29 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

29 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ievvel 1932 Sfenks K | Maurice de Cobra Tabii sevgilimin aşkını bu me- sele ile kirletmek istemedim ve ona kocasınm dilediği gibi bor- cumu ödemek için kolayını bul- dum, dedim.. Son buluşmaları- muz hem feci, hem de ateşi Hareketimin yaklaşması öpüşme- €rimize şimdiden ayrılışın acı ta- din; veriyordu .. Son buluşma- mız baş başa geçen saatlerin en güzeli ve en cıklısı oldu. Ertesi gün P. And O. vapuruna bindim.. Nowshera umumi karagâhına Muvaşalât edince, sizinkiler çölde bizimkilerin dağlarda dolaşması vaktile sizin hicin süvar kıt'ala- Yinızt çok andıran hudut Sconts kıtaatına geçmek için, baş komi- serin emrine verilmemi istedim... İ Alacağım bir misli maaş borcu- mu biraz daha çabuk. ödememe x amma Efgan hudu dunda 500 yerli askerile yalnız başıma yaşamak mecburiyetinde kalacağım... müsait olac. İşte, sevgili dostum, iznimin plânçosu: Kadınların en cazibe- Ona Hin- distana yalnız on parasız değil, üstelik borçlu döndüm.. o Sizden beklediğim ufak zahmeti isteme- den evvel anlatmam lâzım gelen işte bu! Madam Dönogalese üste mektup yazdım.. Hiç bir ce- vap almadım.. Bu süküt beni fena halde üzü- yor, bin türlü ihtimaller içinde bo- calıyorum... Madam Dönogale - sin ne olduğunu tesadüfen bili- yor musunuz?. Sizden burnu soru- Yöklm Biliniyorsunüz; belki #üğ- terek tanıdıklardan malümat ala- bilirsiniz.. Hasta mı?, Başka bir yere mi gitti?. Bu sükütun sebebini öğren mek hususunda bana yardım Hapı eriğkekçir devdidi. üç sene hasret kalacağım, üst e debilirseniz size pek minnettat | kalacağım.. Cevabmızı sabırsızlıkla yorum, azizim Seylingac... uzun mektubu aldığınız tesadüfen asiler üzerine yi şe çıkmış bulunursanız, bütün te- sellisi hâki ceketinin cebinde sev- gilsinin resminden ibaret olarak ulu dağların acı tenhalığını sizin gibi tadan İngiliz arkadaşmızı ha- tırlarsınız.. Samimiyetle: Edvard Roberts siz Roberts, siyah masa üstündeki lâmbanın iyice aydınlatamadığı loş duvarlı odasında dolaşıyor .« On beş günde bir postayı geti- reri erzak kolunun vürudunu ne sabırsızlıkla beklemişti. . Torba- dan çıkan bir kaç mektuba bak- tı: Resmi zarflar, (Hindistanın dört. köççiindenki arkadaşlardan iki üç kart postal; Londralı bir as- keri terzinin kataloğu, hepsi o kadar... Üç aydır beklediği mektup da- ha gelmiyas, Alba hâlâ cevap ver miyordu.. Seylignaçtan cevap al- mıştı amma o da Madam Döne- galesin ne olduğunu bilmiyordu. Bunun üzerine ümitsiz odasma çekilmiş ve şimdi, dudakları bü- kük, alnı buruşmuş, enine böyu- na dolaşıyordu. Fena öfkeleniyordu.. Kaderin aksiliği mutat soğuk kanlılığını Zuyordu.. Birdenbire duvarın ünde, devrilerek bir manga Varmış gibi, durdu ve» sinirlerini 'nın Son Romanı: oldu. ; | 8 yatıştırmak için, duvara bir kaç yumruk alti.. Sonra yatağının ke- narına düşer gibi, oturdu ve ö- nüne baka kaldı.. Odası! Hatıralaril yaşamak için seçtiği bu dan şuanda nefret e. başbaşa zindan- ediyor .... Hemen oradan kaçmak ve ka | gündür onu bu kadar üzücü bir müphemiyet içinde bırakan kadını tekrar görmek için bir mucize ile Londraya götürülmüş bulun- mak istiyor.. Ne mektuplarma, ne | telgraflarma niçin cevap İ yor?, Vedalaşmanın paylaştıkları a- cısmdan sonra bu inatçı süküt ne | ifade ediyor?. vermi- Onun coşkun hitaplarına nasıl | Jâkayıt kalabilir?. Bir k | tal, samimi bir kaç kelim İ bir haber göndermeye etmemesi mümkün mü?. | o Doğduğu Antil adalarına, ta Amerikaya, kocasının memle- | ketine gitmişse bile, ona yazacak vakit bulabilirdi.. Bö i1 İ ondan umulur şey de; Başına YA or le bir » bir felâlet gölmiş ölmâki hasta, ya hastahanede y En çılgınca ihtimal mulmadık faraziyel | çiyor.. Elinden hiç bir | mesi de ayrı bir işken Medeni âlemden uzak, asiler arasmda kalmış, karakol nöbetçisi, bu meçhullerin acısına | katlanmaktan baska ne lir?.. İ Şimdi bezgin, İ mütevekkil, dirseğ zü svuçları İç İk Kımıldamıyordu. Orada masa üstünde, abajorun sarımtırak huzmesi altındaki i ileri yapabi- #men hemen gümüş çerçi veli resme, hayal görür gibi ba- kıyor.. Alba orada idi; akşam esvabı ile, saçları pırlantalar içinde ta İ mur bir kap dekoltesinin cazihe- sini arttırıyor; gülümsiyor.; Mah- mur bakışı objektifin yakaladığı bir okşayış... Ufacık eli kürkün bir ucunu sıkıyor ve solda duda- ğının üstündeki ben aşk ilâhesi- nin neslinden olduğuna işaret gi- bi... Roberts yavaşça kalktı Masa- nm önüne oturdu.. Sağ mi alıp ona daha yak: tı.. Onu sorguya çekm du.. Dudakları © kr sma rağmen ona 80 an bak- istiyor- “Niçin ban cevap sun?, Acılarıma neye liyorsun ?.. Beni menfi üstü bırakmak için sana tım?.,, Gözleri uzaktaki kadının göz: lerinden artık ayrılamıyordu .... | Bu acıdan anlamıyan yüzü busö- lerle kaplariak; kaç 4 &re okşadı- ğı güzel omuzları, memeleri meydana samur manltoyu açmak Bu resim onun kem neş'esi, de acısıydı.. Bazı günler, onu sa- İ bahtan akşama kad y sonra odasına çekilm lince, definesini g yerden çıkaran bir hasiş gibi onu çantasından alıyordu. Masanm üstüne koyuyor ve sessiz perestişe | yordu.. Dünkü aşkın muk heykeli merküz mihrap ön yalnız başına ayin yapıyordu ... hem ülü olduğu (Debvanı var) | laşılaıştır. is is bep yoksa hâslalık mı ?| | yumruğun ö ıda Çocuk Biryumrukla Li I .. Oi d u ! yumruk mu, Viyanada bazı dektorları ihtilâfa düşürdü Viyanada birkaç gün evvel on bir yaşında bir çocuk, kim olduğu anlaşılamiyan bir adam İ tarafından karnına indirilen bir yumıuğun tesirile ölmüştür. ndeki bu ço- cuk, bir tramvay istasyonunda beklerken, yakasında üç tane oku gösteren rozetli iri yarı bir adama rast gelmiş, bu adama dikkatle bakmıs. O, ço- cuğun baktığına her nedense kızmış, “ne bakıyorsun, be?,, Jozef grün annesini diye yumruğu indirmiş, Şimdi . bir taraftan . meçhul adam aranmakta, diğer taraftan- | da bu ölüm <badisesinin bâzı doktorlar. arasında. münakaşası yapılmaktadır. Bazı doktorlar, çocuğun karnında evvelce bir iltihap: bulunduğu, : bu sebeple bir yumrukla öldüğü kanaatin. dedirler. Halbuki bazı doktorlar, doğrudan doğruya üme sebep olduğu kanaatini ileri sürüyorlar. buna karşı Karnında evvelce hiçbir ra- hatsızlık mevcut olmıyan bir in- san, bir yumrukta ölür mü? İşte bu ölüm hadisesi karşısında dok- | torları ihtilâfa düşüren cihet! Sadece» yınnruğun ölüme 'se- bep olduğu kanaatinde bulunan doktorlar, ** boksörlerin ringte karınlarna yumruk yedikleri ol- miyor mu? Hepside yumruk yes yinea ölüyorlarm?: Hem we müthiş yumruk! “Şiddetli “sancı duyuyorlar, ama: hemen “yıkılıp can vermiyorlar. ölenler varsa, bunlar da muha'tkak'evvelce ka- naolarnda bir iltihap husule gek miş olanlardır!,,-Diyenlere karşı “bu, yumtuğun -indiriliş-şekline | İ ve indirildiği kısma bağlı birşey. Sonra koksörlerin mukavemeti de elbette fazla olur. Hele yum- ruğu: atan koca adam ve yiyen, küçük bir çocuk olduğuna re, artık ölüm karın bir sebebi olarak evvelce mevcut iltihap aramak, lüzumsuz ve manasız- dırl,, diyorle ya u : Fakir bir Ermeni- nin elindeki incil 332 Mayısı 15 ne doğru Pa: tiste Sen Mişel bölvarında bir lokantaya hal ve tavrından fakir anlaşılın birisi girmiş, 1 bir sürette karnını 7 Sonra para yerine nelen elinde sarılmış bir pâ- keti lokanta sahibine bırakmış ve bilâhâre gelip paketi alaca- ğınt ve borcunu ödeyeceğini söy- lüyerek çikip gitmiş, Aradan aylar geçiyor lokah- inin avdet etme paketi açıyor. İçinde ph kıymeltar bir incil Hükümeti Haberdar &- lan tetkikat netice“ sinde' lokantaya gelen adamın Ecityan'#lerant isminde bir Er- meni olduğu ve incilin bir Rum isesinden çalındığı an w ortodoks Yeni Bir Deniz Jjderi eemreeammesensenerrresemeresar seren baliğ olmaktadır. bir kösiba demektir. İ ta memuru aelyhinde bir döymek mettir.. İstanbul ikinci ceza mahkeme- sinde muhakeme görülürken, da- vacı, şöyle diyor: — Bu memur efendi, durup dururken, beni zorla karakola gö- türdü.. Hırpaladı; dayak attı! — Nerede durüyordun?. “- Galatasaray mektebinin ö- nündeki kaldırımda! bepsiz niçin karakola götürsün? — Ne bileyim?. Biz bir şey yapmadık .. — Orada durürken ne yapı- yordun?. — Hiç bir şey! için durulur. Ya bir yordun, yahut birisini dun, değil mi?. şeye bakı bekliyor- — Hâyır.. İşte öyle dum!... İzzet Efendi, ayağa kalktı: — Efendim, dedi, bu ve arka- daşları pejmürde kıyafetlerile o- raya yan gelmişler, devamlı su- rette kaldırımı işgal ediyorlardı Halbuki, orası Beyoğlunun en lek bir yeri.. Gelen, geçen hatsiz hesapsız.. Yolcular geçmekte güç- lük çekiyorlar.. Tabii bu işi vazi- fem itibarile yoluna koymak lâ- zımdı.. — Ve öyle mi?. — Hayır, doğrudan doğruya değil. Evvelâ lisanı münasiple ihtar ettim.. Aldırış etmedikleri duruyor- karakola (götürdünüz tarımı tekrarladım.. Gürültü, pa- vete mecbur oldum.. mi?. lak asmayıp gürültü, den.. Bunu! | Davacı, şöyle cevap verdi : patırdı &- İzzet Efendi isminde bir zabı- davası, davacı lâğım işçisi Meh- — Peki, memur efendi seni sc- | — Bir yerde her halde bir şey | — Hayır, asıl bu idi ihtara ku- 4000 kişi taşıyan yeni Motörlerinin kuvveti 180 bin beygir liktir. Hacmi 75 bin tonilatodur Yeni döniz ejderi : Normandi : Normandi ismindeki bu vapur evvelki gün Fransızlarm Sehba“ zer tersanesi tezgâhlarında suya indirilmiştir. Yukarıya koydüğümüz geminin boyu 313 metre genişliği 35 metre san santım ve hacmi 75 bin tonluktur. Makinesi 180 bin Nİ kuvvetinde dört motörle mütebarriktir. Haverden Nevyorka 7 a yolcuyu götürebilecektir. Yalnız gemi mürettebatı 1400 Bu suretle gemide 4000 kişi seyahat edecektirki aşağı yul e e ee eksisi Galafasaray kaldırımı / kr sea Iş arayanlâğımcılar, nerede toplanırlarmış i Birlâğım işçisi tarafından dava edilen zabıta mem İ “ Bunlar, Galatasaray mektebinin önündeki kaldirmmda iş bulurlar ! ,, diyor R - İ — Hayır, iş böyle olmadı “Hadi, yürü!, diye zorla dü beni.. Öy öyle anlattı: — Memur efendi, sade ona des dılar söyledi.. e Güya biz ora üstümüz, başımız hırpani i kaldırımı kaplıyormuşuz falan Halbuki, Galatasaray mekt önündeki kaldırım, öyle da kaldırım değildir.. Geniştir, kişi sığar.. Hem biz şöyle bü narda duruyorduk!., N — Peki, memur efendi vacıyı dövdü mü?. — Aldı, zorla merkeze dü.. Biz de peşi sıra gittik.. X den bunun feryadını işittim. H | halde birisi dövüyordu.. bu mesnür efendi mi, yoksa kası mı?. Bilmem.. Ben, kul İ la işittim. Gözümle görmedim!. lazet Efendiye ne diyeceği İ ruldu.. O, bu iddianın doğru madığını ileri sürdü: — Bunlar, dedi, hep arkad Hepsi de lâğ ribirlerini ha sıyorlar.. Onda; ler.. Hem şur ki bunlar orada gün toplanm te kaldırı orada ke — Ne mür 085 birliği eği la ilâve edeyim, sında ve ta gibi bilâkis karşı da geldiler.. İh- | tırdı çıkarıyorlardı.. Merkeze da- | — Orada duranların hepsini | bu ifadeye raz yollu bir sey demediler» | bakerne, bir şahidin daha çağrı, ması için, gelecek ayın Gia güncü gününe li pa

Bu sayıdan diğer sayfalar: