16 Eylül 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

" SAYIFA 4 < CÜY RERRA A | AÇ ZT AAAT T AAA 16 EYLÜL 1935 PAZARTFS! Biliyormusunuz AA van $ Avrupanın yeni tip otomobil- lerinden birisi fosfor neşreden bir boya ile boyanmıştır. Bu otomo- bil, geceleri uzak mesafelerden görülebilir. Bir amerikalı da rad- yodan istifade ederek evler için bir emniyet tertibatı vücuda getir- miştir. Bu icad, sayesinde gecele- ri bir evin girilecek kısımlarında birkaç kadem yüksekliğinde has- sas bir elektrik bölgesi yapılabil- mektedir. — Bu bölgeye herhangi bir adanı girer girmez hemen tehlike çan- ları çalmakta ve kuvvetli pro;ek- törler yapının duvarlarını ve avlu- yu aydınlatmaktadır. Bunu kullananlar, şehir cere- yanınım kesilmesinden korkarlar- sa o azman ev içerisinde kuvvetli bir batarya bulundurarak cereya- nr buradan da verebilir. $ Amerikada geçen yılın orta- larımda, herkesin evlilik, yahut bekârlık vaziyetini parmağına yü- zük takmak suretiyle belli etme- si moda idi. Yüzük ilk parmağa takılırsa bunu takanların evlenmek istedik- leri anlaşılırdı. İkinci parmakta- ki yüzük takanın nişanlı olduğunu anlatırdı. Üçüncü parmaktaki yü- zükten sahibinin evli olduğu bel- K olurdu. Dördüncü parmağında yüzük görülen bir adam ise bekâr kala- cak demekti. $ Lüzumsuz sokak gürültüleri- ni yasak etmiş olan biricik mem- Jeket Finlandiyadır. Kanmun, oto- mobil kornalarını, sokak arabala- rının çıngıraklarını, polis düdük- lerini, elde çalınan — armonikleri, bağırmayı ve şarkı söylemeyi, ga- zete satıcılarının bağırmasını ve sokak hatiplerinin söz söylemesi- ni ve saireyi yasak etmiştir. $ Japonyada herkesin yanında soyunup giyinmek ayıp sayılmaz. Trenlerde yolcuların çok defa a- çıkta baştan aşağı elbise ve çama- şır değiştirdikleri görülür. $ On sekizinci asırda İngiltere- de kendini bilen herhangi bir ada- mın banyo elbisesiyle görünmesi büyük ayıblardan sayılırdı. Ban- yo yapmak istiyenler her tarafı kapalı bir banyo vagonu kiralar ve bunun içinde denize girerlerdi. $ 1914 yılında müttefikler an- cak beş alman denizaltı gemisini batırmışlardı. Bu mikdar 1915 de on dokuza, 1916 da yirmi ikiye çıkmıştır. 1917 yılında ve 1918 ilk kânununa kadar bunlardan 132 tanesi batırıldı. Fakat bu son iki yıl içinde Almanya her doksan sa- atte bir denizaltı gemisi yapabili- yordu. Bu kadar ince makinalar- dan mürekkeb olan bir geminin bu kadar büyük bi. süratle yapıl- ması hayrete değer bir hâdisedir. $ Son zamanlarda Almanyanın " denizaltı gemileri yapmağa tekrar başlaması haberi, şüphesiz, İngil- tere'de endişe ile karşılanmıştır. Çünkü büyük harbta 18 şubat 1915 tarihinden 11 birinci kânun 1918 tarihine kadar alman denizaltı ge- milerinin batırdığı ingiliz gemile- rinin sayısı 2677 yi bulmuştur ki orta bir hesabla her on iki saatte bir gemi batmış demektir. $ Hâlâ birçok Çin evlerinde bi- rer mutfak tanrısı vardır. Bu bir resimdir. On iki ay bütün aylenin neler yaptığına r-<zaret ettiğine inanılır. Çinliler bu kutsal resmi yılbaşı gecesi törenle yakarlar ve o0 zaman mutfak tanrısının cenne- . ©e gidip ayle hakkmda bildikleri- n ni söyliyeceğine inanırlar. Eğer ayle, verilecek raporun iyi çıkmı- yacağına kanaat getirirlerse o za- man yakmadan resmi şaraba ba- tırıp güzelce ıslatırlar. Bunun sebebi şudur: Şaraba — batırılan tanrı resmi s&rhos öolacak ve sarhoş sarhoş cennetin altm ka- pısından içeri alınmıyacaktır. Tu- haf inanışlar... ! a Dünya durumu ve Sovyet Rusya Cenevre, 15 (A.A.) — Ulus- lar sosyetesi asamblesinin dünkü genel taplantısında B. Litvinof, büyük bir söylev vermiştir. B. Lit- vinof demiştir ki: « — İlk defa olarak Sovyet Rusya heyeti, uluslar sosyetesi genel sekre - terliğinin vermiş olduğu raporun ge- nel müzakeresine iştirak ediyor. Ulus- lar sosyetesinin son zamanlarda hele Sar meselelerinin kotarılmasında har - cadığı emekleri ve elde etmiş bulundu- ğu sonuçları küçük görmemekle bera - ber halihazırda bu şerefli kurumun ü- yesi olmak sıfatiyle ödevimin uluslar sösyetesinin övülme siyle yeter olmadı- bu gibi anlaşmazlıklar yüzünden fev - kalade konsey ve hattâ ble topl B. Litvinof uluslar sosyetesi asamblesinde genel sıyasa karşısın- da sovyet durumunu anlatan çok önemli bir söylev verdi daha doğrusu yapılmamış olan işlere ait ütal rma nihayet veriyorum. Ben tıları yapmak mecburiyetinde kalıyor. Daimi bir barış konferansı, yalnız an - Taşmazlıkları gidermek usulünü kolay- laştırmakla kalmıyacak aynı zamanda başkka menafi de arzedecektir. Ben, bu menafiden zamanımda bahsetmiş ve böy le bir konferansın barış bakrmından çok önemli olacağını — söylemiş idim. Bilmiyorum neden dolayı — silahların tahdid ve terkinin kontroluna müteal - lik olan bu mesele tetkike şayan görül- medi ve tetkik edilmedi. Ve neden do- layı daimi bir barış konferansına ma- Hk bul Silahları bırakmak ğına kaniim. Çünkü böyle bir hareket kendi kendimi övmek olur. Zannrma ka lırsa bazı meseleleri ve hele bitirilme- miş ve hattâ dokunulmamış ve hava al- sınlar ve hatırdan çıkarmasınlar diye uluslar sosyetesinin arşivlerinde mu - hafaza edilmiş bir takım meseleleri şöy- le kısaca bir gözden geçinecek olursak sosyetenin faydasıma hizmet etmiş olu- ruz. Şimdiye kadar takip edilmiş o - lan bu usul, memleketimde takip edile. gelmekte olan otokratik usulü hatırlat- makta ve sizi temin ederim ki parlak sonuçlar ve bazı ahvalde gerçekleşme- sini istediğimiz sonuçlara ulaşmamızı sağlamaya yarıyacak kuvvei muharri « ke mahiyetinde sonuçlar ktedi yoruz meselesinden bahsederken sovyet hü - kümetinin galiba gene uluslar sosyete. uluslar sosyetesini, yeni bir takım teşek- küller ihdası veyahut ortadan kalkmış bir takım teşekküllerin ihyası suretiyle çok ağır bir duruma düşmüş görmek is- temem. Önbeş sene oluyor uluslar kuru mu gibi bir teşekkülün vücuüde getiril - mesine aid şanslar, asgari ve hattâ yot idi. Uluslar kurumunun müessisleri bu kurumun mevcudiyetini Vilson pre lerinin ön dördüncü paragrafında söy- lendiği veçhile karşılıklı sıyaasl istiklâ! ihdası ve büyük küçük devletlerin mülki tamamiyetlerinin temini noktasını istih- daf ediyordu. Şimdiki durum - ki baş - kan küşat nutkunda bu vaziyetin fizi. yonomisi hututunu “dünya endişe ile parçalanıyor,, sözleriyle çizmiştir - ulus: sinin evrak h tozları - da kalmış olan bir teklifinden bahse - deceğim, Bazı kimseler, çok ufak mik- yastaki kısmi tahdidi teslihatın tam bir akamete uğramış olduğu bir sıra - da benim genel tahdidi teslihattan bah- setmemi ihtimal garip bulacaklardır. Fakat sizden rica ederim, Ben daima tam tahdidi teslihatın, saçma vekismi tahdidi teslihatm kolay olduğu prensi- bine karşı mücadele etmiş olduğumu hatırlayınız. Ben bütün münakaşala- rımda bilâkis en büyük müşkülâtı kısmi tahdidi teslihatım arzetmekte ve en az üşkülâtın genel tahdidi teslihatta ol. VECL Bu usulü burada tatbik etmekte oldu- ğundan dolayı kimseyi muahaze etmek istemem. Hepimiz uluslar sosyetesinin mükemmeliyetsizliğinden — soravlıyız, Fakat hepimizin soravı aynı derecede değildir. Benim her şeyden önce mü - tecavizin tarifine dair olan ve henüz ta- mamlanmamış bulunan işe dokunma - mın sebebi şudur: İtalyan delegesi ba- ron Aloizi, bundan bir kaç gün önce bu me'seleyi konseyde ileri sürmüştür. B. Aloizi, tecavüz hallerinden her bi - rinin — bazı arsıulusal mukavelename- lerde münderç tecavüzün tarifinin tat- biki takdirinde — mütecaviz devlete karşı harb açmayı hakliı ve meşru kı- lacağını söyledi. Bahsa konu olan ta - rif, hiç şüphesiz, sovyet heyeti tara - fından ileri sürülmüş olan tariftir. Bu tarifin bütün cihanca kabul ve teslim edilmesi uluslar sosyetesinin €en şayanı esef hadiselerin içinden sıyrılıp çık - Frdım decektir Eğer elimizde — İtalyanın serbestii hareketine müteallık bir bey i olmayıp da komşu Habeşistanın teca- vüzüne dair bir şikâyetnamesi bulunsa idi ve bu şikâyetnamede Habeşistanın tecavüzi hareketleri, mütecavizin ulus- lar sosyetesi tarafından kabul edilmiş tarifi dairesinde izah ve tasrih edilmiş bulunsa idi italyan mümessilini temin edebilirdim ki, bu takdirde uluslar s0$- yetesi yalnız İtalyaya İhak vermekle kalmıyacak belki İtalya; necib italyan ulusunun hakkı olduğu sempatilerimi- ze mazhar olduğuna kani olacak idi. Uluslar sosyetesi üyesinden olan devletler arasındaki — anlaşmazlıkların halli sırasında — mazide olduğu gibi istikbalde de — bütün cihan tarafın - dan kabul edilmiş mütecavize ait bir ta- rifin fikdanından doğacak müşkülattan korkuyorum. Bu meselenin bir çarkı diğerıerini durduran uluslar sosyetesi mekanizmasının bu çarklarından azâde olarak tetkik edilmesi zamanı gelip gelmediğini sormasını layık görüyo - rum. Udmarım ki konsey, diplomasi yo- luyla bir takım hazırlıklara lüzum gös terse bile, bu mesele ile uğraşacaktır. Bir kaç kelime ile sovyet hüküme tinin başka bir teklifinden bahsedece - ğim Bu teklif, hemen hemen halledil - memiştir. Ve uluslar sosyetesinin me- kanizması içerisinde kaybolmuştur. Bu teklifin başka bir hikmeti vüçudu da - ha vardır ki, o da şudur- Dört sene - denberi uluslar sosyetesi kendi üyesi arasındaki müsellah — anlaşmazlıkları münakaşa etmekten fariğ olmuyor ve duğunu iddia ettim ve gene de bu iddi adayım. Ameli gibi görünen bir şeyin saçma olduğu tahakkuk — etmiş ise bir kere de saçma gibi görülen bir şeyin a. meli olup olmadığını beklemek icap &. der. Devletlerin kahir bir ekseriyeti - ki sulh fikrine merbut olduklarını ve bu fikri her türlü vasıtalarla müdafaa etme- ye hazır bulunduklarını iddia ediyorlar -< sulhperverane zihniyetlerinin en iyi de- lilinf ancak genel tahdidi teslihata aid yeni müzakerat icrasımna muvafakat et - mek suretiyle ibraz edeceklerdir. Her - halde Sovyet murahhas heyeti, bu mese- lenin unutulmaması kaygusunu taşıya - caktır. Hiç şüphesiz ben, yalnız sovyet hükümeti tarafından ileri sürülmüş olan tekliflerle alâkadar değilim. Meselâ ulus- lar sosyetesi dahili nizamatmın harbın Önüne geçmek istikametinde ve Paris misakına tevfikan tanzimi meselesinin tehir edilmiş olduğunu teessürle öğren- dim. Bu meselenin halli, bugün burada işitmekte olduğumuz müzakerelere - ki uluslar sosyetesi çıkmış veya çıkacak müsellâh bir anlaşmazlığın önüne geç - mek mecburivetinde midir? Seklindedir- mani olacak idi. Avrupa birliği meselesi ile iştigale memur komisyonun ataletini de büyük bir teessürle öğrendim. Fikrime kalırsa bü komisyonun çerçevesi içerisinde yal. nız Avrupaya müteallik olan meseleler değil aynı zamanda bütün cihanı ilgile- yen önemli meseleler tetkik edilebilirdi ve bu da hiç bir veçhile sosyetenin ka- dir ve haysiyetini kırmış olmazdı. Bazı kitalar ufak ufak memleketlere taksim edilmiş olduğundan ve büyük küçük her ulusun hukuk müsavatını kabul etmek zarurf bulunduğundan Avç'pa memle - ketlerinin çıkaracakları sesin evrensel velvele içinde kaybolması 0 memleketle- rin evrensel hayattaki rollerine uyma. ması ihtimali vardır. Binaenalyh uluslar sösyetesinin diğer kıtalardaki memle ketler işlerine müdahalesinin — peşinen mahdüd veya memnu olması haksızdır. Bu mesele, uluslar sosyetesi ile Ameri- ka ittihadı arasındaki mütekabil müna- sebetler meselesinin rüznamede ya:'ı lenin münakaşası esna - sında görüşülebilir. Uluslar sosyetesi içinde bir Avrupa teşekkülünün ihdası, bu mıntakavi teşekküle yavaş yavaş ha- lihazırda çizilmiş olan diğer küçük te - şekkülleri ilhak etmek gibi bir sonuç verecektir. Bu meseleyi daha etraflı ve daha ci? di bir münakaşanın mevzuu olarak ileri sürüyorum. ü Bu sözlerimle son seneler zarfında uluslar sosyetesi tarafından yapılmış ve Ht lar sosyetesine bilâ fasıla bu gayeleri takib etmek vazifesini tahmil etmekte. dir. Zira son üç senedenberi bütün dün- yaya sirayet etmiş olan bu endişe, ek. siltmemiş ve yalnız habeş meselesi do. layısile değil, Avrupanın ve bütün dünyanın önüne dikilen müthiş tehli- keler dolayısile bilâkis artmıştır. Maa. mafih bu endişenin eyi bir tarafı vardı. Çünkü bu endişe barışsever bütün memleketleri barışın samimi dostlarını, iki hakikatin münakaşadan azade ol. duğuna inandırmıştı: Barışın gayri ka: bili tecezzi olması ve kollektif emniye. tin zarureti, Bununla beraber, bu kollektif emni. yet uluslar sosyetesinin statüleriyle sağlanamaz. Buna şu itibarla daha zi. yade inanıyoruüz ki, her devlet bu sta- ' tülerin tatbiki halinde munzam bir ta. kım tedbirler almak mecburiyetinde kalmışlardır. Bu tedbirler mımtakavi karşılıklı yardım misaklariyle tecelli etmiştir. Sovyet Rusya bu mımmtakavi tar- sin sistemine yardım etmek arzusuyla Fransa ve Çekoslovakya hükümetlerile müştereken sarfr mesai etmekten half kalmamıştır. Maateessüf Sovyet Rusya bu işte muvaffak olamamıştır. Bunun da sebebi, diğer ilgili devletleri bu işe çekmek arzusundan büsbütün başkadır. Şuna kaniim ki, bu Aandlaşmalar, Lo- karno misakı Avrupanın garbi kısmın. da ayni vezaifi ifa ettikçe şarki Avru. pada emniyet hissinin tarsinine fevka- lâde medar olacaktır. Bu gibi misaklar hiç kimseyi korkutmaz. Tehdid ede. ceği kimseler yalnız sulhu ihlâl etmesi imkânı olan kimselerdir. Kimsenin men. faatine dokunmaz, yalnız sulh eserine ve binaenaleyh bütün beşeriyetin eseri- ne hizmet eder. Kollektif emniyet telâkkisi fransız. larla ingilizlerin münferit mmtakavi misaklara takaddüm etmekle kalmıya. rak bunların yekdiğerinden gayri ka- bili tefrik ve biribirine merbut olduğu. nu gösteren 3 şubat tarihli itilâf pro. jeleriyle teeyyüd etmiştir. Avrupa mem- leketlerinin ekserisi ve bu meyanda Sovyet Rusya Avrupadan emniyet his. sinin tarsinine şöyle böyle medar ol. muş olan bu proje ile mütesanit olduk- larımı ilândan çekinmemişlerdir. İngiltere dış bakanınım söylevini büyük ve özel bir ilgi ile dinledim. Kendisi bu beyanatında kollektif emni. yet fikrini ve kollektif tedbirlerle ba. rış korunması düşüncesini müdafaa et- miş ve bize İngiltere hükümetinin bu düşünceye sadık olduğu hakkında te. minat vermiştir. Bu hadiseyi uluslar sösyetesinin istikbali hakkında bir fa- lihayr olarak selâmlarım. Bu sözlerimi burada bitirebilirdim, Fakat, bazı kimseler olduğunu biliyo - Tum ki hali hazırda en ziyade mevzuu bahselan ve uluslar sosyetesi asamblesi- ni her şeyden ziyade meşgul eden mese leden yani italyan - habeş anlaşmazlı - ğından neden dolayı bahsedilmemiş ol- duğunu suale şayan göreceklerdir. Bei ne olursa olsun genel meseleler üzerin- de durmayı tercih ederim. Çünkü bu anla:mazlık, arsrulusal ufku nazarım - dan gizlememekte ve bu ufukta teres - süm eden diğer tehlikeleri saklamamak- tadır. Ben, muhtelif hususi ahvale tat - bik edilebilecek olan genel prensipleri vücude getirmeyi tercih ediyorum. Uz - laştırma için yapılacak teşebbüslerin hğın koönseyde bizlere havalesi h. Je onunla meşgül oluruz. O zaman, bu an- laşmazlıktan bitarafane bir surette bah- sederiz. O zaman Sovyet mümessili ken: disini korkutmaya matuf hiç bir sesten ürkmeksizin ve gazetelerin hiç bir teca- vüzüne kulak asmaksızın cesurane icabe- den sözleri söyliyecektir. Ben, konsey karşısında Sovyet hükümetinin bu gibi anlasmazlıklar ve bunlara karşı alınan tedbirler karşısında prensip — itibariyle nası| hareket edeceğini açıkça izah et « tim. Savyet heyeti için şu veya bu tara- fin müdafaası veya şu veya bu tarafın iltizamı mevzuu bahs değildir. Sovyet hükümetinin müstemlekât sistemi kar : şısında prensip menfi bir hattı hareketi vardır. Aynı zamanda nü fuz manakaları, mandalar ve her türlü emperyalist hareketleri karşısında Sov- hareketi —aynıdır. Sovyet murahhas heyeti karsısında vts lar sosyetesi statüsimün müdafaası bir barış silâhır gibi dikilmez Bu silâh, ev- velce vuku belan swikastlerle yıpran - mıştır. Biz, bu silâhın kullanlamıyacak hir hale gelmesine müsaade edemeyiz. Bu silâh, bize bir çok defa daha şimdilin- gien zivade lazım olur. - Eğer biz, bu asambledeki devletler mümessillerin” ken di hükümetleri namımmla kati ve Tesmi surette bundan böyle uluslar sösyetesi nizamatırır her nevi taarruz halinde bir barış silâhı olarak kullanmak üzere bu i ta karşı 'yeniden hiç bir suikastte bulunmamak taahhüdüyle ayrılmış gö » recek olursak bu, asamhle uluslar ktı - rumunun hayatında yeni bir tarih kay - dedecektir. ' Sizi temin ,etmek isterim ki temsil et- mekte olduğum devlet, deruhte emis ol- duğuü arsıulusal taahhütlerin ifasr husut- sunda hiç kimseden geri kalmıyacaktır. Bilhassa beşeriyet için bu anda her za- mandan ziyade defğerli olan barısını mini ve zıman altına almması mevzuu bahsolduğu bu esnada barışı, istikbalde bu gibi tecrübelerden mühafaza etmeli - D A yet Rusyanın bhattı Balkan paktının uluslar sosye- tesine bağlılığı Cenevre, 15 (A.A.) — Özel aytarı. mızdan: Yunan dış bakanı B. Maksimos asam. blede balkan antantı adıma şu söylevi vermiştir: ”— Balkan antantının şimdiki baş- kanı B. Titülesko burada bulunmadı. ğından antantın eski başkanı sıfatiyle bu genel aytışmanın verdiği fırsattan faydalanmak ve kısa bir diyevde bu. lunmak isterim, Balkan antantı, kuruluşunun ikin:i yılı sonuna gelmek üzeredir. Antantın devamlı gelişimlere uğrıyabilecek lü- zumlu bir eser olduğunu göstermekte. dir. Antant ile birleşmiş olan devletler arasındaki el birliği ilgileri günden güne sıkılaşmış ve ulusal yaşayışların bütün alanlarına yayılmıştır. Bunlar 'antant devletlerinin barış dölenlerini ve bunü sıyasal, ekonomik ve sosyal i. lerleme ve bütün komşulariyle eyi an: laşma yolunda el birliğiyle verilecek e. meklerle gerçekleştirmek kararlarınt kuvvetlendirmişlerdir. Alınan sonuçlar, sadece ,ilgili hükümetlerin devamlı ha. reketlerinde mülhem oldukları dayanış: ma fikrinden doğmainıştır. Bu sonuç. lar aynı zamanda ve hele, uluslarının kendi barışçıl emellerinin derin ve iç. tem olarak bağlı bulundukları uluslar sosyetesi prensiplerini gözetmek sure- tiyle gerçekleşebileceği — hususunda besledikleri müşterek güvenden doğ. muştur. Bu güven, Balkan antantının kurulmasından çok daha evel kendini gö işti. A tın kurul Zâk rürt ikılan da bu olmuştür. Antantın i- lerleyişlerini anlatan — ve — ileride. ki gelişmesini garanti eden de budur. Ve en son günün bu ağır hadise. leri içinde, uluslar sosyetesi paktına het zamandan fazla bayrı bulunduklarını burada söylemek ödevini hükü. metlerine yükliyen de gene işte budüur. Balkan antantı devletlerinin — uluslar soâyebesi konseyinin dünya barışımı kurtarmak için verdiği emekleri ictem bir ilgi ile takib etmektedir. Bu emek- lerin barışçıl ve doğru bir '.-;olaum.î)i. akamete uğraması takdirinde anlaşme -- rişmesi dileğindedir.,,

Bu sayıdan diğer sayfalar: