12 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

12 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a , o Büyük Roma ENE MÜNAKAŞANIN İmparatorluğu ZEVKİ BAŞKADIR dr 1 Deda) bazı yerleri istedi (Başı 1 incide) yazdığım bir yazıyı hoş bulmamış, sanmış ki ben o yazımla « kendisinden çok daha yakından tanıdığım ve kendisi kadar saydığım - Çakırı tehzil etmişim. BUL | Yakın Tarihin En Esrarlı Çehresi: 85 k faaliyot sahasi 0 israk Afrikayı ve garbi Akdenizi ve bütün faaliyetlerini bu asli Seral gere Gabay da Yakayı Ele Vermişti Arkadaşımı Elimden Almış, Fakat Kahbe Talih, Üç Beni Kurtarmış O gece de Bug nehri ile Çerkasi şehrinden Odesaya inen şimendi- fer hattının birleştikleri noktada bulunan Veliş adında bir köyde kaldık. İki gün de bu şekilde yols devamdan sonra bir akşam £©* vakit Birmoldav çiftliğine yaklağ” tık. Bizim Gabay şansın o güne Ka” dar hakkımızda gösterdiği yardım lardan yüz bulmuş, bayağı şımar * mıştı. Hele bir kaç gündenberi e lüzumlu tedbirlere bile göz yum * mıya başlamıştı. O akşam çiftliğe girerken de, etrafı gözleyip dinle- miye lüzum görmeden, beni de bırakmış ve süratli bir yürü * yüşle çiftliğe (doğru Merlemişti. Ben de elimin ipini sürüye sürü?” çiftlik binalarına doğru yürüyof dum. O sırada, affedersiniz, tabil bİr ihtiyaç ile yolun kenarındaki fun dalıklar arasına mecburi- yetinde kaldım. Beş dakika bile geçmemişti. Ellerinde fenerlerle yol boyu bir kaç askerin ierle - diklerini gördüm. toparlanarak oi duğum yere uzandım. Önümden geçen askerlerin ne konuştuklarını işitiyordum. — Hayvanla geldiğine göre bi » Taz ilerde karşılaşacağız. — Evet ama, fenerleri söndürüp burada beklemek, önümüzden ge- gerken enselemek daha iyi olmaz mi onbaşı? — Ne bilecek kendisini tutmak i çin karşı çıktığımızı? — Sen bilirsin onbaşı, Fener - leri uzaktan görür de geriye dö- bu domuzun çocuğu. Gel beni din- Je bekliyelim şurada... Olduğum yerde titriyordum. Her #htimale karşı tabancamı belimden çıkarmak, hazır bulunmak aklıma geldi. Fakat kımıldanırken fun - ların sallanmasını, bir tapırtı ok masını düşünerek vazgeçtim. As- kerler fenerleri söndürmüşler, tah minen, bulunduğum yerden on met- re İlerde, yolun kenarına sinmiş - lerdi. Kendilerini göremiyordum. Ama işliyen çenelerinin çıkardığı sesleri pek güzel işitebiliyordum. Her şeyi anlamıştım. Obviopol yakınındaki barındığımız küçük köyde foyamız meydana çıkmış Bizi asker kaçağı sanmışlar, Cenu- ba doğru indiğimizi anlamışlar her tarafa telgrafla haber salmışlar, tutulmamız için köy KÖY mangalar çıkarmışlar, Bizim zavallı Gabay da çiftlik avlusuna girerken yakayı ele vermiş. Bu askerler şimdi be ni bekliyorlar, geciktiğim için de çeşit çeşit küfürler savuruyorlar” dı. u üzücü vaziyet, bereket ver” sir ki i çok uzun sürmemiş” 4. Neferler biraz daha bekledik * ten sonra, sindikleri yerden Şıkm# lar, geldiğimiz istikamete ilerle mişlerdi. Kahbe talih, üç pi şunı biribiri ardınca almış, faks beni kurtarmıştı. İşte Olduğum yerden bir tilki sinsiliği ile Kal tım. Tepeye doğru uzandım: ee yavaş ilerliyor, Acı #ci düşey dum. Gerçi kurulan bu tuzak — yakayı sıyırmıştım. Fakat ye gittikçe şiddetlenen syazındı "a sil korunacaktım eşin Gi iy açtım. Düsüne düşüne tum Yine fundalıklar sreşmdi e çerek dar bir vadiye indim: e. ma düşen dik sırta tırın? a Jadım. O gece tâ sabah ye kadar yürüdüm. yürüdü Ee a tepecikler, derecikler daba SE atladım. İnanınız sayın e rım, ne yoruldum me de Ki tan Yürürken hayalin mir e, eşi, z bul YAT nesi Gügünü lum ve bunları düşündükçe de kuvvet ve tahammülümün arttığı- nı hissediyordum. Güneş doğarken ıssız ve taşlık bir tepede idim. Bu tepenin cenuba doğru hafif hafif alçalarak ovsya uzanan eğik sathı üzerindeki kuy- tulukta bir koyun ağılı gözüme i- işti. Gözlerimde sızıp akacak de- recede vücudümü kaplıyan uyku- suzluk bayağı irademi sarsar ve zorlar gibi beni oraya doğru İtti, sürdü. Ağıla girerken yüzümü ılıklık tan yüksek bir gübre sıcaklığı ok- şadı, Kuru otların yığılı bulundu- Bu köşeye yürüdüm, uzanarak mis gibi yonca kokan otlara bürün - düm. Uyumuşum. Hayır uyumuş Gözlerimi açtığım zaman saatim, uykuda geçen zamanımı bana bil Girmişti. Tem dokuz saat kımı'dan madan oracıkta kıvrıllp kalınış, uy- kumu almıştım. Kalktım. Akşam güneşinin saçtığı ılıklık ile gündüzki sıcaklığını muhafaza eden düz bir taşın üzerine uzandım. Açlık tesi- rini göstermişti. Midemde sanki solucanlar dolu imi; gibi, kımıltı- lar hissediyordum. Vücudümdeki halsizliğin, dizlerimde ve kollarım- daki dermansızlığın arttığını fark- ediyordum. Bir saatten fazla olduğum yerde kaldım. Ovadan bulunduğum sirta doğru otlıya otliya İlerliyen sü - , Tüyü seyre daldım. Çobanı bekle - 7 OL e, Karnımızın İçindeki Uzuvlar Vücudümüzün herhangi bir kıs- mı bizi rahatsız edebilir sma, en çok şikâyetlere sebep olan karın- dır. Çocuk küçücük vücudündeki kısımların aden öğrenince, he- men ilk şikâyeti karın ağrısıdır... Biraz daha büyüyünce mevsi de ham erik yese biraz sonra gene karın ağrısından ağlamıya baş- lar. İnsan büyüdüğü i nının hiç hir tarafında rahatsız olmasa bile, karnı toplar yine kendisinden bahsetti- rir.. Hele kadmlar arasında karnının bir tarafında ağrıdan si- kâyet etmemiş bir tane bulmak mümkün olmaz. Onun için karın, vücudümüz- i tanımıya ihtiyacımız 0 lan kısı Karnımızın yukarı” sında, üzerinde, kenarında ağri- ya hep karın ağrısı derit, fakat hu ağrı hangi uzuvdan geliyor? Her karın ağrısı İçin hemen hekime munyene edilmek âdet olsaydı ka- rın içerisindeki uzuvları bilmive insanın İhtiyacı be'ki olmazdı. Fa- kat bu, henüz Adet olmamıs. Ka- rm ağrısı ne olacak, kendi kendi- ne gecer, diye insan bekler. Fakat onun da kendi kendine geçecek 0- Tanı ve gecmiyecek olanı vardır. Bunu kendiniz için merak etme- seniz de, çocukta yahut eşinizde karın ağrısı : olun ehemmiyet vermemiye hakkınız yoktur, e- hemmiyetin derecesini takdir et- mek için de onun hangi uzuvdan geldiğini bilmek lâzımdır. Karın ağrısını bir misal olmak üzere söyledim. Halbuki karnımız bize hiç ağrı histetfirmeden bü- yilk fenalıklar o yanabilir. bilfar: encuğun karnı günden » eğ küyor, bunun farkına varsanız le, helki ehemmiyet vermer< Halbuki karnın çökmesi çocuklar- da en muhis hir hastalığın basla- dıkına alâmettir. Vaktinde dikkat eder, cocuğu hekime gösterirseniz sahretmenizi rica edeceğim. Kar- nımızın içindeki uzuvları anlatır- ken, maksadım, burada teşrih der- si yapmak ta hiç değildir. Yalnız, iğmızı korumak için bilmeniz alı olacak noktaları hatırlat. tı. Düşüne Düşüne İlerliyordum mek, biraz ekmek istemek, bir par- ça da civar ve muhit hakkında ma- lümat edinmek arzusuna kapılmış ve bunu yapmaktan hiç te sakınma- miştım. İcabında, sürünün başın - da bulunduklarını gördüğüm iki ço banla boğuşmayı da göze almış- tım doğrusu. Güneş batarken sürü ağıla gir- miş, çobanın ihtiyarı da kepeneğini | yanna sermişti. Otururken güler bir yüzle, rusça: — Hoş geldin be kardeş. Deyivermesi yüreğimi sevinçle doldurmuştu. Çünkü şivesi, muha- tabamın ya Bulgar, ya da Arna - vat olduğunu anlatmış, anlaşma ü- mitlerini artırmıştı. Yarım saat sonra, külde pişmiş ekmek, yağlı mandıra peyniri ve ayran ile beni ağırlıyan ihtiyarla yarenliğe dal - | mıştık. Hıristo Korçef Norekoplu imiş, bir kan davası adamcağızı Rusyaya atmış, Bulunduğu çiftili- gin sahibi olan Rus asilzadesine 0- tuz yedi sene çobanlık etmiş. Rus tabiiyetine girmiş, Nikolayef şeh- rinde evlenmiş, çoluk çocuk, mülk ve para sahibi olmuş. Efendisi ge- çen sene bir sürü bağışlıyarak ken disini emeklileri arasına katmış. fakat or, yur. Halinden çok memnunmuş, ne de olsa yurdunu özl dunun adamlarını gözlüyormuş. On altı yıl evvel de Köprülülü bir hemşehrisi ile yine bu çiftlikte kar Hatırasını unulamamış bir türlü (Devamı var) LER isem mıya çalışacağım. Kurban Bayramı daha yeni gectiği için, koyun yüzülürken ya- nında bulundunuzsa onun karnın- daki uzuvları o görmüşsünüzdür. Fakat hayvanlar insana ne kadar yakm olsalar da onlarda görülen seylere bakarak insan hakkında ahkâm çıkarmak tehlikeli bir şev- dir, Eski zamanlarda insanların ü- zerinde otopsi yapmak yasak iken hekimler de yalnız o hayvanların teşrihine göre insanların uzuvla- rm anlatırlarmış, sonra otopsi yapmıya başlayınca şaşırmışlar, Bugünlük, karnımızda bulunan uzuvları hatırlıyalım: Bir kere, çocuklara da, olmryanlara da kendisini ve sık sık hissettiren mide, Meş- hur hikâyedeki bahtiyar coban iki tane midesi olduğunu, onların da diz kapaklarında bulunduğunu sanırmış. Fakat o zamandanberi midenin tek olduğunu ve karnı. mızın en yukarı kısmında dokuz- da sekizi solda, dokuzda biri de sağda olduğumu herkes öğrenmiş- Sağ tarafta da koskocaman r bulunduğunu kimseye öğretmiye lüzum yoktur. Mideden sonra kırk bayır bar- sağı — daha sonra ince barsak, kör barsakla meshur apandis, en sonra kalın barsak.. Pankreas ile dalak ta, tabii, ha- tıra gelir, Daha aşağıda ve iki tarafta böb- reklerle onların üzerinde iki tane, bunlar da vakında pek meşhur 0- lan, iki gudde —iki höbrekten me- saneye giden iki idrar yolu— me- sane. Kadınlık uzuvlarının hepsi ka rın icindedir. Onun İçin havanla. rm karnı kendisinden daha çok bahsetftirir. Koca koca kırmızı ve kara kan damarları. — Bir cok sinirler ve en sonra da bütün uzuvları tamam yahut az çok örten karın zarı ve iç yağları... Bu uzuvlardan her birinin ye- rini iyice öğrenmek için biraz taf- ilâta katlanmak zaruri olacaktır. çocuk en cok nin hali de sağlık bakımın- dan pek ehemmiyetlidir. milli müdafaa encümen zakerelerde bulunduktan sonra, tebliğ neşrederek Fransanm ordula nın kuvvetine mutlak surette matları olduğunu beyan etmiştir. Birgenin bu zannı, kötü zan değil, yanlış zandır Yazıya karışan karikatür de benim değil, her gazetenin iç ve dış işler hakkında bastığı resimlerden biridir. Yazının çok cid- di ve hiç bir hiinerle, mizaha tahammülü olmıyan mevzuun- dan bir karikatür mevzuu çıkarmış. Bu da onun hakkıdır. Dos- tumun yanlış zanlarını tam bir (samimi itimada) irca için izah edeyim: 1 — Ben Denizbankın hiçbir iyi veya aykırı işi ile ilgili de- ğilim; 2 — Ayrı ayrı ve binlerce aileden mürekkep teşekküllerin yepyeni bir teşekküle ilhakından sonra müktesep haklarını ve suçsuzluklarını nazarı dikkate arzelmek hiçbir zaman arzolur| nan makamları tehzil etmek demek sayılmamalıdır ; 3 — Verilemiyen aylıklar için bir bütçe gecikmesi yüzünden ve parantez içinde ancak (bir gün geç) kaydile yazan benim; 4 — Bu gibi zaruri ve basit hâdiselerin büyütülmemesi ve memlekette bulanık havanın estirilmemesi lâzım geldiğini ya- zan benim; ve bunun için bana küfreden başkalarıdır; 5 — Eski teşekküller ve eski memurlar için tenkihat, tensi- kat gibi şayiaların dönmesi ve vüzuhsuzluk yüzünden doğan endişelerin önüne geçilmesini söyledim; 6 — Tevazusuz söylüyorum: Bundan daha adamca, bundan daha viedanca, bundan daha vatandaşça, bundan daha fikir hürriyetince, bundan daha samimice ve ciddice ne söylenebi- lir? 7 — Aylıkların ancak bir gün geç ve yarım verilmesinden kopan ters propagandaları tenkit eden benim; fakat ancak bir gün geç ve yarım verildiklerini çekiştiren ben değilim; 8 — Aylıklardan bol keseden verilmişlerin indirilmesini uy- gun gören benim; fakat Denizbanktan önce teşekkül edip yıl- lardanberi kıt kanaat: çalışan binlerce vatandaşın müktesep haklarının indirileceği şayialarını çıkaran ben değilim; ve ben - müdafaa haddim değil kaydile - bu miihim noktayı dikkate arzettim. Döâva; sayın Hüsnü Çakırın samimiliğinde, serlliğinde de- ğil, binlerce vatandaşın düştükleri endişeyi gidermekte ve re- jim aleyhine soysuzca propagandalar edilmesinin önüne geç- mektedir. Yani kölü mü ettik? Yani, Birgen kadar iyi bildiğim ve soyca kapı komşu hemşehrim olan muhterem Çakırın hatırı için susalım mi? Söylenecek sözleri neidüğü belirsizlerin, soy- suzların suiniyet dolu ağızlarına m bırakalım? Elbette biz söyliyeceğiz, yani bu toprağın öz evlâtları ve bu UEMZUUE SUMAK HETETLEFL Dedim ya temiz münakaşanın zevki başka oluyor Dostum Birğen, eğer bu temiz ve kısa münakaşayı açmazdan önce Hüsnü Çakırın fikrini sorsaydı şu cevabı alacağına şüphe yoktu: — Bu dâva, şahsımın dâvası değildir. Rejimin ruhi ve idari emniyet dâvasıdır. Şahsımın hesabıma hiçbir münakaşaya gir- mek doğru olmaz. (Başı 1 ivcide) Fransanın, İtalyanın tabii e. mellerini tanımaktan o imtinat, bizzat Fransa ve Avrupa için meşum olacaktır. Eğer İtalyanın emelleri müzakerat yolile tatmin; .. edilmiyecek olursa bu iş silâh kuvvetile yapılacaktır. hükümeti, iki şıktan birini ihti.| yar etmelidir.,, Fransa Bu gnzete, bundan sonra İtalyanın » yukarda zikri geçen - mutalebatını | saymakta ve İtalyanın tarihi olarak kendisine ait olan şeylerden ne fazla ne de eksik hiçbir wey istemediğini ilâve eylemektedir. Paris, 11 (A A.) — Ayan meclisi, üç gün mü- bir Müzakereler oesnasında alâkadar nazırlar, kendilerinden istenilen bü- tün malümatı vermişlerdir. Ancak, | istihselin tensiki müsaadesile sarfe - | dilmiş olan gayretleri memnuniyetle | kaydetmiştir. Encümen muhtelif harp sanayiinin randıman kabiliyetini vakit geçirmek sizin takviye etmek maksadile itti - haz etmiş olduğu tedbirlerden dolayı hüikü nete itimadını beyan etmiştir. “Endişeli devre yaşıyoruz,, Londra, 11 (A.A.) — Milletler ce- miyetine müzeheret birliğinin Liver- polde yaptığı toplantıda bir nutuk söyliyen eski hariciye nazırı Eden, demiştir ki: y “Endişeli bir devre yaşıyoruz. Bu- nurla beraber yüreklerimize ferahlık verebilecek iki İngilterenin Fransa hakkındaki hat- tı hareketini tesbit yolunda Cham- alâmet belirmiştir. Italya Tehdit Ediyor berlain'in Avam kamarasında yaptı- İı beyanat ve İngiliz müdafaasının mütemadiyen kuvvetlenmesidir. Plymouth, 11 (A A.) — Sir Samuel Hoare, bir nutuk iradederek demiş- tir er müstakbel ihtilâfların sebebi iptidai maddeler tedariki meselesi 0- lacak ise bu meseleyi müzakere ve münakaşalarla mümkün olduğu ka- dar erkenden halletmek muvafık o- Tur. Hatip bu mesele hakkında 1935 te Milletler cemiyetine yapmış olduğu tekliflerin muteber olduğunu beyan etmiştir. İngiliz siyasetini tarif eden hatip, İngilterenin sulhü muhafaza için e- İlinden geleni yapmıya azmetmiş ol duğunu, fakat ayni zamanda bütün menfaatlerini ve bütün dostlarım hi- maye etmiye karar vermiş bulundu- ğunu söylemiştir. Hatip, bu münasebetle Chamberla- in'in geçenlerde İn; sanüdüne müteall'k olarak yapmış ol- duğu beyanatı hatırlatmıştır. Sir Samuel Hoare, İngiliz impara- torluğunun müdafaası lüzumuna İ- şaret etmiş ve şöyle demiştir: “Eğer İngiliz imparatorluğu ciddi surette zaafa düçar olacak ve yahut bir çok parçalara ayrılacak olursa sulha ait beynelmilel en büyük mit asırlarca ortadan kalkmış olur.” Hatip. İngiliz bahriyesinin satve- ân bahri teslibat sahasındaki terak kiyatı göstermiş olduğunu beyan et- , sözüne şa suretle de- vam etmiştir: ahirlerin tecavüzüne ge- lince, büyük harpte maruz kalmış ol. duğumuz tehlike kabilinden bir teh- likeve karşı koymak mecburiyetinde mıntakaya teksif etmiş bulunuyor. akat Mussolininin b F Roma hayali, Akdenizde a- ti bulunan bütün yük bir iz, Roma lâka ve me: milletleri alâkadar edi davadır. Bugünkü Akde lerin hak Roma hayali ile tezat teşkil eder. sizde, Hindistan yol- kanalını kapıyan bir İtalyan hâkimiyetine müssade edemez. Akdenizde, İtalyan hâki- miyeti Fransanın da şimali Afrika tehlikeye düşü- büyük Ro- ile muvasalasını rür. Bu sebeple İtalya, ma imparatorluğu hul sayı, İngiltereyi, ve bütün Akdeniz milletlerini karşısında göreceğini hesaba katmak mecburiyetindedir. Büyük Roma hulyasımın bizi alâ kadar eden kısmına gelince, Musso- İlini bu projesini ilân etti Anadolunun haritada görünen kı- sımlarını da Roma imparatorluğu nun içine almayı di ü. Fa kat karşısında kuvvetli bir Türki- ye görünce bu programını tadile mecbur oldu ve 1932 de o vakit İ- italya Hariciye Nazırı bulunan Grandi, Ayan meclisinde iradettiği bir nutkunda şu teminatı vermiye lüzum gördü: “Italya siyasetinin manda vi müstemleke meselesindeki bu günkü hedefi Afrika, münha sıran Afrikadır., Bu teminattan sonra İtalya Ha- beşistana teveccüh etti. Onu aldık- tan sonra da diğer Afrika müstem- lekelerine göz koydu. Filvaki bu teminatın verildiği tarihtenberi aradan altı sene geç- miştir. Fakat bu müddet zarfında İtalyanın Türkiyeye karşı müte- siyaset takip etmek-iste- iliğini gğekerir hiahle arasa görün memiş, bilâkis iki memleket müna- sebatı dostluk safhasına girmiştir. İki taraf biribirini dostluklarına ve hüsnüniyetlerine inandırmıştır. Muhayyel Roma imparâtorluğu içinde topraklarımızın bir kısmı da dahil görünmektedir. Fakat İ- talya, şimdi daha mühim meşguldür ve Türkiye de toprak- larını müdafaa edecek kadar kuv- vetlidir. Şimdilik endişe ve telâşa mahal yoktur. işlerle Türkün Emniyeti Tecavüz Hedef- lerinin Dışındadır (Başı 1 incide) miyet, bütün vatandaşlar tarafından kavranmak ve anlaşılmak lâzımdır. C.H. P. nin söz ve iş başında bulu- nan bütün azaları, olanca dikkat ve gayretlerini bu gayeyi elde etmiye sarfetmelidirler. Memleketimiz da- hili ve harici görünür hiç bir tehlike karşısında değildir, fakat bu masuni- yeti ona şimdiye kadar temin eden, ın nasıl cereyan edeceğini bil- miz hâdiseler arasında da te- min edecek olan âmil, hürriyetini ve davasını müdafaa etmek icap eder- se, bütün kuvvetlerini siyasi ve as- keri tek bir kumanda altında ve tek bir istikamette kullanacağı keyfiye- tinin muhakkak olmasıdır. Başkalarının harp ve sulhuna hâ- kim olamayız, fakat bizim sulhumuz, kendi elimizdedir. Kahramanlık fazi- letleri her tecrübede tanınmış olan ği manzarası gösterdikçe, onun emni- yeti bütün tecavüz hedeflerinin dısın- da kalacaktır.,, —————— kalmıyacağımıza ka: i Hatip, Amerikanın donanmasının kuvvetli olmasından dolayı memnu niyetini beyan etmiş ve sebep olarak İngiltere donanması ile Amerika do Banmasının sulhu muhafaza emelinde oldukların söylemiştir. Mumaileyh, İngiliz donanmasının imparatorluk yollarını açık bulun- durmaktan ibaret olan esas vazife sini görebilecek derecede kuvvetli ol duğunu beyan etmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: