13 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

13 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

tg de Cobra'nın MiYorduy e adamı görmek iste- Yok, Bir an evvel gitsin, Ray dimi tutamıyacağım... ,, iş TİS gene kara düşüncelere bi, “ordu. “Öteki,, nin yanında onu rahat bırakmıyor- di öğrenmek istediğini "işti. Vaziyet gizli kapaklı der, istikrah., Kırılan karşı sönmez kin.. Ai, an kalan buydu işte! Men, aba ötekine mektup ya" w Lâkin o, Roberts daha ta İn ertesi gününden itiba- Vin, ştu.. Aşkları kül ol- mm nafile. Acıklı i Una,, ” yada gitsin... ,, Yay, #tek Robertsi hırpalıyordu. talebinin tervici ihtimalleri- aş, aPlyordu. Günler.. Belki de Ri geçecekti, Ah! Sevgilisi- Düselerini tatan bu adamın NÜ zörmemek! Bu yeni sev- “aya girmeseydi, Albanın |, “Unun kat'i olacağını kim id- Sdebilirdi?. Hoşuna giden Ni- olmasaydı belki yavaş ya- dönerdi; iptilâsımın , devamı onu mütehassis onun hayatına girmesi k bir yola sevketmişti .. m burada idi. Sert vazife || (tı her gün onunla teması i- “ iriyordu. acısına lâkayit taliin İne lânet etmediği vakitler Nuhavere esnasında geçen Onuncu, inci defa has İğ kuvalıyordu .. samimi mi idi?. Yoksa aşık- boğmak ve kurnazlıkla on- » para sızdırmak için karısı- ; Rüzelliğinden istifade eden | » dırıcı ile bilerek ortak bu ihtimale bir türlü ak- | ordu. En pişkin komed- | bu güç rolü aylarca oy- dr. Mahremiyette aldat- p ve candan jestleri var- « Sudunu satan kadınlar pa- Süşkünlüklerini çabuk göste İ Alba onlardan değildi. AL biçmek için buseler ek- Aşkının hatırasını ister is- , Müdafaa ederken Roberts m önünde ağzından çıkan “İ, hakaretli sözlere de pişi- | “Uyordu. rg Heyder ziyade boş boğaz- NE R ediyordu. Ettiğini age ötekine sırrını açmış, b ediş bir tek kadının ayak alima almışir.. a ağza alınmı- i ği sözler. Demek çektiği ok, bayağı bir intikama , < kadar muhakemesini t era başını elleri arasına a- iş ını kaçırdığını. bisse- ç endişesile kendini Sükütuna, Jâkaydisine onu i - bi, ilmmeliyim, Şu suale Maia verebilmeliyim.. aşi in, eskisi — rşıma çıkı" yakal git! «Snden nef O güzel Son Romanı: 22 lak kollarında ötekinin dudakla- rının izini mi farkedeceğim?. An- sızın çırçıplak soyunup, arzuları- mun ateşine atılırsa bu aldatıcı vü- | cudu kırbaçlıyacak mıyım?. Ne gezer!, Kinimi yüzüne vu- ramıyacağım. Ondan nefret ede- miyeceğim, Tapındığımı ayak al- tına alamıyacağım. o Affedilmez zaaf!.. Ona ötekinin yanına dön! diyecek yerde onu yeniden kolla- rımın arasına almak zevkine da- yanamıyacağım.. Onu geri almak mi7, Lâkin de- lirmişim ben.. Bu ne korkaklık !. Böyle hareket eden kadın geri a- lınmaz., Roberts boşuna üzülüyordu. . . Kendi kendine sorduğu suallere cevâp vermekten âcizdi. Fazla sev mişti. o Hâlâ da vaziyetti soğuk kanlılıkla muhakeme edebilmek için Albayı fazla seviyordu. Bil- hassa kıskançlığa kapılıyor ve Nikolsona karşı beslediği kin ma- kul bir neticeye varmasına mâni oluyordu. Düşüncelerinin neka- ratı mütehakkim bir inatla müte- madiyen zihinini tırmalıyordu : “Bu adam buradan gitmeli.. ,, Robertsin havale ettiği istida- nın cevabı, dokuz gün sonra, tel- sizle geldi: “Binbaşı vekili Hendesondan 4 nu- maralı istihkâm kumandanı yüzba- giy: ' "“Mülâzim Nikolsonun becayiş tale- binin şimdilik is'af edilemiyeceği teb- liğ olunur, Şimali garbi havalisinde her türlü becayiş ve izinler talik €- milfettişliğinden havale edilmiş, ve 4 numaralı plânın derhal tatbikine ait talimatını muhtevi şifreli bir tel- yraf alacakstnız: — Peşaver baş ko- miserliğinin son tebliği Vezirilerin u- mumi kıyamını haber veriyor. Isyan şüphesiz sizin kısma da sirayet ede- cektir, Bu sabah saat beşte Hayber geçidinde Handı Kana etrafında ilk kurşunlar atıldı.,, Robertsin ümidi boşa çıkmıştı . On iki saatlik bir devriyeden dö- nen Nikolson büroya giridiği va- kit hâlâ telgraf Robertsin elinde idi; ses çıkarmadan mülâzimine uzattı. Nikolson, kendini tutamı- yarak haykırdı: — Tepdilim kabul edilmiş mi?. — Okuyun.. Beriki birdenbire yüzünü bu- ruşturdu. Telgrafı masanm üstü” ne allı: — İstidayı daha evvel verme- liydim.. — Şüphesiz. — Burada da işler kızışacak.. — Gelecek haftaya kalmaz, haydutlar taarruza başlarlar sa- nırrm. — Beni dinleyin. Burada be- yaz derili ikimizden başka kimse yok.. Maktul düşersem, üzerim- de taşıyacağım son bir mektubun yerine varması için size güvene“ bilir miyim, bilmek istiyorum. Roberts, sert bir eda ile derhal ! cevap verdi: — Mektup annenize yazılı ise evet., — Hayır, madam Dönogalese.. — Öyle ise, bana güvenmeyin. — Son sözünüz bu mu? . — Elbet.. Ben vurulursam, siz- den bir şey beklediğim yok.. | Kehler sizi öldürürlerse, siz de benden bir > ra giğİ VAR. Bir kamyon Devrilerek uçu- ruma yuvarlandı Yozgat hususi muhabirimizden: it 34 numaralı kamyon buradan Alaca, Çorum, Merzifon ve Sam- suna gidecek olan yolcuları aldık- tan yola çıkmıştır. Kamyon Muslubelen o yokuşu- nu obür yüze geçtikten sonra yir- mi kilometre üzerinden yürümek te iken inişin birinci dönemecine dört yüz metre mesafede şoför direksiyonun birdenbire boşaldı- ğını ön tekrleklerin başı boş kal- dığını ve kumandadan çıktığını anlamıştır. Yolun sağını takiben ve on beş metrelik bir uçurum kenarında bulunan makinenin u- çuruma yuvarlanmasından Okur- kan ve bu felâketin önüne geç- mek istiyen şoför, derhal firen yaparak makineyi durdurmağa çalışmış ise de makine yolun faz- la meyilli olması yüzünden ancak on metre ileride durmuştur. Fakat ön sağ tekerleğin durdu- ğu yer bir istinat duvarı olduğun- dan dört tonluk bir ağırlığa dâ- yanamıyan bu duvar çökmüş; İ uçuruma kaçan sağ ön tekerlek derhal makinenin uçuruma yu- varlanmasına sebep olmuştur. Bu ani devrilme neticesi üç takla atarak uçurumun nihayetindeki tarlaya düşen kamyonun altı üs- tüne gelmiş, bu sırada Çoruma İ tedaviye götürülmekte olan mali- ye tahsildarı Hacı Efendinin “on | iki yaşlarındaki oğlü Cemalin ka- muhtelif yerlerinden yaralanmış- lardır. Bir inekçiyi nasıl dolandırdılar? Hasköyde inekçi Fehmi Efen- dinin çobanı bayramın başına bir dolandırıcılık hadisesi gel- miştir. Bayram Tophanede du- rup bir yere bakarken yanına bir adam gelerek: — Ne duruyorsun, iş mi arı- yorsun, ben sana 35 liraya bir iş bulurum, gel demiş. Bayram da razı olmuş. Vapura binmiş- ler, Rumelikavağına gitmişler. Oradan dabile doğru yürüyerek bir ormana gelmişler. İşte ha- | disede burada olmuş. Meçhul bayırperver (1) adam burada Bayramın üzerine atılmış, sağ ayağından ve belinden yaralıya- râk kendisini hendeğe atmış ve zavallının cebinde bulunan (75) lirasını alarak kaçmıştır. Şimdi zabıta bu meçbul Serseriyi ara- makla meşguldür. ——o— | üsküdardan bir kızı kaçırdılar Usküdarın Çekmece köyünde bir kız kaçırma hadisesi olmuş ve bir genç 16 yaşında Mecbu- re isminde bir kızı kaçırmıştır. Aranmaktadırlar. dizilim. ihtikâr tetkik koc misyonunda Vilâyette müteşekkil gaz, ben- zin ve şeker ibtikârm tetkik komisyonuna tüccardan Halük B. ticaret odasınca murahhas fa tası kırılarak ölmüş, bir kadın | Milli Roman —7-— Kendisi böyle azap içinde yuğrulurken sevgisine bir lâhza , | tokluk duymadığı Nihali üzme Samsuna çıkacak olan şoför | İ Hüseyinin kullandığı Samsuna a- mek te başka bir mes'eleydi. Bereket ki burada da Cevadın balası ev işleri için imdatlarına yetişmişti. Yoksa “hiç alışık ol- madığı ağır ev işlerini narin umuzlarına yüklenmek Nihal için berbat bir şey olacaktı, Yaşadıkları muhilin bu feci hali içinde N'halin duydukları Cevadın bissettiklerinin (o binde biri bile değildi - ve o Cevadın kalbi karısının yüzünde gölge görmemek için her elemi, ber ıstırabı emip saklıyan bir süngere dönmüştü. Nihalin bütün günlerini çocu- ğüyle uğraşmak dolduruyordu ve onunla bazan bir oyuncak gibi, bazan kendi de çocuklaşarak, bıkmadan, usanmadan o oynu- yordu. * Bir iki ay evvel ayrıldığı mem- leketin işgali Cevat için bududu tayin edilmez bir felaket olmuş- tu, O, Sultanahmet meydanında siyab bayraklar altında yapılan içtimalarda bu işgalin matemini tutan muztaripler ordusunun ilk safında bulunuyordu. Dudakları ve gözleri kuru idi ve hatiplerin nuluklarından sonra verilen ka- rarlarda görülen “İnsaniyet âle- mine karşı bu işgali protesto | etmek, medeni milletlerin ulüv- vücenabına baş vurmak,, gibi şeylerden çok başka ümitler pe- şinde gizli gizli ruhunu ve heye- camnı koşlüruyordu. alede vatanı kurtaran kumandanın Anadoluya geçip teşebbüse giriştiğini ve memle- kete saldıranlara karşı ufak mu- kavemet hareketlerinin başladı- ğını duyduğu gün memleket ha- kikaten kurtulmuş gibi sevindi. Ruhu artık vabiy almış gibi idi. Istanbulda ayni zehirli havanın daha elemli bir surette devam etmesine rağmen, o günden gü- ne ümitleniyor, eski heyecanını yeniden kazanıyordu. Türkocağında “siyaset yapıp yapmamak,, meselesi hararetle görüşülürken onun gönlü elinde olmadan birinci tarafa kaymıştı, Fakat onun düşündüğü siyaset politika kelimesinin ifade ettiği girintili çıkıntılı ve bazan bileli manada birşey değildi, vatanın kurtulmasını hedef tutan dümdüz dosdoğru birşeydi. Ocağın propa- ganda faaliyetlerinde en ileri yeri alanlardan biri de kendisiydi. Bu suretle bir çok münasebetler ve dostluklar da elde etmişti. Artık Turanıda yanpım bir yetimi, bir avaresi olarak görü- yordu; onun alılacağı istikba- lim fecri başlamıştı. Cevadın sinirleri Anadoluya uzanmış bi- 'rer telgraf teliydi. Gürbüz yavrunun tahta atı üş Me Bugünlerde Cevadın küçük evinin ümitli ve içten içe ne- şeli hali ancak - tamamile aksi manada - müstevlilerle hembeza olanların apartımanlarında bulu- nabilirdi. Bir akşam küçük bir tabta at ve bir teneke kılıç alarak evine döndü; bu hadiyeler Turana çıl. gınca bir sevinç verdi. Fakat o, bu hediyeleri, Turandan ziyade kendisini sevindirmek için almıştı. n naralarla kı çe e ei İİ İşliyen Yara Yazan: Necmettin Halil ve heyecandan çıldırtacak gibi oluyordu. * Artık Turanın tuhu ve seci- yesi üzerinde hafif hafif işleni- lecek, çocuğa güzelliğe ve doğ- ruluğa dair ilk basit fakat esaslı imanlar verilecek zaman gelmiş- ti. Ama bunun için yavruya ilk önce teneffüs edilecek temiz bir hava temin etmek lâzımdı. Arkadaşlarının ve dostlarının Anado uda milli vazifeler almağa başlaması onada kararını ver- dirdi. v1 Mevsim yazdan sonbahara ge- çiyordu. Henüz yağmurlar baş- lamamıştı ve güneş bilhassa öğle zamanlarında — sıcaklığını hissettiriyordu. izmitten (Anadolunun içine uzanan yollar üstünde tesadüf edilen köylü arabalârından biri, Önde ihtiyar bir köylü zaif İ öküzleri yedeğine almış çekiyor. Yanında başka bir genç köylü, ellerini arkasına bağlamış, ya- yan yürüyor. Arabanın içinde bir kadınla çocuğu var. Kadının yüzündeki toz toprak tabakası güzelliğine çekilmiş bir perde gibi. Bir aralık çocuk anasına s0- ruyor : — Ama benim güzel esvap- larım nerede? Onları ne vakit giyeceğim anne? Genç köylü bu sözler üzerine başını arkaya çeviriyor: — Nasıl, sıkıldın mi Nihal? — Hayır Cevat. Sonra. ibtiyar ve iyi kalpli klavuzlarına bir cıgara uzatıyor: — Yak bakalım Ali Dayı, Akşama kadar köyü tutacağız, değil mi? * Cevat ümit, Niğal macera pe- şinde koşmanın heyecanı içinde- dirler, vu — iki sene sonra— Büyük Millet Meclisi o gün fevkalâde içtimalarından birini aktetmişti. Bütün milletin bağ- rından kopan heyecan nefesleri o gün Meclisin içtima salonunda velveleli girdibatlar yaratmıştı. Büyük reis, Baş kumandan olarak, Sakaryaya dayanan düş- mana karşı gidiyordu. Genç Türkiye hükümeti, boğu- şa boğuşa nefes almaya uğraş» tığı günlerde, böyle müthiş ha- yat memat anları yaşıyordu. Kalpler büyük bir ıstırabın pen- çesi içinde sıkılıyordu. Netice hakkında tereddüt ve şüphe gösterenler az değildi. Fakat, Meclisin en genç meb- uslarndrn olan Cevat o gün büyük reisin çatık kaşları altın. da mavi alevler sızan gözlerine baka baka iman etmiştiki, o düşmanı mağlup etmeye gidi- yordu. Hacı Bayram camii civârında- ki evine geç vakıt döndü, Kapr- yı hizmetçileri Emine Nine açtı, Turan çoktan uyumuştu. Nihalde kucasını bekliye bekliye kanepe” nin üstünde uyuya kalmıştı. Ce- vadın odaya girdiğini duyunca gözlerini açtı ve: <

Bu sayıdan diğer sayfalar: