27 Haziran 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

27 Haziran 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21-6.939 27 Haziran 939 TAN ABONE BEDELİ Ecnebi 1 Sene Kİ 2800 Kr s Ay 10 " sAy wo * 1Ay s0 » Milletlerarası posta ittihadına dahil olmıyan memleketler için bone bedeli müddet sırasiyle 40, 16, 9, 3,3 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 28 kuruştur. Cevap İçin mektuplara 10 kuruşluk pul ilâveci Mizımdır. Memleket İçinde Hava Yolları ürk « Fransız anlaşması üzeri. ne Hatayın anavatana ilhakı kararlaşınca, hâdiseleri yerinde tes. pit etmek itiyadında bulunan TAN yeni vilâyetimizdeki | intıbaları yazı ve resimle tespit ederek okuyucula. rma bildirmek ihtiyacın duydu. O sabah bir muharririni ve foto muha. birini tayyare ile Adan. gönder » di. Arkadaşlarımız evvelki gün sa » bahleyin İstanbuldan ayrıldılar, Öğ. leden sonra Adanada, ötesi gün de Antakyada idiler Dünkü nüshamızda da ilk intibalarım bildirmek imkân hasıl oldu. - * Dünyanın her tarafımda hava se - ferleri nakil vasıtalarınm en kon » forlusu, en kolayı, en rahatı ve en az tehlikeli olanı telâkki edilir. Her yerde tayyareler tren ve otomobilin yerini almaktadir. Hattâ bazı mem. leketlerde hava seferlerinin kesre - tinden ve gördüğü rağbetten dolayı Vagonli kumpanyası iş yapama - maktadır, Bizde havn seferleri yeni başla - mıştır, İlk zamanlar, her yeni şeye karşı olduğu gibi, hava seferlerine karşı bir itimatsızlık, bir o lâkaydi vardı, Türkiyede ilk tren işlemeğe başladığı zaman da üç sene yolcu bulamamıştı. Fakat hava seferlerine | dar uzun sürmedi, Bu sene memle » ket içinde nakliyat yapan tayyare - lerde yer bulmak güçleşmiştir. An - kara ile İstanbul arasında işleyen seferleri arttırmak mecburiyeti ha. sıl olmuştur. Ve Münakale Vekâleti. nin ihtiyacı karşılamak için yeni ylocu tayyareleri sipariş etmek üze. re olduğu haber verilmektedir. Hava seferlerinin elde ettiği bu muvaffakıyet hepimizi sevindirecek bir hâdisedir. Çünkü muhtelif şehir. lerimizi birbirine bağlayan hava se. ferlerine, biz herkesten ziyade muh- tacız. Hava seferlerinin © çoğalması, memleketin bünyesi içinde kanın sü. ratle dolaşması demektir. Bir bün - yede kan ne kadar muntazam seyre. derse, o bünye o kadar sıhhatli sayı. b / * İstanbul beynelmilel hava yolla rının da uğrağı olmak üzeredir, evvel Berlin İle İstan - a muntazam hava sefer. leri başlamıştır. Ve bu seferler her. gün kâfi derecede yolcu bulmakta dır. İstanbulla Bükreş © arasında da hergün işleyen muntazam hava se « ferleri vardır, Haber aldığımıza göre İngilizle - rin İmperial Airway kumpanyası da Londradan Antina tarikiyle Afrika. | ya giden tayyarelerinin İstanbuldan | geçmesi arzusunu izhar etmiştir. Bu şirket yakında İstanbulda bir şube vücude getirecektir. Vaktiyle İstanbulla Brendizi a - rasında işleyen İtalyanların Aero - Express şirketi de bu seferleri ihya etmek tasavvurundadır, Bu suretle İstanbul © Avrupanın ber tarafına işleyen hava seferleri - nin merkezi olacaktır, Avrupa ile yapılacak bü havai ir. tibat, dahildeki hava seferlerinin de artmasını temine yarayacaktır. a ma Görele Muallimleri Maaş Alamıyorlar Görele, (TAN) — İlkmeklep mu. alimleri mayistanberi maaş alama - mışlardır. Bu halin ağustos sonları. na kadar devam edeceği söylenil - mektedir. Muallimler müşkül vazi - yette bulunuyor. TAN Gramercilikte Geri Kalmamızın Sebepleri YAZAN | Ahmet Cevat EMRE | kullarımızdan gramer dersinin bir kaç yıldan- beri kalkmış olması : faydalı bir sınama oldu: Ana dilinin gramersiz öğretilebileceği da- vası bu sınamadan haklı çık- madı, Yazık ki bu uzun tec - rübe: yalnız. talebelerin elin- de bulunacak ve öğretmenle- re kılavuzluk edecek bir ki- taba olan ihtiyacı hissettirdi, fakat bu gerekli kitabın nasıl olması lâzım geldiği üzerine “hakiki bir fikir vermeğe kâ- fi gelmedi eşi bizim için başka derslere benzemez; hesap, hendese veya fizik okutmak me - totları, bütün memleketler için bir olduğu gibi, konularının sınıflara üleştirilmesi de yüksek kültürü o. len her memlekette olmuş bitmiş işlerdendir. Konkre ve abstre ilim. ler için bütün Avrupa — dilleriyle yazılmış mükemmel ders kitapla. zı ve manlieller vardır, bizim için onlardan birini veya bir kaçmı seçip dilimize çevirmekten başka yapacak bir şey kalmıyor. Ancak gramerde bu kolay yoldan gitme. mize imkân yoktur; bundan dola. yı gramercilikte çok geri kalmış bulunuyoruz. ramercilikteki gertiigimizin sebeplerini şöyle hulâsa e - debiliriz: . Bütün konkre ve absfre i Nmler uluslar arası olduğu halde gramer, bütün anane konu ları gibi, tamamıyle ulusaldır. Her dilin grameri yalnız o dili öğret - Br'Sa" İmei vardır. Her dil ailesi nin kendine mahsus bir morfoloji ve sentaks gelişmesi de vardır; gramer bu gelişmenin irdemleriy.. le (etütleriyle) kurulmalı, ve ku - rulurken terimler de dilin yapısı. na uygun olarak konulmalıdır. Gramer denilen ulusal anane konusunun ilmini orijinal irdem - İerle kurmak lâzım gelirken biz yabancı unsur ve o metodlardan kendimizi kurtaramadık. Türkçe üzerine yazılmış eserlerin en eski. si olan Küşgari Divanı (on birinci asır) dahi tamamiyle Arap sarfı - nın tekniği ile tertip olunmuştur. Bir asır evvel Abdurrahman Efen. dinin yazdığı Kıstasül . Beyan da Arap sarfının tekniği iledir. On - dan sonra gelen gağdaşlarımız da ayni yolda yürümüşler, yalnız es. ki arap sarfı unsurlarından bir ço. ğunun yerine Avrupa dillerinden, özlükle İransızcadan, alınmışları koymuşlardır. (Bu hatalı yoldan yalnız biz gitmiş değiliz: Hint Yunan - Arap gramerleri arasın da müşterek teknik unsurları bu. lunduğu gibi Aristonun, peripatis. yenlerin ve İskenderiye okulunun gramer bölümlerini de oLâtinler Avrupaya nakletmişlerdir; ve bu. gün hiç bir Avrupa dilinin tam ulusal grameri yapılmış ve genel okutumuna geçilmiş değildir; an - cak ulüsal ülküye yaklaşmakta ve doğru yolu bulup üzerinde yürü - mekte onlar bizi hiç şüphesiz fer. sah fersah geçmişlerdir.) > Bizde gramer irdemlerine o kadar uzak kalınmıştır ki, bu konunun nevileri bile meçhu - lümüzdür. Son asırda hep bir mak. satla, hep genel bakımdan, gra mer düşünülmüş ve yazılmıştır. Dil encümeninin gramer için bir metod araştırmasına kadar, bizde Yazılan bütün garamerler, “Rüştü. yelerde veya ilk ve ortaokullarda okutulan Kitaplardır. Bu kitaplar ise tahsis edildikleri hizmeti göre. bilmek çin haiz olmaları lâzım Hes len vasıfların çoğundan mahrum dur, çünkü bu vasıfları kazandıra.. bilecek şartlar aranmamış ve düşü. mülebilenlere de riayet olunma - mıştır. Meşrutiyet devrinde gra - m A mer için bazı pedagojik (esaslar (meselâ her kaideyi önce verile - cek misallerden çıkartmak usulü) resmi programlarda tavsiye olun. müuşken buna bile, yazılan gra - merlerde, şuurlu ve sıkı bir alâ » ka gösterilmemiştir. . Gramercilerimiz, baş tarif olarak, türkçe gramerin iyâ. ni yazdıkları kitabın) türkçeyi doğ. ru okutup yazdıracağını vaat ve i, lân ediyorlar; ancak hangi türk - çeyi? Okul çocukları öz dar çev - relerinde, ev, köy veya mahal lerinde, konuşulan türkçeyi renmiş olarak ve kullanabilerek mektebe gelirler Gramer kitabinin üstüne almak istediği rol bu dili öğ. retmekse, gramerin lüzumsuzluğu davası haklı olur. Gramercilerin misallerde kullandığı türkçe, çok defa, bu dar çevreler türkçesidir; bazen de gramercinin (o misalleri gszete ve roman diline kadar ge - nişkiyor; fakat bu dili de gramer. ci, sadece, ondan pek mahdut mi. saller teşkil etmekle öğretilmiş sa. yıyör. Devam edegelmekte olan emsile (paradigma) usulünden çok zayıf ve asil istenilenden uzak ne. ticeler alınabilir. Çünkü asıl iste. nilen, istenilmesi lâzım gelen şu. dur: Türkçenin kültür asırları â çinde kazanmış olduğu bütün an. loliş erdemlerini (kabiliyetlerini) okullulara sindirmek. Asıl ulusal türkçe, asırlardanberi gelip geçen büyük dil ve kalem sahiplerinin Yazai Türkiye spor muhiti İngiliz fut- bolcülerini misafir etti, Konukse- verliğimizin bütün vazife ve icap- ları yapıldı. İstanbuldaki maçta orta çapla bir oyunla misafirlere yenildik. Sızıltı çıkmadı. Bu sözü sevinerek kullanıyoruz; çünkü es- kiden maçlarda sızıltıya döğültü ye o kadar kanıksadık ki sızıltı çıkmıyan bir maç seyredebildik mi, gökten kudret helvası yağmış gibi sevinçle çırpmıyorduk. Sızıl- tısızlığın enderliğinden © derece yılmıştık. İkinci maç Ankarada yapıldı. Yirmi beş bin kişinin tatlı tatlı heyecanlandığı bu oyun da gös- terdi ki eğer biraz istersek spor- culuğun güzel vasıflarını eksiksiz. katkısız gösterebiliyoruz. Bunda Ankaragücü yenildi. Fukat üçüncü maç görülecek şeydi. Denilebilir ki yarı dünya- nın resmi mümessilleri orada bu- Tundular ve tabii hem kendileri, hem memleketleri hesabına seyre- dip not verdiler, Verilen bu not 2- çıktı: En iyi cinsinden on numara ve birkaç yıldız. Bu neticeden sporumuz ve mem- leketimiz hakkile övünelhlir. Bu maç bir top oyunundan ziyade bir centilmenlik ve yüksek karakter imtihanı mahiyetinde geçmiştir. Ve tam numara, çocukların yap- tıkları gözel göllerden önce bu imtihanın neticesi için verilmiş- tir. Veize düzmeğe düşkün, fakat çoğunu sakat halde ortaya atan es- ki bir dostum bu sefer çok yerin- de bir vecize buldu: Demirspor, gümüş oyun, altın karakter. İşte milli sportmenlik, Ben dostumun vecizesini şöyle Demirspor Altın Karakter Gümüş Oyun Aka GÜNDÜZ geliştirdikleri türkçedir ki, Ober Yazıcınm veya her © gramercinin kendi yazı ve konuşmalarında kul lanidığı türkçeden çok daha zen » gindir; bu türkçeyi, bütün ifade kabiliyetleriyle, henüz hiç bir gra- mercimiz araştırmış ve kitabında metotla okutmağa çalışmış değil. dir. Dil encümeninin bu metodu anlatmak ve kabul ettirmek için yaptığı teşebbüsten de henüz u - mulan yemişler derilmemiytir. Türkçenin bütün anlatış ka. biliyetlerini okul çocuklarına sin. diren bir gramer! İşte okullarda okutulacak gramerin böyle bir ülkü ve bü ülküye göre bir prog - ram ve metot altında yazılmış bir gramer olmalıdır. . Avrupada gramercilik sa « hasında, Aristo zamanının yadigârı olan ilimsizliklerden kur. tulmak için büyük gayretler sar. fedilmiş, bununla beraber orada da gramercilik genel olarak, tam gereken mihvere getirilmiş değil » dir. Ancak ülküsel gramerelliğin büyük zaferler kazanmış olduğu da şüphesizdir; bir kaç sene evvel, Fransada akademinin bir o buçuk iki asırdanberi hazırlamakta oldu. ğu ve nihayet heşretliği grame - rin uğradığı akıbet malümdur; 8. kademinin gramerini okullara sok. mıyacak kadar kuvvetlenen ilim. sel tenkidin zaferine bundan daha aşikâr tanık olmaz. Bizim gramer. cilikteki geriliğimizin bir sebebi izah ediyorum: Devlet Demiryol. larının çalışkan evlâtlarından kur rulan Demirspor, bir parlak gü- müş oyunla, bir altın karakter gösterdi. Zaten otuz bin Türkün ve yarı dünya mümessillerinin â- sıl alkışladıkları mühim taraf ta bu idi, Bu maç esnasında zevkten, he- Yetamdan, gururdan ve iftihardan gözü yaşaranlar çok oldu. Asır. lardanberi spor yapan bir mil tin kudretli ve kurtlaşmış bir ta- kımına yenilebilirlerdi.. Nitekim kendilerinden önceki arkadaşları yenildiler. Püf tarafı bu değil ki. Dikkat edilecek nokta oyun müd. detince gösterilen yüksek vasıf- lardır. Her üç klübümüz bu vasıf- ları göstermişler ve Demirspor, bütün sporeuluğumuzu temsil €- derek başa geçmiştir. Ben bu alanda yine bir oyun seyretmiştim. O gün bir havadan £ol için bir vatandaşın bir vatan daşa nasıl tekme attığını; birinin çelme, omuz darbelerile ötekini nasil baygın yuvarladığım görün- ce utancımdan yedi kat ye rin dibine O hem de tepe- takla - girmiştim. oŞimdi One kadar memnunum ki o birkaç tek- mecinin şahsi gafletlerini umuma teşmil ederek çirkin bir kanaat edinmemişim. o Edinseydim çok haksızlık ve insalfsızlık edecekmi- şim. Devlet Demiryolları idaresini ve bu yüksek değerde evlâtlarını bütün kalblerimizle tebrik eder- ken bir defa daha tekrarlıyalım, Türk sporunu kül halinde daima $u tablo içinde mütalea etmeliyiz: Demir spor, gümüş oyun, altın karakter. de gramerde henüz (o “yanlış” la “doğru” yu, asrımizin erişmiş ol. duğu ilimsel hakikatler dalresin » de araştırmamış olmamızdır. Eski yanlış tarif ve tasniflerle gramer yazmak, tıpkı; hava taz - yikınin niteliği ispat o edilmeden evvel yapıldığı gibi, tulumbalarda suyun yükselmesini “tabiatın boş. luktan korktuğu” na yormaktan farksızdır. 5 Öğretim işlerinde yabancı morfolojilerin tutmuş ol. duğu büyük yerin yazı dilimiz ve düşünüş, konuşuş sistemimiz üze. rindeki derin tesirleri gtamerci - likte en ciddi gerilik sebeplerin - den biridir. Çünkü bu tesirlerin hükmü altında, doğrudan, gramer. cinin zihniyeti tutulmuş bulun - maktadır. Genel olarak dili, ya - bancı morfolojilerin kapitülâsyon. larından kurtarmak gerekliği üze. rinde oy birliği vardır, Ancak, her gün bir kaç sülün yazı yazan ga. zeteci değil ya, yılda bir tefrika. lık hikâyesini yaratmakla ömrü. nü geçiren romancı bile yabancı morfolojilerin yerleşmiş mekaniz. masından kurtulmuş bir | zihinle kalemini kullanamıyor. Beri münevverlerin ağa beyleri hep medrese değil. se bile ona yakım bir rüştiye tahsi. linden geçmişler, estetiklerini de Serveti . Fünun edebiyat diliyle beslemişlerdir. Onların bir basa. mak küçük kardeşlerinin zoru ile yabancı morfolojilerin dilden atıl. masma karar verilmiştir. Bu ka - rar hemen tatbik edilmiş, ilk ve ortaokullardan arapça ve (farsça kaldırılmış, arkasından bu lisan - kullanılan şe - killeri dahi gramerlerden çıkarıl. mıştır. Ondanberi yetişen küçük « ler nesli içinde, artık bizim gibi a. rapçanın sarf şekilleriyle düşü - hen zihinler yoktur; ancak onların yarattığı edebi hayatta morfoloji eksikliği kendisini hissettirmek - tedir. Genç hesildeki morfoloji kıtlı. ğına çare bulmak en zorlayıcı bir zarurettir. Dil Encümeni ve Türk Dil Kurumu türkçenin morfoloji. $ine zemin olan zengin malzeme - Yi anketlerle toplamış, broşürler - le neşretmiştir; ancak gramer der. sinin kaldırılması üzerine bu ça - lışmalardan henüz ameli hiç bir fayda elde edilmemiştir. Yetişen ve yetişmekte olan genç nesillerin yabancı morfolojisinden kurtul muş olması ulusal bir kazançtır, ancak, öz Türk (morfolojisi ile, yetişmekte olan nesillerin zihinle. ri beslemedikçe türkçeden umulan feyizler, bereketli verimler elde edilemiyecektir. Gramercilikteki gerilikten kur - tulmak için ancak bu geriliğin se - bepleri üzerinde uzun uzun dur - | mak ve onları kaldırmağa çalış mak Jâzmdir. — Okullarımı. İ zın bütün sınıflarmda gramer ko. nularını ve öğretim yollarını araş. tınp bulmak, hiç şüphesiz, kültü. rümüzün bugünkü safhasında, en önemli ve en güç İştir. ———— — ————— Bekçiyi Vurdular Izmir, (TAN) — Kızıçullu mevki- inde bir yaralama vakası olmuş, iki kaysı hırsızı, bir bekçiyi tabanca ile ağır surette yaralamışlardır. Kaysı harsızları 20 yaşında Şevki oğlu Ham- di ve arkadaşı Hasan oğlu Ahmettir. Bunlar, Çiçekçi Alinin bahçesinden kaysı çalarlarken bekçi Rıdvan tara fından görülmüşler ve ağaç üzerin. den indirilmişlerdir. Aralarda kav- ga çıkmış, Hamdi cebinden bir ta- Ibanca çıkararak bekçiye dört el ateş etmiştir. Bekçi hastahanede ölmek ü- zeredir. Hamdi ve Ahmet yakalan. mışlardır. 5 —— FIKRA "O, Başka Dünya !,, Yazan: Şüküfe Nihal — Gazete! — Garete!., — Tan... Cümhuriyet... Akşam... Kısık, dalgasız sesin iniltisine ba- şımı çevirdim: Tramvay durak yerindeki süprün- tü vazosuna kapanmış bir alın... Çıp- lak omzuna asılı gazete destesini çekemiyen bir kol. Üstüne yırtık paçavralar gerilmiş, iğri büğrü iki odun parçasına dayalı, son hayat a- teşini körüklemiye çalışan bir göv- de... Ben bakınca, tek gözile gazete 2- hcıları Okolliyan baş doğruldu ve | kısık, dalgası sesi inledi: — Gazete!.. Akşamı. Cumhuri. | yet... Tan... Otuz beşlik bir gençti; © kadar bitkin, o kadar kirliydi ki, kimse, e- linden bir tek gazete veya bir para gerisi almıya cesaret edemezdi. Görmiyen gözlerini etrafında gez- direrek, son hayat ateşini körükle miye çalışan göğsünün mümkün kuvvetile, ancak yanındakilerin işi- tebileceği kadar söyleniyordu: — Gazete!.. Akşam... Cumhuri. | yet... Tan!... . Alıcılardan ümidini kesince, başı nı yine demire dayadı; arka arkaya gelen üç, beş öksürük yorulan göğ- o sünü büsbütün hırpalamıştı. Yüzü- nün yarısından görüyorum; dinlen mek için gözlerini yumuyrdu. ? Biraz sonra, yanında onun sini fından, daha kuvvetli, her halde kar. nı daha tok bir genç belirdi, Arkada. şının, üstüne paçavralar gerilmiş yamru yumru odunlara benziyen ba- caklarından, çıplak kemikli omuzla rından“onu tanıdı. Yumrüğile başı. mı bir İki muştaladız — Kaldır başını, be, moruk! Dü- şünüp durma, öyle, yolun ortasm- yay haline!., Ve, başı hâlâ demir vazoya dayali gazeteciyi kendine getirmek, yerin- den kımıldatmak İçin, omi kalçalarına bir iki yumruk ve indirdi : . — Ha, ha, ha, ha!.. Kaldır ini, bak şu gelip geçenlere; eğlendir bi- raz gönlünü.. Bak, hele, ben aldırı ediyor muyum? Bak hele, şu güz lere bak ta gönlün ferahlasın:.. : Ilık bir vaz ikindisi.. Genç kızlar, genç kadınlar renk renk elbiseleri renk renk çiçekli şapkalarile kı rın baharını şehre dökmüşler... 6 zilecek, eğlenilecek (oyerlere, tram- vaylara, vapurlara koşuşan insanlar... Otomobillerin köşelerine çekilmiş genç çiftler... Arkadaşının — bitmez, tük kalıkahalarından, o muztpliklerinden usanan hasta adam, nihayet ona bir cevap vermiş olmak için başını kal. rdı, bulanık gözlerile etrafın i gürültülü kalabalığı seçmiye uğraş" tı; sonra, elini, kendisinin mâ” dığı ve kendisini tarımıyan bir me uzattı? N — 0, dedi; o, başka dünyat Kütahyada Kiraz Bayramı ii Kütahya (TAN) — Asırlardan « | beri makalli âdetlerimizden bulunan 1 ve 2 temmuz kiraz bayrama, ga. yelerine uygun bir şekil U verilmesi kararlaştırılmıştır. ramı, bir meyva panayırı haline ge. tirilecektir, Vilâyetimiz içindeki bi tün kiraz müstahsilleri panayıra rak edecek, derece kazanan mahsu lerin sahiplerine hediye verilecek bayram müddetince eğlenilecektir. Muratlıda Sel Muratlı (TAN) — Sürekli yağ - murlardan sonra bir çok yerleri su basmıştır. Ergene suyu taşmıştir. sene mısır, gündöndü. karpuz ve - vun mahsullerinin çok bereketli o- lacağı söylenilmektedir. 934 senesindenberi Muratlıya » havalisine iskân edilip te henüz hay- van alamamış olan muhacirlere ö » küz vermeğe baslanılmıstır. İl ii

Bu sayıdan diğer sayfalar: