28 Mart 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

28 Mart 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— 28-3- 1937 Bergama ve onun cihan tarihindeki yeri Halkevindeki konferans, büyük bir alâka iledinlendi Halkevinde Bergama medeniyeti hakkında konferans veren avukat Fehmi Kuzal ve ka nferansı dinliyenler Halkevi Müze ve sergi komitesi nin tertib ettiği seri konferansla- rından üçüncüsü dün Halkevinde seçkin bir dinleyici kalabalığı ö- nünde verilmiştir. Konferansı dinli yenler arasında Bakanlar, birçok mebuslar, profesörler, yüksek tahsi | gençliği ve eski eserleri sevenler bulunuyordu. Salon tamamen dolm uştu. Konferansı veren avukat B Fehmi Kural, konferansının mev- zuu olan (Bergama ve Bergama- nın cihan medeniyetindeki yeri) ni çok güzel izah etti. Bu değerli konuşmanın bir hulâsasını koyu- yoruz. “ — Tarih; Bergamanın medeniyet davasına hizmet eden âmillerle dolu birçok müesseseler vücuda getirdiğini kaydederdi. İnsanlığın kültür sahasın- da, incelik, ihtişam, göz kamaştırıcı parlaklık bıfakan bu müesseselerin iz- leri orta çağdan sonra ilim âleminin hayranlığını çekiyor, merakını, süsünü kamçılryordu. teces- Milletler arşivlerinin en değerli ve- sikaları (Bergama) (parşümen) deni- len Bergama kâğıdlarından vücuda ge- tirilmekte idi. Bu parşümelerden yapıl- mış 200 bin cildlik bir kütüphanenin Bergamadan alınarak Mısıra, Kleopat- ra'ya armağan edildiği de biliniyordu. Art itibariyle de Bergama Roma sana. ati üzerinc tesir etmişti. Türk Farabi, İbnisina tarafından tercüme ve şerhe- dilen felsefe kitabları Endülüs v luyle Avruaya girmişti. Fakat bu müessese- leri kuran, milâddan önce Ege mınta- kasında medeniyet ve kültür kaynağı o- lan, doğuya, batıya ilim ışığı saçan Bergamanın coğrafya üzerinde Aancak adı kalmıştı. Eski Bergama şehri top- raklar altında gömülü idi. Asırlarca Bergama bu saklılığını muhafaza etti. Onu 17 inci, 18 inci asırda, 19 uncu as- rın ilk yarısında aradılar, bulamadılar. Bergama kazısı Bersamada kazı yapılmadan evel, Bergama yıkılarının en ehemiyetlileri- ni sinesinde gömen Bergama tepesi (Akropol) ; onu tetkike, aramaya gelen ilim adamlarına, gezicilere, karmakarı- şık bir (yıkıntı sahası) manzarası gös. Tefrika ..0: 21 teriyordu. Bu saha üzerinde her devre aid duvar bakiyeleri görünüyordu. Mi- lâddan 50 yıl önce Amasyada doğan es- ki zamanın meşhur coğrafyacısı (Stra- bon) Anadoluyu baştanbaşa gezdiği za- man Bergamayı da yakından görmüş, coğrafyasının bir kısmını buna ayır- mıştı. Ne de olsa muhtasar olan bu ma- lâmata dayanmak vaziyetinde akalan a- rayıcılar veya seyyahlar; gördükleri harabe yığınından, en fazla tanılan mü- essese ve âbidelerin yerlerini bile ta. yin etmeğe imkâni bulamıyorlardı. Seyyahların ve arayıcrların çoğu- nun dikkat gözünü; toprak üstünde ayakta kalan şehrin düz ve alt kısmın- daki Roma devrine aid harebeler çe- kiyordu. Asıl Bergama Akropolu; hal- ledilemiyen bir muamma şeklinde gö- rünüyordu. Şarl Teksiye'nin kazısı 1832 de küçük Asyaya yolculuk e- den Fransa tarih, coğrafya enstitüsü azasından, küçük Asya tarihi müellifi, Bay Şarl Teksiye Bergamada küçük bir kazı yapmıştı. Bir şey bulamamıştı. Bergama'da Küplühamam'da, kapıdan içeri girerken, medhalde içine su ko- nulan küp; kendisinden evel gelenler gibi onun da hayranlığını çekti. Kazı- sının, seyahatinin en değerli verimi 0- larak bunu almak, Fransaya götürmek istedi. 500,000 frank verdiği halde ha- mamcıdan bunu alamamıştı. Fransaya dönüşünde; bu işin olmasına hüküme- tini tahrik etti. Yaptırdığı teşebbüs so- nunda Sultan Mahmud; bu küpü, Lui Filip zamanında Fransaya hediye etti. Şimdi Luvr müzesindedir. Mermerden yapılan bu güzel ve bü- yük vazonun üstünde dış tarafını ke- mer gibi kuşatan - dört nala yekdiğeri- ni kovalıyan - bir süvari grupu var. Bunlar ellerinde meşalelerle bir âyini ULUS Memleketten kısa haberler * Giresun yolları yapılıyor: — Fat- sa - Ünye arasındaki köprüler mütecah- hide ihale edilmişlerdir. Giresun valili- ği bir yol programı hazırlamıştır. Ayrıca kurulacak olan köy birlikle- rinin kendi bölgelerindeki yolları de- vamlı olarak yapmaları kararlaşmıştır. Bunun için muhtarlar merkeze toplatı. larak kendileriyle konuşulacaktır. * Gönende dağıtılan çubuklar: — Gönende köy işlerine çok ehemiyet ve- rilmektedir. Köylerin hepsinde ecza do- labları yaptırılmıştır. Bir çok köylere yangın söndürme âletleri alınmıştır. Ziraat bankası bu yıl çiftçilere 50 binden fazla köklü amerikan asma çu- buğu dağıtmıştır. Diğer tarım işlerinde de köylü ile yakından alâkalanılmakta- dır. * Muğlada bayındırlık işleri: — Muğla . Köyceğiz yolunda yılın ekseri zamanlarında geçid vermiyen, şosanın 42 inci kilometresindeki Namnâm köp- rüsü ayaklarının temelleri bitmiştir. Üst kısım ve ayaklar müteahhidine iha- le edilmiştir. Yakında yapılmıya başla- nacaktır. Gene Muğla-Köyceğiz yolu üzerinde ve 19 uncu kilometreden kırkıncı kilo- metreye kadar şosa ve kaldırım inşaati için yapılan taş hazırlıkları bitmek ü- zeredir. Şimdiye kadar 4 kilometrelik kaldırım ve iki kilometrelik şosa biti- rilmiştir. Şimdi silindiraja devam edil- mektedir. Gene bu yol üzerinde bulunan köp- rü ve menfezler betonarme olarak ya- pılmaktadır. Bunlardan 28 tanesi yapıl- mıştır. “ Muğla - Marmaris yolu üzerinde a- yakları kârgir ve üstü ahşab olarak ya- pılmış olan köprü ve menfezlerin üst yapıları betonarmeye çevrilmek üzere kalıbların dökülmesine başlanmıştır. Ya- kında betonları dökülecektir. * Balıkesirde folklor çalışmaları: — Balıkesir halkevi üçüncü defa olarak halk türküleri gecesi yapmıştır. İlk iki gecede olduğu gibi, bu gece de çok rağ- bet görmüştür. Yirmi halk türl y- lenmiş, beş çeşid mahalli ve millı oyun oynanmıştır. Halkevi, çok alâka gören bu toplantılara devam edecektir. temsil etmektedirler. Küp beyzi şekil. dedir. Üstü kapaksızdır. Kapağı birkaç sene evel asıl sahibinin evinde bulun- muştur. Bundan sonra konferansçı Bergama- da almanlar tarafından yapılan kazıyı ve ilk kazıda çınak Jübiter tapmmağı parçalarının nasıl Berlin'e taşındığını anlattı. Buna dair birçok tesimler gös- terdi. Bu tapımnmağın tarih ve art bakı- mından değerini belirtti. 'Tapınağın duvarındaki . veflerin © zaman Ankarayı merkez yapmış olan Galatlarla Bergamalılar arasındaki har- br tasvir etmekte olduğunu bildirdi. Bundan sonra B. Fehmi Kural, plânı üzerinde adım adım kazı yerlerini ve burada çıkan müesseselerin bugünkü durumuna aid resimlerle eski halini gösteren restöre resimleri üzerinde izahlarda bulundu. Tapınağın içinde (150) bin kişilik eşsiz amfit. — &, kü- tüphaneler, saraylar, sıhhat — yurdları dikkati çekiyordu. Eski Bergama yolculuğu tamamlan- dıktan sonra bugünkü Bergamanın hu- susiyetlerini de projeksiyonla tebarüz ettirdi. Burada tetkikat yapmak için akı akın gelen seyyahları, muallim ka. filelerini, gezer bir halde gösterdi. En in ve büyüklerimizin — alâ- ka ve hatıralarını da projet: — ala tes- bit ederek konferansını bitirdi. Hindli münevverler Atatürk'ün hayranlıkla dehasından bahsediyor * Asırların yetiştiremiyeceği kadar büyük bir lâdere malik olan türk milettini tebrik ederiz” diyorlar. Bir arkadaşımız, bir müddetenberi şehrimizde bulunan Bombay Parsi baş- rahibinin oğlu Dr. Jal Parvy ve kız kardeşi Bayan Babsy ile görüşmüştür. Hindli kardeşler memleketimiz hakkın- daki intibalarını şöyle anlatmaktadır- lar: — Bu günün Türkiyesi, hiç şüphe yok ki, bütün dünya memleketleri i- çinde birçok bakımlardan en enteresan bir ülkedir. Türk inkılâbr başlı başına tetkika ve örnek alınmağa değer bir kıymet taşımaktadır. Biz Türkiyeyi bu- raya gelmeden evel de tanıyorduk. Memleketiniz hakkında pekçok şeyler okumuş ve pekçok şeyler işitmiştik. Ankaraya geldikten sonra içimizde şimdiye kadar beslediğimiz hayranlık hisleri bir kat daha arttı. Bilhassa geçen akşam Halkevinde, halk arasında kendileriyle tanışmak ve görüşmek saadetine mazhar olduğumuz Büyük Şefiniz Atatürk üzerimizde, ö- lünceye kadar silinmiyecek hayranlık hisleri bırakmıştır. Esasen biz Atatür- kü Kıral Feysaldan ve Rıza Şah Pehle- viden dinlemiş ve uzun zamandanberi onun en büyük takdirkârları arasına katılmıştık. Kıral Feysal İsviçrede ö- lümünden bir gün evel bize Atatürkün yüksek dehâsından ve sonsuz kıyme- tinden bahsediyordu. Daha sonra mem- | Rrabobyvo |VI ANKARA Öğle Neşriyatı: 12,30 - 12.50 Muhtelif plâk neşriya- tı, 12,50 - 13,15 Plâk: türk musikisi ve halk şarkıları, 13,15 - 13,30 Dahilf ve harict haberler. Akşam Neşriyatı: 18,30 - 18,35 Plâk neşriyatı, 18.35 - 19.00 Çocuklara masal (Nureddin Ar- tam), 19,00 - 19,30 Türk muhikisi ve halk şarkılar (Hikmet Rıza ve arkadaşları), 19,30 - 19,45 Saat ayarı ve arabca neşri- yat, 19,45 - 20.15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Leman Ekrem ve arkadaşla - rı), 20.15 - 20.30 Sıhhi konuşma (Opera- tör Şevket Halit), 20,30-21,00 Saksofon solo (Nihat Esengin), (Piyanist Marsel Bi refakatiyle) 21.00 - 21,15 Ajan- "a- berleri, 21,15 - 21,55 Stüdyo salon or - kestrası (1 — Tosti Voglio, 2 — Fucik Wintersturume, 3 — Delibes Lakme, 4 — Faure Berceuse, 5 — Mozart Mit- ridate, 6 — Lecoco Le patit duc), 21,55 « 22,00 Yarınki program ve İstiklâl Marşı, İSTANBUL Öğle Neşriyatı: 12,30 Plâkla türk musikisi, 12,50 havadis, 13,00 Beyoğlu halkevi gösterit kolu tarafından bir temsil, 14.00 son. Akşam Neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 konferans: Ordu saylavı Selim Sırrı leketinizi ziyaretten dönerkem bir an Şah Pehlevi Hazretlerinin mesafiri o0- larak Tahranda bulunduk. Orada bu- lunduğumuz bir ay zarfında Şahinşah Hazretleri hemen hergün Atatürkten bahsetmiş ve bize onun yüksek mezi- yetlerini öğretmişti. Kendilerini tanımış olmak bahtiyar- lığına nail olduğumuz zaman intıbala- rımız bir kat daha kuvvet buldu ve böy« le büyük bir şefe mazhariyetin ne bü- yük bir saadet olduğunu anladık. Baş« larında, asırların yetiştiremiyeceği ka« dar ve kıymetli bir lidere malik olan türk milletini tebrik ederiz. Esa- sen bu mazhariyete nail olan türkün ne büyük bir saadet içinde yaşadığını gö- rTüyoruz. Kadere ve talie hükmeden bir kuvvet ve kudret sahibi olan Büyük Şe- finizin yüksek insanlık duyguları: çenlerde Romanya Hariciye Vekili ile yaptığı mülâkattaki sözlerini okumak- la bir daha öğrendik. Atatürk insanla« rın kanını muayene etmiyor, milletler arasında fark tanımıyor ve nihayet bundan daha ulvi bir his olarak kendi milletinin saadetini ancak diğer mil- letlerin refah ve saadetleri ile hema- henk olarak yürümekte buluyor. Faziletin şaheseri sayılacak bu söze leri duyup da mütehassi olmamıak ka-. bil mi?,, Bulgar Elçiliği Kançılarlığı Yenişehirde okula sokağında 8 No, lu binadaki Bulagar elçiliği kançılarlı« ğt 1 nisan 1937 tarihinden itibaren Yenia şehirde Özenli sokak 8 No, lu B. Hayri Uçağ evine taşınacaktır. Bulgar elçiliği kançılarlığından ale dığımız bir tezkerede bu naklin ilânı is« tenmektedir. Hilmi Malik'in Eserleti Çocuk Ruhu ve Terbiyesi (kalmadı) Yaratıcı Küçük İnsan 75 kuruğ Annelerin kızlarına öğütleri 20 kuruş Türkiyede Suçlu Çocuk — — 60 kuruş 'Türkiyede Sinema ve 'Tesirleri 75 kuruğ Demokrasi mefhumu ve mücrimlerimiz 70 kuruş İnkılâb Yolunda 30 kuruş Revolutionary Turkey (İngilizce) 150 kuruş Bu kitabları şu adrese yazarak satın alabilirsiniz; Posta kutusu No. 54, An- kara. ——— Tarcan (Rus musikisi nasıl başladı), 20,00 Müzeyyen ve arkadaşlar ıtarafın« dan türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Ömer Rıza tarafından arabca söy- lev, 20,45 Muzaffer ve arkadaşları tara- fından türk musikisi ve halk şarkıları 1 saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün proğt Tamı, 22,30 Plâkla sololar, opera ve ope- ret parçaları, 23,00 Son. — ——— ——— ( a zügenie Grandet Yazan: Honore de Balzac Nasuhi köşesine yerleştirdi. Bir çeyrek saat içinde, zihninde, ömrü uzunluğunca geçmiş olanlar- dan fazla fikir doğmuştu. — Anne, dedi, yeğenim yağ mumunun kokusuna, imkânı yok, tahammül edemez. Bir ispermeçet mumu alsaydık?... Eugeönie, kuş gibi hafif, gitti, aylık mas- rafları için almış olduğu beş franklık parayı kesesinden çekip çıkardı. Ve: “— Al Nanon, koş, git, mum al. — İyi ama, baban ne der? Bu müthiş itiraz, Grandet'nin Froidfond şatc sundan getirmiş olduğu eski Sövres ma- mülü bir şeker kâsesini Eugenie'nin elinde gören anası tarafından ileri sürülmüştü. — Hem şekeri nereden bulacaksını Deli Türkceye çeviren: Baydar mi oldun sen? — Anneciğim, Nanon mumla beraber şe- ker de alır. — Ya baban? — Fakat, yeğenimin bir bardak şekerli su içmemesi doğru mu olur? Zaten babam dikkat etmez. Madam Grandet başını sallıyarak: — Baban her şeyi görür, cevabını verdi. Nanon tereddüd ediyor, efendisinin mi- zacını biliyordu. — Haydi git Nanon, madem ki bugün doğum günümdür, benim... Nanon, Eugenie'nin ilk defa şaka ettiği- ni görerek kahkahalarla güldü ve ona itaat etti. Eugönie ile anası, Mösyö Grandet tara- fından yeğenine tahsis edilmiş olan odayı süslemeğe çalışırlar iken Charles da aşağı- da Madam des Grassins'le görüşüyordu: — Payitahtın zevklerini bırakıp 'çışın Saumur'de oturmağa gelmekle, doğrusu, ce- saret sahibi olduğunuzu gösteriyorsunuz. Fakat, bizlerden ürkmiyecek olursanız bura- da da pekâlâ eğlenilebileceğine şahid olursu nuz. Madam des Grassins, bu sözlerini, vilâ- yet kadınlarına hâs bir göz işareti ile «teyid etti; öyle bir göz işareti ile ki, ihtiva ettiği sonsuz tedbir ve ihtiyat dolayısiyle gözlere verdiği oburca çapkınlık manası, ancak, her zevki bir hırsızlık veya hata telakki eden pa- pasların gözlerinde okunabilir. Charles bu salonda kendini öyle yabancı, amucasına izafe ettiği şaşaalı şato hayatın- dan o derece uzak buluyordu ki Madam des Grassins'e dikkatle bakınca, nihayet, onda parisli çehrelerinin yarı silinmiş bir hayalini gördü, ve, kendisine tevcih olunan dave- timsi hitaba zarafetle cevab vererek kadınla arasında tabii bir muhavereye yol açtı. Ma- dam des Grassins böylece konuşurken sesi, tevdi ettiği sırların mahiyetine uyarak ha- fifleşti. Charles'daki samimiyet tesisi arzu- su madamınkine müsavi olduğu içindir ki bir müddet hafifmeşrebce bir konuşmadan ve ciddi şakalaşmadan sonra, kurnaz kadın, o sırada bütün Saumur'ü meşgul eden şarab satışı hakkında görüşmekte olan diğerleri tarafından işitilmiyeceğini umarak: — Mösyoö, eğer, bizi ziyaret etmek lüt - funda bulunursanız, muhakkak ki, gerek be- ni ve gerek kocamı memnun etmiş olursu- nuz, demek fırsatını buldu. Ve sonra devam etti: — Salonumuz, Saumur'de yüksek ticaret ve asalet erbabının toplandığı tek salondur. Bizler, eğlendikleri için ancak orada bir ara- ya gelmek isteyen bu iki cemiyete aymı za- manda mensubuz. Şunu gururla ifade ederim ki kocam iki tarafça da takdir olunmaktadır. İşte bu suretle sizin buradaki ikametinizin sıkıntısını gidermeğe uğraşırız. Eğer Mös- yö Grandet'nin evinde kalacak olur.anız ha- liniz neye varır! amucanız yalnız şarablarını düşünür; yengeniz iki fikri bir araya get'ıre— miyen bir sofudur; yeğeniniz ise tahsil gör- memiş, alelâde, drahomasız ve ömrünü ça- maşır yamalamakla geçiren zavallı bir buda- ladır.. Madam des Grassins'in iltifatlarına ce- vab verirken Charles Grandet, kendi kendi- ne: — Bu kadın mükemmel bir kadın, dedi. Şişman ve büyük banker, kahkaha ile gü- lerek, söze karıştı: K — Zannedersem Mösyöyü avucunun içi« he almak istiyorsun. (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: