6 Şubat 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

6 Şubat 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 — Züppenin biri de ondan. Da-| VAKIT.. Ml Edebi Tefrikası: 18 YAZ A : umuma SELAMI IZZET zur olduğunu kapıdan girince an- ladı.. Küçük fino köpeği ile, Ankara kedisi, akşam güneşine sırtlarını vermişler, kardeş kardeş yatıyor- lardı. İkisinin de tüyleri pırıl pırıldı. Pertev Refik, odasında ellerini uğuşturarak, kahkah-lar savura- rak dolaşıyordu. Romanınm sonuna: “bitti!,, ke limesini yazmıştı. — Eh... Artık oldu... Ham de iyi oldu... Bakalım eş dost bu ese" re ns diyecekler!.. Fikriye, köşesinden, mesut bir Andrin hekim istiyor! Andirinden yazılıyor: “On altı kin nüfuslu Andirin kazası doktorsuz ve eczahınesiz- dir. Otomobilde gelmediğinden | hariçten de doktor gelmez. Teşhisler, tedaviler, raporlar bir sıhhat memuruna kalmıştır. İnsaf ve merhamet,,, İ Hurşit İ © VAKIT: Bu okuduğumuz mek- tabu Andrindeki bir, kariimiz gönderdi. Acıklı bir şikâyet. Has- talanıp ta tedavisiz, teşhissiz ve doktorsuz kalan her hangi bir va- tandaşın istıraplarına iştirak etme- mek mümkün mü?. Memlekete İzmiri yeniden su bastı AML VAKIT'ın yeni Tetrikasi : 94 Askeri vaziyeti yakın- dan görenler .. Erzurum valisinin gönderdiği yukardaki telgrafname çok şaya- nı dikkattir. Çünkü biz harbe işti- rak ettikten dört beş ay sonra hâ- sı) olan düşüncelerin ve endişele» rin tam bir aynasıdır. “Muharebe- ye girmemiz bizim için iyi bir ne- tice vermiyecektir.,, dünşüncesi yalnız umumi efkörm malı deği, ayni zamanda yüksek devlet me- murları da pek a zbir zaman zar. fında o kanaati beslemeğe başla” mışlardr. A 8 VAKIT 6 ŞU?AT-1934 m. UMUMI HARPTE Teşkilân Mahsusa ha bir kaç gün evvel Pertev Ona| tebessümle kocasını seyrediyordu. “Züppe,, diyordu, bugün dost ol Yavru, uzun zamandanberi, an- dular... Züppe ne demektir bilir| nesinin yüzünde bu şen, mesut ifa- İzmir, 4 (Hususi) — Evvelki İ gece akşamdan başlıyan sağanak» lı yağmurlar, gece yarısına doğru Rüc'atın neticeleri Askeri vaziyeti daha yakından misin? — Kendini beğenmiş demektir. deyi görmemişti... Çocuk birdenbire şaşaladı. Göz —— Hayır, uğursuz, hayırsız de- lerine inanamıyordu. mektir, Fikriye yavruyu öptü, Pertev Peyman birez tereddüt etti. İh- ! Refik kollarımdan tutup havaya tiyatlı davrandı: — Olabilir.. diye sözü kesti. Sonra mevzuu değiştirdi: — Şuraya oturalım mı yavru. | Vallahi güzel yer... Pastalarda ta 26 taze... Aldığım zaman henüz fr rından çıkmıştı... Yavru bir şey söylemedi. Boymu nu bükmüş duruyor, yere ayakla- rmin ucuna bakıyordu... Peyman iğildi, aşağıdan yukarı doğru, ço- cuğun yüriine baktı: — He o?.. — Canın mı sıkılıyor? Yo, öyle Şey istemem... Hava da ne güzel! Haydi gel şarkı söyliyelim... Yolun kenarındaki büyük dut ağaçlarmın altına oturmuşlardı. Peyman, derin bir rikkat ve şefkat le, yavruya sokulmuş, bir kolunu omuzuna atıp boynuna dolamış u, Yavru pastayı hiddetle yere fır latir. Peymanın gözleri doldu. Ta ya nı başında, kalbinin üstünde çar- pan kalbin gizli bir elemle eza duy duğunu hissetti: Israr etmedi. Yavruya şeker kutusunu uzattı ve yüzüne bakmığa cesaret ede meden sordu: yorsun? — Sen artık Peymanını sevmi- Yavru hınçkırıkla dolgun bir ses çrkardı: — Seviyorum. Hem artık yalnız seni seviyorum... Ve biraz durdu, sonra ilâve et- ti: O başka o... . *» * Akşam, eve dönerlerken, Şişli ! hastahanesinin önünde Saimeye tesadüf ettiler. Saime serseri gibi dolaşıyordu. Yavru bu kadından nefret eder- di. Saime, çocuğun alnını okşadı: — Zavallı yavru!. dedi. Yavru irkildi ve biraz evvel, kaldırdı, şâkı olsun diye kıçına i bir tokat attı. . Bü ne mükemmel bir hayattı ya resti? Fakat sandet uzun sürer mi? Biraz sonra Pertev: — Ben gidiyorum. dedi. di. Annesi muhakkak: | “A... Kuzum gitme...,, diyecek» ti, Demedi. Bilâkis: — Güle güler. dedi. Bü ne biçim işti. - Bü ne anlaşılmaz muammaydı!. Bu ne demekti?.. Yavru bunlara bir türlü mâna veremedi. Sade, gece yatarken a- nasma sordu: — Senin koynunda yatacağım değil mi?.. | Fikriye güldü; — Peki... Peki ama bir şartla... — Ne?. — Çarpık yatmıyacaksın... Yavru bir köşeye büzüldü ve u- i Yuyormuş gibi yaptı. Fakat tuhaf değil mi?.. Uyan: dıktan sonra, Pertev gitmedi. An- nesi, saatlerce Pertevin odasında kaldı. Yavru, Fikriyenin kahkaha ları duyuyor, neşeli (olduğuna karsat getiriyordu. Nihayet Fikriye odasına geldi, Yavrunun Yânına yattı ve uyudu. Yavru, gözlerini birizıcık ara ladı, Uzun müddet uyuyan annesi nin melek gibi yüzüne baktı, Son ra çıplak kolunu çekti, hareketsiz duran eline dudaklarmı dokundur du. Bu esnada Pertev, arılık duran kapıdan bu güzel manzarayı sey- relti, santa kapıyı usulca kapayıp odasmaı gitti... Yavru, gözlerini yummuştu. Kı mıldamiyordu. Ve içeride, odasında, Pertevin avuçlarmı oğuşturduğunu ve usul usul, dudıklarının arasında, bir şimmi havası çaldığını duydu. Artık Pertev Refik mes'uttu. Yavru anasının cevabını bekle- | azami şiddetini bulmuştur. İzmir ve köylerine oldukça de- vamlı dolu yağmıştır. Yağmurlar da şiddetli olmuş ve İzmirin alçak yerlerini su basmıştır. Göztepe tramvay münakalâtı kesilmiş, Alaybeyini su basmiş, Turanda da seylâp olmuştur. Burnuvanm denize akan büyük çayı taşmış ve seller bazı zeytin ağaçlarını sökmüştür. Mersindeki Manda çayı da taşmış, Bayraklı, Mersinli, Hal- kapmar bağ ve bahçeleri Burno- va — Mersinli — Bayraklı yolu- nun bazı mahalleri su altında kal- mıştır. Balıkesiri de su bastı Balıkesir, 4 (Hususi) — Yağan şiddetli yağmurlardan şehrimizde- ki sel deresine ve civardaki dere- lere fazla su gelmiştir. Sel deresi- ne gelen sular her zaman olduğu gibi ovada yayılmış ve bir kısım tarlalar sular altmda kalmıştır. Bu meyanda yağan yağmurlar- dan Balıkesir — Kütahya hattı ü- zerinde bir yarma çökerek trene geçit vermemiştir. Perşembe günü sabahı Eskişe- şâm üzeri şehrimize gelmesi lâzım gelen tren bu yüzden Mezitler is- tasyonunda kalmış ve ancak ertesi retile gelebilmiştir. Hat topraktan temizlenmediği için tren dünde aktarma ile gelmistir. Çöken yarma Mezitler istasyo- mu ile Nusrat istasyonu arasında ve 233 üncü kilemetrededir. —— Eski binalar nasıl yıktırı'acak ? Evkaf müdürlüğü bazı bele- diye şube müdürlerinin yol geniş- letmek, meydan açmak için İstan- bulun muhtelif semtlerinde yıktır dıkları eski binalar arasında bazı vakıf binzlar di bulunduğundan icap edenler nezdinde teşebbüsat- ta bulunmuştur. Belediye bundan #onra her hangi bir birayı vaziyetini, kime ait olduğunu tamamiyle tahkik et- şiddetlenmiş ve saat bir buçukta! görenler, Sarıkamış fecaatine mü- İ şahit olanlar ve Rus ordusunun cephemizi nasıl tehdit etıneğe baş ladığını takdir edenler öyle bir kanaat beslemekte çok haklı idi- ler, Erzurum cephesindeki kuv- vetlerimiz 1330 senesi Kânunusa- nişi iptidasındanberi yani son Art vin hâdiselerinden bir buçuk ay İ evvel, ric'at halinde bulunuyordu. | Erzurum > vilâyeti bu ahvali de doktor Bahaettin Şakir Beye aşa- ğıdaki surette tebliğ ediyordu: “Bizim ordularımızda (fenni harbin tarif ettiği intizam dairesin de ric'at imkânı olmadığı o melü- munuzdur. Maahaza bu ric'at Bol kân harbi şekil ve o vahametinde değildir. Son karar bittabi Erzurumda kaleler önünde müdafaadır. Her ne kadar Diyarbek'rdeki mürettep ve gönüllü fırka bareket emrini aldıysa da, bu kuvvet gelinciye kadar ne olur, ne biter bilinemez. Biz bittabi bütün kalp ve vicdanı” mızla müdafaa edeceğiz. Düşman hirden hareket eden ve o gün ak- gün geç vakit aktarma yapmak su- dahi perişandır. Ne çare ki bizim de zayiatımız, bilhassa zabit zayi- atımız pek mühimdir. Zab'tan bu harpte Balkan harbindeki lekeyi cidden sildiler. Hemen fırka ve a- lay kumandanlarının sülüsanı $€- hit ve mecruh oldu demektir. Ordu bu bale girdi, fakat namu- su askerisini kurtardı. Düşmanın nısfından fazlasmı mahvetti, Biz'm kusurumuz ihtiyat bir or- dumuzum bulunmamasıdır. Böyle bir ihtiyat ordu olsa idi şimdi düş- man bize değil, biz düşmana taar- ruz etmekte olacaktık.,, Doktor Bahaettin Şakir Bey bu ve buna benziyen raporları ve te!- | grafları aldıktan sonra uzun müd- | det Artvinde kalamıyarak hemen Erzuruma gitmişti. Fakat yukarda yazdığımız şeylerden de anlaşıla- cağı veçhile onun Erzurumda bu- lunması bu sefer de Artvin işleri- nin karışmasına ve başsız kalma - sına sebep olmuştu. Fakat bu karı" şıklığa mukabil doktor Bahaettin Şakir Bey Erzurumda Artvin cep- kesi için epeyce işler görmeğe ve teşkilâtı mahsusanım eksiklerini pastayı ısırdığı zaman duyduğu mide bulantısını duydu. Bereket versin evde ici rahatla- dı. İ Çocuklar, aile havayi nesimi- | #inin tahtı tesirinde kalırlar ve €- Öyle değil mi?. Pertev Refik sen havayı derhal sezerler. için Hakkı bey... Hiç bey!.. mace- Yavru, anasile babasının yüzü- | rası bitmiş değil miydi?, nü daha görmeden evde bir hu- (Devamı var) Gene eskisi (gibi mes'uttu ve dünya gers rmurunda olmıyor- du, cihan ona vız geliyordu. Onün için o Hakkı bey... Hiç bey!.. macerası bitmişti.. meden, bilhassa eski, tarihi eser- | tamamlamağa muvaffak olmuştu. ler arasında bulunup bulunmadı. | Bir kere Hilmi Bey #aiktarı kâfi ğını tesbit etmeden evvel meydan | zabitle Artvine hareket etmek ü- açmak ve yol genişletmek için yık- ! zere bulunuyordu. Ondan sonra | rmıyacıktır. Artvine mitralyöz, top vesair harp Hususi şahıslara ait olmıyan bi- | levazımı da az zamanda yola çı- nalar, evkafın ve müzeler müdür- ! karılacaktı. Bertadaki (teşkilâtı lüğünün mütaleası almdıktan son- | mahsusa kumandanı olan Hee olikekldni ya yıktırılabilecektir.. Boy aliş kuvyetleri İçim en siye «| pe eva var) AP m Yazan: A. MiL de küçük zabitlerin tesiri fazla ©- lacağımi ve küçük zabit bulunursa mevcut kuvvetlerin iki misli art- mış olacağını bildiriyor ve derhal küçük zabit bulunmasını da rica ediyordu. Hastalık Rusları da sarmıştı Doktor Bahaettin Şakir Bey bu taleplere karşı verdiği cevaplarm- da diyordu ki: ş “Ruslardan ciddi bir taarruz beklemek doğru değildir. Çünkü hastalık onlarda da dehşetli tahri- bat yapmaktadır. Siz maiyetinizde bulunan kıt'a- larla (Stange) beye merbutsunuz. Fakat bu merbutiyet bir nizamiye alaymın merbutiyeti gibi değildir. Yalnız harekâtı tavsiye etmek için dir. Binaenaleyh bizim için, icrası kabil olmıyan emirler karşısmda kaldığınız zaman bunları icradan evvel benim emrimi almağa mec- bur olduğunuzu söyler ve derhal beni meseleden haberdar edersi- NİZ.» Halbuki Halit Bey büsbütün başka türlü düşünüyordu. O di- yordu ki: “Teşkilâtı'mahsusadaki idea- lim şudur: Eğer teşkilâtı mahsu- sanın gerek (Stange) Beye, ge- rekse sa'r kuvvetlere arzı iftikar etmemesini ve başlı başına zafer âmili ve orduya gayet kıymettar hizmetler gören bir kuvvet haline gelmesini istiyorsanız, bu gayen'n hakikate münkalip olması ancak iki adet seri ateşli cebel topu, milc- tarı kâfi mühimmat, bir de bunla- rı kullanacak olan zabitan ve ef- rat bulunmasına bağlıdır. Bundan başka daha mühim bir mesele vardır ki, onun halli behe- mehal elzemdir. kuv- vetlerin başımda bir takım başıbo- zuklar vardır. Bu va- tani hislerden nasipleri (o yoktur. Bunların elimizdeki kuvvetlerden. tecridi ve yerlerine zabit tayini el- zemdir. Bunu yaptığımız takdirde teşkilâtı mahsusa kuvvetleri Alla- hım yardımiyle o hale gelecekler- dir ki bir kaç misli düşman kuvve- i bile onları mağlüp edemiyecek« tir, Kuvvetlerimizin hepsi müthiş muvaffakıyetler kaydedecekler - dir. İşte benim idealim budur. Bilmem zatı asilâneniz (doktor Bahaettin Şakir Bey) ne tasavvur buvuruyorsunuz? TTabit yukarıdaki maruzatımın. bitbiki zamana muhtaçtır. Fakat €s3s şimdiden hazırlanırsa © va" kıt ordunun bize nizamiye kuv- vetleri göndermesine ve kuvvetle» rini inkısama uğratmasma hacet kalmıyac-ktır. Bize gönderilecek olan nizamiye kuvvetlerini ordu

Bu sayıdan diğer sayfalar: