6 Temmuz 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 8

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TERBİYE BAHİSLERİ Cumhuriyet devrinin öğretim me- todlarını karakterize etmeden evti, öğretim metodlarının umufni mihenk- lerini, ve tarih içinde tebarüz eden vasıflarını gözden geçirelim: ' Malümdur ki, öğretim metodlari, muayen bir devrin hayat ve dünya — görüşüne, ö devre hâkim olan ter- biye idealine, ilmi araştırma metod- larına ve sonuçlarına, okutulan ders« | İlerin tabiâtına ve program tertibleri- — ne, tedris tekniğinin zamâan içindeki inkişafına, talebenin anlama ve kâvra- ma kabiliyetine göre ayarlanır. Öğ- retim metodlarının, zaman farkıyla bize de şâmil olmak üzere karakteris- — tik vasıflarını, yukarıda saydığımız âmilleri hesaba katarak, belirtmek 1â- ; zım gelirse bunları: 1. — Tradisyon ve otörite, İl. — Serbesti ve cazibe. İİİ. — Faaliyet ve mesuliyet. tabirleriyle ifade edebiliriz. 'Tarihi bir gözle, öğretim metodla- rınttı bünyelerinde gördüğümüz bu kâraktetlerin, birer teâksiyon halinde biribirini takib ederek mMmekteplere gitdiğini de unutmiyalım. | Bütün örta zaman boyuünca, hattâ - rönesarısta bile, öğretim metodlarının — wvâazifesi, görenek ve otorite çenberei içinde mevcud ve müdevver ilmin hâs fızlığını yapmıya yaramaktan — ibaret kalmıştır. Bütün bilgilerin öğrenilmiş — ve tedvin edilmiş olduğuna inanılan — pit devirde öğretme metodları için — de kafa yörmiya, elbette lüzüm yök- tu. Müuallim içir, okuttuğu lâtince — veya arabeca metinleri ezberletmek ve | papağan gibi noktası noktasina tek« O Tar ettirmek kâfi idi. “Balmumu yâa- — pıştırmak,, nevinden sözler; bu devtre — hâs ölân, mihanikt ve formalist öğ - | retme tarzlarının. halk ve mekteb gençliği diliyle ifade edilmesinden — başka bir şey değildir. Bütün tedris teknikleri, matızum parçalar içinde veya remizlerle tekrarlamalar, daha çabuk ve eksiksiz ezberlmek içindi. Öğretilenlerin (niçin) i ve (nasıl) 1 bilinmez ve sorulamazdı. Kısaca, öğ- renme moötörü; talebenin tamamen di- şında idi. İmtihan korküları, türlü — cezalar ve mahrumiyetler, despotizm- — den mülhem bir mekteb idaresi, öğre- tim ve eğitim metodlarınım müeyyide- leri olatak kullanılırdı. — Öğretme kanunlarının başında ge- len, öğrenme Aarzusunu ve neşesini felce uğratan böyle bir mektebe; te- alizm terbiyecilerinin ifadesiyle an - çak “feryadü figan” yeri denebilir- di. Rönesans, ferdin hakkmı ve kabi- liyetini tanrmakla mektebi, kendin- den evelki skolâstik devirden bir de- rece kurtarmış oldu. Ve yeni dünya- nın keşfi sıralarırıda ortaya çıkan rö- nesans pedagoğları; yunanca ve 1â- tince tâbirlerin etrafında tavaf etmek- le beraber, öğretmenden, bilgiden baş- ka öğretmek kabiliyetini de isterdi - ler, eski Elen ve Roma terbiyecileri- nin, vücuda sıhat, kuvet, ve güzel- — lik veren, ingan ruhuna geniş ufuk- lar açan fikirlerinden ve eserlerinden örnekler aldılar. Bununla betaber, rönesans ve üma- nizm, daha orijinal ve ümen metinleri öğretmek itibariyle tedris, metodları- — mr mahiyeti itibariyle kitabilikten ve — görenekten tamamen kurtarmış olma- dı. Netekim “kaynaklara dönelim!” ih- tarı, “eski Elen ve Roma güzideleri gibi yazalım, onlar gibi düşünelim ve konuşalım,, suretine inkılâb etti. Yani gene metinlere ve eski üstadlara mutlak bir bağlılık. esası muhafaza edildi. Ümanizm pedagojisinde — or- ta zamanın şiddete müstenid otorite- sinin, ferdin hakkı ve hüriyeti ne tâdile uğramış olduğunu kayıd ve rönesansin esasında orta kar- lehi-, Eski devirlerin ve bu günün öğretim metodları Yazan: Hifzirrahman Raşid nin mevzüu olan çocuğun tabiatine geldiler. Bu geliş neticesinde, tabia- taâ göre öğretmenin ve terbiye etme- nin mânası, insan tabiatinin inkişa- fi kanunlarına göre, çocuğun alâka ve temayüllerine göre öğretmek de- mek oldu. Bu yolda evelkileri geride bırakâa- cak kadar İleri giden ve sonraklleri de kendine çeken Ruso, “her şeyden evel çöcüğuü tânimalıyı. Çünkü biz onu tanimıyörüuz” sözüyle en küvetli ihtarı yaptı. Terbiye lügatından terbi- ye etmek çıkarılmalı, yerine terbiye olmak kontilmaliydı. Bunun İçin de çocuğun temayüllerini serbest brraka mmak, hiç olmazsa, öna engel ol k lâzımdı. : ÖGene bu sebebledir ki, Ruso, “E- mil” i cemiyetten tecrid ediyor bit giftlikte büyütüyor ve kırlarda dolaş- tırıyor. “Emil” adli terbiye Tomani, bu tezin emsalsiz müdafaasıdır, Dene- bilir ki ve kafaların içinde - devrin en çetin filozoflarına varıncıya kadar, mektep düzenini bu kadar alt üst &- den bir eser görülmemiştir. Bu İtibar la, orta zamandan beri süregelen ve bu yazıda karakterini, tradisyon ve o« torite diye tesbit ettigimiz eski mek- tebe ve onun öğretim metodlarıma kar- $ı, en müthiş reaksiyonun, Ruso'dan ve realizm ile beslenen natüralizmden gelmiş olduğunu kabul etmek yanlış değildir. Bu, tam mânasiyle bir yeni- liktu Ve bundan böyle, çocuk, etra- finda mektebin teşkilâtı dönen bir gü- heş oluyordu. Ve artık mektep için çocuk değil, göcük için — gocuğa gö- re — mektep vardı. Nitekim sonradan gelen terbiyeciler bu inkilâbı astrono- mide, felekiğ merkezi arzeden güneşe nakledilerek yapılan inkilâba benzet- mekte gectikmediler, Ruso'nun fikirlerini, 18 inci asrın sonlarında Flantroplsetlerin 'açtıkları terbiye müesseselerinde tatbik sahası- ha intikal etmiş görürüz ki 19 uncu a- Bır sonlarında açılan kir terbiye yurd- larını da, az çok bu müesseselerden mülhem olmuş ve bu istikamette inki- ' şaf etmiş sayimak mümkündür. Almanya'da Flantropistlerin açtıkla- rı müesseseler; “Örmanlara gelini ki | çok mütel Âskerlerimiz giterken sevinç göz yaşı döken Halaylılar (Başı 7. inci sayfada) halk, yaşa ve alkış sesleri ile ortalığı gçınlatıyor, fötoğfaflar durmadân işli« Yyordü. Askeri, davul zurna ve belki 500 e yâkın bayrâk ile on bini mütecaviz müuazzami bir halk âlâyt tâakib etti. Kurbanlar kesildi ve asker yerine yerleşerek istirahata çekildi. Hassa'ddn gelen askerlerimiz Kırıkhan, $ a.a, — Anadölü Âjan- sinın hususi muhabiri bildiriyor! Hassa'dan gelen türk kıtaatı hudu- du saat altida geçmiştir. Antakya hâlkının bit kt&mt ile bü- tün Kırıkhan civar köylerin halkı o« tömobiller, kamyonlar daha geceden yolları doldurmuş ve ahali geceyi uy- küusuz geçirmiştir. Asker, hududda, Halkevi mümessil- leri, Kırıkhan kaymakamı, belediye reisi ve Aktepe nahiye müdürü tata- findan karşilândı. Asker bandö İle müftazam yürü - yüşle ilerledi. Hududa 12 kilometre mesafedeki Aktepe'ye gelinciye kadar halk çıl- gin bit halde orduyu alkışlıyor, bir - çokları süvarinin önüne yatiyördü. Aktepe'de Antakya başkönsölösu B. Celâl Karâsapan, Albay Feyzi Mengüç, kolotiel ve yaveri İrtaatt se« lâmladılar. Burada alâyin kumandanı Mitalay Şüikrü Kahnatlı'ya hatirâ ölâ- rak üzeri yazılı bir altın saat hediye edildi. Kütbânlar kesildi, evelâ askeri tâ- biriyle çakt gibi mizraklı süvari, mü- teakiben motörlü kıtalar, piyade, fen kıtaları, topçu ve sıhiye teşkilâtı kı« taları girdi. Baridö meydanda yer al« dı ve kıtâat türk ve frarisız kutnan » danlarını selâmliyarak geçti. Önde sancak geçerken bütün Halk nefes al- mMmıyâan bir kütle halinde şanlı sanca- ğımızı hüşü ile selâmliıyordu. Sıcak detecesi gölgede 42 idi. Buna rağmen piyade arkasındâa çanta, tepedeni tır- hağa kadar terden sırsıklam olduğu halde fevkalâde muntazam, inzibati mükemmel, dinç adımlarla geçiyort - du. Bütün Aktepeliler, civar köylü- ler ve bilhassa kürtlet ve bunların tHaha bir ay eveline kadar muhalif o- lan Koço âğası bağımıda büyük şapka- Br ve sırma elbisesiyle kadın erkek, çocuk binlerde halk -çılginda askeri alkışlıyordu. Askere böl şerbet ve ayran ikram edildi. Kargılıyanlar arasında ermeni kardeşlerimiz nazarı dilkk_a.gğ,cqlbedl- yordu. Bandomuzun türk marşından | sonra Marseyyezi çalması fransızları is etti. adam olasınız |,, diyerek insanlları Vol- ter'in teşbihile dört ayak üzerine yürü- miye davet eden ve Emil'ini şehirde değil, çiftlikte büyüten Ruso'nun iste- ğine uyarak kıtlardaki konaklarda açıl- miğştir. Bu müesseseleri kuran ve ida- re edenlerin çocüğün tabiatine göre bir öğretim metodu bulmak güayretine düştüklerini ve bu uğurda tedrisatt o- yun, hattâ oyuncak haline getirecek kadat ileri gittiklerini görürüz. Öğ- retim metodlarına, alâka, cazibe, mev- zularda tenevvu gibi yeni çeşnilerin katılması, kolaydan zöra, yakından u- zağa, müşahhastan mücerrede v. &. gi- bi kaidelerin etrafa al si bu gay« retlerin mahsülüdür. Ceza vermek ye- rine, en iyi ve esasİr tashihi, hateketle« rin, tabit aksülamellerinden beklemek de bu zamanın telâkkileri arasında mühim bir yer almıştir. Bu yeni fikirlerin ve hareketlerin te sirile orta zamanın göreneğe ve oto- riteye göre olan öğretim ve eğitim me- todları, o derecede yumuşadı, kayıd ve şartlardan o d gözüldü ve başıboş kaldı ki nihayet, yeniliğin bu suretle yanlış, ölçüsüz ve hududsuz şekiller- de tatbiki bir yandan malümatta sat- hiliğe öte yandan anarşiye doğru te- reddiye başladı. Daha sonra, hakiki — bünyesi liberalizm ve endividüalizm'den mülhem olan bu metodların; 19 uncu asır sonlarında cihan harbi arifesinde şı bir aksülamel olduğunu da kabul etmemize tağmen hemen söyliyelim izi, hakikatleri, kitablardan ve sadece evelkilerin söylediklerinden ve getir- diklerinden değil, belki Kopernik, Ga- — Jile, Kepler, Bakon gibi, kendi araş- tırmaları, müşahede ve tecrübeleri ve bunlara dayanan düşünmeleri ile bu- lanlar, kısaca realizm hareketidir ki öğretme metodları üzerinde esaslı de- ğgişikliği yapmıştır. Realizm terbiye- cileri, bu tabiat ilimleri yolunu, mü- şahede ve istikrayı, tedrisat sahasına nakil ve tatbik etmekle kalmadılar. “Gözlerimizi, tabiatin feyyaz sine- sine çevirelim, en büyük mürebbiyi ve rehberi onda bulacağız. 'Tabiatta bahar, bütün inkişafın na- sıl başlangıç ânı ise, tahsili de insan -hayatının baharr olan çocukluğunda başlatalım, günün baharı olan sabah saatlerinde öğretelim, gene tabiatta, dolu, yıldırım ve şimşek nasıl seyrek zörülüyorsa, inzibat usullerinde de — şiddetli cezalara pek nadir müracaat — edelim.,, dediler. Ve daha sonra, buü tabiat mefhumu ile, eşya ve hâdisat ve da ihtiyaca ve maksada yetmediğini ve gayeli hür bir faaliyet kadar bu faaliyetin mesuliyetlerini de hesablıyan metodların — örgülerinin meydana çıktığını görüyoruz. Öğretim metodlarının asrımıza ge- linciye kadar takib ettiği bu ümüumi inkişafının bizdeki seyrini tesbit et- mek lâzım gelirse görenek ve otorite karakterinin mekteblerimizde mşruti- yete kadar mütlak bir hâkimiyetle de- vam ettiğini, meşrutiyette yenileşen öğtetim metodlarınin ise, garbde 18 inci asır sonlarına doğru başladığını, ve Rusodan geldiğini yukarıda göster- diğimiz inkilâbdan müteessir olduğu- nu söylemek ve bu fikirlerin tatbikat- ta hakiki öğrenim itibarile — sathi bir hareket ve faaliyetten ileri geçe- mediğini ve bu yüzden fazla bir değer taşımadığını ilâve etmek yerinde o- lur. Gerek bu ciheti, gerekse bu duru- mu tadil ve tashih eden ve daha çok zati faaliyet ve mesuliyet karakterini taşıyan öğretim metodlarına bizde ancak Cumhuriyet devrinde erişilmiş olduğunu gelecek defa izah edeceğiz. Bu satıtları yazarken askerlerimiz Kırıkhan'da istirahat ediyor. Yarın sabah Bedirge'ye hareket e- decektir. Atatürk'e ve Celâl Bayar'u şükran telgrafları Anlaşmaların imzası mü betiyle vali Apturrahman Melek, Atatürk'e, Celâl Bayar'a hataylı- darın şüktan hislerini ifade eden telgraflar çekmiştir. Hayat pahalılığı ile mücadele B. Benham Peniz bu hususta tetkikler yapıyor İstanbul, 5 (Telefonla) — Hayat pahalılığile mücadele için hükümetin dâvetile memleketimize gelen Loöndra ünivertsitesi İktısat profesörü B. Ben- hati Ankara'da tetkiklerini bitirdik* ten sönra İktiısat Vekâleti müşavirle « rinden B. Haldun'la birlikte Istanbu- Va gelmiş, burada da tetkikler yapmiş, tacirler, komisyoncular, nakliyeciler, kâabzımallarla konüşmüş, sebze ve mmı halind ı 'ıi Walat dan getirilen mallar hakkında geniş malümat almiş ve İstanbul pahalılığı hakkında bazi mütalealar tesbit etmiş- tir, İngiliz mütehassısın eti çok ambalâj ve nakliye meseleleri üzerinde durdu- gu, bilhassa pahâlılığın istihsal mer- kezlerindeki fiat tâyiniyle istihlâk merkezlerindeki fiat tâyin ve temev- vüçlerine çok ehemiy diği ve hayat pahalılığını bu bakımlardan tet- kik etmek istediği anlaşılmaktadır. Profesör Benham Trakya ka - sına gidecek, birkaç gün kaldıktan sonra tekrar İstanbul'a dönecek, tet- kiklerine devam edecek, ayrıca muh- telif istihsal merkezlerine de giderek, her maddenin yerindeki vaziyetlerine göre gördüklerini tesbit edecektir. Dünya yüzme rekoru kırıldı Kopenhag, 4 aa. — Meşhüur yi'. icü bayan Ragnhild Hveger, bir millir: serbest yüzmede 23 dakika 11 5/20 sa niye ife dünya rekorunu kırmıştir. Mahkeme röportajları (Başı 4. üncü sayfada) Leylâ muhaverenin burasında gene müdahale etti: — Kız madam böyle yaptı. Çeksey- din ya kölünu kolundatnı, ne tutârsın halâ? Öbürü safiyetle cevap verdi: —- E ben ne bilirim Leylâ hanımcı- ğırtı bana kardeşim dedi idi, Ve böyle- ce kendini mazur gösterdikten sonta devam etti: — Fakât Hüseyin yolda bana ayıba cil İâflar da söylemiye başladı. İçim- dent — E Hüseyin yabancımız değli ya, dedim, tabil samimi konuşuyör. Dert- Kken efendim sinemaya gittik. Film başladığı için örtalık zaten karanlık- ti, Filimde bir oğlan bir kızı derenin Kkenarında gezdiriyordu. Sonta bir a- ğacın altına oturdular. Örada bir u- zun müddet oturdular. Buralat oynar: Ken Hüseyin, iki elimi birden avüçla- rının içine aldı. — Ne yâpıyorsun öyle kardeşim, dedim. —« Hiç kardeşim, dedi, ellerin üşü- müş mü diye bakıyorüm, Film de ne güzel değil mi? —— Yâ çok güzel kardeşim, dedim, Derken Leylâ hanımeiğim film bit« ti, ışıklar yanınca biz topatlanıdık. Si- nemadan çıktık. Taşhan'daki süaâte baktırm. Bir de ne göreyim, Tamam” oli bir ölmamiış miı? — Aman kardeşim geç kalmişiz, ças bük gidelim, hanımım beni öldürür â- iimallah, dedim. Fakat Hüseyin hiç ö taraflı ölma- di! — Ne diye öldürsün kandeşim, de- di, sen nasıl ölsa bir akrabam gelmiş demedin mi? O da der ki, zâahit âkra« bası gece bırakmadı önlârda kaldi. Hiç merak #tmez. Hem bü saatte tâ Cebesi'ye gidilir mi İmiş? Saat de on ikiyi geçiyordu. Bitaz ötede beride dolaştıktan sonta Hü- Beyin bana dedi ki: — Kardeşim bak gördün mü dışarı- Ha kaldık. Şimdi ne sen eve gidebilir- Bit, ne de ben. İyisi mi şuracıkta bir iki pasta yedikteni sonra şöyle kırlara doğru açılalım. Hem konuşur İâf ata- rız hem de vakit geçitir, sabahit ede- riz, Sabahleyin de evlerimize glderi Düşündüm taşındım. Zaten başka yapacak bir $ey de yöktü. — Peki kârdeşim, dedim, ne yapa- lım çaresiz kaldik, böyle yapalım, Bir | yetde birer tâne pasta yedikten sonra bağitmizı aldık, Mevlis'in altındaki as- falttah Mezbaha'ya doğru gitmeğe başladık. Yolda ğgene kolay yütüye- lim diye Hüseyin benim koluma gir- di, Mezbaha'yı, Köptü'yü, Karakol'u geçtik. Çok yürümüşüz. Ben dedim ki: —a Kardeşim beri yoruldum. Biraz bit tarafda ötursak olmaz mı? Hüse- yin: — Niye olmasın kardeşim, dedi, yalnız pek yol kerlârınd oturmıyalım, gelip geçen çiğner bizi sorira: Ve şöyle yoldan elli ditmış adım kâ« dat açıldık. Sol tarafda derenin kena« tıtida bir ağacın dibinde ötürdük. Or- talık kap karanlıktı. Beh adam akıllı yörgün olduğum İ« çin Hüseyin'den evel öturmuştum. Muhaverenin tam bu noktasında i- kinci sulh cezâda bir davâ bitmiş ol- malı ki bir kaç kişi birden salondan çıktıları Kapının önünde şiddetli ve gürültülü bir münakaşa başladı. Gü- rültülerinden muhavereyi kaybettim, sonra hakimin emriyle mübaşir onla- rın sesini kesti. Ben de ahcak meç- hul, kumral saçlı, siyâh gözlü, uzun kirpikli güzel bayanın sön cümlesini düyabildim: — Şimdi bana akıl öğret Leylâ ha- nımcığım, ben hangi mahkemeye şek- va edeyim bu Hüseyin olacak melu- nu! Beşibiryerdemi de beraber götür- müş! Kezese Boks maçları Brüksel, 4 a.a. — Belçikal, — , orta siklet boksör Karel Sys, Avrupa şampiyonu olmak istediğinden, enter- nasyonal boks federasyonu delâletiyle bu ünvanın sahibi olan Heinz Lazek'i maça davet etmiştir. Tüy siklet Avrupa boks şampiyoöti- luğuna namzed olahn İsviçreli Dulis, Belçikalt Delho, fransız Ansini ara - sında bir karşılaşma tertibi için ge- ne eniternasyonal boks federasyonuna müracaat edilmiştir. Hafif siklette, Danimarkalı Önder- sen, fransız Hatsene ile Möment ve italyan Atlandi arasında maç yapıl- ması mevzuubahistir. f B ULKÜU HALKEVLERİ DERGİSİ 'Temmuz sayısı çıktı Başvekilin B. M. Meclisiride 29.6.1938 tarihinde söyledikleri nutuk, Ortazaman Türk - İslâm Dünyasında Vezirler (Prof. A. Mez. Çev.), “Cemal Köprülü”, Beşer Irklarının Etnoloji bakı- mından tarihi metodla tasnifi ü« zerinde bazı görüşler (Prof. Ş. A, Kansu), İhtiyar “Şiir,, (Sıtkı Akozan), Ahlâki —Düşüncenin Dinamizmi F. Rauh, Çev. (Ziya- eddin Fahri), Teselli “Şiir” (Kâ- zım İrdin), Karakalpaklat'ın tarihine dair materyaller (P. P. İvanov, Çev. (Hİ. Ortekin), Bey Böyrek Hikâyesi (P. N. Bora- tav), Köy Eğitimi meselesi (İ. Hakkı Tongüç), Son eseri müna- sebetiyle Halit Fahri'nin şiirle- Fi hakkında birkaç söz (F. A.), 1938 devlet büdcesi (Kemal Ü- nâal), Halkevlerinde basit spor tesisleri (Rahmi Apak), KÜLTÜR HAREKETLERİ: Türk kadını - kiz enstitüleri ve Sanğat okulları sergisi (K. i)e HALKEVLERİ HABERLERİ: Haikevinde çalışmalar (B. Ke- mal Çağlar), Halkevleri neşri - Yatıı , FİKİR HAYATI: Bit öküyuücunün notları ÇAn- kara'daki son resim ve heykel serğisi hakkımda — Getiç Nes- lin Hikâye Eserleri — Yakup ve Ötekiler). (Nahid Sırtı). BİBLİYOĞRATYA: oha Kingeley Birge The Bektashi Örder of Dervishes)| (Orhan Şaik Gökyay). Ş # Gümrük ve İnhisarlar B. İdare binası yaptırılatak İnhisarlar Umum Müdürlüğünden: 1 — Silirtt müstakil müdürlüğüne bağlı Hozyat tuzlasında Şartname ve projesi mucibince yaptırılacak idare binası inşaatı kapalı zarf usuliyle eke Biltmeye konmüştür. — - 2 — Keşif bedeli (6761) lira ' (75) kuruş ve muvakkat teminatı (507.13) liradır. 3 — Ekdgiltme 12. 7. 938 tarihine rastlıyan salı günü saat 10 da Siirt müstakil müdürlüğünde — müteşekkil komisyonda yapılacaktır. 4 —« Şartname ve ptojelet (68) ku« ruş bedel mukabilinde İnhisarlar u- muüm müdürlüğü tuz fen şubesiyle Ankara başmlidürlüğünden ve BSiirt müstakil müdürlüğünden almabilir. 5 — Mühürlü teklif mektubunu kâ- nuni vesaik ve 94 7,5 güvenme parası veya mektubunu ihtiva edecek olan kapalı zarfların eksiltme günü en geç saat 9 za kadar 3 üncü maddede adı J atte komisyona mürataatlatı. (2061)_ t i> ee TES S Mi Ankara Borsası 5 Temmuz 1938 Fiyatı ÇEKLER Acıliş Kaparnırs k l d Londra 6.23 6.26 Nevyork 125.66 M25.75 Paris 3.5025 3.52 Milano 6.6125 6.648 Cenevre 28.8225 28,95 Amsterdam — 69.55 69.89 Berlin 50.62 50.8825 Brüksel 21325 214275 Atina Li4 1145 Sofya 1.5375 1545 Pra 4.365 4.385 Madtid 6.0225 6.955 Varşoya 23.68 23.7925 Budapeşte 24.92 5.04 Bükreş 0.9375 0.9428 Belgtad 2.87 2.885 Yokoöhama 36.87 36.545 Stokholm 32.1225 32.2775 Mosköva 23.725 23.8375 ESHAM VE TAHVİLAY 1933 Türk börtecu I. 19.025 1965 V. » » » 10025 19.025 P. 1933 ikrâmiyeli Ergani 95.50 — 95.50 Sivas-Erzurum İs, II. 99.— hU Fabrikalar Muhtelif maden yağları alı Askeri Fabrikalar Umum Müd ğü Satın Alma Kömisyonundan: 2 Ton 16 No, maden yağı 10 'Tön 17 No, maden yağı 15 'Toü 18 No, maden yağı 12 Ton 19 Nö, maden yağı 3 'Ton 32 No. maden yağı 8 'Ton 40 Nö, maden yağı 3 'Ton 45 No, Maden yağı 5$ "Ton 46 No, maden yağı 6 'Ton 38 No, Maden yağı $ Tahmin edilen bedeli (15340) İirâ , slan yukarıda miktar ve numaralari yazılr 9 kalem maden yağı askeri fab tikâlâar ümüm müdürlüğü merkez sa” tın âİta körmiSsyonutca 20. 7. 938 çar“da Şamba günü saat 11 de kapalı zarfl ihâle edilecektir. Şarttame paâfasız o 1 lârak komisyotidân verilir, Taliblerintla muvakkat teminat olan (1150) lirâi (50) kuruşu havi teklif Mmektüblarınfim mezkür günde saat önâ kadâr komis “1 yona vetmeleri Ve İtendileritin 2490 numaralı kanunun 2 ve 3 madde: lerindeki vesaikle mezkür gün va sa-. 4199 Askeri Fabrikalar Umum Müdürlü gü Satın Alma Kömisyönündan : Keşif bedeli (1500) lira (21) kuruf, olan yükartıda yazılı inşaat âskeri fab rikalar umum müdütlüğü merkez sâ” tın alma komisyonurncâ 21 temmuz 938 tarihihde perşembe günü saat 10 da açık eksiİtme ile ihale edilecektir. dd Şârtnâme 8 kuruş mukabilinde İkömis7) yondafı verilir. y A Taliblerin muvakkat teminat ölü 113 İira 20 kuruş ve 2400 nümarali İt nunüun 2 ve 3. maddelerinde yazılı ve saikle muayyen gün ve saatte komni geçen komisyon başktatıİtğina makbüz mukabilinde verilmiş olması lâzımdır. (4005/2166) 4182 Eksiltme saafleri tebdili ğ İnhisarlar Umum — Müdürlüğün- en : Yapılacağı ilân edilmiş olan eksilt melerin, mesai saatlerinin değişmesi hasebile tâtile tesadüf ettiği görüldü- günden bu saatler aşağıdaki şekil da- hilinde tadil olunmuştüur. İsteklilerin, evelki ilânlarda yazılı saatleri nazarı itibata almıyarak ve tashihli saatler dahilinde ekslitmelere iştirâk etmeleri lüzümu İlân ölüunür. Sâaât 14 yerine saat 10 da Saat 153 yerine saat 11 de Saat 16 yerine saat 13 de (409342245) 4295 Dr. M. Şerif Korkut Nümüne Hastanesi Cerrahi Şefi Her gün saat üçten sonra evinde hastalarını kabul eder, 'Tel: 1499 Adres : Kooperatif arkası Ali Nazmi Apartımanı No.9 D.5. 4321 “Satılık Ankara Defterdarlığından : yona mü tlari, (2194) 4309 ( Müteahhit nam ve hesabına 15 fon kaolin kumu Askeri Fabrikâlar Umum Müdü ğü Satın Alma Kömisyonundan : 'Tahmin edilen bedeli (900) lira lan 15 ton kaolin kumu askeri fabriki lar umum müdürlüğü merkez sat! alma komisyonunca 25.7.938 pazarti günü saat 10.30 da pazarlık İle ihalt edilecektir. Şartname parasız olard? komisyondan verilir. Taliplerin vakkat teminat olan (67) lira (50) KU" rüş ve 2400 numaralı kanunün © ve * maddelerindeki vesaikle mezkür g ve saatte kommisyona müracaatları. £ (2229) 4315 — Tesviyeci ve fornacı alınacak Askeri Fabrikalar Umüm Müdü lüğünden : Birtinci sınıf tesviyeci ve tornact ? lmacaktır. Kiıritkkalede bulunat B” fabrikamız için beş bitinci sınıf t viyeci ile beş tornacıya ihtiyaç vardi” » İsteklilerin Ankarada silâh, İstaff bulda Zeytinburnu ve İzmir'de si fabrikalarımıza müracaatları. (220/ Muhammen keşif 'Dipozîto 4366 — enkaz müracâatları. bedeli Metrüke No. Ada Parsel Lira K. Lira K. Semti 167 225 1 100 7 50 Doğanbey h mahallesi Yukarda ada parsel ve muhammen keşif bedeli gösterilen Doğanbt mahallesi Eğerciler sokağında kâin hazine maliyesine ait ahşap evin kâzı 18-7-038 tarihinde defterdarİrkta müteşekkil komisyonda ihale edil” ceğinden taliplerin mezkür binayı görmek Üzere milli emlâk müdürlüğ (2284) 1390

Bu sayıdan diğer sayfalar: