January 16, 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

January 16, 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A 16. 1-935 TAN Gündelik Gazete zi YAN'n hedefi: Haberde, fikirde, ber seyde temiz, dürüst, samimi kariin gazetesi olmıya çalışmaktır. yan merileketler için 30, 16, 9, 3,5 bira » Abone bedeli peşindir: Adres değiş ek 2$ kuruştur, Cevap için mektup Mira 10 Yoruşluk şel ivesi lâzamdır. ama a dl aş GÜNÜN MESELELERİ Fransız Buhranının İşyüzü Nedir ? (Yazan: M. Zekeriya) Pransada kabine buhranı, Bu, sene İerdenberi alıştığımız bir hâdisedir. okrasinin en ziyade zâf gösterdi- İÜ yer Fransadır. Orada parti kavga- lı devamlı ve müstakar bir hükü- kurulmasına mâni olmaktadır. ti bir yılı bile dolduran Fransız mesi yok gibidir. İstikrarsızlık Fransada dahili aynaşmanın tezahürüdür. Fran- ufaklı büyüklü bütün partiler, tefek temayülleri bir tarafa bi- uk, tek cepheler halinde birleş- mecbar olmuşlardır. Çünkü VEN keksinleşmiş ve şiddetlenmiş- ii Bu kavgada biribirine yakın ©- lar elele vermiye mecbur kal Ta abin bik, Diye r. Bu suretle faşist te- esrülü yartiler sağ | cepheyi Vücuda getirmişler, © demokrasi N #osyalist Otemayüllü (o partiler m halk cephesini teşkil etmişlerdir. hak, Blum kabinesindenberi Fransız | alg etinin dayandığı kuvvet bu Sephesidir. * Halk Cephesinde ulaklar heyy “itmps © kabinesinin iktidar a ye geldiği gündenberi sağcılar. tular arasındaki kavga parlâ- t0 hududunu aşarak halk taba- Fina kadar yayılmıştır. Maş Sela hariçten silâh, mühim- ,, saire getirterek dahilde bir baza İhtilâli vücude getirmek için da Yliğa başlamışlardı. Ayni saman- tay rlâmentoda halk cephesini par- mak için ellerinden geleni yap- anl $ekinmiyorlardı. Daha İkin- tey * ayında parlâmenleda halk| pesinde sarsıntı başlamıştı. Blum na inda hükümetin işçi ile patron! tığ, Pdaki ihtilâfları hal için çıkar Pakyyamunların tatbikinde hükümet tenapaları koruyordu. Hükümet sağ h, Sinirlendirmekten kaçıyordu. | bil, , *OR faşist komplo teşkilâtını te Uzun müddet ehemmiyetsiz gös- mave Salıştı, ihayet son aylarda patronlarla reyi, , asındaki kavgalar kızıştı talayg başladı. Hükümet bu kav- “ahi hoşlanmıyordu. Memleket İçin PİC huzur ve sükünu temin Yak, Erevlerin önünü almak istedi. lg, Pnu temin için patronların ayy eri LN mİ kabul ederek İşçiyi kiz Met pr siYe dayanan komünistler, dayyg kurtarmak için, u azlarda bulunmak. bet hükümete itimat reyi ver- Ni devam ediyorlardı. Hattâ ni va çsini, hemi GERİM mler “ey, Yhinde olduğu halde, kabul redd; iklim m | * Son Hddise sia içi a bri hafta evvel, hükümet, İli a i aa Kine €derek bu kavgaları kö- İ türaş, örmeyi düşündü. Başvekil şe lm gönderdi. ta rasyon bü davete icabet * patronlar daveti reddetti- içi a Para hükümet ,meelis açı- | O rotayı erin tarafını tutacağına, Miyonua de Mn itimaş söylediler ve bu suretle halk cephesi sarsıldı, sevkeden düşünce şudur: den güne itimadı sarsılıyor. Bu hal Parlâmentonun £toplan-| gide gide işçiyi faşizme sürükliyebi- a*yonları mümessilleriyle |duğunu göstermiştir. Halkın ve işçi- mümessillerini bir içti-İnin Itimadını muhafaza edebilmek yan hükümetle beraber gitmemek lâzımdır. birleşirlerse, Fransa himaye eder ü İme doğru gidecek demektir. Yahut göründü. |me do) 'ontrolü, ve saire gibi komünistlerin bazı dileklerini kabul reddedince komünistler | ederek halk cephesini yeniden tesise edemiyeceklerini Lmecbur olacaklardır. Hükümet balıkçılığa ehemmiyet veriyor. Alınan tedbirler ve kararlardan anlıyoruz ki bun- dan sonra memlekette balıkçılık bir plân dahilinde organize edilecektir. Bu maksatla bir de (Balıkbank) kurulmaktadır. Fakat biz, dünden bugüne kadar gelen balıkçılığa bir mütehas- TAN sıs yazısile şu satırlara bir göz atabiliriz. Balık serveti w nden nasıl ıstıfade edebiliriz? emleketimizde seneler- denberi ehemmiyetini muhafaza eden mevzulardan biri balıkçılık meselesidir. Bu mevzu etrafında sütun sütun yazılar yazıldı. Dernekler top- landı; teşebbüsler alındı; ve birçok paralar (sârfedilerek mütehassıslar getirtildi, hattâ bir de mektep açıldı. Fakat büyük bir teessürle söyliyece- ğim ki (mehip) denilebilecek tek bir adım atılmadı; atı- lamadı. Çünkü, işin tutumu yanlıştı. İzaha hacet görmem ki, her- hangi bir işte muvaffakıyet mutlaka o şey hakkında ya şahsan esaslı ve bilhassa ilmi malümat oedinilmiye, yahut ilmen ve tecrübe yolile bihak- kın ihtisas hâsıl etmiş adam- ları elde etmiye bağlıdır. Bu işi idare edenlerin balıkçı lik hakkında bu tarz malümatı yok- tu, olamazdı da.. Tam salâhiyeti haiz mütehassıs bulmak bahsine gelince; maalesef, memleket pek çoraktı. Gerçi bir çok balıkçı, ya- Bİ balık tutan, satan, bu yüzden geçinen bir kütle yok değildi Vardı amma, bunlar ancak balik tutmasını şöyle böyle başaran ve yalnız balıkhane dahilinde veya civarında iptida! bir mozat usulile haraç mezat satmasim, hem de pek kötü bir tarzda satmasını becere- likletinden büyük bir fayda temin. edilemezdi. Nitekim edilemedi, e dilemiyor ve edilemez de... H* Avrupadan mütehassıs getirtmek meselesi büsbü- tün yanlıştı. Çünkü; onlar ilmen malümat sahibi olsalar bile bu, an cak kendi denizlerine hâs ve mün- basırdı. O büyük denizlerin ba - lıkçılığı ile bizim denizlerimizde- ki balıkgılık arasmdaki fark, yerle yök arasındaki ayrılık kadar aza- metlidir. Bu yüzdendir ki, gelen- ler hiçbir İş yapamadılar, üstelik kendilerine tahsis edilen Balta M- mani sarayı gibi, mimari bakım- dan Boğazın en güzel ve damia mamuriyeteine itina edilmesi icap eden güzelim bir (Sahilsarayı) da harabeye çevirdiler, Bu zatlar, miniminicik bir (ak- varyum) olsun yapabilmek kudre- tini gösterebilselerdi, hiç değilse sarfedilen etekler dolüsu paraya acınırken bir köşesinden de kendi. mize bir miskal teselli çıkarabilir. dik. Yazıklar olsun ki, ondan da mahrum kaldık. Bunları söylemekten meramım, kimseyi tenkil ve müahaze de, ğildir. Ancak tutlan yolun çıkmaz olduğunu bildiğim ve kolay kolay da doğru mahrecin bulunamıya - Komünlistleri bu suretle harekete İşçinin halk cephesine karşı gün- ir. Almanya misali bunun böyle ol. in günden güne İrticna doğru ka- Şimdi ne olacak? Bu defa da karar radikal sosya- stlerin alacağı vaziyete bağlıdır. nlar sağa dönüp bazı sağ fırkalarla tedricen faşiz- | cağını sezdiğim için muvaffakıyet- sizliğin sebeplerini Işaret, ayni za- manda da doğru yolu göstermek istiyorum. | e başlamadan evvel şunu pek güzel bilmek ik- tiza eder ki, balık harcamakla tü- kenmez bir mahlük değildir, Cin- si iyi muhafaza edilemiyen ber be. silmiyen her gürbüz orman gibi, balik ta az bir zamanda mahvola- bilir. Gerçi bir uskumru, hattâ miniminicik bir gümüş balığı her sene bir, bir buçuk milyon yumurta dökerler, Fakat yumurtalar ana kâr nımdan çıkmıya başladıkları andan Kanun Karşısında: Dolandırıcılığı, bugün. açıkgözlük, diyenlerin adedi çoktur. Fakat katın karşısında, dolandırıcılık, cezalandırı kır, Dolandırıcılığın nasıl Vücut buldu gunu ve dolandrcıya da ne ceza tat bik edildiğini daha iyi izah etmek için, Türk Ceza Kanımunun 503 tincü maddesini yazacağın. Bakm kanun mo diyer : “Her kim, bir kimseyi hulüs ve #affetinden bilistifade kandıracak mahiyette sanialar veya hile'er ya parak hataya düşürüp o kimsenin veya aharın zararına kendisine veya başkasına haksız bir menfa at temin ederse üç aydan Üç sene ye kadar hapis ve elli liradan aşa ği olmamak üzere ağır cezai nakdi ile cezalandırılır.” Dolandırıcılık, nezle gibidir. Herke- sin, başından ya geçmiş veyahut ta geçeoktir. Ben de şahsen bir dolandı nelığa şahit oldum, Yani daha doğ rusu dolandırıklım. Size anlatayım : Takriben bir hafta evveldi, idareha neme İyi giyinmiş Iki bay geldi ve falan Gemiyet amina para topladık larmı söylediler. Ve birçok ta vesika gösterdiler. Ben de ufak bir yardım da bulunmayı kendimce bir borç te| lâkki ettim, OLANDIRICILIK piya Yazan: Balıkçı Aİ $ i , i eş itibaren de milyonlarca düşmanlar Te karerlasrmlar (Adan tilvler Ür pertici bir sergüzeştten sonra tu- tulup tavaya girecek âkıbete eri- şirler. Dalgalar onların düşmanı- dır. Kuvvetli cereyanlar onların düşmanıdır. Nihayet yosunlar, ka- buklu, kabuksuz böcekler, nisbe. ten bir iki milimetre daha büyük larını hemen anlar ve kendilerini poli se teslim ederdim." dedi, Kendine katiyetle emniyeti olan bü dostum sözünü bitirdikten sonra di ir dostum söze başlıyarak dedi : “Büyük söz söylemeyin, muhte rem bay.. Oyle dolandırıcılar var ki. imsan ellerinden kurtulamaz. Size, 25 40 sene evveline sit bir hikâyeyi an latayım: Bir gün o devirde kuvvetli mevkii olan ve milyoner asilzade (R) iw kardeşi (A. M.) frenkgömleği üze rine ceketini koymadan paltosunu ge şiriyor, ve meşhur “1” oteline gidip bir oda İstiyor, Orada çok tamınmış ve çok ta nüfuzlu (K) in kardeşine en İyi oda veriliyor, Asilzade, o gece odasında rahat rahat uyuyor. Ertesi sabah zil çalıyor. İçeri giren otelin hizmetçisine: — Şu karşıki dolapta eeketimin ce binden para çantamı al ve bana bir paket cigara aldırt diyor. Hizmetçi çeketi arıyor, ceket yok. o Meşhur (R) nin kardeşinin sokağn ceketsiz çıkacağı kimin aklima gelir. Otel biri e giriyor. (A. M) polise haber verceğini söylüyor, Otetin sahibi id büldüm af dileyrek, çalınan ceketli cebinde bulunan (50) altın Sira sıni tazmin ediyor. Bu hâdise üzerine kurnaz dolandırıcı, meselenin örtbas Dün bir tesadüf, bana bu İki şah sm dolandırıcı olduklarını öğretti. Bu İki muhterem zat, beni kandırmış, saffetimden istifade etmiş ve gâyele rine vâsıl olabilmek için. hilelere başvurmuş ve böylece beni hataya dü şürerek, haksız olarak kendilerine menfaat temin etmişlerdir. Işte, bu gibi hareketlere, dolandırıcılık, denir, Başımdan geçen bu hüdiseyi bir meelista anlattım, Bir dostum gurur ia başmı iki yana salladı ve: —iayret! Nasıl kandın? Ben olsay edildiğini ve katiyen kimseye taam mış bir otelde bu gibi bir ceket ve para hırsızlığı ceryan ettiğini söylemi | yeceğini temin ediyor, ve ceplerini al tan liralaris doldurarak çıkıp gidiyor. Bu hikâyeyi dinledikten sonra, at- kadaşım biraz evvelki emniyetini kay betmiş olacak ki: “Doğrusu tanımış bir adamım ceketini giymeden palto ile sokağa çıkması alda gelmez. in san aldanır mı, allanır.” dediğini hep duyduk. dım bu şahısların dolandırıcı olduk İsmail Kemal ELBİR balıklar, yağmurlar, karlar bekle- yici, uçucu dalıcı, bir çok kuşlar, hastalıklar, kırgınlar, en Sonra da biz mübarek İnsanlar onların düşmanıdırlar. Hayat nasibinde ö- lüm ve ölüm korkusundan başka hiçbir mukadderi mevcut olmıyan balıklardan istifade edebilmek i- çin her şeyden önce nesillerini ko- rumak lâzımdır. M uvaffakıyetlerini, hünerle - rinden fazla, herhangi bir şeyin mahiyetini ve verim kabili- yetini tetkik etmedikçe istismar #lmemek lâzım geleceğini takdir etmelerine borçlu olan Avrupalı- lar, gerek nehir, gerek göl ve de- niz balıkları için bir av nizam - namesi tanzim etmişlerdir. Tutüm mevsimi gelmedikçe ne nehirlerin- den, ne göl ve denizlerinden tek bir balık tutamazlar, Tutanlar da İ pek ağır cezalar alırlar. Bu usul bizde de gözetilmemiş değildi. Balık varidatı düyunu w- mumiye karşılığı tutulunca bir (Saydi mahi) nizamnamesi yapıl muştı. Hangi balıkların hangi mev- smilerde tutulacağı ve kullanıla. cak ağların hangi hacim ve gözde olması icap edeceği açıkça tayin edilmişti. Meselâ uskumrularla a- kan diğer cins balık tohumlarının ziyana uğramamaları için (Iğrıp), (Manyat) torbalarının (Korna) ta- bir edilen haznelerine küçük göz. de ağ konması yasaktı, Bu, seyyar memurlarla daima teftiş edilirdi, Yasak hilâfına hareket edenlerin tuttukları balık müsadere edildik- ten başka bir hayli de para cezası alınırdı, Ayni zamanda avcılık ta bir usu le, kaideye tâbi id Hiçbir balık- çı, diğerinin sırasına, hakkına te- cavüz etmezdi, edemezdi. eşrutiyetten sonra bu usu- M ln muhafazası mü- balâtsıslığa düştü. e Türk balıkçılığı, tam mânasile anarşi şeklini aldı. Bugün hükümran olan şekil budur, yani kızıl bir anarşi ve balık nesline insafsızca katli- am hükümfermadır. Hükümetçe, balıklarımızdan hak kile ve bilhassa ilmi ve medeni bir şekilde istifade olunmak istenili- yorsa, ilk adım, bu kızıl anarşi a- leyhine atılmak iktıza eder, Bunun için de yapılacak şey şudur: Balık tutucudan ve satıcıdan, he le hiç bu işten anlamıyanlardan değil, anesk deniz mahlükatının cinsleri, hayatları hakkında ilmi malümatı haiz olanlardan bir ko- misyon teşkil etmelidir. Bunlar, gerek bizde tatbik edilmis savdi Hırçın , WA KÖŞE Fakir Kalbi Zengindir, Heykeller Dikecek Kadar... (Yazan: Aka Gündüz) Benim asıl baba ocağım Şehre ni Saraymeydanında kurulu idi. Yan dı kül oldu. Yüzleri aşan oğul, to- run, torun oğlu, kız kızan çil yavru- sü gibi dağıldık. Ölen öldü, ölmiyen ölecek. Finci - oğullarından Hasan kapan yüz on üç yaşından fazla ya- şıyamazdı ki bizi bugünedek derle- sin toplasın. Bizim mahalleler, yü- rekleri zengin fakirlerin mahallele. ridir. Bizim mahallelerde Mehmet Bey gibi tek adamlar da yetişir, az- gın düşmanlara tek başına karşı ko- yar; bütün mahalleler halkı tek a- dam şekline girip vatan uğrunda ça- lışır. Tevazus lüzum yok, biz Topka- pı çocukları, yani Atatürk çocukları böyleyizdir işte! Dün gece birkaç mahalleli geldi, Bana dediler ki; — Biliyorsun ki bizim doktor Ga- lip Hakkı Tanrının rahmetine kavuş- tu. Rahmete kavuşacağı pek tabii idi. Çünkü o dünyada iken bir hal Kın muhabbet ve minnetine kavuş- İmuştu. Tanrının rahmetine kavuş- manın birinci yolu halkın muhabbe- tine kavuşmaktır. Galip Hakkı Fıka- raperver Cemiyetini kurduğu zaman işe on para İle başlamıştı. Bu on pa- ra, on para, ona kırk senelik bir şef- kat muvaffakıyetini temin etti. İlmi- ni, bayatını fakirlere, hastalara, ih- tiyarlara, öksüzlere vakfeden Galip Hakkıya bir heykel dikeceğiz. Ve bu heykeli biz de on para, on para ile dikeceğiz. Bu on paraların heykeli doktorun ruhuna cennet zevkini tat- tracak. Bize ne mutlu idi ki Galip Hakkı gibi bir şefkat babamız vardı. Ona ne mutludur ki arkasında adına iheykel diken on paralı fakirleri var, Bu karşılığı hoş buluyor musun? Bu işe biz önayak olmak istiyo- ruz, Sana geldik. Sen de bizimle çar İişır mısın değil, çalışacaksın! İşe ma- sıl başlıyalim? | Onlara dedim ki: Nasıl başlıyaen- Zınızı bulmuşsunuz. Nizamca ne ya- pılmuk lâzim gelirse yaparsınız. On İ paradan başlarsınız. Damlıya damlı- ya heykel olur, Atatürk çocukları- nın içindeki genç mimarların da yü- rekleri zengindir, bize bedava proje, maket yaparlar. Yapı müteahhitleri- nin yürekleri de keseleri gibi dolu- dur, ucuza kurarlar, Bana gelince; verdiğiniz emir başımla beraber, Na sıl çalışabilirsem, söyleyiniz çalışa yım, — Bu işi mutlaka başarmalıyız, — Hiç merak etmeyin. Fakir kal. bi zengindir, heykeller dikecek ka- dar... INAZİLLİDE; Denizliye Tren Seferleri Artırılmalı Nazilli, (TAN) — Nazilğ — İzmir trenleri ihtiyacı © karşıladığı halde Nazilli — Denizli hattındaİzdihamın | fazla olduğu, halkın zahmet çektiği görülüyor. Bu hattaki otoraya bin- mek istiyenler arasında intizam: te min için jandarma müdahaleyo mec- bur kalmakta, fazla yolcular zorla indirilmektedir. Parası ellerinde kö lan zavallı yolcuların bir geceyi dar ha Nazillide geçirmeğe mecbur olma Tarı hoşa gidecek bir #ey değildir. Nazilli — Denizli hattında seferlerin artırılması lâzımdır. z mahi nizâmnamelerini, gerek Ay- rupada tatbik edilezelmekte bulu- nan usulleri tetkik ederek yeni bir nizamname kaleme almalıdırlar, Aldıkları nizamname de hatıra gö, nüle bakmaksızın tam bir azim ve irade ile tatbik olunmalıdır. Böyle bir komisyona aza inti « hap edilmesi pek faydalı olacak a- damlardan birini de tavsiye edeyim. Eski balıkhane memurlarından ve (Balık ve Balıkçılık) namındaki yegâne eserin müellifi Karakin E fendi. Bu adam, bu işi ilmen, tec rübeten ve bilhassa tab'ındaki tt. kikkâr avcılık yüzünden mükem,. mel bilir, Yazımın semere verdiğini görür. sem, yıllarca kafa yorduğum tet- kikatımdan çıkardığım neticeleri birer birer yazacağım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: