April 16, 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

April 16, 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 16.4.9323 TAN Gündelik Gazete 'TAN'ın hedefi: “Haberde, fikikde, heri Meyda temiz, dürümü samimi irmak, Kariin — gaz, olmıya o çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi Mon Kr, 1 Sene 2000 Kr 10 Kr, Gay 1500 Er, 40 Ku ga; 800 Er. MO Kr. aş 300 Er. Milletlerarası posta ittisadına dahil ol iyon memleketler için 30, 16. 33 Hire Abone bedeli pesindir. Adres değfs- ek 28 kuruştur. Cevap icin mektup e İ GUNUN MESELELERİ Sanatkârlara Karşı Hürmetkör Olalım Yazan : M. ZEKERİYA Türk sahnesinde kısa bir tecriibe- en sönta istidat ve kabiliyetini ispat bir Türk kızı bu kabiliyetini İnkişaf ettirmek üzere belediyece Av- Tapaya gönderilmiş. Bu Türk kizi ora #alışıyor, muvaffak oluyor. Fakat gazetelerden biri, kulaktan İşittiği bir rivayet üzerine bu artistin orada çalışmadığı hakkında bir riva- — meşretti. Bu rivayet sonra tekzip Fakat kızın buradaki ailesi mat ıza kadar gelerek bize teessürle- Tini bildirdiler ve oradaki mesaisi hakkında bize bir takım vesikalar Sösterdiler, Yarın Türk sahnesinde alk: Wz bu artisti bugünden kötüliye - “ek neşriyat yapmak yazıktır. Zaten sahneye çıkan kızlarımız hakkında mevcut fena kanaati besliyecek neş- Tiyat, yetişecek bir artistin bütün ha Yatını körletebilir. Kıymetleri takdir €tmesini, ve sanatkârlara hürmet et- mesini bilelim. * İtalya, Yolu Değiştiriyor Redhini ile başlıyan İngiliz - İtal- Yan müzakereleri müspet bir netice- Ye vardı. Bu neticenin elde edilmesi- yanın Ayusturyayı işgal et- m zin —— — — iel noktası Avusturya meselesi idi. lalya Alman askerlerinin Brener ge- m İnmelerini istemiyordu. Bunun n de Avusturyayı tutuyordu. Al - Manyanın ani bir kararla Avustur- Yarı İsgal etmesi ve Alman askerle- nin İtalya hududunda görünmesi Wssolininin hoşuna gitmiyen bir em- Tİvâki oldu, Bu emrivâkie muhalefet “demezdi, Fakat bundan sonra da ar tık Almanyaya bel bağlıyamazdı. Bu- gün müttefiki olan Almanya başı w- <unda Temistekl'in kılıcı gibi bekli- yen bir tehlike haline gelmişti. Ken - disine yeni dostlar bulmak, siyasetine yeni bir istikamet “vermek lâzem- dı. Zaten İngiliz Başvekili de elini u- Yatmış bulunuyordu. Mussolini der- bal bu eli sıktı ve bugün gördüğü müz anlaşma meydana geldi. Şimdi İtalyanın menfaati, Fransa Ve İngilterenin menfaati birleşmiş ulemuyor. Bu menfaat birleşmesi derhal bu tiç devleti biribirine yak: laştırdı. Nitekim İngiltereden sonra İtalya ile Pransa arasında da dest - Tak müzakerelerine başlanacağı ha - Der verilmektedir. Fakat bu kadarı, işin dış kısmıdır. halledilmesi mesi yardı Mussolini, İngiltere ve Fransa ile Anlaşsa da O imparatorluk dava. vaz geçecek midir? Akdenizi bir İtalyan denizi yapmak iddiasını midir? Berlin - Roma mih Yerini tamamen bırakacak mıdır? İs- Danyadan tarnâmen çekilecek midir? Bütün bunlar henüz sual olmaktan Sıkmamıştır. Yalnız şimdilik görülen vaziyete , Almanya Avrupada kısmen tec- Bit edilmiş vaziyettedi Yugoslavya İle Yeni Takas Anlaşması Dost Yugoslavya ile aramızda Mevcut ticaret ve kliring anlaşma iki memleket ticaretinin inki- lna kâfi gelmediği anlaşılmıştır. Balkan Ekonomi konseyi toplantısın Şan istifade edilerek konsey delege anlaşmayı genişletmek salâhi- verilmiştir. Bu salâhiyetle Yu- 4 | TAN Almanların gizli. zabıta teşkilâtı olan Gestapo, son günlerin en mühim mevzuları sırasına” girdi ve bu Alman zabıtası faaliyetlerinin birçok muhitlere yayıldığı söylendi. “Londra gazetelerinden Sunday Express, bu teşkilât hakkında dikkate değer : bir iyazı. neşretmiştir. Bunu okuyucularımıza naklediyoruz: Alnönbiğl Gizli 7111 Teşkilâtı: GESTAPO A Iman gizli zabıtasınm vazifesi, Almanyada herkes hakkında malümat sa- hibi olmaktır. Bu zabıtanın bir merkezi Berlinde, Prinz Albrecht caddesindedir. Mer- kez, birçok şubelere ayrılır. Şubelerin biri, her lokanta- da, sinemada, tiyatroda, ser- gide, elhasıl herkesin toplan- dığı her yerde hazır buluna- cak hafiyeleri tayin eder ve bunlar herkesi takip eder ve neler konuştuklarına ehem- mivet verir. Diğer bir şube katolikleri, ko- münistleri, Yahudileri, kralcıları, elhasıl Hitler'ciliğe düşman ol ması muhtemel olan herkesi takip eder, bunlara ait mektupları açar, telefon muhaberelerini dinler ve ziyaretçilerini kaydeder. Bunların dikkatinden kaçabilecek bir tek kimse bulunrhadığı söylenebilir. vap vermek mecburiyetindedir. Meselâ yakın zamana kadar Viya- nada Alman sefiri olan Von Pa- pen bunlar tarafından isticvap e dilmiş, ve bazı hareketleri hak- kında malümat vermişti. Sebebi, bir kısim monarşistlerin Fon Pa- peni ziyaret ettiklerine dair haber ler alınması idi, 2 metameinmz-Santiymer tmm pe nerallerin Alman ordusün- dan çıkarılmaları sırasında göze çarptı. Çünkü bu teşkilât Ven F- ritseh ile Blumberg hakkında u- zun bir şikfiyet listesi hazırlamış ve bu listeyi merciine vermişti. Alman gizli zabıtasının bir va- zilesi de yabancı gazete muhabir. lerini kontrol etmektir. Bunların bütün telefon muhabereleri taras- sut altındadır ve bu tarassudu giz li bir şekilde yapmıya da Jüzüum görülmez. Gestapo'nun faaliyetleri o Ak manyanın dahiline münhasır de- ğildir. Herşeyden evvel, Almanya- dan çıkarak harice sığınanların hepsi de bunların tarassudu altın- dadırlar. Gazetelerin (neşriyatı, parlâmentoların müzakereleri, ef- kâr umumiyenin vaziyeti bunlar İ tarafından dalma tetkik edilir. Bu faaliyetlerin geyrimeşru sa- yılması, Gestapo'yu zerre kadar müteessir etmez. Almanyada çıkan ve Mareşal Göring'e ait olduğu söylenen National Zeitung gazete- si, Almanyanın yabancı memleket lerdeki hasimlarını yıldırım süra- tiyle yere vuracak teşkilâtı en mü kemmel hale getirdiğini övüne ö- vüne yazıyordu. Ayni gazeteye göre, Almanyanın hariçte gizli 20,000 ajanı vardır ve bunların 400 ü İngilterededir. İspanyada dahili harp başlama- dan Gestapo'nun ajanları yarım adayı doldurmuş ve daha sonra bunlar Fransada da, bilhassa hu- dut boyunda faaliyete geçmişler- di. estapo'nun bütün memürlâ- rı, devlet memuru sayılırlar ve Alman dahiliyesinin idaresi a)- tında bulunmakla beraber daha e e ii ver goslavya ekonomi delegelerile Türk ofisi reisi Burhsn Zihni arasında eski anlaşmıya ek olarak bir hususi takas mukavelesi yapılmıştır. Husu- si takas anlaşması şehrimizde para- fe edilmiş ve tasdiki için Ankaraya ö ir. Yeni anlaşma ile iki dost memleket arasında hususi ta- » Bu suretle ar mi olarak “Gestapo,, nur Rahip Niemöller'in vaziyeti ve akıbeti bu teşkilâtın istiklâlini gös- termiştir. Mahkeme, rahibi tahli- yeye karar verdiği halde Gestapo bu adamı yakalamış ve bir kampa göndermiştir. Bu hareket, Alman- lar tarafından bile tenkitle kar- gılanmıştır. Bununla beraber Ak Yazan: — Macdonald Reisi Himmleı manya Adliye Nazıri Doktor Gürt ner, umumi bir toplantıda Gesta- po'dan bahsederek onun zannolun duğu derecede tesirli olmadığım, hattâ onun tarafından görülen giz Hi zabıta işinin çok zayıf olduğunu söylemişti. Gestapo memurları Almanyada MUVAFFAK #Xx *OLMANIN SİR e Hiç Rastgelmediği Şu hiç rast gelmediğiniz adam, bi- raz esrarlı bir şahsiyettir. Dostlarınız onu iyi tanırlar, onunla konuşur ve gülüşürler. Arkasından dedikodusu- nu yaparlar. Fakat o sizin için meçhul ve yabancıdır. Siz de onun hakkında bir şeyler bi- Uirsiniz. Onun neyi beğendiğini, neyi İbeğenmediğini, ne kazandığını, ne| yaptığını bilirsiniz. Bu adam sizin el-| İbiselerinizi giyer, sizin masanızda o- turur, sizin yatağınızda yatar, Fakat o yine size yabancı kalır, * | Merke sıra kendini tanımak Jihtiyacım duyar. Kendimizi görmek hakikaten hoş bir şey olacak, Meselâ, kaçımız sesimizi işitsek tanıya! İZ. Kendi yürüyüşümüzü görsek tanıya- bilir miyiz? Aynanın arkasından ba- İkan bu esrarengiz çehre bizimdir. Fa- kat onun hakkında ne biliyoruz? * Garibi şudur ki, bu adamın içinde birkaç adam gizlidir. Onu iş başında ciddi, sinirli görür- siinüz. Akşam evine yorgun döndüğü zaman neşesiz ve sıkıntılıdır. Ufak bir şeyden. kızıp sinirlenebilir. Halbuki onu bir tatil günü görü - nüz. Neşesinden geçilmez. Dünyanın en şen adamı sanırsınız. Canlıdır. Ha- - : iz Adam reketlidir, iyi konuşur. Sıkıntısı yok &ibi görünür, Bu bir muammadır. Neden bazan cömert olur, bazan'de beş kuruş için kavga ederiz? Neye bazan ateş gibi wcak, bazan buz gibi soğuk oluruz? Neden bazan istemediğimiz şeyleri yapar, herkesi sinirlendiririz? Niçin bazan en basit ve münusız şeylere si- nirleniriz? Neden önümüze çıkan bir| çok fırsatları ayağımızla teper, kapri- | simize kurban oluruz? Hülâsa külâhlarınızı önünüze ko- yunuz ve düşününüz. Siz kimsiniz? Hayattan istifade etmesini biliyor musunuz? Kendinizi rine bırakmış, iradesiz akıntıya mı gidiyorsunuz? Yoksa ha- yatınızın plânını yapıp ona göre mi hareket ediyorsunuz? * İnsanların çoğu sele tutulmuş ağaç kütüklerine benzerler. Hayatın core- yanı onları nereye götürürse oraya gi derler. Ekseriyetle muvaffakıyetsiz » likten şikâyet edenler de bunlardır. Ne saadet, ne de muvaffakıyet bir tali ve tesadül işi değildir. Bunlar ken dimizi tanımanın tabii meyvelerdir, Kendinizi tanıyınız. Psikoloğ yalnız iki tecrit kampı kaldığını söyledikleri halde bu kampların (11) e vardığı anlaşılıyor. Bütün bu teşkilâta hâkim olan şahsiyet Himmler'dir. 38 yaşında olan bu zat, Almanya polis şefidir. 1936 da neşrolunan bif kararname ile bu mevkie getirilen Himmler, Dahiliye Nazırının muavini sıfati le kabine İçtimalarına iştirak eder. Resmi maaşı yılda 2000 İngiliz H- rasıdır. Fakat, kendisine birçok masraflar da verilmektedir. Himmler ile Mareşal Göringin arası açıktır. Çünkü Göring, daha önce zabıtaya hâkim bulunuyor- du. Hiçbiri de, içlerinden hangisi- nin 1930 Haziraninın otuzuncu günü, General Von Schleicher'in katlini emrettiğini bilmiyor. Himmler; arasıra Mareşal Gö- ringi takip ettirerek alây eder ve Mareşali fena halde hiddetlendi- rir, akat Gestapo'nun bütün kud- retine, ( lâboratuvarlarına, hususi telsiz sistemine, bütün Al manyayı kuşatan teşkilâtına, son derece İnkişaf etmiş bir vaziyette olan mikro foto tesisatına rağmen Von Schleicher'in ölümü üzeri- ne ordu meseleye ıyet etmiş ve generalin katillerini teslim et- melerini istemişti. Bu katiller tes lim olunmuş ve kurşuna dizilmiş lerdi. Zaten 1936 Haziranındaki tasfiye hâdisesinin şahitlerinden de kimse kalmamış. gibidir. Yalnız bunlardan Gestapo'da büyük bir mevki sahibi olan biri, bir gün yüzüğünü gösterdi. İçinde şu keli- meler yazılı idi: “Hayatınla Benim havatımı ko- tuyorsun, 30 Haziran 934 Him- mler.,, Fakat, Himmler'in kendisi de istikbalinden pek memnun değil. dir. Çünkü Hitlerin tazıları sayı- lan Gestapo memurları da onu “G,, grupundan kurtaramazlar. Bu grupün vazifesi, hiyanetlerinden şüphe edilen parti liderlerinin vü- cudünü kaldırmaktır. “G., grupu çalışmıya başladığı zaman alt Nazi Lideri Münihten Berline kaçmışlar, bunların dördü “tasfiye,, edilmiştir. Geride kalan iki kişiden bugün yalnız Himmler hayattadır, —>—————— DENİZ Gümrük Memurları Arasında Değişiklik Gümrük memurları arasında ye- İniden nakil ve tayinler yapılmıştır. | Bu arada Istanbul gümrüğünden Na lil ve Tacettin Kars müayene memur- luklarına; Kars ihtiyat memuru Hü- seyin 30 lirâ ile Istanbul ihtiyat me i murluğuna; Hurşit Ozalp gümrüğü memurlü- Buna, yerine Ozalp gümrüğü memu İru Ibrahim Şileye, Trabzondan Hik- met, Istanbul baş müdürlüğü birinci sınıf müsyne memurluğuna, Iğdır baş memuru Ahmet, başmüdürlük muhasebe şefliğine nakil ve tayin edilmişlerdir. Yeni müdürler işe başladı Denizyolları müdürlüğüne asale- ten tayin olunan Raufi Manyas, dün sabah Liman İşletmesine giderek ser vis şeflerile ve memurlara veda İetmiş ve öğleden sonra Denizyolla. irındaki yeni vazifesine başlamıştır. Denizbank materyal komisyonu re- İisliğine tayin olunan Sadettin Serim de dün Denizbank İstanbul şubesi müdürlüğüne gelerek yeni vazifesine başlamıştır. Bu komisyon, bugünler- de kurulacaktır, Şile gümrük memuru | GÖPÜSLEP) Maktu Fiyat, ;, , 3x Muayyen Fiyat Yazan : SABİHA ZEKERİYA Hükümet, pazarlığı ortadan kaldı- ran, salıcıları satacakları eşya üze- rine maktu fiyat etiketleri koymıya mecbur eden bir kanun çıkarıyor. Bu kanunun akislerini halk, pera- kende satıcı, ve toptancı üzerinde tet- kik etmek lâzim. Halk henüz müte- reddittir, O, çünkü kendi zekâ ve kur nazlığını sarfederek satıcıyı kandırıp ucuz aldığına inanır, Şimdi fiyatlerin maktu oluşu, kendisinin satıcıyı al - datmasına mâni olacağını sanır. Alda nanım kendi olduğunu bilmez, Perakende satıcı düşünüyor. Şim- diye kadar toptancıdan aldığı malın Üzerine piyasanın rekabet hudutları içinde bir fiyat koyuyor, bunu pazar. lık sayesinde bazan çok daha fazlaya satabiliyordu; büyük, tüccarların re- İkabetine karşı, masrafının az olması, fiyatları istediği gibi kısaltıp azalt - ması sayesinde tutunuyordu, Şimdi fiyatım maktu olması ocaba büyük ti. İcarethanelere karşı rekabetini temin edecek midir? Toptancı bu kanundan müteessir değildir, çünkü yapılan kanun emtia- ya muayyen fiyat koymayı değil, mak tu fiyat koymayı istihdaf ediyor. Bi- naenaleyh bu, müstehlikle, peraken- de satıcı arasında bir davadır. e Fiyatların maktu olmasından kaza- nacak olan halktır. Satıcınm insafına ve namusuna kalan bir fiyat tayini meselesinde, satıcı hududu genişlete- bildiği nispette istifade eder. Herke- sin “her dükkânda, ayni malı kaça veriyorlar, piyasa nedir?,, diye gezip öğrenmiye vakti yoktur. Birin- i, ikinci dükkânda kazığa saplanmaz nır, Sonra bir de müşteriyi kandırma edebiyatı vardır. Maktu fiyat, kanu- nun mecbur ettiği gibi belediyeler ta- rafından muntazam surette kontrol edildiği takdirde halkın aldatılmasına mâni oluyor, Perakendeciyi endişeye sevkeden rekabet meselesi'de mevzuubahis de- İğildir. Zaten büyük mağaza sahipleri ya malı doğrudan doğruya hariçten getirirler. Yahut dahildeki topdancı- lardan büyük mikyasta aldıkları için daha ucuza mal ederler. Perakende cilerin küçük sermâyelerile bunlara rekabet etmesi veya edememesinde fiyatlerin maktu oluşu bir tesir yap- maz. Bunlar arasındaki rekabet, fi- yatler maktu olmadığı zaman ne İse yine aynidir, Çünkü maktu fiyat “mu ayyen fiyat,, demek değildir. Piyasa» nin rekabet hudutları içinde herkes malının üzerine maktu bir fiyat ko- yacaktır. Şüphesiz bunda kâr norma- sını kendi hesap edecektir. Hudutsuz kârların önüne geçmek ise şüphesiz ki, hükümetin hem hakkı, hem de va» zifesidir. Bu kanunun halk lehine olan fay- daları büyüktür. Fakat bunu halka anlatmak lâzım. Bu sebeple bütün eğlence yerlerinde, içtimai müessese- lerde, radyoda (pazarlık usulünün kalkmasından halkın kazanacakları anlatılmalıdır. Memleket nâmına fay- dalı olan her yeni tedbirde, htiküme- tin karşısına müşkülâtlar çıkarılacağı muhakkaktır. Daha şimdiden bunun bizim memlekette tatbik edilemiyece- ğini söyliyenler var, Anarşi içerisin. de olan bir satış ve istihlâk piyasası. nı, ekonomik disiplinin altına almak neden mümkün olmasın? Kanım kuv. yeti, muntazam kontrol, takip fikri (halkın tenviri birleşince her medeni memlekette teamül haline gelen mak /tu fiyat bizde de peg güzel yerleşebi- » Bu, muayyen fiyata Keçişin bir ba. samağıdır. Çiinkü halkın satıcı tara» fından ezilmesine, hayatın. pahalılı ğına âmil olan sebeplerden biri ve en büyüğü fiyatlerin toptancılar ta. ralından gelişi gözel, yalnız kendi kâr normalarını düşünerek tayin et- meleridir. Bu da hükümetin kontro- ni geçtiği <i. hayatın ucuzlatılma sı çok emin dıvarlara caktır, ge Amerikada Roosevelt hu fiyat mücadelesini açtığı sallan Pe sında muazzam bir muhalefet kütlesi buldu. Fakat azimli bir miiendele ile hayatı yüzde elli ucuzlattı. Maktu fi. yat, fiyat anarşisinin önüne geçen ilk adımdır, bunun muayyen fiyate geç- mesini temenni edelim, Hükümetin bu davasını kazanması için de bütün halkı tenvir edecek teşkilâ, ber edelim, tları sefer sa, üçüncüsünde muhakkak kazıkla-

Bu sayıdan diğer sayfalar: