13 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

13 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

G er Ir Son Ş haftalarm edebi neşriyatı ehemmiyetli sayılacak, üze durulacak ve kendisinden uzadıya bahsedilecek bir e- dane Bu kitap konservatu - ürü Yusuf Ziya Beyin ya- » bastırdığı “Boş beşik ve ak - isimli romandır. Bizim memleketimizde insan karli mektep sıralarında bj Ki Edebiyat meraklıları mek ©. Yitirip hayata girerken de ek- z Me” ilk eserlerini neşretmiş o- » Yusuf Ziya Bey bu an'ane- 1 ai bir adamdır. Muharrir- başlamak için mektepten çık- an sonra senelerce bekledi, e tuttu, muharrirlik haricin- “ ., Meslek sahibi oldu; bilgisi, güsü arttı, duygusu derinleşti, m an sonradır ki roman yazmı- İ ei. İşte ilk eseri şimdi İ ımızda duruyor. Yusuf Ziya Bey Anadolu dağ- | baş döndüren havasile ci- Van | “er i şişmiş, Anadolu yaylâla - ormanlarının, derelerinin Keller gözleri kamaşmış, n köylüsünün ruhundaki emizkil, ve sevgisindeki yüksek » 7 “© ruhu dolup taşmış bir adam- © Anadoluyu karış karış gez - m Mi, köylü ile düşüp kalkmış, on- bağlanışlarını dinlemiş, itenmiş, toplamış, Türk folklo- K için yıllarca çalışmıştır. 1, Yusuf Ziya Beyin Anadoluda- NM seyahatlerinden ayni za“ v a bir başka fayda daha çık- e Kahve oturaklarında, çardak aç harman yerlerinde bu- l fikir ve edebiyat boşluğu var- İ S Köylüler ve köyü sevenler i- A hiçbir şey yazılmıyor, i irci oğlu Yusuf Ziya i t Anadolu seyahatlerinde bu e yakından gördü, böyle A, debiyata olan lüzumu yakın- s, anladı, bu yolda çalışmıya i “Boş beşik ve akkuş, i- Tomanın yazılmasına sebep, Anadolu seyahatleri, bu seya - ki müşahedeler ve bu elerden çıkan neticeler- Sü Zıya Beyin görüşü doğ- a bu boşluğu gidermeğe ça- hag lâzımdır. “Boş Beşik ve Tomanı bu yolda cidden eserdir. Zıya Bey tesirli, acıkir ikâye ve türküsünün genişleterek, işliyerek, 7£ 7 Zi 1 744 M4 i.e , a, — tai bir bale getirerek on- Yürü, çıkarmıştır. beyinin bir köylü kıza N evlenmeleri, bir çok Me mi yedi yıl ; larına karşı duy- a 1 sırasında, deve lim Nm yi © N Nanda ağa takı- m ak Ben ye ge an kaybeden ananm 1s- b yollara ( düşü; j harman, hem ii hı dan olan yü- Bübrüik koderi.. Niha- xi > i. : | > türkülerini, masallarını, ina- Roman ; Yazan : Demirci oğlu Yusuf Ziya ı yet, yaslı gelinin dağda, bayırda hasretlisi ilk yavuklusu ile karşı- İaşıp biribirlerinin dertlerine or- tak olmaları. Yusuf Ziya Bey romanının vak'asını meharetle tertip etmiş- tir.. Eseri sonuna kadar alâka ile okuyoruz. Eser bize sadece bir vak'a anlatmakla kalmıyor, kuv- | vetle çizilmiş yerli tipler görüyo- | vaz. Fadime, yürük beyi, Halil, i köylüler, imam, yürükler, değir- i menci pek canlı ve etraflı göste“ i rilmiştir. Tasvirler sevimli ve kudretli- dir. Vak'ayı takip ederken eser- de Anadolu halkını da bütün husu | siyetlerile, âdetlerile, an'anelerile | buluyoruz; Anadolunun tatlı, ca- na yakın, hoş manzaralarını gö- tür gibi oluyoruz. “Boş beşik ve Ak kuş,, roma- nının ilk önce göze çarpan bir meziyetini söylemeği en sona bıraktım: Eserin lisanı, Yusuf Ziya Beyin Türkçesi ör- nek sayılacak temiz ve güzel bir dildir. Bu eserin hiç bir kusuru yok mu?, Var; onu da söyliyeceğim; eser, folkor mecmuası halinde- idir. Abdülhak Hâmit Bey, yazı ha- yatına henüz girmiş bir genç mu harrirken Duhteri Hindu isimli ti- yatrosunu yazdığı sırada Ahmet Vefik Paşa, “biraz da mahalli şeyler yazsanız!,, demiş. Abdül- hak Hâmit Bey bu nasihatı tuta- rak “Sabır ve sebat,, isimli piyesi vücude getirmiş. Bu eserin halk, köylü arasında geçen kısımların- da bütün konuşmalarda her cüm- le bir ata sözüdür. Yukarıdan a- şağıya kadar eserin içindeki bü- tün şahıslar biribirlerine darbı - mesel söylerler. Abdülhak Hâmit Bey bu eserini Ahmet Vefik Pa- şaya götürdüğü zaman paşa, oku“ muş, okumuş, sonra: — Oğlum, yerli eser yazın de dik ama eseri atalar sözü mec- muası haline getirin demedikti!., Diye gülümsemiş. Yusuf Ziya Beyin eserinde vak'a kahramanlarının ağızların- dan çok güzel türküler işidiyo- ruz. Bunların pek çoğu Anadolu halk edebiyatının özlü, bakir ve kıymetli eserleridir, Üç beş sade satır, öz Türkçe kelimeler içinde Anadolunun çatlak toprağı ve kı- zil ufukları gibi yanık, uçsuz bu- caksız sitepleri gibi engin ve has- ret dolu kalplerin haykırışı, inle- mesi, kini, nefreti, bir kelime ile “aşk,, x okuyanların içine kor gibi dökülüyor. Halilin Fadimeyi yürük beyine kaptırdıktan sonra söylediği tür- kü, bu “şaheser,, lerden biridir: Sabah yeli, sen yellerin bayesın, Nazlı yüra Bönden selim taşıran; Aş beyaz kerdanı, varsın üşlüsün? Ben unurut atmadım, varsm el alsan, Ki alsın, bey alsın, varsin sel alsın? Bunlar güzel şeylerdir; fakat vak'a şahıslarının duygularını sık bozuyor. Muharrir, bu türküleri Göz yaşları Genç ve kıymetli edibimiz E - tem İzzet bey, edebiyat âlemine yeni bir eser daha verdi. Göz yaş ları: Istırap çocuğu, Yakılacak ki - tap gibi büyük eserler vücuda g€- tirmiş olan Etem İzzet beyin “Göz yaşları,, isimli son romanı bizim memleketimiz için yeni bir tarzdır. Esern tekniği yenidir. Üslüp Etem İzzet beyde başlıyan orijinal bir üslüptur. Mevzu yeni- dir. “Göz yaşları,, kadın rollerini, genç kız tiplerini, hayat darbele - rini, marazi aşkı, bir insanı baş - tan başa değiştiren (büyük ruhi sademeleri izah eden bir tahlil ve tasvir romanıdır, Eserin hususi - yetlerinden biri de kendi tenkidi- ni ve kendi tahlilini içinde yap - masıdır. Memleket hikâyeleri VAKIT'ın eski muharrirlerin - den Bekir Sıtkı beyin evvelce VAKIT'ta ve Artist mecmuasın - da çıkmış bazı hikâyelerile yeni yazılarını toplayıp kitap halinde tık. Birkaç güne kadar intişar sahasına çıkacak olan bu güzel €- serin ismi “Memleket hikâyeleri,, dir. Genç ve kıymetli hikâyecimiz, kitabının başına bir izah koymuş, diyor ki: “İstanbulda ve (Anadoluda halkın ve köylünün hayatını tet - kik ederek yazdığım hikâyeler - den bir kısmını, küçük bir kitap halinde neşrediyorum. Kitabıma “Memleket hikâyeleri, o ismini verdim. Vakıa Refik Halit'in bu isimde 15 sene evvel intişar etmiş bir kitabı vardır. Refik Halit'in kitabımı taklit ve tekrar etmeyi, yahut şöbretinden istifadeye kal- kışmayı hiç düşünmedim. Esa - sen her iki kitabı da okuyan en dikkatsiz kari bile, bu hikâyelerle o hikâyelerde esen havanın ve ruhun tamamile ayrı olduğunu derhal anlıyacâktır. Her hikâyem başlı başına bir memleket hikâyesidir, ve mev - zularına göre isimleri vardır. Bi - naenaleyh, bu hikâyeleri toplıyan kitabın kapağına ayrıca bir isim uydurmıya lüzum görmedim, ve (Memleket hikâyeleri) ni bir isim olmaktan ziyade, hikâyeleri- mi toplu olarak ifade eden bir terkip olduğu için kullandım. Gü- nün birinde başka bir (o hikâyeci gene bu cinsten hikâyeler yazar. sa, onlara da “Memleket hikâye- leri) ismini verebilir; bu ne Re - fik Halit'in, ne de benim hukuku- ma tecavüz olur. Bir eserin “alâ- meti farika,, sı kapaktaki lââlet - tayin bir ismi değil, o kitaba dam gasını vuran adı ve şahsiyetidir.,, AGA sık türkü ile anlatmaları “roman,, çeşnisini ve “roman,, tekniğini şahıslara söyletmeyip fasıl başla” rma almakla hem bu mahzuru gi- dermiş, hem de eserine başka bir güzellik vermiş olurdu. Demirci oğlu Yusuf Ziya Beyin yazı hayatına girmesi, edebiyatı- mız için bir kazançtır. Refik Ahmet Sana Musiki LA NER —— er m şa Viyanada bir opera yüzünden çıkan hadise .. San'at serbest mi, değil mi ? Son günlerde Viyanada Öjen ! şekilde temsilini şiddetle protesto d'Alberin bir operası, yeni sahne tertibatı ile mükemmel bir şekil- de oynanmaktadır. Bstekârın son eserlerinden biri olan bu opera, “Mr. Vu,, ismindedir ve mevzuu, Çinlilerin hayatından alınmıştır. Bu operanın son provasında, opera direktörü Her Kravsın da - veti üzerine, Avusturyadaki Çin mümessili hazır bulunmuş ve pro- va bitince, eserde bir takım deği- şiklikler yapılmasını — istemiştir. İ Bu değişiklikler, gerek vak'anın cereyanma, gerek vak'adaki şa - hısların karakterlerine dokunmak tadır. Çin mümessilinin, bir san'at eserinde değişiklikler yapılması bastırmakta olduğunu yazmış * | mahiyetindeki bu arzusu, tabii ye rine getirilememiş, bunun üzerine de Çin mümessili, bu eserin bu etmiştir. Çin mümessli, eserde gösterilen yaşayış tarzının Çinli - lerin yaşayış tarzına kat'iyyen uy- madığını söylemekte, bilhassa ese rin bir mandarinin karakterine a- it kısmını, tamamile uydurma bulmaktadır. Bir mandarinin eserin mevzu» unda olduğu gibi gaddar bir a - dam olamıyacağı esasından, bu san'at eserine, Çin mümessili ta - rafından şiddetle hücum edilmek tedir. Hâdise, san'at omuhitlerinde hararetle münakaşa olunmakta, böyle bir protesto tamamile yer - siz görülmektedir. Esasen protes- to neticesiz kalmıştır. Opera, üst üste her akşam or- nanmakta ve temsiller fevkalâde rağbetle karşılanmaktadır. Şinasi'de öz Türkçe Tanzimat edebiyatımızın başı ve başlangıcı Şinasi Efendi, fikir âlemimize yeni bir yol gösteren, memlekette düşünme ve duyma faaliyetinin istikametini değiştiren ve bize bir çok yeni- likler getiren bir adamdır. Şinasi divanını karıştıranlar orada ba- Zı şiirlerin baş taraflarında şu kelimeleri görürler: Türkçe, . si “Safi şiir yazmayı haklı olarak övünülecek bir şey sa- iftihar eden Şinasiyi hürmetle anıyoruz. Aşağı- daki beyitler Şinasi divanındandır: Eşi yok bir güzeli sevdi, beğendi gönlüm, Kıskanır kendi gözümden gene kendi gönlüm. ... Bağrım ezmez mi süzüldükçe o baygın gözler Beni imrendirir ağzındaki tatlı sözler. Gören saçın arasından yüzün parıltısını Sanır ki kare bulutun içinde gün doğmuş. Yanında kan ile yaş içre kaldığım görüp el Demez mi kim birini su kızı suya boğmuş.. San'af muharebesi Bir resim sergisinde boğaz boğaza kavga Kavganın sebebi : Resimler loş yer. lere konmuş, iyice görülmiyormuş ! Pariste her sene olduğu gibi bu sene de açılan son bahar resim sergisinde, fevkalâde gü- rültülü bir bâdise olmuştur. Sergiye resim veren ressam- lardan birinin, tablosunun asıldı- ğı yer boşuna gitmemiş, öfkelen- miş, derhal salonların tertibiyle meşgul olan zatı aramış, bul- muşlur. Bu zata, şöyle sormuştur: — Siz, bana ne bakla haka- ret ediyorsunuz, bakayım? Karşısındaki şaşırmış ve şöyle demiştir: — Ben mi size hakaret edi. yorum? — Evet, siz! — Fakat, ne münasebet? İl g — Ettiniz, hâlâ da ediyorsu- nuz! — Ne demek istediğinizi an- lamıyorum. — Tabii, Çünkü, anlamak işi- nize gelmiyor, — Rica ederim, manasız söz“ lerle beni işgal etmeyin! — Manasız sözler mi? Ya sizin yaptıklarınız? Benim tablomu na- sıl olurda loş bir köşeye asar- sınız. Bana hakaret ettiniz ve tablo orada durdukça, hakaret ediyorsunuz, dercektir. Hemen yerini değiştirin, yoksa.. i — Rica ederim, kendinize ge- iniz ve makul düşününüz. Her tablonun yeri, şu dakikada tes- bit edilmiş bulunuyor. Ben, nasıl Sinci sayıfada) vi 2 ç (D

Bu sayıdan diğer sayfalar: