27 Mart 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 3

27 Mart 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27-3- 1937 Belçika Kıralı Londra'da ' B elçika kıralı Leopold, Londrayı zi- yaret etti. Ve ingiliz paytahtında üç gün kaldıktan sonra Belçikaya döndü. Almanya ve İtalya tarafından verilen cevablarla, büyük Avrupa devletleri a- rasındaki münasebetlerin tanzimi de- mek olan Lokarno meselesinin müza- kere mevzuu olduğu bir sırada Belçika kıralının Londrayı ziyareti, her tarafta ik alâka uyandırmıştır. Kıralın se- yahatine hususi bir zıyaret denilmekte ise de Lokarno meselesinde Belçikanın vaziyetini izah etmek için Londraya gittiğine şüphe yoktur. Filhakika bu siyaseti izah etmek vazifesini bizzat kıralın deruhte etme- si yakışık alır. Çünkü partilerin fevkin- de bir siyaset olarak geçen teşrini ev- velin on dördünde bunu dünyaya ilân eden kıral Leopold idi Malümdur ki Belçikadaki parti mücadeleleri son se- neler içinde çok hararetli bir safhaya girmiştir. Ve bu mücadelenin Belçika için zararlı olan tarafı şudur ki, ayrılık- lar, milli varlıklara ve dış politikada da alman ve fransız sempatilerine dayan- maktadır. Flamanlar faşisttirler ve al- man dostudurlar. Valonlar ise Fransaya meylediyorlar. Kıral Leopold, bu iki bü. yük komşulardan birine sempatik bir dış politika takibini birlik bakı- mından da tehlikeli gördüğü içindir ki 14 teşrini evvelde Belçikanin - tarafsız- lığım ilân etmiş ve bu da Belçikada par- tiler fevkinde bir milli siyaset olarak kabul edilmiştir. İşte kıralın Londrada izah ettiği siyaset budur. Bu, Belçikanın büyük harbten sonra takib ettiği siyasetten ayrılıştır. Belçi- ka önce doğrudan doğruya Fransanın ittifakına girmişti. 1920 senesiyle Lo- karnonun imzalandığı 1926 senesi ara- sında geçen bu devirde.Belçika ile Fran. sa arasında ayrı gayrı yoktu. Sonra Lo- karno muahedesi imzalandı. Bu mua- hede ile Belçikanın sınırlarını Alman- ya ve Fransa değiştirmemeği teahhüd ediyorlar ve İngiltere ile İtalya da bu- nu garantileri altına alıyorlardı. Fakat Lokarno muahedesi ile Belçika da te- cavüze uğrayan devlete karşı yardım vadinde bulunmuştu. Yani hem garan- ti altına alınmış, hem de garanti eden devlet vaziyetinde idi. 1936 senesi mar- tında Almanya Lokarno muahedesini yırttı ve Ren nehrinin boylarını silâh. laştırdı. Bu darbenin heyecanı arasında İngiltere, Fransa ve Belçika, Londra- da bir muakevele imzelayarak eski Lo- karnonun teminatını - tekrarlamışlardır. Fakat bir taraftan iç politikanın tazyi- ki altında diğer taraftan da dişine tır- nağına kadar silâhlanan ve Ren nehri boylarını silâhlandıran bir Almanya karşısında Belçika, İsviçre gibi tam ta- rafsız olmak istiyor. Bu demektir ki Belçika, kendisinin garanti altına alın- masına razı oluyor. Fakat kendisi ga- ranti etmiyor. Yani Fransa ile Alman- ya arasında bir harb çıkacak olursa, ne alman ordularının, ne de fransız asker- lerinin topraklarından geçmelerine mu- vafakat etmiyecektir. Belçikanın bu tarzdaki tarafsızlığı Ingilterenin ve Fransanın işlerine el- vermiyor. Ve bundan sarfınazar, Belçi- kanın milletler cemiyeti misakiyle gi. riştiği teahhüdler vardır. Belçikanın büsbütün milletler cemiyetinden çekil- mek niyetinde olduğu anlaşılmıyor Fa- kat millet!ler cemiyeti ile giri teah- hüdleri çok geniş tefsirlere tabi tuta- rak bunlardan kaçınmak istiyor. Belçi- kanın dört elle sarıldığı bu siyaset, “varsın tufan benden başka her tarafı kaplasın” gibi egoist bir siyasettir. Fil- hakika eğer Belçika suların yetişemiye- ceği Ararat dağı olay&ı, böyle bir poli. tikaya yer vardı. Fakat iki yüz elli se- nelik tarih göstermiştir ki değil tufan, yağmur yağar yağmaz, suların ilk bas- tığı yer Belçika topraklarıdır. Binaena- leyh eğer Belçika, silâhların bu tekâmül devrinde garbi Avrupa devletleri ara- sında çıkacak her hangi bir harbte bi- taraf kalabileceğini büyük hayal sukutuna uğramaya namzeddir. Tarihin öğrettiği dersler bir tarafa bı- rakılsın; Coğrafya vaziyeti sanıyorsa, itibariyle Belçika kollektif barışın en hararetli ta- rafdarı olmak gerektir. A, Ş. ESMER e ç Te DIŞ HABERLER İ i| Avam kamarasındaki müzakereler | Loid Corc, Henderson, Adisababadaki son hadiseler dolayısile Italyaya şiddetle hücum ettiler Londra, 26 (A.A.) — Avam kama- rası, Adisababa suikasdını takib eden mukabelebilmisile dair yapmış - olduğu uzun müzakerelerden sonra toplantıla- rını 6 nisana kadar tatil etmiştir. Evvelâ Loyd Corc söz almıştır. Sa- bık başvekil heyecandan titreyen bir sesle İtalyanın Habeşistandaki politi- kasını tenkid etmiştir. Hatib, şahsen kıymetli ve dürüst bir asker olarak tanımış olduğu mareşal Graziani'ye, yapırlan katilamlardan dola- yı teessüf etmiş olduğunu, B. Musoli- ni'nin de bu teessüfe iştirak eylemiş bu- lunduğunu söylemiştir . Loyd Corc hararetli alkışlar arasın- da Ras Desta hakkında şu sözleri söy- lemiştir: “— Ras Desta, üç bin sene müstakil yaşayan bir milleti temsil ediyor ve memleketi için mücadele ediyordu. Bir köpek gibi öldürüldü ve milletler cemi- yetinin başlıca azası bir kelime bile pro- testoda bulunmadı. Bu ayıbtır.” Loyd Corc bundan sonra genel po- litikaya geçmiş, İngiltere hükümetinin bir garb paktı yapmak hakkında B. Hitler tarafından yapılan tekliflere ce- vab verilmesi lâzım geldiğini söylemiş- tir. Loyd Corc, hükümetin dış politi- kaya dair meselelerin bir çoğunda ener- jisizliğini tenkid etmiştir. Hatib, İspanya topraklarında bir fa- şist hakimiyetinin kurulmasının İngil- tere ile Fransa için teşkil edeceği teh- like dolayısiyle endişe göstermiştir. Henderson'un söyledikleri Bundan sonra Adisababada mareşal Grazianiye karşı yapılan suikasdı takib eden mezalim hakkında B. Henderson tarafından tafsilât verilmiştir. Hatib söz söylerken amele partisi sıralarından te- essür hiddet sesleri yükselmiştir. B. Henderson, Adisababadaki ame- rikan mümessilinin kendi evinde 700 habeşlinin iltica ettiğine şahid oldüğu- nu söylemiştir. Üç gün sonra Amerika mümessili, italyan makamlarından mültecilerin ha- yatlarına dokunulmıyacağı ve kendile- ri hakkında nısfet dairesinde muamele yaprlacağına dair teminat almış ve kendilerini dışarı çıkarmıştır. Fakat mülteciler o anda üzerlerine hücum e- dilerek âdeta hayvan gibi boğazlanmış- lardır. B. Henderson, İtalya hükümeti- nin bu hâdiseleri katiyen yalanlamamış olduğunu ilâve etmiştir. Hatib, İngil- tere hükümetinin bir tahkik komisyonu gönderilmesine dair Negüs tarafından yapılmış olan teklife müzaharet etme- sini istemiş ve demiştir ki: “— İtalya, Adisababaya bir tahkik komisyonu gönderilmesine müsaade et- mek en çekindiği takdirde Milletler cemiyeti 50 millet namına teessürünü beyan ve izhar etmelidir.,, Hükümetin cevabı Bu iki hatibe hükümet adına Lord Kranborn cevab vermiş demiştir ki: “Meclis İspanya vaziyetine esasen vakıftır ve ben avam kamarasında bir suale cevab veren B. Eden'in söyledik- lerine şimdilik bir şey ilâve edecek de- ğilim.,, Kranborn, bazı gazete haberlerini yalanlayarak gönüllü gönderilmesi yasa- ğına riayet edilidiğini bildirmiş ve me- selenin Milletler Cemiyetine veril. mesi imkânını tetkik ederek, böyle bir isteğin İspanya hükümeti tarafından yapılması icabedeceğini ve böyle bir is- tek yapıldığı takdirde İngiltere de da- hil olduğu halde bütün konsey âzası. nın bunu tam bir itina ile tetkik edecek- lerini söylemiştir. Kranborn âzanın endişelerini tama- men teslim etmiştir. “Hükümet, bu hissiyata iştirak €der ve fakat muhalefetten, şimdiye kadar kâfi derecede takdir etmediği vaziye- tin fevkalâdeliğini nazarı dikkate alma- sını ister. Öyle bir noktaya gelmiş bulu- B. Loid Corc nuyoruz ki, düşünülmeden yapılacak bir hareket, esasen fena bir vaziyeti daht berbat bir şekle koyabilir. Hükümet i- se esasen müşkül olan bir vaziyeti ümit- siz bir hale getirmek istemiyor. ve is- temiyecektir, B. Eden'in de söylediği gibi, hükü- met vaziyetin vehametini bilmektedir. B. Henderson Meclis, hükümetin mümkün olan hal tarzını bulmağa mütemadiyen çalıştı- ğından emin olabilir. Adisababa hâdiselerine gelince, B. Kranborne, daha evvel bu hâdiseleri bir| facia olarak tavsif etmiş olduğunu ve buna bir şey ilâve etmeği muvafık bul- madığını bildirmiştir. Hükümetçilerin ileri hareketleri durmadı Asiler, Madrid'in cenubunda ilerlediklerini bildiriyorlar Londra, 26 (Hususi) — Madridden gelen haberler, âsilerin Pozo- blanka'ya yaptıkları taarruzun püskürtüldüğünü bildirmektedir. Âsi- ler harb meydanında birçok ölü ve yaralı bırakmışlardır. Bundan sonra milisler taarruza kalk- mışlar ve Pozoblankayı almışlar, 3 ki. lometre ilerlemişlerdir. Büyük bir kıs- mı italyan askerleri olan âsi kuvvetler Guadalajara cephesindeki vaziyete ben- zer bir bozguna uğramışlardır. Bilbao radyosunun bildirdiğine göre, Avala cephesinde hükümetçiler, âsi mevzilerini bombardıman temişlerdir. Burgos cephesinde hafif çarpışmalar ol- muştur. Gijon'da saat 11 de 17 âsi tayyare Gijon üzerinde uçarak Musel limanın- da demirli gemileri bombardıman etmiş- tir. Teksaovdo vapurunun güvertesi kumandanla birlikte uçmuştur. Beş de- nizci ağır surette yaralıdır. 13 Yünkers ve *4 Fiyat'dan mürek- keb olan âsi filo bombardımandan sonra vapurların üzerinde alçaktan uçarak tayfalarını ateşe tutmuştur. Madrid müdafaa komitesinin bir teb- liğine göre Guadalajara cephesinde hü. kümetçiler Aragon yolu üzerinde â: lerin müdafaa hattını aşarak ilerlemele- rine devam etmektedirler. Âsi tayyare- ler Madridde bir çok sivil öldürmüştür. Bu cephenin şimal kısmında âsiler şiddetli bir ateşten sonra cumhuriyetçi- lerin siperlerine hücum etmişler, fakat cumhuriyetçiler saat 16 da şiddetli bir topçu ateşinden sonra mukabil taarru- za geçerek ilk mevzilerden bazılarını gerialmışlardır. Burada dün üç Henkel ve bir Yun- kers tayyaresi düşürülmüştür. Cumhuriyetçi tayyareler Madrid ya. kınında Navalperal'de bazı düşman mevzilerini tesirli bir surette bombar- dıman etmişlerdir. Cumhuriyetçi ordu- nun Valdemak'a yaptığı tazyik art- maktadır. Asi kaynaklara göre Londra, 26 (Hususi) — Âsi kay- naklardan gelen haberler, hükümetçile- rin bildirdiklerini yalanlamaktadır. U. mumi karargâhtan bildirildiğine göre Avila ve Soria fırkaları bölgesinde ha- fif müsademeler olmuştur. Madrid orduları grupunda hemen bütün cephelerde harb olmaktadır. Kor- doba'da bir taarruz püskürtülmüş ve düşmana ağır kayıb verdirilmiştir. Asi tayyareler, üç hükümet tayyaresini yak- mış, üç tanesini hasara uğratmıştır. Salamanka rodyosu, tayyarelerin mi- lislerin mevzilerini ve Madrid tayyare meydanlarını tesirli surette bombardı- man ettiğini bilidiriyor. Nasyonalistler dün öğleden sonra i- ki saat süren çok şiddetli bir çarpışma- dan sonra Madridin cenub şarkında Maruta dö Tajuna'yi almışlardır. Âsi- ler bu cephede ilerlemekte olduklarını söylüyorlar. Fransada sergi dolayısiyle alınan tedbirler Paris, 26 (AA.) — Parlâmento 0- telcilerin ve Jlokantacıların — fiyatla- rını 1936 senesindeki vasati fiyatlara nisbeten yüzde 25 ten fazla arttırmala- rını meneden kanunu kabul - etmiştir. Bu yasak serginin devamınca Paris- te, 20,000 den fazla nufusu olan kaplıca şehirleri ile, kıyılarda ve dağlardaki sayfiye şehirlerinde tatbik olunacaktır. Senato, ufak memurlar maaşlarının arttırılmasını hedef tutan ve parlâmen- to tarafından kabul edilmiş olan kanunu bazı:" ufak tefek değişikliklerle kabul etmiştir. Yarın 40 kilometrelik bir bisiklet yarışı var Yarın, bisiklet ajanlığı tarafından tertib edilen zehgin bir bisiklet yarışı yapılacaktır. Bu yarış Taşhan - Etime- sud yolu üzerinden gidip gelme sure- tiyle kırk kilometre tutarında olacak- tır. Ajanlık, yarın yapılacak olan bu yarışa birinci sınıf koşucular hariç ol- mak üzere, Ankaranın bütün heveskâr bisikletçilerini iştirakte serbest bırak- mıştır. Öyle tahmin ediliyor ki yarınki yarışa gireceklerin adedi pek çok ola- caktır. Öğrendiğimize göre ajanlık, bu yarışın ferdi birincisine bir kol saati ve takım birincisine de bir kupa hediye e- decektir. VTT Sancak işinde fransaya düşen vazife CUMHURİYET'de Yunus Nadi, gene Hatay meselesini ele alarak, Sancak'tan son zamanlarda gelen ha. berlerin bütün türkleri müteessir et- tiğini kaydediyor ve fransız sömürge memurlarından teşvik ve himaye gö - ren çapulcu çetelerinin, ellerindeki silâhla kendilerini dev aynasında gör- meye başladıklarını ve bu halleriyle dünyaya meydan okuyabileceklerini sandıklarına işaret ederek günün bi - rinde bu çetelerin cüretlerini türk top raklarında şakilik yapmaya kadar gö- türürlerse meselenin ne vahim ihti- lâtlara meydan verebileceğini ve türk kuvvetlerinin bu şakileri yalnız toprağımızdan tardetmekle kalmıya- rak, onların yuvalarını tahrib için ha- rekete geçebileceklerini söylüyor ve böyle bir ihtimale meydan verilme « mesi için Hatay'daki tahriklere niha- yet verilmesini istiyor. Muharrir, memleketlerinin hakiki menfaatleri « ni idrakten, âciz bulunan sömürge memurlarını metropol Fransasının bu derece başı boş bırakması doğru. ol - mıyacağını, netice itibariyle mesuli - yetin fransız hükümetine raci olaca« ğını tebarüz ettiriyor. * KÖYE GİDEN AKINCILAR. TAN'da Ahmed Emin Yalman, Kültür Bakanlığının Çifteler kursun- da yetiştirerek Ankara civarmdaki köylere göndermiş olduğu köy eğit - menlerinin kısa zamanda muhitleri için ne kadar faydalı birer unsur ha - Hine gelmiş olduklarmı misallerle an- latıyor, ve bu yoldaki faaliyetlerin genişlemesiyle memlekette ne mühim rüz ttiriyor. Ancak bu eğitmenler kö-« yün her sahada hissedilen eksiklerini tamamlamaya yetmemektedirler. Bil- hassa sıhat işlerinde köylünün aydım- latılması için köy kadımlarından biri « nin yetiştirilip Sıhat memuru olarak köylere gönderilmesi düşünüldüğünü, böyle bir tedbirin çok faydalı olaca- ğını söylüyor. * BASIN ÇAPULCULARI. Kurun'da Sadri Ertem, basmımı « zın eski ve müzmin bir derdinden bahsediyor: ilân ve abone dolandırı- cılığı. Muharrir, şimdiye kadar yal - nız memleket çevresi içinde tahrible- rini yapagelmiş olan bu çapulculuğun bir müddettir Balkanlara ve orta Av- rupaya kadar cüretkâr elini uzatmış, ve komşu memleketlerde türk basını adımna birçok müesseseleri dolandır - mış olduğunu kaydederek, artık, tesis edilmiş olan şiddetli kontrol sayesin. de bu gibi hareketlere mahal verilmi- yeceğini söylüyor ve halkmnızı da bunlara karşı mücadele hususunda uyanık davranmaya ve bu gibi dolan. dırıcıları derhal hükümete haber ver- meye davet ediyor. * BİR MİSAL AÇIK SÖZ — “ bir misal ” baş- lıklı fıkrasında, Fatay..... Ah, pardon, bu fıkra esasen daha önce Ulus'ta çıkmış olduğu için okurlarımıza ta « nıtmaya ihtiyaç yoktur. Ancak - fık. ranın altında Ulus'tan almdığına Jzir bir işaret aradık ve bulamadık. Hal - buki gazetemiz, kendisinden iktibas edilen yazıların altına küçücük bir (Ulus'tan) kelimesinin konulmasını bu kadar ısrarla rica etmişti, Koca bir yazıyı iktibas eden arkadaşlarımız için, bu kelimeciği ilâve etmek, anla . ir iştir. şılan pek zahmetli B. Ponso, Paristeki tale-- belerimize bir çay verdi Paris, 26 (A.A.) — Anadolu ajansı- nın hususi muhabiri bildiriyor: Fransız büyük elçisi B. Ponso ve re- fikası siyasi bilgiler mektebindeki türk talebeyi evlerinde çaya davet etmişler- dir. Aile dostlariyle dış bakanlıktan meslekdaşları gelmişti. Ev sahipleri gençlerimizi nezaketle ağırladılar. An- karadan, şeflerimizden, sempati ile ko« nuştular. Haftaya Ankaraya dönecek- lerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: