18 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

18 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Roberts böyle düşüne düşüne PAvyonunun kapısma kadar gel- Mişti, Antreyi karanlıkta geçti. Odasını kapısını açarak duvarı ylya yoklrya elektrik düğmesi- pa Paldu, lâmbayı yaktığı zaman ; de dinden dona kaldı: Odasın - Iba bir koltuğa gömülmüs, Sturuyor, gayet tabii bir eda ile Sitarasını içiyordu. Alba UN Miş ni ni Onu yarım saattenberi o- bekliyordu.. Binbaşının ver- olduğu kat'i kararla kendisi- mağlüp saymadı. Kaplan, avr- hasl gözetlerse, oda orada — kta (O Robertsin (odasına Mmesini bekliyordu. o Roberts “ p* “öyliyecek vaziyette değildi. Büyük, bir şaşkınlık içinde Alba- “ bakıyordu. Kadın onun şaş- elin adeta oalay ederek Medi; > Hayretinizi takdir mi, yok- | pi ekdir olarak mı kabul etme iyim? N Hâlâ cevap vermediğini gö- — Edi, hiç olmazsa kapıyı ka- Stın - dedi - beni neferinizi ko- ie gibi odanızdan kapı dışarı Mecek değilsiniz ya?.. 7 Perdelerini de kapadı. | ,, — Çok ihtiyatlısmız, azizim. ii etçilerden biri bahçeden bi- Xİ görebilirdi.. — Alba, bu ne çılgınlık! “aş Mecbur ettiniz.. Gölün ke- başbaşa konuşmak iste- ben de buraya geldim. ai, Kızmak mı?. Sorduğunuz iz... bakımız!.. Fakat prens dö “reni düşünmediniz mi?, Alba bir kahkaha attı: © — Prens mi? Oh, istetam da | Ü aki münasebet sadece resmi- şi İşte gece yarısından sonra it irde odanıza kadar gelmem ispat ediyor, zannederlin. | > Fakat... Durunuz, prensin hakkımda düşüneceğine gelince. Hele o- |, hiç ehemmiyeti yok... | : ag” lemek lâzım Mi? İş “iz Nikolsondan başka bi- ; şi burada başbaşa konuşurken İ ber halde sizin için felâ- İ ... rü w © Tabii... Zaten dün akşam da | Ak, anlatmak istemiştim , , tiz, ev&ili Albacığım, Aramızda İt paklı bif şey olmamasını “ânj um.. Samimi olalım. Size Muştum ,,. Şu Afganistan se- “en sonra Fredi ile benim a- öyle yüksek, öyle güzel li yi adaşlık ve dostluk teessüs i b kırmak, bozmak iste- ii © w Alba ayağa kalktı.. Sıgarasını di, , “ükten sonra Robertse de- derin baktı... Sihirli gözleri - ğ İsinde Robertse karşı ne bir i bir meydan okuma arzusu : » Yalnız kalbi kr e. a Demek bu hisse hürmet et da vay orsa; hattâ bir kadı- ie, Şektirmek icap etse bile Naş St sakin, hiç bir düşmanlık e , mırıldanırca- Sfenks konuştu | Maurice de Kobra'nın Son Türkçeye çeviren: Fahamettin Arvay Roberts itaat etti. Pencerenin | Mu düşünüyordum yal. Size söy-| iş midim ki prensle benim a | çekinmiyorsunuz!, Eğer o | Romanı : 55 sına söylenen bu sözler, Robertsi İ san derece mütcessir etti.. Arka daşmı kırmamak için bu kadma karşı insafsızca hareket edip - et- mediğini düşündü.. Verdiği er - Vekçe sözde durmak için bütün i- radesine hâkim olmak isterken artık gaddar ve müstebit olmağa başlamıştı. Alba elinden tutmuş, onu bir kanapeye oturtmuş, kendisi (Ode yanma oturmuştu. I — Sevgili Robertsim, beni din- İle!.. Senin söylediğin gibi biribis | İrimize karşı samimi olalım.. Kal bimizin en gizli yerlerini biribiri- i mize açalım... Orada, biribirimizi | | aylarca çılgmca sevdiğimiz esna» da komedya mı oynıyorduk 2.. O zamanlar sizde böyle bir zan w yandıracak hiç bir hareket gör-| dünüz mü?. Sizi paranız için mi| sevmiştim?. Londarada iken zen- igin mi idiniz?. Sizden para çek- i mek için mi sizi tesbire uğraştı - İ ğımı zannediyorsunuz?. — Oh, Alba. — Zannedersem bu hislerim - den dolayı beni azarlamağa lâyık göremezsiniz., Biricik kabahatim dolandırıcı olduğunu bilmedi - ğim bir adama varmış olmaktır .. — Zevallı.. Yavrucuğum ben, İ seni nasıl kabahatli bulurum ?. m Peki, mukadderat bizi biri- birimizden ayırdı.. Olup bitenleri | size biç gizlemeden anlattım. Tali beni Hindistana kadar getirdi, si- ze doğru yaklaştıkça içimde bir sevinç, anlatılmaz bir heyecan duymağa başlamışım. Halbuki | yanında olduğum zamanlar ken- | dimi çıldıracak kadar mesut say- de... Geçirdiğimiz tatlı saatleri bi- le unutmağa ezmetmiş Oo soğuk, | benden uzaklaşmağa çalışan bir dost buluyorum.. | Roberts kımıldamağa bile ce- | saret edemeden dinliyordu. Alba okşıyan sözlerle devam ediyor -| dus — Arkadaşlık bissiniz, sizi se venlere karşı insafsız olmanızı da emrediyor mu?. Roberts başını kaldırdı, sevgi- lisinin yüzündeki sessiz & ıstırabı görünce kalbi burkuldu, bilekle- rinden yakaladı, ne yapacağını şa- şırmış bir vaziyette ona bakarak: — İnsafsız. Ben insafsız mı o- iluyorum?. ! Diye kekeledi.. Alba içini çek- |ti. .. Yavaşça ayağa kalktı. . Ro-| berts: — Nereye gidiyorsunuz!.. Diye sordu.. — Aydınlık gözlerime dokun- du; elektriği söndüreceğim.. Lâm- ba sönünce, pencerenin perdesini açtı.. Mehtabm gölden akseden 1-| şığı küçücük odayı hafifçe aydın- lattı..., Alba tekrar Robertsin yanma geldi: — Sevgilim, ikimiz de zavallı- yız.. İstemiyerek fenalık yapıyo- ruz.. Düşündüklerinizin, hepsini hissediyorum.. o Edi, kalbinin ne| yüksek hislerle dolü olduğunu bi- | lirim.. o Zaten harpte bu kadar! kahramanlık gösteren bir cesur zabitten baska bir şey ümit edile. İ mez.. Hayır, itiraz etme, Seni tak- | dir ediyorum. Fakat bu takdirim ayni zamanda yüreğimi — sizlatı- YOr om. (Devamı var) “gli, ağ pe egeli ge 2 ae Fransadaki buhran Yeni kabine Kim teşkil edebi- lecek ? Meçhul Paris, 17 (A. A.) — M. Leb- | run, yeni bir mülâkat esnasında M. Pol Eoncour'u yeni kabineyi teşkile memur etmiştir. Muma- ileyh oOakşama doğru cevap vereceğinini söylemiştir. Paris, 17 (A. A.) — Gazete- ler umumiyetle M. Boncor'un yeni kabineyi teşkile mnvaffak olacağı ümidini izhar etmekte mumaileyhin ifa etmiş olduğu beynelmilel rolün kendisine temin eltiği nuluzu ehemmiyetle kay- deylemekte ve bütçenin âcilen kabulü iüzumuna binaen mumai- leybin bubranı sür'atle hallede- ceğini ummaktadırlar. Heriot - Boncur mülâkatı Paris, 17 (A.A) — Hetiot- Boncour mülâkatı, saat 22,32de bilmiştir. Müstafa Başvekil ile harbiye nazırı, 15 Kânunuevvel taksiti hakkında Amerika ile yapılmakta olan müzakerelerin vaziyeti hak- kında M. Lebrun'e malâmat ver- mek Üzere aynı ölomöbille Elyse sarayına gitmişlerdir. M. Lebrun, yeni kabineyi teşkile M. Boncour'u memur elti Paris, 17 (A.A) — M. Chau- temps, M. Herliot'nun teşriki mesaisini lemine muvaffak ol- madığından dün sant 20de ka- bine teşkilinden vaz geçmiştir. MLebrun, M. Boncovr'u da- vet etmiştir. dığım bir sevgili bulacağım yer » Yuna nistanla takas Müzakereleri için Atinaya gidecek heyet Ticaret odasi umumi kâtibi Vehbi beyle ibracat ofisi müdü- rü Cemal bey bu akşam Anka- raya gideceklerdir. Vehbi ve Ce- mal beyler Yunanistanla bükü- metimiz arasında yapılacak tica- ri mukâveleler etrafında Yuna- nistanda o müzakerata oOmemur edildiklerinden Ankarada vekâ- letle temas edecekler ve istan- bula dönerek Atinaya gidecek» lerdir. Atinadaki müzakerata sefiri- ! miz Enis bey de iştirak edecek- tir. Ağaç yetiştirmek Şehrin O muhtelif (yerlerinde ağaç yetiştirmek için vilâyetle belediye müştereken çalışmak- tadırlar. Bu sene Üsküdarda Modada ve Istanbulun belli baş- li caddelerinde yeni fidanlar di- kilecektir. ——e—— Izmitte balo İzmitte üssübabri kumandanı tarafından senebaşı münasebetile ayın son gecesi bir balo verile- cektir. Istanbuldan davet edilen- ler. O gece busosi bir vapurla İzmite gideceklerdir. za nn Kadıköy mal müdürlüğünde Kadıköy mal müdürlüğünde mühim bir suiistimal yapıldığı haber verilmişti. e Defterdarlık tarafından o vaptınlan tahkikat Deticesinde bu suiistimalin pek mübim olmadığı anlaşılmıştır. dün akşam | Milli Roman 45 ağustos Ayşenin düşüncesi beni adam akıllı sardı. Elimde olmadan mü- temadiyen Onu düşünüyorum. Çok defa onu rüyalarımda gö- röyorum. Büroda çalışırken bile hayalinin karşıma dikildiği olu- yor. Kendi kendime mütemadi- yen : — Aman Turan âşık oluyor: sun, dikkat et! diye telkin yapıyorum. Beni bu şüpbeye düşüren şey onun karşısında durduğum cesaretsiz- lik, nunla bir daha görüşmek imkâ- nı olmadı; yalnız bir defa ken disini bir gazinoda gördüm. Ya- mndakiler anası, babası Veya akrabası olacaktı, Zavallı kızca- ğız weklep sırasında olurur gi- bi uslu uslu limonatasını içiyordu. Belki sıkılır diye selâm verme dim, Fakat onun da bir iki de- fa gizli gizli bana baktığını his- settim. Çare yok, böyle kendi kendi- ne kumru gibi düşünmektense ilk fırsatta hislerimi ona çıtlat- malıyım. Hem belki bu mahcup kızcağız da için için böyle bir şeye arzuludu. Doktor Vud gideli bir buçuk ay oldu; hâlâ bizim işe dair bir baber yok. Yalnız on gün önce “ Nüyorkta oselâmlar. ,, diye bir kart aldım. Beni hatır layıp ayak basar basmaz bu karlı göndermesi ispat edi- yor ki işimin üstündedir. Fakat bilmem ki hâlâ niçin müspet bir haber yollamadı? Bu da beni üzmiye başladı. Zaten burada Robensonun 1ssız adada yaşadı- ğı gibi yaşıyorum. Bütün hassa- siyetimle oradan gelecek habere bağlıyım. Bu yalnızlığımda bari Ayşeyi sık sık görmek imkânı olsa! 21 Ağustos Dün belki Ayşeye tesadüf e- derim diye Fethiye gittim; fakat nafile, bu zayıf ümidim de bo- şa çıktı, Akşam üstü hüzünlü hüzünlü eve döndüm. Bu kızın | yavaş yavaş Üzerimde bâkim ol- mıya başladığını hissediyorum. Ne yapayım; bu basret ve si- kıntı ile geçen günlerimin yegâ- ne tesellisi, yegâne eğlencesi o. Doktor Vuddan gene haber yok. Bugün telefonla Kolecden sordum; hareket gününü onlara da bildirmediğini, fakat her hal- de bir iki haftaya kadar Ame- rikadan hareket etmesi muhte- hel olduğunu söylediler. Oradan da neşe verecek bir haber yok. ane 30 Ağustos Dün akşam dalgın dalgın eve | dönerken karşımda birdenbire | Ayşeyi buldum. Hafif bir selâm- la geçmek istedi. Fakat ben önüme çıkan tu güzel tesadüfü de kaçırırsam daha kaç günler ayni sıkınlı içinde bekliyeceğimi düşündüm: — Sizi kaybettik Ayşe hanım. Dedim. O maksadım anlama- mış gibi sordu. — Niçin Efendim? — Niçin olacak, dedim; bir aydanberi görünmüyorsunuz... Maalesef görüşmemiz ancak böy- hh. kedili Bize geldikleri gündenberi o- | Sayıfa 5 İşliyen Yara Yazan: Necmettin Halil ! le tesadüflere bağlı kalıyor. Hal- buki ben... Ben konuşmiya devam etmek istedikçe © sıkılıyor ve renk- ten renge giriyordu. Ah bu memleket ! Dedikodu yapmak ve dedikoduya ehemmiyet ver- mek insanların ezeli bastalığı, Belli ki Ayşe de bu sebeple, sokak ortasında benimle korüş- maktan çekiniyordu. Sözümü ke- serek : — Havalar çok sıcak Efen- dim. Hemen hiçbir yere çıkmr yorum. Şimdilik müsaadenizle... dedi ve elini uzattı, Fu küçük eli kendisine de hissettirecek kadar uzun sıktım. Gözlerinin içine bakarak : — Güle güle Ayşe Hanım; sizinle tekrar görüşmek benim için en büyük saadet olacak, dedim ve ayrıldık. Sözlerim ve gözlerim karşısında Ayşebin be demek istediğimi anlamaması imkânsızdı. Bu sebepten yüzünü tekrar kırmızılık kapladı. Arka- sından uzun uzun baktım, o hızlı ve - şüphesiz heyecandan - biri- birine dolaşan adımlarla uzak- laşıyordu. Bu kızcağızın içinde her halde ben de bir şeyler uyandırdım. Ey Ayşe Hanim, galiba artık anlaşıyoruz. Maceramızın sonuna da pek az vakit kaldı sanırım. Tahmin ediyorum ki ayrılmamız beni de Üzecek. Fakat ne çare, gün bugün, saat bu saat diye düşünmeli, Bu tatilde Ayşe: daha güzel- leşmiş; toplanmış. Yanaklarına | cazip bir pembelik 'gelmiş. Dün akşam üstü ilk defa o klâsik giyinişinden farklı bir kıyafet- teydi. Bu kızlar ne tuhaf; mek- tepten çıkınca bir iki ay içinde inkişaf ediveriyorlar. Ayşe da- ba bir ay evvel bile basit bir mektepli kızdı. Fakat dün dikkat ettim, adamakılı bir genç kız olmuş. Ne mutlu onun karşısında okuyacak yumurcak- i lara. Adeta o yamalı pantalonlu çocukları kıskandım. Bugün tayyare ve harp bay- ramı, Tabii her taraf çok kala- balık, Ben bu kalabalık içinde sıkılacağım için evde kapandım kaldım. Böle günlerle olâ- kası: olmıyan şirketide astım. Türk memutlar da işten kaçmak için bu fırsattan istifade ediyor- lar. Dün işittim, gelmemek için ! adeta elbirliği ediyorlardı, Bugün işe gitmediğim için direktör beni de onlardan sanaca' ama yarın herhalde bir hasta'ık bahanesile kendisini temin ede- rim. Zaten bastalığımda pek yalan değil, benim ruhum hasta. Mütemadi bir sıkıntı ve üzüntü içindeyim. 14 Eylâl Bugün doktor Vuddan bir kart aldım, üstünde Kolombiya darülfünununun resmi var. Mu- bakkak beni çıldırtmak için bu- nu seçmiş olacak. (Devami var) incir, incir ballı inçir | Dizi, dizi altın zincir! incir yiyen sağlam olur. Aydınlılar ferah bulur | Mimi Iktisat ve

Bu sayıdan diğer sayfalar: