olan bü suçtan dolayı Kadire bir ay hapis cezası vererek kendisini tevkif etmiştir. — e——— Başka Dil Kullanmışlar Adana Pamuk İşletme Şirketi mü düriyetine ingilizce mektup gönder mek suretile 805 numaralı kanuna aykırı olarak türkçe mektup yazıl ması lâzım gelen yerde başka dil kullandıkları iddia edilen Bahaettin, Jak, Loti, Kaslofiski hakmdaki da- vaya dün asliye birinci ceza mahke mesinde başlanmıştır. Duruşma, şa bitlerin çağırılması için tehir edilmiş “Yolasığmaz”, Salimin de “Söz. Yolasığmaz, evvelki gece bir mey| hanede kafayı iyice tütsüledikten sonra Cerrahpaşann yolunu tutmuş, evine doğru gitmeğe başlamıştır, O sırada, Salim Sözdinlemez de çok sarhoş ve yürüyemiyecek bir hale gelmiş bir kaç defa yere düşüp kak dıktan sonra, nihayet iki çocuk bul- muş, onlara: — Kuzum, ben küfelik oldum. Fa- J kat, belediye küfe hamallığını me- İnetti, Benim kolt ini İni evime kadar gö' vereyim demiştir. Iki çocuk, onu evine gütürmeğe başlamışlar.. İki tarafı çamur,dar bir yolda sendeliye sendeliye ilerler ken, arkadan Cavit Yolasığmaz ye- tişmiş, öne geçmek istemiş. Fakat yol dar olduğu için hemca bağırmış: — Heyt.. bana Yolasığmaz der - ler, yol açm. Sözdinlemez, bu nâraya şinificn- miş ve arkasma dönerek pölteleşmiş bit ifade ile mukabele etmek iste. miştir, Fakat, Yolaşığmaz, bir ham- le ile Sözdinlemezi çamurların içine yuvarlamış, öteki de eline geçirdiği bir tagı Cavidin kafasma fırlatımış ve yarmiğ. Nihayet, ihtilâf büyümüş ve alt alta üst Üste bir boğuşma devresin den sonra da polise akselmiştir. Dün meşhut suçlar müddeiumumi- si Hikmet Sonel, bu hâdisenin tahki- katmı yapmış, her ikisinin de suçla- tmi sabit gördüğü için Sultanahmet sulh üçüncü ceza mahkemesine gün- dermiştir, Hâkim, suçluları yirmi beşer lira para cezasına mahküm etmiştir. Haşlanan Yavru Hastanede Öldü Tarakçılır caddesinde 12 sayılı evde oturan Civah Altınerin 3 yaşm daki kızı Meri, üstüne kaynar ye mek dökülmek suretile yandığı için Yedikule Ermeni hastanesine kaldı- rılmıştı. Çocuk dün hastanede öl - müştür. Müddetumumilik tabibinadil Salih Haşimi göndererek cesedi mu ayene ettirmiştir. Doktor cesedin gö mülmesine müsaade etmiştir. Kıskançlık Yüzünden Beyoğlunda Karaoğlan sokağında oturan Muzaffer, metresi Hristinayi kıskançlık yüzünden bıçakla bacağın den yaralamıştır. Muzaffer yakalan- mış, kadın tedavi altna alınmıştır. ... Basın Birliği Projesinin Esasları Dahiliye Vekâleti tarafmdan geçen sene hazırlanan Basm Birliği kanu- nu projesi, Meclis encümenlerinde tet kik edilmektedir. Proje, yakmda Mec lise sevkedilerek kahuniyet kazana - caktır. Projenin esaslarına göre, Ba- sın Bü , memleketin muhtelif mm takularında basın odaları açacak, gazete ile alâkadar herkesi aza yaza cak, iş akdi esaslarını tanzim ede- Jeek, bütün meslek işlerini disiplin altme alacaktır. Kanunda, gazeteci tarif olunmuş, birtakım şartlara bağlanmıştır. Ba- İsım Biriği, yalnız mesleği büyük bir takım kötülüklere karşı müdafaa et- mekle kalmıyacak, gazetecinin men- faatlerini, meslek istikrarını da ni - zam altına slacaktır. Birlik, bir de gazetecilik mektebi veya kursları açarak, mesleğin sevi- yesini yükseltecektir, Kanunda kim- lerin Basm Birliği âzası olabileceği- tasrih edilmiştir. Her âza bir vesika alacak, Basım Birliği kartını haiz ol- mıyanlar çalışımıyacaktır. Birliğin bir de yüksek haysiyet divanı kurula cak, mesleki ihtilâfları tetkik ederek tir, Bu heyet gazeteciler hâkkında muhtelif cez#lar verebilir. Meslekten tard cçzaerVerdiği zaman, bu karara kargf ancak, devlet şurasına mürcaat "edilerek itiraz edilebilir. Basın Birliği, bilhassa gazetecile- rin istikbali ile alâkadar olmakta ve bir yardım ve tekaüt sandığı kurmak salâhiyetini haiz bulunmaktadır. Projenin bir madesine göre, Bi Azası, ihtisaslara göre, gazeteci, ida- reci, işçi, ilâncı, tâbi ve satıcı olmak üzere yedi iş koluna ayrılmaktadır. ER RE Zi LE Elim bir zıya Kadıköy Kız Enstitüsü Direktörü Bay Mustafa Lüt& Saygman! bir rahmana © kavuşmuştur. Cenazesi 5.1038 tarihine müsadif bugünkü çarşamba günü saat11 de Kadıkö- yünde Kız Enstitüsü ittisalindeki ha- nesinden kaldırılarak namazı Osma- hağa camiinde kılındıktan sonra Bey resine defnedilecektir, Merhum senelerce kültür işlerinde bulunmuş, çalışkan, yurtsever, ida - reci ve kâmil bir öğretmen idi. Son bir sene zarfında direktörlüğünü yaptığı Kadıköy Kız Enstitüsünü lâyik olduğu mükemmeliyete geçir - miye bütün varlığı İle çalışıyordu. Ailesini ve onu sevenlerle kültür ai- lesini taziye ederiz. Lime ACLUGRUL SADI TEK TIYATROSU Bu gece Usküdar (Hale) de CEZA KANUNU tir. Yalnız kaldığımız gaman emirberimin omuzunu okşadım: — Haydi, Rıdvan, dedim; ben gidiyorum... Sevgi Tinle kal... Sevinç gözyaşları arasmda ellerimi öptü; birçok dualar oldi ve odasma girip kapıyı kapadı. Arka yollardan bir hırsız gibi kaçarak evime gel dim. İçimde coşkun bir sevinç vardr. Biribirine kavu gan bu iki sevgilinin bu geceki saadetlerinf düşünü yordum. Ben de bahtiyardım... O geceyi uykusuz geçirdikten sonra şafakla bera ber biraz dalmışım... Sesler, gürültüler, haykırışma larla uyandım. Vakit öğleye yaklaşmıştı. Pencereden sokağa baktım. Elli kişiye yakm bir kalabalık kapı nın önünde toplanmış âdeta nümayiş yapıyordu. En önde kolağası Haydar Efendiyi gördüm. Gözleri dön müş bir halde bağırıp çağırıyor, ağzına gelen küfürü savuruyordu. Camı açtım ve seslendim. — Ne oluyor?, Ne istiyorsunuzr. Kolağası ağzından köpükler saçarak: — Aşağı gel! diye haykırdı. Soğukkanlılığımı kaybetmemiye çalışarak merdi venleri indim ;dışarı çıktım. Durduğum yer bir iki met re murabbâmda bir sahânlıktı. Üç basamak bir taş merdivenden yere iniliyordu. Kolağası beni görünce hemen bu merdivene doğru hücum etti. Yumrukları pi savursrak: — Alçak!, diye bağırdı; bu yaptığım rezalet nedir? Kollarımı kavuşturarak cevap verdim: — Ntifatınızı iade ederim... Ben sadece hayırlı bir iş yaptım. Kalabalığın gürültüsü kesildi. Herkes bizi dinliyor du. Haydar Efendi, gözleri dönmüş tekrar bağırdı: Hayırlı iş ha!.. Sefil herif!.. Karısını emirberi ne bırakıp kaçmak hayırtı bir iş değil, alçakça bir cinayettir... Bu cinayeti işliyen cani cezalandırılır... Sen de. | hastalık neticesi dün sabah rahmeti | Jerbeyinde Küplüceleki ailesi makbe- SINEMA MEVSIMININ EN GUZEL— a Bu akşam EN BUYUK — EN GUZEL filmin rejisörü eseri ve ilâhi yıldız tarafından FRANSIZCA SOZLU olarak harikulâde . bir yaratılan EN NEFİS — EŞSİZ VE ŞAHAN ATES BÖCEĞİ 2.000.000 dolara mal olan sahneler — harikulâde bir musiki, Emsalsiz bir ses — Görülmemiş derecede kuvvetli ve heyecanlı bir mevzu, Romeo Julyet'i La Dam o Kamelyaya yapan Metro Goldwyu — Mayer şirketinin bugüne kadar yaptığı en güzel film. Baş rolde: JEANETTE MACDONALD | Melek Sinemasında! ERNEST LUBITSCH'is MARLENE DiETRiCH surette Çıplak Melek sliper filmi diğer Numaralı takdim edilecektir. HERBERT MARSCHALL rollerde: koltukların erkenlen aldırılması rica olunur. MELWİN DOUĞLAS Telefon: 40868 Tolstoy'un meşhur eseri Bethovan'in enfes müziği Lil Dagover - Peter Peterson Herkesi hayran eden Mevsintin en fovkalâdo fi İâveten: EKLER JURNAL ANADOLU ANONİM TÜRK SIGORTA ŞIRKETİKDEN Şirketimiz, bu kere Galatadâa, Voyvoda caddesinde Hezaren Bugünkü program: ISTANBUL RADYOSU OĞLE NEŞRIYATI 12,30: Piâkla Türk mu KREUTZER SONAT (Fransızca) siz de görünüz T a R K Sinema rsi Istanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosü DRAM KISMI saat 20.30 da Erkek ve Hayaletleri Piyes 4 perde 16 tablo —— KOMEDİ KISMI Saat 20,30 da, SATILİ KİRALIK Komedi 3 perde hanımın birinci katında Galata Hususi müdürlüğü namile bir gube açtığını ve müdürlüğüne de müstakil müdür sıfatile; Abdi Vehbi Durarı tayin eylediğini sayın müşteri- lerinin rttıla nezarına arzeder- ken şimdiye kadâr Şirketimiz nAkkmda gösterilen Yumat ve teveccühün işbu Hususi müdü- riyet hakkında dahi esirgenmi- yeceğini kuvvetle Ümit eder. Fransız Tiyatrosunda 11 ikincikânun salı akşamı saat 21 de SUVARE ve 15 ikincikâ- nun cumartesi gündüz saat 17 buçukta MATİNE olarak Paris mili musikisi konservatuar profesörü MEŞHUR ve DAHİ PIYANİST LAZARE LEVY tarafından 2 KONSER Programlar tiyatro gişelerine â- #ilmıstrr ve biletler şimdiden satımaktadı vadis, 15,05: Plâkla Türk musikisi, 18,30: Muhtelif piâk neşriyatı, 14,00: Son AKŞAM NEŞRIYATI : 17,90: İnkılâp dersi: Üniversiteden nak len Yusuf Kemal Tengirşenk, 18,30: Plâl Ia düne musikisi, 19,00: Necmettin Rıza arı tarafından Türk musikisi, nferans: Doktor Fahrettin Ke rim (Ruyaların mahiyeti), 19,55: Borsa ve arkadaşları W ve halk şarkıları (Saat âyarı) 21,15: kestra: 1 — Rossini: Tancred üvertar, el — lere: Musien, vale, 3 — Madame Puterfiy, Trans ANKARA RADYOSU OĞLE NEŞRİYATI : 12,30—12,50: Mübtelif plâk neşriyatı, 12,50—13,15: Plük: Türk musikisi ve balik şarkıları, 13,15—13,30: Dahili ve ba Gid haberler, AKŞAM NEŞRİYATI : 18,30—19: Muhtelif plâk neşriyatı 19—19,50: Türk musikisi ve halk garkr ları (M Kardaş ve arkadaşları) 19,30— 10,45: Saat yarı ve arapça Meşryiat, $—20,15: Türk musikisi ve balk şar rı (Hilemet Rıza ve arkadaşları) 20, amaaa amm Aydemir, 20,30—21: Plâkla dans musiki si, 21—21,15: Ajans. haberleri, 21,15 21,50: Stildyo salon orkestrası, 1 — Aİ Le Cocur çt'la Main, 21,55—22; Yarık) program ve İstiklâl marşı, OPERALAR, OPEKETLER dalgası: Karışık opera; eler, 18,15 Roma kısa dal lâ iin (Lâmico Fritzj“oper”) 81, 2120 Peşte: Musvorgaki'nin (Hovan€ sina) operasının ik reyi Parsival operasının üçüncü perdesi 722 Milino, Torino ksa dalgası Romsi Mussorgeki'nin (Chovans'cina) operası, SENFONILER i 18,35 Roma kısa dalgası: Senfonik kof | ser, 204$ Lâyprlg: Senfonik orkestra ©&| rafından (Balet dans ediyor) isimli bif süit 22 Roma, Bari: Toni'nin jdaresinde” senfoni (Paskini, Haydn, Pratella) DANS MUSIKISI 2130 Kolonya (Büyük balo masfirisi) 23,10: Florans, Napoli, 23,15: Roma, ri (Variyete) 23:30: Viyana MUHTELAF 19,30 Roma kıa dalgası: Arapça mf| sikili program, 20,45 Bari; Sözlü ve eos) sikili türkçe neşriyat, 21,20: Sözlü ve set) sikili rumca neşriyat, HIÇKIRIK YAZAN: KERİME NADİR Sağım Kimin sert bir bareketile onu susturduktan sonra toplanan halka dedim & — Efendiler... Kolağası Haydar Efendiyle konuş mıya değmez. Meseleyi size ânlatacağım., Beni dinle mek ister misiniz? Bir ağızdan — Şüphesiz! dinliyoruz!... Sözleri seldi, — Pekâlâ! Mesele gayet basittir... dedim ve işi olduğu gibi onlara anlettim. Kısa bir sessizlikten sonra kalabalık mırıldandı. İçlerinden iki zabit arkadaşım yanıma yaklaşarak birşey söylemek istediler. Fakat kudurmuş bir hay van gibi olduğu yerde tepinen, her sözüme türlü ke limelerle itiraz eden Haydar Efendi merdiveni iki adımda çıkarak yanıma geldi. Yakama sarılıp beni sarsarak: — Riyakâr, edepsiz herif!.. Uydurduğun masala herkesi inandırmak mı istiyorsun?. diye haykırma ya başladı, Sert bir hareketle elini yakamdan kurtar rarak onu geri ittim. Yüksek sesle: — Kendine gel efendi, dedim; ağzmı bozduğun & dam bir tulumbacı değil, şerefli bir zabittir. San de mevkiinin şerefini muhafaza etmesini bil!, Halk arasında bir hareket görüldü. — Haydar Efendi haksızsın... İn aşağı!, Sözleri yükselmive başladı, Yanıma yaklaşan iki arkadaşım onu kollarından tutarak çektöer; kulağına bazı ş€y ler murıldanarak uzaklaştırdılar. Hâlâ gitmek istemi yor : - Bu rezalete dayanamam. Benim haysiyetimle oynandı... O herife ben elbette göstereceğim... diye bağırıp çağırıyordu. Kalabalık dağıldı; bir iki arkadaşımla yalnız kal dım, Onlar hayretlerini gizliyemiyorlar: — Yahu, sınma cesaretin varmış ! Doğrusu bü işi yapmak kimsenin harcı değildir!. diyorlardı. Hele Feridun, gürültüden uyanmış, süçı başı dağı nık karşımda duruyor: — Kendini iyi müdafa etmeseydin bu işin içinden biraz zor çıkardım!., diye söyleniyordu. Akşam üzeri Sırrı Paşanın emirberi geldi. Paşanm beni çağırdığını söyledi, Kapıdan girerken başımı önüme eğmiş, gözlerimi yere mıhlamıştım. Paşa a yakta idi. Pencerenin önünde, duruyordu. Beni gö rünce yanma yaklaşmam için işaret etti. Selâm ve rip hazmol vaziyetinde durdum. Kaşları çatıktı. Çu kura kaçan sevimli gözlerini biraz bulanık görüyor dum. Madeni bir sesle söze başlıyarak : — Kenan Efendi, dedi; irat ettiğiniz nutuk bana aynen vasıl olmuştur. Kuvvei nutkiyenizi tebrik ederim... Fakat işlediğiniz cürüm farzettiğiniz kadar ehemmiyetsiz değildir. — Ne demek istediğinizi anlıyamadım Paşam!, — Şunu demek istiyorum ki; bu işin bi benden bir söz aldığınızı hatırlıyorsunuz değil mi?, — Şüphesiz efendim... — Aldığınız bu söz, ileride vuku bulacak olan bir münasebetsizliğinizi affetmeme dairdi... | — Evet... | — Halbuki cürmünüzle “münasebetsizlik” tabiriği arasmda bir hayli fark mevcutdur... Dünyanm en güzel suçlarından birini işlemek! münasebetsizlik değildir. Ben münazeebtsizliği affe' decektim. Yoksa böyle bir heslaşı affetmek kimsenin haddi değildir. ömrünce hep böyle suçlar İşle. Bizim düğün hikâyesi yalnız kasabanın içinde d# Zil, bütün civar köylere, nahiyelere ve kazalara y# yılmıştı. O kadar ki, Zifaf gecesi karısını emirberin? bırakıp kaçan güzel süvari zabitini akm akm görü ye geliyorlardı. Bütün bu antikalıklara aldırmıyor, etrafta çalkanan dedikoduya hiç kulak asmıyordusf. Yalnız, bu hikâyeyi bütün tafsilâtile Istanbula yaz | dım, Nalân verdiği cevapta diyordu ki: “*..Mektobu'| mu okuduğum zaman çok üzüldüm Kenan! Yaptığın iş güzel. Fakat beni hâli unutmadığınıda anlıyo| rum, Bu hasta kadını daha ne kadar zaman geveeek | Bi O sana bugilne kadar ne verdi ki, bundan son | ra ne verecek?.. “Onu et kalbinden artık!,, Kendin8 | iyi kadın seç, evlen!.. | Mektup böylece uzayıp gidiyordu. Fakat birşey beni pek çok düşündürdü. Nalân “o sana bugüne Kk) dar ne verdi ki." cümlesinin altını çizmişti. Bunun) mânası neydi acaba?.. Mektubu birçok defalar ok | dum. Ayni noktada uzun uzun durdum. Fukat bis | birşey anlayamadım.., | Kıs hâdizesiz geçti. Av oğğlenselerile vakit geçir | yorduk. Avı ben de pek zevkli buldum. Feridun va işte kendisine hak verdiğimi (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: