22 Aralık 1934 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

22 Aralık 1934 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hrberneveni ""*—lş SAYIFA 4 Sanat bahisleri Musikimizin tuttuğu yeni yol Her sahada büyük inkılâplar başar - mış olan Türkiye, son aylar içinde öz'ü bir müzik inkılâbına da girişmiş bulu » nuyor. İki aydanberidir Türkiye'nin «« mat çocukları yeni bir yol üzerindedir. Atatürk'ün gösterdiği bu yeni yol, tüsk sanatkârıarına sanatlarını inkişaf ettire cek, türk ulusuna yeni bir heyecan kay- nağı hağışlıyacaktır. Ankara bugünlci te bu inkılâbın ilk eserlerini vermek heye- canı içindedir. Ülkemizde yetişmiş bü- tün sanatkârlara burada büyük bir vazi- fe düşüyor. Avrupanın yüksek bir beye- can kaynağı olan opera sevkini halka vermek istiyoruz. Bu inkılâb için bem sahne musikisi hem de doğrudan doğruya konsere ayrı- Tan kısmı bir arada işlemek lâzımdır. Sahne musikisi, musikinin temsil sanatı ile birleştirilmesinden doğmuştur. Şim- diye kadar bizde az çok inkişaf etmiş olan temaşa sanatına müsikinin karış - mamasının sebebi de, alaturka musiki nin buna kifayct etmiyecek derecede ge- ri olmasındandır. Bu yüzdendir ki alatur. ka dediğimiz geri ve iptidaf musiki an- cak içki masasının yanma kurulu sa- laş bir sahnenin üzerine ut ve tef ile ç- kabilmiştir. Halbuki batı memleketlerin de temsil sanatı ile elele vererek sahne- ye yükselen musiki insan duygularınm bütün inceliklerini anlatmakta ve sana- tın her şubesine mevzu veren insan ru- hunun bütün derinliklerinden ses vere- bilmektedir. İtalyan opera kompozitörü Puccini nin bütün lisanlara tereülme edilmiş La Boheme operasında, Mimi rolünü oynı. yan Soprano Lyrigue fakir ve veremli bir kızım bütlün 1stıraplarını, parasız bir sanatkâra kargı duyduğu gizli aşkı, ve nihayet Paris'in sefil bir mahallesin- de, göbasır bir odada hayata veda edişi ateş dolu bir musiki ile ifade edilmiştir. Pietro Mascagni'nin Cavalerla Rusti- cana operasında Lola evli olan Turidu yu severek, onu karısından ayırması, kocaşının Lola'ya aşkmı hisseden bu ka dmmın bütün kıskançlıkları, insan ruhun da geçen bütün ihtirasları musiki dili ile anlatan büyük sanat eserleridir. Gene alman dâhisi Wagner eski ger- man csatirinc aid bir mevzu üzcrine yaz- dığı Tristan und İsolde operasında kah raman — Tristan'ın karakterini, İsolde - nin derin ve fırtınalı sevgisini, ilâhi bir musiki ile anlatmıştır. Dünyanım en eski medeniyetini kuran türk ulusu bu ka- dar nzün yıllardanberi, geniş kalbinde, #evginin, ihtirasın, ülkeler zabtetmenin, iyiliğin, doğruluğun ve güzelliğin bütün heyecanlarını duyduğu — halde, bütün bunlar hâlâ musiki ile gönüllerimize ak- mış, ruhumuzu doyurmuş değildir. O- ğuz destanları, Dedekorkut hikâyeleri, Ergenekon efsaneleri, türk kompozitör lerine, eski tarihimizi, öz heyecanlarrını zı canlandıracak çok güzel opera mev - zuları olabilir. Bir taraftan yeni bir ope- Ta çığırı açmakla beraber evrensel sa - nat eserlerinin özdilimize çevrilmesi de lâzımdır. Opera sahasında böyle ilerler- ken musikinin koneer şeklini teşkil eden kısmını da unutmamalıyız. Bilhassa in- kilâbımız için bu kısmı çok mühimdir. Konser kosmının daha - kolay olduğunu zannetmemelidir O büsbütün başka bir sahadır. Bir ruhi haleti ifade eden Chanson teganni sanatında büyük bir rol oynar, Böyle parçaları söyliyecek seslerde, gür, ve büyük opera seslerin- den büsbütün başka meziyetler aramıt kendi başma bir salonu dekorsuz, yalkız piyano — ile doldurabilecek ve dinleyicileri yalmız kendi - şahsiyeti ile heyecana getirecek bir sesin çok ince hu susiyetleri kndinde toplaması şarttır, Konser sahasında sesin büyüklüğün den fazla çok kuvvetli bir teknik ile an- lamak, canlı biz okuyuşla bir parçanım bütün ruhunu ve inceliklerini verebil - mek kabiliyeti aranır. Ve bilhassa seste hususiyet ve şahe” et, jestler, öoyun, de- kor ve devam eden hir hikâyenin uyan dırdiğr slâka ve hoyccarır verebilen o0p- rarım yanında konserin fakir kalmaması için, kendinde ve sesinde bir çok mezi- yetleri toplaması lâzımdır. Garp musi - kisinin tanınmış — şarkılarını, ve - halk türkülerani ö Mk're naklettirerek konserler verimek ve hu süretle halka terhiyesi ver- mek, hem de öz dilin güzel kelimelerini yaymak mümkün olacaktır. Sözlerini öz tütkçeye çevirerek yaptığımız tecrübelerde halkın türkçe olarak teganni edilen batı parçalarını çok beğendiğini, çok alkış- ladığını gördük. Halkın bu arzusu ken. disinde batı sanatına doğru zatcn uyan muş olan bir yürüyüşü ilade eder. Bu arada Anadolu'nun ve Ramelinin uzak köylerinde yayılmış, söylenmiş, içi duygu dohu olan köy türkülerini de unutmamalıyız. Bunlar armonize edilir- se yalnız bizim yurdumuzda bir musiki hareketi uyandırmakla - kalımıyacaktır, Avrupanın yeni naüğmelere, yeni ve ba- kir seslere susamış olan müzik muhitle- rinde de akisler doğuracaktır. Yeni baş İryan bu inkılab uzun yıllardanberi ses almamış ve dile gelmemiş zengin ve sonsuz bir âleme ahenk verecek, ondan ahenk alacaktır. Bu âlem, türkün en yük sek duygularla dolu olan gönlüdür. Atatürkün, bir ikinciteşrin günü söy- lediği söylev yurdun bütün sanat ço- cuklarını parlak ve ışıklı bir hedefe doğru çağırdı. Onların yorulmadan çalış maları ve vazifelerini başarmaları günün birinde yarattıkları eşsiz müzik eserleri- nin diliyle kutlanacaktır. CELİLE ENİS Çinliler birleşiyorlar mı? Taymis gazetesinde okunduğuna gö re Çin'in Nankin ve Kanton hükümet - lerinin murahhasları önümüzdeki haf. ta içinde ulusal bir kongre halinde toplanacaklardır. Bu köngrede neler konuşulacağı he nüz tamamiyle ortaya çıkarılmış olma- makla beraber sıyasal adamların dilek- leri ne olursa olsun, iki hükümet ara- sında sücl bir anlaşma yapılması konu- gşulacağı anlaşılmaktadır. Nankin, Kanton'a haydudları takib masrafı olmak üzere ayda bir milyon dolar vermeğe devam edecektir, Bundan başka Çan Kay Şek asker « lerini Kvangtung sınırından çekecek, cenuptaki kumandanlar da Nanking'e bağlı olmak üzere mahalli bir takım as- kert idareler kurulmasını kabul ede - ceklerdir. Cenuplular Çan Kay Şek'in baş kur mandan olmasını ve komünistlere kar- gı yapılacak hareketi idare etmesini beklemektedirler. Kvangsi askerleri şimdiden nistleri takibe koyulmuşlardır. komü- Mançuride petrol inhisarı 7 ilkkânun tarihli Mançester Gardi- yea gazetesi Japonya'dan aldığı bir ha- beri şu yolda basryorz * Japonyada gazetelere Mançuri pet rol inhisarı hakkımda yazı yazmak hu- susunda bir ambargo konulmuştu. Üç devletin bu inhisarr protesto etmelerin- den sonra gazeteler, ancak devletin mnxı olduğu haberleri yazabilmektedir lhnqu'nd: petrol kaynakları bulun. madığı için bu tedbirin Mançuride bu- Tunan japon müşavirlerine büyük pazar- lık salâhiyetleri verilmek maksadiyle ortaya çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Mançukonun merkezi olan Kinking den gelip japon gazetelerinde neşredil maemiş olan haberlere göre bu inhisar idaresi Mançuko'ya birkaç yıl içinde 40,000,000 galon petrol temin etmeğe muktedir olaacktır. Bunlar, Fuşun pet rol sahasından alınacaktır. Dört sene evel bütün tesisatı tamamlanmış ve de- miryoluna da bağlarmış olan bu petrol sahasr ticaret için gayet elverişli bir hat lmıştır. al Teşkilütr genişletilmiş olan bu pet- rol sahasında ağır petrol istihsali 40 bin ton artmış, bundan başka bugüne kadar yılda 1500 tonu ancak bulan ga- zolin mikdarı da 8.880 tona çıkarılmış- tır. Sonra inhisarı elinde tutan “Mançu- vi petrol kumpanyası,, bu taraflardan benzin de tedarik etmektedir. Bi ULUS Bılılıyugrufya Demiryollar Meocmuası Devlet demiryolları idaresince neşr- edilen demiryollar mecmuasının son gıkan ilkkânun tarihli 118 inci sıyısı büyük — Diz ilerleyiş ve olgunlaşma göstermektedir. Çok güzel ve modera bir kapak içinde eyi kâğrt üzerine ku- sursuz bir şekilde basılan mecmuanın bu sayısında ilk yazt Mançuri demir- yolları üzerinde kapan ve bütün acunu bir savaş tehlikesile alâkadar eden mücadelenin anlam ve mahiyeti izah edilmektedir. Ajansların her gün yeni bir safhası hakkında malümat verdik- leri btr mücadelenin iİç yüzünü bütün teferrilatile öğrenmek elbetteki demir- yolcularımızı çok alâkadar edecektir. Bu sayının ikinci yazısı Bayındırlık Bakanlığımnın yeni yapısına geçişine ayrılmıştır. Açılma resminden çok gü- zel intibalar tesbit eden resimlerle süslenen bu yazıdan sonra Bay Macid Burhan tarafından dilimize çevrilen “sanayide âmirliğin manası,, başlıklı makale gelmektedir. Mübendis Bay Sıtkı Tekin de, yazısında, seyir ve ge- fer cetvellerinin kömür sarfiyatı bakı- mandan ehemmiyetini rakamli misal- lerle anlatıyor. Kimyager Bay — Nuri Refet, demiryolları için gazlara karşı korunma mesclesini izah ediyor, bun- dan sonra Bay Hüseyin Yakubun ulus- lararası Şikago “yürz Yıllık ilerleme,, sergisine dair etraflı ve çok güzel re- simlerle süslenmiş bir yazısı - geliyor. Gene Bay Macid Burhan'ın “Alman devlet idarelerinde büro ve teşkilat 1s- Mhatr hakkında,, dikkate değer çevir- mesi ve geçen sayıdan devam eden *“Türkiye, büyük devletler ve Bağdad demir yollarına dair bir tetkik,, , “Ye- ni bir madeni traves tipi,, , gene güzel resimlerle dolu "Eskişehir hastahanesi,, yazıları bu sayıyı tamamlamaktadır. Üzerinde büyük bir özen ve abayla galışıldığı belli olan bu mecmuayı çı- karanları kutlarız, Nafra işleri mecmuası Bayındırlık Bakanlığınca çıkarıl- makta olan “Nafın işleri mecmuası,nın altıncı sayısı da intişar etmiştir. Ata- türk'ün kurultayda söylediği nutukla başlıyan bu sayıda Balkan konseyinin tebliği, Bayındırlık Bakanlığının açık ma resmi, bakanlık emri, yeni bakanlık binası, yeni nafta binasmın — açılması- nın gazetelerde yaptığı akisler, vilâyet. Jerevi, emniyet âbidesi, Sıvas — Etzu- rum demiryolunda Kızılırmak köprüsü, font, çelik ve beton borularım vasıflarr ve hususiyetleri, Konya telgraf merke. zinin akümülâtör batarya tesisatı, Af- yon — Karakuyu hattı güzergâhı, ©- huslararası yedinci yol kongresi, elek. trikle çarpılanlar. — İmdad, Üsküdar halk tramvayları, başlıklı ve mevzulu yazılarla bu yazılara dair güzel resim. ler ve bunlardan başka bakanlığın ka- rarnameleri, tamimleri, bayındırlık ha- berleri, ve bayındırlık mevzuu etralın- da bibliyoğrafya bölümü vardır, Türk kooperatifçilik kurumu — tara- fından çıkarılan Karınca adlı mecmua- nrn ilkkânun tarihli 7 inci sayısı çık- mıştır. Bu sayıda doktor Bay Sübeyp Nizami'nin “Ziral kredi - kooperatifle- “Kemalist türk ıoyü.. doktor. Özde- mirin “Sıtma hastalığı, başlıklı ve mevzulu yazıları, bu mevzulara dair bol resimler ve ayrıca haberler, konuş- malar v.s. vardır. Karıncı kendine gizdiği M— lu ve ülkülü olarak y yağmacılıkla — yaşamağa Yabancı postası -) Hindistanda neler oluyor Londra'da Daily Express'den nak - den 14 ilkkânun tarihli “LU,, dan: n Gteki kısımla- ritdan aşılmaz dağlarla ayrılmış bir toprak parçasıdır. Bu toprak, Rusya ba- riç olmak üzere, Avrupa kadar k. tür. Oradaki halk ise 350 milyon kişi - dir. Bunlar da Avrupa'da bulunan ırk - Tardan daha fazla mikdarda ırklara men suptur, Hindistan ahalisi ırklara ve mezsep Tere ayrılmıştır. Ardı arkası gelmiyen istilâların sonucu olarak orada birçok halk ve irk tahakalarına rastlanır. Aryen ırktan olad' hindular ülkenin en büyük parçasma kendi dinlerini kabul ettir - mişlerse de hâlâ Hindistan'da bu dine gizmemiş olup'tabiata tapıman (1 mil - yon kişi vardır. Hindistan'ın Aryen fatihleri, yerli halkın ekserisini esir gibi kullandılar, Bunfardan çöpçülük, odunculuk ve sa- kalık gibi âdi işlerle uğraşan, tazyik al tında bir sınıf çıkardılar, Bu, şimdi bi- le böyledir. 1562 de Hindistan, İranlılar, Ai - ganlar ve Türklerden müteşekkil bir ordu tarafından istilâ edildi. Bunlar, vaktiyle Norman'ların ingilizleri eseret altına aldıkları gibi, Hindistan'da bir müslüman — imparatorluğu — kurdular. Arab tacirlerin Hindistan'a gelmeleri, islâmlığın müfuzunu daba ziyade vay- dr. Bu yabancı müstevlilerin ahfadı, şim di Hindistan'ın zengin ve kibat müs- Tümanlar sınıfımı teşkil etmektedir. Fa- kat hindulardan tazyik göcen aşağı stan, ÂAsı halk tabakaları rahat etmek için müs - Tümanlığı kabul ettiklerinden, islâmlar arasmda da birçok tazyik görenler var- dir, xvrm ve xvmn mer yüzyıllarda müs - Tüman mogol imparatorlarının kudreti aralmağa ve hinda nüfuzu yeniden di- İstiklâllerine yeniden sahip olarak, başladılar. Sikha adlır bir mezhep de Pencab'da müstakil bir hükâmet kurarak 1844 de ingilizler tarafından yenilinciye kadar oradaki müşlüman tekseriyetine tahak- küm etti. İngilizlerin gelişinden önce Hindis- tan durumunun pek kötü olduğunu ora- ya gidenlerin hepsi gördüler. Ülkeyi veya hastalrğı, savaşlar, kıtlık ve yağ - macr askerler kırıp geçitiyordu. Hin - distan'ın o zamanki hali, Çin'in bugün- kü durumundan daha berbattı. O zamanki haydudların çocukları. Hindistan halkının dörtte biri üzerin- de bindu prensi sıaftiyle hüküm sür - mektedir. Bunların topraklarından ar- tan kısımlara da ingiliz Hindistanı denmektedir. Prenslerin hepsi ingi'iz “mümeesil,, leri tarafından idare edilir ve onların söylediklerini yaparlar. Bu yerli hükümetlerin ehemmiyeti, yerine göre çok değişir. Faraza bu bi- kümetlerin en büyüğü olan Keşmir, Fransa kadar geniştir. Mogolların ahfa- dı tarafından idare edilen Haydar - abad'ın 14 milyon nüfusu vardır. Diğer hükümetler, faraza Katyaver gibileri ise, Paris'teki Bulonya ormanından bü- yük değildir. Hindistanda hindli deni- len bir halk ve hindce bir dil yoktur Orada 252 dane dil konuşulur. Hindis- tan, ulus bakımından tamamen ingiliz- dir. Muhtelif yerlerdeki hinduler ara- larında yalnız ingilizce konuşurlar. Hindistanın istikl$li için kurulan fırka nn kongresinde konuşulan resmi dil de ingilizcedir. eerethaneleri, şimdi Çin Himanlarında Börülen Konsesyon'lara çok — benzi - yordu. h Pindu prensler arasına giren anar - Şi ve bunların yaptığı fenalıklarla por- tekizlilerin, fransızların ve hollandalı- ların çevirdikleri entrikalar ingilirleri gıyasal alanı tr. İngilterenin Hindistan'da ilk ele ge- çirdiği şehir olan Bom'*ay, bir portekiz prensesi olup İngiltere Kıralı ikinci mecbur bırak- Şarl ile evlenen Katerin dö Bragans'ın geyizi olarak İngiltere'ye geçti. mıı—.ııuuwmw. ingilizleriiğidirtei.. 4 1034 CUMARTESİ rine Robert Klayv'ın kumanda ettiği bir ingiliz ardusu alelacele Madras'dan gelerek Hindu prensini mütbiş bir şe- kilde bözdü. Bundan sonra da Hindis- tan kumpanyası, Moğol imparatorunun İ eline *A “Vice - roz, salâhiyetini kendi aldı. Misor bozgunluğu, Vellington'un  Mahrâta'lara galebe çalması ve Sikhs' « Bi lerin teslim oluşları, ingilizlerin Hin * distan'ı istilâ edişlerinin mütcakib saf» 4 haları oldu. 1858 de de Hindistan kume 1w panyası bütün haklarını ingiliz kıralıma J devretti. * Yukarda bahsettiğimiz ve Hindista- Ö mın ingilizlere düşman başlıca kuvveti 3 olan kongrenin İsmi, aldatıcıdır. Haki- * katte bu köngre Hindistan hatkını tem- j sil etmemektedir. Hindulere hüküme « tin nazariyat ve ameliyatını öğretmek Üzere bir ingilir tarafından xtx mer yüzyılın sonlarına doğru kurulan bu kongre, genel savaştan sonra bir ingi - Tiz düşmantığı aleti olmuştur. Hindulerin çok az bir kısmı bu kon- grenin üyelerini seçtiklerinden, dedi- #imiz gibi kongre hiç bir suretle Hin- " distan'ı temgil etmemektedir. Bu köngre şimdi üç grupa ayrıl « mıştır; Bunlar da, ingilizlerle iş birlis ği yapmağı kabul etmiyerek barış yolu ile Hindistan'ın istiklâlini elde etmek isteyen Gandhi'nin taraftarları; Gan- dhi mezhepler ve sınıflar arasındaki farkları kaldırmak istediği için onun düşüncelerine düşman olanlar; bir de Nehru'nun idaresindeki komünistlerdir. Hindistanda 160.000 ingilir- vardır. Bunlardan 60.000 2xker, 45.000 ü kadın dır. Sayı bakımından çok az olan bu halk yığımı demiryolları, şaseler, has. tahaneler yapmıştır. Biribirlerine düş- man olan mezhepler arasında barışr ya pan odur. Batı şimalindeki sınırı ko- ruyarak oradaki gerginci dağlıların haydutluklarına nihayet vermiştir. 1919 da hem Hindistanı, genel sa - vaşta gösterdiği gayretlerden dalayı mükâfatlandırmak, hem de İngiltere'. " deki Hiberalleri memnun etmek için Hindistan'daki “kıral muavini,, ile müsteşar Montagü, bir sıra değişiklik- Ter yapmağa başladılar. Vilayetlerle merkerde seçim yoliyle 4 kurulan ve bilhassa yerlilerden mürekkeb olan meclislere, maarif ve sağlık işleri bakımından büyük salahiyetler verdiler. Öte yandan da, hinduların memur ve zabit olabilmelerini müzmkün kıldılar. 1929 da, Sir Coa Saymen'in baş- kanlığı altındaki bir komisyon, Hindis . tana giderek bu değişikliklerin nasıl ça. hştıklarını yerinde gözden geçirdikten sonra, hürriyetlerin genişletilmesini tav siye etti ve halkın bu meclislere girme. sinin çok lehinde bulundu. Sir Con Say. men'in raporuna göre, eyaletlerin ingi- Bz olan valilerinin, — düzen ve kanunun ) korunmas: için mesul hindu bakanlar ta- n yinine salahiyeti olacaktı. Aynı zaman- * da bu valiler, azlıklarla ordunun bak. _—â Tarmı da koruyacaklardı. ” Hindistan bu raporu beğenmediğini gürültü ve patırdı ile bildirdi. Bütün ingilir ve hindu partileri mü- messilleri arasında yapılan üç “yuvar « lak masa konferansr,, ndan sonra çıka. rılan beyar kitab, bir “ingiliz Hindistanı ve yerli prenslikler federasyonu,, kurul- masını, bunün ulüsal meclisle vilayet meclisleri sayesinde, müstakil olmasını teklif ediyordu. Azlıklar, hükümetçe — tesbit ediler bir nisbet dairesinde meclislerde temsil edilecek, bu suretle de meclislerde dular, müslümanlar, yerli hızistiyanlar we paryular görmek kabil olacaktı. Sir Saymen'in de raporunda yardığı gibi, polis meclislerin kontrolu altında ola - caktı. 1929 da Hindistanın ithal ettiği eş. d yanm değeri 225 milyon, ihracatı 259 T milyon sterlindi. 1933 de Hindistan 17 milyon sterlinlik pamuk, 8 milyon ster. Tinlik makine ve 3 milyon sterlinlik de çelik ve demir satın almıştı. Hindistan abş verişinin aşağı yukarı yüzdi 45 ini M Britanya İmparatorluğuyla yapar. Bunuz f içinden yüzde $0 u İngilterenin histesi- j ne düşmektedir. Eğer Hindistan eski

Bu sayıdan diğer sayfalar: