30 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

30 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— ' mmm mmm RR Büyük Hikâye : 8 (NNNUNMUAMINMMAAN NİL Denize Gömülen Aşk — > — ii VR gp Haagg) Liman şirketi umumi heyeti iç- ge, MA ANAN Yazar : Nezahat Hasarı çamda, şirketin hükümeti dava ; Ben sevincimden ses çıkaramı- la dert ortağı olmuştum. Senden etmesine karar verilmiştir. Sa - i yor, konuşamıyordum. Tayyare ta gizlediğim aşkımı ondan gizliye - lâhiyettar bir zat, bu davanın se - ü- ötelere, çimenli bir düzlüğe indi. İ ey Nasıl Ma MR şu malümatı ver - | 5 ladı. Ben o- | ki o her şeyi gören, her şeyi sezen | mei 3 | “ nu çe ar ağ inen | bir kızdır. Bizim aşkımızı evvelâ| “— Hükümet Liman şirketi im- k | tayyareci gözlüklerini kaldırınca |9 besteledi. Bir akşam, büyük çı - | tiyaznamesine göre, tahlisiye hak is | Mukdim olmadığını anladık... fnarın altında, Mukdimle oturuyor- kını, şirkete varbitk; Halbu ” n Semra geri döndü: ; duk. Uzaktan bir kaval sesi du -| ki son defa hükümet bu hakkı, bir — — O değilmiş abla! diyordu. yuldu. yaklaştı. Bu kayalı çalan Eİ- şirkete vermiştir, Liman şirke- İkimiz de derin bir inkisarı ha- | mastı... Uzun uzun, baş ucumuzda tinin hissedarlarının üçte. ikisini Yâle uğramıştık. Maahaza uzakla ./ çaldı. Biz de baş başa dinledik. i m ie a k mk zg Tayyareyi seyredi - 1 De Mukdimle birleştiğim ue — va eve m orduk. . ri ir genç daha çık- Ayrıldığım ik gün de gene El - dir,,, k tı e ve | ması yanımda buldum. Gönül acı. Hükümetin hissedar bulundu - — Affedersiniz, dedi, Bi'kâr| ma teselli sunuyordu... Ölen aşkı - | du bir şirketin, hükümeti dava et- « ; hanımı arıyorum. mın ilk tesellicisi o olmuştu. mesi çok rip Bakalım na Ben olduğum yerde sendeledim, Günlerce Elmasın peşinde do - | sıl neticelenecek?, yutkunarak laştım. Onunla beraber, sürüye ta- Sarahı bir liği ı -— Benim, dedim. kılır, yamaçlara tırmanırdım. Ora ii Gr ei t Elini uzattı: da dizine yatardım. O kavalını ça- | Fındı rol uğ Va ağında ; -- Müserref oldum efendim... | Jardr Elmasın dizinde, kavalm| erin yaşında ve e © © Ben Mukdimin en samimi dostla- nağmelerini dinliyerek o hıçkıran / Din edilen bir çocuğun, kendin - b rından biriyim. Ve bana büyük bir zarf uzattı. — Mukdimden. Merak ve endişeyle sordum: — Hasta değil ya?. — Hayır, bir şeyi yok. Sıhhat-; tedir, — Çok teşekkür ederim. Köş- | ke kadar eşlmez misiniz?.. Biraz dinlenirdiniz?, — Maalesef Bilkâr hanım... Geç bile kaldık. Hemen şimdi ha- reket edeceğiz. * Elini uzattı. Elimi sordum: — Mukdim ne zaman gelecek? Genç tayyareci biraz duraladı: verdim ve — Be'kibirsene sonra; deriz — Nasrl olur?.. Bana bir ay son ra geleceğini söylemişti. — Bir yanlışlık olacak hanıme- fendi, Ve bu sözden sonra uzaklaştı. Koşarak tayyaresine gitti. Bindi. Biraz sonra tayyare havalandı... Semrayla gözlerimiz havada, tayyare bir siyah nokta kalıp kay- boluncaya kadar durduk. Sonra! koyu gölgeli kırlara döndük . İ Yavaş yavaş, sisli dağ'arın ma- | vi mineli kırlara akşamın garipliği çöktü, Karşı yamaçtan inen çoban kavalı ile yaylâlara ninni söylüyor» du, Bir çınarın altına oturduk. Zar- fı açtım. Bilkâr kalktı, masanın üzerin- de duran çantasından bir zarf çı kardı. Bana şu mektubu uzattı. “Sana, her zamanki gibi hür - met ve muhabbetle elimi uzatıyo- rum. Sakın bana darılma ve sakın beni yalancılık'a itham etme. Seni aldattım sanma... Burada bir ay değil ,belki bir seneden fazla ka *| siyah gördüm... Sanki kırlar, ba - lacağım, Beni artık unut veyahut | Yırlar, yaylâlar, tepeler matem ren yor eğleniyoruz. Bir cuma günü bir sandal ge - sadece bir arkadaş gibi hatırla. A- İlemin ısrariyle burada nişanlan - dum. Sana da hayatta sandetler dilerim.,, Me e kalbimin ıstıraplarını dindirirdim. Hayat onu da benden kıskan - dı Aysel, onu da bana çok gördü. Bir sabah çok erkendi.. O gece gene uyumamış, kalbime gömdü - ğüm aşkın ıstırabı ile şafak vakti- ne kadar kıvranmıştım. Sokak ka- pısı hızlı hızlı çalındı. Yatağım - dan fırladım, pançorun kanadını araladım. Bir de baktım Elmas. Böyle sabah sabah neye gelmişti? Ne istiyordu?. Hemen aşağı koştum, merak ve heyecanla sordum: — Neye geldin Elmas. Sesi titriyerek: — Vedalaşmıya geldim, dedi. solmuştu. Gözleri yaşlıydı. — Anlamadım Elmas. — Gel de anlatayım. Bahçede yürümeye başladık.. Omuzlarını okşadım. — An'at Elmas. — Küçük hanımcığım, seni ne kadar çok severim bilirsin.. O se- ni bırakıp giden sevdalın buraday- ken, size kaval çalardım. Sen kö- yümüzün biricik neşesiydin. Sev - dalın gittikten sonra senin de gül yüzün soldu. Her gece senin neşe - lenmen için allahıma dua eder- dim... Arna kısmet bu kadar - mış. Akşama artık gidiyorum. Kalbim yandı. Başladım yal - varmıya: — Gitme Elmas.. Bir rakma.. ; — Elimden gelmez küçük ha - nım.. Babam gidiyor.. Yüzüne baktım. Gül yanakları. dostum | bir arkadaşım sen kaldın. Beni bı- Garip bir dava dava ediyor! den geçmiş bir halde yerlerde yat- gelen polis memurları hakikat ço- cuğun baygm bir halde olduğunu görünce derhal Şişli çocuk hasta » nesine götürmüşler. Hastanede ya pılan muayenede çocuğun sar'alı olduğu anlaşılmıştır. Tedavi edi - len çocuk biraz sonra kendine gel miş ve evine gönderilmitşir, — Sokakta kundağa sarılı çocuk bulundu Şehzade başında Burmalı mes - cit (Oyanında, kundağa sarılı beş aylık bir çocuk bulunmuş ve Darülâcezeye air ilmiştir. Za - brta Sebeğel kimi ır bi- rakıldığını tahkik etmektedir. mami ' Bankalardan açıkta ka- lanlar 400 den fazla Ecnebi bankalardan biri Türki- yedeki faaliyetini tahdide mecbur olmuş, memurlarına yol vermiştir. Son bir kaç sene içinde bankalar- i dan açıkta kalan memurların ye- künu 400 ü mütecavizdir. Muşta 230 şaki Muş — Oğnut mıntakasında $e - kavet yapmakta olan Kendo çe - tesi tutulmuştur, kişiden ibarettir. £ Adliyece der. destleri emredilen şakilerden ses kiz ay zarfında tutulanların mik- tarı 230 kişiye baliğ olmuştur. Bunlar Muş vilâyeti ve havali - sinde yapılan devamlı takip ne - Elamsta böyle gitti. Aşkımın | ticesinde birer, ikişer yakalana » yegâne şahidi de uzaklaştı. Onun gittiği akşam, köyü sim- gine bürünmüştü... maktadırlar, Liman şirketi hükümeti | Bu çete dört| rak adliyeye teslim edilmiş bulun- 5 lp Selman, onlar gittikten sonra | düşünmiye başadı. Karaoğlan Zehrayi elinden alacaktı. Buna mâ İni olmak lâzımdı. Karaoğlana İ müthiş bir kin beslemiye başladı. Zehraya malik olmak için Karaoğ lanı ortadan kaldırmaktan başka çare yoktu. Mesele bunu yapmıya İ kalıyordu. Selman bir an Abaza paşaya haber göndermeyi bile düşündü. Fakat buna muvaffak olamıyacak- tı. Ordudan gizlice ( ayrılamazdı. Yolda onlara tesadüf etemsi ihti - mali vardı. Bu düşüncelerle boca- larken birden Hüsrev paşayı kuş- ' kulandırmak aklına geldi. Bu fi - kir en makuldü. Fakat ne demeli p idiz. Bir kai den Hüsrev pa- makta olduğu görülmüş ve zabıta | Di ri ai rine ya haber verilmiş. Vak'a yerine; başladı. Dalgın dalgın yürürken, gür bir sesle kendisine geldi. Bu, Hüsrev paşaydı: — Ne o Selman, diyordu. Dal - mışsın.. Selman birdenbire kendini top ladr. Yerlere kadar iğilerek: — Duacıyız şevketlim, Bir maruzatım vardı. — Söyle Selman.. söyliyeceksin?.. — Abaza paaşya dair şevket - lim.. — Söyle ne var?.. dedi. Neye dair darı ile serdengeçti Abaza paşaya gittiler. — Ne diye gittiler?.. — Bizi pusuya düşürecekler.. Hüsrev paşa kalın gövdesini sişirdi, Pos bıyıklarını kalın elle » riyle tuttuktan sonra: — Biz yolda yetişebilir miyiz diye sordu.. — Bugün hareket edersek yeti- şiriz. Selman ,plânmda muvaffak 6 lacağını anlıyordu artık. — Şevketlim, dedi. Bugün ha- reket etmezsek iş işten geçer. Hüsrev paşa süratle çadırına | girdi. Biraz sonra ordunun hareket edeceği haberi yayıldı. Binlerce yeniçeriyi kılıçtan geçiren bu küs tah paşadan intikam alacakları i - çin sevinç içindeydiler. Ordu hareket etti, Selman, bü- tün tertibatı almıştı, En çok itimat ettiği arkadaşlarının yanında idi. 5 : : Karaoğlanla arkadaşları bir ge ce Erzurum kalesinin önüne gel - i mişlerdi. Kaleye nasıl girebilecek - lerini düşünüyorlardı. Yadigâr on- Çamlıcada daha fazla kalmak! zintisi yapanak istedik. Danyel a ları bir bürcün altına getirdi: istemedim. Boğaza yalıya taşındık. Fakat kendimi toplıyamadım. Bir ayı iskeleye, sandal yolladım. Biz de hazırlığa başla - kiralamıya | — Siz burada bekleyiniz dedik. ten sonra silâhlarını bir defa daha O anda ne olduğumu bilmiyo . | hafta evvel mektubunu aldım. Se- | gık, Dadım da kâhve takımlarını | 2uaYene etti ve surların arasında rum. Gözlerimi açtığım (zaman, #imr köylü kızı E'masın dizlerin de buldum. ve bir hastalıktan kalkmışa ben- ziyordu. | ni kıramazdım... Geldim. hazırladı. Küçük çay (o semaverini Onu neden bu kadar derin bir| de sardı... İskeleye indik. Sandal - aşkla sevdim?.. Onun karan'ık göz | dan sandalcıyı çıkardık. Ben kü - | daki üç arkadaş sabırsızlıkla bek- Semra, yanıbaşımda ağlıyordu. | leri neden ruhumu ( aydınlattı?.. | reklere sarıldım. Burgaza doğru | !emiye başladılar. , Kendimi toplamak, doğrulmak | Bazan düşünüyor ve kendi kendi -| yol aldık... Bilkâr benim kadar istedim. Dört yanım © ağrıyordu. me bunları soruyor Ve gene düşü- | kürek çekerdi ve kürek ( çekmiye ki her an kendilerine bir kapı a *| biselerini de ona giydirdi. Sonra anki vücudum bir sene sonra u -| nüyorum. Acaba hâlâ seviyor mu: pek meraklıydı. Boğazda ne za - | Sılacağını ümit ediyorlardı. yum?... Artık sana itiraf edebili - İman sandala binsek, derhal kü - karanlık'arda kayboldu. Muğravla Karaoğlan ve yanın- AŞK DELİSİ! HÜKÜMDAR — Buraya gelen gürcü hüküm: | 20 Eylül 1Yy55 a Y — VAKIT | Yazan: Niyazi Ahmet | ! görüleceklerdi. Bu takdirde bütü; emekler boşa gidecekti. Kale du | varlarında dolaşan nöbetçiler gö rünmiye başlamıştı. Karaoğlan: — Muğrav, dedi. Hepimiz bi yerde toplanmıyalım, Siz dağılın ben bir yolunu bulup içeri girece ğim... Muğrav mâni oldu: , — Olmaz Karaoğlan, dedi. B le tehlikeli işe atılma.. — Hayır hayır.. Girmem lâzım Burada kalmam bir netice vermi: yecek, ; il Muğrav ,Karaoğlanı dinleteme di. Muğravı kucakladı: a — Muğrav, dedi. Beraber su iç tik, yemek yedik. Kardeş olduk ari i tık.. Çok çarpıştım. Çok büyük ler yaptım. Artık eski serd | Karaoğlan değilim. Şimdi yalnı " çarpışmak için yaşamak istemiyci rum. Onun için yaşamak istiyo rum, Gidip gelmemek var.. Hakkı helâl et. Muğravın gözleri i Tekrar yalvardı: — Vazgeç Karaoğlan, dedil | Yadigârı bekliyelim. Hepimiz bi yola çıktık, beraber yapalım. — Yok Muğrav.. Siz bekleyi beni, daha iyi olur. i Kuvvetle yapılacak bir iş yol tur. Ölürsem intikamımı alırsınız İki arkadaş kucaklaştılar, öpü tüler, Karaoğ'an süratle uzaklı tı. İ yaşarmıştı Ni Surdan içeri atlıyacak bir ye arıyordu, Mümkün olduğu süratle koşuyordu. Hava tamami le ağarmadan kendini içeri atm, istemiyordu. Birden: — Hey... Diye kulaklarınm dibinde b ses gürledi. Karaoğlan çevik b hareketle geri atılmıştı. Bir nöbe çi kılıcını uzatmış, Karaoğlan üzerine yürüyordu. Vaziyet tehli keliydi. Karaoğlan kılıcı çekm ye vakit olmadığını görünce n biş bir savletle nöbetçinin üzerit atıldı. Göğsüne havale edilen kıl koltuklarının altından geçmişi Karaoğlan bir yumrukla nöbetçi yi yere sermiş, sonra belinden çi kardığı hançeri göğsüne dayami tı. 0 | Nöbetçi yalvarmıay başladız — Kıyma, beni öldürme.. — Seni bir şartla sağ bırakırn — Söyle, bütün şartları kab i edeceğim. l — Elbiselerini bana verecek sin. d — Nasıl istersen öyle.. — Benim elbiselerimi de se giyeceksin.. | — Giyerim. Yalnız sen be öldürem.. 4 nöbetçin Karaoğlan sütatle i evvelâ silâhlarını sonra elbiseler Saatler o kadar ağır geçiyordu, | ni soydu. Kendisi giydi, Kendi | Saatler geçti. Yıldızlar oyavaş Elmas saçlarımı okşamıya baş- | ketmesine rağmen onu gene sevi -| rinden bile kımıldemiyordu. San - | Ya başlamıştı. » SA Be Elinastan hiç bahast -| memiştim Aysel, O, yeşil yuvanm rim, Benden kaçmasma, beni ter-| reklere sarı'ırdı. Halbuki şimdi ye | Yavaş kaybolmıya, sabah ağarmı -' nın vöbe ma götüreceksin. yorum. .».* dalımız çift kürekli olduğu halde, küreğe geçmiyordu. Eski neşesi, Karaoğ an müthiş bir endişeye düşmüştü. Şimdi ne yapacaklar - — Şimdi dedi, kale kapısındı içeri gireceğiz. Beni Abaza paşı | ONöbötçi dilini yutmuş gibi Kı iraoğlanın yüzüne bakıyor, tek ı aböyüyemiyerlu. Karaoğl . Bilkâr her gün biraz daha İ-| eski kuvveti kalmamıştı. dı?. i vakit geçirmek istemiyordu. biricik köylü kızlarındardır. Onun | yileşiyör. Onunla her gün gezi - (Devanı var) Yadigâr gelmezse o muhakkak | m i pi edi liği e: şad e iğ cal

Bu sayıdan diğer sayfalar: