10 Ekim 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

10 Ekim 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Anketimize gelen cevaplardan (Başı I. ci sayıfada) Öğleyin diye kullanışta zamanlara ulaşan ilinen bir ek görüyoruz. Yazın, kışın, güzün gibi. Öğlenin köküne de bu (yin) eki ilinirz. Ancak başka an - lam verir. (Öyün) bir üyün yemek gibi. Bu öyle sözü oğuz kullanışıdır. Kıp - gaklarda özle denilir. Divanda (d) ile öd zaman olduğu gibi noktalı (d) ile ödlek gene vakıt manasınadır. (Özle) salt (z) ile de gene öyledir. Çuvaşçada ör denecek. Bu ayniyle Iransızcada sa- at manasına gelen kelime gibi kullanı- hır. Türkler bu gök saatına, büyük sa- ata öğle dediler. Arablar buna zeval diyorlar. Türkler güneş semti reisden ayrıldığı âna göç demişlerdir. Arablar zevali bundan tercüme ediyorlar. Göç türkçede saat demektir. İncelenirse in- sanlığın zaman hesabları hep türkün malıdır. 12 yıl bir devr, (60) bir asır oluyor. 12 saat, 60 dakika vesaire gibi. Türklerde ataları Sümerler gibi a - sır altmış idi. Arablar usulü sittin der- ler. Anadoludaki Sümer ölçüsü gibi. İkindi — İkinci demektir. (İkindi nen) ikinci şey demektir. Burada kö - kün kökü vardır. Asıl kök ik, ek, yik- dir. Birin eklentisi demektir, İkinti, | dinti gibidir. Anadoluda ilkindi de der- | ler. Bunu; ilk inen diye evelemek doğ- ru değildir. İlkinti, ikinti gibidir. İkne, yikne, ibre — anlamımdaki kelimcler. Bunlar da ek yapan — aygıt demektir. İnsanlığın ilk düşünüşleri. İğneden ön- cedikmek işini tiken görürdü. Asıl eski kullanışı tikken'dir. İlk ekleyen (Ü- ken) di. Yatsı — Burada da kökün kökü var- dır. (Yat) yad ve yarağ'da olduğu gibi kuvvet demektir. Dinlenmek, dinç ol - mak, rahatlanmak olduğu gibi yatmak da dinlenmek oluyor. Veresi gibi yatası idi. Çok kullanışla aşınma oldu. Barık bark, arık ark olduğu gibi. Gündüz — Divanda — Dav'unnehar manasımmadır. Büğdüz — tartısında, Gün zaman mıdir, güneş midir? — Gün, tün sözünün karşısıdar. Günüz — kullanışı vardır diyorlar. O vakıt deniz, geniz, beniz gibi oluyor. Mündüz de divanda gündüzün komşusudur. Gice — giçten, yavaştan yavaşa gi- bi. Geçmek, karşıya geçmek. Suyun ö- bür geçesi, Bu uzak sözü gibi anlamca değişim yapıyor. Uzmak sebkat ctmek mnanasınadır. Benim atım uzdu, sebkat etti demektir. Gecik, geçit demektir. Gicik geçen hastalık iken gicişmek di- ye başka bir anlama atlıyor. Not — (in, in) eki zamandan başka- yerlerde kullanılır. Uğrin uğrin geldi. (Le, la) da alır. Uğrılayın geldi gibi. Turgut ZAYİ Ankaranın Bağlum nahiyesine bağ- u Saray köyü mühürü resmisiyle heyet fyelerinden Mustafa, Ali isimlerine kazılmış zat mühürlerini kaybettim. Yenisini kazıtmak ve isteyip almak mecburiyeti hasıl olduğundan kayıp mühürlerin hükmü yoktur. Saray köyü muhtarı Ahmet oğlu Şükrü 10 İLKTEŞRİN 1935 PERŞEMBE Kamutay satış kooperatifleri projesini görüşürken Ekonomi Bakanımız projenin ana çizgileri hakkında önemli izahlarda bulundu (Başı 1. ci sayıfada) komisyondan gelen ilk maddesi okunüp kabul edildikten sonra birinci görüşüsü yapılacak olan ziral satış kooperatifleri. nin görüşülmesine başlandı. Kanunun önemi Kamun projesinin genel durumu üze- tinde söz alan Refik Şevket İnce (Ma. nisa) kanunun önemi ve özelliği dola- yısiyle (esbabr enucibe) sinin çok kuv- vetli ve açık ve ilmi bir şekilde yazıl mış olduğuna, bizzat kanunun — satışın bir elden idare edileceği bakkındaki şayiaları ortadan kaldırdığını bu kanu- nun ancak müstahsilin alın terini istis mar eden tefecilerin ve tacirlerin men faatine dokunabileceğini, ve bu kanu nun memleketin ekonomik devriminde yer tutmaya layık olduğunu, iki mühim teşkilatın prensibini kuran bu kanunun bu işin başına geleceklerde ihtısas ve kudceti şart koştuğunu ve ihtısasa yer veren bu esbabı mucibeyi şükran ve if- tibarla karşıladığını ve bunun gerçek leşmesini görmekten zevk “duyacağını söyledi. Ekonomiyi köylere götürmek Halil Menteşe (İzmir) — Ekonomi- yi köyleregötürecek olan bu projeden duyduğu memnunüyeti anlatarak kor- porasyonları izah etti. Satış koopera - tiflerinin köylünün günlük hayatına girmesi için lazım olan şartları anlata rak, köylüyü müteffeh bir hayata eriş tirmek için biricik çarenin zirai sindi kalar kurmak işine başlamak ve onlar üzerinde yürümek olduğunu söyledi. B. Halil Menteşe — kooperatiflerin çiftçinin şahsi ihtiyaçlarını da temin etmesini ve bunun kabul edilirse fay - dalr olacağına kani olduğunu ve bunun için bir önerge yapacağını, önergeler kabul edilirse kooperatifin (tartam sa - tış ve istihlak kooperatifleri) olacağını söyledi. B. Kâmil (İzmir) bir kooperatifin bir mıntakada ihtiyacı karşılıyabilecek vaziyette olup olmadığını sordu ve bu arada Parti Başkanı Avni Doğanın ve Ege saylavlarının bulunduğu son top - lantıda Manisa — üzümcülerinin ileri sürdükleri fikirlerin göz önünde bulun durulmasını söyledi. Kooperatiflerin asıl işi Ekonomi komisyonu — raportörü Remzi Gürez (Gaziantep) yeni kurulan ve çok önemli bir ödevi üzerine alan kooperatiflere istihlâk işinin de veril- mesinin komisyonca uygun görülmedi. ğini, kooperatifler işlerini iyice öğren- dikten sonra ikinci derecede, başka iş- derle uğraşabileceğini, şimdi ikinci bir kooperatif açılmasının doğru olmadığı- nı söyledi. Nazmi Topçuoğlu (Aydın) bu ka. nun tarım kredi kooperatifleri — kanu- nuyla bir kül olup biribirini tamamla- dığını bu bakımdan satış — kooperatif- leri kurulduğu yerde mutlaka tek olma. sı lâzım geldiğini söyledi. Ekonomi bakanının izahları Ekonomi Bakanı Celâ! Bayar — İk- tısad encümeni mazhata — muharririnin ve diğer söz alan batib arkadaşlarımızım fikirlerine iştirak ediyorum. Satış ko- operatiflerine çok ağır vazife veriyo- ruz. Dahilde eyi ahp iyi satacaklar ve bilhassa hariçte mahsullerimize piyasa bulacaklardır. Bu çok ağır bir vazife. dir. Bu vazifenin yanı başımda bir de mesleki ihtiyaçları temin etmek işi de vardır. Şimdi buna bir de zati ihtiyac- ları tevdi edersek, zannediyorum ki bu- nun altından güç kalkarlar ve belki de kalkamazlar. Halil arakdaşımızın tek- liflerini ilerde düşünürüz. Zannediyo- rum ki henüz sırası gelmemiştir.., Çifiçi kimdir? B. Şükrü Yalçın (Çanakkale) Çiftçi tabirinin izahını istedi. Ekonomi Baka. mı bunun Bakanlar kurulunda görüşül - mekte olan Ziraat Bankası kanunu pro. jesinde tarif edildiğini ve © projerin Kamutaya gelmesine talikan buradan ka'dırıldığını ve o zaman uzun boylu konuşulacağını söyledi. B. Kâmil (İz . mir) in, maddenin “aynı ürün satışı için bir veya birkaç satış koperatifi,, şek. Tindeki tadil teklifi nazarı dikkat madı. Ve Refik Şevket İnce'nin öner - gesiyle maddeden “bir defaya mahsus, kaydı çıkarıldı. Sekiz sene, on sene Refik Şevket İnce (Manisa) Kredi kooperatiflerinde sekiz yıl müddet ko . nurken, satış kooperatiflerine 10 yıl ka. nulmasının sebebini sordü. B, Remzi Gü. rez (Antep) satış işlerinin istikballe münaseebtlerinin kredi işleri gibi olma - dığını, Turgud (Manisa) kredi koopera- tifinde sekiz seneyi dolduran hir - ortak zaten istese dahi satış kooperatifinder alfkasını kesemiyeceği ve arada iki se nelik müddet farkının bulunmasının bir zaruret olduğunu söyledi. Ve madde ay- nen kabul edildi, - < Halil Menteşe (İzmir) kooperatifle. re verilecek paradan bankaların piyasa, faiz ve komisyonundan fazla almama . larına dair bir kayd konulmasını istedi. Ve bir takrir verdi. Ekonomi Bakanı şu izahatı verdi. Ziraat bankasının büyük ödevi Ekonemi Bakanı Celâl Bayar — Zi- raat bankası bütün zürram yükünü çek. mektedir. Aynı zamanda kredi - koope- ratifleri gibi çetin bir müecsseseye ucuz faizle para vermek — suretile hizmetini şümullendirmektedir. Satış kooperatifleri krettisine gelin- ce: Bunlar için kolaylıkla kredi bulu- nabilir. Çünkü mal anbara konmuştur, dökümana rabtolunarak kredi buluna. gaktır. Bu şekilde herkes ona kolaylık- la kredi verebilir. Onun için satış koo- peratiflerinin Tehine olarak kredi bula- bileceğimize, bu mikdar beş altı mil yon gibi büyük bir kredi de olsa bula- bileceğimize ümidimiz — kuvvetlidir. Buraya Ziraat Bankasının muvafakatır nr aldıktan sonra kaydımı iltizami ola- rak koyduk. Ziraat Bankası bütün kül. fetlere katlanıyor, nimet faslında da o- na yer ayırmanın İâzım olduğuna kani- iz. (Doğru sesleri) Ziraat bankasına teklif edeceğiz. Buna —mukabil siraat bankası benim daha mühim — ihtiyaçla- tam vardır, orada paramı kullanacağım ve olur ki diğer daha mühim yerde pa. ramı kullandığımdan dolayı burada kullanamıyacağım derse o zaman Eko- nomi bakanlığı yeni salâhiyet verecek, yol gösterecektir. Esaş şarta gelince; rekabete maruz kalan ehemmiyetli bir plasman gibi bir kayıt koymak doğru değildir. Çünkü hepimiz biliyoruz ki Ziraat Bankası zürram en büyük dostudur. Bittabi zürradan fazla para alamaz. Ve alma - maktadır. Diğer bankalardan en müsaid şera- iti aramak mecoburiyetinde kalır. Buna nazaran böyle bir kaydın bonulması la- zım mıdır, değil midir? — Bunu tabii takdirinize bırakıram.» Bakanın bu izahlarından sonra B. Halilin takriri nazarı itibara alınmadı. Devletin kontrolu B. Halil Menteşe devletin müraka- besini kabul etmekle beraber esas di- reksiyonu birliklerin kendisine bırak- manın daha münasip olduğunu; koope- ratif birlikleri genel kurulunun — yapa- cakları seçimler ve verecekleri karar- lar Ekonomi Bakanlığınca onaylanma- dıkça hükümsüz kaldığını ve böylelik. le aşağı yukarı birliklerin direksiyo- nunu bakanlığın elinde — bulundurdu- ğunu, bupun muameleyi çok uzatacağı- nı ve direksiyonu hükümetin eline ver. mekte fayda görmediğini söyledi. Dış tecimimizi teş - * * kilâtlandıracağız İktısat Bakanı Celâl Bayar (İzmir) — Bu defa arkadaşımız esaslı bir pren- sibe dokundular. Bu prensip Üzerinde de durmağa mecburuz. Bizim koopera- tif tetkikinde vasıl olduğumuaz netice- lerden biri de idarenin muntazam yü. rümesi ve teşkilâtının ahenkli ve mü- tevazin bir salâhiyetle teestüs etmesi- dir. Bu hususu bünyesinde toplıyamı- yan kooperatiflerin biribirlerini yemek ve didinmek suretile ortadan kalktıkla. Tına şahid olmaktayız. Bir defa koope- ratifin salâhiyet ve vazifelerini iyi bir sınette taksim etmek lâzım geldiği gi- bi, bilhassa müzakere ettiğmiz satış ko- operatiflerinin de diğer kooperatiflere nazaran büyük ehemmiyeti vardır. Bir yerde teşekkül eden kredi kooperatifi veyahut istihlâk kooperatifi veyahut beş on arkadaşın bir araya gelerek kü. çük mikdarda satışlar yapmak için teş- kil ettikleri satış kooperatiflerile bunu mukayese ettiğimiz zaman ve hepsini aynı prensibe tâbi tuttuğumuzda büyük bır hataya düşeriz. Biz harici ticaretimizi teşkilâtlan- dirmak arzusundayız. — Teşkilâtlandır- mak için de kooperatifleri vasıta ola. rak kullanacağız. Demek oluyor ki ko- operatiflerin görecekleri iş küçük ol. mıyacaktır. Size demin krediden bah- sederken en küçük rakam olarak beş milyonu söyledim. Bunun mevsim iti. barile ciro edeceği paralar çok daha büyük olacaktır. Misal olarak şunu ar- zedeyim ki buraya çıkarken — yanımda bulunan Ziraat bankat: genel müdürü dediler ki: hükümetin tayin etmiyece. ği ve hükümete karşı mesul olmuyacak bir müdüre karşı benim yüksek kredi açmağa cesaretim yoktur. En basit, en müukni cevab budur. Biz müdürleri ta- yin ederken sadece hissedarların hale. ti ruhiyesini idare edeğek, onların kü- çük modes verecekleri malları alıp ma. halli piyasada satmak gibi bir vazife tahmil etmiyeceğiz. Dahildeki piyasa- darda zürrem lehinde nazımlık rolünü yapacak fakat aynı ramanda vazifesi. nin icabı olarak hariçte de mahsulleri- mize en iyi bir mahreç bulacaktır. Ar. kadaşlar, bu ancak liyakatla olur. Ha- leti ruhiye budur. İtimadla çalışmak is. tüyen bir adamın elinde bu iş ancak mü- vaffak olur. Ve teşekküllerin istihdaf ve tayin ettiği müdürlerde biz bu sa. dâbeti göremedik. Bundan dolayıdır ki müdürün tayinini hükümete bıraktık, Fakat bunurla mesele bitmiş olmuyor. Aynı zamanda dediğim gibi ahenkli bir teşkilâta ve mesuliyetli bir ahenkte bu- lunması İâzım gelen ve bu hututta mü. dürü kontrol edecek olan mürakiplerin tayinini, meclisi idarenin tayinini, eks- pertlerin tayinini mutlak bir hürriyet ve samimiyetle hitaedarlara bırakmış o. layoruz, Onlar aşağıdan yukarıya doğ- vu müdürü kontrol ediyorlar. Aynı za. manda müdür hükümete hesab vermek suretile de ağır mesuliyeti üzerine alı- yor. Eğer Avrupada yüksek.kredi bula. *bilecek evsafta bir adamı muhitte bul- mak imkânr varsa, arkadaşımızın dedi. ği doğru olabilir. Fakat zannetmiyorum bulahilelim. Bunun imkânı yoktur.., Encümene verilen madde 20 inci madde görüşülürken Refik İnce Ekonomi bakanlığının onamısı gereken muamelelere bir müddet ko- nulmasını istedi ve birliklerin nazik durumlarda verdiği kararım süratle tat. bikinin gerekli bulunmâsı dolayısiyle bu bakanlığın tasdiki için bir müdddet konulmasının Jüzumlu olduğunu ileri sürdü. Adliye encümeni vaziyeti tayin etmek için bu maddeyi istedi ve veril- di. Başkan bu kanuna aid encümende bir madde olduğuna ve -o geldikten sonra diğer maddelerin kamutayın oyu- na sunulacağını söyledi. Kamutay cumaya toplanacaktır. » Tefrika: 4 Kırmızı Zanbak Yazanı Anatol FRANS Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR *“Davanın sebebi ise Etrüsk dili idi. Mar- me'nin tek etüd konusu bu idi. Laabı da Et- rüsk Marme idi, Son izine kadar kaybolmuş olan bu dilin tek kelimesini, başkaları gibi, kendi de bilmezdi. Şmol Marme'ye durmak- sızın: “Sevgili meslekdaşım, Etrüskçe'yi bil- mediğinizi bilirsiniz, ve bunun içindir ki siz sayın bir bilginsiniz,, derdi. Bu ağır iltifatlar- dan hissesini alan Marme biraz Etrüskce öğrenmeği kararlaştırdı. Ve Tarih akademi- sindeki arkadaşlarına eski Toskana dilinde- ki lafzi değişiklikler üzerine bir muhtıra okudu. Madam Marten lafzi değişikliğin ne ol- duğunu sordu. — Ah Madam, size bunu anlatacak olur- sam her şeyi karmakarışk etmiş oluruz. Yal- nız şunu biliniz ki bu muhtırada zavallı Mar- me bir takım latin metinleri zikrediyor ve bunları da hep ters kullanıyordu. Halbüki Şmnol büyük değeri olan bir latinci ve Mom- sen'den sonra dünyanın birinci kitabe Oku- yucusudur. “Genc arkadaşına, (Marme elli qu_dı_ değildi) Etrüskce'yi lüzumundan fazla iyi okumasından ve latinceyi ise yeter derecede okumamasından dolayı kinayelerde bulün- du. O zamandanberi Marme rahat yüzü gör- medi. Akademinin her toplantısında Ööyle hırpalardı, öyle ezildi ki nihayet darıldı. Şmol'de kinden eser yoktur. Ve bu, ırkının bir vergisidir. Zulüm ettiklerine kızmaz. Bir gün, yanında Rönan ve Opper olduğu halde enstitünün merdivenlerinden çıkar- ken rastladığı Marme'ye elini uzattı. ?far me, kendine uzatılan eli reddederek: “Sizi tanımıyorum, ,, dedi. Şmol cevabta gecikme- di: “Beni bir latin kitabesi mi ıındmı?—- İşte biraz da bu sözler yüzünden zavallı Marme ölmüş ve gömülmüştür. Şimdi an- ladınız ki, onun hatırasına dinsel bir saygı gösteren karısı, düşmanma böyle korka kor- ka bakmaktadır. — Halbuki ben onları bir arada soframa aldım, yanyana oturttumdu! — Yaptığınız şey, Madam, ahlaka karşr değildi; hayır, yalnız zalimce idi. A — Belki size tuhaf gelecek ama ben iki- sinden birini yapmak zorunda kalsaydım, S lli l ee n ll B ae zf gn herhalde, zalimce hareket edeceğime ahla- ka karşı hareket ederdim. Genc, boylu, zayıf, esmer bir adam içeri girip sert bir çeviklikle selam verdi. — Mösyö Vans, Mösyö Lö Menil'i tanı- yorsunuz, değil mi? a Evet, Madam Marme'nin evinde daha ön- celeri de buluşmuşlar ve Lö Menil'in her va- kit gittiği eskrim salonunda da biribirini görmüşlerdi. Bir gün evel de Madam Mey- yan'da idiler. Pol Vans: — Madam Meyyan, işte insanı sıkan bir ev, dedi. ü Lö Menil cevab verdi: — Halbuki oraya akademisiyenler de gi- diyor. Değerlerini büyümsemiyorum, ancak otların elit oldukları da inkâr edilemez. Madam Marten gülümsedi: — Mösyö Lö Menil, sizin Madam Mey- yan'da, akademisiyenlerden çok kadınlarla ilgilendiğinizi biliyoruz. Orada prenses Se- niavin'i büfeye götürmüş ve kendisine kurt- lardan bahsetmişsiniz. — Hangi kurtlardan? — Kurtlardan, dişi kurtlardan ve kurt yavrularından, ve, kışın kararan — ormanlar- dan... bu kadar güzel bir kadınla yapılan bu e Hi * e CA görüşmeyi biz, biraz korkunç bulduk. Pol Vans ayağa kalktı. — Demek ki, Madam, izin veriyorsunuz size dostum Doşartr'ı getireceğim. Sizi ta- nımağı çok özliyor ve ben de hoşunuza gi- deceğini umuyorum. Hareketli ve canlı bir zekâsı ve pek çok fikirleri vardır. Madam Marten onun sö: kesti: — Efendim ben bu kadar şey istemiyo- rum, Tabiiğ olanlar ve oldukları gibi görü- nenler beni pek nacir sıkarlar ve çok zaman da eğlendirirler. Pol Vans çıkınca Lö Menil, yandaki oda- ) da onun ayak seslerinin azaldığına ve ka- pinin açılıp kapandığına kulak verdi; sonra, Madam Marten'e yaklaşarak: — Yarın saat üçte, evimizde, değil mi? — Beni hâlâ seviyor musunuz? Yalnızken cevab vermesi için sıkıştırdı; Madam biraz alaycı, vaktin geciktiğini, ar- tık ziyaretçi beklemediğini ve şimdi içeriye kocasınım gidebileceğini, söyledi. Yalvardı. O zaman daha çok üzmeksizin' — Demek ki istiyorsun? Dinle: Yarm, bütün gün serbest olacağım. Spontini soka- ğmc.lg !_ıeni saat üçte bekle. Sonra, gider, geziniriz. (Sonu var) a *

Bu sayıdan diğer sayfalar: