SAW TFYSA aa Deyli Telgraf aytarlarından Bayan Marsel Prat, İtalyan Atri- kası ve — Habeşistan — hak- kında birçak önemli mektublar yazıp gazetesine göndermiştir. *“Habeşistan sınırından,, Yyazılan Bu mektubiardan ilkini bugün di- Kâmize çeviriyoruz: Eritre, istatistiklerin — söylediğine Bakılırsa yarım milyon nüfusludur. Bu italyan sömürgesi Habeşistanım kuza- yındadır ve on milyonluk bir memle- ketin Şap denizine olan yolunu kapat- 'tığı gibi. önceleri Habeşistana bağlı o- kan 400 bin kişiyi kavramaktadır. Benim ödevim italyanların sınır- larında ae gibi örgütler yaptıklarını ve bugün italyan bükmü altında bulu- nan dört yüz bin habeşlinin sınırın öte garafındaki — kardeşlerine karşı nasıl duygular bestediğini öğrenmek, mey- dana çıkarmaktı. Bunların çevabı ancak burada bu- hmabilirdi. Pasaportum elimde, Paris- teki italyan — konsoloshanesine gidip vize istedim. Oradaki ataşe, beni pek soğuk karşıladı ve: — Buna imkân yoktur, dedi, orada neler — olup bittiğini bilmiyor musu.- nuz? Eritre sınırları kapalıdır. ve Üüs- Bomal bir izin olmadıkça kimse oraya gidemez. Sonradan sorı yapıldı ve ben bir hayli bekledikten sonra vizeyi alarak Ceneva'da bir ayda bir defa ele geçen ilk gemiye binerek yola çıktım. Ceneva güneş altında yanıyor - ve kalabalıktan bunalıyordu. Orada 18 s- nıf silah altına çağrılmıştı. Bütün -gemi acentaları halk tarafından sarıl- mıştı. İşyarlar geceli gündüzlü çalışı. yordu. Ben kendi biletimi almağa git- tim ,orada da yeni engizisyonlarla kar- şilaştım. / Bir yazıcınım beni sorguya çekme- e bakkr yoktu. Fakat heyecan içinde — Şöylke bir gerinti yapmağa. — Oraya gezinti yapmağa gidile- mez. Oraya ancak sücl yolcuların git- mesine izin verilir. Kendisine pasaportumu — ve güvem kâğıdlarımı gösterdim. Dilini kıstı. Bununla beraber gene sordu: — Geri dönmek biletini almayor- Gunuz, bu niçin? — Siz dediğimi yapınız! Gemi çok rahatsızdı. Biraz sonra garsonu çağırıp sızlandım. Ondan a)- dığım cevab şu olduü: — Gemi boğazına kadar — doludur; subaylar bile olur olmaz yerlerde ya- - tıyorlar madam. Napoli'ye wardığımız — zaman rık- tımda sayısız askerlerin Eritre ve So- mali'ye gitmek için gemiye yüklenmek Üzere beklediklerini gördük. Askerler kıyıda dolaşıyorlar, — bir kısmı da heyecan içinde bayrak sallı- yorlardı. Hepsi harb şarkılarr söylüyorlar- dı. Eski savaşçılar da gençlere katış- mışlardı; bu yeni serüvene — atılmağa gidiyorlardı. Vinçler habire çalışıyor, gemiye hem asker, hem eşya yükletiliyordu. Bir aralık kaptanı gördüm ve ken- disine bu mağaranın içine tıkılıp kal- maktansa Eritreye kadar yürerek git- menin daha kolay ve rahat olduğunu söyledim. Bu görüşüme pek nazik ve şövalye tavırlı bir italyan generali ile tanışmama vesile oldu. On iki gün süren bir konuşmadan sonra Eritreye giden italyan gençliği- nin ne gibi bir rah taşıdıklarımı öğ- renmeğe bunlar, süci üniformaları ile #öğünen gürbüz ve toy delikanlılardı; hepsinin ağzında Musolini'nin meşhur dakırdısı dolaşıyordu: *“Bütün bir hayat süresince koyun gibi yaşamaktansa âüç gün arslan gibi yaşamak yeğdiri,, Nereye gittiklerini bildikleri yak- tu. Fakat sıkı bir disiplin altında idi- ler. Sorulan sorgulara cevab vermeğe vwanaşmıyorlardı. ** Bir tarafta Asya, bir wrafta Afri- İ'labeş - sınırında mektublar ka, ortada da mavi bir ray ahlinde Şap denizi. Gidiyorduk. Ben, göğertede ta nıştığım italyan generali ile bir aşağı bir yukarı dolaşıp kendisinden öte be- ri öğrenmeğe uğraşıyordum: e — Generalim, beni durum hakkın- da aydımlatmanızı rica edeceğim. Harb giacak mı, olmayacak mı? Trabzana kollarını dayayan — ve gözlerini uzaklara diken general ce- vab verdi: — Harb mı? aslâ. Ortada en ufak bir harb ihtimali bile yoktur. Gözlerine bakmak - istedi çındı ve sözüne devam etti: — Bütün bu gördüğünüz tedbir- ler, sakar todbiri olarak alınıyor. Vak val hadisesinden sonra İtalyanın sınır- larına asker yığması gerektiği anlaşıl- dı. Düşündük ki pek az evel Eritrc'de kırk binden fazla beyaz asker yoktu. — Habeşistanın bir Avrupa devleti ile harba girişecek kadar — silahlanmış olduğunu sanıyor musunuz ? — Habeşistan yalnız değildir. Al- manya onun arkasındadır. Başka ulus- lar da.. — Mesela hangileri? General bü söon soruyü cevabsiz bi- raktı. Ben socularıma devam ettim: — Fakat Habeşistanın yeter kadar taşıt vasıtaları, uçakları, tankları ve gazları var mıdır? General bu soruya bütün dünyanın bildiği şeyleri tekrarlayarak cevah ver di; © ka- — Adisababadaki uçak merkezi iki misli kuvvetlendirilmiştir. ve İmpara- torun etrafını Avrupadan — getirtilmiş uzmanlar vevirmiştir. — Peki, smırlar ne halde? Habeş sultanının oralarda modern — teçhizatı var mı? General kurnarca bu soruya cevab vermekten kaçarak bahsi bir başka ke- Nu Üzerine çevirdi: — Bizim Eritrenin ilerisinde bir Tigr bölgesi vardır ki burayr Menclek soyundan gelme Ras Seyom yönetir. Ras Seyom'u görmek benim erge- lerimden birisi idi. Onun için genera- lin dediklerine eyice kulak verdim: — Ras Seyom bugün kendi merkeri olan Adowa'da oturur ve oradan hü- küm sürer. Kendisi bir asilzade oldu- ğundan umarım ki habeş tahtına geç mek ister. Bugünkü imparator bu — damdan ziyadesile kuşkulanır. Ras Se- yom'un Kassa adlı delişmen bir oğlu vardı ki büyük babasile övünür durur du. İmparator bunu öldürtmüştür. Son zamanlarda Negus, Adistababa- da bulunan Ras Seyom'un — karısme Adovaya dönmesi için izin vermiştir. — Benim için Ras Seyom'u gör meğe imkân olacak mrdır — Eğer ölmek dileğinde Iseniz olur. Fakat General de Bono'nun size sımırı geçmek İznini vermiyeceğini sanırmn. — Şu halde bütün bu hazırtrkların bir harb için olmadığımı sanıyorsunuz, öyle mi? Bu sorguya her taraftan aldığım cevabların aynını aldım: — Harb mı? bir harb düşüncesinde değiliz. Bütün bu tedbirler — genişle- mek, işsizliğe çare bulmak İçin yapıt- mış bir deneçtir. Kamıaramda bir italyan — gazetesi buldum ve bunda Romadan - gelen şu haberi okudum: “Musolini, Afrikaya gitmek Üzere hazırlanmış olan otuz seferber tümeni teftiş ctmek Üzere ansızın Kagliyari'ye iytir. N Musolini'nin söylevinden şu par- çayı da okudum; “Kotarılacak yeni ve eski he- sablarımız wardır. Bunlar bir ha la yola konulacaktır. Fakat biz, sınırlarımızın ötesindekilerin de- diklerine kulak asrmıyacağız. Ken- di asığlarımızı kendi hükümleri- mizle kotaracağız. Ve geleceği mizi düzelteceğiz. Eğer faşistlik, italyan genç- liğini silah altına çağırıyorsa bu, karşılaştığı bir yüküm dolayısi- ledir.. (Sonu var) W SŞ | Yabancı gazetelerde oluduklarımız Akdenizin kapıları: Süveyş kanalı İtalyan — habeş anlaşmazlığı Süveyş kanalının önemini belirten bir hâdise olmuş- tar. Kanalın, italyan askerlerinin taşınmasına karşı açık veya — kapalı haı:m '::ıiinı' çizecek bir mesele olarak görülmektedir. ' bakrmdan cihan kamoyunu ilgilendiren bu meseleyi in cele; ki alı bakamı B. Fon Külman'ın bir yazısını alryoruz. Pa SEE AA GAT 0 Yazan: Rişard fon Külman 1854 tarihinde mısırlı Sald paşa, kendi adamı olan Vikont dö Leseps'e Süveyş berzahınmm deşilmesi için imti- yaz verince, bu fransızdan önce başarıl- masıma uğraşılar fakat hiç bir sonuc vermiyen projenin artık gerçekleşece- Bi anlaşıldı. Türlü türlü zorluklar, â- kıl ve hayalin afamıyacağı bir ölçüde idi. Bu zorluklar, ortaya birçok sıya- sal durumlar çıkarryordu ve hele Babı- &li ile Mısır hükümeti arasında bir tür- Yü aydmlanmayan durüm üzetrinde et- kisini yapıyordu. Nil topraklarında üz- tün bir egemenlik kurmak için Fransa ile İngiltere arasındaki yarış da bu du- rTumu arab saçına çeviriyordu. Böyle büyük bir işin başarılması için lâzım olan araçları bulmak hiç de küçük bir mesele değildi. Dev gibi büyük bir »- ser olan kanal işine, 1868 da, FPransa imparatoriçesi Öjeni de hazır bulundu- gu halde çok parlak bir arsıulusal tö- renle başlandı. Bundan birkaç yıl önce Mrsırda rastladığım macar devlet ada- mı kont Aponiy, bana 0 zamanlar he- güz daha bir delikanlı olduğu — halde macar hükümetini bu törende — temsil ederken yapılan sonsuz ve anlamı ol- mıyan israfların, kendisi üzerinde bı- takmış olduğu derin izleri anlatıyordu. Avrupa, Hindistan, Çin, Japonya ve Avusturalya arasındaki ilgiler eni- ne boyuna genişledikçe, yeni geçidin de önemi o nisbette artıyordu. Süveyş kanalı, Hindistan yolunu, Kap burnun- dan dolaşmaya nisbetle 8000 kilemetre kısaltmaktadır. Vapurlar ortalama bir hesabla, Afrikayı dolaşan yoldan bir ay daha kısa bir sürede gidecekleri yere varmaktadırlar. Süveyş kanalı dolayı- tiyle imkân içine giren tasarruf da çok büyüktür. İngiltere, büyük bir önemi o lan bu arsrulusal geçidin büyük ölçü- de bir fransız etgerliği altında bırak- masiyte iştediği yanlışı çok geçmeden anladı. Fransız kamoyunun — bütün bu işlere hiç aldırmadığı bir anda, ingiliz bakanı Tord Bikonsfild, 1875 de, Mısır Hıdivi Tamall paşadan Süveyş — kanalr aksiyortlarının hemen hemen — yarısını tutan büyük bir aksiyon paketi — satın almak açık gözlülüğünü gösterdi. Bu paket hâlâ ingiliz hükümetinin elinde bulunmakta ve Süveyş kanalı sosyete- si üzerinde çok büyük bir rol oynamak- * tadır. Süveyiş kamnalının arsıulusal durumu hakkında yapılan münakaşalar uzun zaman arka plânda kaldı. :ünlı:ıkı» moyu ilgisini, kanalım derinleştirilmesi ve genişletilmesi, kanaldan geçme pa- rasının yüksekliği gibi, yalnız pratik meselelere karşı İtalya ile Habeşistan imparatorlu- gu arasındaki, gün geçtikçe — büyüyen ve tehaid edici bir şekil alan anlaşmaz. hk ve İtalya ile Habeşistan arasında bir harb çıkmmca, Avrupa devletlerinin Süveyş kanalını kapamak — küdretinde olup olmadıkları hakkında gazetelerde çıkan yazılar üzerine, Süveyş kanalı- nın arsruluzal dürümü, gene yeniden kamoyu ilgilendirdi. Kamalım imtiyaz M_ refsiz olduğunun - kaydedildiğine hiç şüphe yoktur. Ancak, Yd:"_':hd“' :" safmdan saptanmış bir hül Ka şal bit türe olamazdı. Üzerinden birçok yıllar geçtikten sonra, günün birinde, framsız devlet adamr Barer, Süveyş ka- natmn bütün dünyanın —malı olduğu. ber zaman ve herkese açık bulündurul. ması lâzreegeldiği fikrini ortaya attr ve dünyanın düşüncesini ba fikre doğru sürükledi. Süveyş kanalının arsıulusal türe ile tarafsızlandırılması fikri çok daha eski zamanlara aid bir meseledir. Türkiye 1577 de Rusya ile harba tutuş- muş ve türk egemenliği altında bulun- ması dolayısiyle, Mrsımr da tu harba ka- tılmıştı. Bu durum karşısında Rusya Süveyş kanalını ahloka edebileceği me- gelesini ortaya atmış, ingilir Ciploma- visini ciddiğ tedbirler almak zorunda Lırakmıştı. İngiliz dış bakanlığı kana- da karşı yapılacak berhangi bir abloka teşebbüsünün, büyük Britanya hüküme- tinin o anc kadar muhafaza ettiği barış- çıl tarzı değiştirmeğe sebeb olacağını ileri sürdü. Genc zamanlar oldu ki, Mısır'da çı- kan bazı hadiseler, Süveyş kanalı me- selesine yeniden ön plânda yer aldırdı. Finans işlerinin bozukluğu — yüzünden Miısır'da çıkan ulusal kargaşalıklar 1882 de İskenderiyeyi İngiltere donanması- na borabardıman ettirdi. Bunun üzeri- ne Mısır Hidivi ingiliz amiralr Sey- mor'e geniş ölçüde bir iİşgal hareketin- de bulunmak yetkisini verdi. S ağus- tosta 16 ingiliz harb gemisi kanala gir- Ci. 20,000 ingiliz askeri karaya çıkarıl- dı. Volseley, 13 eylülde ulusal Misır kuvvetlerini Tel-el-Kebir'de yendi. He- men arkasından Kahire Işgal — edildi. Mısırın devlet yönetimi büsbütün ingi- lizlerin etkisi altına girdi ve durumda gök büyük bir değişiklik oldu. Veriler bütün sözlere karşı, ingiliz askerleri bugün hâlâ Mısır'dadırlar. İngilizlerin Mısır Üzerinde kurduk- Tarı üstün egemenlik yüzünden İngil- terenin Nil toprakları üzerindeki imti- yazlı durumu dolayısiyle kanalr da hük- mü altında tutacağı korkusu, ingilir hükümetini, Süveyş kanalmım tarafsız laştırılması meselesini kökünden dü- aeİtmek zorunda bıraktı. Bu görüşme- lerde Mısırdaki fransız - ingiliz yarışı- nın da arkası kesilmiyordu. Pransa, ih- mali yüzünden Firavunlar Glkesinde kaybettiği yerini, diplomatik siper har- biyle yeniden kazanmak istiyordu. En tonra, 29 birinci teşrin 1888 de Süveye kanalı ve giriş limanı ile üç millik böl- genin sınırlanması esası Üzerinde yapı- san Tatanbul andlaşması meydana gel- di. Bu andlaşmanım, önemi büyük olan iki maddesi vardır; 1 inci madde; “Süveyş kanalının su geçidi, gerek harb zamanında gerekse barışta bayrak farkı gözetilmeden her türlü tecim yahut da harb gemilerine her vakit açık bulundurulacaktır, Buna göre, andlaşmayı Imzalıyan- lar, harb veya barış zamanında kanal- dan serbest olarak geçilmesine engel olmamak' hususunda birleşiktirler. Ka- nala karşı hiç bir zaman abloka hakkı gullarırlamar * öncü madde; “Süveyş kanalınım z geçidi, andtaşmanın 1 inci madde- sine göre, harbta bulunan devletin harb gemilerine de her zaman açık bulundu. rulacağından, osmanlr devleti bile harb yapanlar arasında bulunmuş - olsa, bu andlaşmayı imzalryanlar, ne kanalda ne kanalırı giriş limanlarında ve ne de bu Yimanların Üç millik çevresi içinde harb türesi kullanmamak dâ düşmanlık ha- reketinde ve vapurların kanaldan ser- bestçe geçmelerine engel olmak gaye- siyle hiç bir harekette bulunmamak hu- susunda uyuşmuştardır. Kanal bölgesinin bu sınırtarı Süveyiş kanal sosyetesi imtiyaz andlaşmasının yürürlük müddetiyle de buclandırılma- . Eğer İngiltere, İstanbul andlaşması yapılırken genel bir anlamda olan (kay- 31 ibtirazi) yi katıştırmamış — olsaydı. Tetanbul andlaşması Süveyş - kanalmın arsrulusal türesi meselesini de — rpaçık ve tatmin edici bir biçimde düzeltmiş olacaktı. Bu (kaydı ihtirazi) şudur: İngiliz hükümeti, İngilterenin Mr- sarı işgalinde serbestçe hareket etmesi- ne engel elabilecek ve bu durumla bağ- daşmayacak olan andlaşma hükümleri- vin yürürlüğünü durdurmak — hakkını muhafaza cder. Bu genel (kaydı ihtirazi) Mısırın ay- ral durumumna ve içinde bulunduğu ge- çici hadiselere dayatılarak — temelleşti- rildi. İstanbul andlaşmasının İngiltere- yi bağlayan kranmlarının — değerini bu genel (kaydi ihtirazi) nin sıfıra indir- diği de besbelli idi. Fransanm var kavvetiyle dayanma- sı, ve hele Misir'daki ingiliz egemenli- #inin daha fazla kök salmasına — karşı bulundurulması kafa tutması, - eserimi bitirmek istiyen Lord Kromer'in de ön ayak olmasiyle » iki devlet arasında - sallantıda kalan bütün anlaşmazlık meselelerinin Üze- tinde görüşmeler ve temizlik yapılması sonucunu verdi. Bu görüşmcelerde de Mısır ve fas hakkında, önemi çok bü- yük olan 1904 deki anlaşma yapıldı. Bu anlaşmada Fransa, Fas Sultanlığında geniş ölçüde serbestçe hareket etmek hakkına karşı, Mısırda artık obstüksi- yon yapmaktan vaz geçiyordu. Anlaş- manın 6 ıncı maddesinde Süveyiş ka- nalı işi de vardı. İngiltere hükümeti 729 birinci teşrin 1988 tarihli İstanbul andlaşmasındaki hükümlerin yürürlüğü- nü, ve buna kendisinin de katılmasını kazbul etmişti. Bu suretle kanaldan ser- bestçe geçmek kabul edilmiş olduğum dan her iki hükümet İstanbul andlaşma- sında yapılması düşünülen — farmalite lerden de vaz geçtiler. Bu ingiliz - fransız andlaşmasının #rsıulusal önemi bakımındandır ki, yu- karda söylediğimiz İstanbul andlaşmı- sındaki genel (kaydı ihtirazi) den İn- giltere kesin olarak vaz geçmiş eldu. İşte bundan dolayı da İstanbul andlaş- masına bugün Süveyş kanalının arsım lusal statüsü göziyle bakılabilir. Eğer işi, bugün artık arsıulusal dü- şünüşte temel atmış olan bu noktadan inceleyecek olursak, Süveyş kanalı ge- çidinin harb yapan ulusların harb gemi lerine de açık bulunduğu sonucuma va- rırız. Netekim bunun bir örnegi de, tus - japon harbında görülmüştür. A miral Roşestvenski'nin kumandası ah tındaki doğu Asyası yolunu tutmuş ©. Ten rus filosu, Japonya ile açıktan açır ğa dost geçinen İngilterenin hiç bir protestosu ile karşılaşmadan — Süveyş kanalından geçmişti. Dünya harbında İngiltere Süveyş kanalının tarafsızlığına pek az kulak astı. Alman - türk ordularının bu su ge- çidine yaptıkları hücumları a kadar çoli müstahkem yerlerle karşıladı ve zırh- lılarını kanala öyle bir dizdi ki, ağır topların açtıkları yan ateşi kanalın ge-- çilmesini hemen hemen imkânsız biz har le soktu. Bütün türe durumu inceden inceye & raştırılımnca da, İtalya Hle Habeşistan arasında bir harb başlamış olsa herhatr gl bir Avrupa devletinin italyan harbı gemilerinin, asker taşıyan vapurların, geçmemeleri için kanalı İtalyaya kaptr yacak bir hüküm yoktur. Bu düşünce« nin aksini ileri süren bir tezin herhangi bir yandan ortaya atılıp atılmıyacağı enteresan bir meseledir. 20 temmuz tarihli Berliner Tagabiet tan. ——— ————... RADYOLAR ANKARA 19.30 — Çocuk saatı. 1940 — Müzik. Gürset geçen günler: Popper Yık bahar şarkısı: Sekubert Norida; Gövette 20.00 — Maliye Vekâleti saâtı 20,10 — Müzik: Trio 20.30 — Dans müziği 20.50 — Haberler y İSTANBUL $ 1830 — Almanca ders A 1850 — Dans musikisi (plak) — — 19.40 — Haberler a p 1945 — Ege caz türkçe 2015 — Konferans 2030 — Stüdyo orkestrası — M 21.00 — Radyo caz ve tango orket — traları. Ğ 21.30 — Şehir tiyatrosu artistleriğ * — den İ. Galib. Küçük Cıkralar. ğ 21.45 — Son haberler. Ş 2200 — Bayan Rita Mahmud (ş01) R”