17 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

17 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ AP Beyaz Kadın ticareti Meslekte muvaffak olamamış kadın tacirleri nerede oturuyorlar ? Yazan : ? Bardan dışarı çıkınca rahat | bir nefes aldım, barın pis havası beni âdeta zehirlemişti. Canba- zın evvelden söylediği gibi otur- duğu yer bara pek yakındı. Bu ev dışarıdan görünüşüne göre ol- dukça sağlam bir bina idi. Avlu- su da âdeta temizdi. İnsan böyle sefil bir adamın burada yaşadığı- na inanamazdı. Bir merdiven çık- mıya başladık. Çık babam çık.. Sonu bir türlü gelmiyordu. “Can- baz” komik bir tavırla seslendi: — Haberiniz olsun daha çok çikacağız. Biz göğe yakın oturu- yoruz. Mütemadiyen © tırmandıktan sonra nihayet sonuncu kata gel dik. “Canbaz” bu kata vardığı- mız zaman alçak bir kapıya elle vurdu. İçeriden boğuk bir ses “Giriniz” diye seslendi. Kapı a- çıldı. O vakit barda gördüğüm pis koku,! birdenbire oyüzüme çarptı. Hatta oradakini de aşıyor- du. İnsanın midesinin bulanma- ması imkânsızdı. Bir an geri çe- kildim sonra olanca gayretimi toplıyarak içeriye daldım. Benim içeri girmekliğim içeride bulunan- ları şaşırttı ve âdeta yüksündürdü Hepsi evini tanzim edemeden misafir baskınına uğrıyan birer ev sahibi gibi somurtarak bo- zuldülar. “Canbaz” gayet şendi! İçeride şaşkın şaşkm duran iki adamın halini görünce bir kahka- ha salıwerdi. Sonra ellerile pence- reyi gösterdi: — Hey adaşlar bâna baksa- niza! Bu ne hal bu; insanın mi- desi dönecek.. Şu pencereyi biraz açınız da temiz bir hava alalım! Odada iki kişi vardı demiş tim bu adamların başlarını tayin etmek imkânsızdı. Vaziyetlerine gelince son derece gülünç ve in- sanı acındıracak halde idi. Bir tanesi mahçup bir tavırla caketi- nin yakasını kaldırmışlı.. Acaba üşüdüğü için mi böyle yapıyor. du. Yoksa maksadı kravatı olma- dığnı saklamak mı idi? “Canbaz” benim gelmekliğim. le arkadaşları üzerinde hasıl o- lan soğukluğu (gidermek için vermiş olduğum iki pezoyu ma sanın üstüne attı; — Alınız kahramanlar! De- di, Bu para sizin kasanındır. Gözlerim yavaş yavaş karan- lığa alışıyordu.Evet burası binanm üst katında olmakla beraber hiçbir yerden doğru dürüst ışrk almıyor du. Cambazın pencereleri açı nız diye gösterdiği tek deliğin dörtte üçü bir takım eski çorap- lar asılarak kapatılmıştı. Sefalet her taraftan akıyordu. Duvarlar delik deşikti, Öteye, be. riye kâğıt yapıştırmışlardı, bir köşede kırık bir ayna asılı duru- yordu. Odanın bir ucundan öte ki ucuna gerilmiş bir ipte birkaç yıkanmış eski püskü çamaşır asılı idi.dpin ucundaki givide, iki su- cuk asılı duruyordu. Bir köşede çiviler üzerinde (yakılmış birkaç | kömür kül olup gidiyordu. Şömi- nenin tablası üzerinde dişleri kı rik bir tarakla bir demet pırasa yardı, Bir de koca koca yağ leke- leri tozun altımda dumanlı duman 0 Tefrika : 28 | Masanın üzerinde ağzı kırık bir şamdan duruyordu. Bir köşede samanı bir ot minder, pis bir çarşaf var dı. Cambaz bunlara aldırış etmi İ yordu. Odasının iyi taraflarını döküp saymakla o meşguldu. Du- varın birine dayanmış raf gibi bir şey gösterdi: Karanlıkta rafın üzerinde bir takım gölgeler gör - ! düm. O izahat verdi: na bir gemi geldi. Gemiciler ar - I kadaşlara ip salverdiler, Bak şu» rada üç kilo kahve, bir o kadar çikolata, on iki kadar sardalya kutusu.. Daha daha.. Üç tane su - cuk.. Dört paket margarin yağı.. Bunlarla birkaç gün karmlarımı - i zı istediğimiz gibi (o doldururuz. Hiç şikâyet edecek halimiz yok.. — Burası, dedim, adeta bir bakkal dükkânını andırıyor. Ha kikaten yiyecek cihetinden şikâ - yete hakkınız yok.. Bunlarla pek güzel yemek yapabilirsiniz. Hem eksiksiz. Viktor koluma girdi, ve yavaş- ça beni odanın karanlık bir köşe- sine sürükledi. Orada yazılı bir çerçeve içinde yarı bir kadınm yarı çıplak bir resmi vardı. Kadın adi suratlı bir şeydi. Saç- larının dolaşıklığı yüzüne bir bul- dok köpeği manzarası veriyordu. Viktor içini çekti: — Bak, dedi, işte Luizon.. Ah bu kadın kadar güzel bulmak kolay değildir. Hatırladıkça i - İ çim sızlıyor, öyle yaman şeydi ki. — Çok güzel kadın, dedim, hakikaten böyle güzelini (nadir gördüm. OoOOnu kaybettiğinize neden bu kadar müteessir olduğu» nuzu şimdi tamamile anlıyorum. O vakit elini uzatarak şu söz- leri de ilâve etti: — Oğlum, ben dünyada çok kadın gördüm, fakat hiç bir za - man Luizon gibisine tesadüf et- medim. Ne yapayım ki, elden ka- çırdım. Birdenbire duyduğum inilti ü- zerine başımı çevirdim. Evet min- der üzerinde bir adam yatıyor - du. Bunu girdiğim zaman gör - memiştim, Betbahtın üzerine bir yorgan parçası atılmıştı . . Burnu kesilmiş, ayakları kemirilmiş, ya” nakları kabuklanmıştı. Başında bir tek saç yoktu. Bu sefil adamın ölmeden evvel çürü- meğe başladığı söylenilse yanlış olmazdı. Biraz kımıldandı. Kol- larının kemikleri garip bir çitar « dı çıkardı. Eskimiş bir makineye benziyordu. Kısık bir sesle ; “Su su..,, diye inledi! Odadakilerden biri boş bir sar. dalya kutusu aldı, içine biraz su koyarak (yatan adama uzattı, Manzara gayet acıklı idi. Viktor- ya ile kapının önüne çıktığımız za- man can çekişen adamın bulun - duğu tarafı işaret ettim, Çok mu | hasta?. diye sordum.. İ Omuzlarını silkti: “O mu? O- nun artık canına okunmuş! Ölü- mü gün meselesidir?, dedikten sonra pek tabii bir tavırla şunları ilâve e 4 — Cüzamlıdır o! dökülen | — Hey yavrum bir gün lima: |; ey > Raspotinin kızı neler anlatıyor? | Beni öldürecekler, benimle | berabör Romanotlar da düşe- | cek ve Rusyâda ihtilâl çıkacak! Raspotinin kızı son günlerde Londraya geldi. By kızın en faz- la dikkata çarpan, vasfı, gözle- rinin babasına son derece ben- zemesidir. Onunda gözleri ba- basının gözleri gibi mıknatis te- sirini haizdir. Raspotini sokak- tan alarak Çarlar © sarayını götüren en mühim âmil, bu gözlerdi. * Fakat Raspotinin gözlerile ve Yukarıda Raspolinin, aşağıda kızının gözleri gözlerinin tesirile bir sürü zevk- ler, sefalar sürdüğü halde onun kızı kat'iyen mes'ut olmamıştır. Bilâkis babasının hayatı onu bed- baht etmiştir. Raspotinin kızı Londra gaze- ötelerine şu sözleri e : Babam son derece basit bir adamdı. Söylendiği gibi bir şey- tan değildi. Onun köy meclisle- rinde söylediği sözler, verdiği üğütler o kadar iyi tesir etti ki bu sözleri dinleyen Grandok Nikolaviç veliaht için ondan mükemmel bir mürebbi buluna- mayacağını karar verdi. Baba- mın akıllılığı sarayda da takdir olunduğu için kendisi 1916 da Rusyanın en kuvvetli adamı sa- yıldı. Çar cnunla istişare etme- den bir şey yapmıyordı. Babamın yegâne tasası, 1914 harbinin vukutna mani olama- ması idi, kendisi 1916da Ak manya ile münferit bir sulh için çalışıyordu. Prens Yusunos, bu sulhün Rusya için şerefsiz bir baraket olacağımı” zannederek babamı öldürdü. Bunun üzerine validem Çara, babamın beşay evvel yazdığı bir mektubu gösterdi kendisi bu mektubunda ( öldürüleceğin den babsediyor ve “bemimle beraber Romanoflar da düşecek ve Rus- yada ihtilâl kopacak ,, diyordu. — ——— — Romanyakabinesinde| başvekilin kıralla yapmakta ol duğu kovuşmalara dün de Sina- yada devam edilmiştir. Başve'sil Vaida harici siyasetteki hattı hareketini değiştirmemiş ve M. Titulescunun hariciye nezaretini kabul için koyduğu şartları ka» bul etmemiştir. Bunun için M. Titulesco, ba- riciye mezaretinden çekilmiştir. Mumaileyh, gene Londraya eski vazifesine dönmek üzere pazar- tesi Bükreşten ayrılacaktır. Bükreş, 16 A.A) — M. Tıtu- | lesco, işinde bir yol bu'mak için | Hükümette buhran olacağına | | hürmet duygusunu tatmıyan bir İİ kimse, ibtiyarlığında asla muh- 'İ musa leke Mütercimi ı N Zonguldak mebusu Halil ğ Aile lüzumsuz ve münasebet: heyecanları da tedavi eder | Aile duygusu nedir, bilirmisi- ! niz? Eğer biz, babamızı isevgi) | li bir korku ile sayar, anamızı | (saygı) h bir şefkatle seversek, eğer ber ikisinin hatıralarına bürmet eder, faziletlerine hayran olursak, eğer kusurlarını bile bi- le unutur, iyiliklerini derin bir minnettarlıkla anlarsak, eğer çek. tikleri o mihnetleri hatırlıyarak müteessir olur, fedakârlıklarına acınırsak aile duygumuz var de- mektir. Bütün bu duyguların ka- tışmasile tazim ve tebcil duygu su doğar. Götenin “gençlikte terem olamaz.,, Sözünden mak- sut olan mana işte budur. Aile duygusu, delikanlıyı, na- irebilecek ihtirzs- lardan uzaklaştırır, sert ve ka- rışık hislere mülâyemet verir. Zira, aile ocağındaki huzur ve sükün sayesinde mubhayyele, te- miz kalır, duygulardaki sertlik ve keskinlik yatışır. Delikanlıda istihza temayülleri varsa kendi- liğinden zail olur: Ana-baba karşısında haddini bilmiyecek bir insan tasauuvr olunabilir mi? Büyük şeylere karşı saygısızlık illeti de bu temiz muhitte teda- vi edilir: Çünkü hürmet duygu- sunu ailenin sinesinde tatmış olan bir insan, tazim ve tebcile müstebak olan her şeyi sevmiye ve takdir etmiye istidat kazan mış demektir. Aile,İMüzumsuz ve münasebetsiz heyecanları da te- davi eder: - bu halis, ta- bii ve sakin muhitte fikirler, durulur; duygular yatışır. Hulâsa aile mubitinde gurur denilen illet de zail o'ur; Çünkü kendini be- ğevmiş bir evlât aile sofrasında ebeveynin mutedil ve sevimli istibzaları karşısında ister iste- mez küçülmiye ve haddini bil miye mecburdur. Bir delikanlıdaki aile duygusu az bile olsa, mutlaka faydalıdır. Bir takım ruhlar vardır ki, genç- likteki muvaffakiyetleri ne kadar yüksek ve parlak olursa olsun, duyguları hiç değişmez: Evlenir- ler, ayrı yaşarlar, hayata karışır- lar; fakat aileden alâkaların kesmez, itiyatlarını değiştiremez” ler; çocukluklarındaki hürmet ve itaatı olduğu gibi muhafaza eder. ler. Ebeveynin meşesi, saadet ve mükâfatı olan sevgili yavrular, bahtiyar varlıklar işte bunlardır, Fakat bu mümtaz ruhlar nadir- dir; ötekilerde yani ekseriyette, derece derece aile ve hürriyet mücadelesi vardır: Bazıları bata irtikâp ederler; fakat tamir eder- ler; aileyi unuturlar, fakat seve- rek ve isliyerek döner gelirler. Eu zümreden de o korkmayınız; iyilikleri. fenalıklarına galiptir. Diğer bir zümre vardırki na- zarlarında aile can sıkıcı bir yüktür. Mukavemetsiz ve sıkın Lısız görmek ve semtine uğramak bile istemezler; ana-baba, hem şire gibi şeyleri, birer engel, ayağa dolaşan birer taş te'âkki ederler. Mamafih, eğer ailenin bunlara verdiği sıkıntı, ona gö- rünürken duydukları utanç bis sinden ileri geliyorsa henüz hiç birşey o kaybolmamıştır. Çünkü ailenin huzurunda hissedilen bu utanç duyşusu, sefahetin verdiği bu ıstırap bile aile ocağının kud- siyetine arzedilen bir “hürmet, mahiyetindedir. Fakat, eğer bu sual D 17 Teşrinievsel İğ - Mı Çı nva stiye Dokte Darölfü konuşu bekleye genç dı vap vet meyi bu me olmuş, fikir ve Bu il minimit Fahr larıma ıstıraptan korkmıyacak gelmişse, eğer kirli ve alnım biçbir aci duy! sının ve hemşiresinin P arzedebiliyorsa, eğer ail€ sini kızartmaksızın sıkı lâsa eğer duyduğu vici bından müteessir o'arak sırf o mubitten sıkıla şuyorsa artık herşey ka tur. Meğer ki ilâbi kudretin cizesi tecelli etsinde katı yürekleri yumuşatan * medik bir inkılâp voku © Kendilerine hitap kullandığımız Lehceyi £ —E pek sert telâkki etmeleri 78 yerine temeldir. Fakat biz, dar Siğileniyor bir ablâkcılık o Lehcesile 5 Sini yal ederek daha sert davran, dik, bunu yapmadık. delikanlının en aziz du dan biri olan şeref v8 duygusuna hitap etmekle ettik, Gençliğin gurur © okşamakla bazı kimsel abazalarına maruz tahmin ediyoruz. Fakat bi lara ehemmiyet Gençlik varsın kendini b fakat alçak olmasın. bilen oâmillerden ko bizim korkumuz gençlij liğe ve bayağılığa sürü şeylerdendir. Hayat ve # elbetteki, delikanlınm b ği ile mücadele edecek, & nı kaplayan parlak ve şem hayallerin, yalan dana koyacaktır. Fakı miş ve alçalmış rublar, yükselmek ve temizleti bir fer vap w i Şeydir. a fe uzviye töğü ; vasıta ederse ledir. kemm ujraşr raşit ml kânlarından b coşkun bir ağaç daima bilir, fakat içine — ber bitmiştir, artık o tarick mpi derman namaz. Altıncı faslın Arnavutluk | rr Saray müfetliş liye nezareti” larınıkontrole! Tiran, 14 (Hususi) — büyük heyecan uy hadise oldu. A Saray müfettişi M, Ha€ ve müddeiumumi M. a maliye nezaretine gider€, rettde mevcut kasalar “ii larını ve mevduatı kon”. ceklerini bildirmişlerdir. Bundan sonra Maliye vi tindeki memurlar af müddeiumumi bunların “gil da esham ve tahvilât © met evrak depolarını “e miştir, Mühürliyemer ** mazbata tutmuşlardır... Vaka ortaya Y büyük bir heyecana Depoların mühürlenmesi yük bir sui istimal masına delik Rivayet edildiği > Zozo Başvekil Mösyö di Evangeli yerine n Kotayı Başvekil, pi o “aca Arnavutlağun Şissl ii g da bazı isyan ve gs | düğü haberi sık * Aa Geitedir.. Yogos'â78 Arnavutları Yı den küvvet al

Bu sayıdan diğer sayfalar: