3 Temmuz 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

3 Temmuz 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“. a za isra Vi im s5 rip rüyalar gördün.. Bu ilk değil. | © nuşurken, ben tevkifhanede siz - © künsizdi. Karısını, Kerime Hanr-| VAKTT'ın Tefrikası : 47 serme 3 MAYIS GECESİ.. — Seni temin ederim, ki hiç bir polis merkezi, şimdiye kadar, se - nin vak'ana benzer bir vakaya te- sadüf etmemiştir. Filvaki rüyan| garip, fakat sen daha böyle ne ga- — Konuşun, anlatın.. Sozünüzü kesecek değilim.. Yalnız siz ko - den yardım bekliyen, kendisini kurtaracaksınız diye bekliyen bi - çare kızı düşünüyorum... Bir ke - limeniz o kıtı kurtarabilir. — Sen rüyanı anlatırsan onu kurtarır mısın zannediyorsun?. — Elbette. — Hapishane kapıları o kadar kolay açılmaz. Çok fena bir te- sadüf, bunu kabul ediyorum. Bir tesadüfü izah etmek te lâzım, bu da muhakkak bu manto, şapka, €- şarp, meseleyi bütün bütün esrar- engizleştiriyor. Fakat bütün bun- ların senin katil olduğunu isbata kâfidir sanıyorsan, aldanıyorsun.. — Amma siz de bir şey onutu- yorsunuz.. — Neyi unutuyoruz?. — Şahit var.. — Kim bu şahit?. — Safa Bey.. — Safanm şahadeti makbul de- — Ne gibi?. — Daha bir i ği fa, Nerimanıyeism ediyordu. Ne-| "anin katil olduğuna emindi. Onu bu fikrinden çevirmek im - « “su evinden çıkarken görmüştü... | Neriman inkâr ediyordu..O. inan- mıyordu, Nerimanın böyle bir ci- nayet işlemiyeceğine onu inandır | mak kabil değildi. Safn bu sözü cerh etmek iste * di. Müfit vakit bırakmadı: — Bir gün evvelki düşüncesini unuttu. Şimdi seni itham edecek. Böyle mütemadiyen fikir değişti - ren adamın şahadeti kabul edilir mi7... — Amma bügün gördüğü kadı- nı tekrar gördü. — Hayır kadını değil, bir az ev- vel giydiğin şapkayı, mantoyu gör- dü... Safaya döndü: — Söyle bakalım. Ayşe soyun- du.. Gece gördüğün Kadın Ayşe- miydi?, bittabi sana da kapı açacaklardı.. Halbuki sana kimse kapı açma - Miş. — Ben kimse görmeden on defa çıkabilirim. — Çıkabilirsin, amma giremez- sin.. Anahtarın var mı?. — Hayır yok. Fakat sairifil - menamların anahtara ihtiyacı yok- tur.. — Hizmetçiye de sordum. Hiz- metçi seni saat yarımda, yatağın- da mışıl mışıl uyurken görmüş... Bir sairifilmenam, ayni zamanda hem yatağında, hem sokakta bu - lunamaz.. Ayşe omuz silkti: — Bunu hizmetçi bilemez. Bir kere benim hizmetçim yoktur.. Ablamın hizmetçisi de benim oda- ma gelmez. — Bunu ben de düşündüm. — Öyleisem: — Mademki ısrar ediyorsun, an- latayım. Amma kıza darılma. Ablanı bekliyormuş. Canı sıkıl - mış, odana girip bir kitap almış. — Ne kitabı? — Bir roman.. — Tuhaf şey!.. — Kuzum ona darılma. O ba- na bunu söyleyince, sevincimden boynuna sarılıp öpecektim... Oda” ya girmiş, kitabı almış.. Senin nefesini görüyordum. (Devamı var) Zaharof öldü müştür, oynamıştı. harof, senelerce çalışmış, İngilte - rede mühimmatı harbiye fabrika larının hissedarı olmuştur. karlo kumarhanesinin © eshamını da alarak burada da büyük istifa- deler temin etmiştir. düşesi olmuştur. Zaharof, Vikers İngiliz harp levazımı fabrikasının Safa haykiardı: kendisini çıldırasıya sevmiş ve iDilimiz Muhtelif mektep mual- limlerinin buldukları karşılıklar 72 inci tiste 2 inci mektep: Teamlil; Alışveriş, birbirile iş yapma — "Taarruz; Sataşma — Taciz; Usundırını, Bek- tırma, Sıkıntı verme — Tadil; Doğrultma, dü xeltme, ortayı bulma — Tasarruf; Tutumlu— Tasdik; Gerçekleme — Tuşmlm; İçten kur - ma — Tasnif; Boylara, Sızslara AYIrma — Tasvir; Taslaklandırma — Tatbik; Uydur - ma, Karşılaştırma — Tazamıman; İçine mi - ma» 1 inci mektep: Tesmül; yapılası olmak — Tanrruz; Bataş mak — Tâciz; Sıkmtı vermek — Tüdil; De- Eiştirmek — Tasarruf; Biriktirmek, yolıyin kullanmak — Tasavsur; Yapmn, yalandın yapış — Tasdik; Doğrulamak — Tasmim; Kurmak, tazarlamak — Tasnif; Sıralamak, dizmek — Tatmin; Kendrmak — Taram - mua; Bildirmek, içine almak — Taziye; Baş sağlığı dilemek, Tatbikat mektebi: Taarrız; Sataşma — Tüciz; Bıktırma — 'Tasarrıf; Biriktirme — Tasavvur; Kurma — Tasdik; Gerçeklendirme — Tasnif; Dizilme— Tatbik; Uydurmak, yakıştırma, 5 inci mektep: Tasmill; Alışkanlık, görenek, türa — Ta - arrüz; Çatmak — Tüciz; Üzmek, sıkıntı ver- mek, — Tadil; Düzeltmek, denkleştirme — Tasarruf; Miriletirme, osman — Tasavvür; Ta sarlama — Tüsdik; nanay, gerçekleme — Taxim; Kurmak — Tasnifi Ayırmak, Sera- lamak — Tasvir; Benzetiş, İulklaştarını — Tatbik; Uydurma, yapma. — Tatmin; Ham » dırma — Tazammun; Gizli, saklı — Taziye; Acmma, baş sağlama, 26 ıncı mektep: Taarruz; Sataşma — Tadil; Değiştirme — Lâmban yanık de-| Tasarruf; Arttırma — Tasavvur; Düşünme— ğilmiş. Belki de o esnada rüya| Tasdik; Öyteğir demek — Tükmit; Ayırma — 'Tasvir; Örnek — Tatbik; Uydurmak — Tat. min; Kandırmak — Tarammun; Üste köy - ma — Taziye; Baş sağlığı. 3 üncü mektep: Taamül; Görenek — Taarraz; Naldırış — Taviz; İlişmek, dokünmuk — Tasavyur; BW » Dünyanın en büyük zenginle - i k rinden Bazil Zaharof, Pariste öl - ii Tatbik; esi sağl Tatmin; erk ima, kandırma — Tazammun; Koltuklama, İ oTatavlada doğmuş olan Bazil| beraber olma — Taziye; gönül almak, Zaharof, umumi harpte büyük rol Bakırköy mektebi: Taamili ; İşlenirlik — Taaruz; Sataşma — İstanbuldan ayrıldığı O zaman | Taciz; Sarıtma — Tadi; Doğrultma — Ta - cebinde beş parası bulunmıyan Za | "171: Kullanma, - biriktirme — Tanayvar; Tasarlama — Tasdik; Gerçek çıkarma — Tasmim; Pek isteme — Tuslaf; Ayırma — Tasvir; Örnek, çıkarma — Tatbik; Uydor « ma — Tatmin; Susturma — Tazanmun; Ka Kazandığı milyonlarla Monte - | pama — Taziye: Katlandırma. Bakırköy 3 üncü mektep: Tanmil; Göreneğe bağlanınnk — Taarruz; Tlişme, takılma — Taciz; İç sıkma, usandır- Zaharofu, servetin en yüksek | ma — Tadil; Ortalama — Tasarmt; Arttre » derecesine yükselten, bir İspanyol | Mak arttırmak — Tasavvur; Düşünüp bul ma — Tasdik; Gerceklemek — Tasmini; Yap mayı kurmak — Tasnif; bölüklere ayırma, ayrilmak — 'Tevir; Kılık ve biçim vermek — komisyoncusu olarak (İspanyada | yatbik; Uydurma, uvdurulma — Tatmin inan dolaştığı zaman çok güzel bir İs - | gerin — Tazasımun — içine almak — Tasi panyol düşesile tanışmış, © kadın | ye; Baş sağlığı sözü, 46 mcı mektep: -— Hayır, hayır.. Yalnız elbise- | Madrit sarayında haiz olduğu bü- | Taamüi; Güresek, bilindiğine göre | vap - lerini tanıdım. Tanır gibi oldum.! yük nüfuz sayesinde, miyonlarca | uk — Taarruz; atmak, saldırmak — Taciz; — İşittin mi Ayşe?. Ayşe de haykırdı: — Daha ne istiyorsun, kıyafeti- mı tanıdı. — Anladım, Bu meseleyi tah - susu görüşürüz.. di Dün bu sözleri söylerken tavrı değişmişti. Her zamanki müsteh- zi halini bırakmıştı. Menfada o- lanlara hakikaten acıdığı anlaşılı- yordu. Artık kimseye haber ver- mekliğin imkânsız olduğu şu sıra- da bana bütün hakikati anlattı. O konuştuğumuz sırada Sovyet Rus- yada büyük bir memnuniyetsili - i ğin Stalin ile Voşilof kızıl ordu i- le Gepen arasndaki ihtilâfından dolayı kuvvetlendiğini ve yakında büyük bir değişiklik olacağı tah- min olunuyordu. Dün, bu muaz- zam tahavvülde 2 numaralı trös- İtün ne vazife görebileceğini bile- İmyordu. O yalnız aksai şimal se- feri ile meşguldü. Rusya dahiinde endişe ve he- vestan husule gelecek karışıklığı nimet tanıyarak bulunduğumuz yere en yakım zindan olan Alek- sandrovoski limanmı basmak lâ- zımdır. Bu liman olduğumuz nok” tadan takriben 15 fersah mesafe- de idi. Maamafih kendisine yanaş- ması tabit arizalardan dolayı çok müşkül olduğundan muhafazası - na o kadar ehemmiyet verilmezdi. Arkadaşımın zindan dahilinde ba» 3: kimselerle uzlaştığını anlar gi- i bi oldum. Şimdi az sonra Dünü Vaytolahtiye girmiş olan bir ge miye o varacaktı. Bu yelkenliden hali hazırda bir kaç cessur adam ile emtia sandıkları tahliye olunu- yordu. “Emtianın ne olduğunu anla - mak güç degildi. Dün bunların Aleksandravoski zindanında ka - palı olan zebitlerin elinde adam a- kıllr iş göreceğini tahmin ediyor- du.. Gözlerinden fevkalâde bir az- mi ifade eden bir parıltı vardı. Bu hafif zuppede bu kadar perva- sızlık göreceğimi zanetmezdim. Bir kerre sordum: — Dün. Şu “Sivri sinekler, merasimi nedir?, Bana anlatsanız al, - — Mutlaka öğrenmek. istiyor musunuz?. Pek alâ. Bir erkek veya bir kadın tasavvur ediniz ki çır çıplak soyularak elelri ayakla- rı bağlanmış ve Tayganın göneşi- ne terek olunsun.. Güneş banyosu- s— VAKIT 3 Temmuz 1933 Kapalı Hudutla AŞANLAR “ Sivri sinekler tabur tabur hücum edince en sağlam deriliadam yarım saat tahammül edemez, çocuk gibi ağlar, l ii İY esas Pp N ii Zi —— , ve 5 | x te Büyük zindanın eşiğinde Vasi ve tenha olan bu balıkçı" lar şibih cezireşi kutup arazisine | kaya ve turp tepelerinden mürek- kep bir Berzah ile bağlıdır. Bu berzaha Moutka berzahı derler. Hudut berzahı boydan boya ve i tulünce kateder. Garpte Fenlan- | diya vardır. Beş yüz metre Bi liğinde ve Punankuvoy fiyorduna esaslık eden bir arazi bu kısım * dadır. Şarkı kızıl Rusyadır. Bu <i | rası da Motkavoro üzerinde / yüz metrelik toprak araziye Mot « kavuya on kilometre genişliğinde ve elli kilometre tulünde bir zidir ve bahsettiğim Aleksandre zindanlarına götürür. Sağda sol da deniz vardır. Fenlandiya ara” zisinde olmamız bize karşı yapıla" cak bir taarruzu pek te menetm37. | Doğrusu cesaretim hiç kalmamı tr... Bas bayaği korkuyor, hem mukavemet edemiyecek kadar kor. | kuyordum. İçimden: di — Aptal herif, burada işin ne? Bu düştüğün tuzaktan nasıl kur « tulacaksın?, 5 Diye düşünüyordum. Arkada » | şımda hiç bir değişiklik yoktu. | Yüzünde ayni durgunluk, ayni lâ- kaytlik müşahede ediliyordu. Yal- nız gözleri parlıyor, uğazı araştı * rıyordu. Bu küçük koyu döner » ken Dün birdenbire kolumdan tu- tarak durdu. Samoya yelkenli sa- hilden iki üç kulaç mesafede du- ruyordu. Sahilde kimse yoktu. Yelkenli boşa benziyordu. Mi fiyh gemide bir bekliyen Doğruldu ve kollariyle vermeğe başladı. Dedim ki: — Ne söyliyor? Bağırsa ol mi7, | — Dün dişleri arasından ho: murdandı: : — Eğer tüfek atılırsa bağırac: ğız.. Yelkenlideki gemiciye bir ta « kım işaretler yaptı. Bu sefer yet sahiline doğru bacakların va kuvvetiyle koşmağa başladık. B az yavaşlarsam Dün nefes nefesi bir sesle kati surette emred du: / iz n1$.. Si va liralık harp levazımını Vikers fab ee ay e 3 etm — , d ra âşıkı — “| rasavvar; Düşünmek, tasarlamak — Tasdik; rofa çı üyük bir servet “| Doğrühuğumu bildirme, gerçektir demek — zandırmıştır. Tasmim; Yapımağı tasarlama — Tasnif; Kü- Zaharof velinimeti olan bu gü“ | me küme ayırma, dizme — Tasvir; Beşenişli ç kik ederiz... Yarın sabah bu hu-| zel düşesi hiçbir zaman unutma - | anlatımı — Tatbik; dileğin yerine getirilme - mış, aradan otuz sene geçtikten| — Tarammün; İçinde taşıyan — Taziye; — Daha evvel işe başlasanız iyi | ve kocası öldükten sonra bundan | Avutmak için celıyma, ayutmağı kateyiş. olur... — Acelesi ne?.. — Acelesi ne olur mu? Nahide sizden halâs bekliyor. — Ben elimden geleni yaptım.. | vefat etmiştir. Biçare | kat bu izdivaç uzun sürmemiş, 33 üncü mektep: Tanmül; Türe, kaynaşma, iş yapma — Ta aruz: Birbirine uymama — Taciz; Dediğini etme — Tadil; Değiştirme — Tasarruf; BU - İspanyol düşesi iki üç sene evvel | yiktirme — Tukavvur; Düşünme» kurma — Tasdik; Baş sallama, Doğru bulma — Tas - birkaç sene evvel altmış yaşma basmış olan düşesle evlenmişti. Fa i koduya meydan vermeden| & Zaharof, zevcesi öldükten son: | mitm; Kesi patma — Tasnif; Bölüldere ayır Salıştım. Aradım. — Ne aradın?.. ra münzevi yaşamasını daha ziya: | mak — Tasvir; Benzerini çıkarma — Tatbik; de küvvetlendirmiş, Paristeki ko - | Üstüne kayma, yerine getirme — Tatmin; —3 mayıs gecesi uşaklar yal- | nağına hiçbir ferdi kabul etmez | tonda — Tarammun; Çeçirme kine Bi- tiz Nerimana kapı açmışlar. Eve | olmuştur. ae amm maneinlln Düz Hatta Zaharofu, yakından gö- | masmı ancak ölümünden sonra öğ | <e sivri sinekler sanki bu sözlerin #6ce Nerimandan başka kimse gir- ç Memiş. Saat ikide Neriman gel - iş, : Neriman: © — Evet, ben geldim, dedi. o —Eğer sen Pre X ima — Taziye; Bağışlatma, renler, ve onunla konuşanlar pek | renebilmişlerdir. azdır. Bu adamın düsturu hayatı alâkayla bekleniyor. rape ve a Zaharofun çocuğu yoktur. Yal | rımda bir ürperti duydum. O da- €srarengizlikti. Hatta ölümü esra» | nız iki hemşiresi vardır. Vasiyet - | kikadan itibaren işi fazlaya götür- rengiz bir surette vukubulmuş, ta- | namenin açılması, büyük bir me | memeğe ve sergüzeşte atılmama - çıkmış olsaydın, | nıdıkları ve gazeteciler, hastalan: rak ve — Çabuk olunuz. Sahilde bizi nun sıhhate gayet nafi olduğunu zl bekliyorlar... ğ her kes bilir. Maalesef bu keyfi- yet uzun sürmez. Sivri sinekler en sert derili adamın hakkından gelir, Dilsizler bile bu sivri sinek- lerle konuşurlar. Yarım saat geç- meden en sağlam adamın hüngür- hüngür ağladığı görülür. Emin o- lunuz ki eğer “hususiler,, beni ya- kalasaralar... Böyle bir şakaya ma- yuz kalmaktan ise dönüşü olmu « yan sefere çıkmak daha hayırlı o- hur. Bu sözleri gayet sade bir tavur ie ve caka yapmak hevesi göster meksizin söylemişti. Fakat etrafı mızda durmadan yızlıyan binler - (Devam var) Yaralanan tayfa j d Evelki gün saat 16,5 ta çeşmede bağlı bulunan ingiliz dıralı Eme vapurunda tayfa kazan dairesinde çalışırken vuku: bulan bir kaza neticesinde yara - lanmıştır. Kaza, kazanın ağzı çıkan alevlerle bir teneke ateş almasıyla olmuştur. Tayf: vücudunun muhtelif o yerlerinde yaralanmıştır. Yaralı, ingiliz tanesine kaldırılmıştır. Hitler dinini değiştirm Berlin, 2 (A.A.) — Hitlerin katolik dinini protestan olacağına dair çikan yialar tekzip ediliyor. temposunu tutuyordu. Omuzla « 7 ğa karar verdim. *

Bu sayıdan diğer sayfalar: