12 Ağustos 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

12 Ağustos 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m Ka a EY EE A 101 kişi ile İl mülâkat... Kimlerle &onuştum?. az Kazan kaynıyor. İ Aires darülfünunundan ü | Türlü türlü tipler karşısında-|besini haizdiler, hem İY ii yız. Sabık ölema tetkikinize de-kadırlar. Locaya kul, köle şeyhe- ğer. Bunların bir kısmı kasketin fendi. Setrisini, doksanbirlik tespi- güneşliğini ensesine çevirecek de-hini, kaloş potinini bırakamıyan ——. m Lâkin araların-| Karamanlı kurnaz oğlu Bodos Ef. ar ettenberi dadandığı Meb'us olamadım diye sıkılan ve a ayrılamıyan, barbarlıktan| hastaneye nakledilen Fatma Meh. çıktığını barbar bağıranlar az de- met Hanım. Dinsizlik müteassıplar ğil. Bunlarm kafalarını dikkatlerından Yatağan oğlu Hulki Beyle okumalısınız, azizim. Kafa teşri- Doktor Abdülhak Ciyadet. Kırk hi.. , Ne lâzım bir ilim! İsekiz saat durmamacasına dante- Dindarla dinsizleri, sabık şey-İden, sonra da geceli gündüzlü bir| hefendiyi, dedeyi, babayı söyleti-| hafta poker masasından kalkma: niz. Lâkin bu erenlerin, uyanık) dığından dolayı sinir seririyatıma canların mesleği “Kitman,, dır;| gönderilen Necmi molla. Bu yıl! ağızlarından lâfı mıhladızla kap-/içinde Soviyet Rusyasında emlâk manın kaideleri var. alan Veli Faik Bey..... Bilhassa İstanbulda alaturka| O Ey sevgili kariim! Bu bey, efen- hayat müptelâları ile “lüks, veldi ve hanımlarla görüştüm, anlaş- “üküstür.,, modern hayat sürenleri tım. Görüşmediğim yalnız vekiller, hurdebinle mukayese etmeliyiz. O |meb'uslar, memurlar, muharrirler. Neler, neler, daha neler göre- İmre müdürleri ile de işim ana ve babala-|çıkmadı. Sakın yazılarımı sathi rı, ana ve babalar çocukları hak-| şathi sanmaymız. Yalnız biraz gül. kında ne fikirler besliyorlar? Bilmek âdetimdir; onun için yazıla- melisiniz. a rum ekseriya sosioloji hocası Drük- Fakat mülâkatlarmız eksik ol-/heim'ınkiler gibi somurtkan düş- masm, tastamam olsun: müyor. Lâkin alimallah mülâkatla- 0 Sabık ye espak bendegân var.İrımdan sosiyolojik (içtimai) bir, İİmüş babaları, yanmış konakları, iki, ve belki daha fazla netice — batmış gemileri, ile iftihar ederler, karabilirsiniz. dururlar: ERİ eek yeni avam, halk, | ».. Bizim! kalabalı endine taallâk eden rahmetli büyük peder... Bu naka- meseleler hakkında ne düşünü- ratı hep duyarsmız. Aralarmda öy- yor? Sual sormadan cevaplar abi leleri var ki.... Otuz altı öküz!dım. Kendilerine sual sorsaydım toplansa bunlar gibi düşünemez. İcevap almak güçleşirdi. Aman im-| İçtimai heyet tabaka tabakadır: tiban ne zor şey! beni beşerden-| Bunun için (o muhataplarımın! ir yoksa dimağları| isimlerini vermiyeceğim. Beni af- ad a fediniz. Fakat biraz dikkat eder- faln , ten rengi çoraplı,İseniz kimlerle konuştuğumu belki ci sımsıkı çarşaf, lı hanımlar da sezer, anlarsmız. İhtimaldir kil m ve acem terkibilbunların içinde siz de vaysımz. Her | Yüzde 80 Iehistandaxı vısanma kaun- nuna mukabil bizde vaziyet Geçenlerde gazeteler yazmış- vekâleti k lardı: Lehistan sıhiyye on günde bir kere yıkanma mec buriye tini, vazetmiş. Bu kaydı koymağa ora halkının temizlik husu- sundaki lakay- disinin sebep olduğu da ayrı- ca bildiriliyor- muş. Acaba bizde vaziyet nedir? İstanbul hal kından kaçta Izshat veren hamam- kaçı kaç gün- clardan de bir dafe Hasan Ef. yıkanır? Bu suallerin cevaplarını almak üzere hamamcılara müra- caat ettik, Dedilerki: —Biz Türkler temizliğin aşıkıyız. Buna dinimizin emirleri ilede mecbur tutulmuşuzdur. Onun için eh aşağı haftada bir kere muhak- kak surette yıkanırız, hamama uğrarız. Müşterilerimizin gerek Türkü gerekse ecnebisi her hafta mun- tazaman hamamlarımıza yıkan- mak üzre gelirler. İstanbul ha- mamlarına haftada Jâakâl bir kere gidenler *; 80 den aşağıya kat'iyen düşmez. Bilhassa Türk- ler yıkanmadan olamazlar. maz peşime. Bunun içindir ki: — Şu zal ba, Ahmet mi, Mi e AN zim Hüseyin mi? diyeceksiniz. Buna yeni tüccar dilinde “stan- dardisö,, mal diyorlar. Ne çare? Devre, modaya uymalı. sss. Hiç sizde babadan, dede- den kalma föt albümü var meri gibi eskiler alayım di-|halde bildikleriniz çok. Ha... azimı? Elli, altı i i , gi ? , altmış yıl evvelkiler şim- ye hen Pa : Bunlar: kaldı unutuyordum. Yemin etmes)di albüm denilen o mezarın içinde süsü müzelik değiliz! diyelsini bilmem ve sevmem. Lâkin ina-)uyuklar. Belki “101 kişi ile mülâ- ediyorlar ama sporcu çocuk-İnmız ki bir mülâkatın şekli belki|kat,, silsilesi de gelecekte o işi gö” 5 Darülfünu - | | Darülfünun tıp fakültesi mü- derrislerinden Prof. Dr. Kemal Cenap Bey Fiz- yoloji müesse- sesinin faaliyeti veneşriyatı bak- kında bir eser yazmıştır. Kemal Ce- nap Bey bu ya- nsında darüi- fünun inkişaf ve terakkisimü- nakaşaları bak- kinda beyan mütalen (— et- Profösör Keme! Cenap Bev mektedir. Bu mütaleaları aynen | yazıyoruz: «Darülfünunların en esaslı va- feleri muayyen birer meslek mümessillerini yetiştirmekten ibaret olmasına omazaran darüllünuni cehtler, yakın zamanlara kadar ancak tedrisatın hüsnü cereyanı” ni temin etmek gayesine matuf olarak yapıldı. Fakat bugün ge- rek tıpta, gerek sair ilmi saha- larda hakikaten modern olması lâzım gelen tedrisat, orijinal fa- aliyeti fenniyeden gayri tasavvur edilemez. Fakültemizde bir ta- raftan daha modern tedrisat ve talebenin fizyolojide pratiğe sevki, diğer taraftan da orijinal *etöd,lere devam edilebilmesi için şu şeraitin teminine ihtiyaç vardır: Fiziyoloji müessesemizi bina Profesör Kemal Cen — VAKIT 12 Ağustos 1930 — n seneler var ki hep yerinde sayıyor!, “Onu mektepten yeni çıkmış ecnebileri müderris diye celbetmekle yükseltmek hayali bir iştir, ap Beyin bir yazısı lara yakın garbe, bilhassa Atinaya bakmak kâfidir. ” Fizyolojiye dair dörtte bir değilse bile hiç olmazsa on beş senelik olsun Almanca İngilizce Fransızca mecmuaların serilerini getirmek mutlak surette lâzım- dır. Evvelâ derslerin orijinal mesainin her ne suretlğ olursa clun temin edilmelidir. Bugün ; ilim ve darülfüsun | denilince ilk iş olarak onun her suretle teçditi, levazımatının ve gıdasının temini lâzımdır. Darülfünunun maneviyeti ve şimdiki vaziyeti 1924 tenberi saniyen bitaraf tarihlerin derin tetkikine muhtaç karışık Obir davadır. Darülfünun senelerdenberi y&- rinde saymaktadır. Hele mek “tepten yeni çıkmış ecnebileri müderris. diye celbetmekle bir milli | Darülfünuna © terakki” "âmil bahşedilebilec Şini atasav-. vur ise hayli bir tir. Zira bir. Milli Darülfünuna malikiyet id- diası, o gibi unsurlarla ne te- min, ne de telif edilebilir. Un- surları milli olan ordu ile ifti- har edildiği gibi milletin mede- ni ve ilmi varlığının miyar ve timsali de Darbilfünunun ancak mil li unsurları olabilir. ş “Eğer bizde ilim ve darölfünun refah ve inkişaf halinde değilse, larm gürültülerinden sözleri işidil-|- o da nadiren ilirş)rü : ie - muhayyel olabilir;/rür, Pari $ Penil ile miyor. fakat onun esası ciddidir. 2 Her halde, affınıza güvenerek Bibarile ve. iptidai Meme eğer darülfünun bazı acı hitabe- — Al, birader, kimlerle görüştüm;| > Yazılarımı haysiyeti var. Ara-|tekrar ediyorum, bir fotograf ade-| çıkararak biraz ölen BARİĞO Peek ettiği gi “medocre ii bilsen! Kadın ve erkek muallimle-|larına velev beş on dirhem olsun) sesi ile gördüm ve bir gramofonla sevketmek için yeni tesisat ve | erin işaret ettiği gibi “medıocre,, rin dimağlarını yokladım. Çocuk- | yalan, dolan karıştırmadım. Nak-|sesleri zaptettim. San'at göstermek larla çok görüştüm. Bir bir gazete|ledeceğim sözler kalemden ziyade|hevesinde değilim, emelim i karilerine fikirlerini sordum. Hele| gramofonla kaydedilmiştir. liktir. mahalle kahvehanelerini alıcı gö) o 101 kişi ile mülâkat. Bunlar) (Pascal nam hakim bir müellif sü ile ziyaret eşi muha- ğe 10001 de olabilirdi. Haki-| hakkında demiş ki: “Şu tabii sari dillerini ırdım, na-|katte sıgaya çektiklerim bir zıları okuduğunuzda hayret | ede- bızlarını yokladım. o Üsküdarda yüzdür. Ecnebilerle bile ee ceksiniz: siz bir muharrirle karşı” ikinci Sultan Mahmut ahdinden|Fakat sizlere bu mülâkatlarımdan!laştığınızı zannederken huzuru" kalma insanlar keşfettim. ancak bir müntehabat arzediyo-nuzda bir - insan - buluyorsumuz., Öyle hanmefendiler gördüm kilrum. Çokluk tipleri yaklaştırdım, Beni de öyle bulacaksmız. hem cenubi Amerikanın Buenosive biribirine yakın olanları kay» Celâl Nuri ..... 5550... ....... Da ait hatıraları neşretti. O gün bugün hiç bir şey yapmaz. Zengin ve hayli titiz bir kadınla evlidir. Bu izdivaç erim biraz da e İİ KATİL DEĞİL /7 Nakleden: Ömer Fehmi — Silâhı gördünüz mü? — Hayır. Bundan sonraki suali Markam a # va YA Ze — Leakok, adam öldü je tabiatte midir? rain — Zannetmem, O derece i değildir. Bence yapsa yapsa ve seye sebep olan kadın böyle bir ca- navarlığı yapabilir. Üş beş saniyelik bir sükütu mü- teakip Vans, yeni bir sual ile ilk söze am oldu: İ — Pfifi nasıl bilirsiniz? beyinli xe kuş tabiatli a dean düğü gi midi kekikane de? — er Pfif, işsiz, güçsüz züppe tipinde bir çizeri Genç di- yorum, çünkü öyle görünmek ister. Halbuki kırkını geçkindir. pek are hareketleri vardır. Her iste- iğini yapmağa alıştırılmıştır. Zev» İkü safa, bilhassa maceralara bayı- lır, İlki senesini Afrikada kaplan; avcılığile geçirdi. Sonra bu zamasi di, dit iş, O rae İm siz de var mi , Pfifin evine şimdiye bir defa, ya iki defa git- toplantılardan hazzet- ; : Böyle Hi M gözlerini tavana dikti, DeLi şeyi hatırlamağa çalı- göründü. Sonra Ha, durun bakayım, dedi. , evet aklıma geliyor. O akşam orada idik. Fakat bu, ehemmi- verilecek bir şey değil, canım! Hat sordu: — Çekti mi yüzbaşı tabancası» LU — Zannederim. Ona benzer bir hareket yapmıştı. j # I j iğ para hatırı için oldu. Fakat ne ça- ve ki PFif, işten düşündüğü gibi is- tifade edemedi. Kesenin ağzı ka: ym pederin elinde. Biçare yalnız) hal ve tavrında, İri yapılı, yil ağ ağir bir kuru maaş alıyor. Ondan başka bir meteliğe bile elsüremiyor. Müs- riftir, Alven, benim tahminim, ka- rısından bir parça hoşlanırdı. Kumandan gayet tabii ve sade bir eda ile Pfifi çekiştirip duruyor» du. Ondan nefret ettiğini anladık. Vans: yi — Velhesil garip bir tip, dedi. Bir kadın kadar koku sürünüyor. Hat atıldı: — Maamafih baksanız a kaplan avlamak için Afrikaya gitmiş, Ber nu yapan insanda hem mi et, hem de cesaret olmalıdır. Kuman- pe biraderinizi öldüren adam böy le birisi imiş. Uyanık iken üzerine) Bu sözleri duyan Vans, kızdı. Dişlerinin arasından ıslıklı bir ses- le bağırdı hakikaten zeki bir adammışsn! 17 haziran pazartesi şekilde titredi. Cevap vermeden Sabah Ertesi sabah Vans ile ben lal sormağa ii Taharri komiseri bey, seni konfora şiddetle ihtiyaç vardır. İlmin istediği lopal konforu sözü ile biz insanı tenperveriye İ sevkeden koltukları kastetmiyo- ruz! ilimde konfor. yalnız ilmin Desideratasını temin eden terti- batır. Bunun için Avrupaya da ise veya o bu “halde görülmek “isteniyorsa | terakki amilini ve “yolunu, bisut sözlerde ve Tre yelerde değil fakat “herş edeny evvel hali, vakayii ve bilbassa “hakikati görebilen nüfuzu mazar- bakmağa lüzum yok Balkan- | da aramalıdır... ............... Itam dokuzda müddei umuminini Jyanma gittik. Yüzbaşı Leakok yir- i danberi bizi bekliyor- muş. Markam, içeri alınmasını emretti. Yüzbaşı Leakok, tıpkı bir asker uzun boylu, sert ve gayri müte rik bir adam. Müddei umumi İkarşisında âmirinden emir yen bir nefer gibi duruyordu. Markam: — Yüzbaşı oturunuz, dedi. Bili: yorsunuz ki sizi Mösyö Benson ile olan münasebeti: için çağırttım. -—— Benim mücrimiyetimden mi şüphe ediyorsunuz? | Yüzbaşı cenuplulara o mahsus İaksaklı bir lisanla konuşuyordu. İ Müddei umumi soğuk bir tavurla İ cevap verdi: — Onu öğrenmek istiyoruz. Yüzbaşı bir iskemleye oturdu. Mum gibi dimdik duruyor, ona su“ hazırlanan Markam İ gözlerinin içine bakıyordu. — Siz müteveffa Mösyö Benso- nu ölümle tehdit etmişsiniz? Leakok, görünür görünmez bir inin, müdei mumi devam etli: — Bu işine vakit yaptığınızı .......... hatırlatayım. Mösyö Pfifin verdiği bir müsamere esnasında. . — Hacet yok efendim hatırla» dım, Benson, kafası ezilmeğe lâyık bir hayasızdı. O akşam her vakit olduğu gibi çok içmişti. Dudaklarında garip bir gülüm- seme görüldü. Pencereye bakıyor« — Maamafih onu ben öldürme- bekli- dim. Katledildiğini ertesi günü ga“ zeteleri okurken haber aldım. — Mösyö Benson sizin muhares «lbedeki tabancaniz gibi bir askeri iGolt ile katledilmiştir. nize dair hasbıhal|dersiniz? Buna ne — Biliyorum. Gazeteler yazdı. — Sizin de böyle bir silâhınız var değil mi, yüzbaşı? — Hayır efendim, yok! — Ne oldu? Yüzbaşı seri bir bakışla Marka- mın çehresini gözden geçirdi. Son ra gözlerini tekrar aşağı indirdi. Cevap verdi: — Ben.... Ben onu Fransada iken kaybetmiştim. Markam güldü: — M. Pfif, Bensonu tehdit eder. iken bu tabanc öy çektiğinizi gör- böyle bir silâh söy (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: