4 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

4 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EN İst 13 Dârâ, sanki muş gibi, BABİL VE PERSEPOLİS SARAYLARINDA DÂRA.. İSKENDER > ihtilâl yok- neşeliydi —.—— Prenses Hera kocası Dârâyı bilhassa Mısırlı dilber Libyadan çok « Yeşil Y; aprak,, Bayramı| nasıl geçti?.. O gece Dârâ, Tahranda isyan | Sıkmamış, Medyada ihtilâl yok > Muş gibi, misafirlerine karşı gü | T yüzlü ve neşeli görünüyordu. Sarayın bahçesindeki büyük ha - Yüzün dört köşesinde büyük me - taleler yanıyordu. Havuzun mer- Mer kenarlıkları baştan başa yeşli Yapraklarla süslenmişti. Bu yap rakların etrafında güzel (sesli Muganniyeler el ele vererek halk: | linde dönüyorlardı. | a Havuzun sağ tarafmdaki tri - | bünde, hükümdar ve maiyeti, sol tarafta da asilzadeler ve diğer | vetliler bulunuyordı.. Evvelâ | ârâ, eline bir kadeh şarap ala” vak ayağa kalktı ve sağa sola ba | *nr sallayarak misafirlerini se - | âmladıktan sonra: , 7 Eski düşmanım (Fravar « | ti) in yakmda imha edilmesini diliyerek, hepiniz ayni dilekle şa- Tap içmeğe davet ediyorum. Dedi... Elindeki şarabı içti ve toprak kadehi yere âttı. Kadeh Mermer basamakların üstünde bin Parça olmuştu. Böyle meclislerde hükümdar - i ve onun zevcesinden bi hiç kimse kadeh kıramazdı. 1 Âdet, iranilere Asurilerden kal - 1. Fazla şarap içen Asuri d imdarı (Ninos) un her yu - umda, bir kadeh kırdığı efsane linde halk arasına yayılmıştı. Dörâ Babili zapt ve işgal ettiği #ündenberi eski devirlerden kal - a âdetlerin en ziyade hoşa gi- “enlerini kendi sarayında tatbika A a mıştı, Dârânm teklifi üzerine herkes yağa kalktr ve ellerindeki sarap “adehlerini bir yudumda midele- "ine boşaltarak: — Bir tek arzumuz var: Bü - Yük hükümdarın muzaffer olma - | »*mr dileyoruz.. z | Diye bağırıştılar. Dârâ, misafirlerini bu suretle taltif ettikten sonra, muhteşem tahtına ourdu. Yanında kadm 0- Arak zevcesinden (o başka kimse Yoku Dârânın gözdeleri ve di - 8” cariyeleri ayrı bir tribünde o- yorladı. Dârânm karısı çok kıskanç bir kadmdı, Böyle resmi eğlenceler - DB kocasının yanında bulunurdu. ârânm gözdesi güzel (Libya) Uzaktan prensesi seyrediyordu. Dürânm karısı evelce kendisiyle dost olan Bahter kralmın kızı idi. © vakit Bahter kralı ile Dârâ ara- “nda samimi ve esaslı bir dost- ik müahedesi aktedilmiş ve bu . hedenin uzun müddet devam B ebilmesi düşüncesiyle, Dârâ, şer hükümdarmmn güzel kızı Hera) ile evlenmişti. S Hera, uzun boylu, in- belli, sülün gibi bir kadındı. a e güzeliydi.. Bir kusuru var- > Cok kıskançtı.. Dârâ ise kukançlıktan boşlanmazdı.. Heranın kıskançlığı Dârâyu ka- e . Yİ, Kisim kıskanıyordu rısından soğutmuştu. Böyle bay- ram ve sair merasimden başka i zamanlarda Dârâ, karısıyla bir a- rada oturup eğlenmezdi Ö gece Prenses Heranın güzel- liği misafirlerin bile nazarı dik - katini celbetmişti. Herkes tribün- lerden Dârânm karısını “tecessüs ediyordu. Şari o Hunna Dirânm ka rısını o gece her zamankinden daha güzel ve cazibeli bulmuştu. Huma, yanındaki arkadaşma: Hera, Fıravunun cariyesin * den cok güzel ve kibar bir kadın. Dârâ bu sahhar kadını neden ih- mal ediyor?. Diye soruyordu. Heraya, gizlice: “— Kocanı Libyadan sakın - i malısın!,, Demişlerdi. Hera, o güne kadar ne kocası ile, ne de Mısır dilberile meşgul olmadığı halde — bu söz izzeti nefsini rencide etmiş olmalı ki — o gece sabaha kadar (kocasının yanından ayrılmamıştı. Dârânm karısına hürmeti vardı. Hera ya- nında iken, gözdelerinden hiç birine iltifat etmezdi. Dirâ şarap içtikçe meşeleni « yordu. Havuz etrafındaki muğan- niyelerin şen ve şakrak sesleri sa- rayın yüksek duvarlarında uzun akisler yapıyordu. Şair Huma bu esnada, akşam- dan hazırladığı şiirlerinden birini yüksek sesle okumağa başlamış- b: “Ey mabut Oo Aboranın yarattığı güzel mahlüklar! Sevimli Melekler! Sizler, bu gece her zamankinden çok daka fârla güzelsiniz! Çünkü bu gece, €n temiz sular kadar şeffat vicutları- nız şarapla yıkanıyor! İçiniz... Neşeleniniz... o Ve arslan gibi kükreyen delikanlılarla sevişi - niz! Büyük mabudun özenerek yarattı- gı sizler, © bizim saadetimizi o ikmale geldiniz! Birbirinizi severken, insanlığınızı unutmayınız! Çünkü o vakit (Aşk) m sizi boğalar gibi vahşileştirdiğini göreceksiniz! Ey göklerin babası! Sen gözlerini kipa. Ve Havvanm şen kırları bizi neşelendirirken, fena ruhlar huzuru » muzu bozmasın.” Dâraya bir kadeh şarap uzattı- lar. Hükümdar: — Şair Huma doğru söylüyor, onu şarapla takdis ediniz! Diyerek, kendisine uzatılan ka- dehi aldı.. Ayağa kalktı.. Ve şa- rabi şairin üzerine serpti. Bunu gören davetliler birer bi- ter ellerindeki kadehleri şairin ü- zerine döktüler. O gece Humayı takdis etmiyen yalnız bir kadın vardı; Hüküm - darın gözdesi Libya.. Ve herkes Mısırlı kadına soruyordu: — İnsanlara neşe ve saadet di - liyen şaire neden şarap dökme - diniz? Mısır dilberi vermemişti, kimseye cevap (Devamı var) sizin alime ıd 0 Jİ Sovyet Rusyada Tayyarecilik eriyor Hava yolları 50 bin kilometre uzunluk tutuyor “Tass,, ajansının verdiği malö- mata göre bütün Sovyetler, ağus- tos içinde tayyare (o bayramlarını büyük merasimle kutlulamışlar « dır. Sovyetlerde tayyareciliğin in- kişafı 1923 senesinde başlamış ve ilk hava yolu Moskova — Nijni Novogorod yolu olmuştur. 1932 ile 1928 arasında Sovyet hava yol- larının uzunluğu 9326 kilometre - ye çıkmıştır. Bu müddet zarfın» da tayyareler 21 bin yolcu ve 368 ton posta ve eşya taşımıştır. 1926 ve 1928 seneleri arasın- da Sovyet fabrikaları (o motör ve tayyare yapmağa başlamışlardır. Bu tayyareler arasında tek kanatlı 2 motörlü ve dokuz yolcu taşıya» bilen tamamen madeni “Ant. G.,.; tek kanatlı, beş motörlü | ve kırk iki yolcu taşıyabilen tamamen ma- deni “Ant. 14. ; çift kanatlı, tek motörlü “K. 5,,; tek motörlü sür»! atli posta tayyaresi “P. 5,, vardır. Bu son tayyare birkaç kere Avru- paya posta taşımıştır. Bundan maada zikre değer tayyarelerden “Stal. 2,, adlı ve dört kişi taşıya - bilen tamamen madeni posta tay- yaresidir. Sovyet nakliye tayyareleri ara» sında ziraat ve ormanlara zarari dokunan haşarat ile mücadele tay- yareleri; ekme tayyareleri, fotoğ- raf alma tayyareleri, sıhhiye, ta - lim ve spor tayyareleri vardır. > Sovyetlerin bugünkü hava yol | zunluğun- ları 50 bin kilometre u: dadır. Bunun başlıcaları oOMos- kova — Vladivostok, Moskova — Tiflis ve Moskova — Taşkent yol- larıdır. Vaktiyle otuz gündealın. dığı halde bu mesafe bugün tay - yarelerle dört saat zarfında yapıl- maktadır. Tayyareler vsitasiyle Sovyetlerin en ücra köşelerine da- hi posta gönderilmektedir. Beş senelik iki plânm tatbika- tından sonra Sovyetlerdeki hava yollarının uzunluğu 85 bin kilo - metre olacaktır. Mevzii tayyare yolları bu sayının içinde değildir. Sovyetlerde (o Paraşütler dahi fevkalâde tekemmül etmektedir. Geçen temmuzda Evdokimov na- mında bir tayyareci 8100 metre yükseklikten kendini atmış ve sır- tındaki paraşüt aleti ancak topra» ğa iki yüz metre yaklaştığı zaman açılmıştır. Bu suretle bu cesur tay- yareci 7900 metrelik bir yüksekli- ği adeta bir kuş gibi inmiş ve has vada 140 saniye kalmıştır. Bunlardan sonra en ziyade zik- re değer olan hava aletleri plânör adı verilen hava trenleridir. Bun - lar bir tayyare tarafmdan çekilen iki ve yahut üç tayyaredir. Böyle iki tayyareyi çeken “Y. 2,, tayya- resi Moskova — Saratov arasım- daki 830 kilometrelik mesafeyi on saat yirmi dakikada “P. 5,, numa- ralı ve üç tayyareyi çeken tayyare Moskova — Koktebel — #rasında 1270 kilometrelik messfovi sekiz saat kırk dakikada alrıslardır. Sovyet âlimlerinin Stratosfer'e çıkmakta gösterdikleri kudret ve kabiliyet malümdur. Bugüne ka- dar ecnebi memleketle-de ve Sov vetlerde yapılan tecri'beler esası dairesinde “Osakh - 2,, adlı yeni bir Stratosfer balonu yapılmakta izi Feyyazın dudaklarında şeyta - ni bir tebessüm belirdi. Dilferip hanumın önünde (hürmetkârane i- | gildiz | — Bu arzumun ne derece sa: mimi olduğunu biliyorsunuz hanı- mefendi.. Her halde kızınız gön- gönlünü de kırmak istemezsiniz. Onu reddetmeyiniz. Artık sade - timize engel olmayınız. Dilferip hanım kendinden geç- miş, yüzünü avuçlarınm içine al - varş ağlıyordu. Bir an düşecek gi- bi oldu. Nesrin koşup tuttu. Feyyaz Mehmet beye döndü: — Beyefendi, nikâhımızda Nes tin hanımın şahidi olmanızı istir- ham edeceğim. Eğer paşa Rıdvan beyle barışırsa, her halde benim şahidim olmayı kabul eder ümi - dindeyim. Paşa ile Mehmet cevap verme- diler. Sessiz vedalaştılar ve başla- rı önlerinde çıktılar. Gece, aysız, yıldızsız, kapka- ranlık bir gece.. Hafif bir rüzgâr bile esmiyor- du. Gökyüzüne kapkara bulutlar birikmişti. Nesrin, açık duran penceresinin önünde, başı pervaza dayamış de- rin derin düşünceye dalmıştı. Rıdvan bey memnundu. Kızı - ali $ Gİ VAR VAKTI ın Tefrikası: 37 nın Feyyazla evlenmek istemesi hoşuna gitmiş, izzetinefsini okşa- muişi, Bu münasebetle, samimi bir top lantı yapmışlar, istikbale dair plânlar çizmişlerdi. Nesrin fev - kalâde neeşli görünmüştü. Gülüp söylemiş, istikbale dair hulyaları- »r anlatmış, bunların hakikat ol- masını temenni etmişti. Kızının bu heyecanlı hamlele- rini gören Dilferip hanım bile te- reddüde, şüpheye düşmüştü. Aca- ba Nesrin, sahiden bu evlenmeğe can ve gönülden razı oluyor muy- du?. Geç vakit dağılmışlar, herkes odasına çıkmıştı. . İşte Nesrin yalnızdı. Artık hissiyatını gizlemeğe mecbur de * ğildi. Artık yüzünün tekallüsatını kimse göremezdi. Artık istediği gibi düşünebilir, istediği gibi ağ- lıyabilirdi. Bütün bir gün neşeli görün - mek, mes'ut olduğunu inandır - mak için, çektiği azabı bir kendisi bilirdi. Buna muvaffak olabilmek için, fevkalbeşer bir kuvvet sar- fetmişti. Kalbinin isyanlarını yen- mişti, Anasına bile mes'ut olduğunu inandırmıştı. Nesrin, kapının . arkasından dinlemiş ve annesinin mazideki esrarını öğrenmişti. Ve bir an, Feyyaz ortaya çıkıp da, annesini tehdit edince, Nes - rin bütün iradesini, azmini topla- mış ve kendini müdafaa eden ka- dını, her ne pahasına olursa olsun müdafaa etmesi lâzımgeldiğine karar vermişti. Annesi, kızının mes'ut olması için kendini feda ediyor. Kızı, annesinin yüzünü kızartmamak i- çin saadetini feda edecekti. Odadan çıkmış, dolaşmış ve €- vin ön tarafından salona (o gelip, Feyyazın gitmesine mani olmuş- tu. mw ————————-————” > bununla 20—25 bin (metreye çıkılabileceği tahmin olunmakta » dır. ça Ölüme Susayan Gönül Yazan : Selâmi İzzet Ondan sonra evlâdını inkâr et- mişti. Bir fedakârlığa (o katlandıktan sonra, üst yanı sayılmazdı. Ve Nesrin, penceresinin önün » de, sessiz sessiz hıçkırıyordu. ... Şafak onu penceresinin önün « de buldu. Bütün vücudu uyuşmuş, o « muzları ağrıyordu. Kalktı, soyun- madan yatağına uzandı, uyuya kaldı, Öğle olduğu halde uyanmamış- tı j , | Peyman usulca odaya girdi. Nesrinin soyunmadan yatağında gördü. Yüzünün sarılığını farket- ti. Korktu. Heyecanlı, endişeli seslendi: — Küçük hanım.. Küçük ha « nım.. ' Elini uzattı, Nesrinin buz gibi elini tuttu: — Küçük hanım.. Küçük ha- nım,. Dördüncü seslenişte gülümse « di. Nesrin gözlerini açtı. Gerindi, doğruldu. Mahmur mahmur etra- fına bakındı.. Kendini süzdü. Bir az şaşar gibi oldu: — Saat kaç?. — Öğle oldu. — Ya!.. — Merak ettim, nihayet daya » namadım, uyandırdım. — İyi ettin.. Ben de demek böy le olduğum gibi uyuya kalmışım. Yavaş yavaş bir sesle EE ye gn a dünü «hatırladı... 4 Alnı hafifçe kırıştı.. Fakat buru 5 ” zun sürmedi. Çabuk geçti. Ayna” om önüne koştu: , — Aman bu halimle ne kadar çirkinim !., Üstüm buruşmuş, ren- gim uçmuş.. Süslenelim.. Her za- raandan daha güzel olmak istiyo- rum. (Devam var) Sovyet Rusyada ——— Lâtin harfleri muhtelif milletleri dillendirdi “Tass,, ajansının verdiği haber- lere göre Sovyet Rusyada (Arap harfleri kullanan milletler arasın da lâtinleştirilmiş harflerin okut-. turulmasına o başlandığından beri beş sene geçmiştir. Sovyetlerin şimal ve şark hava- lisinde oturan yüz millet beş sene eveline kadar ya Arap harfleri ve yahut gayet mu- allâk diğer hafler kollanmakta idiler. Halk bunları öğrenmekte büyük zorluklar çekiyordu ve ba hal Sovyet milletlerinde birçoğu dg nun inkişafına büyük maniler teş- kil ediyordu. Son beş sene zarfım- da lâtinleştirilmiş harfler gayet tamim etmiştir. Rusyadaki milli H ekalliyetlerden milli . alfabeden mahrum olan elli milliyet bu su * rete milli alfabe sahibi olmuşlar « dır. Muhtelif milletlere ait diller hakkında tetkikatta buunan muh telif enstitüler sayesinde bu alfa» beler ilmi esaslar dairesinde vü cude geirilmişlerdir. N Lâtinleştirilmis alfabeler maas rifin tamimine ve halk arasında o- kuyup yazma bilmiyenlerin azal- i masına favkalâde yardım etmiş “ b kula elliye yakın ti 4 ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: