25 Ağustos 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

25 Ağustos 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25-8. 939 TAHLİL Aşktan Sonra Yazan: Efzayiş Suad Basan: Halk Bastmevi. M ünevver kadınları mai düşüncelerinden bir kuinmi — tebel- Tör ettirmek, genç kızlarımı. i yol göster- mek ve hayırlı öğütler vermek maksadiyle ya- anlaşılan biyevi eserlerden sayı. labilir, Gerçi içinde aşk var, hus- ran var, sldanıp aldatmak ve fo. lâketlefe uğramak var. Lâkin mu- harrir, okuyucularını o şit sahneler içinde heyecandan heyecana düşürürken tezine sad. katini muhafaza ediyor, terbiyevi hedefinden uzaklaşmıyor ve bütün hâdiseleri o hedefe bağlamakta meharet gösteriyor. Mevzu şudur: Türk kadının yuvasına, vazifesine ve milli neca. betine bağlı yaşatmak, hevaili ve sukuttan korumak ülküsüyle çalışan sekiz bayan var. Bunlarm en hareketlisi Ef... tir ve arkadaş- larını müşterek ülkü için daimi hareket halinde bulundurmakta. dır. Bir gün bu sekiz bayandan bi, ri, Nesrin adlısı —kendi dileğile ve isteğile— ölüyor. Çünkü nişan- lısından ihanet görmüştür, Ef... Bu hâdiseden son derece müteessirdir. Ayni zamanda (arkadaşlarından Sor ” çi dahi Nesrin gibi kaybet. mekten korkmaktadır. İşte bu en- diğe ile Serabı söyletiyor, hatıra defterini alıyor ve bu kızın da to. miz, lâkin derin bir aşk geçirdiğini anlıyor. Mevzuun sonunu eserden oku- malarını, Serabin fliğine kadar İ; lemiş bir aşktan nasıl kurtulup mesut bir yuva kurduğunu bu $u- retle öğrenmele; okuyucuları. ma tavsiye ederim. Benim bu gü- zel eserde —roman tekniği bakı- mından — bulduğum biricik ku. sur, Serabın defteri bize okutu- luncıya kadar bir çok sayfalar o- kumıya mecbur bırakılışımızdır. Muharrir, bu intizar devresini hiz. ve güzel tasvirlerile or amma o teknik aksaklığı gözden kaçmıyor. Bu- unla beraber muharririn bu eser- de gerçekten muvaffak olduğunu kabul ve kendisini tebrik etmek lâzım gelir. Eski Eserler Ansiklopedisi Yazan: Nurettin Rüştü Büngül, Basan: Çituri kardeşler Bası- mevi, je emekle yazılmış ve hay. li bir masrafla bastırılmış ciddi bir ese Dört yüzden si- yade sanat ese- ri bu kitapta ta. rif ve izah edil- miş, yüz yetmiş da resim konularak riflere can verilmiştir. Böyle bi #erin tekbir kalemden çıkn gerçekten güçtür, Muharrir de bu güçlüğü kabul ve itiraf ediyor. Fa- kat: “Gücüne güven!,, vecize: her Türkü Türke has olan ka yetleri işletmiye teşvik eden A türkün emrinden ilham ve cesaret alıp eserini yalnız başına vücude getirdiğini anlatıyor. Nefse itima- dın bu güzel mahsulünü takdir ile başında ihtiva n alfabetik bir cetveli var. Yalnız onu gözden geçirmek muharririn ne geniş bir mevzu ü- zerinde ve ne derin bir vukuf ile calıştığnı kayramıya kâfi gelir. ettiği | i Yazan: M. Turhan TAN Örada, o cetvelde öyle isimler var ki sanat tarihiyle.şöyle böyle meş- gul olanlar bile belki bir kısmını duymamış ve duymuşlarsa- dahi medlülüne rastlamamışlard Fakat müellifin bazan iltizami, bazan gayri ihtiyari yübullere düştüğü de görülmüyor değil, Me- selâ Balyemez topundan bahs ken bu ismin o topu eden Omdamın adından Om geldiğini Osorar (ogibi odav- ranması iltizami bir zühul nümü- nesidir, kü Bay Nurettin Rüş- tü Balyemez topunu Balyemezi adlı bir İtalyanın icat ettiğini ve bu ismin, ağdalı yazı meraklısı gafiller kaleminde asel memihüred diye acip bir şekil aldığını mut- laka bilir. Fakat tuğranım icadına ait olarak yazdıkları şeyler tam bir zühuldür. Çünkü tuğranın kâ- ğıda basılmış elden alınma oldu. ğu rivayeti masaldır. Hammer bunu —Nurettin Rüştünün'dedi- ği gibi ikinci değil, Birinci Mura- azar ve Ragoze sine verilen vesikanın Ragoze evrak mahzeninde — bulunduğunu söyler. H ra peyda olmuş değildir. Kemal Bey (Osmanlı ta: rihi —S: 287) Cengiz Hanın da resmi (evraka pençesini basti- ğını yazar. İslim Ansiklopedisi ise Oğuz Türkleri arasmda tuğranın ötedenberi mevcut olup Selçuk! ler tarafından kullanılmış ve Os- manlılar devrinde de muteber tu- tulmuş olduğunu yazmakt Ansiklopedi inden çok sonra ve henüz yazıldığını, Hammerin rivayetini tekzip et için Rağoze evrak mahzeninde B: rinci Muradın pençesini havi bir vesika bulunduğu rivayeti de ya- larlanmış demek albuki tuğra, Birinci Mura. dıh, siyasi vesikaya elini ev. yanda Birinci Muradın adini ta- Şıyan tuğra bulunmamıştır. Ben çeşmibülbül maddesini de dikkate değer buldum. Bu tâbirin delâlet ettiği sanat eserlerini Bay Nurot- tin Rüştü —bütün öbür eserler gi. bi— vâkfane anlatiyor. Fakat çeşmibülbül sözünün (çeşmei bül bül) den bozma olduğuna ve ilk Beykoz zücaciye fabrikasının bül- bül çeşmesi denilen yerde kurul. masından dolayı bu tâbirin ortaya çıktığına dair ötedenberi dillerde gezen rivayete hiç temas etmiyor. Bütün bunların değeri, eserin bü- yük kıymeti yanmda hiçtir. Bay ştü gerçekten fayd, Başımıza Gelenler Yazan: mezoğl Basan: Kanaat Kitabevi. 877 — 78 harbinde Anadolu ordusu Baskumandanı Ga. zi Ahmet Muh tar Paşanın ya- nında —Başkâ. #p sıfati; bulunmuş olan Arif Bey, harp sonunda “Ba- şımıza (gelen ler., adıyle bir eser Yazmış, içtimat VE TENKİT Son Haftalar İçinde Neşredilen Eserler ve ahlâl ıkımdan tenkide gördüğü bir çok hâdiseleri o sokmuş ve bir hayli esrarı açığ vurmuştu. Abdülhamit, her fayi dalı eser gibi Arif Bı bini yasak ettiğinden o devrin genç mekteplileri olan zin tahammülü fevkinde fedakâr. bklara katlanarak “Başımıza ge lenler,, 1 el altından bulur, alır ve okurduk. Eski Moskova sefiri Galip Ke malt Söyl yi ni İsli bir kitap neşrettiğini duyunca il. kin Arif Beyin eserini hatırladım. onu okurken hissettiğim hevecan- ları düşündüm ve sonra yeni çı- kan eseri tedarik ederek okudum. Gerçekten faydalı bir kitaptır. Mondrostan Mudanyaya kadar ge. çen dört yıllık mühim devrin bu- güne kadar yazılmıyan bir cephe- sini, Mütareke günlerinin muhte. ME safhalarını hikâye etmektedir. O devrin gizli kalmış hâdiselerini öğrenmek istiyenler bu güzel ese- ri mutlaka okumalıdırlar, bizler, kesemi Yaşamak Sanatı Yazan: Andrö Maurojs, Türkçeye çe Kitabevi, bdülhak Hâmit bet düşürerek: ne, diyorsun, bil- p basan: Kanaat münase- "Medeniyet yet tır, serse, ye hayat ile me daki alâkeyı ger çekten veciz bir surette ifade ediyor. Fekat beşe riyetin - medeniyete ulaşabilmesi için ne uzun merhaleler aştığını ve yirminci medent asırda henüz yarı, yahut tam vahşi yaşıyan in- sanlar bulunduğunu unutmamak lâzımdır. Bu hakikatten şu netice. yi çıkarmak mümkündür. Mede- niyet, iyi ve insanca yaşamak de- mektir. Böyle yaşıyabilmek bir. gok şartların tahakkuk etmesine bağlıdır ve bu şartlar de yaşamak bir “sanat,, hali maktadır. İşte Andr& Maurois'dan Kanaat Kitabevinin tercüme ettirerek bas- tırdığı bu güzel kitap o 7 hatın anahtarını okuyucularına veriyor, bir çok kıymetli ve #hem- | miyetli mevzuları tahlil sırasında | “kendini sevdirmek, yolunu da öğretiyor. Kilapta “İyi ihtiyarlar manın yolları,, da gösterildiği için bu eseri gençlerin ve yaşlıların ayni zevk ile okumaları imkân da. biline girmiştir. Biz deker iki zümreye bu nefis kitabı tavsive ederiz. > İ | Malatyada Dikilecek Heykelin Yeri Milli Şefimiz İnönünün Malatyada dikilecek heykeline git yerin. bazi ze ivat tarafından satın alınarak beledi. |, yeye teberru edildiğini birkaç gün «vvel yazmıştık, Malatya belediyesin den aldığımız Bir mektupta şehir p!â nında heykel için gösterilen yerin kimse tarafından satın alınarak te- berru edilmediği ve belediyece istim- lâk ve tesviye ettirildiği ve heykele mütenazır arasının inşast şeklinin heykelin şerefile mütenasip olmasına çalışıldığı bildirilmektedir. an vü Kemah Yolunu Sel Bastı Erzincan (TAN) — Çardak'ı dero- İsi taşmış, Kemah yolu üzerindeki köprüleri seller alip götürmüştür. Kemah yolunun bir kısmı da bozul muştur. Bir hayli tarla ve harman su altında kalmıştır. Dünya Sergisinden Röportaj 1960 dünyasında göreceğimiz şehir: Binalar camdan yapılmıştır. we Müteharrik koltuklardan seyirciler 1960 senesinin şehrini seyrediyorlar Yarının Dünyası merika dünya sergisinin da. hilindeki General Motors Kumpanyasının binasında, içine sokuldüğum karanlık dehlizde be. ni 1980 senesine götürecek olan hususi #renvari “koltuklara doğru dönemeçli ve yokuş sşağı bir kori. ordan ilerliyorum. Önümde halk, arkamda halk, yavaş yavaş yü yoruz. Her taraf karanlık. İnsanın bu loşlük ve sessizlik içinde dışarı dünya ile her türlü alâkasi kesili. yor, Bilinmez bir maceraya doğru sürükleniyorüz. — Gidiyoruz, yarı. nın dünyasmı görmiye gidiyoruz. Nihayet müteharrik koltuklara yanaştık. Sıra ile yerlerimize yer- leşiyoruz. İçimde bir heyecan... Her meçhule gidenin heyecanı, Nereye gidiyoruz; ne göreceğiz? ir tünelin içine girmemizle kurşımızda arızalı bir aj zinin sminyatür © panoramasının belirmesi" bir oldu. “ Aramızda bir nda yarının dünyası Muntazam şoseler.. Tarlaları biribirine Tapte. deh su. yolları, nehirler, göller, dağlar, tarlalar. Adeta bir tren $eyahatindeyiz. Yalnız pencere- den gözlerimize “çarpan | şeyleri ne Ankara — İstanbul, ne V na — Paris seyahatinde görebi riz. Kulağımın dibinde bir ses duyuyorum, —Bu gördüğünüz katlıdır. Birinci kattan şimalden cenuba, ikinci kattan, cenuptan şimale giden otomobiller geçer. Üçüncü kat trenlere, dördüncü tramvaylara, beşinci “otobüslere mahsustur. Tepedeki radyo kule- sinden tekmil vesaiti nakliyeye dur! İlerle! Dön! vesair işeretler verilir. Bu #es koltuğuma merbut olan radyodan (geliyor. Her koltuğun yanında ayni tertibat var. Yanım- daki koltuk benim henüz geçtiğim köprü önüne | gelince ona'da ayni malümatın tekrar edildiğini du. yayorum, Seyahete oo çıkalı beş dakika kadar oldu. Artık karanlık oluyor, gece basıyor. Önümüzde bir şehi: beliriyor. Karşıda muazzam bir fabrika, Bacasından dumanlar çi kıyor. Radyo izahat veriyor: — Şimdi geldiğimiz bu yer, bü. yük bir çelik şehridir. Muntazam bir plân yardımı ile kurulan bu şehrin kenarından tren Yolu geçiyor. Bunun öbür tarafin- da tayyare meydanı. Otomobiller, motörler faaliyette. Muazzam şo. seler şehrin her bir bucağını biri. birine bağlıyor. Biraz şehir harletne çıkınca bir nümüne çiftliği. Tarlayı suyun dolaşabilmesi için set set yapmış lar. Fidanları hesaplıyarak ekmiş. ler. Şimdi muazzam baraj. lar, o ormanlar, geçiyor, (odağ- lara tırmanıyoruz. Otomobil ş0sesi de ayni yerlere uğruyor. Akla si- köprü beş Yarınki dünyanın demiryolları, trenleri: Trenler birbirleri ile buluşmaksızın yollarına devam ediyorlar. Yarının barajlarından : Etraftan kat kat otomobil yolları geçiyor. Nevyork sergisinde “Yarının dünyası,, hazırlanırken NO Beş katlı köprü: Üstteki radyo kulesinden nakil vasıtalarım idare ediyorlar. İacak gibi değil, değil mi? Unut. bakkak bir tane var. Bundan 20 mayın ha. 1960 senesindeyiz. u peri masallarındakini an- dirân seyahate devam edi. yoruz, Her geçtiğimiz kasaba, şe. hir veya köyde bir şey bilhassa nâzarı dikkatimi celbediyor. Tay- yare meydanları. Hepsinde mu. sene sonra da uçağın oynıyacağı rolü insan bu karanlık tünelin içinde, karşısında resmi geçit eden yarınm dünyasını 5 erken ne büyük bir kuvvetle hissediyor, Manzara mütemadiyen değişi. yor. Şimdi karşımızdaki yüksek tepenin yamacında bir manastır var. Hani cin uğramaz, kervan geçmez derler ya. Burasrda © cinsten. Fakat otomobil yolu tâ buraya tırmanıyor, sonra iki ya- macın ârasına kurulan bir asma köprü vasıtasiyle karşı tepeye va- riyor. Hani dünya yüzünü örüm- cok ağı yollarla öyle biribirine eklemişler Xi, dağı, gölü, nehiri, ormanı, en yüksekle en alçağı, en darla en genişi, hepsini amansız bir insan sâyile biribirine bağla- mişlar. Şimdi gündüz gözüyle yarının şehrini görüyoruz. Binaların hep. si yüksek ve yarı yarıya cam ve betondan. Radyo konuşuyor: — Dikkat edin. 1980 ın şehrin. de binalar arasında boşluk bıra- “almıştır. Her yanı ziyadar ve ha. vadardır. Evinizin kapısından çı. kınca sokaklarda korkmaksızın yü- rüyün, çiğnenmek korkusu yok. tur. Zira vessiti nakliye üyağı katta onlara mahsus olan şoseden geçer. Her bir yan yeşillik içinde ve tertemiz; pırıl pırıl parlıyor. Şe. hir biribirinden tamamiyle ayrı üç kisma ayrılmış. Oturulan semt, sanayi ve ticari kısımla Birdenbire tünelden dışarı çıkı yor ve kendimizi bir saniye evvel gözümüzün önünde olan şehrin bir sokağında bulüyoruz. İki tarafım. da pencereleri geniş 1960 senesi. nin binalarından $ tene yükseli- .or. Aşağı kattan otomobiller ge. çiyor. Üst katta halk dolaşıyor. Bu dört binada kumpanyanın eş. yaları teşhir ediliyor. Dolaşanlar da 1939 senesinin 1960 senesini görmek için gelen halkı... afamın içinde; gözümün ö- nünde hâlâ yarının dünyası olarak, koltuğumdan kalkıyorum. Dışarda beni bekliyen heyeti idareden bir zat şu tafsilâtı veri. yor: Bu yarının dünyası, bugünün dünyasında 12000 metre murabbar genişliğinde ve 600 metre uzunlu. ğunda bir arazi kaplıyor. İçinde tam 500,000 tane bina, bir mil yondan fazla ağaç ve 50,000 ni aş. kin modelli Yasıta bulunan bu ye. ni dünyanın modelini tam Iki bu- çuk senede vücüde getirmişler. — Bunun bhakikisini kurmak için şu hslde seneler lâzım; diyo. Tum. — Böyle muazzam bir iş, diyor, bir hamlede şüphesiz başarıla- maz. Fakat safha, safha ilerletilir. Biz bu plânın muhtelif mintaka- larda tatbikatına başladık bile, Ve sonra bir çok köprü ve çose isimleri saymıya başlıyor. Umüyo. ruz ki diyor, bu plân 1960 senesin. de hakikat olacaktır. Sözün kısası, yarının dünyasın. da insan zekâsiyle makine kuvve. ti el ele ve baş başa hâkim. Birinci si yaratıyor, kuruyor, kineisi iş- liyor, işletiyor. İşte, böylece serginin en rağbet gören köşelerinden biri olan “ya. rının dünyası,, ni görmüş bulunu- yoruz. Size fennin, sanatın bu harikast- ni yazı ile ifade imkânsız. Fotöğ. rafları benim yerime vekil etmek. ten başka bir çare bulamiyorum.

Bu sayıdan diğer sayfalar: