4 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

4 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Güzrı Türk sazı kopuz Vrupaya nasıl geçti? >, *ihi İslâmiyetten evvelki de- babalar çıkarılabilen Türk KK, an bir tanesi de m dur, Ceviz, karpuz ma- cida gelen türkçe koz keli - sinden, Bu ker. başka bir sey değildir. ring *€Ye, en eski Uygur metin Asya ile Anadoluda ya - hn İr çok tarihi metinler de uç, aaburu manasmda oldtak pir Divanı Salmak manasında olarak amak), (kobzatmak), (kob bi, ag ve (Kobalmak) filleri ki a bu m 5 w tabiri, antithesis e kobuz kelimesinin deva - an başka bir şey değildir: mler, bu bozuğ kelimesini bü i, Dânasma gelen (büzürk) i- â. rıştırarak acemileştirmişler - zara, Kırım tatarlarının sadır, Zilan, Lügatitürkte, Atilânm ordusunda muhakkak kopuzcular vardı: Çünkü, MAZ ve bu isim asırlardanberi a, larla Ukranyalılar arasm - La nılmaktadır. Halk şairle- UN Tuşa tekli, Ve macarcadaki O telâffuz dir. Kobus şeklini eski Al - * edebiyatında buluruz; şu ada olduğu gibi: " Di kobus mit der luten,, hi Kobza, Kobuz ve Kobyz, Ro- Ya lehçelerindeki O söyleniş #rdır. Kobuz ve Kobza şekil istanda, Rusyada ve rut- mi Ayrıca, (Kobza) , da, (Kobzina) ise ruth- gayda İç "1 Afrika yerlileri arasında iy aze, Kabus, Gabbus ve Gan- ömli sazlara rasgeliyoruz. $u, Sünkü Kazak - Kırgız leh- eki Kobız, Kobz ve Ko « manasina gelir. #killeri ile Türkistandaki â, * kelimenin asli telâffuzun- iş © de uzaklaşmış değiller - a de söylediğimiz gibi, Yan M mızrapla ve yayla çalı- UN ileri bulunduğu gibi, a - Salınan kopuzlar da — az e Bu he beraber — vardır. e. betle ilâve edelim ki; Türk Sn, saplı ve telli sazlarını NN pla ve hemde yayla yi El'an da böyledir. Bi - ö sol heç, SAklardır. (Bu cihete tek: | u,, <İeceğiz). Yayla saz çalmak ade- en evvel onlar öğret - bi Sanay İ Türk adlamiştır ağı, eğ devrinden kalma mü Hane, ps ilere bakılırsa, ut, &Viz saraylarında ve e On “Divanı Lügatittrük,, de | vi acarlar Kobzos, Ukranya - İ Ka Köbzar diyerlardı. Koboz | | Kandaharda en meşhur çalgılar - dan biri idi. Fakat o asırlarda a- dı “Barbat,, idi. Hatta Sanani sa- raylarının sazlı şairlerine “Bar - İ brd,, denilmesinin de bu saz re | fakatile şarkı söylemelerinden ile ri geldiği sanılıyor. her (Ravzatüs - nın barbatçıları itibarile de yere faik olduğunu safa) dan naklen biraz yukarda görmüştük. İşte, kuvvetli bir ri - vayete göre, bu barbat adı yerine “Ud,, u ikame eden zat, Mehmet ibni Harzemi (Hicri 97 — 216) isimli bir Türkistanir olmuştur. Arapçada harfi tarif ile “EL | ud, şeklinde yazılan bu kelime - nin, İspanyolca Laud, italyanca Liuto, fransızca Luth, O almanca Laute, ingilizce Lute, 16 ve 17 in ci asırlar lâtincesinde Lutina ve i emsali gibi şekillere girdiğini bi - liyoruz. Çalgının kendisi de bir takım mahalli değişikliklere uğ - ramıştır. Şarkta da ayrıca bir “Lavta,, nın bulunduğunu unut » mıyalım. “ Sitar,, bir Türkün eseridir Bugünkü Hindistanın her ta - rafında, İranda, Kâşgirde, Efga - nistanda ve (Sai - tho - öl) adri- le Çinde pek çok sevilerek muh - telif o nevileri türeyen “sitar,, i - simli tanburanım mucidi de' bir Türktür. Y. Grosset, CI Huart ve i diğerlerinin Hint ve acem menba- larına bakarak söyledikleri veçhi- | le, bu Türk san'atkârı Emir Hus- rev Dehlevidir. Samih Rifat be - yefendinin de son konferansların- dan birinde söylediği veçhile 725 | te ölen Dehlili Emir Husrev, Lâ- çin kabilesi beylerinden birinin oğlu idi. Kendisini yetiştiren ho - cası ve mürşidi Nizamettin Evli - i ya “Kıyamet gününün sahibi be- | ni bu Türkün yanık O bağrındaki ateşe bağışlıyacaktır!,, diyordu; | Nizamettinin bu sözü şuara tez « kerelerinin çoğunda vardır. Keş- mirlilerin (Çarga) (dedikleri bu sazın garpta müessir olup olma - dığını tahkike imkân yoktur. Türkler ve medeni çalgi telleri Müverrih Hammere nazaran madeni çalgı tellerini | İstanbula ilk getirenler Osmanlı Türkleri İ olmuştur. (Osmanl devleti tarihi, fransızcası, cilt 17, Poste - face, i sayıfa - XLII) Gelecek makalede yaylı Asya çalgılarının Avrupaya gelişlerini ve Türklerin nakil işindeki rolü » nü anlatırız. Köse Mihal zade Mahmut Ragıp İlk hicret asırlarmda Horasa- | Sayıfa 7 SAN ATLA RES Sahnemizde bir tarih ! Büyük Behzadın 25 inci yılı için büyük merasim Sahnemizin komedi üstadı Beh- zat Bey bu sene tiyatro hayatına girişinin ” yirmi be- va şinci yılını idrak et- mektedir. * Arkadaş» * ları ara- | sında ar- tist Er- cüment Behzat Beyden ayırt edil- mek için San'aikâr BehzatB. büyük Behzat diye anılan ve cidden san'atilede büyük olan Behzat Bey memleketimizde bil- bassa Molyer ve Şekspir kome- dileri oynamakta fevkalâde kud- ret göstermiş o'an pek kıymetli bir aktörümüzdür. Behzat Beyin sabne hayatın- daki yirmi beşinci yılıma büyük merasimle tes'it edilmesi karar- laştırılmıştır. Bu merasimi hazır- lamak Üzere sahne, matbuat, hükümet mensuplarından ve ti- caret aleminde tanınmış kimse- lerden mürekkep bir komite teş- kil edilecektir. Bu heyet hem merasim programisi hazırlıyacak, hem de Behzat Beyin san'at ha: yatını taziz etmek için verilecek müsamerenin tertibatı ile ve bi- let şatışları ile meşgul olacaktır. Merasimin fevkalâde bir surette olması için çalışılacaktır. Bebzat Bey namına yapılacak ve san'at hayatımız için mübim bir hadise teşkil edecek olan bu tiyatro şenliğinde bulunmak üzere kom- şumuz Rusyanın, Balkan devlet- lerinin ve diğer icap eden mem- leketlerin tiyatro omümessilleri de davet edilecektir. Telif piyes bolluğu Darülbedayi, her sene yerli eser bulmakta güçlük çeker; üs. töste Frenk dillerinden çevril- miş piyesler Oynanır, temaşa edebiyatımızın kısırlığından şikâ- yet edilir, durulur. Tiyatro edebiyatımızın kısırlı- ğından şikâyet edenler sevinsiler, Darülbedayi bu teşrinisani ayı- na “ Telif eser ayı,, ismini vers mişl Birinci bafta Hikmet Beyin telif komedisi “ Bir ölü evi, oynandı, ikinci hafta mösabip zade Celâl Beyin telif komedisi “ pazartesi - perşembe ,, oyna- nacak. Üçüncü, dördüncü hafta- lar için de yepyeni telif piyesler var: Ekrem Reşit Beyin yazdığı, kardeşi Cemal Reşit Beyin bes- telediği “ üç saat ,, isimli ope- ret ile üstat Höseyin Rahmi Be- yin “Kadınler erkekleşince ,, isimlispiyesi. Operet, üçüncü hafta, Hüse- Tiyatro Bir ölü evi —Telif komedi, üç perde— Darülbedayi, bu hafta yeni bir telif piyesi oynıyor: “Bir ölü evi, | Bir ölü evi, Darülbedayide geçen senede telif bir piyesi | oynanmış olan Hikmet Beyin | eseridir. Muharririn maksadı sadece 8€- yirciyi güldürüp eğlendirmek de- ğildir, seyirciyi gülüp eğlendirir- ken edebiyatıda kazandırmak | istiyor. “Bir ölü evi, , fevkalâde ma- balli bir eserdir. Mubarririn kuv- vetli tetkik ve müşahede kabi- liyeti birinci plânda göze çarpı- | yor. Adetlerimiz, bü piyeste pek İ canlı olarak tesbit edilmiştir. “Bir ölü evi,, , kuvvetli bir hi- ! civdir. İnsânların birçok zâfları, dostluk mantosunu giyen hisler, parsya tamah, şehvet kardeşin kardeşe kini, daha bin bir his gülünç bir şekilde ortaya konul muştur. Eserde birde küçücük vak'a vardır” Vak'a son perdede baş- lar ve biter: İbtiras ve nefretin tekemmülü demek olan cinayet, haksız şüphenin neticesi olan cinayet, “Bir ölü evi, nde kuvvetli tipler yaratılmıştır. Bütün bun- lardan sonra eseri mutlaka bili- nen tiyatro nevilerinden birisine sokmaka Jâzim gelirse güçlük çekilecektir. Çünkü ablak ve adet komedisi fazlaca güldür- mek isteyen eski usul komedi tip komedisi hiciv eseri, bu piyeste bunların hepsinden birer parça vardır. “Bir ölü evi, , seyirciyi güldü- rüp eylendirir, fakat bu gülüş feci bir istihzadır. Bu gülüşte acı bir istihza vardır. Eserde sözden ziyade manza- raya ve hareketlere ehemmiyet verilmiştir. Seyirciye birçok man- zaralar gösterebilmek, realiteyi daima göz önünde bulundurmak için üç perde on beş tablö üze- rine tertip olunmuştur. Tiyatro- nun sinemalaşması ve mütema- diyen tabloların değişmesi iyi bir şeydir. Fakat bu, işte gözle, e RE SERARARERRESI yin Rahmi Beyin eseri de dör- düncü hafta oynanacak. Bir ay üstüste yalnız yerli pi- yes oynanması şimdiye kadar bizim sahnemizin görmediği bir şeydir. Fakat dahası var; Darül- bedayi bu sene dişini sıkarsa bir ikinci “telifi eser ayı,, da- ba yapabililirr zira elinde yerli malı dört piyes daha vardır. Cevdet Kudret Bey “ Kurtlar,, isminde üç perdelik bir piyes yazmıştır. | Nudiye ( Nizamet- tin banım “ Boyoğlu 1931, isimli beş perdelik bir piyes v cude getirmiştir. Vedat Nedim Beyin evvelki sene yazılmış ve henüz oynanamamış olan “Kö'- sözler,, isimli üç perdelik bir piyesi vardır. Birde “ bir, iki, üç, dörtl. , apaçık görülüyor ki makineli sahneler içindir. Bizim fakir Te- pebaşı tiyatrosunun böyle işlere tahammülü yoktur. Tabloların değişmesindeki güçlük, o yüzden tablo aralarındaki karanlıkların uzaması kat'iyen piyesin aleyhine olur. Seyirci sabırsızlığa düşüyor, i esere karşı alâkasını kaybediyor. Ve ondan sonra da fena halde rabatsız oluyor. Darülbedayiin geçen sene oynadığı “Kafa ta- sı,, piyesınde de böylece sinema- laşmış tiyatro gösterilmek iste- nilmişti, fakat o eserde tablola» rın değişmeşi için lâmbalâr sö- nünce hiç olmazsa karanlıkta radyo, piyesin bir nevi devamı olarak borsa haberleri veriyor, İ seyircinin alâkası kısmen olsun uyanık bulunduruluyordu. Ona rağmen gene seyircinin karanlık» ta sıkılıp rahatsız olması, bu yüzden de esere karşı sevgisini ve bağını kaybetmesi tehlikesi gene kaldırılmış olmıyordu. “Bir ölü evi,,nin seyircilerin ekserisini fevkalâde rahatsız © den bir tarafı da mizansenidir, Sahnenin ortasına kefene sanıl- mış ölünün upuzun yatırılması, koskoca tabutun herkesin gözü önünde paldır küldür çakılması ölü yıkayıcılar, filân... Seyirtile- ekseriyetini tiyatrodan kaçırtan şeylerdir. Amma bu öyle bir mi- zansendir ki bü eserin zaruri içabıdır. Piyese: “fenal,, diyenler oldu. | Bu büküm geldiği yer araşlırı- lınea karşımıza çıkacak olan şey, alaturka ölüm tetimmatından gel me ürküntü ile tablo arasındaki | karanlığın doğurduğu rahatsız- hıktır ! “Bir ölü evi,, iyi temsil edildi. Rollerin hepsi de müsavi dere- cede ehemmiyetli idi. Eser, öyle bir şabsin etrafında dönen, belli başlı bir san'atkâra dayanan bir piyes değildir. Tiyatronun ano- nim bir iş olduğunu en iyi gös- teren ve ber kese müsavi hizmet veren bir eser. Muvaffak arkadaşlar arasında Galip ve Bebzadı, ibda ettikleri tiplerin kuvveti itibarile bilhassa İ zikretmek lâzımdır. 1, Galip dimağı yarım, kanbür adamı fevkalâde san'atkârane oynadı. Büyük Behzadın temsil ettiği Veli efendi de ikinci de- recede bir rol olmakla beraber aktörün kuvveti yüzünden birinci plâva geçmiş vaziyette idi. Üvey kardeş rolünde Hüseyin Kemal bey, anne rolünde Neyyire Ney- yir hanım, genç kız rolünde Be- dia hanim, ailenin serveti kak madığını görünce, sevgilisini der- hal bırakıp giden asri nişanlı ro- | lünde Vasfi Rıza, ve morfinoman genç şair Talât, dadı rolünde Halide hanım ve öteki artistler muvaffakiyetli idiler. Refik Ahmet

Bu sayıdan diğer sayfalar: