16 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

16 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

p; > larını © mak arzularını içlerinde teksif .. Sayıfa 10 Kader ve yahut tesadüf, ne derseniz deyiniz. Biz insanlar ke- limelerle bir çok hâdiseleri izah- ediyoruz, zannederiz. Fakat her hangi hâdiseye, izah olarak, bir kelime bulup üstüne yafta gibi ya- pıştırılınca acaba artık her şey bi- “iyor mu?. Ve, neticesiz kalmış, yahut da sahipleri ölmüş istidalar gibi üzerine “dosyada hıfzma,, kaydini çekmeğe selâhiyetimiz var mı? Her halde bence değil, Bence bu hâdiseler, müspet vakı- alar gibi tetkike değer. Size anlatacağım hikâye alelâ- de bir hikâyedir. Böylesine bir çok tesadüf edilebilir zannediyo- rum. Yalnız buna bizzat sahit ol- duğum için belki beni alâkadar, şiddetle alâkadar ediyor. Bu, bir harp hikâyesidir. Harp hikâyelerinden bıktınız değil mi? Fakat ne yapabilirim, bu hikâye harpte olan bir hâdisenin hikâye- sidir. Hoş, doğrudan doğruya bir harp hikâyesi de değildir, dene- bilir, Zira, harp, mevzuda ve ne- tice üzerinde ancak bir “vesile,, olarak vardır. Hikâyemin asıl mühim unsuru dostum Şükrüdür. Şükrü, yüksek bir insandı. Kâ- mil bir insan, fakat âlim, müte- fennin zannetmeyiniz. Sadece te- miz kalpli, her şeyi anlar, insarla- rı dinlemesini bilir, en küçük i- tikatlardan bile bir hakikat çıka- rarak onu, teselli olarak sahibine sunar, velhasıl, fena insanların mevcudiyetlerini zaman zaman af fettiren bir insandı. Şükrü 1914 de, teyzesinin kız- larından birisi ile evlenmişti. Re- fika, Şükrü ile beraber büyümüş- tü, onu kendisine ayni zamanda bir de “insan nümunesi,, edinmiş- ti. Biribirlerine ruhan ve cismen de o kadar yakın idiler ki, artık onları ayırt edemez olmuştum, bi- Tisini görünce ikisini de görmüş gibi olurdum ve esasen hiç ayrıl mazlardı. *.. Sirkeci istasyonu mahşer gibi İ- di. Çanakkaleye ilk sevkiyat yapı- yordu. Annemin daha evde baş- liyan feryatları istasyonda da tekrarlatmamak için evde - veda ederek yalnız başıma gelmişti . . , Anneler, zevceler ve nişanlılar, yavrularını kocalarını ve rüşanlır kucaklamak, öpüp kokla» derek göz yaşları halinde izhar e- diyorlardı. Şükrü ile Refika bir Okenarda duruyorlardı. Ağlamıyorlardı, gülmiyorlardı, konuşmıyorlardı, bakışmıyorlardı, On dakika kas dar öylece durdular, Sonra bir düdük öttü. O zaman etraftan bir vaveylâdır koptu. p Ustlerindeki elbiseler henüz dep - boy kokan genç ve taze askerler, kendilerini alıkoymak için beyhu- de bir kuvvetle kentliyen kucak- lardan koparak vagonlara kaçar gibi iltica ederken Şükrü, Refika- ya sadece: — Döneceğim! Dedi. Bu “döneceğim,, o kadar kuvvetli, o kadar emniyetle, o ka- dar derin bir inanışla söylenmiş- ti ki, Refikanın yüzünde bir gü- lümseme belirdi ve o da tekrar et- ti; — Geleceksin! e Bilmem burada Çanakkalede, dünyanm dört bucağından gelmiş insanların bizimkilerle nasıl çar- Kader ...mi ? pıştıklarını anlatmağa lüzum var mı? Bir çokları bunu bizzat gör- düler. o Ölenler sustu, Fakat ka- lanlar görmiyenlere anlattılar . . . Dinliyenler önce inanmadılar, lâ- kin hastahanelere gidip de “yarı rı ölü — yarı dirileri,, görünce i- man ettiler. Şükrü ile biz de orada idik... Onun yanından ayrılmıyordum, Âdeta, onun, istasyondan ayrılır- ken Refikaya söylediği “dönece - ğim,, tılsımına sığınarak peşini bırakmıyordum. Filhakika, bu söz bir tılsımdı. Dört aydır, ne Şük- rüye, ne de bana bir şey olmamış- tı. Etrafımızdakiler sapır sapır dökülüp krvrılıverirken biz ayak- ta kalıyorduk. Hele bir gün, hiç unutmam, İngiliz zırhlılarının; 38 liği bölüğümüzü isir haline getir- miş, bütün mânasile “yok,, etmiş- ti. Yalnız ikimiz kurtulduk. » Avrupanın medeniyet namına harp ettiklerini söyliyen ve bu iş için ta Okyanosyadan, balta değmemiş Afrika ormanlarının göbeklerinden vahşiler toplayıp üzerimize saldıran “densizleri,, artık çekilmeğe karar vermişler- di. Bu havadis önce kulaktan ku- lağa yayılmış, sonra rü'cat bilfiil başlayınca da gözlerimizle görüp inanmıştık. Şükrü ile beraber, siperlerimiz- den çıkarak gerilere doğru yürü- meğe başladık. Karargâha bir ha- ber götürüyorduk . Artık harp bittiği için serbest serbest yürüyorduk. Biraz ileride düz bir sahade, tümseklerden mürekkep bir tarla vardı. Sıra i- le dizilmiş, safı harp nizammda gibi duran tümsecikler! Yaklaşınca, bu tümseciklerden yedi tanesinin yanında birer çu- kız: gördük. Bunlar henüz doldu- rulmamıştı, kucaklayıp kabara- cak vücutları bekliyorlardı. Bilmem neden?. Şükrü bu çu- kurların başında durdu, uzun w- zun bakarak: — Hangisini, diye sordu, inti- hap edersin?, Titredim. Bu soğuk suale daha cevap vermeden, Şükrü, çukurlar- dan birisini göstererek: — Ben, dedi, kendime şunu muvafık görüyorum. Sonra, sanki sözünü filen de teyit etmek ister gibi, o çukura at- ladı, ölçüp, biçmeğe başladı . Hava, o gün pek güzeldi. Ma- amafih soğuktu. Tâ yükseklerden bir kaç düşman tayyaresi uçuyor, bir taraftan rüc'ata nezaret eder- ken, bir taraftan da güneşte isr- nıyorlarmış gibi, kartallar gibi sü- zülüp, daireler çiziyorlardı. bü aralık ellerini kaldı- rarak çukurun derinliğini ölçü- yordu. Bir aralık kenara tutunup çıkmak ister gibi bir hareket yap- tı, fakat tam bu esnada: — VEj Heves Diye bir ses duydum ve müt- Orada, ne kadar zaman, öylece yarı gömülü kalmışım bilmiyo- rum, Aklım başıma gelip de be- limden aşağısını o topraklardan kurtarınca, Şükrünün içinde oldu- ğu çukuru aradım. o Fakat şimdi artık 6 çukur kalmıştı, ve Şükrü bunların içinde değildi. ... Şimdi, hepiniz: — Ey, bu hikâyede ne fevka- lâdelik var?. Diyeceksiniz. İtiraf ederim ki, VAKIT 16 Te inisani 1 - Cuma Günkü At Müsabaka| larında Gördüklerim Cuma günkü müsabakalar en müşkülpesentleri tatmin edecek şekilde yapıldı. Sipahi ocağının, / at sporuna karşı halkın alâkasını uyandırmağa yarıyacak her seyi elinden geldiği kadar yapmıya ça- lışmış olduğu ilk bakışta sezili - yordu. Müsabaka yeri, atların ayak- larına ve düşenlere zarar vermi- yecek tarzda yumuşatılıp düzel- tilmişti, renkli engellerin boyala- ri tazelenmiş ve her iki yanlarına bayraklı mızraklar dikilerek hem süslenmiş, hem de müsabiklerin görebilecekleri surette şekilleri ve sıraları tayin edilmişti. Halka, taraçalarda, ve meyda- nın etrafında; müsabakaları ra- hatça seyredebileceği yerler ha- zırlanmıştı. Nasılsa cömertliği tu- tan Sonbahar, bu spor gününün muvaffakıyetine, ılık bir güneşle yardımcı oluyordu. Az, fakat seç- me ve hakiki meraklılardan mü- rekkep bir kalabalık, müsabaka- ların başlıyacağı saatten çok ev- vel tahsis olunan yerlere geçmiş bekleşiyorlardı, Iki buçukta başlıyacak olan ilk müsabakada binecek hanımlar bilhassa sinirli görünüyorlardı ... Kadınlığınm hemcinsine karşı te- fevvuk istiyen gururu ve bütün nazarları kendine çekmek arzusu İ ile muhayyilelerinden kurdukları türlü türlü endişelerin biraz son- ra ne şekilde tahakkuk edeceği- ni düşünerek kimbilir ne kadar meraklarıyorlar!. Ya erkeklerin hali? Ayni duygu ile onlar da en- .| dişeli amma göstermiyorlar. Nihayet bütün bu bekleşenle- rin sinirlenenlerin yavaş yavaş, #ıra ile, meraklarını bal ve faslle- decek olan saatin geldiğini haber veren çan, meydanda çınladı. İlk müsabaka başlıyordu. Fazlı kupası Kadın binicilerin bineceği her türlü atlara mahsus olan bu mü- hafif olmasına ve biraz da hüne- rine medyundur. Müsabaka bir atın taşıyacağı nizami yük 75 kilodur. Zannımda yanılmıyorsam bu müsabakada, bu cihet nazarı itibara alınmamış- tı. Maamafih hanımların binece- ği bu gibi müsabakalarda maksat yalnız teşvik olduğundan buna e- hemmiyet verlimemiş olması hata sayılamaz. Kadın biniciler çoğal- dığı zaman nizami yükün aranı- lacağı tabiidir. Süreyya kupası Kadın bincilerin de iştirak ede- bileceği erkek binicilerle her tür- lü atlara mahsus bu müsabaka- daki engeller, nevi ve adet itiba- rile, birincisinin ayni idi. Buna üç İngiliz — Arap, bir (Macon), 4 de Macar hayvanı girdi Bekriye binen Orhan Bey ku- payı kazandı. Fransada yetişmiş İngiliz — A- rap kırması olan Bekri, çok kanlı güzel eşkâlli ve idaresi iyi huylu, cesur bir hayvandır... Engel önünde ataklarını lâzım geldiği kadar kolayca uzatıp kı- saltabiliyor. Engelle atlamağa davranacağı nokta arasında me- sefeyi iyi kestiriyor. Hurmanın üzerinde ikinci defa koşuya iştirak eden bu müsabaka- daki yegâne kadın binici, Melâ- hat Hanım, mevcut erkek ve ka- dın binicilerin en iyisi olmasına rağmen, üçüncü kaldı. Buna, bin- diği Hurmanın Macar olması bir sebep olarak gösterilebilir. Macar yetiştirmesi hayvanlar, Fransız yetiştirmesi İngiliz — A- rap kırmaları kadar iyi değildir. Hurma müsabakayı, yavaşlığın » dan kaybetti, Hurmanım, müsabakadan evvel manejida, açma temrinleri yapı- lırken, ön ayaklarının her ikisi ü- zerinde diz üstü kapanacak kadar sık, sık tökezlendiğini gördüğüm için o gün ön ayaklarından mus- Bike Mil ole tarip olduğunu zannediyorum . .. EE işi a UN ea Belki bu da dört nalını açamama- zatılmış bir duvar, | Spa üçüzü, 1X,1 parmaklık, 1 tahta perde, sma sebep olmuştur. Melâhat Hanım gibi iyi bir bi- İ tezgühian ibaret 12 engel var nicinin, kendi kadar iyi olmıyan dı. biniciler arasında muvaffak ola- Müsabakaya iki Macar ile bir | MAYI! gösteriyor ki bir müsaba- Fransız hayvanı girdi. Neticede kayı kazanmak için iyi binmek Ohests'ye binen Nedret Hanım yetişmez, binilen hayvanın da iyi di dı. Binicilik mekte- | 91ması şart ve esastır. Hattâ at binin sıra hayvanlarından olan biniciden daha iyi olmalıdır. “Bi. bu beygir, toşıdığı bedo meslAli niciyi binici yapan attır!,, sözü gibi aheste değildi. her binicinin aklıma nakşedeceği Müsabakyı oldukça çabuk bi- | bir meseldir. tirdi ve rakipleri Macarlara gale- (Deutsche OrientBank kupası be çaldı, Aheste, muvaffakıyeti- Evvelkilerin ayni olan bu mü- ni evvelâ kanına sonra binicisi | sabaka şahsa ait hayvanlara mah- nin, rakiplerininkinden çok daha sustu. Oy, Sylvia, Sonia ve sırasi- kolay, | aissamenmu1unamanLa Yas srtisiesamassaz | Je, binbaşı Sami Bey, Melâhat harpte buna benzer ve (bundan | Hanım ve Mösyö Heer'e ait üç daha feci ve garip tesadüfler ol- | Macar hayvanının girdiği bu ko- madı değil. Esasen, Şükrünün ö- | şuyu, Ayşe Hanımın binişile Oy lümü hikâyemin neticesi değil - | kazandı ve tükenmek bilmez bir dir. merakla, at sporuna çalışan bini- İstanbula döndüğüm zaman, | cisine güzel kupayı maletti. Refikayı görmeğe gittim. Kapıyı | (Bu suretle Ayşe Hanım sâyinin İ çalıp içeri girince, beni Şükrü- | semeresini görmüş oluyor. Ümit nün annesi karşıladı. & Halinden, | ederiz ki bu muvaffakıyet kendi- faciayı daha evvel haber almış ol- | sinde, elinde bulunan hayvanlar- duğunu derhal anladım, sordum: | dan daha iyilerile ahırını zengin- — Refika! leştirmek şevk ve arzusu uyandı- Refika, Şükrünün öldüğünden | rır. haberdar olmamıştı. Sahipleri tarafndan binilen — Fakat acaba hakikaten ha - | Sylvia ile Sonia biribirini taki- berdar olmamış mıydı?. Çünkü | ben birincisi, ikinci engel onunla ayni gün, ve ayni saatte | İrlanda Banket'ini, öteki altıncı kalp sektesinden ölmüştü. parmaklığı atlamak istemediler ERE ve üç defa reddettiklerir zamname mucibince mü dan çıkarıldılar. Sırf fena ” sadüf yüzünden muvaffak! liğe duçar olan Melâhat Mösyö Heer, tam bir sp ora niyetile, zati hayvanlara W açılan bu müsabakaya rişli olmıyan kendi atlarile ii edip diğer bütün at met na nümunei imtisal olacak * zel hareketi gösterdiklerind İ layı atçılık namına kendile! İ lenen teşekkür etmek borçi” İlerideki müsabakalara, iyi hayvanlarla iştirak şayanı arzu olan bu binicil! giliz — Arap kırmalarındı dilerine birer hayvan seçip h, terbiye esnasında sabırlt İı ve atlarını, vaktinden yüksek engeller üzerinde * tırmamalıdırlar, 7 Geçen ilk bahar müsab da, ilk defa müsabaka yaps! i via hiç bir engeli reddetmi) Bu sefer, İrlanda Banketi engellerin en ehemmiyetsiz! önünde çifte savurarak ga detli müdafaalarla atl kaçırması, belki vaktinden yüksek engellere çalıştırılı masından ileri gelen bir b luktu, Atçılıkta sabır mezi; gil, bir lâzimedir. At terbiy€ hiç değişmiyen üç esas 1— Ata bir şeyi zorla yap mak; 2 — Terbiyesi tam o atı cezalandırmamak; 3 a attan kendi gücünün yettiği dar iş beklemek. Bu e yet olunduğu takdirde 7 kıyet hemen hemen muh tır, Sivillerin binişile yapılar sabakalardan sonra sırâ, lerin bineceği atlara mah sabakalara gelmişti. On bef ka ara verildi. Engeller yü” di. Evvelki müsabakalardaki engeller kaldırıldı. Onlarır ne, bir set, bir de bahçe * kondu. Engellerin adedi 1: seklikleri en fazla 1,20 idi. ” ce yeni yetişen genç binici” vekilleri müsabakaya b Bu müsabakanın Ödülü o li İktisat kupasını Cingöz€ Cahit Bey kazandı. Genç a mmm — yi EŞ | rimizin hepsi, ileride çok if. ci olacaklarına delület ede, yetlerni haizdirler. Hayvani | turuşları düzgün, gözleri P* ni zamanda da soğuk kan Bu müsabakayı, engelle Ni a kadar yükselten zabitle! i ceği atlara mahsus mü: kip etti, Adapa binen yüzÜj ıç Tevfik Bey Yılmazla * tmı kazandı. Yarınki nüshamızda d8” ocağı mükâfatı hakkındaki İ talealarımızı yazacağıZ. Galatas erer veee EEE GER Erem Rusyaya vahşi ha gönderiliyor Hamburg, Gomez ismindeki tünün yetiştirip besle i hayvanların Rusyaya ! 120 vagon kullanmağ? if hasıl olacaklır. Bir ço” bahçelerine lâzım ola. hayvanları tedarik edep : canbazbanenin tes'si için parişlerin yapılmasına /ö? rülmüştür. gi | 15s( A, A | oyet

Bu sayıdan diğer sayfalar: