30 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

30 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Patron Giden müşteri pek memnun . Ne aldı? Memur kız — Benden yarın akşam için söz aldı. yy Bg yy yy yg © Tik, tak, SUK ytl Salim efendi de, Hikmet bey| tik, tak! © yy yyl Misafirler ve Hikmet bey gül- de bir evin iki tarafını tutan, fa -| miye başladılar, Hikmet bey onun kat ikisi de ayni derecede inatçı ve ayni şiddette mübahaseci olan iki yaşlı baş'ı zattı. Akşamları bahçeye çekıp da ha | vuzun başına iskemlelerini a mı? sanırsınız ki kahvelerini, ci - , garalarını içerek tatlı tatlı konuşa- cak, saka edecekler. Hayır.. He - men koyu bir bahse dalarlar, biri- nin beyaz dediğine öteki kara der. Atışırlar, bağrışırlar, - çağrışırlar. Kadmlar araya girer, yemek başı- na çağırırlar da kavga yatışır. Bu mübahaselerin daha mülâ- yim ve daha neşeli biteni yoktur Yakwz bir kış gecesi nasılsa ara- larırlaki bir bahis ve bir inat me- selesi belki diğer komşuların hatı- rr için kavgasız, gürültüsüz tatlı - ya bağlandı. O gece diğer iki komşuyla Sa- lim efendinin geniş, hasırlı oda - sında toplanmışlardı. Bu odanın bir köşesinde eski fakat mükellef bir saat durup dinlenmeden: — Tik tak.. Tik tak.. Diye işliyordu. Hikmet bey sa- ati göstererek: — Salim efendi, dedi. Bu saat yeni mi?. — Yeni olur mu?. Sendeki de amma göz ha. Şimdi bu kıratta saat gördün mü hiç?.. Bu saat de - demden kalmış. — Yani aşağı yukarı ü senelik de Zeze — Yok devenin başı.. Hazreti! Nuhtan kalmış demedik, dedemiz: | den kalmış. Yani yüz senelik filân olacak. — Yüz senedenberi bu saat iş-| liyor mu?. — Tabii... Hem durmadan, — Yüz senedir tik tak, tik tak.. İşliyor ha... Vallahi Salim efendi, #sen on beş dakika durmadan tik tak diyemezsin. Ben senin kadar,. — Haydi, haydi.. Şimdi tarife alkma. Ben on beş dakika tik tak derim amma boşuna değil. — Peki nesine?, Salim efendi etrafındakilere bakiı; mez dört kişilik öğle ye - Hikmet Bey kabul etti ve Salim efendi saat t tik taka an onu çeyrek geçe beş dakikadan fazla inadında 1s - rar ettiği vaki olmadığını, son de- rece tabansız ve sebatsız olduğunu söyliyerek kızdırmak, çenesini aç- ttılar | termak, bahsi kaybettirmek istiyor | du. Fakat Salim efendi: — Tik tak, tik tak, tik tak.. Diye sesini saatin ahengine uy- durmuş, kimseyi < dinlemiyordu. Aradan beş dakika geçti, on daki- ka geçti, Salim efendi devam edi - yordu. Hiç de yorgun görünmü - yordu. Hikmet bey, birden dışarı çıktı. Yandaki odaya gitti. Salim efen - dinin kahve pişiren karısına bir seyler söyledi. Naile hanım cezve- yi ateşin üstünde bırakarak fırladı. Oda kapısının aralığından içeri baktı. Kocasının iki tarafa salla - narak durmadan: — Tik tak, tik tak.. Dediğini duyuca hemen içeri atıldı: — Ay sahiden çıldırmış, efen - di, efendi.. Sus ayol, kendine gel. Sana ne oldu?, Büyümü yaptılar? Sus diyorum. Ayol sus. Salim efendi cevap vermeden devam ediyordu: Naile hanım atıl- dı onun ağzına elini tıkadı, boğa- zına sarıldı. Salim efendi boğulu - yor gibi olarak sustu. Kendini zor kurtardı. O zaman Hikmet beyle İ Naile hanıma gü'dü: — Allah razı olsun hanımcı- ğım, dedi. Kocanı delilikten, be - ni'de dört kişiye ziyafet çekmek: ten kurtardın. Hislerimiz. bilmem ki birbirine uymaz mu * Sana bir sır açarsam acap kimse duymaz m? nanamam bir türlü yeminine kâfir kız! Sana bir sir açarsam acap kimse duymaz mı? Baran masum durursun! Niye candan bak mazsm? Bazan çapkın olursun! Niye gönüle ak mazsım * Bazan ales gibisin! Niye beni yakmazsın? Sana bir sir açarsam acap kimse duymaz mı? ... VE O Ruhuna bu aşkı saçtın nihayet, Yanımdan ayrıldm, kaçtın nihayet. Öpmeden © tatlı, güzel elinden, Yanımdan ayrıldın, kaçtın nihayet... Ellerim elinde ateş olmuştu, Gözlerim sevinçten yaşla dolmuştu, Karşında eriyen çehrem solmuştu, Yanımdan ayrıldın, kaçtm nihayet. Rifat Şinasi Sinema Jocası Bir genç kızla kendisinden üç yaş büyük bir genç sinemanın lo - casına girerler. Sağlı, sollu diğer müşterilerle dolu olan O sinemada locayı her nedense beğenmiyen genç, locacı kıza: — Acaba başka bir loca yok mu?. — Var efendim, amma perde - nin yanıbaşında . — Olsun zarar yok. Bu sırada genç kız güya mak- satlarını örtmek için der ki: — Biz sinemayı seyretmek için değil, musiki dinlemek için geldik de ondan dolayı perdeye yakın o - lam tercih ediyoruz. “yg ayyy yy ya Bir kaza gecirmişti Bolulu ahçı Şakir bir kaza ge - çirmişti. Sirkeciden Karaköye gif mek için bindiği dolmuş iki vapu- run arasında kalarak devrilmiş, köprünün dubaları arasından bin müşkülâtla kurtarılmıştı. Seneler geçtiği halde bu acı ha tıra gözünün önünden silinmemiş- ti. Bir gün memleketten hemşerisi Ahmet İstanbula geldi. Onu bir i- ki gün gezdirdi. Bir gün Saraybur nundan denizi seyrederlerken Ah- met hayran hayran uzaklara bak- ti: — Ülen emme su var hal/..dedi. Şakir içini çekerek: — Sen onun sede üstünü gorü- yon. Ya bir de dibini gorsen... 7 — VAKIT 30 Eylül 1933. — öteki genç için amcazadem diyordun. Ya bu kim? — Bu da onların amca zadesi yay yg yy yy yy yg gg © Şundan My yy i Hazreti Nuh Öteki dünyada herkes başından geçenleri anlatıyormuş. Kimisi na- İ sıl öldürüldüğünü, kimisi nasıl şe- hit edildiğini, kimisi nasıl bir | kalp hastalığına (tutularak dün ıyaya veda ettiğini, hikâyee- sıl eceliyle cenkleştiğini hkâye e - derken ihtiyarca bir zat kendisine İ dünyayı değiştirten kazayı söyle « | miş: — Bizim köyü su bastı. Amma dehşetli bir.su.. Bütün çiftlik, a - hırlar, evler su altında kaldı. Bi - zim ev iki katlı olduğu halde ben damma çıktım. Gene su altında kaldım. Sonra kendimi Kurada bul dum... ! Bu adamın hikâyesini dinli - lı zat omuzunu silker, arada bir sanki bu da bir şey mi?.,, der gibi başını çevirirmiş. Köyünü su basan zat hikâyesi- ni bitirince yanındakine sormuş: | — Yahu, şu bizim kazayı pek ehemmiyetsiz gören zat kimdir?. — Hağreti Nuh.. 29 yyy yg yl El ve eldiven Elleri çok güzel ve çok küçük olan bir hanımefendi eldiven al - mak istiyormuş. Çapkmın biri ona ötedenberi kur yapmak emelinde olduğu için hemen atılmış: — Hanrmefendiciğim siz kendi ' nize eldiven tedarik etmeden ev - | vel bir çift el tedarik etseniz.. yg yg yg pg gg yy ROMANIN SONU Meşhur ro- mancı Fo- manını şöy- le bitiriyor : “Ölürken, sonnefesin- deondan bir kelime öğ- ranmek is- tediler, fa- kat son sö- zü derin bir süküt oldu,, Hanım (Kuyu içine düşen kocasına) — Bey, ipi bulr- madım, Acaba sigorta kâğıtların nerede ? HOTBİN NEDİR? Arkadaş- | lardan biri hudbini şöyle tarif zi ediyor : “ Hodbin benimle meşgul ol- mıyan a- damdır.,, yenlerden bir ihtiyar, beyaz sakal | Bundan Uyg yy I Şerlok Holmes Meşhur polis hafiyesi bir cina yeti tabkike davet edilmişti. Ağ zında piposu olduğu halde cinaye tin işlendiği yerde tahkikata baş ladı. Yerde bir sigara külü buldu Öte tarafta henüz ıslak olan bi toprak parçasına dikkat etti, sağ dan sola, soldan sağa ölçtü, biçti henüz yeni işe başlıyan polis m i murlarının bir mucize bekler gili hayran ve sabırlı bakışlarına ald mıyarak bir koltuğa gömüldü, A gır ağır anlattı: — Katilin boyu 1,65 tir. Sı şındır. Yaldız'ı uçlu sigara içme i tedir. Yalnız başına ve 6 beygirli bir otomobille gelmiştir. Son deri ce emin adımlarla yürüyor; adım larını geniş ve kuvvetli O basıyo! | Her adımı biribirine (o müsavidi Elinde yüzük yoktur. İskarpinle kahverengi, şapkası gridir. | bu... Genç bir polis memuru, susunca sordu: — Affedersiniz üstadım; ba katil kadın mı, erkek mi?, Birdenbire şaşıran meşhur pa i lis hafiyesi: — Doğrusu, dedi. Onu ben İ bilmiyorum. e Hasta ve doktor Bizim üstatlarlan biri son 23 manlarda resme heves etmişti. A kadaşlarından biri sordu: i — Doktorcuğum, neden r heves ettin?. — Frenkçe bir tabir var Vakit öldürmek için derler. İ — Evet, fakat senin hastan yi mu hiç?.. yy yy i Neden öldü acaba İ Meşhur sporcu Ali Nadir kaza neticesinde ölmüştü, Ceni sinde binlerce kişi vardı. De merasiminde orada bulunanlar: iki arkadaşı konuşuyorlardı: — Zavallı Ali Nadir acaba | den öldü? — Bilmem. Hatta neden y dığını da bilmem. g

Bu sayıdan diğer sayfalar: