27 Haziran 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

27 Haziran 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AYA kü bu teslim ol, ihtarile beraber muavinler tabancaya sarılmışlar ve rast gele bir kurşun yağmu- runa başlamışlardır. Cemal der- hal yere düşmüş ve ölmuüştür. Karşılarındaki müdafaasız adamın artık, hiç bir hareket gösterme- diğini gören Süleyman efendi, hemen evden çıkıyor ve bunu diğer muavin takip ediyor. Sü- leyman efendi dışarıda bekliyen polis Kâzım efendi ile bekçiye ses'eniyor : — Cemal kurşun atıyor.. ta- bancada kurşunlar bitti. Siz gi- rin.. yakalayın. Bekçi vaziyetten şüpheleniyor, hemen Süleyman efendiye ce- vap veriyor : — Yağma yok.. Siz adamı içeride vurdunuz da şimdi mes'- uliyeti bize mi yükleyeceksiniz?. Süleymen efendi bekçinin bu cevabından köpürüyor ve onu tehdit ediyorsa da evden içeri — sokmak mümkün olmiyor. Niha- yet vak'a mecburen müddei umu- miliğe “derdestine gelen memur- lara silâh attığından öldürülmüş- tür, şeklinde bildiriliyor. İlk tahkikat İlk tahkikat neticesinde, iki muavinin de o akşam fevkalâde sarhoş oldukları ve cebren eve girdikleri (o neticesine (varıldığı söylenilmektedir. Tahkikat, de- rinleştiriliyor. e Hakiki vaziyet, birkaç güne kadar katiyetle tesbit edilecektir. —— VUKUAT Bir polis memurunun evini soydular ! Dün Aksarayda Langa tram- vay Caddesinde . oturan polis komiser muavini Recep Efendi- nin evine hırsız girmiş ve bir çok eşya çalarak kaçmıştır. Bir tehdit mektubu) $ ve bir macera !. Gahatada Büyük Millet hanında tüccardan Koço efendiye evvelki gün garip bir tehdit mektubu önderilmişti Altında imza yerine siyah bir el resmi taşıyan bu mekiup “Sen bir vatan bhainisin ama sayemde yakayı kurtarabilirsin,, gibi cümleleri ihtiva ediyor ve para istiyordu. Ayni günde tüc- carın yazıhanesine bir adam gelerek kendisinin sivil polis memuru olduğunu söylemiş ve bu mektuptan bahsederek: “Za- ten polis müdürlüğü tarafından vatana ihanet şöphesile senin hakkında tahkikat yapılıyor. . para ver ben buna mani olurum.,, Bu adam bu teklifi müteakip demiştir ki: — Bugün sana bir tehdit mektubu geldi, onu göndereni ben yakaladım, işte budur diye üstübaşı pejmürde bir şahsı odaya sokmuştur. Fakat herne- dense bu esnada kendisine sivil taharri memuru süsü veren bu cüretkâr ile yakaladığı adam arasında bir kavga çıkmış ve pejmürde adam memur efendiyi yere yıkarak kaçmıştır. Koço efendi bu hadiseden bir şey anlamıyarak derhal polise telefon etmişse de memur bu esnada ortadan gaip olmuştur. Zabıta şimdi bu pandomima kahramanlarını aramaktadır. id. a UT 27 Haziran 133! WARM | Atinada muhacir- ler muhalefeti ürk-Yunan itilâfı imza edil- diği vakıt bunun Yunanis- tanda muhalefetlere maruz ka- lacağından bahsedildikçe inan- mak istemiyorduk. Cünkü Tür- kiyeden ziyade Yunanistan men- faatine olan böyle bir vesika karşısında muhalefetin delilikten başka birşey olamıyacağını dü- şünemiyorduk. Meğerabizim bu düşüncemiz yanlış imiş. Yunanistanı harbi umumiden sonra Anadolu mace- rasına atan siyasi divaneler ara- sında hâlâ ( Megalo idea) rüya- sından uyanmıyanlar var imiş. Yunan meclisi omeb'usanında cereyan eden sahneler bhaki- katen çok garip oldu. Veni- zelos Yunan ordularını Anado- luya gönderirken alkışlıyan eller- den bazıları bu teşviklerinin en acı neticelerini gördükten sonra da intibaha gelememişler; hem de bizzat Venizelosun artık in- tibah zamanı gelmiş olduğunu en yüksek sesle ilân etmesine rağnien hakikate karşı gözlerini kapatmakta ısrar ettiler. Yunanistanı Anadolu macera- sına atmak hususunda Venize- losun büyük bir mes'uliyet his- sesi bulunduğu malümdur. Fakat bu mes'uliyerte şimdi Yunanis- tanda muhacirler sınıfını teşkil eden Anadolu rumlarının m£s'u- liyeti ondan aşağımıdır? Eğer Anadolu rumlari Türkiyede ha- kiki bir vatandaş olarak otur- muş olsalar idi Venizelos Ana- doluyı'da Girit gibi Yunanistana ilbak; etmek ümitlerine “düşmez- di. Anadolu rumları Yunanistana bu ümidi fazlasile verdiler. Şim- di bu muhacirlerin Yunanistanda çektikleri hiyanetlerinin cezası- ir. Öz Türkçemizde güzel bir darbımesel vardır. Babalarımız “kendi düşen ağlamaz,, demişler. Kendi ellerile bugünkü iztirap ve felâketlerini hazırlamış olan Yunan muhacirleri artık bey- hude ağlayıp sızlamaları bir ta- rafa O bırakmalıdırlar. Tarihin kendileri için zaruri olarak ge- tirdiği mukadderata boyunlarını eğmelidirler. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse Yunanistanın Rum mu- hacirlerine karşı yaptığı yardım vazifesi tenkide değil, teşekkü- re lâyıktır. Yunanistan Anado- luda ordularının tamamen mah- volduğunu gördükten sonra bir taraftan bu felâkelin acısına tahammül etti; diğer taraftan Anadoludan gelen ve kendi hallerine bırakıldıkları takdirde muhakkak bir ölüme mahküm olan milyonu mütecaviz rum mu- hacirlerini yaşatmak vazifesini deruhte etti ve bugüne kadar bir çok mali fedakârlıklar ya- parak hepsini de yaşattı. Şimdi bu muhacirler ölümden kurtarılmış olduklarına teşekkür edecekleri yerde (o Yunanistanı İ yeni macera siyasetlerine sü- | rükliyecek bir yol tutmuşlardır. Acaba bu adamlar tuttukları yolun kendileri için yeni bir felâket uçurumu olduğunu an- layamıyorlar mı? “Türkiyeden Yunanistana giden mübadil rümlar bizim memleke- timizde iyi vatandaş olamadılar. Yunanistana ümit verdiler. Türki- A. ie m v N —ğ— mim ven NN GLA aç e m amma “e Düngece Dolma- bahç sarayında yıfamızda | Muammer, Polis müdürü Ali Rıza, Meclis idare müdürü Ce- mil Seyrisefain işletme müdürü Burhanettin, Jandarma kuman- dan Fikri, omütekait miralay Rüşen Bey ve refikası, jandarma müfettişi Remzi Beyler ve saire. Düğüne, Heyeti vekileyif terkip eden zevat davet edilmişletsede resmi meşgu- liyetlerine mebni hazır bulünamamışlardır. Gazi Hazretleri çok beşuş ve şendiler. Davetlilere ayrı ayrı iltifatta bulunmuşlardır. İlk defa manevi kerileri ve gelinleri Ru- kiye Hanımefendi ile danset- mişlerdir. (Vakıt) tarafeyn hakkında sa- mim kalp ile saadet ve babti- yarlıklar temenni eder. * Haber” aldığımıza göre Gazi Hz. hafta içinde Yalovayı teşrif edeceklerdir. Küçükçiftlik parkında bir hadise Evvelki akşam Beşiktaşta Kü- geye parkında Hafız Yaşar yle, bir darp meselesinden dolayı evvelce müddei umumi- liğe müracaat etmiş, olan dok- tor Nizamettin B. arasında çalı çaldırmak yüzünden kavga çık- mış ve Larafeyn oyekdiğerini tabanca kabzasile yaralamıştır. Bu münazaada Hafız Yaşar B. başından, Nizamettin B. de sol kasığından Mmecruh olmuşlardır. Bir reçine fabrikası yandı Dün saat 15 te de mahmut- paşada Kürkcühanımda yanğın çıkmış “ve bir reçine fabrikası kısmen yandığı halde söndürül- müştür. Bu esnada yanğın yerin gelen şöför Mehmedin idare- .sindeki -eMfaiye ©: otomobilinin R seyoku a «tekerlekleri inim a bakırcı Kir- kurun dükkânına girmiştir. Bere- ket versin dükkânda kimse bulunmadığından bir kaza ol- mamıştı Küçük haberler Şişlide mezarlık — Emanet Siş- lide 100 dönüm genişliğinde asri bir mezarlık yapacakur. — Avrupadaki talebemiz — Av. rupudaki talebemizi teftişte bulunan Ma- arif müfettişi Salih Zeki B. şehrimize avdet etmiştir. Fransada 130, İsviçrede 30, İngilterede 10 Belçikada TU talebemiz vardır, Yalnız Türkçe — Ticaret müdü- riyeti şehrimizdeki bütün ecnebi şirket- lerinin isimlerinin Türkçe yazılmasını tebliğ etmiştir. Otomobille Parise — Terkos şirketi müdürü M. Kostenlo ve refikası dün husüsi bir otomokille şehrimizden Parise gitmişlerdir. Borsa komiseri geliyor — Yan. drada Osmanlı bankasının senelik içti. mana giden borsa komiseri Aptülkadir B. bugün. şehrimizbe dönecektir. mmm İİİ lan Maarif cemiyeti balo veriyor Maarif cemiyeti 17 temmuzda Büyük adada Yat kulupte bir balu verecektir. Balounu tertip heyeti ilk içtimami bugün öğle- den sonra Yat kulüpte aktede- cektir. ELM ERER yeye hiyanet ettiler. Bu suretle yunan ordularını Anadoluya tirip mahvolmalarına sebep oldu” lar. Bari gittikleri yerde rahat dursunlar. Yonemistasida iyi valan- daş olsunlar. Eğer böyle yap- mazlarda şimdiki zihniyetlerinde devam ederlerse iyi bilsinler ki bundan sonra batıracakları şey sade Yunan orduları değildir. Kendileri de dahil olduğu halde bütün Yunanistandır. Mehmet Asim (3üncü sayıfadan devsm | söyliyorlar. Avrupada veya Ame- rikada bu işlere kim bakarsa baksın bizim (memleketimizde bunlar tibbbi ibtisas işidir. Mü- saadelerile söyliyelim ki fen lisa- nında bunun adı ( fiziyoterapi) dir ve bizim kanunlarda (hikemi tedavi) ismi ile (laboratuar ihti- sasları) arasına girmiştir. Fiziyo- terapi mütehassısı ne demektir? ne iş görür? ilmin neleri ile uğraşır ? federasyonların reisleri bunları bilmelidiler. Şu kadarcık izah edelim ki yalnız biraz teş- rib ve fiziyoloji okuduğunu ken- di dillerile söylemekle iktifa edenler (o ecnebi omemleketler- de her kesin devam edebileceği ve herkesin alabileceği tasdik- namelere istinat ve bunları bir (nushai kübra) zannederek o tas- diknamelerin ehli olup olmadıkla- rm Tib Fakültesinin mümeyyiz heyeti karşısında imtihan terleri dökerek tasdik ettirmezlerse masaj dahi olsa, batta terbiyei bedeniye namı altında dahi olsa böyle işleri yapazlar. Bir güreş federasyonu reisinin (doktorların ne zaman ve ne gibi işlere müdahale edebilece- ğini kestirememesi) akıllara dur- gunluk verir. Bu zatler, sporcu- de birşey addediyorlar ve bir insan vücudunun lâstik top gibi sıkıldıkça büzülmesinden, birakı- “aca şişmesinden hiçbir mabzur çıkmiyacağına * kaildirler. Hele top federasyonu reisinin, spor- cuların sınıfı tayin edilirken tıbbi bir muayeneye tâbi tutulmadık- larını söylemesi ve buna lüzum olmadığına kail olması, spor iş- lerine ilmin müdahalesi lüzumu- nu gösteriyor. Top federasyonu reisi (mem- lekette bu işin bu derece gü- rüllü yapmasına sebep yeni ol- masından başka birşey olmadı- ğını ) zannediyor. Müsaadelerile söyleyeyim ki mevzüubahis ettiği yenilik ber yeni şeyin fikirlerde uyandıracağı hayret ve tereddüt değildir. Bir tabip kendi ilmi dahilinde olan bu şeyleri her zaman ve sür'atle muhakeme eder. Ancak yakın zamana kadar istinat edeceğimiz kanun yoktu ve bu kanunlar yeni olduğundan dolayıdır ki biz de faciayı deş- mekte bu kadar teahhur ettik. İlme karşı çıkılabilirdi. Fakat kanunun çehresi serttir, işte şimdi bu sertlikten istifade ediyoruz. Top federasyonu reisi (dok- torların bugüne kadar zayıflama meselesinde bu derece telâşı olmadığı halde bir Mübeccel Hanım için böyle muazzam tak- rirli, kongreli bir teşebbüse gi- rişmeleri şayanı hayrettir ) diye- rek hakikaten hayrete şayan bir cümle yazmıştır. Gene müsax delerile ve kısaca söyliyelim: 1 — Doktorları telâşlı görü- yorsanız bunu kendilerinin mem- leket sıhhati ile çok sıkı olan alâkalarına bağışlayınız. 2 — Bizi şahıs üzerinde söz söylemiye mecbur etmeyiniz. Şimdiye kadar inlişar eden bü- tün yazılarımda söylediğiniz is- min yazılı olmadığın görmeli idiniz ve bir'dahha söylemiye > Doktorl irdân sporculara Ni “ Spor işlerinin ne feci halde bulunduğu anlaşıldı! ,, ların zayıflığını, şişmanlığın alelâ-) Da pe lüzum görürüm ki takrir veya bunun için verilmiş © dir. İlim ve prensip a0 sözlerini şahıslara hasrede? 3 — Takririm muazzam ğildir. Etibba odasına mürs” ederek üç beş satırdan ve kurşun kalemi ile mü yazılmış olan varakayı görünüz. Onun ne kadar ! olduğuna hayret edecel vehminizden sıkılacaksınız. 4 — Kongre 2 mesele üzerine toplanm « Kongre ruznamesinde benimi * ririmin muhtevası için bir G8. mukayyet değildir. Tak”, kongrenin dağıla yazılmış ve üzerinde hatta © kikalık bir münakaşa ce! muamelesi geldikleri işin çok yolunda İğ tiğini knot Ben *,. münakaşasına girmiş di ç girmiyeceğim. Ancak reis b. tarafından birkaç satırlık * talea neşrolununca işleri0 & derece fena ve feci olduğü ö laşıldı. Reis beylerden çok X ederim görenekten 41 sinler, herkesin kendine £ bir görgüsü vardır ve bunu kitapta yeri yoktur, ilimde © muhatabı bulunmaz. Böyle © kaşalarda benim de lecek vaktim olmadığı için dema ilme aykırı olan : cevap da vermiyeceğim. Ki girmeyen kanaat ve hükü neden uğraşayım. ği Görüyorum ki beni mus” edenlerin müttekâsı ilim deği”. Bunlar karşısında ancak bir * rette boyun eğerim. İşte #. dan, diyerek beni güreşe Wi. topa davet ederlerse, ğumda bende üzenerek top oynamış kendilerine şimdiden (pe rim. Fakat behemehal isteniyorsa (o soracakları ve giriştikleri hükümler il sun da tatlı tatli görüşel Dr. Osman ; Paris büyük elçimi İstanbula geliyor Peşte elçimz de Paris büyük elçimiz ayın 16 sında Paristen hâ edecek, Marsilya tarikile bula gelecek, bir müddet rimizde kalacaktır. j Peşte elçimiz Behiç B mezuniyetle İstanbula gelece"| ll VAKITIN TAKVİM m. çe ye Cuma Haziran 1930 Kızıl erik fırtınası Güneşin doğuşu: 4,30 — batışı: İ Ayın doğuşu : 4,48 — ei Namaz vakitleri Sabah Öğle İkindi Akşam Y 227 126 VGA7 1948 ZA Bugünkü hava Bugün rüzgâr hafif lodos © vi olacı'tır > AE

Bu sayıdan diğer sayfalar: