29 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

29 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türk Büy .. yy 0. ugu Ziya Gökalp bundan sekiz sene evvel 24 Teşrinlevvelde ölmüştü * Gençler fikir ve ilim hayalımızda, seciye büyüklüğünde hürmetle anacağınız ululardan biri Ziya Gökalptır onu unutma || 24 Teşrinievvel 1924 Türk dünyası için bir kara gündü, Çünkü bugün Ziya Gökalp öl. müştür. Ziya Gökalp bir Türk büyüğü idi ve Türk gencinin ebe- di timsali idi, Çünkü gençlik yaş değil mefküre demektir. Zi- ya Gökalp imansızlar arasında en mefküreli idi ve bu mefkü- renin ateşile o, insanlık tarihine ebedi genç olarak göçtü. “a. . Ziya Gökalp, 1876 senesinde Diyanbekirde doğdu. Doğduğu zaman kendisine (Mehmet Ziya) adını koydular, Diyarıbekirde iptidai ve as- keri rüştiye tahsilini gördü. Son- ra Diyarbekir idadisinde okudu, Ziyâ idadi tahsilinde hocala- rının nazarı dikkatini celbetmişti, Yaşasıı millet Ziya Diyarbekir idacizimde” iken bir gün Vali mektebi'ziya- ret etti, O zaman Diyarbekir! Valisi Sırrı Paşa idi. Vali mek-. tebi ziyaretten sonra talebej meydanlıkta toplandı ve talebeye * bir nutuk söylendi, sonra alel- usul üç defa Padişahım çok ya- şa diye bağrılacaktı. Fakat bu esnada talebe safları r arasında bir hadise oldu. Ziya şöyle bağırdı: “ — Yaşasın millet! Bu Ziya Gökalpın daha 14 yaşında iken millet aşkını nasıl duyduğunu gösteren bir misal- dir. Onun ilk sesi yaşasın millet diye çıktı, Milletini yaşatmak için çalıştı, milletini yaşatmak için yaşadı, milletini yaşatmak için öldü. Ziyanın gençlik yâzılarm- dan biri: Ziya idadi tahsiline devam ederken Pariste çalışan Türkle- rin hürriyet hakkındaki neşriyat- larını takip ediyor. Namık Ke- mal, Mitat Efendiyi, Naciyi de okuyordu... Ziyanın istibdada, Abdülhamit idaresine karşı bü- yük bir kini vardı. Bu kini genç Ziya bir O manzumesinin şu masralarile anlalır; Tarlada tezgâhta çalışan biziz Bu devlet, bu millet, bu vatan biziz Ey Sultan, sen çekil hükümdar biziz rs. kökremiş arslana Zincir takılmaz Vatanın mahvına kayıtsız bakılmaz Bü saray yıkılır, bir mülk yalılmaz. Ziya Gökalpın saltanat ve pa- dişah hakkındaki bu düşüncesi onun içinde yaşayan gençlik aş kı, gençlik heyecanını göstermi- ye kâfidir. Ziya Gökalp Filesof Ziya Gökalp Diyarbekir ida- disini bitirdikten sonra Istanbula geldi. Baytar mektebine kaydo- lundu, Fakat ateşli genç istip- dat, mutlakıyet aleyhine açıkça bir mücadeleye girmişti. Genç idealist divanı harba verildi, do- kuz ay Taşkışlada zindanda kal- dı. Sonra memleketi olan Diya- rıbekire gönderildi. Ziya Gökalp Diyarıbekire dön- dükten sonra ateşli ruhuna şifa olarak evvelden de pek merak sardığı felsefeyi buldu. Felsefe ile meşgul oldu. Şark ve garp ilimlerine dair birçok eserler okudu. Ziya Gökalp son asırlar Türkü içinde biricik felsefe sis- Nd r | smi kuran, yardımcı ilim şahsi- yeti olan insandır. Ziya Gökalp ihtilâler: Ziya Gökalp felsefe ile, ilimle uğraşmakla beraber kendisini millet hayatile meşgul olmaktan uzaklaştırmış değildi. Ziya Gök- alp ilmi ve felsefeyi Türkün kur- tuluşu için bir vasıta “telâkki ederdi. Onun tuttuğu yol mille- tin emin vasıtalarla yükselmesi- Bİ temin etmekti. Onun için icap ettiği zaman ibtilâl saflarına girmeği ihmal etmiyordu. Ziya Gökalp siyasi Ziya Aökalp meşrutiyetin ilâ- nından sonra Diyarıbekirde ma- arif müfettişliği vazifesini görü- yor sonra Selâniğe ittihat ve te- | rakki murahhası olarak gidiyor ve umumi merkez âzalığına in- tihap olunuyor. Ziya Gökalp ar- tık devletin siyasetile meşguldür, Fakat Ziya Gökalp fikir, felsefe, edebiyat cereyanlarile pek sıkı alâkadardır. Yeni lisan, sade Türkçenin en ileri gelen müdafaacısı o idi, Daha sonra Istanbula geldi, Istanbulda hem umumi merkez- lerde azalık ediyor, Hem de neşriyat yapıyordu. Darülfünunda da müderrisi seçilmişti, Ziya Gökalp bu devirde Türk milleti için unutulması mümkün olmıyan. fikirlerini söyledi. içtimaiyat | ' ( Genç Gözile | l | (Bizi affet Ziya Gökalp) Senelerce evvel bir sabah ka- ra bir haber esiri bir baraketle bütün Türkiyeyi sarstı. Büyük mürşit, büyük filozof Ziya Gök Alp ölmüştü. Matemli, sıkıntılı yağmurlu bir havada bütün bir gençlik bütün bir: Türk varlığı tabutunu kalp- leri üstünde taşıdılar, Türklüğü doğuran büyük mefküreci alev idealinin umuzları üstünde yük- | seldi. Ve yine nurlu ve mutlu | oğulları tarafından toprağa gö- müldü, O ğün ben henüz bir orta mektep talebesi idim, Ziya Gök Albin çok büyük bir pey- gamber olduğunu imanla biliyor- dum. Yalnız peygamberin kita- bını benüz tanımiyordum. Yalnız bazı surelerini ezberlemiştim. Şimdi bugünkü gibi taze du- ran hafızamı yokladım. “İçli bir gün... Yağmur çise- Mi Matemli büyüE bie kafile var.. Gözler nemli ve bulanık.. Ni t bir türbe kapısından gi a hıçkıra tağinin ne hitabeler.,, Hafızamı çekiçliyen cümlelerin bazılarını kaydediyorum. Büyük mubarrirlerden biri; “Ziyal. Hayır sen ölmedin. Sen Türkün kalbinde ebediyen en ışıklı meş'aleler gibi yanacak sın ve yaşatacaksın...,, Büyük gazetecilerden biri ; “Bize nur bize hayat bize ben- lik verdin... Tarih sana altın sayfalar edebiyat destanlar ya- zacak.,, Bir müderris bir muallim bir talebe mezarında bağırâ bağıra ağlıya ağlıya vefa yeminleri e- diyorlardı. piri Geçen” gün büyük filozofun ölümünün on beşinci yıl dönü- müydü. Sabahleyin uykudan w- yandığım zaman “her taraf bxua (ziya bugün sönmüştü) diye sanki haykırıyordu. Sabah gazetelerini açtım hayret... Bir şoförün hatı raları için sütunlar ayıran gaze- tede hiç bir satır bile yoktu. Diğerlerine baktım. Sanki hepsi müttefiktiler, Nihayet kendi ken- dime düşündüm. — Acaba ben mi yanıldım... Evet artık hafızamdan şüphele- niyorum, Çünkü ağlıya ağlıya edilen yeminleri düşünüyordum. Göthe için baftalarca yazı yaz- mışlardı. Güzellik kıraliçeliği için gaze- te tahsis etmişlerdi. ” Tekrar yeminleri hatırladım kızardım. Darülfünun bu yıl dönümü daba derin bir sükütla karşıladı. Kim bilir belki de tesirleri çok fazla idi. Ben Darülfünun kapısında büyük mirşidin heykelini görme- mekten mütevellit bir zap du- yardım. Meger haksızmışım. Tekrar o matemli günü öldü- ğü günü düşündüm yeminleri hatırladım. Kızardım. bd # » Biz çiçekleri şampiyon bir spor kulübüne taktim dili Ne zarar : Tabiat bizim kadar nankör değil. Büyük peygamberin me- zarma her mevsim ayrı ayrı çi- çek ayrı ayrı çimen hediye edi- yor ya... Rüknettin Fethi Ankara, 27 ( Hususi ) — Sa- at 3,45 geçiyor. ilk'hareket dü- düğü, Beş dakika sonra borazan | mebni çıkartıldığından bir ve trampet seslerile kesif bir ka- labalık arasında tren yavaş ya- vaş gardan ilerledi. Bütün banilyo hattının iki ta- rafı insanlarla dolu. Selâm veri- yorlar selâm alıyoruz. Zaten bulutlu olan hava hafif bir yağmurla bir an evvel gece- yi getiriyor ve bizi haranlıklarda trenin sarsıntısı içinde neşemizle baş başa bırakıyor. Tren ancak su alacağı istas- yonlarda duruyor. Bütün süratile ilerliyor. Her sene olduğu gibi bu sene de izcilerden azami kâr etmiye çalışan rinin gürültüsü arasında tren su alıp hareket ediyor. Şimdi treü' olanca hizile Bileciğe doğru gi- diyor, Herkes en ufak birşeyden neşeleniyor, herkes herkesle ar- kadaş yabancılığın ve resmiyetin kaideleri aramızdan uzak, Kabataşlı Kadıköy kumpartı- manında, Galatasaraylı Edirne kumpartımanında herkes, herkes biribirine karışmış ve yolun ta- dını azami surette çıkarmıya ça- lışıyor. Zannedersem bu süratle gece 3,5 da Eskişehirde yarın öğleyin de Ankaradayız. Gece 11,5 Karaköydeyiz. Ka- Cümhuriyet Gençler Mahtelin&? Cuma günü Cümburiyet genç- ler mahfeli, beşinci senenin ikin- ci müsameresini (Üçyüzler, çorap söküğü) ismindeki vodvili oyna- makla verdi. Eser umumiyet iti- barile tam bir ahenk ve sürekli bir neş'e ile oynandı. Rol alan amatörler, diyebiliriz ki bütün kudretlerini sarfederek eserin çok iyi bir şekilde çıkma- sına gayret ettiler, Bilhassa Nec- lâ rolünde Reşit B. fevkalâdeydi, Cemil rolünde Ali Zühtü B, şim- diye kadar oynadığı komediler'n fevkinde bir muvaffakiyet gös- terdi. Sonra, bilhassa Mücteba beyi zikretmek icabeder; Müc- teba B. vodvil ve komedilerde, İ #acialardan daha fazla muvaffak oluyor. Bilhassa bu (Çorap sö- “küğü) vodvilindeki' rolü diğer rollerde pek muvaffaktı. Diğer rollerde Vahdi ve Güzin H.lar iyiydi. Nurullah Kâzım ve Mu- zaffer Beyler kendilerine düşen vazifeyi yaçtılar. (Üçüzler * Ço- İzcilerimiz Ankara yolunda iken Cümhuriyet bayramına iştirak için gide" izcilerin tiren seyahati pek neşeli Bursa izeilerinin başlarına gelenle” Sapanca köylüle- | ! ! isbat ettiler. ki ki ğ geçi" tarın Bursa izcileri için ran iki vâgonu onların te! dakika sonra zavallı Bursalı *. kadaşlarımız otobüslerile ”* resi si si Bursa Erkek lises” .i ye bağırarak geldilerse de 7 geciktiğimizden binemedilef gene otobüslerine dünde Saat 3te Eskişehir istas” na girdik fakat çok durma” gene kalktık. Herkes er Şimdi artık boş ve kuru kilometrelerce önümüzde uza” yor.” Mütemadiyen yol alı! gi Daima yeknasak denecek manzâra şimdi bir su kenari” ç geçiyoruz. Biraz “ağaçlık, pir” insan, birkaç sapan adeta i€ ze ferahlık veriyor. Nihâyet Ahi Mesut, © ö Gazi istâsyonundan - ? y 10 kala günlük güneşlik bir ” va ile Ankâra- garına indik: Seyahatimiz umumiyet itiba” çok eğlenceli ve rahat ge Her mektep âbidenin ö mutad resmi selâmı ifa eli sonra yerlerine * yerleştirildil€ Yarın saat dokuzda Erkek sesinde toplandıktan sonra nişebire gidecek ve talim cağız, Cumartesi günü saat resmi geçit, Kadıköy Erkek lisesi son Bedi Selâmi n / rap söküğü) çok eski bir olmakla beraber bu Cama, yeni bir tarzda sahneye ki 7 ve hiç şüphe yok ki bunu ri teaddit dafalar görenler bile”. canları sıkılmadan baştan P” yete kadar seyrettiler. > vi Kendi köşelerine, m de bir surette ve hiç bir Yy, bimaye beklemeden çalışa” gençler, kendilerinin, Istanb' amatör san'atkârları içinde be eyileri olduğunu kir dafâ Eserin sahneye konmas' 5 elektrik tetibatı çok mükeni di. Sahnenin iç tarafını sonr burasının Darülbedayiden 2 ye en mükemmel sahne terti eti malik bir sahne olduğunda. iyi fak ettiler. Perde aralar mahfelin musiki abes le heyeti mutena parçalar eçiri” ve haşıruna güzel vakıt erik tiler. Gençleri candan dir. ederken esilerinin devami” leriz, Melih Nazmi ' i

Bu sayıdan diğer sayfalar: