4 Ağustos 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

4 Ağustos 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 ın Tefrikası: 8 * Ölüme Susayan Gönül ; m BA Yazan : Selâmi İzzet | > O balıkçıyı tanıyor musun? a >— Hayır. Zaten tanıdık bir a- bal a kaçmak istemedim.. Bul | ikçıyı burada buldum. Birdenbire sustu. ir ayak sesi yaklaşıyordu. in telâş etti: — Biri geliyor, haydi git. ; Celil #armaşıklardan geçirdi: i gece saat ikide arka ka- yi kayalardan inmeye başla» l Na geri döndü. “ aflanların önünde £ doktorla İ e il iz v yp ktor ter içinde, nefes neföse e. kadar ne zahmet et- (| — Ne de yorulmuşsunuz. Otu- Ge“ uşsı N Nesrin neşeliydi. Gülüp söylü - İda Doktor Cemil kızın bu *ğişikliğine hayret etti. Susmuş mi siliyordu. > Neye terlediniz?.. Madem İ Yoruldunuz, neye geldiniz. Bi- * gönderip beni çağırtmalıydı- gi * Göğsünüzü kapayınız rüzgâr TEN Hastalanırsınız, #ize ben vktorluk ederim.. Ben bakarım, Özlüğünüzü takar bir reçete ya - “İki Tini Barım, dr sahkaha attı ve böğrünü Xemma bir sancı girdi. | a doktorun yanına oturdu. >> Hasta mısın Nesrin?. Ri e doktor, bilâkis gayet Neşeliyim.. Mes'ut ve —— ç © Ama dün hiç de şen değil- “dn, Hiç de mes'ut görünmüyor- den, Bugün ne oldun?.. Dün nen 2. Bunları düşünüyor ve "Mana veremiyorum. a eesmiyeceksiniz de çünkü di ye yok. Yani gizli manası i 4 Ve biraz daha şakaya bozdu: tidei; olunuza gireyim de, köşke Te im.. Vakit geçti. Davetliler M1, “*Yse gelmeğe başlarlar. Süs- | “evim, mişanlım beni beğensin. İN Avaş yavaş uzaklaştılar. gi terin, geceyarısından © sonrs J cağ düşünerek ,sevincin - | y syordu, hi . yan gözle, fakat dik. j bakıyordu. Gözlerini a Hayretle düşünü - muyum.. Bu kız.. şüp- mi hastayım yoksa i.. Allah allah.. Bu ne iş- bir hayli uzaklaştıktar İkonun taflanları yayıl - adam a, Bu Ebülce- Ve erinç, Gözleri yerin- » Dudakları takal - ae kin Celilin geleceğini gizlice, Nesrini adım Nesrin, bir kurtulduğu - © gizlenmiş gözlü - a rr Celil bey!.. Ny bir yoldan köşke doğ mat in bir gecey- denizin sesinden baş: 'muyordu. Pence- ve Mn aşık, dallar, yap - acı güldü; > Ün eğik İ sin, Kapıyı kapamıyacaksın.. Bu- - değildi. raklar, parkın öte berisini aydın -İ latıyordu. Köşk doluydu. Hususi bir va: pur, davetlileri Pendiğe getirmiş-! ti, Mükemmel bir saz heyeti bir! köşede, güzel bir caz başka bir | köşede etrafı neşeye boğuyordu Nesrin, her zamandan daha gü- zeldi. Kaçacağı saat yaklaştıkça keyfi bir kat daha artıyordu ve bv| neşe onu bir kat daha güzelleştiri- yordu. Rıdvan bey, kızının kahkahala- rını duydukça, karısma: — Nasılmış Dilferip diyordu, fena mı etmişim.. Kızının keyfi- ne bak.. Saadeti gözlerinde oku - nuyor.. Onlar sevişerek evleniyor lar.. Bizim gibi Dilferip.. Dilferip hanım cevap vermiyor gülümsüyordu. .Düşünüyordu: “Acaba ben mi yanıldım?.. A - caba kızımın gönlünü anlıyama - dım mı?.,, Saat birde davetliler dağılmı ya başladılar. Husüsi vapur bir buçukta hareket edecekti. Nesrin de bir aralık başı dön düğünden bahsetti, munis, tatl! bir tebessümle Feyyaza: — Bana, müsade eder misi- niz?. dedi. Feyyaz nişanlısının elini sıktı: | — Allah rahatlık versin! Nesrinden sonra Feyyaz da çık- tı, Kapınm önünde Peyman bek- liyordu. — Verdiğin sözü hatırlıyorsun ya?. — Bu gece hü cım var. — Emredersiniz efendim. — Sabahın dördünden itiba ren, şu kücük odada bekliyecek - rada olduğunu da kimse bilmiye- cek, görmiyecek.. Ondan sonra n” görürsen gör, ne duyarsan duy ses çıkarmıyacaksın. — Peki efendim. — Bir şey daha sorayım. Nes- rin hanımın odası, annesiyle ba - basının yattığı odadan tamamiyle ayrı değil mi?. — Kücük hanım, köşkün ta © bür ucunda yatar efendim. — Odasıma kimse duymadar girilebilir ya?. — Girilir efendim. — Peki, Bu gece, sabaha karş"| seni burada bulayım. Feyyaz köşkten çıktı, ark yoldan dolandı. Balkon kayalık - larının altına geldi, hafif bir ıs - lık çaldı. Kayaların dibinden bir gölge kalktı. — Tilki sen misin?. — Benim.. İki gecedir burada yım. — Bu son gece. — Vah vah.. Burası hiç fen — Kayık nerede?. — Koydaki iki kayanın arasın- da. Ayr ıslığı duydu, şimdi gelir.! Biraz sonra, hırsız o küreğiyle bir kayığın ilerlediği görüldü. Feyyaz bindi. — Biraz çabuk, dedi, tam iki- de ilerdeki sahilde bulunmalıyız. Ayı hem kürek çekiyor, hem de hempasıma soruyordu: — Demek bu gece?. — Evet, — Ne?, — Bilmiyorum. (Devamı var) | Ankarayı son ziyareti Yunan matbuat kalemi nasıl çalışır Atina, (Husvwsi) — Yunan mat: buat kalemi müdürü M. Moske- pulos eşki İstanbul gazetecilerinir | çok iyi tanıdığı simalardan biri: dir. Kendisi umumi harpten ev vel ve umumi harp esnasında İs- tanbulda Viyanadaki Korispon- denç bürosunun muhabiriydi. Avusturya — Macaristan im-| paratorluğunun inhilâlinden son- ra Atinaya gelmiş, ve türkçeder başka almanca, fransızca ve daha bir cok ecnebi dillerini mükemme- len bildiği cihetle, Yunan math kaleminin terciime bürosu şefliği ne tayin edilmiştir. M. Moskopulos ara sıra Atina- ya uğrıyan Türk gazetecilerini nr zaketle kabul eder, (kendilerine her türlü kolaylıkları gösterir çok çalışkan, çok zeki bir zattır. M. Moskopulos ayni zamanda Atina siyasi ilimler © mektebinde Şark ve Türkiye tarihinin müder- risidir. Tarihimizi pek iyi bilir | inkılâbımızm her türlü inkişaf saf halarını yakından takip etmiştir. ! Yunan Başvekili M. Çaldarisir esnasınde kendisine refakat etmiş, ricalimiz- le görüşmek fırsatını elde etmiştir Bu münasebetle şunu da söyli yeyim ki, M, Moskopulos, Türkler- Yunan Matbuat kalemi müdürü M. Moskopulos,. le uzun seneler beraber o yaşamış ve hemen hemen bütün gençliğini İstanbulda geçirmiş olduğu cihetle Türkleri çok sever. Yunan matbuat bürosu, gördü. ğü büyük işlere rağmen kadrosu çok dardır. Evvelâ bütün dünya ve bilhasa komşu memleketler matbu alını yakından takip eder, Yuna- niştanı alâkadar edebilecek me- seleler hakkındaki neşriyatın hü. lâsasını ihtiva eden gündelik bül tenler çıkararak Yunan hükümet adamlarına muntazaman takdim eder. Yunanistanda turizm pro i pagandasımı yapmak, bu sahada ecnebi eserler neşrederek (o harice dağıtmak velhasıl Yunanistanı ec: nebilere tanıtmak ve Yunanistana seyyah çekmek vazifesi matbua! kalemine düşer. Bundan başka Yunan matbuat bürosu, bütün Yunan milli ve halk şarkılarmı toplaroış ve büyük bi! eser halinde çıkarmaya başlamış- tır. Bu eser ayni zamanda fran: #ızcaya da çevrilmiş ve Yunanis tanın tabif güzelliklerini gösterer resimlerle süslenmiştir. o Yunan matbuat müdürü M. Moskopulos Türk — Yunan dostluğundan ba» na bahsederken dedi ki: “Türk — Yunan matbuatmın çalışmalarını birleştirmelerinden şimdiye kadar elde edilen netice- İRAN Talât Paşa, sabık $ — VAKIT ISTANBULA GELEN Hükümdararı Yazan: Niyazi Ahmet 4 AĞUSTOS 1934 —— Sahın İstanbulda kalmasını istemiyordu ve Gi ğe diye anlattığı bu hâdise, Mehmet Ali şahın İrandan ebediyyen u » zaklaşmasını intaç etti, : İranda meşrutiyeğin ilânı için| yapılan mücadelelert nihayet ve- | in 'Mücahitlerden Settar ve Bakır Han rirken şunu da ilâve etmek iste - rim, ki şahın maiyeti kardeş kanı akıttıklarından eza duymuyorlar- dı. Top ateşi meclisin duvarları - nı yıkmış, sokaklarda parçalanan vücutlar toplanıyordu. Şahın yö veri: — Meb'usanın kısmı © azamın öldürdük. Firar edenlerin takibi için emir verdik. Meclis ve encü- menler zaptolunu. Neferler yağ ma ile meşguldür. Artık meşru - üiyağin. belâdan kurtulduk di. Hürriyetçiler yılmadan muka: vemet ettiler, 1909 da 1000 kişi - lik bir ordu Tahran girdi. Reşt ahalisi arkadan muhasara etti Mehmet Ali şah, kurtuluş yolunu Ruş sefarethanesine ilticada bul - du. Mehmet Ali şah, Ruslar tara - fından çok iyi kabul edildi. Karr #r, üç oğlu ve hayli (omaiyeti ile kaçmıştı, Rusya, Odesada şah i - çin muazzam ve mükellef bir sarav yaptırdı. Saraym bir takım köşkleri a cem romanlarında görülen © şark kalelerini andırıyordu. Saray, de- nize nazırdı. Liman seyrediliyor- du. Saraym alt katları, salonlar İran tarzında döşenmişti. Mehmet Ali şah burada fazle durmadı. Bir gün Batuma geldi Gülcemal vapuruna atlıyarak so- buğu İstanbulda aldi. Mehmet Ali Şah İstanbulda İstanbulda opu karşılıyan sefa- cet erkânından birkaç kişi ile şa- hı görmeğe gelen meraklı halktı. Tabii hiçbir merasim yapılmıyor du. Halkın insafsızca kanını akr tan hükümdarı debdebe ile pek tabii o olarak: karşılamazlardı. Mahlü şah, doğru Debistanı İran- yana gitti. Burada kendisini kar- şılıyan mektep müdiri o Mehmet erener eee s0 yeranm v0 1ar MEAN eve vet var rae eee ler çok iyidir. İki memleket mat buatmın aradaki dostluğu dah* ziyade kuvvetlendirmek için ayn” çalışma birliğine devam edeceğin muhakkak addediyorum. Bu neş- riyat, iki milletin kardeşliğini ke male getirecektir. “VAKIT,, ga zetesi vasıtasiyle, Yunan matbua. tınm selâmlarını Türk meslekdaş- Tarımıza iblâğ edebilmekten hü yük bir haz duyarım... F. Nazlıoğlu Tevfik bey oldu. Sabık şah bir- kaç gün burada kaldıktan sonra İstanbulda yerleşmek istedi. İran sefiri İhtişamussaltana, Talât pa - şaya giderek vaziyeti anlattı. Sa- bik: şahın İstanbulda kalmasına müsade edilmesini rica etti. Talât rn düşünmeden şu devabı ver - a: — Milletini topa tutan bir ş$8- hin Türkiyede yaşamasına MÜsa- ade edemem, Talât paşa sefiri severdi. Onun sözünü yerine getirmek isterdi. Fakat ileri sürdüğü sebep de mü- himdi. İhtişamüssaltana Talât pa- şaya birkaç defa gitti. Her de » fasında, Mehmet Ali şahın İran « da tehlikeli olduğunu, burada onda korkulacak bir şey kalmadı- ğmı söyledi. Talât paşayı tatmin için de: — Şahı daima kontrol &decek, hatta maiyetinde bulunacak #i * zin de itimat edeceğiniz birini i « kame edersiniz. Mesele kalmaz. Dedi. Paşa sordu: — Bu adam kimdir?. — Mehmet Tevfik Bey. Mehmet Tevfik bey Debistanı İranyanın müdiri idi. İtimat edi- lir bir zattı. Talât paşa da onu iyi tanmdı. Son şekle muvafakat © ettirerek sefirin ricasını yer tirme ' istedi. Tevfik anma çağırt- tı. Teklifi açtı, Tevfik bey, Talât paşanın sözünden çıkmak isteme- di. Fakat şahın maiyetine ( gir- mekle ne kazanacaktı. — Ben, dedi, mektep müdirli- inden on altın alıyorum. Ayrıca İkdam gazetesinde © çalışıyorum. Ayda sekiz altın da oradan alıyo- rum. Şahm maiyetinde bu para - yı alabilecek mivim?. Sonra bu vazifem nihayet bul- duğu takdirde açıkta kalmış ol « maz mıyım?. Talât paşa bu vazifede yirmi altın aldıracağım, vazifesi niha - yet bulursa ayni ücretini başka surette kendisine temin edeceğini, olmadığı takdirde kendi cebinden ödiyeceğini söz verdi. Bu suretle Tevfik bey sabık şahm hususi kâ- tibi olmuştu. (Devamı var) Himayeletfal çocuk bakıcı mektebi Himayei Etfal Cemiyeti umumi Mektebi amil bitirerek şahadetname alanlar Himayei Etfal müesseseleriyle, diğer müesseselere ve veya orta mekteplerle liselerde tahsil görmüş 18 dn 25 yaşına kadar evlen- memiş hanım kızlar kabul edilir. Orta mektep veya bise tahsilli hanım kızlar tercih edilir. Mektebe kaydedilmek için bir istida ile Ankarada Himsyei Etfal Cemiyeti umumi merkezi reisliğine müracaat edilir. Nüfus cüzdanı, mek - tep şahadetname veya tasdiknamesi, hüsnühal mazbatası, sıhhat ve aşı ra- poru ve Üç fotoğraf gönderilir. Kaydı yapılanlara keyfiyet bildirildikten sow poe , i

Bu sayıdan diğer sayfalar: