27 Temmuz 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

27 Temmuz 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| MA —— ——————— Dresden sergisinde Türkiye Türkiye paviyonu hiç bir Avrupa paviyonundan geri değildir Dresden; 22/V11/1930 Hususi muhabirimizden: Bugün Dresden adını taşıyan güzel ve büyük Alman şehrinin yerinde, bundan yedi asır evsel, tektük balıkçı kulübeleri vardı. Deresden kurulduğu dakikadan itibaren büyük bir ehemmiyet kazandı. Almanya'nın en büyük kültür merkezlerinden biri oldu. Elbe nehrinin iki tarafına coş- kun bir yeşillik içinde yayılan bu şehir; Alman tarihinde de ciddi bir rol oynamıştır. Eski Polonya elsktörü burada oturu- yordu. Edebiyat almancası, bu muhitte inkişaf etti. Onun için, kültürdeki büyük rolünü anlat- mak maksadı ile, Dresden'e “Elbe Floransası,,da derler. Dres- den son yıllar içinde çok ehem- miyetli bir sergi şehri haline geldi. Saksonya'nın ince demir #anayiindeki büyük mevkii, Dres- den'in yeni vaziyetinde kuvvetli bir amil olmuştur. Güzel sergi binaları, şehrin ortasındaki büyük park içine dağılmıştır. Birinci Napoleonun âskerleri bir zamanlar bu güzel parkı harap etmişti. Sergi bina- larının biraz ötesinde “Kıral kuv- vetli August,, un sarayı yükse- lir, Bdgün susmuş pencerelerin- den hir zamanlar, Saksonya, Polonya güzellerinin başları uza- nırdı. Kıral Auğust, burada en çılgın aşk gecelerini geçirmiş tir. Şimdi bu sarayın yanından <sergiyi dolaşan- minimini loko- motifli bir tren geçiyor. Dresden sergisi, aynı zamanda, çox güzel bir eğlence yeridir. Geceleyin, her taraftan, orkes- tralar işitilir. Her taraf ışık içindedir. ie ay kahveler, gece yarısına kadar açıktır. giyi dolaşırken aleçlar, ve yerde, kendisini dinlen, emil Ke ve Böyle sergiler yapabilmek yalız çok i letlerin işli “50. Yervetl Dresden sergisi bu yıl bir ei hat sergisidir. Binaların üstünde- ki muhtelif bayraklar, bunun beynelmilel bir sergi olduğunu gösterir. Yüksek bir kulede sergiye iştirak eden milletlerin bayrakları yağlıboya ile boyan- mıştır. Biraz ötede Türk bayrağı gözünüze çarpar. Muhtelif millet. lerin sergileri oradadır. Türk bayrağını taşıyan daire Türklük için pek büyük bir mu- vaffakıyetti. Bu daireyi gördükten sonra varlığınız derin bir sevinçle ürperir. Çünkü bu, yeni bir nes- lin eseridir. Bütün modeller, grafikler, hulâsa her şey munta- zamdır. Her şeyden anlaşılır ki burada idealist bir nesil çalış- maştır, yalnız “sıhhat, ve “ilim, mefhumlarını düşünmüştür. Başka milletler sergilerini daha ziyade “iktisadi, bir mahiyette yapmış- lardır. Türk sergisi bu tarafa da ehemmiyet verse idi çok iyi olur- du. İlmi bir sergi olmak itibarile, Türk sergisi, aşağı yukarı hep- sinden ciddidir, zengindir. Bazı milletler yalnız banyolarını rek- lâm yapmışlardır, kür yerlerini göstermişlerdir. Biz de bunu yapabliirdik. Üzümlerimizin, in- cirlerimizin nasıl “sıhhi, bir su- rette hazırlandığını gösterebilir- dik. Daha pekçok şeyler yapa bilirdik. Fakat bunlar, daba zi- yade, iktisadi propaganda tara- fıdır. Yalova'dan birkaç manzara, maden sularımızın tahlili Tüzum- lu olabilirdi. Sergi, bunun hari- cinde her şeyi düşünmüş, mo- dern Türk köyünü, Etimes'ut'u, sıhhi teşkilâtını, yeni mektebi, yeni Türk evini, vs. derin bir vukufla anlatmıştır. Resimlerini, hastalık modellerini çok defa yalnız Türkçe izah edilmiş görü- yoruz. Almanca tercemelere bir az daha ehemmiyet verilse idi çok daha; iyi. olurdu. Vakıa sergi dolaşıldığı vakit izahat verenler vardır. Fakat bu, yal- nız müayyen zamanlara mahsus- tur, Bununla beraber daha fazla yazı ile izahat varmek faydasız değildir. temennileri yazarken, ser- gimizin mükemmeliyeti karşısın- da eziliyorüm. Çünkü İZ hakikaten Sie lm ali daireler yanımda çok göze çar- pan bir hususiyeti vardır. Onu daha iyi görmek istemek bir tenkit hevesi değil, fakat bizi daha iyi tanıtmak hissi olarak muhakeme edilmelidir. Türk da- iresinden çıktıktan sonra yüre- ğiniz çok haklı bir gurur ve derin bir takdirle çarpar. Coş» kun bir gönülle başımızı kaldı- rırsanız, Stübel bulvarının ıhla- mur kokusunu getiren yel; Türk bayrağı genç tutuşmuş bir gönül gibi açar, Bir iki adım yürürsünüz, gene döner ve ba- karsınız, ayni bayrak bütün de- rinliğinize gülümser. : Küçük lo- komotifli trene bindiğiniz vakit ayni yere bir daha bakarsınız Tren yeşillikler arasında uzak- laşır, içinizde geniş bir yurt uyanmıştır. Kuvvetli Augustün sarayı hiç bir şey söylemiyen bir gölge gibi kaybolur. Tren memuru bağırır: “ herkes ini- yor. Son istasyon.,, inersiniz. Kendi kendinize söylenirsiniz: Bravo. Yvu Müessif bir irtihal Milliyet refikimizin tahrir mü- dürü Etem İzzet ederi mütekaidini babriyeden kanun babası namile maruf Mehmet İzzet Bey dün sabah vefat et- miştir, Merhumun © cenazesi (Odün deniz ve kara askerlerile zabitai belediye ve polisin iştirakile Ka- sımpaşada hastane yokuşunda- ki * evinden kaldırılmış cenaze namazı Büyük camide kılındıktan sonrâ Okmeydamndaki aile kab- ristanına götürülerek Allahın rab- metine tevdi edilmiştir. Kederli arkadaşımizın ve kardeşlerinin teessürlerine iştirak Oeder ve merhuma mağfiret dileriz, Nikâh Mülkiye (o kaymakamlarından Hekimbaşı zade Ahmet Hazim Beyin kerimesi Kadıköy kız orta mektebi beden terbiyesi mualli- mi Seniha Ulya H. ile kıymetli ve genç mühendislerimizden Fa- Avrupanın zirai memleketleri Sanayi memleketleri- ne karşı birleşebi” lecekler mi? Muhtelif Avrupa (devletleri arasında iktisadi bir birlik vü- cuda getirmek hususundaki te- şebbüsler malümdur. Bu teşebbüsler & Avrupanın nrai memleketleri arasında Şşa- yani dikkat bir aksulamel uyan- dırmıştır. Çünkü bu memleket- ler sanayice ilerlemiş olan dev- letler arasında vuku bulacak bir ittiladın neticesinde mevad- dı iptidaiye ve zıraiye istihsal eden memleketlerin müteessir ve mutazarır olacağını düşün- mekte, böyle bir vaziyet hüdu- suna meydan vermemek ve bu- günkü iktisadi buhran içinde müşterek tedbirler ittihaz et- mek Avrupanın zirai memleket- leri arasında bir birlik teşkil etmek yolunu aramaktadırlar. Bu cümleden olarak Lehistan hükümeti ahiren Baltık devlet- leri ile merkez! ve cenubi Av- rupa devletlerine müracaat ede- rek Ağustos ayı (| nihayetinde müşterek bir konferansın içtima- a davet edilmesini teklif etmiş- tir. Bu teşebbüs zatında çok mü- himdir. Türkiyenin de cenubi Av- rupa devletleri arasında bulun- mak itibarile böyle bir konferan- sa iştirak etmesi mantıkan lâzım gelir. Ancak (Messager Polonais) gazetesinde okuduğumuza göre Polonyanın bu konferansa iştirak için davet ettiği devletler şunlar imiş: Estonya, Letonya, Fenlan- diya, Çekoslovakya, Macaristan, Yugoslavya, Bulgaristan. Acaba böyle mühim bir teşeb- büse girişmiş olan (Lehistan) ce- nubi Avrupa devletleri arasında bulunan Türkiye ile Yunanistanı hakikaten unutmuşmudur? Yoksa bu memleketleri senayi memle- keti zümresindenmi ad etmişler- dir? Her halde bu cihet tahtik | edilmeğe değer bir noktadır. (Messager Polonais ) gazetesi (Polonya) nın (teşebbüsünden bahsederken (O bazı malumat vererek şöyle diyor: « Lehistan ile vasati avrupa nrai devletleri arasında $on beynelmilel iktisadi konferans- larda geçen müzakerat netice- sinde ve bu memleketlerin zirai buhranınm önüne geçmek için izhar ettikleri arzuya binaen Lehistan hükümeti Baltık hükü- metleri ile Yasati ve cenubi Avrupa devletlerine müracaat etmiş ve bu devletlerin zıraat nazırlarının senei hazıra Ağustos nihayetinde toplanarak beynel- milel iktisadi teşriki mesaide ittihaz olunacak hattı hareket hakkında müzakeratta bulunma- larını teklif eylemiştir. Şurasını işaret edelim ki, Le- histan daima zirai devletlerin anlaşarak sinai devletlerin ta- hakkümüne karşı faaliyeti ikti- sadiyelerini birleşdirmeleri fik- rini müdafaa etmiştir.» zl Hösnü beyin nikâhları dün Kadıköy belediyesinde kıyılmış- tır. Nikâh merasiminde birçok müubterem zevat hazır bulunmuş- tur. Mesut çifte ebedi babtiyar- lık dileriz, Bir kaç gün evvel Kastamonu! muhabirimiz Tâlât Mümtaz Beyin Orta Anadoluda bir tetkik seya- hati yapacağını ve müşahedeleri- ni karilerimize takdim edeceğimi- zi yazmıştık, Muharririmiz bu fay) dalı seyahatine başlamış ve ilk mektubunu göndermiştir. Takdim ediyoruz: VAKIT namına Şimali ve Orta Anadoluda bir seyahat yapmağa hazırlandım. Yolculuğum, Kasta- monudan başlıyacak, Sinop, Zon- guldak, Çankırı, Çorum, Yozgat vilâyetlerine doğru gidecek. Kasta: monudan fırsat düştükçe VAKIT| karilerine bahsettiğimden, son gün! lerde yazacak yeni bir şey yoktur. Kastamonudan İneboluya gidi- yoruz... Bu yolda her gün 15-20 otomobil ve kamyonet işliyerek iki şehir arasında yolcu ve eşya nakli temin ediliyor. lan İnel boluya giden her yolcuda, daha otomobiline binmeden evvel veril- miş bir karar vardır. — Ecevitte bir çorba içmek. . . Bir zamanlar on binlerce Türk vatandaşını Ankaraya, milli müca- deleye götüren tarihi İnebolu 40- sesi üzerinde bir çamlık içine ku- rulmuş ve içinde bir iki oteli bulu- nan bu şirin yer hâlâ eski ehemmi- yetini muhafaza ediyor. Bundan 10 sene evvel burada bir çorba iç- mek ve ya li — im verdiği yor: inlendirer. bir — istirahat etmek için Ecevit te kalanlar, burayı bugün gelseler belki gene her şeyi yerli yerinde görebilirler. Yalnız artık göremiye cekleri tek bir sima vardır: Ecevidin meşhur patronu İsmail ağa... Bu zavallı adamı Ecevit, kaybe» deli iki seneden fazla oluyor. Nu- rani ve masum çehresi, temiz kal- bi, tatlı dili ile her gelen yolcuyu memnun etmeğe çalışan bu zatı, her Ecevide gelen hatırlar ve on- dan rahmetle bahseder. ... Ecevide akşam hava karar- dıktan sonra geldik. Otomobilimiz Orta Anadoluda * İn 7 — VAKIT 27 Temmuz 1930 “il Ecevidin çorbası— Mübeccelim ben.. garkısı— Vk Yeniden yapılan bir kasaba 3 wi Ecevitten yedi saat ileride kaza merkezi var: Küre... nm da çok sevimli bir manzi var. Fakat iki defa büyük felâketine maruz kaldığı için az fakir. Buna rağmen çok l kan bir halkı var. Halk elindet geldiği kadar çalışarak, rak yeniden bir kasaba m f ismi “Kürei nühas,, olan bu kazii | menin imkânı yok. Her . muntazam, mütevazi kârgir b lar var.İmar fasliyeti, Kürede h devam ediyor. Son iki ay 2 a yeni bir fırka binası inşa edilmiş, Kastamonu caddesi üzerinde ve ni yapılan asri mektep bin yanıbaşında yapılan bu bina şimdi yapılamamıştır. Ayrıca o civarda bir de hükümet binasının teme ir atılmıştır. Hükümet binasının şasında kaymakam Fehmi Beyi mühim yardırmı sepkat etmiştir. Kürede çalışkan bir de beledi var. Sokaklar tertemiz, diğer belesii diye vazifeleri mükemmel surette ifa olunuyor. Benim orada bulun duğum gün de fenni bir n nın temel taşları atıldı. Kürelilerin, ileride yüzle güldürecek bir servetleri var: B rada herkesin malümu olduğu üs ç re bir bakır madeni mevcuttu Epey zamandanberi metrük duran madenin işletilmesi için çok çalı şıyorlar, fakat ellerinde l bir sermaye olmadığı için bir de göremiyorlar, Küre bakır n ii İ deninde senelerdenberi duramkti olan tonlar dolusu bakır curufunü almak için geçen sene bir grup t kikat yapmak üzere Küreye cekmiş, henüz daha gelmemi Söğüt özü kömür havzası da kazası dahlindedir. Bu maden içi de geçen sene İtalyan profesörl rinden birinin riyaseti altında bipö” fen heyeti gelerek tetkikat p mışlar. Bu tetkikler, gezmeler, araştırmalar Kürelileri büyük üm lere düşürüyor. Fakir olan Küreli Küreyi üç saatte alacağına rağmen biz de Ecevitte bir çorba içmeği ih- mal etmedik... Meğer hiç haberimiz yokmuş, / Ecvit yepyeni bir âlem olmuş. Çam! ilıklar arasında yeni ve her türlü istirahat esbabını havi bir otel da- ha inşa edilmiş. Adeta, küçük bir kasaba plmuş. . . İnebolu ve Kasta- monudan tebdilhava için, 40-50 aile yerleşmiş, eğlencenin tadını çıkarıp duruyorlar. Gündüz çamla rın içlerinde, temiz hava ve saf su- lar içinde eğlenen aileler, geceleri de çamların aralarına lâmbalar koyarak, gramofon çalarak ve di- ğer eğlenceler tertip ederek eğleni! yorlar. Ecevitte otomobilden indi- ğimiz zaman kulağıma ilk gelen! gramofon sesi Mübeccel Hanımın mahut “Mübeccelim ben,, şarkisi oldu. Güzellik kraliçesinin “çiçek- let renk alır pembe tenimden,, di- ye çıkan sesi Ecevidin koyu karan- ık ormanları içinde öyle gulguleli akisler yopıyordu ki... O esnada “Fa,, yı hatırladım. Bu manzara ya şahit olsaydı... dedim. Ecevidin gece manzarası çok ho şa gidiyor. Geçen seneler buralar- da hiç kimse yokken bu sene bu derece bir rağbete mazhar olması Kastamonulu olmaklığım hasebile beni vesindiriyor, Gelecek seneler Ecevit hem Kastamonu ve hem de İnebolunun en iyi bir sayfiyesi ola cak. Zaten bu sene de, bilhassa cuma günleri sabahlayın İnebolu- dan otomobile atlryarak cumayı Ecevitte geçiren kimseler de çok. Bir iki sene sonra diğer komşu vi: lâyetlerin de rağbetine o mazhar olacağı şüphesiz olan Ecevit hattâ Tür'üyemizin ks belli başlı bir sayfiyesi olmağa namzet bulunu- yor. ler bu suretle kazalarının v: lerini düzeltebileceklerini tahlii ediyorlar. inci mektubumu İnebolud göndereceğim. Talât Mümtaz çi kaş Dümaz Bir eser — İzmir valisi Közumüi paşa uzun bir teikikten sonra hahcıliği hakkında bir kitap yazmaktadır. Buğday ucuz — Dün borsada buğday 8 kuruşa kada inmiştir. Inşaat artıyor — Şehrimizde apartman İnşası çoğalmış yalnız on gün içinde 75 apartman yapılmıs için emesi nelten müsaade alınmıştır. Terfi — 30 Ağustosta birçok zabigii ve askerl memurlarımız terfi edilecek bü meyanda bazı miralaylar da mirliya © lacaklardır. : Tenzilâtlı tarife — Devlet de mir yollarında dünden itibaren */, 30 ve 97,50 tengildtlı tarifenin vatbikine başlan mışar. Ikfısat vekâleti Mateoroloji EnstisW füsünün Haftalık Fenolofi raporisrdan; Çanakkale: Havaların rutübedi devagi etmesinden bütün bağları (Mildiyu) isrji etmiştir. Bağların bazılarında ise külle iğ meye tesadüf edilmektedir. Türk Tarih Encümeni Mübayaa komisyonundan Epcümen namına basılacık olan on. beş formalhk bir eserin tabı pazarlık ” suretile ihale edileceğinden tab'etmeli isteyenlerin 30 temmuz çarşamba gö iü saat üçte Derülfünun Edebiyat fakülresieiğğ deki encümene müracaatları, getirmiş. Bir tek ahşap eve . N | . ye kadar hiç bir kaza merkezin $ 2 a a e | Zirai hayat İ 4 | | ki 1 O N

Bu sayıdan diğer sayfalar: