20 Nisan 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

20 Nisan 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

UKUKL UÜ Son açılan davalar İsnadın isbatı, salâhiyetli bir yerde yapılmış olma- lıdır ve illâ ... İftira davası: Şu kadar verdiğimiz izahlardan “bir iftira da- vası görülebilmek için şu ka- yitler tesbit edilmiş olur : 1 — İftira maznunu, davacısı aleyhinde kanuni bir takip kas- tetmiş, bu maksatla ortaya bir ihbar, bir şikâyet atmış olmalıdır. | 2 Bu ihbar veya şikâyet bir ihbarname veya şikâyetna- me :le olmalı ve bunda kanunun ceza tayin ettiği bir fiil yazılma- lıdır. 3 — İbhbarname veya şikâyet- name adliyeye veya zabıta me- murlarına, valiye, kaymakama, nahiye müdürüne verilmelidir. Ve kanunun “ mağdur ,, tabiri tahakkuk etmek için, isnat olu- nan kimse hakkında celp vara kası olsun kesilmiş bulunmalıdır. 4 — Rücu edilmiş bir isnat değilse bu ibbar “eya şikâyet üze.ine kanuni bir takip ya baş- lamış, başlamışda neticesiz kal- mış, yahut başlamış bitmiş ol- malıdır. Bir ihbar veya şikâyet bir | hâkim kararına iktiran edinciye kadar asla iptal edilemez ve w- sulüne muvafık bir ihbarname- deki isnat yalnız şikâyetçinin meli değil, umumun malı sayr- lr. Başta müddei umumılik ma- kımları olduğu halde o ihbarın hakikati araştırılır; ispatı, bir alacak davası gibi, müddeiye bırakılamaz. 5 — Takip neticesinde dava cmun suçsuz olduğuna karar ve- rümelidir. 6 — Bu karar, yerden alınmalıdır. 7 — Wtütfa mâznununun bu ihbarsvevşikâyeti yaparken da- vacısının o «suçsuz» olduğunu bilciği anlaşılmalıdır. İşte o vakit o maznuna: “if- tira elmişsini,, denebilir ve verilen ceza, efkârı umumiyenin “kanun kükmü yerini buldu!,, diyeceği bir ceza olur.. Bu kayit olmıyan bir “ifti- ra,, yok mudur? Onlar ceza kanunumuzun “iftira,, tabirinden hariçte kalır. Halk dilinde onun da adı “iftira, dır; fakat onun cezasını halk ayıplıyarak verir. iki veziyet: Demiştik ki bir ra davası ancak takip neticesinde suçsuz- luğu meydana çıkmış bir da- salâhiyetli vacının vücudunu istilzam eder; | öyle ki ya isnattan rücu edile- rek isnat edilen cürmün cezasını muhbir kendi üzerine almıştır; yahut takibat masumiyetini gös- termiştir. neticesi (oalınmadan açılmışsa, » bizim misalimizde de böyledir - suç iddiasının tahkikine giriş- mek zaruri olur. O halde karşımıza iki va- ziyet çıkar: . ya tahkik ay- ni mahkeme tarafından. ya- Fılabilir; ne cürmün ne mar- bunun Vasfı muhakeme cere- yanında, müessir değildir, maz- nunla davacının muvakkaten san- dalya değişmelerini mucip olur. Yahut cürmün, veya hakkın- da isnat vaki'olan maznunun vasıf ove Sıfatları muhakeme cereyanında yeni bir safha açar. Yeni açılan davalarda bu hali görüyoruz. Âdi bakaret davala- rma ait ceza maddesinde haka- retin ispatı aslı olan İtalyanca- nda olmadığı halde, bizimkinde “ayni mahkeme,, ye verilmiş bir salâhiyettir. İlâive edilen bu kaydin ehemmiyeti iki taraftan birinin vekil olması, ispatına gi- rişilen noktanın da memuriyet vazifesinden bulunması gibi bir | manzara vöcut bulur. umum yeye hizmet, yabut uğra- | ! hadiseyle tebarüz etmiş oluyor. İstitrat olarak arzedelim ki “ayni mahkeme ,, kaydi herhangi bir hadisede olursa olsun tatbik edi- lebilir şümulü haiz görülmeme- lidir. Meselâ Maliye vekili beyin bir gazeteci aleyhine açtığı ha- karet davasında mazmun vazife noktasından ispat iddiasında bu- lunup da buna iltifat olunduğu farzolunsa bu iddiayı “ayni | mahkeme ,, tabirine rağmen ayni mahkeme tetkik edemez. Sebe- | bini evvelce izah etmiştim: Ve- killerin omuhakemesi (o teşk'lâtı esasiyede hususi hükümlere tâbi tutulmuştur ve hiç br kanun teşkilâtı esasiyeye omünafi ola- maz. İftira maddesinde böyle bir ispat kaydine tesadüf etmiyoruz ve bunun, ihbar yabut isnatta ısrar üzerine hukuku umumiye davasının cereyana başlaması aslolduğundan ileriye geldiğini biliyoruz. Masuniyetin ref'i meselesi O halde bir iftira davasında açılacak yeni tahkik celse ve muhakemelerinde filen maznun yani aleyhindeki iddialara cevap vermek mevkiine gelen taraf meb'us olursa ne yapılacak? Böyük Millet Meclisinden masu- niyetinin kaldırnlması istenecek! Halbuki “memurluk vazifesini Sui istimal etmek,, faslından bir cürüm isnadı bir meb'usun ma- suniyetini kaldırmak için dahili | nizamnamenin yazdığı şartlar içinde yox. Eğer alâkadar olan meb'us bir de vekil bulunuyorsa “bir vekilden cezai mes'uliyeti müs- telzim ef'al vukuundan bahsile tahkikat icrası, Büvük Millet Meclisine ait... işte bunun için- dır ki yukarıda iftira hükmünü hazırlıyacak (o unsurları bhulâsa ederken iddianın salâbiyetli bir yerde tetkkini (oyazmıya lüzum gördük. Bu kayde riayet edilmediğini | tasavvur ediniz: Derhal, dün işaret ettiğimiz Hukuku dığı bir zararı tazmin için ad- liyeye koşan bir adalet mülte- cisi, şüphelendiği veya kat'i olarak bildiği bir hasmının, ken- disini takiben açacağı bir iftira İ davası içinde boğulup kalmak mukadder olur. Müddei umumiler, * hâkimler, aleyhinde bir cürüm haber veri- Eğer iftira davası“ o takibin | len bir maznunun, icabında, cü- rüm delllerini ortadan kaldırıp yok eder diye tevkif ederler, bir suç tahkikatın bu şekillerle idare ederlerken açılması pek kolay olan böyle bir iftira da- vası, asıl davanın önüne geçer» se isnadın maznun saydığı kim- seler yerine © ihbar ve şikâyeti yapnların tevkif edilmelerine vol açılmış, bu ihbar ve şikâyet sahi- binin cürmü meydana çıkarmak- ta bir tesiri olacakken onun eli, kolu, dili bağlanmış olur. Bu takdirde de tahkikatın salâhiyetli yerler elile yapılması, teşkilâtı boyuna işgal edecek iti- raz ihtimallerini kaldıracağı gibi, adaletin ve intizamım sz sı da buna bağlı durur Bizi n aldığımız iftira misalin- dede bir meclis tahkikatı lü- zumu mündemiç görünüyor. Bu vaziyet üzerinde de yarın konuşacağız. #kk ——.—— V) Bundan evelki makaleler sıra'ile za Clö. 1819) nisan tarihli nüshalarımız. | dadır. Ankara nümune Sergisi pin 20 Nisan. Ankarada Türk Ocağı binası dahi- | inde bir nümüne sergisi açıla- cak. Milli Tasarruf Cemiyetinin teşebbüsü ile açılan bu sergiden maksat Cümhuriyeti (idarenin merkezinde her türlü Türk ma- mulât ve mahsulâtının nümune- lerini taşhir etmektir. Filbakika bu tarzda bir ser- ginin tertibine şiddetle ihtiyaç vardı. Memleketimizde her nevi mamulât ve mahsulâtın en bü- yük müşterisi hükümettir. Yekü- bütçesinden her sene hükümet külliyetl: mübayaatta bulunur. Çok arzu edilir ki hükümet hesabına yapılan her hangi bir Oo mübayaada memleket dahilinden (tedariki (omümkün iken ecnebi satıcılara on para verilmesin. Zira ancak bu suret- ledir ki ithalât ile ihracatımız arasında tam bir tevazün temin edebiliriz; gene ancak bu suret- ledir ki milli iktisadıyatımıza is- tenilen inkişafı verebiliriz. Fakat hükümetin her türlü mübavaatında yerli mallarını ter- cih etmek azminde olması mak: sadın busulüne kâi değildir. Yerli müstahsillerin elinde hükü- mete ait ibtiyaçları tatmin ede- salâbiyettar makamlarca malüm olmak (lâzımdır. £ Salâhiyettar makamlara bu yolda en doğru malümatı verecek vasıta ise Ankarada teşkil o'unan bu nü labilir, m Ankarada küşat merasimi lacak olan ser- ginin ilk faidesi bu olacaktır, Bu sergi herkesten evvel Türk müstahsill-rinin memleketimizde yetiştirdikleri yerl: mallarını nü- münelerile bükümet merkezine tanıtacaktır. Serginin ikinci bir faydası da şu olacaktır: Sergiyi (o gözden geçiren bir kimse bugün elde bulunan vesait ile ne gibi şey- ler yapılmakta olduğunu göre- ceği için iktisadi istihsalimizn halihazırı otamamile anlaşılmış olacaktır; bu vaziyete göre ya- rin için daha ne gibi vasıtalara ihtiyaç görüleceği, daha ne gibi işler yapılacağı meydana çıka- caktır. Bu günkü vaziyet iyice görül- meden yarın için projeler hazır- lamak gözü kapalı bir adamın tesadüfi bir istikamete doğru yürüyüp gitmesinden farklı de- ğildir. Nibayet Ankara Sanayi Ser- gisinin umuma açılması ile Milk Tasarruf . Cemiyetinin de ilk muvaffakıyetli eseri vücut bul- muş oluyor. Mütevazı ve görül- tüsüz bir şekilde teşekkül eden Cemiyet sükün içinde çalışarak bükümet merkezimizde bir nü- munc sergisi tesis etmekle en mühim bir milli ihtiyacı temin etmiştir. Şüphesiz bu nevi sergi ihti- i yacı yalnız Ankaraya mahsus değildir, hakiki birer ticaret merkezimiz olan İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerimizde de birer sergi tesis edilecektir. Daha sonra beynelmilel büyük sergilere Türk erbabı sanayii- nin iştirak e.melerine de çalışı- lacaktır. Mili Tasarruf diğer mühim teşebbüsleri ara- sında sergi meselesine ayrıca bir mevki vermesi hakiaten çok yerindedir. Mehmet Asım Cemiyetinin nu 220 milyonu bulan Devlet | bilecek ne gibi eşya bulunduğu | i mümkün i yordu. Çünkü YlaANAAŞIIU! b emnmnen Zİ A MZAAŞ A olayileri Muharriri : Örner RıZ Melikenin bindiği gem bir tuzağa düşmüştü Eli yalın kılıçlı iriyarı bir adar bagıdı: “ Ya teslim olun yaht hepinizi kılıçtan geçiririz ve v5 Haydar gemiyi idare ile meşgul olan kaptan muavinile bunları ko- nuşuyordu. Asıl kaptan bir müd- dettenberi hasta yatıyordu. Onu tedavi için uğraşılmış, fakat kaptanı iş başına getirmek olamamıştı. koala nüzül isabet etmiş gibiydi. İşin tam biteceği sırada hadisenin vukuu biçte iyi değildi. Bu vaziyet karşısında kaptanın baş muavinne güvenmekten başka çare yoktu. Halbuki bu adam da işte onları yanlı; ebele Frenklerin elinde idi. Onların hedefi ise bambaşka idi. Onların maksadı Drabsak tarafina inerek Frenk- / lerin bulunduğu bir yere uğra- madan Şama varmaktı, Kaptan muavinine göre kendisi Cebele taraflarında emin biryer bili- yordu. Oraya iltica etmekte de bir mahzur yoktu. Haydar bu sözlere inanmış ve geminin tam bir ticsret gemisi olarak görün- mesine dair bir takım tedbirler İ alarak neticeyi beklemişti. Sabaha doğru dağların tepe- leri ağarırken gemi bır nehrin ağlına varmış, içeriye girmiş, aptan muavini demirin buraya atılmasını emretmişti. Melike kamarasından etrafa bakıyordu. Hiç bir taraftan bir ev veya bir şehir ogörün- müyordu, Sis etrafı kaplamıştı. Fakat gemiye yaklaşan bir ha- reket oluyordu. Gemiye bir ta- kım kayıkların yaklaşmakta ol- duğu muhakkaktı. Nihayet bu kayıklarm bir kaçı göründü. Kaptan muavini yalnız başına ge dolaşıyordu. Gelen ayıkların biri gemiye yanaşmış, kaptan muavini geminin kena- rından iyilerek bu kayıktaki bir adamla görüşmüştü. Melike gö- rünce derhal hatırladı. Bu adam tayfalardan biri idi. Geminin har'cinde bulunduğunu anlayınca Melike hemen bağırdı : — Haydar bey, bir düştük !.. ayıklardaki adamlar gemiye tuzağa İ giriyorlardı. Melikenin sesi üze- İ nazarda vaziyeti | rine hemen yetişen Haydar bir adamlarını çağırmıştı, Bunların hepsi koştular. Fakat güverte müha- cimlerle dolu idi; bunların içinde iri yarı, burnuslu, yalın kılıçlı bir adam Haydar ile adamlarına baktı ve; — Hepiniz teslim Olmazsanın hepinizi geçiririz. Kaptanlarınız olunmuştur. Kaptan muavini iki adam arasında eli bağlı duruyordu. Haydar hemen sordu: — Bizi kimin emrile ediyorsunuz... | — Muazzam Şeyhül Cebelin emrile .. En cesur kahramanlar titremişlerdi. Haydar bir süal daha sordu: — Sultan vle sizin şeyhiniz Sinan arasında bu sırada Sulh yok mu... — Yoktur ve daima yoktur, Şeyhülcebel | getirdiğiniz. kızı rehine olarak istiyor. olunuz. kılıçtan tevkif tevkif bile bir yere götürü- ! anlamış ve | bir hamlede | — Bu beraber bildiniz,. ,.— Şeyhül Cebel her bilir. Teslim olunuz... — Teslim ( olmiyacağı. — İzni kimin kurduğun” asil kadının bulunduğunu İain esrarkeşler bit lim olmayız... Buyurun höfi Salâhattinin intikamından P Beyaz burnuslu adam verdi: — Bunları doğrayiniz.. kadına ve Hayder ilişmel Onları Efendimiz sağ istiydi, Hayder, Melıkeyi kam sokmuş ve adamlarile hamle etmişti. Esrarkeşlef elde kılıç, bir elde kamâ y düler ve kan dökmiye b 7) Salâhattinin askerleri o Ki şiddetle hamle ediyo esrarkeşler geriliyor ve maki bırakıyorlardı. Fakat bu i fi A , yen adamlar kaçmıyorlardi.. rar dönüyor ve tekrar yorlardı. Bunlar ölümden insanlardan değillerdi. iy Ölümden kaçmak on " değildi. Bunlar saldırıyor, #j ryor, ve güle güle ölüyol”ii Sanki hayat bu adamlar İ yüktü ve bu yükü atmak için en mukaddes vazife © lerinden ölenler adeta se bayattan kurtulduğuna m olarak gözlerini yumuyorö'ğ! yüzdendir ki bunlarla harp y ler pek elim bir vaziyetteği yorlardı. Çünkü bunlara İl ancak ifna harbi kâr © Başka türlü bir harp neti mezdi. Gemideki adamlar #4 değillerdi. Bunlar hem # bem deniz yolculuğundaf idiler. Bununla beraber hepsi kahramanca döğü ancak düşmanın çokluğu " sında mağlüp olmuşlardı. # ie . e en sonra yalnız ba müş, yet kan isinde yi güvertenin üzerinde ayağ!” rak yere düşmüş, esrark: fırsatı fevtetmiyerek (89 onun üzerine atmışlar, kalıyarak komandanları8ı” na dipdiri götürmüşlerdi. Haydar yakalandıktan iş bitmişdi; esrarkeşlerin danı maktullere işaret Paskalye Güneşin doğuşu: 515 — Bil” Ayın doğuşu : 218 — bah” Namaz vakitler! ea) 4 Sabah Öğle İkindi Akşam g* 344 1212 1600 1858 Bugünkü ha”? ge Bugün rüzgâr mikeha” Kapalı olaca'tır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: