26 Nisan 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

26 Nisan 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 26.4. 939 # a il fi HainDamadın KeyfinePayanYoktu Ali Rüştü de, Yanyalı Tahir de Sözü Dönüp Dolaştırıp Âyan Reisi Ahmet Rızaya Dokundurmuşlardı "T orlantıda bulunanlardan er- kânıharp Tahir ile Hersek- M Ali Rüştü (1) bey de bazı hu- suslarda Ali İhsan beyden yana olduklarını tavırlarile hissettir - mişlerdi. Ali Rüştü söz söyleme- ğe izin ister gibi kımıldanmış, da- mat Feride, şöyle bir bakmıştı. O da; — Bir mütaleanız varsa efendi hazretleri, demişti. Lütfedip söy- leyiniz, hiç şüphesiz istifadeyi Mucip olur. Ali Rüştü oturduğu yerde top- lanmış, kendine çeki düzen ver- mişti, Gülümsiyerek: -Âciz bendeniz de, kıseca bir şey söylemek isterim. Âyan reisi Ah- met Riza beyefendi hazretleri, şimdiki kabine için iğretidir, bu- yurdular, Başka bir iş ve icra ka- binesine lüzum gösterdiler ve ge- leceğini de müjdelediler. Çok doğ- ru bir söz söylediler, çok yerin - de bir talepte ve çok beşaretli bir müjdede bulundular. Bütün mev- cudiyetimle iştirak ederim kendi- lerine. Ancak bu kabineye ne İt- tihateılara kavuk sallıyanların, ne de İttihatçıların marifetlerini u- zaktan seyir ile bugün iftiharla bitaraflık taslıyanların ve hele ha- va kolliyan ittihatçı döneklerinin girmemesine çok dikkat ve itina etmek gerektir. Bu, hem millet, ve hem de yakında mukaddera - tımıza karışacak yabancı devlet - ler üzerinde çok iyi tesirler bira - kacaktır Birin çin yani Xabinenin sa- dece muhaliflerden, fakat eyiliilelerdrineleseği, kar liflerine karşı mücadele ve müca- hede sahasına atılan ve ittihatçi- ların bunca hakaret ve zulümle- rine göğüs geren hürriyet ve itilâf evlâtlarından teşkil edilmesi lâ- zımdır. Çünkü, iyi ve insafla dü- şünürseniz, takdir edersiniz ki, mevkii iktidar hak ve sırası onla- rındır. Gerçi, fırkanın asıl evlât ve â- zalarından bir kısmı memlekete dönmüşlerse de, henüz hepsi top- lamp fırkayı kuvetlendirmeğe va- kit ve nakit bulamamışlardır. Bu- nun için biraz beklemek elbette lâzımdır, Eğer âcil bir lüzum var- sa, meclisin Tevfik paşa kabinesi. ne kapattırılması bir müddet son- ra da hürriyet ve itilâf evlâtları- nın iktidar mevkiine çıkarılması madalete pek muvafık ve müs. tahsen bir bareket olur vesselâm. Sözleriyle hem kendi hem de refiklerinin derdini dökmüş ve he- le hiç sevmediği Ahmet Rıza be- ye, yerinde bir kinaye savurmuş- tu. Ağır bir sille vurmuştu. Yanyalı Tahir de kısa söyliye- ceğini vaadetmişti. Fakat sözleri- ni çok uzatmış ve pek dolaştırmış- tu. Hatıra, gönüle £ bakmıyarak, tekrar tekrar o Ahmet Rıza beye dokundurmuştu. Meclisin kapatıl- ması bahsi (üzerinde de ısrarla durmuştu ve: — Ali İhsan bey ne güzel söy- ledi, Bizim bu işi görüşüp düşün- memiz boş yere vakit harcamak- tan, yok yere çene çalmaktan baş- ka bir şey değil, Mademki padişa- hımız meclisin kapanmasını lü- zumlu bulmuşlar. Damat paşa haz- retleri bu İşin halli çarelerini a- raştırsınlar, Bence, sözü ayağa dü şürüp mebusları hırslandırıp ayak- landırmakta, yoktan bir hâdise çı- karmakta hiç te mâna yok. Çok Dazik va sayılı günler yaşadığı- mizi hatırdan cıkarmamalıyız. Demişti. pr Feridin keyfine payan yoktu. o Söylenen sözlerin Ahmet Rıza bey üzerinde birak- tığı fena tesirleri bayağı yüzün - den okuyordu. Renkten renge gi- Tip üzüldüğünü zevkle © seyredi- Tefrika No. 26 yor, memnunluğundan için için gülüyordu. o Ancak Ahmet Rıza beyin bü kadar hırpalanmasına memnun olmakla beraber, onun gücenmesini de hiç istemiyordu. Çözülecek entrikalarda daha onun nice nice rolleri vardı. Bu sebeple biraz kadrini yük- seltmek, hatırını hoşetmek lâzım- dı. Koca fesatçı yine bir enirika- ya hazırlanmıştı, Ahmet Rıza be- ye atılan taşlardan hoşnutsuzluk duymuş gibi bir tavır takınmıştı. Hazır bülunenları asık suratla süz- dükten sonra: — Beylerden bazılar: bu iş için Tevfik paşa ile görüşmek vazifesi. ni bana veriyorlar. Halbuki padi- şahımız efendimizin Ahmet Rıza beyefendi hakkında . besledikleri şahane teveccühlerini göstermek için fırsat beklediklerini söyle - mek İsterim. Sanırım ki, pek ya- kında, bilhassa bir kabine deği- şikliğinde bu teveccühün müstes- na bir eseri görünecektir. Bu iti- bar ve slâkayla, Bu işe alt görüş meleri ben değil, Ahmet Rıza be- yefendi yapacaktır. Demiş, Ahmet Rıza beye görü nüşte lâyık olduğu yüksek mev- kii, şerefi vermişti. Onun Solan yüzünü güldürmüş, çarpan yüre- ğini sakinleştirmişti. Söz arasında da, birer göz işa- retiyle, sözlerinin birer hakikat değil bir siyaset olduğunu muha- taplarına hissettirmişti, Böylece onların da gönüllerini hoşediver- mişti. Enirikacı Ferit, İzzet paşa kabi- nesinin çekilmesinde olduğu gibi, HAEBİİSİP PE ARMEİ Ruza beyi leri sürmek istiyordu. Tabii Ah- met Rıza beyin sadrazam olacağı yoktu. O çalışacak, — çabaliyacak fakat, boşalacak sadaret koltuğu- na damat paşa kurulacaktı. Kade- rin Ahmet Rıza beye hazırladığı BANCA COMMERCİALE LÂN O âkıbet buydu. Nasıl ki, böyle de | olmuştu. la meclisin (okspan- ması hakkındaki arzuyu şa- hanenin, Ahmet Riza Bey tarafın- dan Tevfik paşiya bildirilmesi ka- rariyle nihayet verilmişti. Son iça- dehler de muvaffakiyet temenni- leriyle içilmiş, yemek salonuna ge- çilmişti. Biraz fazlaca neşelenen has ha- zin> müdürü Refik, sofradakile - ri de şenlendirmek için saray ha- demelerine sit bir hikâye anlatı- yordu. Refik daha küçük © bir çocuk- ken, Vahdettinin sarayına girmiş- ti. Sarayda terbiye görmüş, oku- muştu. Zaman geçtikçe Vahdetti - nin dili sıkı bir bendesi, Çengel- köy sarayının eli sıkı bir vekil harcı olmuştu. Saray adamlari a- rasında cimriliğiyle şöhret bul - muştu. Fakat kendisi, cimriliği ka bul etmez, tutumlu bir adam ol- duğunu söylerdi, bununla da övü- nürdü. Vahdettin padişah olunca, Refik te has hazine müdürü olmuş- tu, Fakat vekilharçlıkları çekilme- mişti, (Devamı var) (1) Yanyalı Tahir taylarından v 1 #imalarındandır. İttihatçılarla geçine- mediği için bir vakitler Misura kaçmış, birkaç arkadaşile Fasa geçerek Fas or- dusunda muallimlik yapmıştır. Fakat biraz sonra, gördüğü tazyik üzerine hi- sira dönmeğe mecbur olmuştur. MUts- rekeyi müteakip te Vahdettin tarafın. nm. 2 Ali Rüştü aslen Herseklidir. İttihatçı lara karşı gösterdiği muhalefeti ve kı- rulmez inadı ile göhret bulmuş muha- Hilerdendir. Bilâhare Damsd Ferit ka- binesinde adliye nezir olarak bulun- muştur. Anadoluya, milli emel ve ga- yelere karşı sonunu kadar muhalelet- Mİ LA 02222233333 3X5 ir kadın ve bir küçük çocuk köyün dar, tozlu yolundan aşağıya doğru yürüyorlardı. Eğer böyle yürümekte devam ederler - se, üç mil sonra bir şehre vara caklar ve orada bir akşam gazete- sinin ilân sütununda adresini gör- dükleri binayı bulacaklardı. Kadın gençti, çok kısa boyluy- du. Fakat küçüklüğiyle mağrur olduğu ufacık ayakları vardı. Kü- çük çocuğun gözleri iri ve kestane rengindeydi. o Annesinin elinden tutmuştu. İkisinde de ayni neşeli resmiyet edası vardı. Bir şey sa- tın almağa gidiyorlardı. Kadının bir taş ocağında çalı - Şan kocası Thcakstone Mophett a- dını taşıyordu. o Kumral saçları vardı ve onları, haftada yalnız bir gün, cumartesi günü tarıyor- du. Yüzü kiremit kırmızısı rengin- deydi. Şişman olmamakla beraber, iri yapılı bir adamdı, sert bir ta- biatı ve oğlunu korkutan kalın, kaba bir sesi vardı. Karısı ona, katiyen ismiyle hi- tap edemezdi. İlk zamanlar on - dan “O,, diye bahsetmiş, kendisi- ne “Efendi, demişti. Çocuğu o- lunca “Baba,, demeğe başlamış ve böyle bir hitap kelimesi bulduğu için sevinmişti. Küçük Henry de konuşmıya bsş- ladığı zaman ona “Baba,, demişti. Köyün son evinde oturuyorlardı; >2222737332332X evin önünde kendi kendine oyun- lar oynarken, iri yarı gövdesi, sarı çizgili pantalonu ile onun geldi - ğini görür görmez İçeriye koşar ve “Anne! Baba geliyor,, diye ba- garırdı. nur TbnlİR bınnlKIN ETA koca bir tahta iskemle üzerinde 0- turarak cılız oğluna hoşnutsuz gözlerle bakan, ve o s6ssiz mahlük yerine iri, neşeli, toz toprak için- de bir çocuğu tercih ettiğini his- settiren, bu adam olmadığı za - manlar evi daha sakin bulurdu. >3933333333233333325X 2222223772 333237372722722322X HİKÂYE — 1 © A N A ş RNA A A #ococcececod Avicii ayrılmağa kati- yen tahammül © edemezdi. O, kendi dünyasının en hakiki kıs- muydı. Bu sebepten çamaşır olan pazartesi günleri, ann beraber mutfağa iner ve onun ça- maşırlar üzerine eğilişini seyre - der, kendisi de kâh babasının kir mızı mendilini, kâh başka bir pa- çavrayı yıkamağa yeltenirdi. Ken- di yaşında başka çocuklar bulun- makla beraber, bir oyun arkadaşı edinmek istemezdi. Her pazar annesiyle kiliseye gi- derlerdi. Orada her şey hoştu. Ha- va karardığı zaman duvarda asılı kandiller birer birer yakılırdı. Fa- kat en güzel şey musikiydi Külisedeki musiki âleti bir ar- monyomdan ibaretti ve yaşlıca, nazik bir kadın tarafından çalını- yordu. O, armonyomun önünde, arkası cemaste dönük olarak iskemlesi » ne oturur, ayakları podallara kuv- ösen ikrar avatar doldurmak için, onları bir iki do- İn işletir, arkasından musiki ge lirdi. Çocuk ve annesi onu severler - di. İlâhileri yüksek sesle okurlar- dı. Ekseriya söyledikleri bir şar- kıyı “Çalışıp zahmet çekerek, İTALİANA 31 İlkkânun 1938 tarihindeki umumi BİLÂNÇOSUDUR. AKTIF KASA . . PORTFÖY. HAZİNE BONOLARI" NUKUD . .. . .Lit 793.317.73135 vE VADESİZ : . 4.096.721.699.15 İTALYA DEVLETİ “TARAFINDAN TEMİNATLI, İTALYAN DEVLET ESHAMI. , ESHAM VE TAHVİLAT. . , RÖPORLAR BANKA AFİLASYONLARINA İŞTİRAKLER BORÇLU MUHABİRLER VE HESABI CARİLER , KABULLER DOLAYİSİLE BORÇLULAR. . . AVAL VE KEFALET DOLAYİSİLE BORÇLULAR , FİLYALLER VE SAİREYE MAHSUS EMLÂK. , MEFRUŞAT VE TESİSAT... , 566.041.656.10 135.068.304.40 107.284.060.50 224.676.933.30 2.353.588.526.75 175.040.371.70 304.804 333.35 143.589,000.— 8.900.132.619.80 Meclisi İdare azalığı kefaleti: MEVDU MENKUL KİYMETLER Teminat olarak Emanet olarak KÂR VE ZARAR HESABI Lu 9.520.152. 917.724.802. 8.461,466.770,— 9.38B.711.724.— Lİt 18.288.84434360 HARÇLAR VE MASRAFLAR TASARRUF MEVDUATI VE AİLE SANDIĞI FAİZLERİ İDARE MESARİFİ VERGİ VE RÜSUM .. TESİSAT AMORTİSMANI 1939 YILINA AİT REESKONT . SENEİ HAZIRA SAFi KÂRI - Lit 33.209,56030 153.217.71450 14454.138.20 2416.967.05 9.947.0565.15 85.800.434.95 Lit 240.124.891.15 RESMİ SERMAYE ,.... İHTİYAT AKÇESİ HİSSEDARAN DİVİDAND HESABI | vii e imc aş TASARRUF MEVDUATI VE AİLE SANDIĞI . PASİF . kit 700,000,000.— 151.087.696.85 147.165. — 1.702.859.283.— ALACAKLI MUHABİRLER VE HESABI CARİLER 5.157 240.822.20 BERAYİ TAHSİL SENEDAT MUDİLERİ. . TİCARİ KABULLER : . « 235.788.829.10 175.040.371.70 AVAL VE KEFALET DOLAYİSİLE ALACAKLI LAR e ye MUVAKKAT VE “MUHTELİF “HESAPLAR MÜTEDAVİL ÇEKLER . ... 1939 YILINA AİT REESKONT. . GEÇEN YILDAN MÜDEVVER KÂR . SENEİ HAZIRA SaFi KÂRI . . 304.804.335.35 169.473.B3B.10 251.217.526.80 9.947.056.15 6.725.280.80 . 35.000,434.95 B.990.132.619,60 Meclisi İdare azalığı kefaleti: MENKUL KIYMETLER Li MUDİLERİ Teminat olarak Emanet olarak 9.520.152. 917.724.802. — 8.461.466.770.—- 9.388.711.724.— Lit 18.288.844 343.60 Sasa TEMETTÜLER PORTFÖY İSKONTOSU VE DEVLET ESHAMI FAİZLERİ , . MUHTELİF HESABI CARİ FAİZLERİ N RÖPOR FAİZLERİ . . . : .Lit 96.285.078.70 94.833.667.50 5.581.106.60 İŞTİRAKLER, KUPONLAR VE MENKUL KIY. METLER ÜZ.KÂR. . KOMİSYONLAR VE MUHTELİF KARLAR | : EMLÂK GELİRLERİ . .... 23 27 596.689 35 20 073.053.890 4706. 295.20 20 12480115 | Ti 3 diye taganni ederler ve armon - yom ilâve eder gibi gelirdi: “Ha! Ha! Hal Çalışıp zahmet çekerek! Ha, ha, ha!,, Bu güzel nağme, ha- va yağmurlu olsa bile, dinlemek için gelmeğe değerdi. Bir gün kilisede bir çay verili yordu. Ana oğul, gitmişlerdi. Tah. ta siralar uzun masaların etrafına dizilmişti. Tabaklar sandoviçler, bisküvitler, tatlı keklerle doluy - du. Çay bardakları elden ele ma- sanın öbür ucuna kadar geçirili- yordu. Birisi taganniye başladı: “Soframızda hazırol, Tanrım. ,, Sabahtanberi yalnız, kahvaltı ile duran ve başlamak için sabırsızlar nan küçük çocuğa bu ilâhi ne ka dar uzun gelmişti. İlâhi devam et- tiği müddetçe hep masadaki ta - baklara bakıyor, en üstte duran bir sandoviçi gizlice gözüne kes- tiriyordu. Fakat ilâhi bitince uzun sakallı bir adam eğildi ve o san- doviçi ahverdi. Küçük çocuk mah- sun mahsum. verine oturdu ve W- zun müddet bir şey yemedi. ay pek eğlenceli değildi. Fa- kat, sonradan havayı değiş- tiren bazı şeyler oldu. Kilisenin iç tarafında küçük bir elbise odası vardı; güzel armonyom, salonu ge- nişletmek için çay günü oraya sü- rülmüştü. Çocuk onu orada bül - da, parmaklarını fildişi anahtar- lara dokundurduğu zaman kalbi Süratle çarpıyordu. İskemleyi al tına çekti ve ses vermiyen anah - tarlar üzerinde parmaklarını oy- natmıya başladı. Fakat bundan çabuk bıkarak, pedallara bastı. İçeriye doğru ha- vanın hücumunu dinlerken bir no- taya dokundu. Gür bir ses çil fakat şapka, elbise yığınları gü rültüyü yalnız o odaya hapsedi- yor gibiydi. Dışarıda hep beraber konuşan kalabalığın hurıltısı var- dı. Biraz daha cesaret buldu ve birdenbire ellerinin altından bir nağme yükseldi: “Çalışıp zahmet çekerek.. Ha, ha, ha!,,, Korku i- çindeydi ve mesuttu. Fakat bütün gayretlerine rağmen birinci satı rın gerisini çıkaramadı. “Musikii” diye içini çekti ve annesini aramağa koştu. Annesi sofrayı temizliyen kadma yardım ediyordu. Yanına yaklaştı “birşey söylemek istiyorum.” diye fısılde- dı: “Gel ve çaldığım armonimi dinle?” Kabahali kabahatli yavaşça el. bise odasma sokuldular. Çocuğun yüzünde penbe bir renk vardı, he- yecanlıydı. — Dinle! diye bağırdı. Ayaklı- riyle pedala bastı. Emniyetle ve tekrar tekrar İlihinin ilk satırmı çaldı. Annesi genç bir kız gibi ya- nında eğilmişti. — Bir dakika dur! dedi. İkinci satıra çalış. Bir mucize kabilinden beraberce ikinci satırı buldular, Ne kadar mesuttular. Ses gittikçe büyüyor, Ala ya de onunla beraber artı yordu. Kapı açılıp tâ armon; u çalan Miss Atlass içeri ire makaldılar. Miss Atlass biraz sert- çe: , — Armoniyoma dokunmamalı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: