20 Mayıs 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

20 Mayıs 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© İstanbul okullar muhteliti ile Is- tanbul muhteliti dün Fenerbahçe sta nda karşılaştılar ve okullar takımı, çok güzel bir oyundan sonrü muhte- ti 4 - 2 mağlüp etti. Her iki takım sahaya şu kadrolar. Ja çıktılar: OKULLAR MUHTELİTİ: Cihat — © Osman, Bülent — Enis, Halil, Metii Bülent, Hüseyin, Cihat, Niyazi, Tarık. “© İSTANBUL MUHTELİTİ, Memet — lastardi, Drake — Azevir, Bülyen, İbrahim — Mustafa, Bambino, EH “kı, Şeref, Diran © © Halim Şazi Tezcati. w Soldan açilan ilk o hücumda ğın . güzel bir ortası Hü- “seyinin önüne düştü. Sıkı bir şüt ve p ağlara takılarak mektepliler ilk ada birinci gollerini kazandılar. © Oyun mütevazin geçiyordu. Beşin- “ei dakikadan sonra klüpler mühtöliti oyuna hâkim olmağa başladı. Fakat hacim hattının anlaşamaması ne- tice almalarma mâni oluyordu. b 20 inci dakikada ortadan bir hü- “ cumda Niyazi topu Tarığa geçirdi. Tarık sürdü ve ortaladı. Kalecinin tereddüdünden istifade eden Bülent, mekteplilerin ikinci golünü de yaptı. Birinci devrenin bu gölden sonra “geçen müddeti karşılıklı hücumlar- la cereyan etti ve netice bu şekilde kalarak okullar muhtelitinin 2 - 0 lehine kapandı. İkinci devrede Klüpler mubhtelitinde ufak bir ta- dilât yapıldı. Mustafanın yerine Şa- hap almmıştı. Klüpler mühtelii o- yuna canlı başladı ve derhal okullar > kelesine indiler. Şerefin çok sıki bir ütünü. Cihat güçlükle kurtardı. Üçüncü dakikada soldan bir hü zl “eumda Tarığın bir ortasını önü boş “olduğu halde topu ayuta atmak su- le muhakkak bir gol fırsatı ka Oyun mütevazin.. Birinci devreye nazaran daha zevkli ve heyecanlı o- Tuyordu. Beşinci dakikada sağdan bir | hücumunda Hüseyin topu or- a gönderdi. Niyazi bir kafa vuru- üçüncü okul golünü de kezandır- mış oldu. — Yedinci dakikada klüpler muhteli- Hi, muhacimleri, okullar kalesine in- diler. Bambino topu Hakkıya geçir- “di Sıkı bir şüt ve top okullar kalesi ağlarına takıldı ve birinci gol bu su- tle kaydedilmiş oldu. Bu gölü ta- “kip eden bir hücumda okullar mer- “kez muhneimi Cihat, kaleci ile karşı karşıya kaldığı halde topu Mehime- — dirrellerine verdi. 35 inel dakikada okullar müdafaa- sı Dirapı kasdi bir hareketle durdür- “dular. hakem penaltı cezasile teezi- e etti. Lastardi, bunu göle çevirdi. Vaziyet 3 - 2 oldu. 42 inci daklkada Cihat. Tarıktan aldığı bir pasla topu sürdü ve siki “bir şütle dördüncü okullar gölünü Her iki muhtelit takım çe dünkü maçtan evvel birarada Atletizm Müsabakaları Mektepliler Muhteliti 4-2 Maçı Kazandı Dünkü atletizm müsabakala- rından bir görünüş ana Bugünkü ax Spor Hareketleri Bugün, Kadıköy Fenerbahçe stadında şehirler arasındaki at- Ş letizm müsabakalarına devam €- $ dilecektir. i, ". Taksim stadında da Yüugos - Tav takımı Pora İle karşılaşa - * caktır. Bu müsabaka spor me - N râklıları tarafından alâka ile beklenmektedir, ar de yapmış oldu. Maç ta bu suretle 4 - 2 okullar miuhtelitinin gelibiyeti- le neticelendi. Atletizm Neticeleri Fenerbahçe stadında idman şeplik- lerinden sonra, yedi, sekiz bin kişilik bir seyirci kütlesi önünde evvelâ 1s. tanbul, Ankara, İzmir arasında atle- izm müsabakaları yapıldı. Düne ka- dar görülmemiş bir şekilde büyük bir intizamla yapılan atletizm müsa- bakalarında aşağıdaki dereceler &- lındı: * OMO MANİALI: 1 — Vasfi Çistanbel) 2 — Süha (İzmir): e Yayru Gs tanbul) 4 — Kömli (Ankara) 5 — Hiyri (Ankara) 6 — ANİ (izmir) dere- <e 161.10, YÜKSEK * 'ATLAMA:-1 - Süreyya stanbul) 2 — Jerfi (Ankara). 3 — Galip (Ankara) derece Ili, GÜLLE ATMA: 1 — Aret “Üstan- bul) 2 — Şeri? (İstanbul) $ — Sühn (İstanbul) derece 13.22” 100 METRE 1 — İrfan (İstanbul) 3 — Cemil (İzmir) 3 — Vedat (İstan- bul) derece 113. 1500 METRE: 1 — Adnan (Ankara) TEE EEE EEE, sim. Hüseyin (İstanbul) 3 — İbrahim (İstanbul) derece 4.184 Bu koşu günün en heyecanlı mü- sabakam oldu, Ankaralı genç kapicu Adnan gözel bir koşu yaparak. An- karaya yegâne birinciliği kazandırdı. GİRİT: 1 — Şerit (İstanbulj 3 — * (İstanbul) 3 — Mustafa (An- derece 48.1 UZUN ATLA 1 — Muzaffer * (İstanbul) 2 — Vakur (İzmir) 3 Örer (Ankara) derese A0 Yeni Tür- kiye rekoru ölde edildi. O MELER YE mm Çe bul) derece 4X4 1 — İstanbul 2 — Ankara 3 — İzmir derece 3398./10, Umumi tasnifte Istanbul 130 pu- van, Ankara 58 puvan, İzmir de 52 puvan aldılar, Bugün müsabakalara yine Fener stadında devam edilecektir. Matbuat takımı galip Dün Şerel stadında da 19 Mayıs gençlik bayramı kutlandı, Resmi ge- çitten sonra Matbuat takım. iki bin kişilik bir seyirci kalabalığı önünde Beşiktaş tekaütlerile karşılaştı. Takımlar sahaya şu kadrolarla çık- tılar; Matbuat: Nejat - Osman Münir, Ercüment - Salâhattin, Celâl, Fuat - Şazi, Ulvi, Sedat, Ahmet Adem, Be- — Zaro (İstan Beşiktaş tekaütleri: Mecdi - Tev fik, Rüştü - Munmmer, Cavit, Şev-| ket - Şeref, Şükrü, Edip, Nuri, Per- tev. Hakem: Bu maçların değişmez i- darecisi Ahmet Ihsandı. İlk Beşiktaş golünü devre orfala- rında kalecinin lüzumsuz bir çikişin- İdan istifde eden Edip kaydetti. O- yün bundan sonra çok sıkı geçti, Fa- kat devre | - 0 Beşiktaş Jehine ka- pandı. Ikinci devre çok canlı başladı. Seri bir oyun oluyordu. Şaziye, Tevfik kağdi bir hareket yaptı ve penaltı verildi, Celâl bunu gole tahvil ede- rek beraberliği temin etti. Bundan sonra açılan Matbuatirlar devre ortalarına doğru Ahmet Ade- min şahsi bir hücumile güzel hir gol kazandılar. Oyun Matbuatın hâkimi- yeti altına girmişti. Devre sonlarına doğru Ahmet Adem üçüncü golü de kaydetti ve maç ta 3 - 1 Matbuat le- hine neticelendi. Dünkü ziyaretler Beden Terbiyesi Istanbul bölgesi adına bir heyet dün öğleden #owrs Edirnekapıdaki şehitliğe bir çelenk koy'muştür. , Bölge büro şefi Halit, Omer ve Hü- seyindeni mürekkep olan ayni heyet Guraba ve Gümüşsuyu hastanelerini de ziyaret ederek Istanbul sporcuları namtna kendilerine sağlık dilemiş ve hastalara sureti mahsusada bhazırla- nan sigara ve kolonyaları tevzi et- miştir. Acı Bir Kayıp Ahmet Ağaoğlu Dü (Baştarajı 1 iweidej rikler kongresine iştirak etti. Kon- gre, bu tetkiknamenin tabıma ka- rar verdi. Pariste altı sene kaldı. 1894 te avdet ederken 4 ay kadar da Istanbulda bulundu İ Oradan memleketi olan Azar- baycaha giderek muallimlik ve ga- zetevilikle hizmete başladı. 1905 hürriyetinden istifade ederek, Hö- | seyin zade Ali Beyle beraber bir. İ sene kadar Hayat gözetesinde ça- lıştı. Sonra müstakillen “İrşad,, 1 çıkardı. Kitap halinde ilk eseri Tus- ça yazılmış olan “İslâma göre ve Islâm âleminde kadın” dır. En bü- yük kurtuluş çaresi olarak Islâm kadını ile Islâm elifhasının aslshı- nı görüyor. İslâm kudsiyetine me- şum tesir yaptığı için İraniliğe düş- mandır. 1908 Meşrutiyetinden son- ra, Ahmet Bey de Türkiyeye gel- di. Gazetecilik yaptı, Uzun müd- İ det “Tercümam Hakikat, başmu- harrirliğinde bulundu. Darülfü - nunda. müderrisliği vardır. Malta- ya sürülenler arasında idi. Anka” raya avdetinde, Matbuat müdürlü- üne tayin edildi. İki devrede me- nuyordu. ilânındanberi, maf- buat hayatımızda, onun kadar çok yazi yazmış, muhtelif gazete ve mecmuslara onun kadar fazla ma- kale yetiştirmiş muharrir nadirdi. Şark ve garbın dört beş Tisanna vukufu sayesinde geniş malümatlı bir gazetecilik yaptı. Tabedilmemiş bulunan altı tane eseri daha vardır ki, onlar da ya- kında basılacaktır. g * Merhumun cenazesi, bugün saat on birde Teşvikiyedeki svinden kal "dıyılarak Periköyündeki Aile me- xarlığıma defnedilecektir. Ağnoğlunun ölümü, memleket i- gin cidden çok büyük bir kayıptır. Kederli ailesine taziyetlerimizi su- narız. Süleyman Sırrı Gedik dün gece vefat etti Teessürle öğrendiğimize (göre, Trabzon Mebusu Süleyman Sır: Gedik te dün gece vefat etmiştir. Bi- rinci Büyük Millet Meelisindenberi Trsbzon Mebüsu bulunan merhum, elli yılı geçen müddet zarfında muh- telif vazife ve memüriyetlerde bu- lunmuştur. Cenazesi bugün Kadıkö- yündeki evinden kaldırılarak Edir- nekapı şehitliğinde hazırlanan mak- bereye defnedilecektir. * AĞAOĞLUNUN Evinde Gördüklerim N' işantaşındaki evin kapısından içeriye adımımı atarken, bir ibuta girer gibiydim. O anda, yüreğim, her se İ vilen ölüye birlikte, beni “biraz daha öldüren o mesleki ( eziyetin yükünü de taştyordu: Ağaoğlu Ah- met için ağlamak, içimin ferman dinlemez ihtiyaciydı. Fakat, © ha- leti ruhiye içinde Ağaoğlunu yaz- mak, benim için bir vazife değil, çok ezici bir ceza idi. Ve ben Ağa- oğlu Abdurrahmanın elini sıkar - ken, bu cezya nasıl katlanacağı - mı düşünüyordum. Okuyucuları, kendilerine, A- ğoağlu Ahmedin son günlerini na- sıl geçirdiğini anlatmamı bekleye- cekler. Sevgiden doğan bu masum meşru, tabii ve haklı tecessüsü gi- dermek te benim vazilem. Fakat, elimi sıkarken, bir çocuk gibi hiç- kıran öksüz dostumun, göz © yaşt tuzu ile yanmış ve kızarmış göz - lerine bakınca, cesaretim büsbü - tün kırıliyor: O, Ağaoğlu Ahme - din, beş öksüzünden biri. Ve be - nim en az yirmi yıllık dostum. Bu kapkara günde, onunla bir güzete- ci gibi konuşabilir miyim? Kafarsın içinde: “ — Haydi beni sorsana!?” Diye kırıtan bir yığın sual, a- deta benimle eğleniyor: Vasiyeti var mi? «— Nasıl öldü? Son bir resmi yok mu? Merhum Ahmet Ağaoğlu “.— Son söz olarak ne söyledi?” Bir ölünün en yakinlarına yâ- ni en muztarip bıraktığı insanlara, bu süalleri sormanın zorluğunu dü şünürseniz, her büyük Kayıbın ar- kasindan, gözlerinizin önüne İki sütun yazı uzatan gazetecinin et - lattığı manevi vartayı kestirmekte güçlük çekmezsiniz... Hele bu suslleri, payansız bir saygı ile sevdiğim Ağaoğlunun ar kasımdan... Ve onun oğullarına, ve- ya kızlarına sormak*., Hayır. Eğer her birini (o birer üyük, küçük kardeş gibi sevdi - ği im o öksüzler, bana içlerini ken- diliklerinden dökmeselerdi, vazi- femi yerine getiremiyeceğim mu - hakkaktı!. Üst kattaki salona girince en - Tailikia KI, Ageğ'ü eme; etrafı beş çocuğu ile çevrili bir ya- tağın içinde ölmüştür: Bir köşedi “ — Baba Baba. Hani - sen: “İnsanlar fenalık etmemelidirle, derdin? Hani sen, fenalığın düş - manı idin? Bize nasıl fenalık ettin Baba?.. Nasıl”... Nasıl?” diye hiç- kıran Tezere bakıyorum: Ağaoğ - un en büyük kızı bugün, An - kara kız lisesinin müdiresidir. Fa- kat Türkiyenin erkek liselerine gi- ren İlk kadın muallimi olan Tezer, bugün talebelerinden daha çocük! Diğer bir köşede: Ağaoğlunun diğer kızı Süreyya oturuyor... Ağ lamiyor Fakat göz pınarlarında bi rer Göl kuruluğu var. Memleketin ilk kadın avukatı olan — Süreyya, bugün, ömrünün en büyük davası nı kaybetmiş gibi! Elektrik mühendisi Abdurrah- manla, İç Ticaret Umum (Müdür muavini Samed benim yanımda - lar! Belli ki onlar, kendilerine mi- ras kalan babalık vazifelerini ba- şarabilmek — için, iradelerinin son zerrelerini harcıyorlar... Bu de - rumi mücadele, benizlerinin olan - ca kanını içmiş. İkisi de gözlerinin olanca şef - katiyle, Süreyyanın yanında otu - ran Gültekine bakıyorlar. Huku - kun üçüncü sınıfında oku; Gül tekin Ağaoğlunun en küçük kızı - dır. Abdurrahman: “-- Babam, diyor, onu hepimi ze emanet etti! Şimdi iki anası, ve iki babası var onun! Ben, hiç bir insanın ölürken şuurunu o derece muhafaza ede - bildiğini sanmıyorum. Biliyorsun: Altı senedir anfi - zen hastalığı vardi. Geçen Salı gü- nü, müthiş bir kriz geldi. Ben An- karaya telgraf çektim. Çünkü Te - zer de, Süreyya da, Samed de 0 - rada idiler, Telgrafı en evvel alan Te- zer olmuş: İlk tayyare ile yetişti. Babam ondan, Samedle Süreyyayı sordu. Tezer: — Onlar da gelecekler!” de - di. Bu cevabı alınca, bana döndü, ve sordu: ye “— Sen mi çağırdın onları da? Önüme baktım, Onun o anda sa - Hayata Gözlerini Yumdu vurduğu acı kahkahayı unutamı - yacağım: “— Alerin sana açık göz, dedi, demek sen de anladın işin sona gel diğini?” Sonra gülümsiyerek devem etti! Ben anladım, hattö seni bi- mde olmadığın halde anladın da, doktorlar hâlâ anlayamadıla Fakat, telgraflarla telâ seydin kardeşleri: Şimdi: “Ba- bamız ölecek!” diye izin alıp gele cekler. Fakat kazara ölmeyiverir. sem, âmirlerine mahcup olacak lar! Bu sözleri; büyük neşe söylerken, birden gözleri ve: “ — İyi ettin çağırdığına! dedi Sonra hıçkırdı: “ — Mahcup olmıyacaklar!... Ş suru kadar iradesi de yerin- deydi: Kendisini töplamak- la zorluk çekmedi: Saati (o sordu. Kaçta yanında bulunabilecekleri - ni öğrendi, ve gülümsiyerek: “— Iyi. dedi. O kadar vaktim var. Böklerim!,, Bu konuşmadan sohv'a sık sik sa- ati soruyor. Başka bir şey söylemi- yordu. Nihayet evvelki gün, beşi- miz de başucuna toplanmıştık. He- pimize sımsıkı sarıldı. En sonra, sıra Gültekine gelmişti. Onu br rakmadan bize: '— Işte böyle.. dedi. Hep bera- ber.. Daima beraber olun.. Boynu- nuz eğilmesin.. Mmsâhın boynu, yaş ağaç gibidir. Bir defa bükülünce, bir daha doğrulmaz! Yalnız mad- di zevkler için boyun eğerek yaşa- yıp ölmek, sefil bir hakikattir. Fa- kat haksızlığa boyun eğmeden, ka- vuk sallamadan yaşayıp ölmek, in- suna maridi-zevkler tenin edeme se bile... İhtişamıldr.. Bu harciilem gibi görünen söz ler, boyun eğmeden ölen babama ne kadar yaraşıyordu Yarabbim.. O anda o, hakikaten muhteşemdi! Bize söylediği son sözler. Gülteki- ne dafrdi. Onu bağrma daha fazla bastı ve: *.- Bunu, dedi, size bırakıyo- rum... İçinizde benini ne kadar ye- rim varsa buna verin!” Sonra hemşiresine dönerek gül- dü: “ — Öbür güne hazır ol: Eğer yanılmıyorsam, yetmiş yıllık per- de, öbür gün kapanacak! Fakat sa- le, verme - içinde doldu, üzüleyim orum. Beş yâvrüm, yanı başimda.. Hepsi de hayati karşı silâhir. Içimde hiçbir endişe yok, Vicdanım, hiç bir ha- tanın, hiçbir fenalığın azabile 8ız- lamıyar. O anda gözleri yine dol- du. Hemşiresinin elini sıkarak: Ve ben, dedi; yetmiş sene... Böyle tahat rahat ölebilmek için yaşadım.. Muradına eren bir Mmsa- nn arkasmdan ağlanır m1?,, Iztıraba mukavemeti iflâs eden Abdurrahman Ağaoğlu, hıçkıra, hıçkıra: “. Evet. diyor. Ağlanır baha. Asıl onların arkasından. Oyle ö- lenlerin arkasından., Senin arkan- dan ağlanır baba... Kendini taze bir zorla toplayıp banu dönerek- -— Babam, diyor, hemşiresine öleceğini söylediğigün ö * etmiş yaşma kadar elinden bırakmadığı “kalemi, hiç paslanmamış, körlenmemiş bir kı- hıç gibi * haksızlığın taş suratıma savuran AğtoğluAhmedir mesit öldüğünden kim şüphelenebilir? Şimdi onun yattığı odadayım: Sokaktan bayram - şarkıları söyli- yen mekteplilerin neşeli sesleri ge- iyor. Ve milletinin en büyük bay- ramını yaşadığı bir gönde ölen A- ğaoğlunun yüzü mütebessim Bu bayram şarkılarım dinliyor sanır- şmız.. Naci SADULLAH

Bu sayıdan diğer sayfalar: