2 Ekim 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

2 Ekim 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YE TE ERİ İYİ DAR A ve 'XG İSKENDER TEFRİKA Ne: 42 YAZAN: İSHAK FERDİ Dârânın ikinci karısı ve çocukları (Persepolis) sarayından ayrılmıyordu Güzel Arşe ele geçerse, hükümdar onu Persepolise gönderecekti. Fakat, Prenses (Hera) acaba bu vaziyet karşısında süküt mu edecekti? Şair Huma şiirini okur okumaz ortadan kaybolmuştu. Roma dil- beri evde bekliyordu. , Altmışından sonra azan İran şairi, Lijiyi nasıl yalnız bıraksın: dı?. Hükümdarın arkasındaki da vetliler arasında, iki zengin, ya - vaş yavaş konuşuyordu: e Ben Babilin en zengin inci taciriyim, Evlâtlığımı * buldur - mak igin, icap ederse bütün ser - vetimi sarfedeceğim, — Beyhude uğraşacaksın ! Onu bulmak kabil değil. — Ben bulduracağım.. Etrafa bir çok adamlar gönderdim. — Gönderdiğiniz adamlar siz. den para çekerek sevgililerini kolları arasmda yaşıyorlar. Sizi | aldatıyorlar! — Bu sözleri, beni hiddetlen - dirmek ve böyle bir gecede neşe - mi kaçırmak için söylediğini bi - liyorum. Arşeyi bulduracağım ves- ! selâm., — Vay.. Senin adı Arşe mi? İnci taciri boş bulunmuştu. Kır- İ dığı potu tamire çalışırken, sesleri birdenbire ummadıkları bir mü - dahale ikisini de şaşırtmıştı. Dârâ başını arkaya çevirmiş: - Demindenberi rum! Diyerek, inci taciriyle arkada- şını yanma davet etmişti İnci tacirinin benzi sapsarı ol- sizi dinliyo - muştu. O zâten her zaman ve her- kese karsı yalan söyliy&mez, doğ- | ri göz gezdirdiği kadınlar arasın- | ru sözlü bir adamdı. Dârâ şaka olarak: — Benim Arşemi sep mi kaçır- dm? l | l İ | | " ! Döârâ, tacirin vaziyetinden şüp- | | evlâtlığınm da | atta, meydana muhteşem tataçasını göstermektedir.) kilitlenmişti.. Korkudan titriyor - du. Hükümdar: Gİ yel gi Diye sordu. helenmişti. Bazan boş atmanın yok değildi. işe yaramıştı. — Söyle bakalım, Arşe şimdi nerede İnci taciri her şeyin çıktığını zannederek, Hükümda - faydası Hükümdarın şakası meydana di: — Bilmiyorum, dedi, İ denberi meydanda yoktur. Onu kaçırmışlar galiba..! Dârâ birdenbire yerinden kalk- ti ve gözlerini açarak haykırdı: — Ben onu bir aydanberi aratı- yordum. Demek ki üç gün evve- sine kadar meydanda idi, öyle mi? İnci taciri hakikati | mecbur olmuştu! — Lidyalı Arzames onu zindan söylemeğe larak bırakmıştı. Size getirmeğe cesaretim yoktu. Beni affediniz, | haşmetmeap ! Diyerek hükümdarın ayakları - | | na kapandı. | Dârâ hem hiddetliydi.. Hem de sevinmişti. Arşe gibi güzel bir kadınım bu - | lunmasından hükümdar elbette sevinecekti. Çünkü akşamdanbe- | da, Dârâ, Arşe kadar güzel ve se- vimli bir kadın göremiyordu. Arşe sadece güzel değildi. O ayni zamanda şen ve Diyince taricin çeneleri birden i sehhar bir kadındı.. Gülüşü, yürü- — Niçin cevap vermiyorsun? | Sıtma nöbeti geçiriyormuşsun gi- | İ kadın değildi. | mer güzeliydi. rin sualine menfi cevap vereme » | üç gün -| , dan kaçırmıştı. Bana net o- biraz fazlaca yükselmiş olacak ki, | v vi | | bir kadın | nda Vaşington 1 methalini ve yüşü, kıvraklığı ve bilhasas sesi nin güzelliği hükümdarı kendisi- | ne diğer kadınlardan o çok daha fazla ısındırmıştı, 'Libya) da az kanı sicak bir Fakat, Libya es - Dârâ, beyaz kadınlardan daha | çok hoşlanıyordu. İran hükümdarı, Arşeyi ilk de- fa gördüğü zaman: — Süt, senin yanında esmerle - şiyor. Ve pamuk, muhakkak ki rengini senin beyaz teninden al - mıştır! Demişti, Dârâ, inci tacirinden aldığı taf- | silât üzerine şehirde sıkı bir tara- ma yaptırmağa karar vermiş ve derhal etrafa arayıcılar çıkartmış» | tr. Zevk ve neşeyi her şeyden üs - tün sayan hükümdar, elde ederse, Babilden uzaklaştı - racaktı. (Persepolis) saraymın inşası İ yeni bitmişti. Hükümdar, (Arşe) yi Persepolise gönderecek, kendi- İ si de ara sira oraya gidecekti. Babilin işgalinden sonra, Per « sepolis tam manasiyle tenhalaş - sakin bir münzevi şehir ol - Gürültüden kaçan hasta - mış, muştur. larla bazı ihtiyar asilzadeler Per « sepolisteki sayfiyelerine gidiyor lardı. Persepolis sarayında Dârânın İ ikinci karısı oturuyordu. Hüküm- darm bu kadından iki oçcuğu var- dı. Çocuklarım biri on, değir on dört yaşma girmişti. İkisi de erkekti.. Dârâ bu ço - cuklarm terbiyelerine çok ehem - miyet veriyordü. | İ İ İ | şüphe yoktu. (Arşe) yi | -| Prenses (Hera), Dârânın VARIM AEjrenmoz ww Olüme Susayan Gönül O seneki resim sergisinin açıl- ması çok güzel, çok kalabalık ok du. Cavza ile Nesrin, güçlükle bü - yük salona girebildiler. Resimle - re göz atmağa başladılar. Tam orta yerde, büyük bir portre var - dı. Nesrin bu resmin önünde dura- ladı, bu resme ötekiler de baktığı | gibi lâkayt bakmadı. Bu, ayakta bir kadın portresiy» | di. Üstünde mavi bir tuvalet vardı. Çıplak omuzları harikulâde gü - | zeldi. Yüzünde tatlı, munis, rakik ve ayni zamanda hazin bir ifade vardı. Bu resim o kadar canlıydı, ki tessamın modeline âşık olduğuna Böyle bir şaheser ancak sevgi ile yaratılabilirdi. Cavza hayran olmuştu: Harikulâde, diyordu... Şahe- ser... Dur bakalım ressamı kim. Elindeki katoluğu karıştırdı. — Buldum “karımın! portresi,, Celil Asaf. Nesrinin başına sanki bir yıldı- İ rm düştü. Sarardı. gözlerinin feri kaçtı.. İ Bütün vücudu titredi. Cavza hanı: | min kolunu tuttu, sarstı: Ne dediniz? Cavza Nesrinin halini görünce | şaşaladı: — Ne oluyorsun Nesrin?... Nen var?.., Nesrin kataloğu kaptı ve keke - liyerek okudu: “Karımın portresi,, Celil Asaf... Kolları yanma sarktı. Gözleri - İ ni portreye dikti ve kekeledi: — Celil... Karısr... Ve sanki korkunç bir hayal gö” rüyormuş gibi haykırarak gerile- di. Salonun kap canlısı girmişti. Yanında Celil A- saf vardı. dan, portrenin Nesrin çırpındı, sendeledi, ol - | du yere yuvarlanıverdi. ».. Celil Asaf, kendini öldürmek fikriyle yola çıkmış, fakat bir tür- lü canma kıyamamış, Ooyapacağı şeyin kötülüğünü, manasızlığını idrâk etmiş, geri dönmüştü. Evlenmişlerdi. Karı koca çok mesut sürüyorlardı. Celil Asaf tekrar hayata kavuş- muş ve hayatı sevmeğe başlamış- tu. bir ömür nı sanıyordu... İKİNCİ KISIM Pas, yi Karı koca, kış ortası Ankara” dan kalkıp İstanbula geldiler. Cavit onlardan evvel, küçük, güzel bir apartman bulmuştu. A - rânın ilk zevcesi olan (obu kadın Persepolisten uzaklaşmıyordu. (Bahter) kralınm kızı olan ikinci karısıydı. (Hera), Dârâ saraya nikâhlı olarak ikinci bir kadın ge- tirdiği zaman, (Hera) ile nikâh mukavelesi feshedilecekti. Dârâ Sarayda müte -| ikinci karısını Babilden ayırmı - yor, çocukların anası da Perse - polisten Babile gelemiyordu. Diri (Arşe) yi Persepolise gönderirse, Prenses (Hera) aca- “Kalbindeki yaranın kapandığı» | Yazan : Selâmi İzzet İ partmanı baştan aşağı yeni dö « sediier, Eskilerden hiç bir şey al » madılar, — Yeni kalplere yeni eşyalar! diyorlardı. Celil Asaf çalıştı. £ Karısının portresini bitirdi. Sergiye iştirak etti O gün Şahendenin sevincine Sevinç içinde sergiye geldi ve portresini görmek için doğru büyük salona girdi. İşte o zaman Nesrin onları gör- dü. Celil, daha eşiğe ayak basınca Nesrini tanıdı, fakat aldırış etme» di, görmemezlikten geldi... Fakat Nesrin bayılıp yere düşünce; koş- mak, atılmak, onu bağrına bastır- İ mak arzusuna kapıldı. Faka tCavidin eli omuzuna ya” pıştı: - Celil, şu grup manzarası ki- uç bucak yoktu... min?... Güzel eser.... İ Ve usulca mırıldandı? | — Bana bak, kendini © topla... Ölümden kurtulduğunu unutma.. İki erkeğin esrarengiz hali Şa- bendenin gözünden (kaçmadı... i Gözlerini Celilin yüzüne dikmişti. | Birdenbire sordu: Ne oldun? Nen var? Endişe ile titriyen bu ses, Celili kendine getirdi: — Bir şeyim yok. Ve karısının koluna girip ilâve etti: — Burası çok sıcak değil mi7. Haydi çıkalım. Cavit derhal atıldı: .— Evet, evet çıkalım, ben pat- İsyorum. Fakat Celil yerinde durdu. Alnı karıştı. Kaşları çatıldı. Gözlerin de bir kin yandı... ww. Cavza hanım, bir iki kişinin yardımiyle Nesrini kaldırmış, tah- ta koltuklardan birime oturtmuş” tu. Şimdi genç kadınım etrafını er- kekler sarmış, göğsünü çözmeğe uğraşıyorlardı. Bunlardan biri İ Feyyazın ahpabındandı. Cavza ona seslendi: -- Rica ederim, siz burada meş gul olmayınız, Feyyaz beye tele- fon ediniz. — Nereye? — Klüptedir... Yabut bir oto - İ mobile bininiz, gidip alınız. — Hacet kalmadı... İşte Feyyaz geliyor. Tesadüf olarak, sergiyi gezmek aklına esmiş gelmişti. İlerledi ve bir an, Celil ile burun buruna denecek kadar Feyyaz da ve yakın geldi. İ Bu karşılaşma, Celilin üstünde nasıl geçici bir tesir uyandırdıysa, Feyyaz da v derece afallattı. Bereket versin ( Cavit kendini | kaybetmedi. Arkadaşının kolunu tuttu, dışarı sürükledi: — Yahu sen de mi kadın gibi bayılacaksın? Ğ Aşağı indiler. Havaya çıkınca Cehil alnını sildi ve muvafık bir İ yalan uydurdu: — Sıcak, kalabalık başımı dön İ dürdü... Az kalsın üzerime fena » İ ık geliyordu... | — Ayileştiny — İyiyim, ama artık eve gide- y lim, Şahende tek kelime söyleme * addit hocaların terbiye ve neza - | ba bu vaziyet karşısında süküt mu | miş, fakat olup biten şeylerin hiç reti altında büyüyen çocuklar a - nalarmdan ayrıldıkları için, Dâ - edecekti? (Devamı var) birini de gözünden kaçırmamıştı. (Sonu yarm)

Bu sayıdan diğer sayfalar: