6 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

6 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MEMLEKETTE pa Tarihi Kıymeti Olan Bir Abide Harap Halde Karacabey, (TAN) — İstanbulun fethinde Fetih ordusunun sağ cenah kumandanlığını yapmış, bilâhare Belgrat kalesi önünde şehit düşerek kemikleri buraya getirilmiş olan ka- sabamızın banilerinden Karacabeye izafeten 881 tarihinde yaptırılmış 0- il 7 İ SIVAS LİSESİNİN TEMSİLLERİ : lan ve halk arasında “İmaret Camii, denilen mabet. pek harap bir halde- dir. Müruru zamanla, bilhassa İstan bulda “büyük zelzele, diye anılan bir sarsıntının tesiriyle bu hale gel- miştir. Halbuki büyük bir tarihi ve mimari kıymeti haizdir. Aradan ge- çen uzun asırlara rağmen kapısının işlemeleri bozülmamıştır. Minaresi- nin bir kısımı da çok sağlamdır. Kub- be, kemer ve duvarları, temel taşla- rı, çök yüksek mimari tarzını açıkça göstermektedir. Belediyemiz, bu büyük eserin mu- hafazasi n etrafını tel örgü ile çe virmiştir. İstiklâl Harbinde baştan başa ya- Kihp yıkılmış ve Cümhuriyet devrin de yeniden ve muntazam bir şekilde kurulmuş olan Karacabeyin bu tari- hi yadigârini da lâyık olduğu şekilde korumak için daha esaslı tedbirler almak lâzımdır. İZMİRDE : İki Katil Tutuldu İzmir, (TAN) — Hızsızlık ve cina- yet vakalarından zan altında olup çoktanberi aranılan Kadir oğlu Dilâ- ver Kırca oğlu Manisanın Harmanda hı köyünde, Abdürrahman Hilmi de Bergama civarında yakalanmışlar- dır. Bunlar, geçen sene Haziranda Ba- kırçay. «yakınında . bulunan meçhul cesçdin hüviyetini söylemişler, bu- nun Akhisarlı Hacı Mustafa olduğu- mu ve parasına tamaan kendileri ta- rafından balta ile öldürüldüğünü iti- raf etmişlerdir. # İzmir, (TAN) — Buz dolapları içinde buradan Ankaraya balık sev- kedilmiye başlanılmıştır. # İzmir, (TAN) — Ege mıntakası baytar mütehassıs müşaviri Nâzım Unkur, İzmir vilâyeti baytar müdür- lüğüne tayin edilmiştir. — AKYAZIDA : Belediye Teşkilâtı Yapıldı İzmit, (TAN) — “Akyazı, kasaba- sında belediye teşkilâtı vücüde geti- rilmiştir. Yakında belediye intihaba- tina başlanacaktır. ler görülüyor. AYDINDA ; Köylüler Bir i Yeni Mektep | Yaptırıyor Aydın, (TAN) — Dalama nahiye- sinde köylüler tarafından yaptırıl- makat olan ilkokul binasının inşaatı ilerlemektedir. Geçen sene bu bina| için 3750 lira sarfedilmiş, köylü ta- rafından da 1300 liralık inşaat mal- zömesi temin edilmiş olduğu gibi bu yıl da 7215 lira olan köy büdcesin- den 2118 lirası ayni mektep içi: rılmıştır. Büdeede k ziraat, sağlık ve bayındırlık işlerine ayrılmıştır. Buzun Kilosu 3 Kuruş Aydın, (TAN) — Ziraat Bankası şubesi, Ödemiş belediye buzhanesin- den büz getirterek kilosu 3 kuruştn satmıya başlaraıştır. Mantar levha-| lsr arasında tertemiz “getirilmekte ve mantar levhalarla kaplı beton de- poda saklanmakta olan buzlar, evle- re kadar ayni ücretle gönderilmek- tedir. Bu sayede halk. temiz olmıyan pa- halı karları almaktan kurtulmuştur. -——— — VEZİRKÖPRÜD Temiz Suya İhtiyaç Var Vezirköprü, (TAN) — Burada en büyük ihtiyacı su teşkil ediyor. İçile İcek su azdır ve pek te iyi değildir. İki saat uzaktaki “Akpınar, dan temiz su getirtilmesine üç yıl evvel teşebbüs olunmuşsa da henüz ikmal edilememişti Sıvas lisesi ikinef devre talebesi tarafından Molyerin “Zoraki tabip., | piyesi oynanmış ve çok alkışlanmıştır. Yukardaki resimde rol alan genç- KONYADA: Yeni Maden Araştırmaları Yapılıyor Konya, (TAN) — Vilây yeraltı servetlerini araştırmak üze re maden tetkik ve arama enstitüsü tarafından gönderilen Montan -- Je İoloğ Bay Ziegler ile Necdet Egeran- |ye gelmemiştir. Halbuki, Lütfiyenin la buraya gelmişler, vilâyetle temas- ta bulunarak, faaliyet esaslarını tes- bit etmişlerdir. Bundan sonra, tet- kiklere başlamak üzere Beyşehir, Hadım, Bozkır ve Ermenâik'e gitmiş- lerdir. Kız Mekteplerinde İmtihan ve Sergiler Konya, (TAN) — Akşam Kız Ss- nat okulunun son sınıf imtihanlarına başlanı! it. İmtihanlar neticelen- dikten sonra g rgi açılacak tar. Türk kadınının aile iktısadiyâtın daki mevkiini ve sanat okullarının üstermek omaksadile iki perdelik “Onun kızları, isimli bir piyes te hazırlanmıştır. Kız Muallim sergisi de açılmıştır. Bilhassa çay takımları ile bluzlar ve beyaz işlerde muvaf- Imekte, bu yılki sergide iktisedi bir ruhun mev- cudiyeti anlaşılmaktadır. — MANİSADA : Mektebi'nin Ödemiş Yolu Açılıyor Manisa, (TAN) — Salihli ile Öde- mişi biribirine bağlıyacak yolun in- Şaatı çok ilerlemiştir. Yol bir aya ka dar açılacaktır. Iki Motör Çarpıştı Bir Kişi Yaralı Gemlik, (TAN) — Derinceden bu- İraya gelmekte olan Gemlik motörcü- ler şirketine ait ve Ahmet kaptanın idaresindeki buğday yüklü “Kumla, | motörü ile buradan İstanbula git- mekte olan Gemlik Mutemet anba- rına mensup Hoca Tevfikin “Kap lan,, adındaki motörü geceliyin çar-| pışmışlardır. Hâdise, Bozburun ile Koyundere arasında olmuştur. Boz- burunda demirli olan “Mihaliç,, mo- törü hâdise yerine koşmuş, fazla ze-| delenmiş olan “Kumla, motörünün| İyükünü alarak buraya gelmiştir.! emlikten gönderilen “Emek,, mo-| törü de “Kaplan,, motörünün kamu- lesini alıp İstanbula gitmiştir. Müsademe ( emasında, “Kumla,,| motörü tayfasından Hüseyin gözün-| den yaralanmıştır. 17 Yaşında Bir Kız Kayboldu Gemlik, (TAN) — Tuzla çiftliğin- İde oturan 17 yaşlarında Kâmil, Or- İhan Gazinin Teke mahallesinden 17 yaşında Lütfiyeyi sevmiş, bunler ka çıp birleşmek için sözleşmişlerdir. âmil, ta Kâ edilen santte otomo- bille çiftlikten buraya gelmiş, Lütfi- de ayni saatlerde evinden çi sonra dönmediği anlaş Zabıta, Kâmili . yakalamış ve Or- İhan Gaziye göndermiştir. 4 Gemlik, (TAN) — Gazi Okulu talebesi Halkevinde bir veda müsa-| meresi vermişler, “Kartal, piyesini temsil etmişlerdir. Temsilde ve milli oyunlarda çok muvaffak olan küçük | talebeyi seyirciler şiddetle alkışla mıştır. 4 Gemlik, (TAN) —2 —3 Hazi- ran gecesi saat 22.5 ta, iki saniye ka“ dar süren bir zelzele olmuştur. Zayi- at yoktur. BALIKESİRDE : 14 Yaşında Bir Kız Kaçırıldı Balıkesir, (TAN) — Küpeler nahi- yesine bağlı Kalem köyünde oturan şehrimizin Yenice (mahallesinden Yahri kızı 14 yaşında Zehra, Konik pınar nahiyesinin Peliteik köyünden Osman oğlu 16 yaşında Yunus ve a- ğabeyi 19 “yaşında Abdullah tarafın dan kaçırılmıtşır. Bilâhare üçü de tu tulmuştur. Tılsımlı Bir Kelime: Yasak (Başı 5 incide) tından fırlatıp atan bir "Türk oğlu- nun ilâhi bir haykırışla: — YASAR! Diyebilmiş olmasından doğmuş- tur. abeşistan, mitralyöz buldu, havaya karşı müdafaa top- ları bulabildi. Tecrübeli ve tediye ile çalışır Yabancı kumandanlar bu labildi. Fakat “Yasah!,, demesini bilen bir avuç vatandaş bulama- dı. Vehip Paşanın kurduğu Hin- denburg hattını iskelet markalı İ- talyan tayyarelerinden çok, iman- | sızlık tahrip etmiştir. Şuşnig'in “YASAH!,, demesini bilmemesi bin yıllık Avusturya ta- rihine son verdi. Fakat onun kar- şılaştığı Almanyadan daha büyük ve iştihası kabarık bir Almanya karşısında; — YASAH! Demesini bilen bir Beneş, Bo- hemyanın Tunaya geçit veren bü- tün kiymetli kapılarını Çekoslovak yaya bir daha kazandırdı. İr efsane kahramanını si- hirli hazinelere ulaştıran bir tılsım vardır: — AÇIL YA SUSAM! Tarihin bütün hakiki kahraman- larını en havsalaya sığmaz zaferle- re ulaştıran “YASAH', da böyle bir tılsımdır. İspanyollar, kendi dillerine bu- nu “Non Pasaran,, diye tercüme ettiler. Hükümetçi İspanya, vilâ- yet, vilâyet gerilörken bir general Miyaha Madridden bir “Non Pa- saran,, savurmasını bildi. Kaya gi- bi yerinde duruyor. Eski Yünan tarihinin de bir Le- onidası vardır. İran imparetoru Ardaşirin milyonluk ordusu kar- şısında Termopil boğazını tuttuğu zaman bu İspartalı kahramanın ya- nında bir avuç arkadaş vardı. Leonidasın bu kadar bir küvve- te dayanarak söylediği “YASAHI,, İranlı hüküindarı güldürdü. Fakat “YASAH', dediği yerde ölmesini bilen Leonidasın vatanı aslâ İrana esir olmadı. R oma tarihinin de beni hay- ran eden bir kahramanı vaf dır: Muçiyüs Sevola. Düşman yaklaşır, Roma İejiyon- ları panik halindedir. Romanın bü- İ tün Patriçiyenleri düşmanı karşı- lamak için en güzel elbiselerini giymiye hazırlanmışlardır. Bu sı- rada bir genç, mabetlerden birin- den kavradığı bir tunç mangalla or taya fırlar, Kaçan Jejiyonerlerin boş bıraktıkları harp ovasına fır- lar. Dört nala gelen düşman atlı- larını bekler ve onlar kendisine yirmi adım yaklaşınca kolunu si- var, mangala daldırır ve parmak. 6-6 -938 (Hikâyeden Mabaat), Unutulmıyan Sevgili (Başı 6 ncıda) Gözyaş'arile karışmış bir sevinç buhranı içindeydi. Her şeyi söyli- yecekti.. Onu bugüne kadar unut- mıyan sevgilisi ile kaçacaktı. EK lerini uzattı, söz söylemek için ağ- zanı açtı, fakat fazla sevinçten 0- cak üzerine bir baygınlık çök- tü; dizleri büküldü ve olduğu ye- re yıkıldı. Gözünü açtığı zaman akşam ol- muştu. Lâzım gelen izahati sevgi- isine veremediğini / hatırlıyarak yerinden kalktı, ortada kimseler yoktu, Sıra ile üç hafta kasaba ka- saba dolaşmış onu aramıştı. Hiç bir yerde bulamadı. Ondan sonra hayatı büsbütün bir cehennem âzü- bına dönmüştü. İşte böylece onu, unutama- dan ihtiyarlamış gitmişti. Fakat hâlâ vaziyeti sevgilisine anlatama- dığı için muztaripti.,, Bu sırada Nicander'in iri çizme- li ayak sesleri avludan duyuldu. Üstünde bir kral azameti vardı. E çeri girmeden evvel yine şarkı söy- lemeğe başladı: “Amanda, saçla- rında bir gülle geldi... İzmitte Bir Kamyon Uçuruma Yuvarlandı Izmit, 5 (Tan muhabirinden) — Bugün Izmit Bekirderesinde feci bir kamyon kazası olmuştur. Bir kam - yon 10 metre derinliğinde bir uçu - rumdan aşağı yuvarlanmış, şoför Şevki ve iki yolcu ağır surette yara- lanmışlardır. Kaza neticesinde kam- yon da parçalanmıştır. İYİ er ları İle avucu tutuşunca, neşeli bir yüzle düşmanlarına bakar. Alev, alev"yönül kölünü cehennemi "bir meşele gibi havaya kaldıfir”"sonra tekrar mangala' sokar ve yüzünü buruşturmadan bu kolu dirseğine kadar yakar. Tarih, çelik zırhlı lejiyonerlerin dayanamadığı düşmanı bu gencin tek başına yıldırdığını ve bir ordu Dun kurtaramadığı memleketi, bir vatandaşın tek başına kurtardığını kaydeder. Muçiyüs Sevola da, zamanında, inanarak ve bütün âkıbetlerini gö- ze alarâk “YASAH,, demesini bil- miş olan Romalıdır. En kudretli istiklâl kalelerini is- kambil kâğıdından kuleler gibi de- virmek istidadında olan bir fırtına esiyor. Bedbaht lügat! Böyle bir devir- de yasak öyle mi izah edilir? — Siz benim yerimde olsaydınız, bunu yapar mıy- dınız? dedi. — Ben kendimi senin yerinde tasavvur bile ede- mem. Ben onun alışkın olduğu lisanla konuşmadığım için oha konuşmak cesareti vermiyordum. Tekrar bana, e- ger bizim adamlarımızla beraber mezarlıkta yakalan. miş olsaydım, ne yapacağımı sordu: — Bilmiyorum, dedim. Belki de, dedim, beni kova. kyanlardan bir kaçını öldürmiye teşebbüs ettikten sonra kendimi öldürürdüm. — Evet, bu doğru, dedi. Ben bu mezarın içine gir. miyecektim. Muhpusla beraber Olias'a gitmek üzere yola çıktık. Yaklaştığımız sıralarda Bodin on beş askerle beraber onun yanında yürüyordu. Ben yanlarından ayrıldığım için, casus, bunların kendisini bir kaç metre uzakta öldüreceklerini zannetti. Ben sipere gittim, Leonu aradım. Fakat siperde bu- lamadım. Siperin içine girdim, bekledim. Yine öğle- den sonra elimizden kaçırdığımız zaferi düşünüyor- dum. Kendi kendime bir gün tarihin, bizim niçin mu- zaffer olmadığımızı gösteren bu vâkıaları yazmak zah metine katlanıp katlanmıyacağını veya halk arasın- da galipler için vahşiyane bir takdir havası uyan- dırmak için bunları geçip, cesur arkadaşlarımın İs- panyanın hakiki kalbinin, İspanyanın sivil kah- ramanlık hislerinin üzerine bir sünger sürüp sürmi- yeceğini düşündüm. Bu düşünceler arasında üyumıya çalıştım. Fakat uyuyamadım. Leon, benden fazla dinlendiği için, ya- Ealıları ve ölüleri toplatıyordu. Fakat her zaman kuv- vetli bir hatıra veya hayal beni içinde bulunduğum iz kurtarmadıkça uyumak âdetim değil- Uyuyabilmek için, bu siperin içinde beni saran bu islerden kurtulmam Yazımda. tiği ıçin hastaneyi terkedip sipere gitmiye hazırlanan milis tabufları, köylüler gelmekte olan fırtınayı anla- baktıkları gibi merakla 4 Madrit Üzerinde Tayyareler İtalyan ve Alman tayyareleri hergün Madridin üze- rinde uçuyordu, Sık sık hücumlarından, bizi mücer- ret bir maksatla değil, doğrudan doğruya ön saflari- #0471 ve İkinci hattımızı bozmak için hücum ettikler rini anlıyorduk. Biribirimize “Falevayı zaptetmeyi kazarlaştırdıkları zemen Falevera'ya ne yaptılarsa, Toledo'ya ne yaptılarsa, Madride de aynini yapacak» Jar” diyorduk. Bu düşüncelerden sonra; Madridi al- miya muvaffak olup olmıyacaklarını biribirimize 60- ruyorduk. Bu meselede sevkülceyşi “bir tecessüsten ziyade, bunda bir ölüm ve mağlübiyet ibtima veya hepimiz için bir zafer ihtimalinin mevcut ölima- #1 idi. Bunu düşünen biz, yüz binlerle silâh insan, nefes aldığımız &on dakikaya kadar Madriğin her Kö. şesini, ber pencetesini, her geçidini, müdefaaya ha- zırdık. Bu ilk günlerdeki bombardıman, Madritte bir ak- sülüme! fikrinin doğmasina *mkân verdi. Üç motörlü tayyareler geldiler —bugün ilk defa beyazdılar—. yirmiden fazla takip tayyaresi bunları takip ediyor. du. Beyazrekleri, çocuk taburlarına bir alâmeti. Iş- çi mahallelerindek! sokaklarda —pilotlar bu sökak- Jar daha Kalabalık olduğu, ve her bomba büyük zayi- at verdirdiği için buraları tercih ederlerdi çocuklar oyun oynarken düşen bombalardan şaşırdılar, çarşıya gitmek üzere hazırlanan analar, ellerinde sepetlerile dışarı fırladılar. Yaraları henüz iyileşen veya iyileş- mak için gibi köye baktılar, tehli- keler dolu bir makine bulutunun gelmekte olduğunu gördüler. Çocuklar ânnelerinin gözlerine baktılar, sonra milislerin gözlerine bakarak onlarla İstişare et- tiler. Halk askerleri, muhariplerin sakinliğini kaybet. miyerek, baba gibi bunlara tehlikenin gelmekte oldu ğunu ve saklanmalarını söylediler, Halk en yakın ev lerin izbelerine girdi. Fakat buraları her zaman em- niyette değildi. Ekseriya iki yüz pavnt'luk bombalar, bu izhelere saklananların başlarına düşüyor, evi yerle yeksan ediyordu. Madritte, diğer şehirlerde olduğu gibi amele mahallelerinde sokaklar vardır. Dört beş katlı evlerin tepesinden tayyarelerin geldiği anlaşıl- dığı için, pilotlar bu yıkık dökük sokakları, eski evle. ri tercih ediyorlardı. O sabah Santo Domingo'da kü- çük bir sokağa bomba attılar. Burada sıralanmış bir sürü kadın süt almak için bekliyorlardı. (Burada 11 kadın bir tanes' yavrusu kucağında öldü) tıbbiye mek- tebinin yanındaki San Carlos hastanesinde yedi hasta, iki hemşire bir doktor öldü. Amele mahallele- rinde, evlerin ekserisinin iki katlı olduğu bu yerler- de, iki mahalle toprakla bir oldu, harabelerin arasın- dan kan ve duman biribirine karışıyordu. Her hücu- mun mutet ölçüsü bu idi. Bazan kışla zannedilmesi tmkâni olmıyan mek- teplerin bahçelerinde oynıyan çocukların üzerine yetmiş, seksen, doksan bomba atıyorlardı. Bir defa- sında 309 çocuk birden öldü, bütün mahalleler, şehir, sadık İspanya büyük bir matem ve sonsuz göz yaşla- rı içinde bu çocukların cenazesini geçirdi. Çocukları öldürmek niçin? Hudutsuz ümitlerle dolu beş altı ya- şındaki çocukları öldürmenin maksadı nedir? Kur. şun, hattâ en küçük bir kurşun parçası bile, onların küşük göğüsleri için çok büyüktür. Bütün dünya ç0- cukları birden, bu çocuklar üzerine indirilan bomba- ların hıncını anlamıyacaklardır. Bu çocukların kanı, kırılan kolları, daha birşey görmeden, hayat şaşkın- liğından ölüm şaşkınlığına geçen gözleri, İspenyaya saçılmak istenen dehşet hesabina kapandı. Fakat ka- dınlar, bu çelik bulutu altında artık kadın değildiler, Allahın hayvanlarına benziyen garip bir mahlüka dönmdiştüler. Ben çok genç, hamile bir kadının çı. dırdığını gördüm. Heyecanın bir adamı çıldırtmasını tabli görenler, bir kadının çocuğunu doğurmasına, yavrusunun göz yaşlarını memesinin sütü ile sustur- masir.a, veya bu çocuğun dünyaya gelmesine mâvi olanları da tabif görürler mi? Yüzlerce kadın çocuğuna: — Büyü yavrum, her şey makvolmadan büyü, bir tüfek taşıyabilecek iktidara gel, diyordu. Erkeklerin gözlerinde hiddet parlıyordu. Belki gözyaşlarını yutmuşlardı, belki bazıları facia evleri» nl yıktığı dakika ağlamışlardı, fakat biribirlerine sokulan bütün bu adamların omuzlarında bir tü- fek, hepsi heyecan içinde sesleri titreyerek yemin ediyorlardı: — Arkadaşlar, sizin intikamınızı alacağız. Fakat daima bu gözyaşları dimağlarını temizliyor, tüfeklerindeki dipçikleri bir daha kullanmak hıncını artırıyordu. Tayyareler Madrite büyük bir süratle geldiler, en kesif mahalleleri seçerek bombalarını attılar, Ayaklarının altındaki toprağın sarsıldığını gören- ler, burjuva sağ fırkalarının ihtiyarları dahi başla- rını iğdiler; (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: