31 Mart 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

31 Mart 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kuranın Tu rkçeye çev- rilmesi münasebetile Mısırın en en büyük âlimi ne diyor? Hiâtetin kaldırması çok doğrudur; kuran herdile tercüme olunabilir, a dediko » ; Bunu geçenlerde; ü dini mü) duyu mucip olmuş yazmıştık. DM. essesesi oİna - rar Deriler. 5 Kur” me alunabile iç zur olmadığı yolundaki bu karar u zun bir münakaşanın neticesi, en eski kafalı Kimseler işti, bir hayli Türrehatin gel zete sülunlarına saçılıp dökülmesine! i. Mısirim €n çok serit miş, tanınmış âlimlerinden büyük A. rap Ansiklopedisi - müellifi Mehmet| Ferit Vevd; Bey Kahire gazetelerin de intişar eden bir sıra maöklesiyle buy köhne davalara ku kabelede bulundu. kararı bu vâktfane m ladığı heva ne rit Vecdi Bey i yenin Un etli bir mu - » Meh yay Fes olesinde n sonraki a : yetini, deki acıklı hali, men lek kurtarmak için Af, tafa Kemal'in ön ayak olduğu pek şe- refli bir neticeye iset ettiği hülâs ha- reketin; taktir ve hayranlıkla anlatı. yor, Türlerin o hilâfeti kaldırmakla pek doğru bir hareketie bulundukla-| pılan inkılâpların zamanın z6- larından olduğunu söylü - nda ergeç bu yollardan| mübarek Türk inkelabın - dün ibret alınmasını, ona dil uzatma- nın günah olduğunu ilâve ediyor. lenin tercümesini aye nen dercediyorüz: Kuranı en evvel tercüme edenler; Türkler değildir. Türklerden evvel İranlılar, Hintliler, Çinliler ve Cayva-| Milir kurünr kendi dillerine” tercime| etmişlerdir. Bu miHetlerden hiç biri- nin de kuranın tercümesini kuran ad. dettikleri veya kuranın Allah tarafın dan nrapça rn nazil olduğunu in- kâr eylediklerini iddia etmek makul Bu milletler — Kuranın mi- nasinı anlamak, âyetlerini inceden inceye tetkik etmek zarureti saika-! me etmişlerdi nazda, tekbireyi ihramdan İtı » şehhüde kadar okunacak bü- etlerin, arapçanm gay. ınla okunması şer'ân caiz el- dağa halde arap olmıyanların — Aİ. mi 'tan nâzil olan ahkâmı, Âdâp ve niamak için — ku - tanı kendi lisanla tercüme et - meleri menolunabilir mi? İnci), asırlardanberi lâtince olsrak okunur; diğer lisanlara terciimesi İse, kilise rical; tarafından menolunu- yordu. W hiristiyan milletler bu kilme galip kaddes kitaplarını kend; Jisanlarma tercüme etmiş, İncili kendi lisanlariy. le tilâvete ve namazı da kendi dille - ba mu cayüz etmiyen, araplarla Araplaşmış» lara hasretmek arap olmıyan ve yüz - lerce milyona baliğ olan müslüman - ların kuranm ahkâmin âyât ve beyyinatiyle de nefis! zip ve kalplerini taktir etm nylemk müslümanlık ahkâm ıda bir nas sr şer'i var mıdır? Kuranı kerim in - tilin ibranice olan aslını asırlardan mu halkın etin adan tercilme edilmiş bulunduğunu bildiği halde! mislümanların — İlim ahkâmma göre! hareket etmelerin; hiristiyanlar naeel| 1 s1 etmektedir. Şu halde bü hnsys- ta Allahım emrine göre hare'et edi - lirse günah mr işlenmiş olur? Taf & diyor ki: “Türkler ken:! dilerini miyete müslümanlara vap- teden son bazan da kurtarmak için) | dı, — kuranın okunmamak, . gibi anlamaktan,| vereceği karar ma'üm değildir. kuranı türkçeye tercüme ettiler... Biz cevap olârak deriz ki: “Kura .! nı türkçeleştirerek . neşri soretiyle halk tarafından okunmasını külaylaş tmimam Türklerin münlümanlıkla e- arap harfleri Türk diline asla uymaz İ lan rabitalarmı kuvvetlendirmek del mektir, u aksini iddia etmek nasıl münkün olabilir? Türk zimam- daranı eğer Taftazaninin gö iddiasına hareket etmek fikrinde olsalar - okunsa bile mânası anlaşılmamak ve muru - Yü zamanla da kendilerine yahancı bir kitap telâkki edilmek üzere — olduğu muhafazasına (şiddeti; emirler verirlerdi. Bizim mekteplerimizde arzumuza rağmen kuran okutulmadığı halde Türkiyede resmi mekteplerde kız ve erkek çocuklara kuran okutulmakta - dır. Vaziyet böyle iken Türk zimam- darlarının Türklerin müslümanlıkla olan rabıtalarımı kesmiye çalıştıkları - nı iddia etmek makn) mudur? Ku. ranm okunmasmı tamime, halka dir! uğurlarını talim yret eyliyen Tür kiye zimandarlarının aym zamanda halkm müslümanirkla olan rabıtaları nı kesmiye çalışmaları kabili telif mi dir? 'Taftazâni diyor ki: “Türkler tabü kuranı lâtin harfleriyle yazacak ve © zaman kuran lâtin hurufatiyle yazıl. $ türkçe bir kuran olneaktır.,. Biz Üstaz Taftazaniden © sorarız ki; acaba arap harflerini mukadder islâm harfleri mi addediyor? Sahabei kiram bu harfleri ehi; ea“ hiliyetten onlar da bu harfleri Sirya- mi ve saireden almışlar mıydı? Arap harflerini müdafan etmek, aslân Vu- nan serpuşu iken elyvm müslüman: lik şiar sayılmakta bulunan fesi müdafaa eylemek gibidir, Bundan hir asır evvel fes istimal edilmek isteni- lirken islâm şeyhleri fes giyenlerin kâfir olduğuna fetva vermişlerdir. Türkçenin arap harfleriyle yazıl - ması imkân » haricindedir, «Çünkü türkçede d,o,uyü harfleri çok müs » tameldir. Binaennleyh türkçenin böy Te harekeli olmıyan arap harfleriyle yazılması onasıl mümkün olabilir? Bundan başka Türklerin arap harf - lerini lâtin harfleriyle değiştirmele - rine mâni nedir? Türkler, gayet basi! olan İâtin harfleri vasıtasiyle ihtiyar kadm ve erkeklere bile okuma, -yaz mavı öğretmiye muvaffak olmadılar mr? Tslâmiyette, en iyi işlerin yapıl - mesi memnu mudur? Peygamber, A- temlerden ve saireden İktibas olunan| vesaiti kullanmamış mıdır? Sahabe ki) ram, temas ettikleri ecnebilerin mede niyet ve sairesinden en iy; en ko- layımı kabul ve istimal etmemi midir? Arap herfleri, yukarıda redildiği üzere putperestlerden İkti - bas olunmamıs mrdır.? Darliiür. unda da Divan: pazar günü Toplanıyor Darülfünun divanı, önümüzde- pazar günü Emin vekili Mus. tafa Hekti Beyin riyasetinde | top'anscaktır. « Öğrendiğimize göre, divan bu toplanışında Darülfünuna ait mulat mesailden başka gazete. cilik mektebi ve Rasim Ali bey meseleleri de konuşulacaktır, Duyduğumuza göre divan aza- sı arasinda gazetecilik mektebi nin bir an evvel açılması yo'un- | da bir arzu vardır. Ve hatta | içinde bulunduğumuz ders sene- sin'n ilerlemiş olmasına ragmen mektebin açıla bileceği ve yaz | dilinde de derslere © devamın | mümkün olabileceği mevzuuba- stır, Maamafih mextebin açıimârı ve tedrisata başlanması her şey- den ziyade bütçe “işile alâkadar olduğu için dvamn bu hususta gidenler İ Yuçuslav o bandıraı OKraliça Mariya vapoiyle şehimize gelen seyyahlar dün gitmişlerdir. ! caba sürahinin dibini kestiler, bu- İ niz. İşte bu zamanda bir çok İ seler onu taklit etmek fikrine di yy yl m Ay yy yay yy Eğlenceli Surahide Ayva Bazı evlerdebi kocaman bir pı şarsınız. Bu kocaman şey, si nin dar ağzından nasıl geçti der, sonra tahminlere rsımız.. As| nu oraya koydular da ondan 80 ra gene belli olmıyacak bir surets| te yapıştırdılar mı? dersiniz. Hayır, hiç üzülmeyin; vakıa bu da hileli iştir, ama öyle şişe kesmek falân gibi değil. Gayet| kolay, gayet basit. evinizde porta- kal, limon, nar, büyük elma, ar- mut ve daha iyisi ayva ağacı var- sa mescle ka Nasıl mı? Söyli; elim Bu mey»! valardan biri beni müş, daha mi le beraber bir sürabiyi de iyice tık yapacak işini radan uzun birzaman g Meyvanm adam akıllı büy üdü gü nü görünce dalı biraz dışarı çeker, kâfi büyüklükte bir sap bırakmak süretile kesersiniz. Tabii meyva! içerde kalır. Sonra şişeyi temiz su ile bir defa çalkayıp kirlerini alın. Ve sâf ispirto ile doldurup kapağını sıkıca kapar, üzerine de balmumu akılırsınız. Zaten sürahinin ağzından k miyecek kadar büyük olan meyva, bir dei ei t hariçten daha! ü Misafir odeni-! zın masası üstüne koydunuz mu? ge bâyretöh hayrete düşer- er, | Macera Hevesleri Robenson Olmak istiyenler Yalnız bir adada tek başıma s6- nelerce yaşamış olan Rabensonun hikâyesini okudunuz, yahut i şüyorlar. Vakıâ Robenson mevcut değildi; fakat hikâyenin esası ta»! mamiyle hayalidir denemez, Bir zaman Aleksandr Şelkik isminde İskoçyalı bir gemici, bir çok sene Şili sahillerinden uzakta bulunan Juan Fernandez isminde bir ada- cıkta tek başına yaşamış ve basım dan geçenleri y | ını yazan Daniyel dö! göre bir eser vü- Valparezo sazatı“ u acocğa bir seya- hat terki > etmiş. Elb i , İleri sıcak pek müthişti, man vedi genci sahilde bula; D lar adada Robenson gibi bir ha- ek İstemislâr ve yapın ardi. Kalkar bu # gün içinde midive, istiridve gibi seyler yemiş ve kaya m let olmadıktan sonra Robenson kaldılar, ayla İ bir meveadir. 2, ed diyordu. Az gesi, —— 5 yay yn, e OCU yg gt Ayy ay ay yy yg yyl — VAKIT 31 MART 1937 me aray Ay ay yy yay yy Uzak Micı mlieketlerde Lüson adası nasıl bir yerdir? dalarmı bilirsiniz de- lunan 2 adalar değildir. Bunlarm arasında en yade ehemmiyetli olanı Lüson daşıdır. Bu adanın Manilla i is de ae ve ticaretiyle meşhur ada 1571 sene- niyetin son keşiflerine ve icatları na göre ber türlü vasrtaları var - dır. Yalnız binaları ahşaptır. Se- : bebi de buranm daima zelzeleleri le sallanmasıdır. Bu adalarda iki mevsim vadır. Biri yağmurlu, diğeri kurak. Se- nenin altı ayında mütemadiyen yağmur yağar. Sonra sıcak ve ku- k mevsim başlar. Mevsimlerin değişmesi tehlikelidir. Zelzeleler ve şiddetli tayfunlar olur. Yukardaki resim Manilla'lı iki kadını ve limanı gösteriyor. | Yeni bilmecemiz Bir karin ından Adalar denizi sahilinde liman “ismi Yedi harfi i Baştan, 1, 2, 3, 4 üncü harfleri 4 üncü harfleri gecelerin ışığıdır. ), 3 üncü harf- leri ebii olmıyan hayvanların belâsıdır. 4, 5 inci harfleri bir renktir. 2, 4, 5, Gıncı harfleri deniz sefası sürer. 4, 5, 6, 7 inci harfleri zeki olmıyan insanların eye bir Mİ ie Hilmece a e 19 Ke bie İM ha'laki bilmacemiz vfalrJajk Bazan arkadaşlarınıza bir adet zarp,, taksim ve tarhettirmek suretile son nı yi çıkartır, bu netice üzerinden siz de onun tutmuş olduğu adedi söylersiniz. Bunun her türlüsü var dır, Bir tanesini de biz söyliye im. Bir adet tutunuz, iki mislini a- kp dört ilâve ediniz. Sonra neti- ceyi beşle darbedip on iki ilâve e diniz. Çıkan hasılı gene onla dar bedeceksiniz. Bu da oldu mu, 320 adedini tarhedersiniz. Son netice tutlurur; cem, den iki sıfrı atarsanız tutulmuş 6 lan âdet anlaşılır. Meselâ: Sekiz tuttunuz farzedelim. 8X2-164$-4-20X5 z1004112—X10-1120 1120 — 320 - 800 Netice 800 değil mi? Bunun iki sıfırını atarsanız, evvelce tutmuş oduğunuz 8 adedi meydana çıkar. pp M3: Gezek Meşhur seyyah “Gezek Bey di-| yor ki: İ Bir gün Afrika ç e gezi-| Ce-| ketimi çıkardım, önümde büyük, beyaz, yuvarlak bir taş vardı; © nun üzerine koydum. Sonra bir a-, a oturarak dinlenmeğe; . Yavaş yavaş g kapak) * m ağırlaştı. Uyumağa çalıri- zümün önünde gerip garip| r oluyordu. Cek reke ' birilemiş olan suları içmişlerdi. | Heveskâr gençler, elbise ve &-' e EEE: in maceraları zun bir boyun ve kocaman bir gar | ga çıktı. Ben bunları rüya zannediyor dum; uyumuşum, Uyandığım 2as © man bir baktım ki ceketim yok! , Eyvah ne oldu diye ararken bir deve görmiyeyim mi? Meğer gördüğüm şeyler rüya değilmiş, Ceketimi bir deve kuğu Ya üzerine atmışım. Yu | murtadan çıkan kuş ceketimi alıp gitmis! lenen hayatı yaşamanın mümkün olamr © yacağını itiraf etmeye mecbur | ğ a yüğrartanr kabukları

Bu sayıdan diğer sayfalar: