4 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

4 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Maurice de yle reisi, “raftan bir kaç teli, ç vrlikte göründü. Robertsi NE büz reisin iptidai evi önü- e düler ve (şüphesiz Ko- laç gizli fabrika ma- sl, W kaçak tüfeklerle mü- amları takım adamlara yak» 1 İşaret ettiler, anıt 2 Yep an Bu kal un burunlu, #e kartal ba- tar, yok, sandı. Ona “Paraşi- “ilâh, üzerinde geceleyin ve Tastlamak kimsenin işine t Kabile reisi vak'ayı an- Yin köy vi bakışlı adam gecele- “hi, , “ Sirip köylülerden biri- ka am bağlamış, ağzını tı- İl Ka sarmaş. gil una dokunulan hş alm, beriki arkasından bir Bit, silâh, atmışsada tufturama- da macerası ihtilâfa se- i Robertse takdim koca, On Yruna dokunulan kocanm ar tı koşup köye hücum et- İM mekan tedbirli reisi : gidip yüzbaşıyı hâkem- şim yüzbaşıy 2 Ms kadın kaçıranla inek SM huzuruna çıkarttı. Hâ- N Vereceği hükmü itiraz et- Su kabul edeceklerine kur'ana tılar. Köy ahalisi birer iki- Maşj klaşmış, açık hava mahke- berdi, | kaşe —. 8 birinci suçluyu; kartal Adamı sorguya çekti: ardın? Madam niçin kaçır ei, NI. 7 RE Rar Büy, * Dengi olmıyan ihtiyar ko: ig bedbahttı, Ül; Peki amma sen de genç de- kiş < k Amma gönlüm taze.. Mya özde dinç bir kömes horo- r diye civarın ihtiyar koca- Np h an mıdır sanıyorsun?. Allahın inayetile (gücüm ©r geceüç yüz tanesini <p) ederdim, Bu koca senin yaptığına kar- Değini almakta haklıdır... kısas, Kadın başka, inek başka.. Senin karın yoktu ki kaçır- da senin en kıymetli ma- i aldı. Demek silâha dav- 15 bütün tazelerini kaçır- k " | sensin. (İhtiyara döne We ne istiyorsun?. a ufak tefek, ihtiyar iyii andıran koca tereddü- » sıra ile kabile reisine, , xy ta ve hâkeme baktı: Tiz ba efendi, karımı ge-| eği m, tazminat olarak da | — yacağım. Ky Mk değil, Karıma mu- ti leği meri i Mağa geri vereceksin, ada- N İN ineği geri veremem, ta la beraber bulundur- ağam mahsulünü ni - dö Yduda hediye edeyim?. Nd ; © kartal bakışlı adama >R, SN ui İM Ik mişim? Kad recek mişim? Kadın b, ak nden gebe kalmıştır. ROM herife doğacak çocu- d berna Ye hediye edeyim?. ka kay ümsiyerek tahsil « iz lag. kulağına bir iki ke me dersin?. * yerli siyasi memur Cobra'nın komşu kabile reisile | almak için, hasmınm ine- | “trafına çepe çevre dizilmiş- | haksızsın, çünkü haka- | ye başı efendi, ben karısı- | İlki senenin farkları Son Romanı: 13 İ | fikrini muvafık bulunca ayağa kalktı, hükmünü verdi — Elhamdülillâh, Muhammet Resulüllah !.. Hükmettim ki.. Sen, kadın hırsızı ve sen ineği alan, | yirmi dört saat zarfında kadınla | ineği biribirinize geri vereceksi- | niz.. Dokuz ay sonra, isterseniz, buzağile çocuğu değiştirirsiniz 1. İ Kabile reisile eşraf, Robertsi a- | dilâne kararından dolayı tebrik e | derken köylüler, karara razı, baş eğiyorlardı. ».. Akşamın altısında Roberts is- tihkâma dönmüştü. Yemek odası- nın eşiğinde mülâzim Nicholsona rastladı. Genç zabit çayını içmiş, dışa- rı çıkıyordu. Davanın garabeti hoşuna giden Roberts emirberi çayımı getirirken, meseleyi mua- vinine anlattı ve sonunda dedi ki: — Tuhaf dava, değil mi, Ni- cholson?. Memnun edemiyor di- ye herifin elinden karısını almak! — Bu Avrupada da sık sık o- luyor, yüzbaşım. Hem Avrupada- kiler maalesef inekle buzağı ile halledilemez de... Mülâzimin sesindeki ciddiyet Robertsin dikkatini celbetti. sr- garasını tablaya bıraktı, alaycı bir tavırla sordu: — Süveyş kanalının öte tara - fında böyle bir davada hakemlik ettiniz miydi?. — Hayır amma... Bir kadının mukadderatı mevzuu bahsolan hadiseye gülmemeli demek iste - elim yaaa çıktı. Şaşıran Roberts kapanan kapıya baka kaldı. Sonra güldü, kendi kendi - sine söylendi: “Bu delikanlı geç- İ kin bir Donjuan gibi konuşuyor, amma bahsederim ki aşkın ne ol- duğundan daha haberi bile yok- tur!.,, LYA Sağnak vadiyi allak bullak edi- yor. Toz bulutları biribirini kuva- lıyor, tuğla rengi toprağı süpür- | dükten sonra lâkayıt kayalara hücum ediyorlar.. Zırhlı kulele- rinde, örtülerine bürünmüş iki nöbetçi (o fırtınanm şiddetinden mümkün olduğu kadar korunu- yorlar.. İstihkâmın avlusunda ka- i turlar kişniyor, rüzgâra sırtlarını dönmüş, başlarını öne eğiyorlar.. AE LE SE A YA 0 A MADA ARM Yumurta piyasası | Ispanya hükümetinin Türkiye ye döviz vermesi yüzünden son haftalar zarfında Ispanyaya olan ihracatımız tamamen durmuştu, Bu ibracatın en mühim mad- desini yumurta teşkil ettiği için yumurta piyasası da birdenbire düşmüştü. Hükümetimizin teşebbüsü üze- ne İspanya hükümeti ile bir an- laşma olacağı haberi piyasada duyulunca dün yumurta piyasası birdenbire cânlanmıştır. Aynı zamanda Fransa ve Ital- ya ile Yunanistandanda son günlerde fazla miktarda yumurta sipariş edildiğinden yumurta pi- yasasında canlı hareketler vardır. Yumurta tacirleri bu vaziyet- lerden memnun görünmektedir- ler. (Devamı var) | | birdenbire düştü! | ithalât ve ihracatımız Bu senenin on aylık hesabı: ihracat lehine 4,344,354 liralık bir fark var Gümrükler Istatistik Müdüriye- | ti Teşrinievvel ayının son onbeş günü içindeki başlıca ithalât ve ihracatın tesbit etmiştir. Hazır- lanan * bir. istatistiğe göre on beş günde ithalâlımızın 2.521.145 | liralık bir kiymet göstermes- ne mukabil ihracatımız bunun 4 286.075 lira fazlasile 6.807,215 Teşrinievvel ayı içindeki ithalâ- tımız 5323.540 ve ihracatımız 10.948.079 arzetmektedir Dokuz buçuk aylık rakamlar bu son rakamlara ilâve edilince bu senenin ön aylik ithalâtı- nın 70.170.219. ihracatının da 74.514.572 liraya baliğ olduğu görülür ki ithalât ile ihracat arasındaki fark ibracat lebine olarak 4344354 Jiradan ibaret bulunmaktadır. 1931 senesinin 10 ayında ise ithalâtımız 14.848.473 lira fazla- sile 111.529.248 lira olmuştur. Teşrinievvelin son on beş günü | içindeki başlıca ithalât ve ihra- İ catımız aşağıda gösterilmiştir: Ithalât Eşya cinsi Yün ipliklikleri Yün mensucat Sargılık kâğıt Matbaa kâğıdı 29.592 Pamuk iplikleri 91833 Ksarsız pamuk mensucat 117.229 Sair pamuk mensucat 416.085 Boş çuval 23.974 Her nevi demir 22993 Demir saç lâvba 36.379 Gizlvanizli demir 33.127 emir veya çelik vuru “47.031 Makineler 87.033 Ağır maden yağları 39,585 Sair eşya 1.424.700 275.288 Lira 54.847 24.474 Ibracat Koyun ve keçi Yumurta Barsak Deriler Yün Tiftik Halı Çavdar, darı Mısır Arpa Kepek Kuru üzüm Kuru incir Fındık Yaprak tütün Palamut » — hülüsası Afyon Kereste Pamuk Maden kömürü 317.502 Sair eşya 367.357 e la Italya elçisi Italyanın Arnavutluk orta gi- çiliğine tayin olunan Ankara İtalya elçiliği maslahatgüzarı M, Kok dün sabah kalkan Stella Ditalya vapurile memleketine hareket etmiş, vapurda Jtalya konsolosu M. Saleno Mele ve sefaret erkânı tarafından teşyi 60682 53,158 182851 49.436 17.907 18.091 61.651 22.124 1.325.391 1.559.037 216.245 1.576.618 57.672 35.235 98901 138.569 98.510 matnamesini aldıktan sonra Ar- navutluğa gidecektir. M. Armando Kok ikinci defa olarak memleketimizden ayrıl ataşesi olarak şebrimizde bulun- muştu. M. Kok Sovyet iukılâbı sıralarında Rusyada ve daha son- ra Boenos Ayreste bulunduktan sonra tekrar memleketimize gel- mişti. M. Kok burada bulundnğu uzun zaman zarfında kendisini herkese sevdirmiş bir diplomat- ti. Memleketimizden ayrılması kendisini tanıyanlar tarafindan teessürle karşılanmıştır, | hayet ekmeğin okkası (5) liraya baliğ olmuştur. Bu suretle | liralık bir kıymet | İ refah içinde ömür sürer, giderdi. 65.708 gel emine üzerine yeryer 130807 dizili otururlardı. | irdi İndeki ediliniştir. M. Kok Romada iti. | kanaat getirdikten sonra elindeki maktadır. Filvaki 1913 te elçilik | Elli sene içinde üç perdelik tarih rma ar İREN (Baş tarafı I inci sayıfamızda) Burada sığır etinin okkası (20), koyunun en âlâsı (30—40) | para, yumurtanın tanesi (İ) para idi.. Yoğurdun ve sütün en halisi bulunurdu. Yalnız bahar zamanı köylüler kendilerine fazla gelen sütlerini mahallelerde satarlar ve (12) okkasını kırk paraya verir- lerdi. Kar gibi beyaz oğul balları- nın okkası (20—30) para idi. Ni- para İ dan fazla değildi. Sair eşyanın fi- atları da bunlara kıyas edilirse | halkın hayatındaki refahın de | cesi anlaşılabilir. Dert yoktu . Kederden eser yoktu.. Kasabada- ki halkın hepsi böyle bir umumi Benim bulunduğum mahallede bir tahtadan bina vardı. Bu bina mahallenin mektebi idi. Talebesi de iki yüz çocuk kadar vardı: Er- meni, Türk, katolik, protestan ... Bu iki yüz talebenin içindeki Türk çocukları otuzu geçmezdi .. | Bir Ermeni hocamız vardı. (Kar- bo) Varzabet (Karabet) derler- di. Bu adam fesinin yarısına ka- dar bir çelme bağlardı. Yerli do- kuma bir şalvar giyerdi. Üzerinde geyme dedkleri bir gepgen vardı. Ayağında yalın ayak bir sarı pa- buç taşırdı. Belinde gene yerli do- kumadan bir kalın kuşak sarılı i- di ki tütün kesesi, bıçak, enfiye i den | Vurdu. kutusu, çakmak taşı ve kav ayrı ayrı bu kuşağa yerleştirilmişti... divit yerleştirilmişti ki uzaktan görünürdü. Hocalık (Varzebet - Mk) alâmeti işte bu divit idi. O zamanlarda iskemle, masa gibi şeyler de yoktu. Mektebin zemini toprak idi. Toprağın üzerine yer- li bir keçe çekilmişti, Mektep”eo- Talim usulüne gelince, hocanın (15—10) tane tavla zarı gibi tahtadan yapma altı yüzlü alet- leri vardr. Bunların üzerine kalın birer kâğıt yapıştırılmış idi. Her bir yüzünde Ermeniceler ayrı, Türkçeler ayrı olarak altı harf yazılı idi. Hoca sabah erken gelir gelmez iptida çocuklara bir dua okuturdu. Ermeniler Ermeni du- ası, Türkler Türk duası okurdu ... Sonra değneğini eline alarak ken di köşesindeki bir mindere otu - rur, sıra ile çocukları yirmişer, o- tuzar ayağa kaldırır, ders okut- mağa başlardı. Yüzünü o arkaya çevirir, bağırırdı: — Mehmet, şuraya gel.. Derdi. | Mehmet yaklaşır: — Geldim, efendim.. — Gözünü kapa!.. loş Hoca geri döner, bakar, çocu- ğun gözünü kapamış olduğuna ei m s3 5 Türkçe zarlardan birini uzağa a- tardı: — Haydi, şu attığım zardaki | elifi bul da getir, bakayım.. Der, çocuk derhal koşar, zarı alır, ya doğru olarak elifi bulur, | yahut yanlışlıkla elif yerine beyi gösterirdi. Şayet yanılırsa yüksek sesle (aç elini) der, açtırır, kuv- vetli kuvvetli altı değnek vurur- | rimizden kan fışkırırdı. Kuşağın tam ortasında uzun bir | bamızda bütün bir | tesi Hoca — Avo (Avadis) ! : fendim.. Aypı bul da ge- r, getirir. Buda yanlış yaparsa sopa ya arkadaşının yas rlikte sızlanmrlar ... Türk ve Ermeni ta- ayni suretle muamele görürler. O zamanlarda bizlerde saati olan nadirattan idi. Yalnız kay- makam ile mahallenin beyleri ve ağaları saat taşırlardı. Bizim ho- canında bir saati vardı. Bu saat de açık duran pencere jrya asılan on iki parçalı bir tahta idi. Güneşin zıyası falan parçaya gelmiş ise falan saat o- eli zamanlarda mahal- lenin beyine bir çocuk gönderir , saati baber alırdı. Öğle vakti o- lunca: — Haydi çocukalr, çay kenarı» na hem elkemeklerinizi yer, hem de başı cemersiniz... Derdi. (cemermek — banyo). Çay kenarına gider, ekmek, pey nir, yoğurt ve saire gibi yiyecek- lerimizi yerdik, ve suya girerdik. (Ya aziz doktor, sizin söyledik- lerinizin tam aksine.. Fakat ne hastalık bilirdik, nede yüz bin tabibin icat ettiği türlü türlü has- talık. Hepimizin turp gibi yüzle- Kasa - içinde ancak bulunurdu. Onları da başı çalmalı diplomasız sene beş on hasta doktorlarımız tedavi ederlerdi.) (Mabadı yarın) $.TUMACAN kkk PE Belediye memurla- rına kömür ve odun Belediyenin kooperatifi yakın. da faaliyete geçecektir. İlk iş olarak belediye memurlarma kış- lık kömürleri verilecektir. Bu hususta büyük bir kömür tüc- carile mukavele yapılmıştır. O- dunun çekisi depoda memurlara 3İ5 kuruşa, kömürün okkası 5 kuruşa | verilecektir. Memurlar borçlarını dört taksitte ödiyecek- lerdir. Şimdiden birçok memur- lar belediye iktisat müdürlüğüne müracaat ederek kömür ve odun almak istediklerini bildirmişler» dir. Bu gibi memurların bir lis- hazırlanmaktadır. Bundan başka hariçten de belediyeye müracaat ederek kooperatifin halka ucuz odun ve kömür sat- | masını istiyenler olmuştur. Bele- | diye bu busustada tetkikat yap- maktadır. Belediyenin kömür sak- lıyacak depoları olmadığından halka kömür tevzii işi biraz müş- kül görülmektedir. Maamafi ba- | zı büyük depo sahiplerile anla- şılarak balka ucuz kömür ve odu satmaları çaresi de düşü- nülmektedir. öm elime Galeta ve fırınlar Bazı simitçiler ve francala fı- rnlarında yalnız ekm İrancala ve du. Çocuk da ağlıya ağlıya yerine | gider otururdu. Bundan sonra ayni manzara Ermeni çocuklar hakkında teker. | rür eder: yapılmasını, bu fırınların galeta cıkarmalarınn menedil- mesini istemişlerdi. Belediye da- imi encümeni yaplığı tetkikat neticesinde böyle bir memnuiye- tin konamıyacağını bildirmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: