12 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

12 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gündelik Gazete —— TAN'ın hedefi: de, fikirde, temiz, olmak, Haber. herşeyde dürüet, samimi karlin gazetesi imiya çalışmaktır, ABONE BEDELİ ye Ecnebi Er. 1 Sene 6 Ay 3 Ay 800 1 Ay 300 , i posta İttihadına dahil meyan emleketler için abane müddet sırasiyie 30, 16 9. »dır. Abone bedeli peşindir Bitirmek 25 kuruştur. 1400 750 400 » 150 Millete lmıyan 2800 Kr, 1500 güeemesesssemamaman se : GÜNÜN MESELELERİ ! ikkat Edilece Bir Nokta aretelirimizden birisi, bilme- G yiz ne: maksatla, hursızlığin, dolandırıcılığın, kaldırımcılığın, pa-; pelelliğin, dızdızcılığın, manitacıh. | İı, soyguneuluğun, Yurgunculuğun nasıl yapıldığına dair bazı yazılar neşrediyor, Eğer bu yazıların neşro- lunmasinda ahlâki bakımdan kanu- ni bir mahzur görülmüyorsa, karile- | rine dilediği mevzuda malümat ver» mek, o gazetenin bileceği İştir. Ve o- nu umumi İçtihada uymiya davet et-! mek üzerimize vazife değildir. Fakat, ayni gazete, bu yazıları süs- lemek maksadile, bazı resimler de neşrediyor. Bu yüzden, bir yatanda- sımiz, derin bir azap duymuş: Çün- kü “Hırsız!” diye neşrolunan resim- lerden birisi, kendi fotoğrafıymış. Biçare adam, bu gazeteye müraca- at etmiş, ve «— Evet... demiş, ben vaktile hir- sızlık ettim. Fakat sonra, hayatımı ahlâki yollardan kazanmıya muvaf. fak oldum, Ve cemiyet içinde leketi, kirli bir insan halinde yaşamaktan ouyunuz şportamin seyyar Satterir! derek namusumla geçiniyorum. Şim- di sizin, beni hirsiz diye teşhir etmiye | ne hakkınız var? Töbekâr oluşuma karşı namuskâr cemiyetin mukabele- si bu mudur?” * O vatandaşın, kendisine © darbeyi vuranlara göz yaşları dökerek söyle- diği bu sözler, o satırları her okuyan- da olduğu gibi, bizde de teessür ve te. essilf uynadırdı. Mevzuubahs yazılar arasında, daha birçok kimselerin fotoğrafları intişar ediyor. Tahmin ettiğimize göre, bu fotoğraflar, zabıtanın sabıkalılar dos- yasından edinilmiştir. Çünkü busüsi bir kolleksiyonda, bu kadar mebeul sabıkalı resmi bülunabileceğine biz İmtimal veremiyoruz. Ve işte bizi bu satırlar! yazmıya sevkeden nokta da, bu ihtimali göre- meyişimizdir. : Birçok hüdiselerde, bizi müşkül vaziyete sokacak derecede ketum davranan zabıtamızın, bu hususta d8 ayni hassasiyeti göstermesini bekle memiz tabiidir, Çünkü, vaktile sabıkalı damçasile polis dosyasına resmi girmiş olan her hangi bir vatandaşın tıpkı o gazeteye göz yaşları içinde müracant seden bedbaht vatandaş gibi, günün birinde dürüst yolu tutmuş olması pek tabif- dir, Bu İmkânı düşününce, çin, sabıkalı resimlerile dosyayı, sade mecburiyet dukça açmak ihtiyatını göstermek, bu kabil hazin ve haksız neticeleri önle- yici bir tedbir olur kanaatindeyiz. Bunun aksini yapmak, hayatın sız darbelerine mukavemet edemeyip te ahlâkan sukut eden birçok vatan daşları, bir gün iadeli İtibar edebilmek Ümidinden tamamen mahrum birakir. Bu noktayı basiretli emniyet direk- törümüze hatırlatmak, töbekâir olmuş nice günahkârlarm günün birinde #8 zete sayfalarında: “— pm birlikte teşhir edilmeleri tehlikesinin önlenmesine yetecektir kanaatindeyiz. Bu kanaatin verdiği zabıtamız İ- dolu olan husul bul- huzur, bizi bu mevrada fazla e mak lüzumundan müstağni yor. KÂİNATTA CEVELÂN ZELZELELER VE SEBEPLERİ ran içine ne kadar gi- rebiliriz? Maden ©- | A İ caklarında çalışan mühendis- lerin açtıkları kuyular gibi kuyu kazabiliriz. Fakat bu İ kuyular bizi pek derine indi- remez. En derin petrol kuyu- sunun derinliği iki buçuk ki- İometreyi bulmaz. En derin kömür kuyularının derin- liği bunun yarısı kadar- dır. İnsanların yeryüzünde açabildikleri en derin kuyu- nun derinliği bir elma kabu- una iğne ucunun hafifçe ba- tırılmasına benzer. Ne de olsa merkezden pek uzaktayız. İşte bundan dolayı yakın manlara gelinciye kadar pek lardaki yıldızlar hakkındaki bilgi- it bil duğuna şaşmanıs moloji izelzele ilmi) denilen bir ilira bizi her hangi bir kuyudan daha derinlere âdeta arzın tâ göbe- ğine kadar götürebilmektedir. Zel- zeleler bir taraftan evleri, barkla- rı yıkarken diğer taraftan ilim 8- damlarına büyük mikyasta hizmet etmektedir. Arzın içindeki tazyikin daima değişmekte oldüğüna ve bundan dolüy: arz bünyesinin değiştiğine dair emareler var, Bu değişmeler bazan bütün arzı sarsacak derece- de olur ki, buna zelzele deriz. Bir zelzele vukuunda arzm kırı- bir havuzdaki sü yüzüne atılan bir taşın hasıl ettiği dalgalar gibi. Bu dalgalar yeryüzüne varınca yolda gördükleri şartlar hakkında bize malümat getirirler. Bu dalgalar yeryüzünün muhtelif noktalarına yayılmış olan yüzlerce rasat mer- kezleri tarafından kayıt ve tetkik edilir, Yeryüzünde her sene lerce zelzele vukua gelir. Şükrede- Jim ki, bunların çoğu hafi? geçer. Eğer zelzeleyi kaydeden hassas sis- mograf olmasa idi bunlardan ço- Bunun vulkuundan haberimiz bile olmazdı? Nitekim biz bunları his- setmiyoruz. (Sismograf) denilen cihazın esası şekilde gösterilmiştir. Bu cihaz esas itibarile uzun kollu ufki bir rakkastan ibarettir. Bu kol sağ - lara toprakta veya kaya kayaya o- turtulmuş olan bir ayağa bağlı o- lan şakuli bir mil etrafında serbest- çe rakseder. Arz sarsıldığı zaman gelen dalça Mİİ sarsar ve kolu (Ooraks (o ettirir; Ko - tan O ucuna Obağlı olan bir kalem, hareket eden bir k ayıtlar yapar. Bir ra- sat merkezinde böyle cihazlardan iki tane vardır. Bunlardan birinin kolu şimal — cenup ve diğerinin kolu şark — garp istikametindedir. Bir kol kendi istikametindeki dal. gadan müteessir olamıyacağından dolayı bir cihaz kâfi gelmez. ihazın iyi çalışması için ko- Jun pek dakik bir surette a- sümış olması lâzımdır. Bu'sefer, maalesef, her nevi sarsıntıları, ih- tizazları kaydaler. Hassas bir sis- mograf yakınından geçen tren, tranâ vay, kamyon sarsıntılarını kaydet- tiğinden dolayı yollardan uzak yer- lere konulur. İngiltere veya Anado- iu sahillerine çarpan dalgalar koca memleketleri sarsar. İngilteredeki sismograflar denizlerin dalgalı m. lup olmadığını bildirirler, Hindis- tanda Colabra rasat merkezindeki sismograflar Bingala körfezi ve Hint denizindeki ahvali bildirir. Bu cihazlarla tâ 1600 kilometre uzak- Yardaki fırtınalar keştedilmektedir. Sıklon veya tayfunların takarrüp- lerini bunlarla öğrenmiye çalışılı- yor. ——— | m » Yazan: —— Profesör Salih Murat mall ii ANİ vam m a ar yan SENİ Bir sismograf kaydının bir kısmı. Ikinci hatta sağdaki büyük dalgalar epey» ce büyük bir zelzelenin cihazda yaptığı ihtizazlardır. Diğer dalgalar rüz- gür, deniz dalgası, nakil vasıtaları gibi âmiller tarafından hasıl edilmiştir. Tecrübeli bir rasıt böyle mevzii sarsıntılarla bütün arzı sarsan ka- yıtlar arasındaki farkı bilir, Bir sismograf kayıtlarından birl bura daki şekilde gösterilmiştir. İkinci hatta sağdaki geniş ve büyük dal- galar hakiki zelzele dalgalarım, kü- çük dalgalar ileti belli olmıyan kü- çük sarsıntıları göstermektedir. Sismoğrafların hakiki zelzeleyi kaydettiği zaman tesbit ve buradan dalgaların arz içindeki süratleri hesap edilir. Arz yapısı mütecanle (daha doğ- rusu İzotropik) olsa idi zelzele dal galarının her cihette müsavi sürat- MİZAH KÖŞESİ # — Şimdi size satacağım buz dolabı- | nın kapağını açacağım, Fakat soğuk- tan rahatsız olmamak için ihtiyaten bir nezle hapı yutunuz! lerle seyretmesi lâzimgelirdi. Ya « pılan müşahedelere güre arzın de- rin kısımlarından giden dalgaların süratleri yüzüne yakın giden dal galar süratinden pek büyüktür. Ayni derinlikten giden dalgaların süratleri biribirine hemen hemen müsavidir. Bunlar İster şimal - ce- nup, İsterse şark - garp veya her hangi bir istikamette, İster kara altından isterse Okyanus aitınderi seyretsinler, süratleri birdir. Bursdan anlaşıldığına göre arzin ayni derinlikteki ya) her tarafta ayni isede muhtelif derinlikte muhtelifsir, ine —— — — Bu kadın bir keptaman! — Nereden anladın? — Her gün kendisine ait olmıyan adamları alıyor dal | rzın içini, soğan B gibi biribirinin i ne giren tabakalarp. veya biribiri | an teşkil et- imiş gibi Üstüne sa tiği bir paketten $ iarzedebiliriz. Bir zelzelede göze çarpan ve en büyük hasarı yapan dalgalar, yer- yüzü boylu boyunca giden dalgalar, satıh dalgalarıdır. Bunlardan ma- ada yer içinden giden iki dalga da- ha var. Bunlardan biri (primer), dalgalar ve ikincisi (sekonder) dal galardır. Bunlardan birincisi tulâ- ni ve ikincisi ar zanl dalgalar tipindendir. Tulâ- ni dalgalarda zerreler dalganın in- tişar hattı üzerinde raksederler. Ses dalgaları bu üptendir. Arzani dalgalarda ihtizaz İstikameti intişar hattına amuttur. Ziya ve radyo dalgaları tamamile ve deniz dal - gaları kısmen bu tiptendir. Mayi- ler ve gazlar sırf arzani dalgaları nakledemediklerinden dolayı se - konder dalgaların sulp maddeden geçmiş olmaları icap eder. Yapılan müşahadelere güre arzani dalgalar arzın (merkezi göbek) denilen ve nışıf kutru 3500 kilometreye va- geçiyorlar. göbek) is tisna edilirse arz içini sulp olarak kabul edebiliriz. Arzın merkezi de, bilmediğimiz bir halde bulundu- ğu dedir. Bunun kesafı ndan Binasnal göre, ya gaz Veya tinden on, on iki de! z ade farzetmek akla yakın iyor. zın merkez (yani göbek) kıs- erimiş demir veya demir ile ni- tundan ibâret olabilir. in on, on İki misli değilse de arzın göbeğinde tazyikın pek yüksek olması kesaleti arttıra» bilir. Bu göbekteki tazyikin bir basit bir hesapla bulunabilir. Ar- zın tâ merkezindeki tazyik ise bun- dan üçte bir kadar fazladır. Lâbo- ratuvarda bu tazyikte tecrübe ya- pılmış olmadığından dolayı bu taz- yik altında cisimlerin ne halde bu- lunacağını tam kestirmek kabil 0- lamaz. M erkezi göbeği nin içi farzet virmekte olan, Barisler denilen bi- rinci tabakanın kalınlığı 2700 kilo- metre kadardır. Her iki tipten zel zele dalgasını geçirdiğine göre bu tabaka sulp maddeden mürekkep olup çelikten daha serttir. Barizfe» rin içinde bile dalgalar müsavi sü- ri tmezler. Arzı bir kül o- k derinden giden dal - tlerinin $ığ dalgalar sü- ratine nazaran fazla olması derin tabakaların üst tabakalara nazaran daha katı olduğunu gösteriyor. Ba- rislerin içinde, alt kısmındaki ta- bakalar, demir ve nikel gibi ağır maddelerden ve üstteki tabakalar arzın kayalarına benziyen daha ha- (if maddelerden mürekkep olan i- ki tipten tabakalar ayıran bir böle me var demektir, Barisferin hududu yeryüzüne 80 kilometreye kadar yaklaştığından dolayı bunü çeviren tabaka nisbe- ten il Kayalık cevherlerden mürekkep bu tabakaya Litos- fer (yahut kaya küresi) denir. Sis- mografla uğraşanlar zelzele dalga- larının süratlerine göre üç muay- kabul ediyorlar, Ze)26- le dalgaları bunlardan muhtelif sü- ratle ve tarzda İntişar etmektedir. Bu dalgalar kaya tabakalarının bünyeleri hakkında az çok iyi bir fikir verebilmektedir. Bunlardan kkında umu- mi bir Mtifak yoksa da orta taba- kanın Bazaltik ve üst tabakasının granitik tipten olması ihtimali kuy- vetlidir. Bu delillere göre arzın içi diyagramatik olarak şekilde gös- terilmiştir. İç göbek ile şimdiye kadar bah- settiğimiz tabakalar veya katlar arzın esaslı ve değişmiyen kısmım teşkil eder. Diğer tabakalara ait tafsilâtı gelecek makaleye bırakı- yorum. 5 Ni GÖPÜŞLEP Dahiliye Vekilinin Tamimi Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel A tatürkün ölümünden, ve İs met İnönünün iktidar mevkii ne gelişinden sonra, Türk inkılâbının kenarda bıraktığı gayri memnunla başlarını kaldırmağa ( yeltendiler Mili Şef İsmet İnönünün sırf idar bakımdan yaptığı bazı lüzumlu deği İşikliklere bir geri dönüş kisvesi giydi rerek, tatmin edilmiyen şahsi hirs vı emellerini tatmin edecek bir devri açıldığını sandılar. İrtien tarafdarla rı İlk okunu kadının göğsüne nişan aldılar, Kadınların işte çalıştırılmı yacağını, kadınların şapka giymiye ceğini, kendilerine verilen siyasi w içtimai hakların geri alınacağını, din İle devletin birleştirileceğini, mektep lere akait derslerinin konulacağını bunun gibi 15 senelik Cümhuriye devrinde Türkiyenin katettiği mesa feden, soldan geri bir hareketle dö neceğini, dedikodu dalgası halinde yaymağa başladılar. Hattâ bu dedi koduların Avrupa matbuatma bil âksettiğini görmüş, üzülmüştük. Da hiliye Vekilinin vilâyetlere ve uman müfettişliklere gönderdiği sonta mim, bütün dünya müyacehesind bunu tekzip etmekle, Türk Cümhü riyetinin ileri, medeni, insani cephe de aldığı büyük mevkli bir daha sağ İlamlamış, ve cihana ilân etmiştir. * Dahiliye Vekili Falk Öztrak tim milnde diyor ki “Bugün mesuliyı mevkiinde bulunan Cümhuriyet hi İkümeti Halk Partisine mensuptu Onun programını tatbik ve onu meydana getirdiği inkılâpları idan etmek ve daima ileri gidip ve asl geri dönmemek niyetile vazifeyi üz rine almıştır. Bu sebeple bizden ink lâp hamlelerinde gevşeklik bekliyel ler bilmelidirler ki rücu hareketir tarafdar ve müsalt değiliz. Dalma il, ri gitmek emelimizdir.” İnkılâpçı Türk Çümhuriyefi devh tinden ve bu devletin Dahiliye Vek linden beklediğimiz beyanat ta bu du. İçin içini, bir Kitilerm halinde k falara giren ve yangınlar tutuştur irtlcaa verilecek kısa ve keskin ta budur. Türk inkılâbı bir veya Iki şahsı kafasından çıkmış, millete cebir zor İle kabul ettirilmiş bir inkılâp dı gildir. Tük inkılâbı tarihin muayyel bir devresinde, inkiraz etmiş bir İtanatın, çürümüş içtima bir bün nin bir hamle ile yenileştirilmesidi Bütün bir milletin iştirakile yapıla İ İstiklâl savaşından sonra Türk mille| İ tini ileri milletler arasına çıkarma; istihdaf eden bir inkilâptır. milleti bu inkılâp ile hayatiyetini pat etmiş, medeni devletler arasınd müstakil, medeni, ileri bir devlet fatını kazanmıştır. * Mürteciler ne istiyorlar?... Dünki inkıraza sebep olan âmilleri yenil yip, geri bir Şark devleti seviye inmek, ve bu gerilikten İstifade rek Iktisadi, siyasi tahakkümlei tekrar bize kabul ettirecek bir A: rupa İle bizi karşılaştırmak mu isti yorlar?... Buna ne Milli Şef, ne İstikl Wil mücadelesini yapan inkılâpçılarl ne de on beş senelik Cümhuriyet vı inkılâpçılık terbiyesi alan gençlik, nı de inkılâp sayesinde medeni hakla; nı alan kadın ve erkek Türk millet müsaade etmiyecektir, Bu irticar kö rükleyenler, yine Osmanlı saltanat nın geriye bıraktığı, menfaatleri saj lan, küçük bir zümre teşkil ede gayri memnunlardır. Bunların Tür! enmlası arasında yerli re mesabesindedl: lcdan hürriyeti abul etmiş, fak; devleti geriye götürecek âmilleri unsurları tasfiye etmiştir. Artık gı riye dönüş yok, tekâmülün ve ini lâbın İleri hamlelerine ayak uydur: rak ileriye, yüksek, ileri, medeni d let ve millet tekâmülüne doğru çıkı! vardır, Dahiliye Vekilinin tâ dedikodu kabilinden dahi olsa böyl İbir irtieaa meydan verilmiyeceğinin devletin bu hususta ne kadar ©tl davrandığının bir ifadesidir. Dediko ın bir şey çıkmaz, doğru, sinel küç liktür amma, mide bulandırır...

Bu sayıdan diğer sayfalar: