21 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

21 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21-2-939 TAR Gündelik Gazete Sini 'TAN'ın hedefik Haber- 4e, fikirde, o herşeyde temiz, | dürüst, samimi olmak, o kariim gazetesi ölmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türki Ecnebi 1400 Kr. 1 Sene o 2800 Kr. 750 , GAy 1s , 400 , 3AŞ 800 10 , Ay 300 » Milletlerarası posta ittihadına dahil almıyan memleketler için abone sedeli müddet sırssiyle 30, 16 9. 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 ( kuruştur. Cevap için mektuplar 10 kuruş” wle pul ilövesi üzımdır. İmpeks İşi Hakkında İzahat İsteriz B ir gün sabık Başvekil Celâl Ba- yar, Parti içtimalarından bi - rinde kürsüye çıkarak, — Arkadaşlar, dedi, sizi mütees * sir edecek acıklı bir haber vermek mâcburiyetini duyuyorum. Diye söze başladı ve hariçte devletin ve milletin haysiyetini bozacak bazı teşebbüslere muttali olduğunu, bir takım kimselerin esrarengiz bir isim altında Londrada dalavereler çevir - diğini bildirdi. Henüz Ekrem König skandalı - nın uyandırdığı İstikrahın izleri $i- Tinmeden ortaya atılan bu mesele haklı bir asabiyet uyandırdı. Ticarethaner arandı, iş müddelu - mumiliğe havale edildi. Günlerce ga- zeteler yeni bir skandaldan bahset - ler. Fakat İş incelenip derinleştril - dikçe ortada hiç bir şey olmadığı an- laşıldı. Bugün İmpeks şirketi hak - kında bilinen şudur; İki kardeş ithalât ve ihracat işle- riyle meşgul olmak üzere bir şirket h art eriermin e Mürkisaya arasında ticari münasebetlerin inkişaf edeceğini tahmin ederek Lon- dra ile iş yapmağa teşebbüs ediyar- lar, Kendilerini tanıtmak için de, & sulen; bazı banka müessese ve şahıs isimleri veriyorlar. Müracaat ettik - leri müesseseler bu yeni şirket hak- kında malümat almak ihtiyacini du- yuyor. Bu arada Türkiyeye de sörü- . Şirketin referans olarak ver- diği isimlerden bazıları şüpheyi da- vet ediyor. Yeni bir skandal karşısın- da bulunulduğu hissi hasıl oluyar, Ve hâdise bu suretle meydana çıkıyor. Halbuki şirket daha hiç bir iş yap- mamıştır, Kanuni şekilde teşekkül et- miştir, Şirketi teşkil edenler de İs - tanbul piyasasında namusları ile ve dürüstlükleriyle tanınmış, İnsanlar - dır, bu suretle ortada hiç bir şey ol- madığı anlaşılıyor ve mesele kapa - niyor, Kapanıyor amma, efkârı umümi. ye hâlâ rahatsızdır. İmpeks işi hak- kında resmi bir söz söylenmiş de - ğildir. Efkârı umumiyenin tecessüsünlü tatmin etmiş olmak için tahkikatın neticesini halka da bildirmek ihtiya- € vardır. & Onun için bu işi tetkike memur e- dilen Ankara müddelumumisinin tah kikat neticesi hakkında efkârı umu- miyeyi aydınlatması pek faydalı o- Tur kanaatindeyiz. * Yumurta Ticaretimiz Son günlerde hiç tavuk © aldınız mı? Aldınızsa tavuk fiyatlarının ne kadar yükseldiğini farketmişsinizdir. Bu yükselişin sebebi şudur: Son zamanlarda Almanlar memleketi - mizden külliyetli miktarda tavuk alı- yorlar. Hattâ bu tavukları fenni şekil de kesmek için Almanyadan dört de kesici getirmişlerdir. Ne kadar tavuk bulurlarsa alıp ( götürüyorlar. Al - manya, bir harp ihtimaline karşı ih- tiyat erzak topladığı için ve halkın da ete şiddetle ihtiyacı bulunduğu i- çin, bu alış muamelesinin ne kadar süreceğini tahmin edemeyiz. İhracatımızın artması İyi bir şey. Fakat biz ayni zamanda yumurta ih- raç eden bir memleketiz. Tavuk ih- racaı bu şekilde devam ederse yarın ihraç için değil, dahilde istihlâk için bile yumurta bulmakta güçlük çeke- biliriz. Nazarı dikkati celbederiz. em a TAN ATOM ÂLEMİNDE ATOM NEDİR VE NASIL Besin dünyanın en bü - yük âlimlerinden biri o- lan Sir A. Eddington bir ese - rinde diyor ki “Bu asrın baş - İarında iki ilim adamı ilim dünyasının asayişini bozdu - lar. Bunlardan biri izafiyet na- zariyesini koyan Einstein ve diğeri atomu parçalayan Rut- herford'dır. Bana kalırsa asıl asayişi bozan ikincisidir. ilhak!ka Rutherford vear- kadaşları atomu parçala - makla modern fizikin (atom fizi - ki) ni kurmuşlardır. Süratle iler - leyen bu mevzua ait neşriyat klâ- sik fizike ait neşriyattan pek fark - b değildir. Alomun masil parçalandığını shılatmazdan evvel atomun ne ol- duğunu kısaca anlatayım Eskiden beri iki faraziye çarpışırdı. Birine göre cisimler mütemadi. diğerine göre cisimler aralarında o büyük boşlek bulunan küçük zerrelerden mürekkeptir. Bu mücadelede ikin- ci faruziye galebe çalmıştır. Bu - günkü kanastimize göre cisimler ee'arili denir” 1 PAR daha küçük olan (atom) dediğimiz zerrelerden mürekkeptir. Bazı ci - simlerin molekülleri bir atomu ba- vi olduğu halde bazı moleküllerin- de Iki bine yakın atom bulunan ci- simler var, Meselâ Helyum möole- külünde tek atom, Hidrojen, ok - sijen, (âzot meleküllerdem iki atom, su mölekülünde Üç atom, şe- ker molekülünde 12 karban, 22 hid rojen ve 11 öksijen atomları ki cs. man 45 atom, nebata renk veren maddelerden biri olan iksantrofil molekülünde ; 40 karbon, 56 hid. röjen, 2 oksijen ki e&man 98 a - tomdan mürekkeptir. Boyalarla, ilâçların karışık mo- leküllerinde daha çok atom var- dir. M olekülleri ayni o cinsten a - tomları havi olan cevherle- re unsur (eleman) denir. Tabiatte 02 elemanın mevcut olduğu kabul edilmiştir, Bunlardan 90 nı malüm dur, İkisinin Amerika Birleşik Cümhuriyetinde keşfedildiği söy - lenmişse de henüz kabul edilme - miştir. Altın, gümüş, bakır, civa, hidrojen. Birer elemandır. Mole » külünde muhtelif einsten atomlar bulunan cisimlere de (mürekkep cisimler) denir. Meselâ su (iki hid- Tojen, bir oksijen atomundan mü- rekkepi, tuz (bir klor ve bir sod « yum atomundan mürekkep), şe » TU ZE günler hey! gidi Gençlikte (Seviyor mu sv. #miyor mu?) falına bakardım. Şimdi de mebus olacak mi- — tün iş Felokta imiz. Felek is- yam olmıyacak muyım, diye (| tersaymiş mebus olurmuşum. yaprak yoluyorum. — Rey NAMZET BOLLUĞU MÜNASEBETİLE — Böyle hazırlanmış nere- ye sidiyorrun? — (ran) matbaasına, Bü Ok ve birincisidir. ker, yağ, naftalin gibi cisimler bi- rer mürekkep cisimlerdir, Mürek- kep cisimlerin adedi yarım milyo- nu bulur. Atomlar pek küçük varlıklar - dır. Bunların kuturları fizikte pek küçük uzunluk vahidi olan Angs- trom ile ölçülür. A hertiyle göste rilen Angstrom vahidi bir santi - metrenin yüz milyonda o biridir. Bunların teşkil ettikleri molel PARÇALANIR? — Yazan: ——, Profesör Salih Murat Geçende Kolumbia Üniversitesi lâboratuvarla - rında Uraniyum atomunun parçalandığını yazmış, ve bu hâdisenin fevkalâde ehemmiyetinden bahsetmiş - tik. Atomun parçalanmasının ne demek olduğu, ve bunun ne gibi neticeler tevlit edebileceği hakkında mu- harririmiz Profesör Salih Murattan bir yazı istedik. Sa- lih Murat, bu fevkalâde meraklı fenni hâdise hakkın- da bir kaç yazı hazırlamıştır. Bu yazı onlardan biri dır; Tıpkı arzın aya bağlı olma- $ı gibi. Cisimleri isitarak veya di- ğer bir suretle tesir yaparak mo- Jekülleri atomlarına parçalayabi - riz. Moleküllerin hassaları havi oldukları atomların o hassalarına benzemez. Meselâ su hidrojen ve oksijen gezlerinden mürekkeptir. Bunlardan birincisi yanıcı bir gaz olup balonlarda, yağcılıkta ve sair yerlerde kullanılır. Diğeri yakıcı bir gez o- m. fanaffe oattiğimiz havanın eşle Silâhlanan dünyaya insaniyeti temsil eden kadın diyor ki: Allahaşkına dur. Yorgun başını bir an göğsümde dinlendir. sl ŞURADA BURADA ÇİZİLEN KROKİLERDEN : Kii İrini teşkil eder; hayatımız — Babam dedi Ki, dua et, Mebus olursam süne bisiklet alırım. Ama ben annem için dun ediyorum, o olursa bana ona bağlıdır. Soframızda kullandı” ğumaz âdi tuz, klor gaziyle sodyorm dediğimiz diğer bir unsurdan mürek keptir. Bunlardan birincisi boğu - cu bir gaz olup harpte zehirli gaz olarak kullanırlır. İkincisini tutar- sak elimizi yakan, görünüşte bal- mumuna benzeyen bir cisimdir. Bunların har biri bizi öldürebil - diği halde biz tussuz yaşayamayız. Gs asrın sonlarına gelince- ye kadar cisimlerin içi bak- kındaki bilgilerimizin hulâsası bun dan ibaretti, Cisimlerin en küçük parçalarına atom denirdi ve ato- mun parçalanmıyan bir varlık ok duğu kabul edilmişti. Geçen asrın sonlarında &to - mun, cisimlerin en küçük parça sı olduğu, bunların bâşlı başına bi- rer âlem olduğu meydana çıkin - ca İşler birdenbire değişti. Bun * dan sonra anlaşıldı ki atomlar da bizim güneş sistemine benzer kü- çük bir âlemdir, Bunlar da kendilerinden küçük bir takım varlıklardan mürekkep - tir. Yine anlaşıldı ki bu âlem de küçük bir elektrik âlemidir. Atom âlemi, itibari olarak, faket eski na zariyelere uygun düşsün diye, (müs bet) ve (menfi) isimlerini verdiği - miz iki nevi elektrik zerrelerin - den mürekkeptir. Bunlardan müs- bet elektriği taşıyan zerrelere pro- ton denmiş ve menfi elektriği ta- şıyan zerrelere elektron denmiş. bunlardan elektron keşif bakımın- dan protondan otuz kırk sene kı - demlidir. Bu keşiflerle fizik ilmin de büyük inkılip meydana gelmiş- tir. Eskiden fi” ilmi (yani klâsik fizik) cisimlerin uaricindeki şart - lar olan suhunet ve tazyikle alâ - kadar idi. Yeni (modern) fizik atomun içi - ne girmiş ve bu itibarla kimyayı da içine almıştır. Diğer ta - a Ş pik) meselelerle uğraşırdı, modern fizik ise (mikroskopik) meseleler- le meşguldür, Bu keşifler fiziki pek enteresan bir mevzu kılmakla kal mamış, bu makale serisinin sonla- rında görüleceği veçhile diğer ilim şubelerine de pek yardım etmiştir. Biyoloji, fizyoloji, tababet bundan istifade ettiği gibi radyo mühen - disliği gibi yeni yeni meslekler meydana gelmiştir. tom âlemi kâinat kadar en - teresandır. Haydi biz de bu atom âlemine bir seyahat yapalım. Bu seyahatimiz kâinattaki ceve - lâna benzer. Aradaki fark kâlnat taki cevelânda yer yüzünden ayrı- hp pek uzaklara ve pek büyük ci- simlere gideceğiz. Burada mesafe- ler ve buutlar ziya seriesiyle öl - çülür. Bir ziya senesi takriben bin milyon kere milyon kilometredir. Atom âleminde ise mesafeler ve buutlar pek küçük olup santimet- renin yüz milyonda birlerile ölçü- lür. Yani iki âlemde kullanılan öl- çüler arasındaki nisbet milyon ke- re milyon kere milyon kere mil - yon gibidir. İşin asıl garip noktası bu pek bü- yük ölçü ile pek küçük ölçü arasın da kalan bizler bir okkalık beyni- mizle bunları bulup çıkarıyor, ta- biatin en güzel şiirlerini okumağa çalışıyoruz, Gelecek makalede Bu küçük âleme seyahate çıkacağız. — Acaba nereden intihap Kabiliyetim ver desem? Kon. yadan m? Berurumdan mı? Büyükadadan mu? Atlamata. mından mı? Anadoludan deyip çıkmalı, İZ Aktör Kral Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel merikada büyük bir film kum- panyası, hakiki hayatta ge - çen hâdiseleri, hakiki kahramanları- na oynatmak üzere bir filim hazır - hıyor, Bu filimde, Hitler, Mussolini, şemsiyesi elinde Chamberlain, Ha - beş kralı Haile Selâse hepsi var. Hit- leri, Mussoliniyi harp (o sâhnelerin - den, Chamberlaini Franko ile mua - şakasından ayırıp sahneye getirmek mümkün olmadığı için bunları diğer aktörler temsil ediyorlar. Fakat Ha- beş kralı, sahnedeki rolünü bizzat oynuyor. Haile elâsenin sinema ak - trisleri arasındaki resmini gördüğüm zaman, hakiki hayat (o hâdiselerinin insanla bu kadar acı istihzasına da- — A... diye bağırdım. Zavallı Haile Selâse.. Son devir- lerde inkılâplar ne taht ne taç bırak- alar. İmparatorluklar, krallar, padi- şahlar birbiri ardına devrildiler. 1914 harbinde birbirinin boynuna sarılıp hayvan gibi boğuşan insanlar bu marekeden çıkıp uyandıkları za- man, imparatorluklar namına dök - tükleri kana acıdılar. Nasıl açıma - sınlar ki, bir zaman mamure olan şe- hirleri o mezarlıklara, şen yuva - lar bir elem ocağına dönmüştü. Bü - yük imparatorluklar, istilâ emelleri arkasında İnsanları felâketlere sürük- leyenlere karşı, halkın içinden do - Zan gayrı, bir rüzgür gibi, bir kasır- ga gibi kralların başı üstünde esti, taclarını yere çaldı, tahtlarını başla- rıha geçirdi... Yer yer inzivaya çeki- len krallar, sergüzeşte çıkan hüküm- darlar, fabrikalarda çalışan prens - ler gördük. Fakat bunların hepsi gü- nahkârdı. Bunların hepsi istilâcı © - mellerin peşinde milletlerini harp meydanlarına dökmüş, krallık namı- na insan doğramışlardı. Sen zavallı Haile Selâse, Afrika- nın kan gibi sicak toprağı (o üstünde, sulh severlikte yarışa girecek bir mil âvlin başında kendi halinde yaşıyan bir kraldın. Ne kimsenin toprağında gözün vardı, ne şimendiler yollarını yapanlara, ne misyoner mekteplerile sütlü kahve rengi çocuklarını aptala çevirenlere, ne fedakârlık ve daya » nışta misli bulunmayan tebaanı ec - nebi fabrikalarında boğaz tokluğuna çalıştıranlara dilini çıkarıyordun. Sa- def işlemeli tahtının üstünde, şark ellerinden gelme ipek kaftanların i- çinde, dizlerinin yanına sıralanan bürümcük şalvarlı cariyelerinin ara- sında, bir operaya dekor olacak çi - çekli şemsiyenin altında rehavetten kollarını gerip esnerken ne mesut bir kraldın. Şimdi tallin şu garip | cilvesine bak. Dün sarayda oynadığın kral ro. lü bitmedi, şimdi de Amerikada, Ho- Uvudda, yine kral rolüne çıkıyorsun. Krallık tahtından düştüğün zaman, Zulme uğramış bir kral olduğun için sana acıdık, Seni günahsız saydığı - mız için değil, daha büyük günah - kârların okuna hedef olduğun için tasalandık Filimdeki rolün nedir bil. miyorum, sana ne sözler söyletecek- ler onu da bilmiyorum. Bana kalır - $a, tarihin bu karışık devresinde tah- tım kaybetmiş bir o kralın sahnede söyliyeceği sözler şunlardır. — Büyük devletlerin himayesi « ni bekleyen, istilâciların zulüm ve kahrından kurtulmak için boyun e- gen, onlara imtiyazlar veren, sinsi anlaşmalar yapan küçük milletler bes ni dinleyiniz. Sezar, Bismark, Gla - diston tekrar sahnededirler Hohen - zolern, Habsburg, büyük © Roma, Yalnız başka bir tarihte, şahısların i- simleri ve kisveleri değişmiş, hattâ selâmları değişmiş, kılıç © kuşanmış karşınızda duruyorlar, Zecri tedbir, munhede, ademi müdahale, anlaşma diye ağzınıza sürülen balla dudakla « Trınızı oynatmayınız.. Bunlar yem dir.. Bir bana, bir de İspanyaya ba - kınız. Çinden bahsetmiyorum. Büyük devletleri bir gün birbirlerinin boys nuna sarılmağa mecbur edeceği için onlara ümitle bakıyorum. Fakat size ler topun çağzındasınız... Biz kurban- lardan sonra mezbahaya siz girecek - siniz. ) Küçük milletler, birleşiniz, aktör kralı dinleyin, benim maceramdan ib- ret alın. Fikir kavgaları, O nazariye, ideal oyunları, bunlar diplomatlarm (Sonu 10 uncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: