9 Ekim 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

9 Ekim 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

cevaplardan (Başı 1. ci sayıfada) yetine erinceye kadar durun manası gıkar. Saba ve yabut subul kök ek olan .h dır. Bir de aydınlığa kavuşmakla sabahr karşılayın manasını çıkaracağım. Eski köy ve mahalle mekteblerinde hocalar, imamlar ders bahislerinc sabah derler di. Bundan da bahsi ayiran bir haddi fasıl manasını kastederek derim ki - sabah . gece ile gündüzün haddi fa- sılıdır. Gecenin nihayete erdiğini ve aydırlığın başlangıcını — bildiren bir hududdür. 2 — Öğle, öğleyin, öğlenleyin — Kalecikte öyle kelimesine önle derler. Buna göre bu da önledir. Yahut bu da öyledir. Bir cihetten aydınlıkta önüne kattın onu önle yani öyle karşı- la demektir. Öğlenin kökü övün'dür. Bir “L, ek edilirse önle manası çıkar, <yin> men- subiyet manasımadır. Önleyin kargıla - yın demek çıkar ki: önle, önleyin ön - leye aittir, önle gibidir. 3 — İkindi, ikindiyin, ikindi Jeyin — İki, iki ündi — ikindi, iki indide, iki indileyin. Ecdadımız eskiden vaktin — tayini için zevalde yere bir deyaek dikerler- di. Bu deyneğin gölgesi iki mislini bul- duğu zaman öğle oldu derler. Şu halde güneşin iki mızrak boyu uzadığını ka. bul ederler. Sabahtan öğleye kadar gü- neşin iki mızrak boyu tepemize amu- den dikeldiğini kabul eden neş te. sirinin ikiye yani iki der. diğini kastederler ki bu zamanda diki- len deyneğin iki misli uzun gölgesinin eksildiği anlaşıdır. “Leyin,, bu vaktin ne sabaha, ne de öğleye aid olmayıp ikindiye mahsus olduğunu gösterir. İ. kindiyin ve ikindileyin aynı manada kullanılan kelimelerdir. Bir de sabah- tan akşama kadar olan müddeti dört parçaya ağıracak olursa vaktin ikisi geçtiğini ve Üçüncüye girişin mebdelni gösterir. 4 — Akşam, akşamleyin — Bu keli- me ah ile şamdan mürekkebtir. Şam karanlık manasına gelir. Yani — etrafın kararmağa başladığı andır. Aklığın ka- salığa dönüşünü gösterir. Ak ve şam kelimesinden terekkübeden — kelimeye bir “leyin, ek yapılmıştır. Akşamleyin demek vaktin akşam olduğunu bildir- mektir. Akşam, akşamla, akşamleyin akşamdan evel, akşama eriş, akşama u. laş diye söz arasında sıralananları da yarzabiliriz. Güzel bir darbrmesel: Akşamın hay- Tinden sabahın şerri iyidir. 6 — Gündüz, gündüsün, gündüzle- yin — Kelimenin kükü gündür. Eki düzdür. Yani günk düzden teşekkül etmiştir. Gün aydınlık yapar, bu aydın. lıkta her yer düz görünür. Gündüzle- yin demek gün varken her yer aydın- hkken demektir. Karanlıkta uçurum görülmez gün doğunca insan — avarızı görür, anlar ve karanlıkta sağını, solu. iği in- nu, önünü, ne olduğunu — anlamıyan gündüz her yeri düz görür ve düz yü- rür demektir. 7 — Gece, geceleyin — Gece, gece- deme, gecelemek, gecelemeksizin gece. 9 İLKTEŞRİN 1935 ÇARŞAMBA Anketimize yelem | DA - İş yüzünden kavga Dün Sanayi caddesinde arabacı Os. man ile hammal Mustafa arasında bir iş yüzünden kavga çıkmış ve kavga so- nunda Osmanın Mustafayı bıçakla ya- raladığı ve ciğerini deldiği anlaşılmış. tır. Suçlu Osman yakalanarak - tüzeye götürülmüş ve yaralı tez yetişen sıhhi- ye otomobilile hastaneye kaldırılmıştır. Bir otomobil kazası Dün 3971 sayılı otomobili kullanan şoför Hüsnü Çankaya caddesinde 40 yaşlarında Güllü kadına çarpmış ve ya- ralanmasına sebeb olmuştur. Suçlu şo. för yakalanarak yaralı hastaneye kal- dırılmış ve bu mesele etrafında gerçin- liğe başlanmıştır. Parayı kim çaldı? Ötey gün fotoğrafçı Turhanın oda arkadaşı tarafından 140 lirası çalındı. genı yazmıştık. Bu mesele etrafında al- dığımız habere göre suçlunun fotoğraf- çı Turhan olduğu ve gene oda arka. daşı bulunan mozayıkçı — İsmaile aid 140 liranın Turhan tarafından çalındı- ğt anlaşılmıştır. Turhan tüzeye veril- miştir. ——— ——— H, gecelemeli, geceliyor, gece kalıyor. Şu kelimeleri dizmekle beraber ben “geç,, manasını çıkarıyorum. Aklık gidiyor, karanlık başlıyor. Karanlık uzadıkça tabah — geç oluyor. Gece devam ediyor, uzuyor geç bitiyor. Bu güçlükten geç manası çıkıyor. Ve geç gelmesine bir de “h,, ek yaparak "gece,, kelimesini meydana koyuyorlar. Misâl: Bu iş uzadı biraz gece vara- cak, karanlığın uzamasından ve sarpa sarmasından gece manası çıkarılmıştrı. C fıkrasına cevab: Her kelimenin kökü ve eki Üzerin- de iyice inceleme yapılarak bir kaide çıkarmak mümkündür. Misal. Kelimenin kökü ve ekini ele almadım. Mana itibariyle münasebetini arayarak yazıyorum, Tokat ve yaehut şamar: bir surata vurulduğu zaman yumrukâtn fazla gü- TÜltü yapar, yumruk indiği zaman Bez- siz iner. Şamardan tokattan fazla te- sir yapar. Tokat ve yahut şamarım se. yircilere daha fazla tesirli bir aksi var- dır. Şamarın dehşetini mübalağalandır- mak için şu adam şu beceriksize şırak diye bir tokat indirdi, derler. Bunun misalini tabiatta arıyorum. Biribirini kovalayan dalgalar sahile şı. rak şırak çarpıyordu. Bu dalganın şid- detle vuruşunu ve kenarını döve döve uçuruşunu gösterir. Bizler bilmiyerek, görerek bir söz alıp kendimize mal etmişiz, söylediği- miz birçok kelimelerin harici tesirler. den aldığımıza şüphe yoktur. Runların asılları sonra kökleri bulunur da maz- but bir kaide ile tesbit edilirse edebi- yatımız yeni bir dil haznesine kavuş. muş olacaktır, Ankara: eski muallimlerden Kalecikli Mehmed Kemal İŞEHİR HABERLERİ Gümrüklerde iş göre - miyecek kimseler Bazı kimselerin gümrük ko- misyoncusu, maiyet memuru ve tüccar müstahdemi olmadıkları halde gümrüklerde iş gördükleri yapılan teftiş sonucunda anlaşıl- dığından gümrükler genel direk- törlüğü alâkadarlara bir tamim yaparak bu gibi kimselerin iş gör- melerine meydan verilmemesini ve müsamaha gösteren memurlar hakkında kanuni takibat yapıl- masını bidirmiştir. Balıkçılık hakkında ve- rilen rapordan sonra Birkaç hafta önce, Ekonomi bakanlığmın, balıkçılık - bölgele- rinde bir inceleme yaptırdığını ve türk balıkçılığının nasıl organize edilmesi lâzım geldiği hakkında bir de rapor hazırladığını yazmış- tık. Haber aldığımıza göre bakan- lık bu işi de önemle ele almıştır. Pek yakında balıkçılarımızı se- vindirecek ve balıkçılığı kurta- racak tedbirler alınacaktır. Ankara ağırceza reisi hasta Ankara ağır ceza reisi B. Talât Osman birkaç gündenberi hasta- lığı dolayısiyle işine gelememek- tedir. B. Talât Osmanın ödevini şimdilik ağır ceza üyelerinden B. Hayrullah yapmaktadır. Tüze ba- kanlığındaki ağır ceza reisinin başkanlık ettiği komisyon B. Ta- lât Osmanım iyileşmesinden &on- ra toplanacaktır. Konya ovasının sulama işi Konya ovası sulama alanının birkaç yıl süren kuraklıktan son- ra susüz kaldığını ve hükümetçe Beyşehir gölü suyunun çoğaltıl. ması için tedbirler aranıldığını, bu arada Sarısu çayının göle akı- tılması için incelemeler yapıldı- ğını yazmıştık. Bu iş için sulama idaresinin hazırlayıp Tarım ba- kanlığına verdiği projeler Bayın- dırlık bakanlığına gönderilmiştir, Konya sulama idaresi direktörü B. Aziz de işler hakkında direktif almak üzere Ankaraya gelmiştir. Projeler — onaylandıktan sonra Konyaya dönecek ve kanalların a- çılmasına hemen başlanılacaktır. Üye seçimi Halkevi başkanlığından: Halkevinin köycüler komitesi üyesinden noksan iki üye seçile- ceğinden bu şubeye mensup üye- lerin 15.10.1935 salı günü saat 18 de halkevine gelmeleri rica olu- nur, Kültür Bakanlığının Bir genelgesi Kültür Bakanlığı bütün kül- tür direktörlerine birden bir ge- nelge göndererek öğretmenlerin bulundukları yerlerdeki halkevle- rine üye olmalarını istemiştir. Parasız yatılrların evrak Kültür bakanlığı parasız yatı- lr imtihanlarına girmiş bulunanla- rın bakanlığa tamamen gelmiş o- lan binden fazla evrakını gözden geçirmeğe devam — etmektedir. Tetkiklerin on gün sonra bitece- ği anlaşılmaktadır. Bu yıl liselere parasız yatılı olarak 300-350 ta- lebe alımacaktır. Askerlik yapmamış yük- sek okul diplomalılarının atanmaları Yüksek okul diplomalıların- dan süel ehliyetnamesi olmayan- larla süel orta ehliyetnamesi oran- ların kendi isteklerile askere gi- demiyeceklerine göre bunların devlet işlerinde ücretle işyarlık etmeleri hakkında önce bakanlık- lar kurulunun verdiği karara ek bir karar alınması için Finanas bakanlığı bakanlar kuruluna bir önerge yazmışstır. Çocuk bakımı kongresi İkinci teşrin sonlarında Atina- da toplanacak arsıulusal çocuk ba- kımı kongresine çocuk esirgeme kurumu namına muamelât direk- törü B. Mehmed Ali gidecektir. RADYOLAR ANKARA 19.30 - Tayyareci konuşüyor 19.40 . Musiki: Petyerk: Ukranya halk şarkıları İşşerlis: Rus dansı Piyano: Ulvi Cemal 20. - Ar saati 20.15 . Musiki: J. Goureviteh. Aşk melodisi Braza; La Serenats 'Thompson: Vals Kapris Mateo: Romans Ş — İSTANBUL 18.— Dans musikisi ve hafif musiki (Plâk) Bayan Halide konuşuyor Bayan Patarelli, mandolin or. kestrası konseri 20.30 Radyo caz ve tango örkestra- ları ve Gavin kardeşler Son haberler - borsalar Bâyan Diradoryan (soprano) piyano refakatiyle Plâk neşriyatı 19.30 2Ü 2135 21.50 22.05 Di *SAYIFA 5 l Başka yerlerde mizah Sarhoş — Hiç davranma, dostum.. meteliğim kalmadı! (Hümorist - Londra) Bu adamı ben acaba nerede görmüştüm? (Sondagnisse Strike - Stokholm) — Canrm şunu ver, perdenin açılma- sına beş dakika kaldı! (Bverbedis - Londra) ULÜS'un romanı: Tefrika: 3 Kırmızı Zanbak Yazan: Anatol FRANS Türkçeye çeviren: Naşuhi BAYDAR Madam Marme Tobi için söylenen güzel sözleri tadarken pembe ve sarışın, kıvrım kıvrım saçlı, miyop, altın kenarlı gözlükle- ri altında hemen hemen kör, kısa bacaklı, mobilyalara takılan, boş kanapel;r'i ığh.mh- yan, kendini aynalara çarpan bir ihtiyar, kıvrık burnunu - kendisine çekinerek bakan - Madam Marme'nin gözlerinin içine kadar soktu. Bu adam, tarih akademisi üyelerinden Mösyö Şmol'du. Suratını gü- lümsiyor, ve cedleri yahudilerin Alzas, Po- Tonya ve Kırım köylerindeki borçlularını sı- kıştırmış — oldukları kaba ve yağlı sesi ile Madam Marten'e sevda beyitleri söyliyor- du. Cümleleri ağzından ağır ağır dökülü- yordu. Fransa Enstitüsünde üye olan bu bü- Yük filolog, fransızcadan başka her dili bili- yordu. Ve Madam Marten, onun - koltukçu- İar tarafından dükkânları önüne serilen ve aralarma antoloji'den birkaç kuru çiçek de dökülen demir parçaları gibi - ağır ve paslı latifeleriyle eğleniyordu. Mösyö Şmol şair- ler ve kadınlar amatörü idi, ve nükteci bir a- damdı. İ Madam Marme onu tanımamış görüne- rek ve selamına cevab vermiyerek Çıktı. Beyitlerini tüketince Mösyö Şimol küs- kün ve acıklı bir hal aldı. Bol bol sızlandı. Kendisi hakkınmda birçok ahlar oflar çekti; ne yetecek kadar nişanı vardı, ne zahmetsiz işlerden yetecek kadar para kazanıyordu, nc de kendisi, karısı ve beş kızı hükümet hesa- bma bir yerde oturuyorlardı. Acılarını va- karla anlattı. Onda biraz Ezekiyel'in ve bir- az Jeremya'nın ruhu vardı. Ne yazık ki altın gözlüklü ini ma- sanın üstü hizasında gezdirirken Vivyan Bel'in kitabını bulüp ortaya çıkardı. Ve acı acı bağırdı: — Sarışın İzö ha! siz, bu kitabı okuyor musunuz Madam? Öyle ise şunu biliniz ki Madmazel Vivyan Bel ben '2n bir kitabe çal- mış ve sonra, bu yetmiyormuş gibi, onu şiir haline koyarak bozmuştur. Bu şiiri kitabın 109 uncu sayıfasında bulabilirsiniz: - Ağlama sen ki, sevmiştim, Artık var olmıyan, zaten yoktu — Bıirak, kara acımı akıtayım; Bir gölge bağka bir gölgeye ağlıyabilir. — İşitiyormusunuz Madam: bir gölge başka bir gölgeye ağlıyabilir. İşte bu sözler, kelimesi kelimesine, ilk defa tarafımdan bir mezar kitabesinden okunup neşredilmişti. Geçen yıl, sizde yemekte bulunduğum bir akşam, yanımda oturan Madmazel Bel'e söylediğim bu cümle pek hoşuna gitmişti. İstediği için, hemen ertesi gün kitabeyi baş- tanbaşa fransızcaya çevirerek kendisine gön- dermiştim. Bugün onu böyle kesilip bozul- musş bir halde, nazmedilmiş olarak, bu şiir kitabında ve şu başlık altında buluyorum: Kutsal yol üzerinde!.. Kutsal yol ben im! Ve sonra, o gülünç tavriyle tekrarladı: — Kutsal yol, Madam, ben im.. Bu kitabe dolayısiyle şairin, kendisinden bahsetmemiş olmasına canı sıkılmıştı. Adı- nı bu şiirin başında, mısralarında, kafiyele- rinde okumak isterdi. Adını her vakit, her yerde görmeyi arzulardı. Ve ceblerini şişir- mektg olan gazetelerde hep onu arardı. Fa- kat kinci değildi. Mis Bel'e kızmamıştı. O- nun pek kibar bir kadın ve bugün İngilere- ye seref veren bir sair olduğunu tasdik edi- yordu. O gittikten sonra, Madam Marten, Mös- yö !’ol Vans'tan, saf bir kadın haliyle, her vakit herkesin iyiliğini istiyen Madam Mar- men'in Mösyö Şmol'a neden o derece kızgın ve küskün bakmış olduğunu sordu. Pol Vans, onun bunu bilmemesine şaşıyordu. — Bildiğim hiç bir şey yok. — Nasıl olur? Jojef Şmol - Lui Marme lu_ygııı uzun zamca enstitüyü çın çın öttür- müş ve dhınl_e(: nakşolmuştur. Bu kavga, ancak aman bilmez meslekdaşını ta mezar- lığa k.'ıda.r kovaladığı Marmen'in ölümiyle sona ermiştir, Zavallı Marmen'in gömüldüğü gün lapa kar yağıyordu. Hepimiz l:ıînışlhuııl;ız dar ıı_lınmış ve donmuştuk. Çukurun ba- şında, sis jçinde, Tüzgâr altında, çamurlara b,unk bir şemsiyeye sığınan Şmol neşeli bir gaddarlık ve zafere erişmiş bir merha- metle dolu söylevini okudu ve sonra onu, bir yas arabasına binerek, gazetelere götürdü. Bir mıh_ıaıebetsîı dost söylevi zavallı Madam Marme'ye gösterince kadıncağız düşüp ba- yıldı. İml:ln yarmıdır ki Madam, bu bilgi: ce ve zalimce hikâyeyi, şimdiye kadır memiş olasınız?

Bu sayıdan diğer sayfalar: