5 Ağustos 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

5 Ağustos 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Günün s yaseti : Yeni Alman fırkası Alman milliyetperverlerinin a- rasında zulür eden iftirak kont Vestarp ve M. Terevianus'un gayretlerine rağmen düzeleme- di. Ayni zamanda Hügenberg fırkasından ayrılan milliyetper- ver gurup ile Hitler gurupu tes- miye olunuan sağ cenah hızbı arasındada itilâf temini mümkün olamadı. Evet sağ cenahtaki çiftçi gu- rupu istiklâl harekâtın muhafa- za azmindedir. Bu vazyet kar- şısında Alman sağ cenahmın in- tihabata nasıl çıkacağı düşünü- lecek bir meseledir. Halk fırkası Lider'i Şulç'un müstakil milliyetperverler ile ik- tisatçıları ve demokratlar bir araya getirmek için sarfettiği gayretten esasen bir şekil bek- lenmemekte idi. Şulç Alman merkez Katolik fırkasına mua- dil bir merkez Protistan fırkası teşkil gayretinde bulundu. Hal- buki bu Alman Katoliklerin ve » Hıristiyan Demokratların hücu- mu karşısında imkânsız bir şey- dir. Görüldüğü veçhile Alman sağ cenah fırkaları tamamen da'ılmış ve kuvvei hayatiyeden mabrum kalmış bir halde bulu- nuyorlar. Bu şekilde intibabata çıkıldığı takdirde sol cenah fır- kalarının kabir bir ekseriyet al- maları ve hükümeti hazırayı ıs- kat etmeleri gayet tabii ve ko- lay bir şey olacaktır. Demokrat Lider'ler sağ cena- hının bu bariz zafı karşısında hükümeti vikaye için bir teşeb- büste bulundular. Yeni bir fırka teşkil ettiler. “Alman hükümet fırkası; ismini alan bu fırka doğrudan . doğruya ( hükümetin tarafını “ iltizam * edecek ve aza- sının tali mesaildeki ihtilâflarını şimdilik mesküt geçecektir. Almanyada fırka mesaili bali hazırda Obüyük bir teşettüt gösteriyor. Haşin ve (maziye meyyal bir sağ cenah ile ileri doğru atılmağa amade ve Brü- sing kabinesine karşı son gale- besi ile mağrur bir sol cenah arasında kalan merkez fırkalar teşriki mesai etmezlerse boğuk mağa mahkümdur. Binaenaleyh bunların bir tek kurtulma çare- leri vardır. O da birleşmek ve birleşmeden hasıl olacak yeni kuvvet ve neşve ile her iki fır- kaya karşı koyabilmek. Bunu fırkaların fertleri ihata edeme- meseler biler rücasa hakikati kav ruyorlar, “Hükümet fırkası,, nın teşkiline âmil olan mesele bu hahikatin onlarca kavranmış ol- masıdır. Alman hükümet fırkası €sas umde olarak “ Vaymar ka- nunu €sasisi,, nin müdafaasını i£- tihdaf ediyor. Binaenaleyh iki fırka ile mücadeleye âmade bu- lunacaktır, Acaba yeni fırka iki taraftan göreceği hücumlara göğüs ge- rebilecek kadar ehemmiyet ve kuvvet peyda edebilecek mi? Zâhir hal bunu mümkün göste- riyor. Merkez Katolik fırkası ile genç Alman fırkası ve mutedil balkçiler bir araya gelirlerse ol- dukça mühim bir kuvvet vücuda getirecekler ve şimdiye kadar merkez Katolik fırkasına merbut olan Hıristiyan sendikalar bu kuvvete inzimam ederse mecliste ekseriyetin kendilerine teveccüh etmesi imkân dairesine girecektir. Yeni gurup mefkezde ve halk fırkasında bulunan muhafazakâr pa SÜTUNLARDA anasırı kendine karıştırmak arzu- sunda değildir. O mutedil anasırı Vaymar kanunu 'esasisi etrafında top'a- di mağı kastediyor. Bir hayır yuvası Genç o Almanlar (O gurupunun | Memiekette bir beden inhi- reisi ile, halk fırkası Lideri ve tatı var. Bunu hep bili- maliye nazırı Ditriç bazı halkçı- | yor, görüyoruz. Sebepleri de gizli lar birliği fırkaya taraftar olduk- | değil : Bakımsız, itinasız yıllar, larını şimdiden bildirmişlerdir. | birbiri üstüne yığılarak asır, Yeni fırkanın oporugramı şu | sonra asırlar olmuş ve bu mem- sözlerle telhis olunabilir : “Cüm- | leketin, bu milletin sırtına çul- huriyet akidesine tam 'bir mer- | lanmıştır. Sıhhat, sade allah ver- butiyet, Alman milletinin bükü- | gisi, kuvvet yalnız yaradılış he- metin bandırâsı altında mütesanit| diyesi sayılırken, böyle fena bir bir kütle teşkil etmesine sarfı |inanış iradelerikementlerken gür- gayret,, hususi tasarrufun vikaye büz'üğü edinmiye imkân varmı- ve müdafaası, kartellerin teca- | dır.? vüzüne karşı içtimai himaye, in- Bu karanlık inanıştan pek geç tihabat ve idarede ıslâhat, hari- | uyandık ve gözlerimizi açtığımız cen de Küstav Şterezman tara- | zaman dertler büyümüş, felâket, fından açılmış yolda siyaseti i- | en coşkun selleriyle ufuklarımızı dame etmek, yani Almanyanın | basmıştı. cihan siyasetinde sulh ve bürri- Sonra başka sebepler de vardı. yet âmili olması ve ayni zaman. | Dert, kendi başına ajderleşirken da Almanlığın inkişafı, Alman | siyasi gaileler, sürehli ve az me- ekalliyetlerin o himayesi, memle- | safeli muharebelerde parlıyıp ketin o müdafaası ile beraber | sönüyor, damarlar kansız, vücat- “Versay,, ve “S-n jermen,, mu. | lur dermansız kalıyordu. ahedelerinin kabul edilemiyecek | Bu yüzden bütün dünyaya hay- derecede ağır olduğunun bütün | ret veren Türk pazısı, kazandığı cihanâ tastik ettirilmesi, rökorları bir bir eyi men Bu son kaytların isbat eyledi- | Delikanlılarımız, nesi en nesile ği, veçhile e Alman A küçüldüler, ufaldılar, Verim kur- fırkası da diğer sağ cenah ve veti azalmış toprakların fidanları merkez fırkaları gibi sulh mua- gibi onları sıskalaşmış görmek- hedelerinin tadiline taraftardır. | teki acıyı, anlatmıya ne lüzum “Ren,, mıntakasında Alman hak- | V9£? m 3 ri Fukaralığı, en son fakat en kı hükümranisinin tahdit edilmiş varr iması, Almanyanın serbestçe tehlikeli bir belâ olarak kanıdık. slüdlanmasına mümaneat olun- e iye egale eye masını ve “Anşelos,, a yani Al- tehlikenin ne acı matem bayrak- manya ve Avusturya ittihadına | Jarıdır. Aralarmda ber yıl yeni muhalefet edilmesi, Alman mil- | kurbanlar veren bu çocuklarla, leti için harp yaralarını tazele- vatan birer istikbal kaybetmiş yen sert bir teşneştu vazifesini değilmidir. görüyor. i Vatanın son zamanlarda ka- Alman hükümet fırkası Al vuştuğu yeni idare tanıyan bu "maiyanın tümhuriyet © prensibi- | yarayı gördü ve sırf o çocuklar nin idaresini kendine esas itti- | için bir sıhhat yuvası açtı, Bü- haz eden ilk büyük fırka ola- | tün hakiki fazilet mabetleri gibi caktır. Bu fırkanın porugramın- | 8essiz, sedasız çalışan bu yuva daki sadelik ve kat'iyetin bir | Çamlıca prevantoryomudur. Her çok münevver unsuru kendine ay Men Sr bedeceği kanaati ceklerine me iz ka! ir ai Mei kuru çocuklardan kaç Glene) M. Gayur bize pembe yanaklı ve parlak gözlü olarak iade eden bu şef- kat yurdunu bürmet ve sevgi Yugoslavyada tütün ihracatı ile anmak lâzımdır. Orada yavrular bir taraftan he kimce bakılırken, bir taraftan - Belgrattan alınan malümata göre tütün ihracatının teshili için yeni inhisar kanununda bazı ancak analarda bulunabilen bir şefkatla kucaklanıyor. Şu balde kolaylıklar mevcuttur. Müstahsil- lere ihracata mahsus olmak prevantoryom, bu türlü mücesse- üzere fazla miktarda zer'i mü- seler için temenni edilen son haddi bulunmuştur. Fakat onun muhtaç olduğu bir taraf var saadesi verilecektir. Bu miktar | ki ikmal edersek kendimizi kur- memleketin dahilindeki ihtiyacat | tarmış olacağız miktarma zam olunacaktır. To- Yuva küçüktür, dardır. Ihtiya- tün möstabsillerinin mümessille- | cımızın yüzde birini bile ku- ri Maliye nezaretine bir nume- random vermişler ve yeni inhisar kanununun memaliki ecnebiyeye caklıyamıyor. Maarif bütçesine konulacak ihracatı teshil için çiftçiye daha sarbest bir faaliyet sahası temin zengin, cömert bir fasılla her yıl etmesini istemişlerdir. bir noksanı bitirilirse memleket Yunanistanda zeytin yağı ihracatı Yunan ziraat nezaretinin Ati- na ticaret odasma bildirdiğine göre Avusturyada zeylin yağı ihracatı tezayüt etmektedir. Ter- cih olunan zeytin yağları sarışın renkte ve zeytin kokmıyan ber- rak yağlardır. Avusturya sair ecnebi memleketler (yağlarına fazla gümrük tesbilâtı göstere- bilmedikce (Yunan © yağları Viyana panayırında vasi dir sa“ hayi işgal etmiştir. Burada Yu- nan yağları ve sair sınai ve nraf mahsulât ve memulât teşbir eder. —— sa e Balkan m'lletleri arasında anlaşma nine - çalışılıyor Balkan milletleri arasında bir iktisadi anlaşma husulü için bazı teşebbüsler başlamıştır. Atina ticaret odası bu hususta şehrimiz ticaret odasına bir mek- tep göndermiştir. femis edilecektir. Teşhir olunacak eşya hükümetçe meccanen nakledile- cek ve sergide teşhir edilen eşya için yer kirası ve reklam parası verilmiyecektir. Ni —— 4 — VAKMS a 1930 a CENNET — nan ee Yazin: Ömer Tuza > amman a 4 FEDAYİLERİ Haldun yalvarıyordu ! Rica ederim; onun ölümünden sonra başımdan geçenleri bana anlatınız! —105 — Haldun tekrar gözlerini actı velvin ile meşgul olmamı ve bütü gene Mesrureyi aradı. Fakat Mes: hazakatimi göstererek seni kurtar” rurenin bir izi bile yoktu. Mesrure'mamı emretti. Sultan Askalandan gitmiş, Mesrure yok olmuştu. Onun| hareket ederken senin sedyeni” yerinde oturan ak sakallı, nuranildaima omuzlar üzerinde taşınma” yüzlü bir adamdı. Bu adam onun'smr, ayrıca bir çadırın sana tahsit gözlerini açtığını, etrafına bakım.) edilmesini, sana lâzım olacak he dığını görür görmez hemen ayağa|şeyin temin edilmesini tembih et" en muhtaç olduğu bir şeyi elde İj kalktı, ona soğuk ve tatlı bir sulmiş, neticede Allahın inayetile 4€“ verdi. Haldun bunu içtikten sonra'ni kurtarmağa imkân hasıl olmu$” kendini biraz daha kuvvetli hisset-| tur. i ti ve: 7 Hali hazırda Sultan Kudüsü 40 — Neredeyim amca? .. rifi zaptile meşgul olmaktadır. Dedi — Şehir sukut etmek üzere — Hemen, hemen... Peki, biraderim ve hemşirem” den bir haber yok mu? — Onlara dair bir şey bilmiyo” — Evet, çok hasta idin oğlum.İrum. Çünkü hep seninle Ben de seni tedavi ediyorum... İoldum... Senin yanımdan bir — Yanımda hep siz mi bulunu-kika ayrılmadım. yordunuz? — Kudüste kalan ehli salip mu — Evet oğlum. kavemet gösteriyorlar mı? — Onlar hâlâ dan inip onları — Mesrure hiç gelmedi mi? nediyorlar. mif — Nasıl gelebilir, oğlum? — Fakat ben onu hep yanımda görüyordum. — Olabilir, belki onun ruhu se- nin üzeri, - rna dolaşıyordu. — Fakat ben yalnız onun ruhu-| > > nu değil, bizzat onu görüyordum. |içindekilerin çıkıp Haldun a aa gördüğü) temis, —— a bu manzarayı tamamile unutmuştu.) ctmem. e f İhtiyar tabip bunu anlıyarak onun) | — O halde muharebe muhak- hafızasmı yavaş yavaş uyandır.)kak... 3 mak istedi. — Buna ne şüphe? * Tabip, Haldunu biraz daha din-| (o Tabip bu sözleri söyledikten lendirmek istiyerek onu yatırdı. İsonra çadırdan dışarı çıktı. — Sen henüz istirahata muhtaç-| & Haldun kendi kendine düşünü- sın oğlum, hele sen dinlen de ben) yordu. Zeydun ile Melike, acaba sana olanı biteni anlatayım, dedi. Kudüste mi idiler? Yoksa oradan Haldun, tabibin emrine itaat|başka bir yere gitmiş olabilirler i iplmi? Acaba bunlar şehir dahilinde Sultanm eline geçecek olurlarsa Sultan onlara nasıl muamele eder- di? Onları affeder miydi? Yoksa onları cezaya lâyık gürür müydü? Kendisi bundan sonra ne yı e tı? Yaşıyacak mıydı? Ölecek miy- di? Yaşıyacaksa nasıl yaşıyacak ve nerede yaşıyacaktı? Haldun, bunların hepsini düşünüyor fakât bulunan o mu idi? hiç birine de cevap veremiyordu. — Evet, yalnız bu mülâkatmız Zaten bu suallere cevap verecek ruhani idi. Çünkü Mesrure ruh âle- derecede kuvvetlenmemişti. Bu su- mine geçti... allerin verdiği yorgunluk onu de Haldun, yavaş yavaş anlamağa'rin bir istirahate sevketti. Bir ta- başladı. kım karışık rüyalar ona gene Zey» Mesrure idam edilmişti. Cellât dun ile Melikenin sıkıntı içinde ol- onun boynunu vurmuştu. Kendisi duklarını ihsas ediyordu. Sultan bunu kendi gözü ile görmüştü. Salâhattinin sesini (o duyuyordu. Haldun inim inim inledi. Ve ye- Onu selâimlamak icin ayağa kalk- niden yatağıma yıkıldı. Zavallı mak lâzrmdi. genç yeni bir baygınlık geçiriyor: © Bu yüksek, temiz kalpli gencin ve duygularında hata yoktu. Zeydun ile Meliks Kudüste yes ni bir maceraya maruz kalmışlar» dı. Onların ikisi Kudüs sokakların» dan Sultan Salâhattinin düşman içinde çalışan adamlarının oturdu- ğu eve ilerliyorken Kudüste bulu- İnan fedailerden bir karı bunları . görmüşler ve onları gizlice takip — Rica ederim acma, Mesrure-İetmişlerdi. Esrarkeşler için bu, hiç nin ölümünden sonra benim başım! beklenilmiyen bir intikam fırsatı dan geçenleri anlat! Beni neredelidi. Yalnız bu fırsatı iyi kullanmak ve ne halde buldunuz? ve bu sefer avı kaçırmamak lâzım- — Sen Mesrurenin cesedi üze-'dı. Onun için esrarkezler son dere- rine yıkılmış ve bayılmıştın. Yüzü» ce dikkat ve ihtiyat ile hareket et ne lâmbayı attığın muhafızın fer. misler, vaziyeti mükemmel bir su» yadı üzerine ona yetişenler, onu'rette tahkik edertk son derece ma kurtarmışlar, fakat o adamın yüzü haretle hazırlanacak bir plânın yanmış gözleri kör olmuştur. Me- tatbikini kararlaştırmışlardı. sele Sultana arzolunmuş, Sultani (o Esrarkeşler evvelâ Zeydunun ile vezirleri hemen vak'a yerine yanındaki kadının kim olduğunu gelmişler ve senin bihuş halini gör-tahkik etmişler, onun Melike oldu müşlerdi. Sultan o zaman hakikati ğunu kolaylıkla anlamışlardı. Bus anlıyarak Mesrurenin idamını em-|nu anlamak için evi bir iki gece rettiğinden müteessir ve nadim ol-|tarassmt etmek, evin. etrafındaki muş, senin hüzün ve mateminle is- ağaçlara geceleyin tırmanarak oda tibza eden muhafızı lâyık olduğu|ların içini gözetlemek kifayet et* cezaya çarptığını söylemiş ve he-'mişti. men beni çağırttırarak senin teda»| fi Bitmedi), — İstediğini sor oğlum, ben de sana anlatayım.. dedi. Mesrureden başka bir şey dü- şünmiyen Haldun: — Amca, dedi, Mesrureye ne oldu? — Bir şey olmadı. — O halde benim yanıbaşımda Tabip hemen onun imdadına koştu. Ona bir şeyler içirdi. Onu kuvvetlendirmek için o zamanın bildiği her vasıtaya müracaat etti. Nihayet Haldun kendine geldi ve derin bir teslimiyet içinde kendi başmdan geçenleri anlamak iste-

Bu sayıdan diğer sayfalar: