14 Ocak 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

14 Ocak 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

âızi ı Kartal ur Alman tayyarecisi Harbi umumide meşh Rihthofem'iD Nakleden : fa. Şafer'in böylece ucuz kurtul * muş olmasından hep #memmu” ” duk. Pek yorgun olduğu içip: zavallı çocuk hemeri gidip Zi. Rihthofen düşman! bir filotila İngilizler, aleyhime tertibat almışlardı. Beni Y& düşürmek, yahutta esir almak istiyorlardı. Bu maksatla, hususi bir filo teskil etmişlerdi . Bu filo, kırmızı tay «| kumandanı idi, Rütbesi binbaşı | yarelerimizin faaliyette bulun - | duğu yerlerde uçuyor, ve bilhas - | nuyordu amma, kendisini göre - sa bizim rengimizi taşıyan tayya « | miyorduk. Arasıra, onun karar - | relere hücum ediyordu. Şimdi artık, bütün filotilâmin | fa ediyorduk. Babam, saat 9,5 ta | ! cu günü geleceğini bildirmişti. Artık Rihthofen düşmanı Hatıraları | Tetrika Numarası : 12 Kardeşimle, Volf hasımlarmı yere inmeğe mecbur etmişlerdi. Karargâha döndüğümüz za - man, üçümüz de memnunduk. filotik ! taraflarda ediyor - lahın bir daha bizim görünmüiyeceğini Ümit duk, Babamın ziyareti Babam, benim ile kardeşimi görmek istiyordu. Nisan 29 un - “LAL, şehrinde, bir karargâh olan babam, bize yakında bulu - | gâhının üzerinden uçmakla ikti - İ tayyarelerini kırmızıya boyat « | geldiği zaman, biz de bir avcı u-| mıştım, Zira, İngilizler, benim İ çuşundan dönmüş bulunuyorduk. kızıl tayyaremi öğrenmişlerdi. Bu | Kardeşim, tayyaresinden inince suretle İngilizler, bir tane kızıl | ona doğru ilerledi ve: tayyare yerine on iki kızıl tayya * re ile karşılaşınca gözleribi fal taşı gibi açtılar, Bununla bera - ber hücunilarını da bir misli da - ha arttırmaktan geri kalmadılar, Doğrusu, mektense, müşterinin benim aya - ğıma gelmesini tercih ediyor * | bam, memnun oldu. dum. İngilizlerin maksadını öğre - | | müşterinin ayağına git - İ giliz tayyaresi düşürdüm. — Bonjur baba, dedi, bir İngi - | liz tayyaresi düşürdüm. Ben de yürüdüm ve kardeşim gibi ayni suretle selâmladım: — Bonjur baba, ben de bir İn- Filhakika böyle olmuştu. Ba - Yemek yedik, ve tekrar uç - | tuk. A Müthiş bir Zehir salgını siki bir tahkikata üzüm görül“ müştür, Dr Doktor Ahmet Şükrü Bey bil- hassa eroin iptilâst hakkındaki tetkiklerini ve bunun müptelâla - rını şöyle anlatıyor: Heroin ( kullananlarn İekleri: Şoför, şoför avini, kaptan, sandalcı, fen me - imuru, makineci, tesviyeci, elek - | trikçi, boyacı, sıvacı, berber, kol- | tukçu, ahçı çırağı, sebzeci, Gar - | son, ayak satıcısı, hamaldir. Has- taların ifadesinden; heroin iptilü- | sının tahsil yaşında bulunan genç- liğe de sirayet istidadı gösterdi- ği. anlaşılıyor. “Tekke, ismini verdikleri heroin satılan ve çeki» | len yerlere bu gibi gençlerin de- vam ettiği söyleniyor. ; Tecrübesiz bir gene tiryaki arkadaşının bir defa isin verdiği heroin onu da kendisi gibi yap > mağa kâfi gelir. İlk alısda hafif ve keyifli bir sarhoşluk duyar; sarhoşluk geçince hissettiği kırık» lık, tecessüs fikri ve tiryakinin teşviki ikinciyi, üçüncüyü de ak dırır. Bundan sonra kimse ikram etmese de kendisi zehiri arar, iÇi sıkılır. Nefes alamıyor gibi, tıka - nıyor gibi olur. Kırgınlık, üşümek hissi gelir, Ağrılar duyar, bir yer- de duramaz, ne hesabına olursa olsun heroin tedarik eder. Vücut zehire alışmca eski mik- mes- mu - >iğ Bahçenin sıraları Muhatabım' gittikçe heyecan - lanıyordu. Aktörlük hişsiyatı u- yanmış olacak ki Kolları ile işa- zaz halleri vererek devam etti: hikmet bundadır. Bence dünya - gul olmak, onun verdiği mahsul- lerden istifade etmektir. Zavallı) Toprak işi ile uğraşan ların ne kadar zahmetler çekti- ğini, ne terler döktüğünü anlaşı - lan hiç tasavvur edemiyor. Bir muziplik olsun diye: — Canmm, dedim, yalnız tavuk yetiştirmekle (iş biter mi? Bir miktarda tavşan © yetiştirirsek zannedersem fazla kazanırız. Keşki bu tavşan sözünü söyle- meseydim, aktör efendi bu yeni mevzuu duyar duymaz. hemen kaleme sarıldı. Önündeki kâğıtta rakkamlar diziyor dermadan söy- lüyordu. Tavşanlar omuhayyile - yağdırdığı Selva kuşu < hikâyesi bunların yanında hiç kalıyordu. Efendim bir düşününüz bir dişi tavşan bir dölde on yavru doğu | rabilir. Tavşanlar senede üç de- fa doğurur. Üç kere on etti otuz. i © Evlenmek istiyen Erkekler © Yazan; Matmazel Kler klavnat veren taliplerden biri retler yaparak üzüne işli 4 r yaparak ve yi 0) İ Tavuk, tavşan dertlisinin saçma — Toprağa avdet... İşte asıl | Tarımı lüzumu kadar dinlemiştim. nın yegâne zevki toprakla meş - | sinde üremeğe başladı. Öyle ürü: | yorlardı ki, Tevratın yahudilere | nince, kendilerile karşılaşmak | Babam, karargâhtan dürbün * arzusile havalandım. Yirmi da - İle bizi seyrediyordu. Bu aralık kika kadar sonra, ilk düşman | havada bizimkilerle (| İngilizler tayyareleri göründü ve hücuma dövüşüyorlardı. * Fakat: biz .bu baalninien. Büyleryep iz i EA başımıza gelmemişti. Zira, İngi « İngiliz tayyareleri hatlarımı - lizleri, faaliyetimiz biraz uslan * | s, geçmeğe muvaffak olmuşlardı. dırmıştı, meşhur hücum âdetlerin- | Fakat keşif tayyarelerimizle kar - den, © aldıkları menfi neticeler gılaşmışlar ve muharebeye tutuş * , münasebetile vazgeçer gibi Ol * | yayslardı. Bir aralık; tayyareler » | muşlardı. Demek tekrar başir - | did birisi tepetaklak attı, sönra yorlardı. Bize hücum eden meş - tar ayni tesiri yapmağa kâfi gel ! hur Spada tâyyareleri idi. Bu makinelerin mükemmeliyeti $a - yesinde, bize çok faik olduklarmı Zannediyorlardı. Üç tayyare idi - ler. Bizde, ben, Volf isminde bir arkadaş ve kardeşim, üç tay - yare idik. Üçe karşnüç.. Mü- kemmel , Lâkin, İngilizlerin bü - Sumu, biraz sonra müdafaaya tahavvül etti, faikiyet bize ge - siyordu. Hasmıma hücum eder * | b kardeşimle Volfun da ba - di arına saldırdıklarını görevil - m. Her zamanki gibi döğüse Birbirimizin etrafında sapyorduk. Rüzgâr bize mü - lar 1 tayyarelerimizi bizim hat « ara doğru sürüklüyordu. gi evvelâ, hârmumı ben tepe - im. €siZ motörünü par - salamıştım. Bizim hatların ge * risins inmeğe razı olmuştu am- Gi artık merhamet ve affetmek - vazgeçmiştim. Bunun için bir ikinci hücum yaparak şiddetli bir ateş açtım. İngilizin kanat - ları Koptu ve sıgara kâğıtları gibi uçuşmağa başladılar, Tayyare - hin gövdesi ise, alevler içinde, İ düştük amma, boşlukta bir taş gibi, bir bataklı - | ğa düşerek saplandı. Hasmımın ismini öğrenmek benimi için ka - İl olmamıştı, Zita, bataklıkta nd: kazdığı mezara ebediyen Bömülerek kaybolmuştu. Tayya - ?e olduğu gibi bataklığa gömül « Yukardan yalnız, elân yanakta olan kuyruğunun ha - d ra kalmış olduğunu görüyor * İ valandık. Önce bir şeylere te- doğruldu, bizim tayyare meyda - na doğru İnmeğe başladı. Bu, bir Alman tayyaresi idi. Pilotu bizim meydana yabancı ve tay * yaresi büyük olduğu için inmesi güç oldu. Yere inince, iki tay - yareciden birisinin vurularak öl * | müş olduğunu gördük. Babam; | biz çocuklarının tayyareci olma - mızdan endişe falân etmezdi af * mia, bü manzarayı görünce .cani sıkıldı. Öğleden sonra, tekrar uçtuk İ ve ben bir ikinci İngiliz tayyaresi daha düşürdüm. Karagâba dön - düm, biraz dinlenmek için uyu - dum. Uyandığım zaman sapa” sağlam olmuştum. Bir daha ha - sadüf edemedik, döndük, ve bi - raz sonra gene uçluk.. Cepheye yaklaşırken bir düşman filotilla - si ile karşılaştık. Yanımda kar - deşim, Şafer, Almenroder, Fest - ner vardı. Düşmen tayyareleri bizim çok yükseğimizde idiler. Bir şey yapamazdık. Peşlerine peticesiz kaldı. Cepheyi takiben uçuşa devam - tik. Kardeşimle yanyana, öteki : lerin önünde giderken, iki düş * man tayyaresi üzerimize doğru gelmeğe başladılar. Kardeşime küçük bir işaret yeptm » Anladı. Sür'atimizi arttırdık. Birbirimi - 26 o kadar emindik ki! İşte asıl mesele budur. İnsan uçtuğu kimi < seyi tanımalı. Kardeşim benden saldırmıştı. daha evvel eee 0. mez. Gittikçe arttırır. Santigarm- lardan grama çıkar. Başlangıç - taki zevkli sarhoşluk... hoş yor;? gunluk; enerji hissi, uyku hali, a- sabında sükünet; Şa tar arttıkça, sersemlik; rahatsız -. bir uykuya benziyen dalgınlık, Mi kaydi, dermansızlık, iradesizlik, iştehasızlık, burun kurumasi, te- nasüli histe zaaf, kolay idrar € - dememek, inkibaz kaim olur, 3 hastamızda kusmalar ; olmuştur. 20 yaşında bir bastamız bütün bir seneyi tenasüli arzusuzluk ve iktidarsızlık içinde geçirmiştir. da 2 - 5 günde bir defita - İ bit olur. Hastalardan biri 20 gün yüzünü yıkamamış, bir sabah ap- tese gidecek kadar kendinde ta- kat ve irade bissedemediğinden yatağını kirletmiştir. Bir şoför muavini günlerce aç kalmış, kazandığı para yalnız he- İ soin tedarikine kâfi geldiğinden ileri derecede tüberküloz ve pek sefil bir halde hastahaneye müra- caat elmiştir. İçlerinde fvengili vardır. Heroin tiryakilerinin rengi 60- luk, gözleri cansız, vücutları kir- li ve zayıf, kıyafetleri mühmel, elbiseleri buruşuk, pistir, Tiryaki - nin eski neşesi, cevvaliyeti kal- mamıştır, Kendini hasta, yorgun, bitkin hisseder. Vücudünün, is - tikbalinin harap olduğunu düşü- nür, Buna rağmen işine gitmek is- temez, boyuna heroin çeker. Hastalarımız arasında heroin- den evvel içki, esrar, kokain kul- lananlar vardır. Bir hastamız es- yarla heroini şöyle mukayese edi- olanlar da | Şimdilik on tane anaç tavşan a- İımsa sene sonunda üçyüz yavru ölur ve bunlardan da dişi olarak ! dilmiş olur. Aşağı yukarı on bin tavşan efendim. Bu tavşanlarm | her biri en aşağı yirmişer frank- tan etti mi iki yüz bin frank! Ya | kürkleri... Hele © kürkler eğer i güzel yüzülerek satılatak olursa | neler kazanılmaz neler! OBazr tavşanlar vardır ki kürkleri tıp» kr Şişilliyayı, Hermineyi, gümü « şi tilkiyi andırır. Böyle bir kaç tane daha doğtusu birçok * elde ettik mi gel keyfim gel.. Artık Fransada tavşan eti ve kürk kralı olacağız. Diğer etlere rekabet edeceğiz. Yapmıyacağımız yek... Aktörün sözünün sonu gele - ! cek gibi değildi. O gün geç kaldı- ğımızı, ertesi günü projelerimizi keser, erkeklik hissine dokunur, peklik verir, idrar etmekte zorluk olur, kendiliğimden terkedehie « dim, pahalı (gramı 70 «120 ku « ruş). Bir hastamız da heroin ile ko- kainin farklarını anlatıyor: Kakain; helecan, fozla neş'e verir, çarpmlı verir, o düşünceyi arttırır, sanki fikri açar; iştehaya dokunmaz, Kendiliğimden bırak - tım, pahalı (Merk malı Kaçak sişe gramı 5 lira). Hetoin ; uyuşturur, o çarpıntı vermez, hiç bir şey düşünülemez, iştehaya dokunur, kendiliğinden İhrakamadım, kokainden daha tw cuz. Heroinomani ile tıpkı sıtma mücadelesi gibi uğrasmek İâzmı- Ferat; şersemleğştirir, iştehayı dır. Bir taraftan hastayı O tedavi kesmez, erkeklik hissine dökün * | etmek, - diğer taraftan; sirayet | hatırlıyoruz. Burada da tedavi | / ile alâkadar makamın ayni za »' | manda sirayet membalarını kü - maz, peklik vermez, idrar etmek- te zorluk olmaz, kendiliğimden terkettim, Ucuz (dirhemi 20 ku « ruş). memba: olan heroin satılan yer- leri imha etmek icap eder, Heroinoman muhtelif vasıta - j larla zehiri bulacağından evinde | fakiyetin büyük ve daha çabuk Heroin; neş'e verir, iştehayı | tedavi edilemez. Bir müesseseye | âmili olur, aku lee 2 üstünde randevu | daha güzel teşrih edebileceğimizi i söyliyerek bip randevu i İ gösterdim. Tabii ertesi günü ran - devu mahalline asla uğramadım. | Taliplerden biri bana Lüksen- | burg bahçesindeki sıralardan bi- İ vi üzerinde randevu vermişti. Da- | ha yüz yüze gelir gelmez azametli bir tavırla dedi ki: — Matmazel, her şeyden ev - vel şunu haber vermeme müsaade ediniz. Ben Cazayerliyim, Müslü - manın. Esmer yağız, kumral saçlı, ma- vi gözlü biri idi. Alabros bıyıkları vardı. Boynunda lüzumundan faz“ la yüksek bir yakalık bulunuyor - du. İlk görünüşte bir Alman za * bitimi-andırıyordu. Kendisini tak- dim ettikten sonra 150 bin frank İk drahomamı ne suretle işlet * mek istediği noktasına geldi. O * nun düşüncesine göre Fransada İ İ işler yolunda gitmiyormuş. Gidip şimali oOAfrikada ve (tercihan Fasta yerleşmek efdaldır. O, Fa> sı güyet güzel tanıyor. Eğer Fas- ta bir bakkaliye mağazası açıla « cak olursa müthiş kâr edilir. He le bu dükkân cenup taraflarmda açılırsa sahibinin pek çabuk milyo- ner eder. Çünkü oralarda alış ve- riş edecek kabilelerdir. Onlar ih- tiyaçlarını tedarik için “ellerinde” : avuçlârırda ne varsa Vermeğe ha zırdırlar. Maamafih yalnız yer - lilerden istifade edilmez. Ecnebi zabitan ve efrat ta bol bol para bırakır. Orası çöl âlemi insan ce- binde parası olursa nereye sarfe- debilir. Olsa olsa yiyeceğe ve içe- ceğe verir. Her içki fevkalâde çok istihlâk olunur, Beyazlar medar - ların sıcak iklimine tahammül ede miyorlar. Şarap, bira, şurup, Mâ“ den suyu, alkol velhasıl herne bulurlarsa midelerine indiriyor * lar, Bu gibi meşrubat üzerinde yüzde üç yüz kâr vardır. Bir iki senede böyle bir mağazanın ba - şında milyoner olmak işten bile. değildir. i ; # be. (Devamı bar) yatırılarak kuvvetli altında tedavi edilir. Heroin iptilâsı ile, daha geniş manada esrar, afyon, morfin, ke kain, heroin gibi keyif verici ze hirlerle sari hastalıklar gibi mü « cadele edilirse bu iptilânm önü kolay alımır. Gerçi heroinomanlar “ tedavi ediliyor, beroin satanlar. yakalanıyor, tecziye ediliyor, Bu. i i da bir mücadeledir. Fakat muh * İ telif ellerden idare ediliyor. He » ü roin kaçakçısı hakkında takibat, | yapan teşkilât hastalığın azalıp. i çoğalmasile yakından alâkadar 0 lursa mücadelenin icabında isti * | kameti, şiddeti ona göre değişir. © Ankara ısıtmasının bir elden İ idare edilen ve ilmi bir mücadele" ile kısa bir zamanda muvaffaki » yetle kalktığını şükranla hepimiz vi bir inzibat rutma İşini takip etmesi muvaf »

Bu sayıdan diğer sayfalar: