8 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

8 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

LR e “0 - Kapının açıldığını ve hizmet - nin şu sözlerini Mehmet Ali E- di duydu: Hanımefendi siz misini?. ,.. i Bey sizi bekliyor, — Feyzi Bey mi?. Sahi mi?, Ve Nigâr Hanım âdeta koşarak Alonun kapısını açtı, İçeriye gi- girmez elini uzatarak; — Ne iyi ettiniz de geldiniz. ,, leni çoktandır bekliyor musunuz? Feyzi Bey genç kadın içeri gi- &rken ayağa kalkmıştı. Fakat e in uzattığı eli sıkacak yerde iki ME zaafa uğramamak ve verdiği arı soğuk kanlılıkla tatbik için İe harekete mecburdu. — Ziyaretimin sebebi hakkın- galiba aldanıyorsunuz.. Ben : Mustafa Zihni ile münase - ietinize dair konuşmak için gel » Siz bu genci baştan çıkarı- sunuz. Halbuki onun ikmsle bur olduğu bir vazife vardır.. — Mustafa Zihni mi?, Siz Zih- yi tanıyor musunüz? Ne vazife. varmış onun?. © — Zihni genç bir kıza nişanlı. — Vay, siz bu maksatla mı gel- niz?. Yani beni öndan ayıracak» hız, öyle mi?. Tahkir ettiniz, hakarete lü- im yok.. Alçaklıkmış, neden? ... finizde küfürden başka kelime mudur? , i in Yanınızda olmıyan bir a- İçaklık değil mi?, LE £ — Hiddete lüzum yok. Hiç bir İzünüz bana tesir etmez. OBey- ide yere. Beyhude mi?. oEğer benim İzüm size tesir etmezse adaletin polisin eli tesir edecek sanı- Yazan : Moris Löblan Orjöre artık tamamile kendini i $, Ve vaziyete hâkim ol- v. Hakikat çorap söküğü gibi anki a başmüfettiş s0- Ni. ğını tplıyordu. 5 e hp Pek az devam etti. .. ,- Sirdeli gibi polis müdü- 8, hemde kapıyı girmişti. Kekeliye - Tamam, di ver iyordu... nadan ik: o Tamam.. eyi m... Kimin ak- gelirdi.. Her imdi le *6Y şimdi mey Polis müdürü bir seyler soruyor- asmadan devam Size daha söyli : ir demiştim. İşte... EE a wt Valteksin bavulunda hi” : bulmuştum. Bunda bir sürü mmiyetsiz notlar ve adresler dı. Bazr lâstikle silinmiş sayı- fdim geri çekildi. Bu elin temasi: | I vurmanın cezasız kalacağını Iki Gülüşlü Kadın! Arsen Lüpenin yeni bir macerası — 67 rım.. Çünkü bir adamı arkasmdan mı sanıyorsunuz?, — Ne demek?. Anlamadım, siz deli misiniz?. — Ben değilim, Deli sizsiniz... Hem de kudurmuş deli.. Zavallı Ahsen Beyi arkasından vurarak, öldürdükten sonra benden ayırmı- | ya muvaffak oldunuz.. Şimdi de | bir takım bahanelerle beni Zihni- ya akrabanız imiş de.. İ den ayırmıya kalkıyorsunuz. Gü | İdü ve isticvap edildi! di... Bu kadının nasıl mel'un bir kadın olduğunu anladınız mı dn Bağırdı, çağırdı amma ben cevap İ vermedim.. Siz onun gırtlağına ya pışacaktınız. Feyzi Bey bu kindar ve mel'un ruhlu hizmetçiye nefretle dolu bir bakış baktı; hiç cevap vermeden çıktı gitti. Bir isticvap İçeriki odadan şahidi olduğu sahne artık Mehmet Ali Efendi- de hiç bir şüphe bırakmamıştı.» — Sus, alçak kadın!.. Ne söy- İ Bu Feysi Bey mak k mücrim- lüyorsun.. Kimden bahsediyor- sun?. -- Hakikattan bahsediyorum.. İşte bak; cürmünü söyler söyle- mez yüzün ne hale geldi... Ayna- da bak, görürsün.. Bembeyaz ol- dun.. , — Hanım, kendine gel, yoksa,. — Katil, yaklaşma bana... di... Hayreti, hiddeti, şaşkınlığı ve Nigâr Hanımın katil olduğu iddi- asına hiç bir cevap vermemesi , « Daha sonra Erenköyündeki küçük Ayşe kızın tarifi ile bu adamın te- tabuk etmesi... Şüpheye mahal var mı?, Mehmet Ali Efendi en kuvvetli Ben de kendimi öldürtmek niye- | mantıklara istinat ederek kanaa- tinde değilim.. İmdat, beni öldü- rüyor, yetişin! tinde aldanmadığını görüyor, dü- şündükçe yeni yeni deliller bulu- Hizmetçi kadın hiç cevap ver- İ yordu: miyordu.. Fakat ona mukabil bi- tişik odadan Mehmet Ali Efendi genç kadını müdafaaya hazırlan- mıştı.. Ancak böyle bir müdaha- leye lüzum kalmadı... Feyzi Bey kanapenin üstündeki fesini aldı : — Senin gibi mürdar bir kadı- na temas ederek bile elimi kirlet- misk istemem...” Dedi ve yürüdü.. LE sırada Nigâr asabi bir titre- iye tutularak n ve bi Yanındaki odadan Mehmet Ali Efendi fırladı. Nigâra görünmeden Feyzi Beyi takip ederek sofaya çıktı. Orada hizmetçi duruyordu ... Ona yas vaşça: - — Koş, dedi. Arkasından bak.. ver! Dedi.. kak kapısında yetiştiz Gördünüz mü beyefendi, de- Tückçeye çevicen : fa. falar da vardı. Bunu, tetkik edil- mek üzere kaleme vermiştim. Şun- ları bulmuşlar, okuyunuz : Polis müdürü, defteri alarak şu satırları okudu: “Raulün adresi: 23, Marok caddesi, Otüy. Evin arka tarafında bir garaj yardır. Burasının bir gizli kapı olmak ihtimali var. Dikkat etmek lâzım. Ra- ulün bizzat Arsen Lüpen olduğu mu- hakak, Yalnız bunu tetkik ve ispat Tâzım., Jorjöre haykırdı; — Gördünüz ya, müdür bey, esrarın anahtarı elimizde. oHer şey meydana çıkıyor.. Zaten böy- le bir meseleyi ancak Arsen Lü - pen yapabilir.. Bizi ondan başka atlatabilecek bir adam tanrı - yorum.. Demek, Raul, Arsen Lü- pendir.. — Ey sonra? İ Hiç bir cinayet sebepsiz değil dir.. Her katilin işlediği cinayette bir menfaati ovardır.. Bu Feyzi Beyin menfaati de bir rakipten kurtulmak olmuştur. Onun son derece hiddetine kapılan, kıskanç bir adam olduğu da sabit oldu. » Az kaldı bu kadını dövecekti. E- ğer Nigâr bağırmasaydı'belki onu boğazlıyacaktı bile.. Belliki son derece sert, inatçı , kindar bir adamdır... Bunlardan başka işte güya Zihni de yakın akrabası imiş de, nişanlı imiş de Nigârdan ayrılması lâzım geliyor- müş.. Nigârı ziyaret için serdetti- ği şu bahanede Ahsen Beyin aki- betinde hangi hissin âmil olduğu- nu göstermiye kâfi idi. Mademki bu adam Ahsen Bey- Kapıdan çıkınca gel bana haber | le Nigârm münasebetini öğrenin- ce bir daha bu eve gelmiyeceğini Hizmetçi kadın Feyzi Beye s0- | söylemişti.. Neden tekrar geliyor- du?. (Devamı var) — Sonrası şu, derhal koşup ya- kalıyacağım.. Her halde Klara yahut Antonin'in serbest olduğu- ğunu öğrenmiştir. Nerede ise kaç» mak üzeredir. Buna meydan ver- memeliyiz ! — Yanınıza adam alınız.. — Yirmi adam isterim., — Kırk kişi alınız.. Haydi bakalım. ei — Evet... Gidiyorum, ve derhal hücum edeceğim.. Siz arkamdan kuvvet yetiştiriniz.. İcap ederse bütün müdüriyette seferberlik i - lân ediniz... Jorjöre muavinini yakaladı, sü- rükledi, yolda önüne gelen polisi çevirip aşağı İndi ve müdüriyet etomobillerinin birisine (bindi, sür'atle uzaklaşt.. Peşinden polis dolu bir sürü o- tomobil daha hareket etmişti. Bü- tün müdüriyet alt üst olmuştu... Koridorlarda: — Raul, Arsen Lüpenmiş!,. — Arsen Lüpen, Raulmuş! Diye fısıltılar oluyordu.. Saat dörde geliyordu.. Polis müdüriyetinde Otöy'e git- vak Sela İŞ eğlen İİ e ühim bir sorgu Kendi menfaatlerini amme menfaati gibi gösteren fabrikacılar kimlerdir ? (Kooperatif) mecmuasi son çı | kan #sayısinda (A. H.) imzasile dikkate değer bir başmakale yaz- ! mıştır. Bu makalede İktisat Vekili Mustafa Şeref Beyin çekilmesi i- le yerine İş Bankası umum mü- dürü Celâl Beyin geçmesinden ve bu hâdisenin sebeplerinden bah- sedildikten sonra deniliyor ki: “Herkes Celâl Beyden bir şeyler bekliyor. Fakat kimse ne istediğini | söylemiyor... Yalnız İstanbuldaki bir kaç fabrika mümessili susmanışlır - Onlar bir birlik nanıtna söz söyliye- | rek kendi menfaatlerini anıme menfa- ati gibi kabul ettirmek ve davalarını herkese müdafaa ettirmek yolunu ve çaresini bulmuşlardır. Sanayicilerimi zin sabık İktisat vekilinin ihtas ettiği kontenjan usulünün takdirkâr ve hay ran: kesilmişlerdi. Herkesin alıcılık kabiliyetinin azalmasına rağmen €$- ya fiotlarını artıran bu zevat hemen hemen Mustafa Şeref Bey namına heykel dikeceklerdi. Fakat nede olsa bir devlet adami olan Mustafa Şeref Bey haklı olarak mamul eşyaya kontenjan konduğu halde onların mevaddı iptidaiyesini serbest bırakmaktaki manasızlığı an- ladı.. Son neşrettiği kararname ile kontenjantman usulünü mevaddı ip #daiyeye de teşmil etti.. Vay sen misin bunu yapan! Derhal Antika eserler lu antikacılarından biri, geçende iflâs" etmişti. Bunun .azasında. bulunan. ve eski psi nizamnameşine (göre, sanayici efendilerimiz evvelce © ke: | Dil altında saklanan bakla: Acaba bunun ne İ olduğunu muharririnden sorabilir miyiz? ij Teşrifatçı Feyzi Bey şüpheli bazı hareketlerinden dolayı | yi mevcuden merkeze kadar götürü dar methettikleri kontenjanın ve İkti- set vekilinin aleyhine döndüler, Fa- brikatör efendilerimiz bir vekili has- talıktan istifaya mecbur bıraktılar « ri lüzumu derecesinde tutacağına şüphe yoktur. Fakat sanayicilerimiz umdukları gibi kendi menfaatlerine hizmet edecek ne bir vekil, ne de Ce d4l Bey olabilir.. Ne de devletçi Tür- kiyede her hangi biri! Sanayicileri » miz pekâlâ bilirler ki Celâ! Bey Tür- kiye cümhuriyetinin İktısat vekilidir, fabirikatörlerin değil!, Buraya naklettiğimiz #a- tırlarda en ziyade dikkate çarpan nokta şudur: “İstanbulda bir bir- lik namına hareket eden bir kaç fabrika mümessilinin kendi men- faatlerini âmme menfaati gibi ka» bul ettirmek ve davalarmı herke- se müdafaa ettirmek yolunu ve çaresini bulmuş olmaları!..,, Busatırlardan makale muharri- rinin dili altında bir bakla bulun- duğu anlaşılıyor. | Acaba bakla nasıl bir bakladır?. Kendi menfaatlerini âmmenin menfaati gibi gösteren kimlerdir? Nihayet âmme menfaati diye or * taya sürülen ve o suretle kabul et- tirilen menfaat meseleleri neler- dir?. . Zannediyoruz ki bu nokta» ların biraz izahedilmesi lâzımdır... Rus sefirleri Moskova, 7 (A.A) — Sefirler arasıoda yapılan değişiklikler do- | layısile Atina orta elçisi M. Po- temkine Roma orta elçiliğine memleket haricine çıkarılması yasak olan bazı antika eserler, müze tarafında satın alınacaktır. Buvun için Müzeler umum mü- Sağman tahsisat istenilmiş” ği h lokılâp kütüphanesi Eski Beyezit medresesinde açı- İ lacak olan inkılâp kütüphanesinin hazırlıkları tamamlanmıştır. Kü- töphane (Oyakında © açılacaktır. Kütüphanenin müdürlüğüne Hay- rettin bey adlı bi i edilmiştir. KARE... A kikalık bir zaman lâzımdı. da hızlı gitmek şartile., Karşılaşma Saat dördü çaldığı zaman, Kla- tayin edilmiştir. mi Pariste bir genç kız kayboldu Paris, 7 (A.A) — Brüksele itmek üzre dün Romanyadan gelen 17 yaşlarında PiaPop adlı genç kız Pariste tevakkuf etmiş» tir. Yanında âile dostlarından biri bulunmakta idi, Genç hız Pariste bulunduğu müddetçe ka- lacağı bir manastıra üzre bir kira otomobiline bindi- rilmiştir, Fakat genç kızm gö- türüleceği manastıra gelmediği anlatılmıştır. — Bir endişen mi var?. — Hayır amma, başlıyor.. e Neden?. — Her şeyden! Klara, işin ciddi olduğunu an ra hâlâ uyuyordu. Öğleye doğru | Jadı ve geyinmeğe başladı. Bu a- uyanmış, yemek yemiş, tekrar w- | alık, içeriye Kurvil girerek ak- yumuştu.. l Raul sabırsızlanıyordu. Bir şey- den korktuğundan değil.. Sadece elleri kolları bağlı oturup bir sey yapamamaktan sabırsızlanıyor - du. Bir taraftan da İri Polün if - şaatta bulunarak, Markinin vazi - yetini müşkül bir şekle sokmak ihtimalini de düşünüyordu. Hareket için her şey hazırdı... Bütün hizmetçileri göndermişti .. Raul, tehlikeli zamanlarda yalnız kalmağı severdi. Biraz sonra Klara uyandı.. Ra- ul sordu: —— Hazır mısın?. — Ne hazırı!. — Parisin havası fena... Gidiyoruz.. Klara susuyor ve düşünüyordu . — Rica ederim Klaram, düşü - necek vakit yok.. (Bir dakikalık tereddüt, fena neticeler verebilir.. # Di bugünlerde şam gazetelerini uzattı. Raul, ga- zetelere bir göz attı ve: — Her şey yolunda, dedi, İri Polun yarası iyileşiyor. Fakat bir haftadan evvel ifade veremiyecek halde imiş.. Şeriki Arap ta bir şey söylemiyor.. — Ya Antonin?, — Serbest!.. — Yazıyor mu?. — Evet.. Marki gidip şehadet etmiş, brrakmışlar.. Raul Kurvile döndü ve sordu: — Her şeyi kaldırdınız mı?. Kenarda köşede bir kâğrt falan kalmadı ya? TN — Bir şey kalmadı. ke — Şöyle bir daha dolaş, sonra derhal git.. Unutma, her gün yeni apartımanda buluşacağız.. Hoş, birazdan seni otomobilin yanım da bulurum.. (Devamı var) Yeni Iktıset vekilimizin sanayicile- * p ir ayakk.

Bu sayıdan diğer sayfalar: