13 Mart 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

13 MART 1936 CUMA — © .. SAYFA 4 skd ü “Bibliyografya nn e —arca AYDA BİR — Bu aylık magazinin mart sayısı, her zamanki gibi çok te- miz bir baskı ile, güzel resimler ve yazılarla çıkmıştır. Bu sayıda birçok resimli haberlerden başka Reşad Nu- rinin “Bir itlâsın sebebi” isimli hikâ- ş yesi, Yüniş tabrikasını anlatan bir ya- Br zı, Abdülfeyyaz Tevfik'in “Karlar al- - tında tayyareler” başlıklı makalesi, 3A dünyanın en meşhur kemanları o. w A lan “Stradivari” lerin hikâyesi, Fa- Bi ruk Nafiz, İbrahim Alâaddin ve Ha- lid Fahrinin birer şiiri, “İrade kuv- vetiyle mucizeler yaratan adam”, İ “Bilitis'in şarkıları”, “Atlıspor kulü- bü,, , Selim Nüzhet'in “Ankaranın 140 yıl evelki resmi”, İzzet Melih'in ğ “Beyaz kedinin yeşil gözleri” başlıklı İ hikâyesi, “Çin türkleri İstanbulda”, Ahmed Refik “Saray kadınları”, “Fe. büs anlatıyor'”, İ. Galip Arcan “Ti- yatroda ekoller”, “İzmir kız enstitü- sü”, Nurullah Ataç'ın Halid Fahrinin son eseri olan “Hayalet” ve Reşad Nurinin Gökyüzü romanı hakkında iki tenkidi, Çelebi Said “Sporda he- yecan”, KÜLTÜR HAFTASI — 4 marit ta- rihli 8 inci sayısı, her zamanki gibi, başyazısını muharrirleri arasında bir konuş hulâ ayırmıştır. Bu defa konuşulan mevzu “Bizde resme karşı alâkasızlık” dır. Peyami Safa “Bir antolojinin hakikati” başlıklı ya- zısı ile ilk ortaya attığı bir münaka- şayı, sönmeye yüz tuttuğu sırada ye- niden alevlemek istiyor, bundan son- ra şu yazıları görüyoruz: Dr. P. F.L. an& Mugnier “Aristo neden modern- dir?”, Ziya Samor “Marcel Proust”, Ragıp Şevki “Evliya Çelebi”, M. Feri- dun “Musahip zade Celal ve piyesle- ri”, Mümtaz Turhan “Geştalt psiko- lojisi”, İ. Galip Arcan “Tulüat tiyat. roları", Thomans Mann “Venedikte İ ölüm”, Prf. Leo Spitzer “Bacaccio”, KA Nureddin Şazi “Ankara halkevinde,, , Münür Serim “Milli ekonomik mua- rızları”, Ahmed Hamdi “Bir kitap üstünde düşünceler”, Zahid Sıtkı “Ur- yan baba” b EBUNUMİK — ENFORMASYON Ve BÜLTENİ — Türkofis tarafından neş- redilen bu on beş günlük bültenin 1 mart 1936 tarihli sayısında Eti Bank müdürü B. İlhami Nafiz Pamir tara- fından endüstri plânı dolayısiyle top- lanan endüstri kongresinde verilmiş olan söylev, dış ticaret durumumuzu — endekslerle anlatan bir yazı (On se- M nelik dış Ücaretimizi çok açık bir şe- — kilde izah eden bu yazının ehemiyeti- ne bilhassa işaret etmek isteriz), ti- caret anlaşmaları, ticari mevzuat, Türkofis tebliğleri, sergi ve panayır- Ki lar hakkında izahlar vardır. B KIİZİLAY MECMUASI — 15 şu- i bat tarihli 146 ıncı sayısında şu yazı. lar vardır: Nuri Refet “Zehirli gazlar ve bunlara karşı korunma”, “Muhte- Kf memleketlerin bugünkü gaz vazi- yetleri”, “Sosyal yardım”, “Türkiye Kızılay haberleri”, — “Amerikadaki yurddaşlarımızın yardımları”, “Cemi- yoün _..1 , d | .ııı ıı'n_ e yar İ DERGİLER sanlarda hayır işleri”, “Kızılhaç ha. berleri”, diğer haberler ve resimler. İDARE — Şubat tarihli 95 inci sa- yısında bakanlığın iç haberlerile, res- mi olmayan kısmında İbrahim Âli Erierk'in “İdari ve adli otoriteler tef- rikine dair” bir yazısıyla “Prensipin müeyyideleri” başlıklı seri makale devam ediyor. ÇOCUK — Çocuk esirgeme kuru. mu tarafından çıkarılan “Gürbüz türk çoculu” yerini yepyeni bir tarzda ve ço- cukların faydalanması için çıkan “Ço- cuk” dergisine bırakmıştır. Bu dergi- nin şubat tarihli 2 inci sayısı renkli ve çok şık bir kapak içinde çocukla- _Yabîıı;çı gazefğierde okuduklarımız —aar ı “Tribün dö Nasyon” Frederik Potteşe yazıyor: Sofya'da, Albay Velçef'le binbaşı Stançet'in ölüme mahküm olmalariyle biten korkunç dava, orta Avrupada ve bazı fransız mahfillerinde büyük bir he- yeacn uyandırdı. Her taraftan protestolar ve dilekçe- gazetesinde punun genel sekreteri, Bulgar başba' nı B. Köseivanof'a, bütün sosyalist me- bus ve senatörler namına, e L nye . | M g; 5İ kü an rımız için cazibeli ve aynı d ç ediliş' faydalı birçok yazılar ve resimlerle çıkmıştır. Ayrıca içinde küçükler için meraklı bulmaca ve bilmeceleri de vardır. ÜN — İsparta halkevi tarafından ayda bir çıkarılan bu derginin ikin- ci kânun, şubat ve mart tarihli 22, 23, 24 üncü sayıları bir arada olarak çık- mıştır. Birçok güzel resimlerle süsle- net bu sayıda şu yazılar vardır: Ta. hir Erdem “İspartada pansiyonlu köy okulları”, Süleyman Telli “Bir dene- me”, Naci Kum “Göbektaşı”, Hik- met Turhan “İsparta halkiyatı”, Nu- ri Katırcıoğlu “Ayşe destanı”, Naim Aydoslu “Dağa çıkan batarya (şiir)”, Fikri Göksay “İsparta kızına (Şiir)”, Neşet Köseoğlu “Atabeyli bir ilim a. damı”, Hikmet Turhan “Katırcı oğ. lu”, Neşet Köseoğlu “Şarki " a. kitabeleri ve mezar taşları”, H. Dil- men “Yersel sanatlar”. Z ANKARA “Ulus” un haftalık fransızca nüshası ANKARA nın 104 üncü sayısı çıktı Bu sayının başlıca yazıları şunlardır: Sulha doğru (F. R. Atay) Paris üniversitesinde türk tet- kikleri Haftalık fıkra Fotograf sergisi intibaları Tarih, edebiyat ve kültür Türk inkılâbı tarihi (10) Osmanlı devletinin kuruluşu Şeyh Galibin hayatı (son) Türk hekimleri Ekonomi İngiltere ile ticaret anlaşmamız İspanya ile kliring anlaşmamız Türkiyenin tediye muvazenesi İhracatımız — * Türkiyede yumurta istihsali Marmara havzasında balıkçılık Haftalık hikâye Hafta haberleri ve resimleri — Sayısı 5 kuruştur — leyhinde bir protesto telgrafı çekmiş- tir. Yagoslavya ziraat partisi reisi v. —. ki badan B. Yovanoviç ve Yugoslavya nn eski başbakanı B. Davidoviç “insan hık hakları birliği,, genel sekreterine Sofya da verilen karar aley-* mektub gönderdiler. Bu mektubta me- seleye bir dava mahiyeti veren bazı va- kıalar zikredilmiştir. Burada, 2 ilkteşrin 1935 de 700 kişinin nasıl 2-vkif e“” olduğu, mevkuflara yapılmış olan işken- celer — sarahatle anlatılmak” İr, Pu pılmıştır. Ve itiraflar mahkeme —--»a. sında geri alınmıştır. Fakat ziraatçi bi mebus, B. Andriyef hapiste ölmüş"'ir Gene bu vesikada, eski Sofya polis müdürünün, Velçef'in komplo © *'*. süne aid delilleri bir çek gazetecisinden dinlediği hakkındaki sözleri hatrlatıl - maktadır. Bu çek gazetecisi sonr * polis müdürünün beyanatını kati suret te tekzib ederek bundan şikâyette bu İunmuştur. Nihayet bulgi avukat ve doktorlarından Binlercesiyle biroçk eski bakanlar tarafından imza - lanmış bir dilekçe de hükümete veril - miştir. - -Bulgar hükümeti, bu meselede dü- rüst bir vaziyet almaya karar verecek midir? Her şeye rağmen hâlâ bu umud kaybolmuş değildir. Böyle olacağı lmak iyor, çünkü bu korkunç fars'ın sonu yaklaş - mıştır. Velçef, 22 şubatta ölüme tallelrtii Atı indea, hlei ler yağıyor. Son günlerde, sosyalist gru- işkenceler itiraf ettirmek maksadiyle ya- yi bilmiyenlerin nazarında, kıralın lehi- Hakikatte kıralın şefaatı, Velçet için şeref kırıcı bir haldir. Büyük bir şahsiyet olan Albay, kendisini hapset - tirmiş olandan aslâ merhamet i İ —- ae aa Ü Bulgaristanda albay Velçefe verilen ölüm cezası — “— Askeri birlik ihtilâlci bir teşkilât- tır, fakat esas itibariyle demokratik bir organızasyondur. Askeri birlik, memle- ket için en büyük derd olan ve devlet için hakiki bir tehlike halini almış olan Maked. ihtilâl teşkilâtının dağı - cektir. İYl * * * Moahl P | y L ilm Bul - garistanın dış politikasında esaslı bir değişiklik meydana getiriyordu. Bunu Velçef'le askerler tarafından hazırlan - - mış bir hükümet darbesi temin etmişti. Gene onlardır ki Yugoslavya, Küçük Anlaşma ve Fransa ile yakınlaşmaya ta- raftar olan Georgiyef hükümetini ikti- dar mevkiine getirmişdiler. Fakat sonra Georgiyef hükümeti a - leyhine birçok entrikalar çevirldi ve nı hayet 22 sonkânun 1935 de bu hükü ti devirmeye muvaffak oldular. General Zlatef onun yerine geçti ise de 18 nisan- da yeni bir buhran çıktı. Bir sene evvel! Velçef Yeiykelm kilne ge tirilimiş olan Kimon Georgiyef bu se - fer hapse götürüldü. Bu defa da Voşef kabinenin başına geçti. Yani Velçef hareketi bir sene için- de tamamiyle yıkıldı. B. Toşet vaidler. de bulunmakla beraber, gidişi durdur- du. Yugoslavyanın bütün dostları, yani Velçef'in bütün dostları aleyhinde ta - kibler başladı. Velçef, muntazam bir ,pasaportla Belgrad'a kaçtı. Fakat bül * | bunlar kâfi gelmedi. 2 ilkteşrin 1935 de yeni bir hâdise oldu. 7 ilkteşrinde bu sütunlarda şunları yazıoyrduk: “ Birdenbire kıral, kıraliçe ve hükü- met aleyhine güya muazzam bir komp- lo keşfetmişler. Birçok “komplo” cular ve bunlar ar da, yapılan vaidlere ina: narak Bulgaristan'a dönmüş olan Albay Velçef tevkif edilmiştir. Serbest bırakıl- miş olan Kimon Georgiyef yeniden hap se tıkılmıştır. Bu “komplo,, cular, kor- kunç tedhişçileri kendilerine yardıma çağırmışlar. Velçef'le dostlarının, vak - tiyle de büyük bir suikast teşebbüsüne girişmiş olan haydud Uzunof'u hizmet- lerine almış oldukları söyleniyor....,, Demek oluyor ki, Velçef bir tuzağa oldu. 29 şubatta mahkümların temy.. için 7 günlük mühletleri vardır. Temyiz mahkemesi kararını 7 gün içinde verir. Şu halde 14 marttan itibaren karar ye - rine getirilebilir. İmdi, şekil itibariyle davanın usulünde bir bozukluk bulün düşürülmüştür. Bundan sonra da bilin- diği gibi hapse tıkılmış ve muhakeme ** * M : İĞER * | . ra neler geçmiştir ? Polisin kati emirleri ve şiddetli bir dan son- ğına göre temyiz mahkemesinin bu , Sofya askeri mahkemesinin du- kararı tasdik edeceği muhakkaktır. ruşmal, gizli tut gayret etmiş Son olarak kıraldan af isteğinde bu- | Gim ğmen biliniyor ki iddia şa - lunulabilir. 24 şubatta, eski başbakan Georgiyet Velçef'i hapisanede ziyaert ettikten son- ra kıralın sarayına giderek, kıral Boris. ten mahkümların affını istedi. Velçef, af dilekçesini imzalamayı reddediyor, çünkü “kıralın şefaatını,, dilenmek istemiyor. Bu şefaat, mesele- hidleri kukla tesiri yapmışlardır. Eski Sofya polis müdürünün yukarda bahsi geçmiş olan beyanatı çok beliğdir! Ge - ne biliniyor ki birçok yabancı gazeteci- ler, dava duruşmalarına dair bazı haber- ler vermeye muvaffak oldukları için memleketten kovulmuşlardır. Albayın avukatı, müdafaasında şun- ları söylemiştir: tılmasında ehemiyetli bir rol oynamış- tır, Bu operasyonu ancak ordu başara - bilirdi. Fakat bundan sonra askeri bir -« lik aleyhine hücumlar şiddetlendi ve vu hücumlar bilhassa, o zamana kadar bir- liğin şüphe götürmez şefi telakki edilen Albay Velçef'in şahsına çevrildi. Toşef kabinesinin kuruluşund. beri askeri birliğin ortadan kaldırılması için açık bir mücadele başladı. Subaylardan bir- çoğu tekaüde sevkedildi.,, Görüldüğü gibi Sofya'da yapılmış o- lan Velçef'in davası değildir. Maked>a- ya ihtilâl teşkilâtı aleyhtarlarının davası görülmüştür. Yalnız Yugoslavya, Kü - çük anlaşma ve Fransa ile yakınlaş.. - ya taraftar dürüst adamlar mahküm edilmekle kalınmamış Bulgaristanın şe- ref ve hürriyetini müdafaa eden iki adam ölüm cezasına çarpılmıştır. B. Köseivanof hakikaten, birçok * - falar söylediği gibi, Bulgaristanın şe - refini kıran bu trajediye şerefli bir neti- ce aramak için çalışmış mıdır ? Buna hayır cevabı verilmek lâzım dır. 26 şubatta, içlerinde eski Paris ata- şemiliteri Yarbay Soyçef de belunan al- tı yedek subayı, Velçef'e taraftar e. manların muvakkaten Sofya'dan uzak- laştırılması için, taşraya sürüldüler. Birkaç gün sonra Temps gazetesi- nin Sofya aytarı şöyle yazıyordu: “ Küçük Anlaşma, Fransa ve İngil- tere ile yakınlaşmaya taraftar olanlar arasında, Velçef'in mahkümiyeti büyük heyssan uyandırmıştır. Bu me' fil « lerde, bu kadar büyük bir ceza için * ri sürülen sebeblerin çok zayıf olduğu, ve eski düşmanlarla uzlaşmaya taraftar olan bir subayın orta” kald. ' « Yugoslavyanın can düşmanı olan ve şimdi Almanya tarafından himaye gö « ren Makedor. — ihtilâlciler” taxafımdan istenmekte olduğu söyleniyor; ve bu hal, Kıral Boris'in, Londva, Pearis Belgrad'da yaptığı seyahatin ertesinde oluyor, ” Şu halde iyi anlıyorsak, Makedonya ihtilâlcileri, hükümetin himayesi altın « da Almanya hesabına çalışmaktadırlar. sal olmadığı çok muhtemeldir. Gerçek- ten, Kıral Boris, Paris seyahatından son“ı, Bavyera'da babası Ferdinand'ı ziyaret etti. Oğlun babasımı, berikinin görmek istemi olduğu söylendi. Çok gürel Fakat “r Cekay dediniz: Kıral Boris'in Bavyera'ya yap- ti yaretten birkaç gün sonra eaki bulgar çarı Ferdinand Bertin'e gidiyor- du. Kendisi orada B. Hitler ve Fon Noe—-' $ dan merasimle kabul e- dilerek uzun boylu görüştü. Tefrika: No, 36 dal ANKARA Yazan: Norbert von BİSCHOFF Türkçeye çeviren: Burhan BELGE DA Fakat milletlerinin alınteri hakkından kendine verilen pay, padişaha kâfi gelme- : miştir. Ordu ile donanma, bakımsızlık yü- ö zünden, tereddi etmiştir. Devlet uğruna ça- lışan birkaç idealist müstesna, memurlar, — aylarca maaş alamadıkları için, rüşvete alış- — mışlardır. Buna rağmen, aldığı para, padi- şahın israflarını ödiyememiş, dalkavuklarını - tatmin edememiş, borçlarıdığı paraların mü- — Tabaha faizlerine/yetmemiştir. B Bunun üzerine yeniden borçlara girile- rek yeni karşılıklar gösterilmiştir: Tütün a) monopolu ve yeni vergiler. Bu yeni vergi- — ler öylesine idi ki, Avrupalının kârlı dış ti- — Caretine zarar vermiyecek ve altının dışarı- ya doğru tulumba edilmesine yardım ede- ceklerdi. Karşılıkların ve borçların idaresi ise, an- cak yabancıların kendileri tarafından yapı- labilirdi. Bundan tabit bir sey olabilir miy- di? Bunlar, Paris'te yahut Beyoğlu'nda mü- kellef saraylarda otururlardı. Avrupa'nın pa- dişahtan ve vezirlerinden daha nüfuzlu olan bu banka ehli ve eşrafı, biribirleriyle dur: madan çekişirlerdi. Bir noktada yalnız, be- raberdiler. Hepsi de şuna kani idi ki, Tan- rı'nın arzu ve emrine tevfikan, bütün bu mu- azzam imparatorluk ve bütün onun içinde çalışan insanlar için, hayatta bir tek gaye vardır. O da, dünyanın her tarafımna dağıl- mış olan “hâmil” lere, vukuflu bir finans hokkabazlığı sayesinde sayıları durmadan artan kuponlara karşılık olarak, senede iki defa, tam vadesinde faizi tediye etmektir. Zencir, görülüyor ki, bir tek halkası ek- sik olmamak şartiyle, başladığı noktada, ka- panıyordu. İstisnasız olarak bütün büyük manivelalarla ara manivelalar, politika ve idarede, hukukta ve maliyede, ekonomide ve münakalatta, ya frenklerin yahut padişa- hım tebaası olmakla beraber çorbacıklarını nüfuzlu frenklerin ocağında pişirmesini ter- cih eden açıkgöz Lövantenlerin, yahudile- rin, Rumların ve Ermenilerin eline geçmiş- ti. Böyle bir teşkilattan sonra, bütün bu par- aları çalışarak meydana çıkaran milletin bizzat kendisine kalan; harab kasabalar, bi- çare köyler, tahribe uğrıyan ormanlar, yağ- mura susamış tarlalar ve ne hekim ne de hoca yüzü görebilen insanların kendisine kalan, bir kocaman hiçti. Âdeta şeytani bir presizyon ile işliyen bütün bu sistem ve cihazın öldürücü kıska- cından kurtulmağa, yorgun devletin artık gücü yetmiyordu. Çünkü onun kuvvet aldığı iki kök, din ve ordu, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında iyideniyiye kurumuştu. Öyle ki, islâm dininin toprağında bu sı- ralarda fışkırabilen her türlü hayatiyet, ortodoks (sünni) akidelerden ayrılarak daha serbest ve kâh panteist kâh gnostik bir din- darlığa inkılâb ediyordu. Şeriatçi müslüman- Irk ise, Türkiye'de, hareket ve inkişaf kabi- liyetinden tamamen mahrum bir halde ola- rak, hazin bir formalizmin içinde taşlaşmış bulunuyordu. Gerçi işin ibadet safhası henüz devam e- diyordu. .Fakat bu, bilhassa batıdan müte- essir olan septik münevverler arasında, de- rin bir dindarlık ihtiyacının bir ifadesi ol- maktan ziyade sırf dışarıya doğru iyi ve dü- rüst bir müslüman görünmek için yapılıyor- du. Mutlak bir cehalet içinde bulunan hoca sınıfının imparatorluğu deruni bir dissiplin içine almasına ve onu batıdan gelen düşman hücumlarına karşı sevketmesine imkân yok- tu. Fakat müslümanlıktaki politik kuvvetin toptan aşınmasına ve müslümanlıkla Os- manlı padişahları arasındaki bağlılık ve mü- nasebetin son yıllarda tamamen kalkmış bu- lunmasıma en büyük delil, V. Mehmed ta- rafından 1914 de ilân edilen “cihadı mukad- des” in tesirsizliği ve faydasızlığıdır. Hindistandaki ve Afrikadaki milyonlar- ca müslüman, o tarihte, artık halifenin de- ğil Londra ve Paris'teki efendilerinin emri- ni dinlemektedir. Emrini dinletemiyen hılîr fenin hacaleti ise, emri vermekteki hafifliK kadar büyüktür. Çünkü en büyük dini ma- - kam tarafından verilen bu emrin birçok mak- sadlar pesinde verildiği iddia edilebilir amâ, müslümanlığın mukadderatı namma veril- diği iddia edilemez. 4 (Sonu var) ğ 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: