8 Şubat 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

8 Şubat 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2- 1937 Atatürk' n bir kaç hususiyeti (Başı 1. ünci sayfada) Emniyer v sneyeile konuş- mak onun sanatıdır Bir çok yabancı muharrirlerin A. tatürk için hiç hazırlıksız rastgeldikle. de hayran kalmaları bundandır. An- Sızın ilmi ve siyasi dolaşık mevzular karşısında kalınca, emniyet ve hakimi yetle konuşmak onun sanatıdır. Cemiyet yaşayışına olan / istidadı, onun ikna kabiliyetini azami derecede tekemmül ettirmiştir. Burada, bilhassa ciddi meseleler mütalcâ etmek için top- Janmış mümtaz heyetlerdeki ikna kuv- yetini tebarüz ettirmek isterim. Atatürkün, cemiyet ile söyleşmek ve onunla iş görmek hevesi, bu memle. kete pahası ölçülmez iylikler yapmıştır. 1919 ihtilâline — girdiğinden i- tibaren, Hikirlerini kongrelere, heyet- dere ve fertlere anlatmağa çalışıyor. Nihayet, çetin silah hareketleri ile hal- Tolunacak muğlak davâlar için, her şey- den evvel, cemiyeti ikna etmeğe, yani Cemiyet yapmağa teşebbüs. ediyor. Bu zihniyetin en büyük eseri, 1920 de Tür- kiye Büyük Millet Meclisinin meyda- 'nefsinde top- hasımlar ise, Tuyor. Dahili ve harict her şeyden evvel, Millet — Meclisinden ve herhangi bir mecliste açık ve cesur münakaşadan çekiniyorlardı. Manevi bakımdan milli davâ, gayet esasir bir 'temsile ve münakaşası mümkün olma- yyan milli salâhiyete bağlanmış idi. Va ziyet, bütün düşünceli, vatanperver ve #inirleri salim olan vatandaşları bir an- da toplamış idi Harp ve ihtilâl içinde bulunan bir milletin meselelerini meclis ile idare '€tmek kolay bir iş değildir. Atatürkün, cemiyet içinde yer tutmak ve çalışmak hassasıdır ki, bu temiz ve çetin idare- yi bize temin etmiştir. Büyük Meclisin nüfuzu Milli kıyamın ilk devresinden son- 'ra da Büyük Millet Meclisi, memleke- tin mukadderatında en büyük salâhiyet ve tesiri muhafaza etmiştir. Büyük Meclisin nüfuzu, orada birçok partile- rin faaliyette bulunmamasma — bakıla- rak, dışarıdan kâfi derecede kavranıl- mamaktadır. Bu nüfuz - pek büyüktür. Devletin ve milletin -mukadderatında son ve kati söz, daima fili” olarak o- nundur. Büyük Meclis, hakiki bir kon- trol yapmaktadır. Yapılmakta olan iş- ler ve inkılâplar, ancak Büyük Mei sin kanun olarak kabulü ile yerleşebil- miştir. Büyük Meclis münakaşları, hükümet için birçok ahvalde kolay değildir. vcesi, vekillerin Gaima büyük kaygıları olmuştur ve ola- caktır. Şekli tamam yapmak için, Meclisin mutlaka dağıtıcı ve tahrip edici tesirler yapacak tezahüratta bulunması elbette gart değildir. Çok daha alışkın memleket- Jerin manzaralarını görüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hakiki kontro- 1ü yapan ve yıkıcı te ısı, Türkiyenin “Türkiye Büyük Millet Meclislerinin yatanperverliği daima pek ileri ve mem- dekete nümüne olacak mahiyette olmuş- tur. Dahili ve harici emniyet meselele- rinde Meclis pek hassastır ve memleke- tin bütün varlığını bu mevrular için da- âma ortaya koyacak temayül gösterir. Meclis ve hükümet azâları için daimi bir memba Atatürk, Meclis ve hükümet aza- lları için daimi bir menbadır. Güç ve sikıntılı meseleleri / onun huzurunda 've onun son derecede vazıh olan fikir- S aan a ge bi Hatiyatilür. aa Ga lli 1i der, meşesi ve kuvveti tazelenir. İn- sanın fikri ve manevi kabil “mütemadiyen yıpratan işler içinde, fi- kir, moral ve tedbir ışığı veren bir Şef, bir enerji idir. Cemiyetin çetin hayat mücadelesinde kudret, ü- mid ve meşe ile israr etmesi, işte lâr zz olan budur. Bu da bize, Atatürk ile müyesser olmaktadır. Atatürk'ü bir halk toplantısı içinde görmek hakiki bir zevk, müstesna bir fırsattır. Yarım saat içinde halkın bütün durgunlukları gider, taze ve canlı haya- tan neşesi her çehrede uyanır, asıl mü- büm olanı, toplantıda bulunanlarda bir- birine karşı sevgi, geniş yürek ve bağlır Tek hasıl olmasıdır: Cemiyet fertleri birbi- tine ve hepsi, Atatürke sarılarak bir küt- de hasıl olmuştur. Halkın heyecanı Bu vaziyetlerde, halkın heyecanı aşı- ma dereceyi bulur. Halkın serbestliği de €n rahat ve külfetsiz bir haldedir. Her- kes en güzel nutuklarını söyler, musiki istidadlları en eyi marifetlerini tamtır. dar. Toplantıya hâkim olan zihniyet şu- dur: İtimadı nefis... Toplantının emeller ir noktada döner: Yüksek insan cee Miyeti olmak., Medeniyet ve ilim yolun da ilerlemek.. Atatürk, Türk cemiyetine itimadı nefsi, ve yüksek insan cemiyeti olmak aşkını, asıl umümi halk toplantı. darında telkin etmeğe çülışir. “Atatürk'ün toplantılarından çıkarken herkes, betbin şeylerden, hayatın dertle- tinden ve sıkıntılarından yıkanımış gibi. dir. Herkes büyük Önderin yüksekliği- ni bir daha tasdik etmiştir. Onunla bera- ber yaşamanın bu memleket için selâmet ve ilerleme olduğunu, yüreğinde bir da- ha anlamıştır. Müzakere eden bir heyeti fikir ve münakaşa / kuvveti/ ile, kalabalık halk kütlesini heyecan ile nihayet eline ala- bilmesi, onun bariz bir meziyetidir. İçtimai mürebbi gibi 'Türk cemiyeti, kadınların serbestisi “ve hayatın her safhasına iştiraki buhran- darını Atatürkün terbiyevi olan gayret ve faaliyetleri sayesinde kolaylıkla at- datmıştır. Erkekler, kadınlar ile bir a- rada/ bulunmaktan. utanırlar, kadınlar gaşıracaklarından - korkarlardı. " Büyük cemiyetlerde herkesin acemiliğini gider. mek için ve herkese temiz insan cemi- yeti zevkini ve gururunu vermek için, Devlet Reisinin, içtimat mürebbi gibi, #aatlerce sarfettiği gayreti görmek, insa- 'na hürmet derecsinde hayret verirdi. A- gık meydanlarda halka yeni alfabeyi öğ- tetmeğe çalışan gef, yeni Türk cemiye- tini ve toplantılarını yaratmak için, da- ha az yorulmamıştır. Son iki asır zar- fında, bu memleketin idaresi, uğradğı felâketler içinde, halkın hiddetini yen mek için, bir tek çare bilirdi: Kadınların peçelerini daha kalınlaştırmak- ve çar- şaflarının uzunluğu hakkında ölçü tayin etmek.. Böyle bir muhitte - kadınları, mahkemede azâ, dairede memur, mek- tepte hoca, laboratuvarda kimyager ha- line getirmek için, cemiyeti yalnız kuve vetle değil, asıl kuvvetten başka vasıta- darla sevketmek lâzımdır: İkna, ve ter- biye vasıtaları ile. Bu vazifeyi, başlıca Atatürk bizzat yapmıştır. Daima muzaffer büyük bir stratej Atatürkün daima müzalfer olmuş, büyük bir stratej olduğu malümdur. Bu ayarda olan büyük Kumandanlar, birin. ci derecede siyaset yaptıkları zaman, ta- Tihte ve muhtelif memleketlerde, çok de- fa yalnır küvvetle hakimiyet nazariyesi gütmüşlerdir. Atatürk, siyasi anlayışta büsbütün başka bir varktır. Kuvvet ve #trateji, onun nazarında başka daha bü- ük emel ve fikirlerin altında ve tesirin- de kalmalıdır. Hiç bir zaman haklı ve bü- 'yük emellerin müdafaa vasıtası mahiye- tinden ileri çıkmamalıdır. Böyle bir an- Jayış, siyasi emel ve kanaatlerde çok vu- zuh ister. Siyaset mücadelelerinde ma- kül ve haklr ve bilhassa kendini aldatma- yan bir tezi, davâsına temel yapmak, A- tatürkün bariz bir hususiyetidir. Ata- türk, bu hususiyetini yeni Türk devle- tine temel taşı kanaatlerden biri olarak yerleştirmişti Osmanlı imparatorluğu, son iki asır- dan beri, siyasi hedef ve mevcudiyetin. de her türlü vuzuh ve ciddiyeti kaybet- mişti: Tunus, Cezair, Msır, Girit, Bul- garistan, Bosna - Hersek, Arabistanın bir çok kısımları türlü şekilde kendisin. den kat'i olarak ayrılmış iken, Babâli, bunları kendi toprakları sayar, fakat paytahtında adliye ve maliye kanunları. ha tatbik etmek hakkına malik- bulun- mazdı. Büyük Harpten sonra, 1918 de Müttelikler ile görüşmeğe hazırlanan imparatorluğun teerüibeli ricali, o kadar büyük hâdiseler hiç olmamış gibi, sulh gartları içinde bütün Arabistanı ve Av- rupadaki daha birçok yerleri istiyordu. Onun için mühim olan, şekil meselesi idi. Asıl memleketi, herkesle beraber idare etmeği de aynı zamanda düşünü- yordu. Bu devirde, yalnız Türk- Milleti ve “Türk yurdu için davâ sahibi olarak orta- ya çıkan Atatürk, büsbütün yeni bir ane Jayışın müjdecisi olmuştur. Bu rol sade değildir. Çünkü, yalnız Türk yurdu ve Türk milleti için olan davâ, — mutlaka kanla ve silâhla - kazanacaktı. Zafer. den sonra, ondan evelki milit tezde kal- mak.. Ve ondan sonra milit hududlar i- çinde bir Türkiyenin siyasetini csas tutmak için Atatürk gib büyük bir vaz İik olmak lâzımdı. Bu anlayış bizi çok yanlışlıktan kurtarmış ve bize çok doğ. Tu yollar göstermiştir. Panislamizm, panturanizm siyasetle- rini radikal olarak kapı dışarı ettik. Bi- ze düşmanlık etmiyecek memleketlerle ciddi ve dürüst olarak dostluk tesis et- mek, bize tabil bir siyaset oldu. Milano mü!âkıttınm'ı;kisleri Ciano'nun Ankaraya gideceği bildiriliyor (Başı . inci sayfada) “Türkler gururlu, yi insanlardır,, Repüblik, konuşmaların Sancak an- Taşmazlığının buhranlr zamanında ka - rarlaştığın ve teşebbüsün — Ankaradan geldiğini hatırlatarak diyor ki: *“Sancak meselesinde fena bir mu- ahede yüzünden mecbur olduğumuz ta- vizlerin arapları sukutuhayale - uğrat- tıktan maada tehdid altında yaptığımız için bize türk dostluğunu tekrar kazan. dırdığı da şüphelidir. Türkler gurur sahibi, yiğit insanlardır. Onların dost. Tuğu kapitülasyonla satın alınamaz.., Milli müdafaa meselelerinde yeni bir nazariye Mülli müdafaa meselelerinde ise, yeni bir mazariye, milli siyasete temel olmuş- tur, Haksız olmaktan kat'i olarak icti- nap etmek lâzımdır. Maddi veya manevi bir tecavüze uğradığımız zaman ise, te çavüzün büyüğü veya küçüğü olmaz, Türkiyenin bütün varlığını ortaya koy- mağa mecburuz. Atatrk, insanlar arasında olduğu gi- bi, milletler arasında da emniyet verici münasebetlere ve inanılabilecek sörlere Pek ehemiyet verir. Dahilde ve hariçte emniyet edilir insan ve millet olmak ve böyle insan ve millet ile bareber çalış mak ister. Temas cttiği devlet adamları ve devlet reisleri hakkında eyi hatırala- ı dalma muhafaza etmiş ve tecssüs e- den dostluklarma sarsilmaz bir vefa bes- lemiştir. Son defa, İngilterenin büyük Hükümdarı ile şahsi tanışmasından ha- kiki bahtiyarlık duydu. Bu hissiyatın bütün Türk milleti kalbinde yerleşmesi için ciddi olarak çalıştı. Yüksek şahsi- yetlerin temasından bütün mülletler bir- biri ile temasa gelmiş oluyorlar. Sa Ma- jestenin emniyet, muhabbet ve bürmet telkin eden yüksek şahsiyeti, bütün türk milletini ingiliz milleti ile sıcak ve sem- patik bir surette temasa getirmiş oldu. Hunu bu vesile ile zikretmek, benim için bir bahtiyarlıktır. Kültür işleri Kültür işeleri, Atatürkün başlıca zevki ve meşgalesidir. Tarih tetebbuları için umumiytle ve Türk tarihi için bu- #usi olarak sarfettiği emekler dikkate değer. Had devrinde, her gün on saat- ten aşağı olmuyan ve senelerce süren bir. gayret az değildir. Bu çalışmanın âlim- ler ve mütehassıslarla geçen etüd günle- rinde zaman ve saat, tahdit mefhumunu kaybeder. Kumandanlık - zamanından kalma bir meleke ile ve bünyesinin müs. tesna küdreti ile, uzun müddet uyku- #uz ve istirahatsiz olarak fasılasız çalı. gabilir. Bir çok kerre onu, kitabları ve yazıları içinde, yirmi dört ve daha faz- Ja saat fasılasız çalışma içinde bulmu. şumdur. Onun tarih çalışmalarının kül- türel neticeleri pek mühim olmuştur. Mekteblerin tarih kitabları, kendi e. zareti altında yeniden yazılmış, “Asa- Ti atika,, kazıları her vasıta ile teşvik e- dilmiş, tarih sahnesinde bulunan yeni hakikatler millete bildirilmiş ve enter- nasyonal alemin tetkikine arzedilmiştir. İtiyadı veçhile tarih çalışmaları için mülit bir cemiyet kuruldu ve bu cemi “İtalyanlardan alacağımız dersler vardır.,, yeti karşılamak olmalıydı,, diyor. Ami dü Pöpl diyor ki: *(Milano konuşmalarının neticesi ihmale şayan olmamakla beraber izam de edilmeme. — lidir. Türk - italyan yaklaşmasının Bale kan antantına halel vereceğini sanmı. yoruz. Ancak italyan siyasi faaliyetine den alacağımız faydalı dersler vardır., yet, büyük Kurultaylarda eserlerini ve kanaatlerini teşhir ve izah etmeğe baş- ladı. Bu mesesinin milli ve medent neticeleri mühim olmuştur. Türk mil. deti, en eski bir insaniyet varlığı ve ea Caki bir medeniyet cemiyeti olduğunu anlayarak hem itimadı nefsi, hem me- deniyet aşkı artmıştır. Kuvveti ile be. taber, fikrinin yeni hakikatlere açılma: Sı, onda hakikat sevgisini de arttırmız. — 'var. j Bu memleket, toprağının bir köşe- sinde, Bizanstan veya Romadan yeni bir eser bulcaklar diye korkardı Şimdi toprak altından yeni cserler çıkarma. — #a kendisi çalışıyor, Son - Alacahöyük kazıları, Tarih Cemiyetinin teşebüsü- . Neticeler şimdiden dünyanın dilk- katini celbetmiştir. Ayasofyanın Bizana eserleri için müze haline konulması bilmem ki, tefsire muhtaçmıdır? Ata- türkün geniş ve yüksek fikrini.. toles ransını, hakikat arayıcılığını.. ve mem- leketin içtimai ve ilmi bünyesinde vü. cude getirdiği hayırlı istihalenin derin izlerini, hiç bir şey bu sade misal kadar — Türk Dili üzerinde Şimdi Türk dili üzerinde çalı Türk dilinde salâhiyet ve hakimiyetle çalışmak için mutlak olarak filelojide derin olmaktan başlamıştır. Senelerden beri süren çalışmalar aynt. içtimal ve münakaşalı usullerle. Cemiyet teşekkül etti. Kurultaylar — ıyor.. Eserler büyük toplantılarda iyor. Bu toplantılara enter nasyonal büyük alimler davet ediliyor.. 1936 yazın büyük kongresi Dolmabahçe saraymnda toplandı. Bin kişiyi / geçen Azası içinde İngiliz, Fransız, İtalyan, Sövyet, Avusturya, Polonya, Alman, Macar, Grek, Bulgar âlimleri de bulur muyordu. Bütün bu gayretler Atatürkün, i- Gcali olan millet yapısını vücüde getir. mek için ne zor çalışan bir mimar oldu- Kunu gösterir. Birkaç çizgi ile Şefimizin asıl bir mimar. rolünü anlatınak istedim. Sayısız dev. det ve millet işlerinin içine girmekten' sakındım. Dahili ve Haricf tehlikelere karşı dikkat ve hazırlık.. Siyast, içtimal kültürel esaslar üzerinde sağtam bün- millet vücüde getirmek, Mima. Tamızın başlıca hedefi ve işidir. Türk milleti, ona, askeri zaferleri kadar, bu zaferlerinden dolayı bağlı ve minnetli- dir. Tefrika. No: 12 Maça Kızı Yazanı Puşkin — İstediğiniz kadar çağırın, Olmasını söyleyin. Kendi: başında, içeri girdi, — Nihayet gelebildin! Fakat bu kılık ne! Neler tahayyül ediyorsun? Kimi kendi- Hava na- ne meclüb etmek niyetindesin?. $11? Rüzgâr var, değil mi? Uşak: — Hayır, Ekselans, dedi, hava çok mü- Tâyim. — Hep gelişi güzel cevabverirsiniz. Şu hava deliğini açınız. Demiyor mu idim! Rüz- gâr var, buz gibi bir rüzgâr. Atları söksün - izi işiten 'yok ki. Gidin Lizaveta İvanovna'ya çabuk bekliyorum. Genç kız, mantosu sırtında ve” şapkası ler. Senin de böyle süslenmek zahmetine gir- meğe sanki lüzum vardı! Lizaveta İvanov- “işte hayatım!” dedi. Hakikat şu idi ki Lizaveta İvanovna pek bahtsız mahlüktu. Dante: “başkalarının ek- meği acı ve başkasına aid merdivenleri manmak elemlidir,” der. Tâbi olmanın me- raretini, yüksek sınıftan ihtiyar bir kadının evlâdlığından daha iyi kim anlıyabilirdi. , kötü ruhlu değildi, fakat onun kibar âlemi muvaffakiyetleriyle şımarmış bir kadının bütün maymun iştah - klıkları vardı. Hasisti ve artık sevemiyen ve zamaneye muarız olan bütün gibi soğuk bir binicilikten hoşlanırdı. den denilen hayatın her türlü beyhude zevk- lerine iştirak eder, bütün eğlencelere sürük- lenir ve orada, balo salonlarının korkunç ve zaruri bir süsü gibi, eski modaya göre takıp takıştırmış ve düzgünleyip boyanmış olarak, bir köşede otururdu. Davetliler içeri girerler- ken, bir ibadette bulunurcasına, derin selâm- na kendi kendine Kontes, muhakkak tır- ihtiyarlar Mon- larla ona yaklaşırlardı. Sonra, meşgul olmazdı. Bütün şehrin kabul edildi- Ki evinde ise gayet sert bir muaşeret usulü tatbik eder ve ziyaretçilerinden hiç birini de tanımazdı. Bekleme odalarında şişmanlayıp ihtiyarlamış olan sayısız hizmetçileri, ölü- mün eşiğinde bulunan bu yaşlı kadına keyf- lerince muamele eder ve her biri onu istedi- ği gibi yolardı. Bu evde Lizaveta İvanovna bir madur ömrü sürerdi. Çay ikram ettiği za- man, derhal israf olunan şekerden dolayı ta- zirle karşılaşır; yüksek sesle roman okudu- ğu vakit Kontes onu, mücerredin bütün ha- talarından mesul tutar; gezintide refakat ettiği zaman havanın fenalığı ve so- kak kaldırımlarının kötülüğü onun kusuru olurdu. Tayin edilmiş olan aylığı hiç bir va- kit ona tam verilmez; buna mukabil herkes gibi, yani pek az kimseler gibi giyinmesi ondam istenilirdi. Cemiyetteki hayatı en se- fillerdendi; herkes onu tanır, fakat hiç bir Kontese kimse onunla kimse tarafından kendisine dikkat edilmez- di. Baloda ancak vis - â vis bulunmazsa dans edebilir, ve kadınlar tuvaletlerindeki bir bo- zukluğu düzeltmek için salondan ayrılmak lâzım geldiği vakit onun koluna girerlerdi. Haysiyet sahibi idi, vaziyetinin münasebet- sizliğini şiddetle hissederdi ve bir kurtarıcı bekliyerek gözlerini sabırsızlıkla etrafta gez- dirirdi. Fakat tefahürücü gafletleri içinde ih- tiyatkâr olan gençler, etrafuarında dört döl dükleri soğuk ve kendilerini beğenmiş gi zel tazelerden yüz kere sevimli olduğu hal de İzaveta İvanovna'yı bir bakışlariyle bile şereflendirmezlerdi. İzaveta, zengin ve debdebeli salonları terkederek bir dolabın, bir boyalı tahta kar- yolanm, bir k: 'nanım tefriş ettiği ve bakır şamdana dikilmiş mumun neşrettiği gamlr ışığın aydınlattığı mini mini odasında, kaç defa ağlamıştı. 1d paravanım, bir küçük ay- (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: