6 Şubat 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

6 Şubat 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ p s 6 Şubat 1933 # VAKIP'ın edebi tefrikası i | CANIM AYŞE * İ Kemalinverdiği karar Fakat Kemalin kendine emni - | İ ikinci kısım Beklemek değil, asıl yalnızlık, üzlet ateşten beterdir. Yalnız, insanlardan uzak yaşı - | Yan adam felâh bulmaz. Kemal, Tunusa geldi geleli yal nız Tunusa ayak basar basmaz, â- deta insan yüzü görmemeğe töv - be etmişti, Hayatında ilk defa o- larak, koca bir şehrin tamamile yabancısı kalıyordu. Onunla, mazisi ve halile hiç kimse meşgul değildi, Bu hal ey- velâ, ciğerlerini, temiz hava dol- Muş gibi genişletti. Sevindi. Ra - hat nefes aldı. Hiç kimse, onun kim olduğunu bilmiyordu. Hürdü. Simdiye kadar kendisini teh - dit retmiyen, fakat her an tehdit ediyormuş gibi görünen beşeriyet- uzak yaşamak, insanlardan uzak durmak hoş bir şeydi. Yalnız bir derdi vardr: Ayşe. Ayşenin mahrumiyetinden baş ka hiç bir mahrumiyet yoktu. Yegâ ne üzüntüsü Ayşeden uzak olmak tr. Her gün şehirde dolaşıyordu. Başı kefyeli, omuzları meşlahlı araplarm hacı yağı kokuları için- de gezmekten zevk duyuyordu. İspanyol kiliselerini andıran ca - milere girip çıkryordu. Kutu bü - “Yuklüğündeki dükkânların mücev » işleme, vtir mallarını seyre - | Bir kaç gün sonra (hissiyatı #aleyana geldi. Taşıyordu. Hisleri Yerine anlatmak hevesine ka- r. ya Müsssesenin müdürü M. Roso k İçini açtı. Roso, pembe yanak pe obalak, bön bir Fransızdı. Yara gem Tunusa ve Tunuslu - n Yrandı, Fakat zevki yoktu . “Büsü azdı. İyiden kötüyü tef- bek, viyordu. Meselâ en giran - ha mallar arasında, en fenasını Yordu, Bunun için Kemal ile Roza ke adılar, Fransız israrla etti, » evine davet Kemal gitmedi, iz bir adamla tansa, hi, konuşmak m konuşmamak daha iyi- Kemaj stkil, İstanbul, £ mağa başladı. stanbul salonları, |. tanbuldaki ahi zey n z z ” hh arı o gözünde ağ Yaşanır bir memleket Eğer muhitine isınsaydı, ecne bilerle temas etseydi, Münevver yerlilerle görüşseydi, bir derece « Ye kadar avunuyordu , ü Fakat kimsesizlik, ibtiyar etti. Ğİ üzlet onu boğuyordu. Halbuki tanışıp görüşmesi çok | z olaydı. Elindeydi. Müessesede iş Için temas ettiklerinin hoşuna Sitmişti, Her yerde olduğu gibi, Duzada da kendini sevdireceği ktı. hi, abancı pine yabancı İk b ap , her Metrmak, pıyı ea Süpke uyandırın. M35 Selâmi Izzet Kemalin bütün bu külfetler - den azade kalması, açılan kapı - lara ayak basmaması emniyet telkin ediyordu. yeti ve katil olduğunu söyliyeyim, ra- hat görüşeyim?,, dedi. Casaret edemedi. Nihayet günün birinde, Cema « lin karısına bir mektup yazdı: “Muhterem kardeşim Lelâ Hanım, ı “Sizinle çocukluk arkadaşı ol- duğumuz için her halde size kar- deşim diye hitap edebilirim ve ümit ederim ki, siz de beni kar - deşliğe kabul edersiniz değil mi? “Canım kardeşim, İstanbuldan ayrılırken, Cemale, buradan Ay - şeye kat'iyyen mektup yazmıya - cağımı vadettim. Söz verdim. Fa- kat bu vaat ve sözümü nasil tuta- cağım?... “Bu bana büyük bir azap olu - yor. Haydi sözümü tutayım, fakat Ayşeden nasıl haber alayım? On - dan habersiz yaşamamın imkânı | olmadığına da siz hak veriniz. Benim mütemadiyen ve yalnız kendisini düşündüğümü, birleşe - ceğimiz mes'ut günü (tahayyül ettiğimi o nasıl bilecek? İ “Gördüğünüz zaman bunları | kendisine söylersiniz olmaz mı? “Burada, bunalırcasına canı» | mun sıkıldığını da ilâve ediniz. | Tunus güzel memleket olmasına rağmen, beni öldürüyor, Daha bir gün Zevk almadım. “Otomobille geziyorum. Birçok şehirler asri, fakat bir hülya per- | desi altında rüya görüyorlar. Ca - | mileri de dolaştım. Yarı kiliseye İ yarı salona benziyorlar. Fakat a- sıl sevdiğim genişlik, Boşluk. Çöl Amma vaheler çok nefis. Hele bu mevsimde cidden güzel oluyor. i Kabil olsa, bütün vaheleri geze » ceğim hattâ bir kaç gün de kala - cağım. “Meselâ tasavvur ediniz. Hur - i ma dalları altında, akar bir su - i yan başında oturmak... Fena C«- gil değil mi? i “Oralarda oturup hep Ayşeyi düşünüyorum. Gözlerimi kapayıp Ayşe yanımdaymış farzediyorum. “Ben burada yalnız onu düşü » nürken, o orada ne yapıyor? Ne - âlemde? Beni ona unutturmıya çalışıyorlar mı? Fikrini çelmeğe | uğraşıyorlar mı? (Devamı var) aaa Memurlar lokantası bugün açılıyor Belediye memurin lokantası bugün saat yarımda açılacaktır. e itibaren istiyen memur- ar 30 kuruşa dört ka; ek yi- yebileceklerdir, Pre Seyis larından başka vilâyet ve diğer daireler memurları da lokanta - dan istifade edebileceklerdir. Berber dükkânla- rında temizlik — — berber dükkünlarında te- izliğe riayet edi iği yapılan teftişlerden en Beledi- ye şube müdürlerine yeniden emir vermiş, berber dükkânlarından aynalardan, parlak dolaplar bu - lundurmaktan ziyade makineler - le diğer takımların temiz bulun» için uğraşması iyi tesir | durulmasına daha fazla (dikkat edilmesini bildirmiştir. Stadyomda deve güreşi yapıldı ! Ağızları köpürmüş devejer biribirlerine homurdanarak saldırıyorlardı Gali ar İN Dün stadyomda yapılan deve güreşinden höyecanlı bir sahne , Taksim stadyomu dün ilk defa enteresan bir güreşe sahne oldu. Senelerdenberi önlerindeki saha - Bunlar Kabakçalı Halit Efendi - nin İbiş ile Şakir ağanın Çerkesi i âdi. İbiş Çerkesi haylı hırpaladı da futbol maçı, boks, insan güre- | ve bir aralık ayağını kurtaran İbiş | şi seyreden halk, dün deve gü- reşi seyretti, Dün saat on ikiye doğru idi. Taksim stadyomu önünden geçen | $i takip etti. Kangırılı kaçtı Nuri | > 3 ini i Hüseyini - | dum. Bu teh bana milli mü“ ler, stadyomun geniş kapısından efendinin devesi Hüseyinin deve | dal küre ge a İtr. O günlerde milli savaş uğrun- ! çifter, çifter develerin içeriye gir diklerini, bazı meraklıların kapı » | nın etrafında en heyecanlı maçlar İ da olduğu gibi toplandıklarını gö rüyorlardı. Pazar günleri stadyum | ayağa kalkarak sahadan kaçtı. İlk maç bitti İbiş galip ilân edildi. Bunu Kangırılı ile bozun güre - sini, Pintehurlu Bayramın devesi Kabakçalı Mustafa Çavuşun deve sini altına aldı bağırttı, Yüzü mü tecaviz hâkem bağırtıyı işidince kararlarını verdiler. Mağlübu ga- da ekseriyetle maç yapıldığı için | libin altından kaldırdılar. kalabalık pek gayri tabii görül « mivordu. Fakat maç anatine te - sadüf eden zamanda içeriye sıra, sıra develerin girişi ise hiç te ta - | bii addedilmiyordu. Bazı kimse - | ler merak saikasile bilet alarak içe | ri giriyorlar, bazıları da stad - yom önündeki kalabalık arasına karışarak kesafeti arttırıyorlardı. İçerde iki zurna ve bir davul mü- temadiyen çalmıyor, deveciler te- lâşlı, telâşh gidip geliyorlardı. Ni bayet esmer, kısa boylu, kasketli birisi stadyormun kapısı önüne çık- tı: — İçeride heyecanlı deve gü - reşleri yapılacak acele edin! Diye bağırdı. Mesele iyice anlaşılmıştı, Kala balık arasında bir hareket oldu. kişeye yaklaşıp bilet alanlar ço» ğaldı. Zurnalar halâ çalıyor, alâ- kayı celbederek müşteri adedi ço | İ ğaltılmıya çalışılıyordu. Saat bire doğru içerde güreşle- rin başladığı haberi dışarıya bil « dirildi. Son girenler arasında ben de vardım. Sahada parmaklıkla - rın yirmişer metro fa- sıla ile develer biribirlerinden ayrılmışlar, ağızları köpük için - de bakışıyorlar.. Meydan yüzü mü tecaviz deveci ve deve sahiplerile dolu... Tribünlerde ve balkonda dört, beş yüz seyirci güreşi bekli- yorlar. Nihayet sahada etrafı çınlatan zurna sesleri arasında hafif siklet iki deve meydana çıkarıldı. A - yaklarındaki ipler çözüldü, ağız » ları biribirlerini ısırmasınlar diye bağlandı ve sonra biribirlerine o- tuz metre kadar yaklaştırılarak salıverildiler. İki deve hörgüçle - rinin üzerindeki çıngırakları şa « kırdata şakırdata biraz koşar gi- bi yaptılar, biribirlerine yaklaştı” lar ve yaklaşmalarile de boyun be yuna vuruşmaları, biribirlerinin ayaklarını yakalamaları bir oldu. Beş güreş daha yapıldı. Son seçmiye galibiyet kazanan Halit Çavuşun 12 yaşındaki boz devesi» le Mes'ut ağanın bir gözü kör sas rı erkeği kaldı. (Sarı erkeğin 40 yaşında olmasına rağmen şimdiye kadar hiç yenilmemesi, bir haf - ta evel de Karagümrükte bir ra- kibinin ayağını kırması kendisi - nin kuvveti hakkında seyircilere bir fikir veriyordu. Bir aralık iki devenin sahibi arasında ihtilâf çıktı. Hâkemlerin tavassutu ve se | yircilerin ricası üzerine ihtilâf hal ledildi. Tribünlerdeki (seyirciler sahaya inmişler, iki rakibi yan - dan seyrediyorlardı. Boz deve ile sarı deve ağızlarmdan köpükler saçiyorlar, oldukları yerde kivra - nıyorlardı. Gene bunların da ağız ları bağlandı, sahanın ortasına ge tirildiler. Fakat ne oldu? Pehli - van sarı deve birdenbire çöktü kalkmak istemiyordu. Heren sa- hibine koşuldu. — Aman yahu, pehlivan kalk - mıyor, ne yapalım! Sahibi başını iki yana salladı ve cevap verdi: — Ne olacak, hayvan sabah - tan beri bekledi, bekledi, şimdi & sabileşti güreşmek istemiyor? Zur nacılar yanında çalsmlar belki kal kar. Zurnacılar sarı pehlivan ya « İ nında on dakika kadar çaldılar kâr etmedi sopalarla vurdular, fayda vermedi. Son bir çare kal- mıştı. Dişi bir deveyi sahaya çı « kartarak etrafında dolaştırdılar, yaklaştırdılar, uzaklaştırdılar, Ni- hayet... Sarı pehlivan yerinden kalktı. Fırsat bu fırsattı. Ayakla: rı çözüldü yerinde bir döndü ve... Tam bu esnada idi ki, 12 yaşında ki rakibi bir yıldırım süratile üze- rine atıldı. Herkes sarı pehlivanın biraz sonra atlaşıldı. Tek gözlü | i | ! Ispartada Başvekil Paşanın söylediği nutuk İsparta, 4 (A.A) — İsmet Pas şa Hazretleri, bugün saat 10 da İsparta iplik fabrikası paviyonla- rında hazırlanan yerli (omalları sergisini açmışlardır. Paşa Haz « retleri nutuklarında yerli malla» ımızın vakit, vakit böyle sergi “ İerle halkın revacına arzedilme « sinde büyük fayda olduğunu ve İ bu teşebbüslerin muntazam de" vam ile iktisat hamlelerini tesbit ği mümkün olacağını izah (ederek | Jepartada yapılan bu teşebbüs » ün civar için feyizli bir örnek ol- ması arzusunu izhar etmişlerdir. i Sergiyi ziyaretten sonra serginin teriibindeki intizam ile teşhir e dilen eşyanm kıymet ve nefase « tndeki o zenginlikten memnun kaldıklarını takdirle söylemişler « dir. i Uluborlu kazasile Segirkent, Atabey nahiyesinden gelen be“ yetler sergide Paşa Hazretlerinin iltifatlarına mazhar olmuşlardır. İsparta belediyesinin ziyafetinda Paşa Hazretleri şu nutlunu söy “ lemişlerdir: Meb'us Kemal Turan Beyin sözlerinden çok mütehassis ol- daki ve didişme imanının sağlam" lığı, kuvveti ve her türlü telkin « lere karşı metaneti ile benliğini gösleren memleket | İspartadır. Bunlar Türk inkılâbının esasları idi. Bugünkü işler onun devamı» dır. sparta, ayni sevgi, ayni muhab- bet ve ayni sıcaklıkla inkılâbın bütün icaplarını (yapmaktadır. Benden İsparta'nın sevgili halkı- na sonsuz selâmlar, muhabbet - ler.,, İsmet Paşa (Hazretleri saat 10,11 de şehrimizden ayrılmıştır. Kendilerine İktisat Vekili Celâl Bey ile Vali ve meb'uslar, fırka ve belediye reisleri, Keçiborlu'« ya kadar teşyi etmişlerdir. İşletilmesi hakkında vekil beye « yefendinin maiyetindeki mühen - disler tetkikat o yapmaktadırlar. Iktisat Vekili Beyefendi, bugün saat 18 de İsparta ve Burdur gük cülerinin içtimamda bulunmuş « İ Yardır. Her iki şehirde teşkil edi « lecek kooperatiflerle £ bunların yapacağı birlik hakkında içtima- da kıymetli karar vermiştir. pehlivan birden üzerine atılanm ön ayaklarını yakaladı. Çelme ta“ karak yere düşürdü altına aldı. Hakemler koşuştular galibin ayak larma ipler takarak mağlübu da » ha fazla ezmesine meydan bırak- madrlar, Sarı pehlivan hasmı yenmişti. Galip deve “Yaşa peh - livan,, sadaları ve zurna sesleri atasında sahadan çrkarıldı. Eski yerine götürüldü. Sahibi sevineİn den uçuyordu. Bir heybeden üç deve hamuru çıkarttı. Ağzından halâ köpükler sağan gelip deve « sine yutturuyor, bir yandan şutla» rı söylüyordu: «- Ye peklivanım, ye.... Üzüm « Jü hamuru hakettin. Yüzümü ağırt tml., Yekta Ragıp

Bu sayıdan diğer sayfalar: