13 Temmuz 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

13 Temmuz 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

13.717.939 “13 Temmuz 939 | TAN ABONE BEDELİ İ Türkiye Ecnebi 1400 Kr. O 1 Sere 2800 Kr. | am BAy 10 " «0 say s0 * w ” 1Ay so " Milletlerarası posta itihadına dahil olmıyan memleketler için abone bedeli müddet sıresiyle 20, 16, 9, 35 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cavap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lieımdır. BOA Türk Matbuatı Organize Oluyor ürkiyede hemen bütün mes- lekler şu veya bu şekilde ör- ganize edilmiştir. Her birinin kendi. | ne göre teşkilâtı, garanti tertibatı, sigortaları, ve bunlardan doğan bir rdır, Yalnız memleketin de en büylik vazifeyi üze rine almış bulunan Türk matbuntı teşkilâtsız ve dağınık bir halde kak; mıştır. Dahiliye Vekili Faik Öztra- kın dediği gibi, devlet memleket | mesuliyetlerini hükümetle beraber | yükle; halde, Türk matbuu bugüne kadar kendisini organize et. meğe muvaffak olamamıştır. Bu meslek için olduğu kadar memleket için de bir eksiklikti, Ve bu noksanı bir an evvel izale etmek gerekti. İki sene evvel bu maksatla bir Basın Birliği kanunu vücude getirilmiş. fakat şimdiye kadar nedense bu ka- nunun tatbikine geçilememişti. İki üç gün evvel Ankarada topla- nan matbuat kongresi, Basın Birliği kanununun bu emrini yerine getirdi. ve Türk matbuntını organize etmeğe karar verdi. . Şimdiye kadar birkaç defa Ralkan devletlerindeki matbuat teşekkülle- rinin kendi mensuplarına yaptıkları —rmin himsvaden hi sütunlarda üipla'le bühmetlağaman oley cuları. mız hatırlarlar, Oralarda her mu. harririn hali ve istikbali sigortalıdır. Fikir işçisinin elinden tutulmuştur. Kafasile memlekete hizmet eden ler yardımsız, himayesiz, kimsesiz sokak ortasında bırakılmamıştır. Basın Birliği ile bizde de bütün meslek mensupları himayeye, yar. dıma mazhar olacak, hal ve istikbâ- linin sigorta edildiğini görerek hu- zur ile çalışmak imkânını bulacak. lardır. . Matbuat kongresi münasebetile tü. zerinde durulması lâzım gelen nokta- lardan biri de Dahiliye Vekili Faik Öztrak'ın Türk matbuatı hakkındaki telâkkisidir. Bütün demokrasilerde o matbuat dördüncü kuvvet olarak sayılır, İcra, teşri ve adâlet tevzi fonksiyon. larının yanında maibuala da yer ve. Ve bütün demokrat memleket. TAN Muharrir bu yazısında, gramerde devamlı araştırmalar yapmadığımızı söylüyor ve bu yüzden düşüli Grâmerde Yanlışlara Misaller Mainz milli bir kültür mevzuu olan gramer- de, milli araştırmalar yap- madığımız ve görüşlerimizi derinleştirmediğimiz için bü- yük yanlışlara düşmüş bulu- nuyoruz. Bunu yazarken kendimi öbür çağdaş gra- mercilerden ayırmıyorum. Bu yazıları ancak derin bir tet- kike dikkati çevirmek ve bundan sonra olsun eski yan- lışlara kendimizi kaptırma- mak için yazıyorum. Bahsetmek “istediğim hatalar pek çoktur, düzeltilmeleri de lâ- zımdır. Bir misal olarak, “sıyga-i sıla, veya “rabıta. mefüliyet,, isimleriyle gramerlere geçmiş olan söz nevini slalım; “İşittiğim 8öz, yazdığınız makale” terkiplerinde kullanılan işlttiğim, yazdığınız gibi kelimelerin mahiyeti, gelişme tarihine dayanan bir araş- tırma İle, tahkik edilmedi, ik, tarif ve izahlarında bir değil bir- kaç halaya düşülmüştür. İsmi yanlış, etimolojisi (iştikakı) lış, tasrif cihetinden fiile bağis- nışı yanlış, mâna bakımından te- vili yanlıştır. Az aşağıda, tarihi tetkik: suretile mahiyeti görüldük. ten sonra, ona rabıta veya sıla de- nemiyeceği ve “şuhudi maziden” .gı/gi katılarak teşkil ettirilemi. yeceği ahlaşılacaktır 0. iilden türeyen bu nevi sözle- re en eski Türk metni olan Orhon kitabelerinde çok ruslge- linmektedir: Küç bir tük üçün“(Tanrı) kuv- vet verdiği için”, bilmedük üçün “bilmediği, yani cehalet ve gaflet içinde kaldığı için”; öze kök tenğ- ri asra yağız yir kılındpkta “yu. kurda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldıkta”; oğlr (a) kanğıntey kılınmaduk erinç “oğullar babaları gibi yaratılmadık (— yaratılma mış) olmağla..” v. £. Burada açık açık şeklin “diği düğü,, değil -duk/dük olduğu gö- rülüyor. Bugün de “bir bildik”, “tanıdıklardan biri” gibi yerlerde bildik, tanıdık şeklini” kullanıyo- ruz. İsimsel olduğunu J. Deny de görmüş ve gramerine o suretle ge. irmiştir. Bizim gramercilerimiz bu fiil fer'ini şühudi maziden -gi/gi ilâvesiyle çıkarıyorlar, ve “fl gibi tasrif olunur” diyorlar, lerde matbuat bir âmme kontrolörü olarak telâkki edilir. Sayın Dahiliye: Vekili Türk mat. buatını yalnız bir kontrolör olarak görmekle iktifa etmiyor, onu devlet ve memleketin bütün o mesuliyetle. ini o hükümetle (birlikte O üze- rine alan ve bu yükü onunla paylaşan bir kuvvet olarak muhake, me ediyor, Bu telâkki Türk matbua. | ina rejimin verdiği kiymet ve e hemmiyeti İade ettiği için bizce çok mühimdir. Filhakika bugünkü Türk matbuatı, uzun bir olgunluk devresi geçirmiş, fakat bugün bu vazifesini hakkile ifa eden bir müessese olmuş. tur, Millet ve memleket meselele- rinde Türk matbuntı daima uyanık ve daima vazife başında bulunmus, ve daima kendisine düşen hisseyi şU- urla yapmağa çalışmıştır. Türk matbuatınn bu olgunluğun- da şeflerin ona çizdikleri yolun isa- beti, ve gazetelerin bu yolu takibe çalışmalar da müessir olmuştur. O- hun için Türk matbuatı sansüre ih- tiyaç göstermeden, eehir ve tazyike lüzum hissettirmeden, Dahiliye Ve- kilinin işaret ettiği vazifeyi şerefle, zevkle, şuurla ifa edebilecek derece» ye yükselmiştir. Halbuki bu fiil isimlerinin aldır &i ekler şahsi lâhika değildir, mu- zat ekleridir. (Affixes possessifs); “söz,, gibi bir ismi alıp sonuna mu- zafa mahsus olan şahıs eklerini g2. tirdiğimiz zaman sözüm,sözün, sözü sözümüz, sözünüz, sözleri, olur; bü- nun yerine meselâ “söyledik., fil ismi alınır, sonuna ayni şahış ek- leri getirilirse “söylediğim, söyle- diğin, söylediği, söylediğimiz, söy- iediğiniz, söyledikleri, olur. mu- ze! İsimlere mahsus olan şahıs ek- leri almakla “söyledik, ve “söz. aymİ isim kategorisine girer. Muzaf isimlere mahsus şahıs ek- lerini alan bu fiil isimlerinin, yine isimler gibi, mütemmim ekleri al. dığına da dikkat olununca” artık mahiyetleri üzerinde hiç bir şüp- he kalmaz: Söylediğimi ( sö. #ümü) yazdığıma (-- yazıma) v.5 olur, Açık açık isim olduğu gö- rülen bir 6öz nevinin sahis eklerine aldanarak til gibi tasrif olunduğu. nu bir gramer yazarsa en 6saslı bir hataya düşmüş olur. Bir kelime nevinin — mahiye- tinde aldanmak büyük yanlışlara düşürdüğü gibi etimolojisinde (iş- tikakında) aldanmak ta ayni dere- cede büyük hatalara sebep olur. Hakikatte etimoloji bakınundan, | kıldik şeklindeki fiil isimlerinin “suhudi mazi,, ile hiçbir ilgisi yok. tur. Orhon kitabelerinde, Divanında, bizim Fatihten önceki yazma kitaplarımızda “şuhudi ma- Zi, daima -dı/.di, bu fiil isimleri daima -duk/dük şeklindedir; dikkati şunun üstüne çevirmek is. tiyorum: Bu saydığımız eski me- tinlerin hepsinde boldı/ oldı, öldi gibi mazilerde kökün vokali 6ö olduğu halde ekin vokali 1i olur; Buna karşıt (zy) olurak “barduk, varduk”, “birdük/vird: şeklin- deki fiil isimlerinde kökün vokali dıştan geldiği salde (dantal) ekin vokali her yerde -u/ü- olar. “A- hengi - Savajt,, unvanı altında top- iâhan ve türkçenin essslı bir vasfı sayılan hâdiselerin bu zümresi de, böylece anlaşılıyor ki, genel kana- ate muhalif olarak, çok yenidir; bu da gramerlerimizin düştüğü hata lardan biridir, * ıldık şeklindeki fil isimle. rinin mahiyetini lâyıkile Dize bildirecek en önemli ve €n €s- ki kaynak Küşgârinin Diyanıdır. Bu değerli dil hazinesizin ikinci gIKGAAN GA Birinci say tasrada: hen munda turduk “ben burada ayağa kalktım”, olat evke kirdük “onlar eve girdiler”, men yarmak tirdük “ben para biriktirdim”, ol anı uf duk “o onu dövdü, gibi misaller vardır. Bu misallerde “kildık,, şek- lindeki fill isimlerini haber vazife- İSIRASI DÜŞTÜKÇE: sinde görüyoruz. Başka lehçelerde bugün dahi haber alarak bazı fül isimlerinin kullanılması dır. En çok — “kelken/gelgeh”, “ketken/# getgen,, şeklindeki fil isimleri bir çok lehçede böyle haber olarak ku)- Janılır; bundan başka bizim “gel. dikte,; gittikte, ; şeklindeki © kullanışımızla karşılanmak üzere, onlarda; “kelkende, ketkende, de- nilmektedir. Bu karşılaştırma “kıl dık, şeklindeki fiil isimlerinin ma. biyetini daha açık olarak meydana koymaktadır. Orhon kitabelerinde gördüğümüz men kazganduk (bin kazanmişım), kılındukta, kışladu! ta, budun ölüg iklig boldukın “millet ölü ve hasta olduğundan”, birtük üçün “verdiği içi gibi isimler de çok eskiden bu Gil is. minin anlattığı manalar üzerinde ir. bir fikir veri Bunların meçhul mana ile de an. laşılması çok eskidir, bunu yine Or- hon kitabelerinden anlıyoruz. Ora- dun: (kulkakın esiğdmedük) “ku. lakla işitilmemiş,, (közin körme- dük) “gözle görülmemiş, (ka- Zanladuk kağan) “kağanlığı tanım. ri iş kağan (hakan), v.s. m ni alabiliyoruz. İşte eski metinler arasında yapılacak araştırma bizim Fatihten önceki devrin yazma ki- taplarına nakledilir, oraden da da- ha yeni çağlara geçilirse “kıldık, şeklindeki fiil isimlerimizin geliş- me tarihini olduldça iyi kavramış 0- hataları ve yanlışlıkları anlatarak misaller veriyor: Yaptıgımız Turuz ve artık mahiyeti ve mana. ları üzerinde aldanmayız. * G gi sıygası,, veya “mefuliyet rabıtası,, isimleri * yabancı dillerin yapısından ve analizinden alınmış ilham ile konmuştur. Sıla Arapçanın yadigârıdır. Arapçada mefulü fiiline ulaştıran (vasleden) bir “elledhi,, vardır Ki, ona “sıla zamiri veya harfi, denilir. Bizde fiil maddesi tayin edici bir isim şek line girer; ulaşlırıcı “elicdhi,, nin rolünü gören mustakil bir “edat yoktur; bunun için ulaştırıcı eda- $s göre verilen isme de yer kalmaz. “Rübıta-i mefuliyet,, ismi ise fran. sızcanın tahlilinden alınmış ilham ile verilmiştir. Arapçanın “elied- hi, sine mukabil fransızcada “gue,, zamiri vardır; bu dilde bu zamire verilen “relatif,, İsmi gramercile. rimize “rabıta,, İsmini ilham et- miş, meçhul mâna da “mefuliyet,, tabirini doğurtmuştur. o “Rabitai mefuliyet,, denildikten sonra bir de mâna tevillerine girişilmiş, me- selâ (okuduğum kitap çok faydalı. dır) cümlesi, fransızcası düşünüle- rek, (bir kitap okudum, o kilap çok faydalıdır) suretinde iki kaziyeden çıkartılmıştır. Tarihi araştırmadan gıkan hakikat ise büsbütün başkü- dır. Bizde fiilden “kıldık, şeklinde, isimler türer, bunlar meçhul (pas. sif) mâna ile anlaşılır, diğer isim- ler gibi müzafa mahsus şahıs ek- lerini alır ve diğer isimlerin cümu ledeki bütün vazifelerini görür, ayni zamanda fiil gibi, binaya gö- rc mütemmim alır. Bu kadar basit olan bir dersin izahı için öyle çap- raşık sayfalar doldurulmuştur ki, karşılarında hayrete düşmemek mümkün değildir. * Genç Havacılarımı Ve Bir Kaç Rica A vkaradaki (Karpiç) in bahce kısmında oturuyorduk. So- lumuzdaki kapatılmış masaya dört genç gelip oturdu. Bunlardan üçü Türk, birisi hi kan Fransızdı. Dördünün de tayyareci olduğu ko- nuşmalarından ve formalarından anlaşılıyordu. Fransız galiba bir şeyler mütehassısı idi; üç gence bir imtihan muvaffakiyetleri veya başka bir kazançları şerefine ziya- fet çekiyordu. Gençlerimizin ne tayyarecisi oldukl pek bile- medik, fakat formaları lcivertti, yakalarının solunda birer tayyare alâmeti takılıydı, ve kollarınin yenlerinde ikişer tane ince sırma şerit vardı. Ücü de o kadar kibar, o kadar şen ve konuşmaların gelişinden anlaşıldığına göre o kadar muk- tedirdiler ki onların hesabıma bi. zim göğüslerimiz kabarıyordu. Kendi kendilerile pek az konuşu” yorlardı, fakat genç Fransızla bi- teviye... Öyle tuhafımıza gitti ki... Birisi habre fransızca söylüyor, öteki ü- çü habre türkçe ile karışık işaret- ler ediyorlar. Bununla beraber pekâlâ anlaşıyorlardı, Anlıyama- dıkları olursa uydurup oluruna bağlıyorlardı, Hakikat su idi ki Fransızın türkçe bildiği kadar, bi. zimkiler fransızca bilmiyorlardı, YAZAN: Aka Gündüz hattâ hiç bilmiyorlardı. Bir aralık dostum Kemalettin Kâmi, bu dört gence bir yardım olsun için fahri tercümanlıklarını yapmıya niyet etti, vazgeçirdim. Mademki yaren- liği iyi bir mecraya sokmuşlar ve anlamak anlamamak diye bir en- dişe duymamışlar, belki keyifleri- ni bozarız. Sahneyi bu kadarcık çizdikten sonra bu sahneden esaslı bir hü- küm çıkarabiliriz; Karada, hava- da, denizde teknik işlere çok müh- tacız. Bu işleri yüksek , bir liya- katle başaracak | gençlerimiz pök çoktur. Fakat noksanımız da pek aşikâr ve büyüktür: Bilhassa bu- günün ilmi, fenni, tekniği İçin mutlak ve mutlak ileri ecnebi dil. lerden birini veya bir kaçını bil. mek Şarttır. Edebiyatta bile öyle değil imi dir? İlham perisinin boyaci küpü. he balırıp çıkarmasile şairi dâdihak ediplik devri geçmiştir. Kaldı ki tayyarecilik, makinecilik, elektrikçilik, o mühendislik | gibi mesleklerde ileri yabancı dillere daima ihtiyaç vardır. Görmüyor muyuz? Şoförün en acemisi bile - yalan yanlış belleyip söylemek. le beraber yine - birçok teknik kelimeleri, ıstılahları öğrenmeğe mecbur oluyor. Bu hükümden sonra üç dört ri. cada bulunabiliriz: 1 — Bu kıymetli gençler kendi başlarına ve kendi hesaplarma mutlaka bir yabancı dil ö £e çalşsınlar. Bizce en başta fran. sızen ile ingilizce gelir. 2 — Bu gibi dillerle türkçe ara- sında yirmi kuruşa mükâleme ki. tapları satılır, bu bir faydadır, içlerde, o marpiçlerde olsun insanı müşküllerden kurta Tır, Sonra elli kuruşluk cep lüzat- ları vardır, o da ayrı bir faydadır. 3 — Bize (Türkkuşu) gibi çok mükemmel ve iftihara şayan mü. esseseler temin edin o yürütmeğe muvaffak olan Türk Hava Kufu- mundan şunu da bekleriz: Mües. seselerinde ecnebi dil işini önem- li bir şekilde yürütmek tedbirleri. Bi genişletsin. 4 — Teknik müesseselerimizde bu mühim ihtiyacı gözönünde tut. sun, Kendi paylarına ettiğimiz bu ricaların kabul olunacağını uma- ri, 5 <a TE Bir Esas Teşkilât Yanlışı Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel ürk inklâbı kadınlara İktısa- di, siyasi, içtimai birçok hak. lar verdi. Bugün Türkiye bu itibar- la Balkanların, hattâ Fransanın ve daha birçok büyük devletlerin bile ilerisindedir. Fakat bu haklar ted- ricen verildiği için, bazı noktalarda, taaruzlar oluyor. Meselâ, bir kadın memleketten harice çıkacağı zaman kocanın izni olmadıkça pasaport alamaz. Vilâyet kocasının tahriri iznini alır, ondan sonra kadının memleketten çıkma. sına müsaade eder. Kadmların mem- leketten dışarı oçikmalarında siyasi bir mahzur olsa idi, bu izni devletin vermesi icap ederdi, Askeri mahzuru olsa, askerlik şubesinin tasdikine ih- tiyaç vardı. Halbuki bu kontrol doğ. rudan doğruya zevce verilmiştir. Bu- Dun sebebi olsa olsa iktisadi olabi- ir. Düne kadar iktisaden mahküm mevkiinde olan kadının böyle bir iz. ne ihtiyacı tabiiydi, Fakat bugün kadın, tamamile değilse bile, düne nisbetle büyük mikyasta iktisaden hürriyet ve istiklâlini kazanmıştır, Meselâ bir mebus Bayanın memle- ketten çıkarken kocasından İzin alk ması pek komik olur. Bir mület vekilinin memleket ka. nunlarını yaparken, devlete ait en İ mühim meselelerde reyini kullanır- ken, devlete itimat veya ademi iti- mat reyi verirken, devletin harp kararlarını, bütçesini | tasdik eder. (ken, memleket dışına çıkacağı za. man kocasının İznine tâbi olması, teşkilâtı esasiyede bir zuhul olduğu. nu gösteriyor, t İktısaden müstakil olmıyan ka. dınlar üzerinde kocalarının bu hak- kını kabul etmiyelim mi diyeceksi- niz? Kadin eğer iktısaden mecbur vaziyette ise, kanun izin dahi verse; | maddi imkânlar izin vermez. İktısa. den müstakil, siyasi ve içtimai hür“ riyetini almış bir kadını böyle bir izne mühtaç bırakmak, kanunun rus hu ve muhtevası ile bir zıddiyet teş. kil eder, Bu mâni, kadının memle- ketten veya zevcinden kaçmasına mâni olmak için ise, kaçmak kararı veren bir iradenin önüne ne kanun; ne de hiçbir müeyyide karşı koya: maz. Bence bu, Türk inkılâbının her gün ileriye attığı adımlarla, eskiden mevcut ve unutulmuş kayıtların taaruzundan başka bir şey değildir. Meclisteki mebus Bayanların bu haklarını, onlarla beraber bizimki. leri de müdafaa etmelerini temenni ederiz. Memleketin bu mühim ânım- da bu gibi meselelerin mevzuubahs edilmeğe belki değeri yoktur, fakat unutulmasın... mağ. Bir Yaralama, Bir Tecavüz Çanakkulo (TAN) — Pinarbaşi kö. yünde çobanlık eden Ibrahim oğlu Hasan Korucu, kırda uyurken, sepa ile vurulmak suretiyle ağır sürette yaralanmıştır. Ayni köylü Âkif oğ. lu Mehmet Güner, suçlu olmak zan. niyle yakalanmıştır. Yeniköyde Ahmet oğlu Ahmedin; bir kız alıp verime meselesinden kız. dığı Osman Korkudun evine tecavüz ettiği, kapı ve pencereleri kırdığı ide © dia olunmuş, Ahmet tutulmuştur, ipi Görelede Orta Mektep İhtiyacı Görele (TAN) — Kasabamızda or- tamektep ihtiyacı hissedilmektedir. Evvelâ mektep için bir bina temini düşünülmektedir. Yapılan tahminle. ve göre bunun için yirmi bin Tiraya ihtiyaç vardır. Bu paranın, satış es- masında kabuklu fındığın kilosundan 10 ve iç fındığın kilosundan yirmi j para alınmak suretile temin edilme si ihtimali mevcuttur. —— Oltide Ortamektep Açılacak j | Olti (TAN) — Bu ders yılı başın. da, kasabamızda bir orta mektep a. | i olmasına karar verilmiştir. Simdi. | "den hazırlıklara başlanılmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: