21 Mayıs 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

21 Mayıs 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e TAN Gündelik Gazete ai. TAN'in hedefi; Maberde, fikirde, her Weyde temiz, dürüm, samimi İN gazetesi Oolmiya e ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 0g Er, 2000 Kr, 1500 K almak, çalışmaktır. 1 Sere , BAy BA s00 1 Ay 100 Kr, ületlermrasi porta ittiksdına dahil ol Miyan memleketler için 20, 16, 8. 9.5 Ura dir. Abone bedeli peşindir:. Adres değtiş- firmek 28 kuruştur. Cevap için mektup | Ira 10 kuruşluk pul ilâvesi lizımdir. GÜNÜN MESELELERİ | FRANSA YAPTIĞININ CEZASINI ÇEKİYOR Fransa dar görüşünün, yanlış dü- Şünüşünün ve sönmez İhtirasının ce- Yasını çekiyor. Üç sene evveline kadar Avrupanın n kuvvetli devleti iken, bugün baş- ka devletlerin kuyruğu olarak ya Şamak, ve beynelmilel âlemde birin <i saftaki mevkiini kaybetmek mec- buriyetinde kalmıştı Yine ayni dar görüşün, ayni yanlış düşünüşün ve emperyalist hırs ve e Mellerinin cezası olarak Türk dost- Yuğunu kaybetmi; bulunuyor. Fransanın Hatayda işi ne? Burası Fransız toprağı değil, bu- rası bir müstemleke değil. Burada “oturmak hakkı olmadığını kendisi de kabul ve itiraf etmiş bulunuyor. Daha 921 de Franelin Bowillon Tür- kiyenin bu topraklar üzerindeki hak kımı tanımış d miydi? O halde neden bu inat? Neden bu emperyalist hırsta körükörüne 1s- rar? Fransa dahili ve harici binbir mü külle çarpıştığı sw sada neden h YA kendisi yabancı olan bu top: Yarda dayanıp durmakta ısrar edi - yor? Fâkw bu defa da beder gÖRÜŞÜ münştbu kör emperyalist iddiasının tezasını çekecektir. Bu carayı çekece ET gün dö uzak değildir. * YAZ SAATİNİ NİÇİN TATBİK ETMİYORUZ ? Yaz saatini bir aralık tatbik ettik. Sonra vazgeçtik. Niçin vazgeçtiği. mizi bilmiyoruz. Fakat bunun için «iddi bir sebep gösterileceğini zan- metmiyoruz. - ayan fayda ve mahzurla- rına ait münakaşalar her memleket te uzun seneler devam etmiştir. Her yeniliği aykırı bulan, mahzurunu a- rıyan bir muhafazakârlik duygusu Var. Bu duygu yaz saatinin tatbik e- dilmesine elden geldiği kadar muka- vemete çalışmıştır. Fakat yaz saatinin tatbikinde oka dar fayda ve okadar tasarruf var ki yaz saati usulü birer birer her mem lekette mukavemeti yıkmış, tatbik mevkiine gelmiştir. Tatbikatta hiç- bir zorluk yoktur. Nitekim biz de bu mu bir iki sene tecrübe ettik. Güneş yazın erkenden doğuyor, saatimizi t geriye alarak bir saat erken kalkarsak bütün hayatı mızı güneşli saatlere bir saat yaklaş. turmış oluruz. Bu saatte bütün mem leket elektrik ve petrol masrafının bir sante düşen kısmını tasarruf et- miş oluruz. Bu meseleyi bize Niğde ortaokulu Türkçe öğretmeni Bay Rasim hatır. | atıyor, Yazdığı bir mektupta diyor ki: “Yaz santi tatbik olunursa sabah boş geçen bir sant akşamın boş ka- lan santlerine eklenmiş olur, bu sa- Yede gezmek, bahçe işlerile uğraş-| Mak için fazla vakit kalır. Yaz saati- min sıhhat bakımından da, iktisadi bakımdan da büyük faydaları var. Niçin elden kaçıralım?,, Bay Rasimin hakkı var. Yaz saa- tihin tatbiki sayesinde ele geçecek İstifadeler çok açıktır. Bunları ne- den elden kaçıralım? Bu sene için henüz vakit geçmiş sayılmaz. Yaz santi meselesi hak- kında hükümetimizin ve Kamuta- ın dikkatini celbederiz. en ZE İstanbulun Kanını Emen AHTAPOT tatürk, Türk inkılâbının ça- lışma usulleri ve hedefleri için çok yüksek ölçüler kurmuştur. Bu ölçülere tamamile uygun bir i- şin başarıldığını gördüğümüz za- man ruhumuz iftiharla dolar. Bİ le bir işin neticelerini, geçirdiği saf haları vatandaşlara anlatmak, bir gazeteci için en tatlı bir vazife ha- Mini alır. 'Nafıa Vekâleti, bir buçuk sene- Tik bir mücadeleden sonra büyük ölçüde bir muvaffakıyete varmış- tır. Elde edilen neticeler mühim- dir. Bütün memleket için de, İstan- bul için de çok hayırlıdır. Fakat bizi bu neticelere vardı- ran mücadelenin mânası ve adım adım geçirdiği safhalar da ayrıca çok yakından tetkik edilmiye de- ğer. Ali Çetinkaya, hakiki bir in- kılâpçı görüşü ile işi bizzat eline almış, ruhuna sokulmuştur. Mase- lenin her köşesini aydınlatmış, her tabii ve za: ez bire m. niyetleri hiçe $ yarı yolda dürmayı kabul etmemiş, her vaziyetin icap ettirdiği haklı, fakat keskin silâhlarla çarpışmış, nihayet ortaya olgun ve güzel bir eser çıkarmıştır. MIŞ ok hayırlı saydığım bir te- sadüf, buna bu mücadelenin heyecanını yakından duymak fır- #atını verdi. Gördüklerim, vardı- ğun kanaatleri kısaca Anlatacağım: Bir gün matbasya iki yurttaş geldi. Bunlardan biri senelerce E- lektrik şirketinde çalışmış, sonra ayrılmış bir teknik memurdu. Ba- pa Elektrik şirketinin içyüiz attı, Kulaklarıma inanmak isteme- dim. Memleketin ortasında bir sö- irge varlığı geçiren, Türk şirketi adını taşıdığı halde kendini mem- leketten çok ayrı ve üzak gören böyle bir şirket, iye arazisin« de nasıl yer bulabilirdi? Nasıl ne- fes alabilirdi? Matbaaya gelen zi- yaretçi, bunun hikmetini anlattı; Meğer, haber sızacak her delik ti- karimış. İki yüzlü usuller kurulmuş. İşi kavramak için ruhuna sokul mak, teknik vaziyetleri çok ya- kından gözden geçirmek lâzım ge- liyormuş. Hariyle bulunanlar bu- na imkân Bulamıyorlarmış. Fakat çok şükür Naha Vekâleti, işi esas- kt bir surette eline almış, perdenin arkasında oynanan acıklı oyunlar hakkında tetkiklere girişmiş... ü an- Aaraya ilk gidişimde, Na- fıa Vekili Ali Çetinkayayı gittim, buldum. Duyduklarımı 8öy- ledim. Elektrik Şirketine karşı ha- zırlanan mücadelede bir gazeteye düşen hizmet payını yapmayı en büyük bir vazife saydığımızı an - Jattım. Hayatımda, Ali Çetinkaya kadar bir işi kendine dert eden, umumi menfaat namına mücadelelere atıl- mayı en büyük bir zevk tanıyan, gayelerini apaçık gözönünde tuta- rak rasyonel ve kestirme usullerle çarpişan pek az adam gördüm. Ali Çetinkayanın bir hususiyeti de bir gazeteye, umumi menfaate ait mü- cadelelerde vazife görmek için tam fırsat ve imkân vermesidir. Bir, iki gün Nafha Vekâletinin teknik, kalemlerinde staj gördüm. Raporlar, dosyalar arasında çalış- tım. Bilenlerden izahat topladım. İstanbul elektrik işi ne demek ol duğu hakkında esaslı bir kanaat sahibi oldum. Vekâletin açtığı mücadelenin mâ *k Ali Çetinkayanın kapi * tülâsyon zihniyetine, sömürge ruhuna, yağmacılığa, teknik ihmal- lere karşı açtığı mücadelenin meraklı ve he- yecanlı safhaları çoktur. yede kavra- dım ve bundan sonra muhtelif saf- halarının inkişafını hayranlıkla, he yecanla takip ettim. Tâ kökünden yapılmış bir temizlik mücadelesi. nin derin zevkini duydum. emlekette eski ecnebi propa- Handalarının tesirine ka - pılmış, yılgınlık duymuş, teknik ları üstün, ken £ GöPİiye alışmış koz- —ellerie An dimiz mopolit ruhlular var, Bunlar, Çetinkaya tarafından Elektrik şir- keti hakkında vakit vakit girişilen mücadeleleri iptidadan tasarlan - mış bir plânın'adım adım inki mesi diye “Karşılamışlardır. Bunlara bakılırsa Ali Çetinkaya, Elektrik şirketini almayı iptidadan âklına koymuş, şirketi bıktırmak, kaçırmak için türlü türlü mancvra- lar düşünüyer ve tatbik ediyor - muş... Bu telâkkiler, tamamile yanlış- tır. Ali Çetinkaya, bu işe İptidadan varılmış bir ve kanaatle atıl mamıştır, Nafia Vekâletinin takip ettiği maksat, şirketi teahhütleri- ne harfi harfine riayet ettirmekten, halkın menfaatini korumaktan baş ka bir şey değildi Vekâlet, işi derinleştirince hav- salaya sığmaz vaziyetlerle karş laşmıştır. Bir tarafta yabancı bir şirket, görmüştür ki, Türkiyeyi hâ- lâ kapitülâsyon devrinde farzediyor ve burada ancak bir sömürge muhi- tine yakışacak şekilde yağmacılık ediyor. Bu şirketin memlekete ge- tirdiği muhakkak olân sermaye, 628 bin altın liradan ibarettir, Fa- kat sonra, şirket intizar hesabı di- ye dalavereli bir hesap açmış, bu- nu sermayeye kelbetmiştir. Serma- yesini hiçbir sebep olmadan İsviç- Te frangına çevirmiş, hayali serma- ye yekünunu bu münasebetle de yükseltmiştir. Belediyenin çök Raklı olduğu bir işte Elektrik şirketinin dediği ol müş, büyük bir para sermayeye bindirilmiştir. Tesisata keyfi bir sürette kıymet biçmek suretile de sermaye yükseltilmiştir. Neticede memlekete 628 bin altın lira gir - miş olmasına rağmen Elektrik şir- keti, kendini 33 milyon liralık bir sermayenin sahibi addetmiştir, B ir taraftan sermaye böyle ka barırken, bir taraftan da her sene Belçikadaki şirkete, 2, 3 mil- yon derecesinde sâfi kâr akmıştır. Nezaret hakkı, alınan eşya üzerin- den şirketin teknik müşavere üc- reti diye masraf adıyla kaçırılan kürlar da ayrıdır. İstanbulda yapı- lan şahsi israflar da ayrı bir ye- kün tutar. Buna mukabil şebeke tamamile ihmal edilmiş, tesisat yenilenme- miş, taahhütler tutulmamış, fen » nin ve emniyetin en basit icapları siğnenmiş, yağmacı rikniyetile hep vermeden almak yoluna gidilmiş tir. Bozuk, inkıtalı, şartnameye ay- kırı bir cereyan verilmesine rağ - m ürlü türlü adlar altında halk- tan mukavele harici fuzuli paralar çekilmişti Nafıa Vekâleti, çok esaslı bir a- raştırma ile bütün bu bozuk işlerin vesikalarını ele geçirmiştir. Bun - dan başka şebekeyi şirketin mü- hendizlerile beraber muayeneden geçirerek bütün bozuk İşler, şir- ket mühendislerinin imzalarını, ya ni itiraflarını taşıyan vesikalarla tesbit edilmiştir. En dürüst teknik silâhlarla ya- pılan bu haklı mücadele karşısın- da şirket, bozuk işleri örtememiş- tir. Maksizliklarinı “THPET ETME ki prensipi ki çisi 1926 anlâşmaesile 1993 senesi- ne kadar uzatılan imtiyaz müdde- tinden ve 1960 senesine kadar sa- tın alma müddetinden vazgeçmek- tir. ikincisi de hat, omukaveleye uygun bir hale gelinciye kadar bütün hasılatı, şebekenin ıslahına sarfetmiye razı olmaktır. Besni beraber iş tatbikata ge- lince şirketir iyi niyetle hare- ket etmediği, eski usullerden vaz- geçemediği, müzakere zabıtnamele- Tini imza etmemek gibi suretlerle işi sürüncemeye düşürmek istedi- ği görülmüştür. Bunun üzerine Nafıa Vekâleti i- ki mühim tedbir almıştır: Bir si mukavele ve şartnamenin mü- ayyen maddeleri mucibince di- rektörden başka bütün yabancı me murların çıka: #ni istemektir. Şirket, Nafıa Vekâletinin pro- testosu üzerine bunu yapmış, fakat fenni mesuliyet kabul etmediğini ileri sürmek istemiştir. Vekâlet, 23 mühendisten Türk olmıyan bir tek mühendisin çıkarılmasının böyle bir iddiaya hak vermediğini ve şir- keti mukaveleye ve şartnameye ay rı her hareketten mesul tutaca- ğanı anlatmıştır. İkincisi de emniyet şartları ye- rinde olmadığı takdirde hükümete muayyen salâhiyetler temin eden 45 inci maddenin ilk kısmını tat bik etmek ve şirketin masraflarını ve gelirini murakabe altına ala rak şebekenin ıslahına aft tedbir- lerin tatbikine nezaret etmektir. nal $ bu makul safhaları takip edince, Türkiyede kapitü- lâsyon ve sömürge devri geçtiği » hayet şirketin kafasına dank de - miş ve şebekeyi satmıya talip ol. muştur, Varılan yol iki taraf için de kâr. lıdır, Şirket, Türkiyeye getirdiği 628 bin altın liraya mukabil yirmi sense müddet, sene de 800 bin lira hesabile ve yüzde beş faizle taktit alacaktır. Senelerdenberi Belçiks- ya akan paralar da cabadır. Buna karşı hükümetimiz de se- mede 5,5 milyon hasılatı olan ve i- Yi bir idare ile üç milyondan fazla irebilen bir işi senede 800 bin liralık taksitlerle yirmi sene- de ödenmek üzere on bir milyon liraya satın almış oluyor. Ali Çetinkayanın rasyonel müca- delesi bu maddi bakımdan mem kete pek çok şeyler kazandırmıştır. Fakat ayni zamanda büyük bir mâ nevi kazançda vardır ki, oda kapi- tülâsyon zihniyetinin, sömürge v- sullerinin ve kozmopolitlik ve ec- nebi köleliği ruhunun bu memle- kette yeri kalmadığını amansız bir şekilde ortaya koymasıdır. Neticede varılacak açık kanaat şudur: Ali Çetinkaya, rasyonel usul bakımından've temizlik ideali ba- kımından akıl, hak ve teknik si- lâhlarile yaman bir mücadele ida- re ş ve neticede memlekete mühim kıymetler kazandırmıştır. Kemalist ve inkılâpçı ideallerin bu güzel zaferini kutlarken, şu emniyet duyuyoruz ki, ayni Fasyo- nel usuller, diğer sahalarda her gün zaferler kazanıyor ve kazanacak - tır. Hükümetimizin bu son zafer! kar şısında her işimizin *Kemalist öl. çülere uygun bir hale gelmesi, ar- cak bir zaman meselesidir. GÜRÜNDE : 15 Bin Liralık Zarar Olduğu Anlaşılıyar Sıvas, (TAN) — Gürün'ün içinden geçen Tohma çayı birdenbire taşmış tar, Gürün vadi dar yerlerinde suyun irtifa üç metreyi bulmuştur. | Çay mecrası boyunca etrafa en çok 100 metre yayılmıştır. 25 kadar ey su içinde kalmış, bun- ların bir kısmı yıkılmıştır. Buralar- da oturanlar başka evlere taşınmış. tır. Birçok tarla ve bahçeler su altında kalmış veya taş ve çakılla dolmuş. tur, Çay üzerindeki köprülerden çar şı köprüsünün bir başı yıkılmıştır. 15 bin lira kadar zarar olduğu tah- min ediliyor. Sular çekilmektedir. 700 den faz- la mükellef amele, yolları düzeltmi- ye çalışmaktadır. : Güreş Müsabakaları Sivas, (TAN) — Hafik Spor Klübü pehlivanları vuku bulan davet üze rine Zaraya gitmişlerdir. Şarkışla- dan gelen Eyüp pehlivan, Hafik sporun başpeklivanlarından Turan çoşkuna 4 dakikada pes etmiştir. 5 Haziranda Ankarada yapılacak Atatürk altın kupası güreş müsaba- kları için burada hazırlıklara başla» pılmıştır. Tokat, Amasya, Kayseri, Yozgat, Kırşehir, Malatya pehlivan- ları buray agelecekler, 28 ve 29 Ma- yısta güreşeceklerdir. © Yabancı Dil Muallimleri Yetiştirilecek Maarif Vekâleti orta mekteplerle Wselere bilgili Msan hocaları yetiştir. mek üzere yeni bir proje hazırlamış tır. Muallim mekteplerini — bitiren gençler arasında lisana müstait bu- GÖPÜŞLEP 21.S.33 Bir Çocuk Babasına Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Bir çocuk babası imzasile bir mek- tup aldım. Bu herhangi çocuk baba- sı, geçenlerde imtihan hakkında yaz- dığım fikirlere iştirak ediyor, ve ba- na bir çocuk babası sıfatiyle mektep- ler ve dersler hakkındaki fikirlerini ıyor. Bu mektupta “Orta tahsil işi Jâyıkıyle halledil miş değildir. Belki vardır, fakat ben ortaokullarda tedris ve terbiye usul- lerini tesbit eden bir program hatır- İlamıyorum. Öyle munllimler vardır ki, o kadar yeknesak ve ahenksiz bir şekilde, konferans verir gibi ders an- latırlar çocuk karşılarında uyur. Mektep kitapları da çocuklara göre yazılmamıştır. Bu suretle yetişen bir çocuğu imtihana çeker ve hak- kında hüküm verirler. Çocuk bu im- tihanda iflâs ederse, o çocuk için bir sene mütemadiyen emek sarfeden &. na babaya yazık değil midir? Üç lık devrede bir defa bile derse kal- dırılmıyan çocuğu, sene sonunda iki imtihan sualiyle tanımak mümkün jolur mu?,, Bu çok mühim olan meselede kar- fıdan, hususi vaziyetleri, maddi ma- nevi imkânları bilmeden hilküm ver- mek doğru değildir. Bu işin başında olanların büyük bir hüsnüniyetle bu işi başarmıya çalıştıkları da malüm- dur. Fakat bu hususta fikir sahi lanların, fikirlerini, çocuk babaları. nın dertlerini de ortaya koyup üze- rinde düşünmek, herhalde faydalı o- lar. Mekteplerdeki tedris ve terbiye w- sullerinin, eskiye nisbetle çok İlerle- miş olmasına rağmen, bu sahada da- ha yapılacak çok işler olduğuna ben de kanlim. Muallim ihtiyacı, tedris ve terbiye usulüne, son zamanlarda pedagoji sahasında yapılan tecrübe- lerden çıkarılan nazariyelere vâkıf muallimler yetiştirmek ihtiyacı çok büyüktür, Mevcut muallimlere üçer aylık kurslar açarak, eskimiş bilgile- rini ve yeni usulleri öğretmek te te- rakkiyi süratlendirecek bir âmildir. Mektep kitapları mai meselesinde de if birkaç senedir mütemadi tee- rübeler yapmaktadır. Bir zamanlar bunları daha salâbiyettar ellere yaz- dırmayı düşünmüş, seçilmiş bir he- le etmişti, Fakat bu kitap- Sahasına çıktıktan sonra, bunlarında kâfi olmadığı anlaşıldı. Bu salâhiyettarlar lisana sahiptiler, fakat çocuk ruhiyatına ve psikoloji. sine göre kitap yazmanın usulünü bilmiyorlardı. Şimdi mektep kitap- larını yeniden yazdırmayı düşünü. yorlar. Bütün bunlar doğru yola çık- mak için, ortadaki engelleri, güçlük. leri yenmek için yapılan mücadele lerdir. Bir arayıştır, herhalde her p- rıyan gibi, bir gün, bu müşkülleri hal yolunu bulacaklardır. Bence mektep kitaplarını yazacak, memle- kette hem lisana hâkim, hem çocuk İruhiyatına vâkıf mütehassıslar ol- madığı için, bu işi edebiyatçılar, mu- allimler, ve pedagoklardan müte- şekkil bir heyete havale etmek, ki- tapları bunların kontrolünden ge- girmek, bugün İçin daha pratik bir çar» olabilir. Sınıfların kalabalık olmasına, ço- cuğun üç aylık devrede bir defa bile derse kalkmaması meselesine gelin ce, bu iddianm no dereceye kadar mübalâğalı olduğunu bilmiyorum. |Fakat maarifin küçük hiitçesile mek tep adetlerini ve muallim miktarını çoğaltmak günlük bir mesele olma» dığı düşünülürsa bunu bir zaruret o larak kabul etmek. fakat im an meselesinde de insafh davranmak ap eder. Fakat çocuklar hazırlan. madan diğer sınıflara geçerlerse, bu bir kazanç mıdır? Süphesiz ki de; ,ocuk babası bir sene içinde yaptığı masrafı haklı olarak düşünmiye mec burdur. Fakat maarif te sınıf ve mü- allim adedini çoğaltmak hususunda imkânsızlıklar içinde iken, mektep İve muallim, her çocuğu da gelişi gü- zel geçirtemez. Her iki taraf ta hak- Iunanlar ayrılarak Maarif Vekâleti hesabına kollejlerde okutulacaktır. Bu süretle lisan tahsilini bitiren- ler mekleplere dolgun maaşlarla Ti-İlini san muallimi tayin edilecektir. Orta'tır, lıdır... Bu, zamanın halledeceği bir meseledir. okullarla liselerde lisan tedrisatı şek “lah için de bir proje yapılacak:

Bu sayıdan diğer sayfalar: